Birçoğunuz muhtemelen ''Marslı'' filmini izlemişsinizdir. İzlemediyseniz, film Mars'ta mahsur kalan bir astronotun onu Dünya'ya geri götürecek kurtarma operasyonu düzenlenene kadar yaşadığı hayatta kalma mücadelesini konu alıyor. Nihayetinde, astronot Watney karakteri ile irtibatı yeniden sağlayabiliyorlar ve kurtarılana dek Mars'ta yapayalnız kalmıyor. Filmi izlerken, izlemediyseniz bile Mars denince muhtemelen ne kadar uzakta ve ırakta olduğunu düşünüyorsunuz. Ama belki de şunu kaçırıyorsunuz; Dünya'da insanlar; Mars'ta keşif araçları ve insanlar varken diğer gezegende çalışmanın, iki gezegende yaşamanın lojistiği nasıl oluyor? Kaliforniya'da, batı yakasında veya dünyanın başka yerlerinde yaşayan arkadaşların, ailen veya iş arkadaşların olduğunu düşün. Onlarla iletişim kurmadan önce, ilk olarak aklına şunlar gelir: Kaliforniya'da saat kaç? Onları uyandırır mıyım? Bu saatte arasam ayıp olur mu? Avrupa'daki meslektaşlarınla bile iletişime geçeceğin zaman, insanlar birbirlerinden uzaktayken ne tür bir iletişim yolu izleyebilirler, bunu düşünüyorsun. Şu anda Mars'ta insan yok, fakat keşif araçlarımız var. Hatta tam şu anda Curiosity (Merak) adlı aracımızda saat sabah 06:10. Yani Mars'ta saat 06:10. Mars'ta 4 tane keşif aracımız var. Amerika, 1995'lerden beri Mars'a 4 adet keşif aracı yerleştirdi ve ben onların üçünde çalışma şerefine nail oldum. Los Angeles Kaliforniya NASA'DA, Jet Fırlatma Laboratuvarı'nda uzay mühendisiyim, uzay aracı harekâtı mühendisiyim. Bu keşif araçları, bizim robotik temsilcilerimiz. Yani onlar bizim gözümüz kulağımız oluyorlar ve biz insan gönderene dek, gezegeni bizim için gözlemliyorlar. Bu keşif araçlarıyla diğer gezegenlerde nasıl faaliyet göstereceğimizi öğreniyoruz. İnsan göndermeden önce, robot göndermiş oluyoruz. Şu anda Mars ile zaman farkı yaşamamızın sebebi, bir Mars gününün bir Dünya gününden daha uzun olması. Bizim bir günümüz 24 saat, çünkü Dünya'nın kendi etrafındaki bir turunu tamamlaması o kadar sürüyor. Bir günümüz 24 saat. Bu durum Mars için 24 saat ve yaklaşık 40 dakika sürüyor. Ki bu da bir Mars gününün, Dünya'nınkinden 40 dakika uzun olduğu anlamına geliyor. Mars'taki keşif aracı üzerine çalışan ekipler olarak, Mars'ta çalışıp Dünya'da yaşıyoruz. Bunu yaparken cidden Mars'ta araçtaymış gibi düşünmek zorundayız. Parçası olduğum bu ekibin görevi ise, keşif aracına sonraki gün neler yapacağı hakkında komut vermek. Sürmesini, delmesini veya yapması gereken şeyi söylemek. Aracımız uyurken-- evet geceleri uyuyor, çünkü bataryasını şarj etmesi ve soğuk Mars gecesini atlatması lazım. Bu yüzden uyuyor. O uyurken biz de sonraki günün programı üzerine çalışıyoruz. Mars gece vardiyasında çalışıyorum yani. (Gülüşmeler) Dünya'da, Mars'taki işe her gün aynı saatte gidebilmek için, diyelim ki 17:00'de işte olmalıyım, bu takım her Mars günü saat 17:00'de işte olmak zorundaysa, Mars ile zaman uyumunu tutturabilmek için, her gün Dünya'da işe, bir önceki günden 40 dakika geç başlamalıyız. Bu her gün meridyen değiştirmek gibi bir şey. Bir gün işe 08:00'de geliyorsun, sonraki gün 40 dakika geç yani 08:40'ta, ondan sonraki gün 09:20'de, sonraki gün 10:00'da. Ta ki işe gece yarısında gelene kadar her gün 40'ar dakika öteleyip duruyorsun. Dünya'daki gece yarısı yani. Nasıl kafa karıştırıcı olduğunu hayal edin, öyle değil mi ama? İşte bu yüzden, Mars saati. (Gülüşmeler) Saatteki bu ağırlıklar, daha yavaş çalışması için mekanik olarak ayarlandı. Evet, zamanında böyle yapmadık. Bu saati 2004'te, Spirit (Ruh) ve Opportunity (Fırsat) adlı keşif araçları varken aldım. Başlangıçta hiçbirimiz, Mars saatlerine ihtiyaç duyacağımızı düşünmemişti. Bilgisayarlarımızdaki ve görev kontrol ekranlarımızdaki saatlerin yeterli olacağını düşünmüştük. Pek de öyle olmadı. Aslında sadece Mars saatine göre çalışmıyorduk, bizzat Mars saatine göre yaşıyorduk. Birdenbire zaman karmaşası yaşadık. İşte bu yüzden bileğinde şu sorulara cevap verecek bir şeye ihtiyaç duyuyordun: Dünya'da saat kaç? Mars'ta saat kaç? Mars saati kafa karıştıran tek faktör değildi; aynı zamanda bunu konuşma dilimize de uyarlamamız gerekiyordu. 'Sol' bir Mars günü demek, 24 saat 40 dakika. Biz Dünya'da olan bir şeyden bahsederken bugün diyoruz. Mars içinse ''busol'' diyoruz. (Gülüşmeler) Evvelki gün Mars için ''dünsol'' oluyor. Gerçekten başlarda bir dil icat etme hevesine kapılmamıştık. Cidden kafa karıştırıcıydı. Birinin bana, ''Bu etkinliği yarın keşif aracı üzerinde yapmak istiyorum.'' dediğini hatırlıyorum. Şöyle cevap vermiştim, ''Yarın yarını mı, Mars yarını mı?'' Bu terminolojiye başladık, bir şekilde birbirimizle iletişim kurabilmemiz lazım. (Gülüşmeler) Yarın bizim için "sonraki sol", "yarınsol" oldu. Herkesin kelime seçimi farklı ne de olsa. Kimisi ''soda'' der, kimisi ''maden suyu''. Bizde de bu ''sonraki sol'' veya ''yarınsol'' şeklinde gerçekleşiyor. Bu görevler üzerine çalışmanın birkaç yıl sonrasında keşif aracında çalışan insanlar olarak ''busol'' dediğimizi fark ettim. Keşif aracı üzerinde turlamayanlar ise ''buzol'' diyorlardı. Lehçeye bakarak insanların hangi görevde çalıştıklarını anlar hâle geldim. (Gülüşmeler) Saatlerimiz ve kendi dilimiz var, burada bir tema seziyor olmalısınız. Böylece kafamız karışmıyor. Ama Dünya'nın gün ışığı bile kafa karıştırıcı olabiliyor. Şu anda, Mars gece yarısında işe geldiğinizi farz ederseniz ve camdan güneş ışığı sızıyorsa bu da kafa karışıklığına yol açabiliyor. Kontrol odasının bu fotoğrafından bütün perdelerin kapalı olduğunu görebilirsiniz. Dikkatimizi dağıtacak ışık yok. İnişten bir hafta önce, binadaki bütün perdeler kapatıldı ve biz Mars zamanına geçene kadar da açılmadı. Evde de aynısını yapıyoruz. 3 kez Mars zamanına dönüyorum ve eşim de bana uyum sağlıyor. Koyu perdelerle ve gölgelerle kapı bacaya set çekiyor, çünkü bu durum aynı zamanda aileyi de etkiliyor. Hem ben, hem de o karartılmış bir ortamda yaşıyorduk. Bu duruma alıştı da. Sonrasında bana acıklı e-postalar gönderirdi tabii. Eve geleyim mi? Uyanık mısın? Mars'ta saat kaç? Ona da bir Mars saati almam gerektiğini fark ettim. (Gülüşmeler) Ama tabii 2016 yılındayız, uygulaması var bunun. (Gülüşmeler) Saat yerine telefonlarımızı da kullanabiliriz. Aile üzerindeki bu etki herkesi kapsıyordu; sadece keşif araçları üzerinde çalışanları değil, aynı zamanda ailelerimiz de etkileniyorlardı. David'i görüyorsunuz, uçuş direktörlerimizden biri, ailesiyle birlikte sabahın 1:00'inde Los Angeles'da sahilde. (Gülüşmeler) Ağustos'ta iniş yaptık ve çocuklarının okulu Eylül'de açıldığı için onunla birlikte, bir ay boyunca Mars saatine geçiş yaptılar. Her gün 40 dakika daha geç kalktılar. Babalarının çalışma programındaydılar. Bir ay boyunca Mars saatinde yaşayıp gece yarısı bovlinge veya sahile gitmek gibi birçok macera yaşadılar. Hepimizin keşfettiği garip bir bulgu vardı ki, sabahın 3'ünde trafik yokken Los Angeles'ta her yere gidebiliyormuşsun. (Gülüşmeler) İşten çıkıp ailelerimizi rahatsız etmek istemezdik, aynı zamanda açtık, her zamanki şeylerden yiyeceğimize, 'Long Beach sahilinde 7/24 açık harika kafe var ve 10 dakikada varabiliriz!' gibi cümleler kurardık. Usulca sürüşe geçerdik-- 60'lar gibi, zerre trafik yok. Oraya vardığımızda restoran sahibi ''Siz de kimsiniz ve sabahın 3'ünde restoranımda ne işiniz var?'' derdi. Sonra anladılar ki bizler gece yarısında LA otobanlarında sürten birer Marslı yığınlarıydık-- Dünya gecesinin yarısı. Kendimize Marslı demeye başladık. Mars saatinde olanlarımız, kendimize Marslı diyorduk. Kalan herkes ise Dünyalıydı. (Gülüşmeler) Her gün zaman dilimi değiştirdiğinde ister istemez kendini kalan herkesten ayrı hissediyorsun. Ciddi anlamda kendi evrenindesin. Üzerinde ''Mars zamanından sağ çıktım. Sol 0-90.'' yazan bir tuşum var. Ekranda da bir resmi var. Bu tuşların var olmasının nedeni, Mars'taki keşif aracıyla olan verimimizi yüksek tutmak, zamanımızı doğru kullanabilmek için Mars saatine göre çalışmamız. Yine de 3-4 aydan fazla Mars saatinde kalmıyoruz. Nihayetinde, şu anda üzerinde çalıştığımız değiştirilmiş Mars saatine geçeceğiz. Bunun sebebiyse bünyemiz ve ailemiz üzerindeki etkileri. İnsanlar için günü uzatmaya çalışmak o kadar olağandışı ki cidden bizleri inceleyen uyku araştırmacıları olmuştu. Ekipten yaklaşık 30'umuza uyku mahrumiyeti deneyi yapıyorlardı. Sıra bana gelirdi, teste katılırdım ve her birinde uyuyakalırdım. Bunun sebebiyse, bünyede oluşan o aynı yorgunluktu. Eğlenceli olsa bile. Diğer ekip üyeleriyle büyük bir bağ kurma deneyi olmuş olsa da, sürdürmesi zordu. Bu keşif görevlerimiz, güneş sisteminin dışına attığımız ilk adımlardı. Birden çok gezegende nasıl yaşanacağını öğreniyoruz. Bakış açımızı çok-gezegenli olmaya doğru çeviriyoruz. Yıldız Savaşları'nı bir dahaki izleyişinizde, Dagobah gezegeninden Tatooine'ye yolculuk yapan insanlar görürseniz, dört bir yana insanların bu denli saçılmış olmasının ne anlama geldiğini düşünün. Aralarındaki maddesel mesafe açısından, birbirlerine karşı nasıl uzak hissedecekleri ve yaşayacakları zaman karmaşası açısından. Henüz Mars'a insan göndermedik ama umuyoruz. SpaceX ve NASA ve diğer tüm uluslararası uzay ajansları ile birlikte bunu önümüzdeki birkaç on yılda yapmayı bekliyoruz. Yakın bir zamanda Mars'ta insanlar olacak ve gerçekten çok-gezegenli olacağız. Mars'a gidecek o genç kız veya oğlan bugün bu sahnedekilerden veya izleyicilerden biri olabilir. 14 yaşından beri JPL'de bu görevler üzerine çalışmak istedim ve bunun parçası olduğum için şükran duyuyorum. Uzay programında muazzam bir dönemdeyiz ve hepimiz bu yolculuğun bir parçasıyız. Bir daha gün içerisinde zaman yetersiz geliyormuş gibi hissedersen, bunun tamamen senin Dünyevi bakış açınla alakalı olduğunu hatırla. Teşekkürler. (Alkışlar)