Vegan olduğumu söylediğimde
nasıl hissediyorsunuz?
Umursamaz?
Sessiz?
Biraz garip?
Ya da şöyle düşünüyor olabilirsiniz,
"Yok artık, çattık yine!"
(Kahkaha)
Bugünkü dileğim,
sizi bu duygulardan kurtarmak
ve daha ilgili, daha esnek
ve daha şefkatli olmanıza yardımcı olmak.
Vegan kelimesini kullanmayı
her zaman sevmiyorum
çünkü insanları sınıflandıran
bir etiket olabiliyor.
Bence veganlık ahlâk, merhamet
ve özgürlüğü temsil ediyor.
Bu bir diyet değil, bir ideoloji
ve özel bir kulüp değil.
Bu "zarar vermeme"
ve "tüm canlılara şefkat"
ilkelerine dayanan bir yaşam tarzıdır.
Vegan yaşam tarzımı
gerçekten çok seviyorum
ve bu sebeple hikâyemi
sizinle paylaşmak için buradayım.
Sizi bu yolculukta
bana katılmaya davet ediyorum
çünkü hepimizin bu yöne
gittiğimize gerçekten inanıyorum.
Bir tür olarak gelişiyoruz
ve hayvanları insan tüketimi
için kullanmanın ve öldürmenin
artık anlamlı olmadığını anlıyoruz.
Bununla birlikte, özellikle
hayvansal ürünleri tüketmenin normal
ve sağlıklı olduğu inancında
beynimiz yıkandığı için
değişim her zaman basit değildir.
Benim için her şey Nisan 2013'te
bir gece, bir tarafta bir köpek yavrusu
ve diğer tarafta küçük bir domuz
gösteren bir resim gördüğümde başladı
ve orada şöyle diyordu:
"Birini severken, diğerini neden yiyoruz?"
Daha çok kedi hastası
bir kadın olduğum için,
sersemce yavru kediye benzer
bir resim aramaya başladım
ve aramam sırasında,
endüstriyel hayvan yetiştiriciliği
hakkındaki gerçeği ortaya çıkaran
her türlü resim ve videoyla karşılaştım.
O geceyi asla unutmayacağım.
Şok ve dehşet içindeydim.
Neden? Bazı çarpıcı gerçeklere bakalım.
Çevre bilimcileri,
hayvancılığın hiçbir düzeyde
sürdürülebilir olmadığını kabul ediyorlar.
Bu, sağlık ve gıda güvenliği için
büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Et, süt ve yumurta endüstrisi,
doğal kaynakların verimsiz kullanılmasıyla
hızlı ormansızlaşmaya,
şiddetli kirliliğe, küresel ısınmaya
ve hatta bazı türlerin
yok olmasına neden olmaktadır.
Hayvancılık ayrıca çok fazla
su kullanımı gerektirir.
Bir bifteğin 900 galon
veya 3.400 litre su gerektirdiğini
biliyor muydunuz?
Bu ortalama bir kişi için
dört yıllık içme suyuna eşdeğerdir.
Hepimizin hayvanlara şefkat
ve merhametle davranılması gerektiği
konusunda hemfikir olduğumuz bir zamanda
gıda endüstrisi,
tüketiciler olarak bizim duymak,
görmek veya yapmak istemediğimiz
şeyleri gizlemek için çok çalışıyor.
Domuzlar, inekler ve tavuklar
tıpkı kediler, köpekler ve insanlar gibi
hissediyor ve acı çekiyor.
Ancak hayvan çiftlikleri et, süt
ve yumurta üretmek için
bu hayvanlara makine gibi davranırlar.
Sebep olunan acı göz önüne alındığında,
hayvancılık insanlık tarafından işlenen
en kötü suçlardan biridir.
Her yıl yalnızca insan tüketimi için
70 milyardan fazla kara hayvanının
öldürüldüğünü biliyor muydunuz?
Bu, neredeyse her ay bütün dünya
nüfusunu öldürmek anlamına geliyor.
Ayrıca, deri, yün, kürk ve kuş tüyünün
sadece et endüstrisinin yan ürünleri
olmadığını anlamak da çok önemlidir.
Ayrıca başka zalim,
bağımsız endüstriler de vardır
çünkü hayvanların derisi,
saçları ve tüyleri,
etten çok daha değerlidir.
Ölü deri olmasına rağmen,
derinin neden biyolojik olarak
ayrıştırılamadığını hiç merak ettiniz mi?
Çünkü hayvan derisi
oldukça zehirli kimyasallarla işlem görür.
Geleneksel deri üretimi
çok fazla karbon salınımına,
hayvan ızdırabına ve insan hakları
ihlâllerine neden olmaktadır.
Hayvan yetiştiriciliğine
nasıl bakarsak bakalım,
ürünler yerel, organik veya insancıl
olarak etiketlenmiş olsa bile,
tablo hoş değildir.
Bunları ve çok daha rahatsız edici
gerçekleri keşfettikten sonra,
aynı gece, artık böyle verimsiz,
sürdürülemez ve acımasız bir sisteme
katkıda bulunmak
istemediğime karar verdim.
Böylece ertesi sabah,
analitik ve et-sever eşime
kararımı açıkladım.
Tahmin edebileceğiniz gibi,
bu pek iyi sonuçlanmadı.
Sonuç, iki günlük sessiz savaşın
ardından ateşli bir tartışmaydı.
Neyse ki, eşim kendi
araştırmasını yaptıktan sonra,
bana kendisinin de aynı ölçüde
ikna olduğunu söyledi
ve benim gibi, artık masum
hayvanlara acı çektirilmesine
ve onların öldürülmesine
katkıda bulunmak istemiyordu.
Eşim ve ben vegan olduktan
iki hafta sonra,
75 yaşındaki annem de bize katıldı
ve şimdi, altı yıl sonra,
kendisinin her zamankinden daha sağlıklı
olduğunu söylemekten mutluluk duyuyorum.
Bugün çok mutlu bir veganım.
Ama her zaman böyle olmadı.
Vegan olduktan sonra, umutsuzca
mükemmel bir vegan olmak istedim.
Sonuç olarak,
veganlık maceramın başlangıcı
beklediğimden çok daha zor oldu.
Kendimi suçlu hissetmeye başladım.
Yıllardır nasıl bu kadar kör olabilmiştim?
Geçmişte yaptığım seçimler için
utanç ve pişmanlık duydum.
Üstelik çevremdeki insanların,
benim gördüklerimi neden
görmediğini anlayamıyordum.
Aylarca kendimi yalnız,
öfkeli ve çaresiz hissettim.
Çok karanlık bir noktadaydım.
Dünyadaki tüm ızdırapların ağırlığını
taşıyormuşum gibi
hissettiğim zamanlar oldu.
Çok yorucuydu.
Sağlıklı bir vegan diyeti uyguluyordum
ve enerjim hiç olmadığı kadar düşüktü
ve böyle hissetmenin kimseye
fayda etmediğinin farkındaydım,
bu amacıma hizmet etmiyordu.
Neyse ki bir süre sonra
bunu bu kadar uç noktaya götürmek
zorunda olmadığımı fark ettim.
Ayrıca mükemmel veganın
var olmayabileceğini fark ettim.
Sahip olduğumuz bilgiler
ve önümüzdeki seçenekler ile
elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
Bu yüzden üzerimdeki baskıya
son vermeye karar verdim
ve üç basit ilke buldum.
Bir, meraklı ol.
İki, esnek ol
ve üç, şefkatli ol.
Ve bu ilkeleri uyarladıktan sonra,
benim için yepyeni bir dünya açıldı.
İlk önce merak et.
İnanılmaz yeni vegan ürünleri
keşfederken çok eğlendim.
Ayrıca her türlü vegan tarifini
denemekten keyif alıyordum.
Öyle ki vegan keklerimi geliştirmeye,
vegan ve vegan olmayan
restoranlara satmaya başladım.
Ayrıca vegan yaşam tarzının
tüm bu sağlığa faydaları hakkında
daha fazla bilgi edinmek
beni çok heyecanlandırdı.
Ancak, tüm bu yeni keşifler
ne kadar heyecan verici olursa olsun,
hayatımı veganlaştırırken
hâlâ karışık duygular ile
karşı karşıya kalıyordum
ve bu da beni iki numaralı
ilkeye götürdü, esnek ol.
Deri hakkındaki fikrim
lüksten barbarlığa kaymış olsa da
ve en ufak deri kokusu
beni korkunç hissettirse de,
benim için en büyük zorluk, deri ayakkabı
ve el çantalarını bırakmaktı.
Esnek olarak,
artık dolabımdaki vegan olmayan ürünler
hakkında endişelenmemeye
ve bunun yerine,
nasıl ilerleyebileceğime
odaklanmaya karar verdim.
Üçüncüsü, şefkatli ol.
Günlük seçimlerimin
kendim ve dünya üzerinde
nasıl bir etkisi olduğunu
anladıktan sonra,
her şeyi, her düşünceyi,
her kelimeyi, her eylemi
şiddetsizlik merceğimden
filtrelemeye başladım.
Sonuç olarak, daha da şefkatli
ve kesin olarak daha huzurlu oldum.
Bu bana Gandhi'nin şu sözünü hatırlatıyor:
"Mutluluk, düşündükleriniz,
söyledikleriniz ve eylemleriniz
uyum içinde olduğunda ortaya çıkar"
Bugün vegan olmak,
tükettiklerimin çok ötesine geçen
bir yaşam biçimi hâline geldi.
Vegan yaşam tarzım sayesinde
harika hissediyorum.
Bu hedeflerimi ve hayallerimi
gerçek anlamda destekliyor.
Daha sağlıklı oldum,
daha fazla uyum
ve daha fazla netlik buldum.
Bu yaşam tarzı benim için
zahmetsiz bir hâle geldi.
Dahası, tamamlanmış hissettiriyor
çünkü şimdi kendimin ötesinde bir şeye
katkıda bulunduğuma inanıyorum.
Vegan olmak tam anlamıyla
tüm hayatımı değiştirdi;
bedenimi, zihnimi ve ruhumu.
Öyleyse neden hikâyemi
sizinle de paylaşıyorum?
Baskı veya korku olmadan
veganlık yolunda bana katılmanız
ve bunun nasıl hissettirdiğini
deneyimlemeniz için
size ilham vermek istiyorum.
İyi haber şu ki, vegan hareketine
artan bir ilgi görmekteyiz.
Hem de herkesten; üst düzey doktorlardan
Leonardo DiCaprio
ve Beyoncé gibi ünlülere,
Tesla ve Google gibi şirketlere,
Jamie Oliver ve Wolfgang Puck
gibi ünlü şeflere,
Serena ve Venus Williams gibi
dünya standartlarında atletlere
ve Bill Gates, Richard Branson gibi
varlıklı yatırımcılara kadar herkes
vegan hareketini destekliyorlar.
İnternetin gücü sayesinde,
dünya giderek daha şeffaf hâle geliyor
ve bu, bir bifteğin veya deri kanepenin
üretimini görmezden gelmeyi
çok daha zorlaştırıyor.
Gıda ve et skandalları haberlerde
ürkütücü derecede yer alıyor.
Paul McCartney'in haklı olarak
gözlemlediği gibi,
"Mezbahaların cam duvarları olsaydı,
hepimiz vejetaryen olurduk."
The Economist'e göre,
25-34 yaş aralığındaki
Amerikalıların 25%'i,
kendini vejetaryen
veya vegan olarak tanımlıyor
ve 55 yaşın üzerinde, artan sayıda insan
sağlık ve hayvan refahı nedeniyle
veganlığa geçiş yapmaya başladı.
Bunun sonucu olarak, büyük şirketler
pazarın ilerlediği yönü bildikleri için
vegan alternatifleri araştırıyorlar.
Bugün dünyada çok şey değişiyor;
eski sistemler çöküyor.
Normalleştirdiğimiz şeylerde
bir paradigma kayması görüyoruz.
Bu değişimi kolaylaştırmak için
yeni teknolojilere ve yenilikçi
girişimciliğe ihtiyacımız var.
Ayrıca günlük alışkanlıklarımızı da
değiştirmemiz gerekiyor.
Şimdi, arzum bu değişimi hızlandırmak.
Ancak bu benim ya da sizinle ilgili değil.
Bu, dünyada bir fark yaratmak için
elinizden gelenin
en iyisini yapmakla ilgilidir.
İlerlemenin mükemmellikten
daha önemli olduğunu keşfettim.
Çünkü her birimiz çok şey yapabiliriz
ama birlikte daha fazlasını yapabiliriz.
Örnek olarak, eylemde bulunmak
ve devasa bir dalga etkisi yaratmak için
başkalarını etkileyebiliriz.
Tüketiciler olarak çok güçlü bir sesimiz
olduğunu fark etmenizi istiyorum.
Pazarlama uygulamalarının farkında olarak
ve paramızı neye harcayacağımızı
bilinçli olarak seçerek,
kendi sağlığımız ve gezegenimizin sağlığı
üzerinde büyük bir etkiye sahibiz.
Her satın alımda,
hayvanlar üzerinde deney
içermeyen ürünler sunan
hassas, etik ve tutkulu girişimcileri
destekleyebiliriz
ve bu her geçen gün,
yüksek kaliteli vegan ürünlerin
hızlı bir şekilde piyasaya girmesiyle
daha da kolaylaşıyor.
Cüzdanımız insan ve hayvan ızdırabını
önemli ölçüde azaltmanın anahtarıdır.
Zamanla ufak seçimler yaparak, veganlığın
küçük bir azınlığı kapsamaktan çıkıp
yaygın hâle geleceğine inanıyorum.
Bu yeni normal olacak.
Tek ihtiyacımız olan
bir devrilme noktasına ulaşmaktır.
Büyük ya da küçük her eylem
ve her seçim bir fark yaratır.
Bu noktada daha sağlıklı
ve daha nazik bir gelecek başlar
ve doğru olanı yapmaktan
korkmayacağınıza inanıyorum.
Bu yüzden sizi bana katılmaya
ve mevcut yaşam tarzınıza uygun şekilde
bu yolculuğa başlamaya davet ediyorum.
Araştırmanızı yapın ve eğlenin.
Sizi nasıl hissettirdiğini deneyimleyin
ve geleceğin vegan olacağını bilerek
meraklı, esnek ve şefkatli
olmayı unutmayın.
Teşekkür ederim.
(Alkış)