Birçok insan
Afrika'da hiçbir zaman yeni veya gelişmiş
teknolojinin başlamayacağını düşünür.
Bunun yerine, kıtanın gelişimine
yardım etmenin en iyi yolunun
kıtanın kendisi için sağlayamadığı
yardım ve hizmeleri
sağlayarak olacağını düşünürler.
Bu nedenle biz üssel olarak büyüyen
robotik ve yapay zeka gibi
gelişmiş teknolojileri
gelişmiş dünyada görürken
bu aynı insanlar teknolojik olarak
geri kalmış Afrika'nın geriye düşmesinden
endişe duyuyorlar.
Bu davranış bundan daha yanlış olamazdı.
Ben zamanın büyük bölümünü Afrika'da
geçiren bir robotik girişimcisiyim.
2014 yılında Zipline'yi geliştirdik,
ki bu firma elektrikli otonom hava
araçlarını, istek üzerine
sağlık merkezlerine, hastanelere, ilaç
dağıtmak için kullanan bir firmadır.
Geçen yıl, ulusal ölçekte
dünyanın ilk otomatik dağıtım
sistemini başlattık.
Tahmin edin neresi?
Bunu ABD'de yapmadık,
Japonya'da yapmadık
ve Avrupa'da da yapmadık.
Aslında başkan Paul Kagame
ve Ruanda Sağlık Bakanlığı,
bu teknolojinin potansiyeli
üzerine büyük bahis yaptılar
ve talep üzerine ülkedeki kanın
büyük çoğunluğunu dağıtmak için
ticari sözleşme imzaladılar.
(Alkışlar)
Evet, onlar alkışı hak ediyorlar.
Peki, kan neden önemlidir?
Rwanda yılda 60 ila 80 bin ünite
kan topluyor.
Bu nedenle siz buna ihtiyacınız olduğunda
gerçekten ve gerçekten ihtiyacınız vardır.
Fakat kanın zorlu bir tarafı da var
çünkü çok az bir raf ömrü vardır,
birbirinden farklı çok çeşitli depolama
ihtiyaçları vardır,
ve hasta gerçekten bir şeylere
ihtiyaç duymadan önce,
tüm farklı kan grupları için
ihtiyacı tahmin etmek gerçekten zordur.
Fakat burada harika olan şey şu;
bu teknolojiyi kullanarak
Ruanda merkezileştirilmiş olarak
daha fazla kan bulundurabilir
ve ardından 20-30 dakika mesafedeki
hastane veya sağlık merkezinde
bulunan bir hasta ihtiyaç duyduğunda
bunu sağlayabilir.
Bunun nasıl olduğunu
görmek ister misiniz?
(Seyirciler) Evet.
Tamam, kimse bana inanmıyor,
yani en iyisi göstermek.
Burası bizim dağıtım merkezimiz,
Kigali'nin yaklaşık 20 kilometre uzağında.
Burası 9 ay önce mısır tarlası olarak
kullanılıyordu
ve Ruanda hükumeti ile birlikte
orayı düzledik ve birkaç hafta içerisinde
bu merkezi inşa ettik.
Hastaların acil bir durumu olduğunda,
hastanedeki doktor veya hemşire bize
WhatsApp ile mesaj atıyor,
neye ihtiyacı olduğunu bize iletiyor.
Ardından takımımız
acilen hareket geçiyor.
Ulusal Kan Bankası tarafından
teslim edilmiş olan kanı
depolarımızdan çekiyoruz,
bu kanı sistemimize kayıt ediyoruz,
bu şekilde Sağlık Bakanlığı
kanın nereye gittiğini biliyor
ve ardından temel olarak
Zip olarak adlandırdığımız
batarya ile çalışan otonom
hava araçlarının
içine koyuyoruz.
Ardından Zip gitmeye hazır olduğunda
yakalaşık yarım saniye içinde
onu 0'dan 100 km/s'ye hızlandırıyoruz.
(Seyirciler) Whoa!
Ve fırlatıcıyı terk etmesinden itibaren
tamamen otonomdur.
(Video: Hava trafik kontrolörü
trafiği yönlendirir)
Bu bizim hava trafik kontrolörümüz
Kigali Uluslar Arası Hava Alanına
çağrı yapıyor.
Zip hastaneye vardığında,
9 metreye kadar alçalıyor
ve paketi bırakıyor.
Gerçekten basit bir kağıt paraşüt
kullanıyoruz -basit şeyler en iyisidir-
ve bu, paketin her seferinde aynı yere
yumuşak ve güvenli
iniş yapmasını sağlıyor.
Yani bu, ortak kullanım gibi birşey;
biz varmadan bir dakika önce
doktor şöyle bir mesaj alıyor:
"Dışarı çık ve teslimatını al."
(Gülüşme)
Ardından--
(Alkışlar)
Doktor hastanın hayatını kurtarmak için
gerekli olan şeye sahip oluyor.
Bu aslında dağıtım merkezinden
teslimat olayının görüntüleri;
Bu araç yaklaşık 50 kilometre uzaklıkta.
Aracı hastaneye teslimat yaparken
gerçek zamanlı
izliyebiliyoruz.
Ekrandaki araçtan gelen vızıltıyı
farketmiş olabilirsiniz.
Bu vızıltılar aslında bizim cep telefonu
şebekesinden aldığımız veri paketleridir.
Bu uçak üzerinde cep telefonunuzda
olduğu gibi sim kart var
ve bize nerede olduklarını ve ne
yaptıklarını her zaman iletmek için
telefonu şebekesini kullanıyorlar.
İster inanın ister inanmayın,
aslında araç filosu için --
(Gülüşmeler)
aile tarifesi aldık
çünkü en uygun tarife buydu.
(Gülüşmeler)
Aslında şaka değil.
(Gülüşmeler)
Yani bugün, Ruanda'nın Kigali dışındaki
ulusal kan ihtiyacının
neredeyse yüzde 20'sini
biz dağıtıyoruz.
12 hastaneye hizmet veriyoruz
ve hızla artan bir oranda
bu hastane ağına yenilerini ekliyoruz.
Bu hastanelerin tamamı sadece
bu şekilde kanları alıyorlar
ve bu hastanelerin bir çoğu aslında
her gün çoklu siparişler veriyorlar.
Bunun nedeni--
Tüm sağlık hizmeti lojistiğinde,
sürekli olarak israf ile erişim arasında
değiş tokuş yaparsınız.
Eğer israf konusunu çözmek istiyorsanız,
her şeyi merkezileştirirsiniz.
Sonuç olarak, hastaların
acil bir durumu olduğunda,
bazen ihtiyaç duydukları sağlık
ürünlerini bulamazlar.
Erişim konusunu çözmek istiyorsanız,
son düzlükteki hastane veya
sağlık merkezinde
çok ilaç depolar
ve hastalara ilaçları verirsiniz.
Fakat çok fazla ilaç göndermiş olursunuz
ki bu da aşırı maliyetlidir.
Harika olan şey, Ruanda hükumetinin
bu döngüyü kalıcı olarak kırabilmesidir.
Çünkü doktorlar neye ihtiyaç
duyuyorlarsa anında alabiliyorlar
ve gerçekten hastanede
çok az kan depoluyorlar.
Yani, bizim hizmet verdiğimiz
hastanelerde kan kullanımı
önemli ölçüde artmasına rağmen,
son dokuz ay içinde,
herhangi bir hastanede
sıfır ünite kanın zamanı geçmiştir.
(Alkışlar)
Bu muhteşem bir sonuç.
Bu dünyada herhangi bir sağlık sisteminde
henüz başarılamamıştır
ama burada oldu.
Fakat açıkçası, anlık olarak sağlık
ürünleri dağıtımından bahsederken,
en önemli unsur hastalardır.
Size bir örnek vereyim.
Bir kaç ay önce, 24 yaşındaki bir anne
bizim hizmet verdiğimiz
bir hastaneye geldi
ve sezaryen doğum yaptı
fakat bu bazı komplikasyonlara
neden oldu ve kanamaya başladı.
Şans eseri doktorun elinde
kadının kan grubundan
Zipline rutin servisi ile dağıtılmış
bir miktar kan vardı
ve bu sayede kadına
bir kaç ünite kan verdiler.
Fakat kadın verilen kanı
yaklaşık 10 dakikada kaybetti.
Bu durumda, bu annenin hayatı
dünyanın herhangi bir hastanesinde
büyük tehlikededir.
Fakat şans eseri
kadınla ilgilenen doktorlar
acilen bizim dağıtım merkezimizi aradılar,
çok acil bir sipariş geçtiler
ve takımımız acil dağıtımın ardından
yine acil dağıtım ve ardından
yine acil dağıtım yaptı.
Sonuçta yedi ünite
kırmızı kan hücresi,
dört ünite plazma
ve iki ünite trombosit gönderdiler.
Bu, vücudunuzun tamamında
bulunan kandan daha fazlasıdır.
Bunları hepsi kadına verildi,
doktorlar kadını stabil duruma
getirebildi
ve kadın bugün gayet sağlıklı.
(Alkışlar)
Bizim başladığımızdan bu yana, yaklaşık
buna benzer 400 acil dağıtım yaptık
ve bu acil durumların çoğunun
arkasında bunun gibi bir hikaye vardır.
Burada son bir kaç ayda,
bu şekilde kan alan
bir kaç anneyi görüyorsunuz.
Şu hep aklımızda; bir doktorun bir annenin
hayatını kurtarmasına yardım ettiğimizde
sadece anneyi kurtarmış olmuyorsunuz.
Büyürken anneye sahip olan
erkek veya kız bebeğin
hayatını da kurtarıyorsunuz.
(Alkışlar)
Fakat açık olmak istiyorum,
doğum sonrası kanama --
sadece Ruanda'nın problemi değil,
sadece gelişen dünyanın problemi değil
global bir problem.
Anne sağlığı her yerde problem.
Temel fark, bunun hakkında
bir şeyler yapmak için
radikal teknolojiyi kullanan
ilk ülkenin Ruanda olması.
Ve bu yüzden Afrika'nın
altüst olduğu veya
gelişmiş teknolojinin burada
çalışmaması veya yardıma
ihtiyaçları olduğu düşüncesi
tamamen yanlış.
Afrika dağıtıcı olabilir.
Bu küçük, çevik, gelişen ekonomiler
büyük ve zenginleri geride bırakabilir.
Daha yeni ve iyi sistemler için
miras kalan altyapının bulunmaması
sıçrayış yapmalarını sağlayabilir.
2000 yılında,
yüksek kalitede hücresel ağ
tüm Afrika'da
ortaya çıkmak üzere deselerdi,
insanlar sizin çılgın olduğunuzu söylerdi.
Fakat, bu ağın insanları bu kadar hızlı
birleştireceğini ve güçlendireceğini
hiç kimse öngöremedi.
Bugün, Kenya'nın GSYİH'nin
%44'ü mobil ödeme platformu
M-Pesa'ya akıyor.
Ve sadece bu değil,
bizim otonom araç filomuz da cep telefonu
şebekesine dayanmaktadır.
Önümüzdeki bir kaç yıl içinde, özel sağlık
hizmetini sunmaya başladığımızda
yine teslimatların ücretlerini
toplamak için
bu mobil ödeme platformunu
kullanacağız.
Yani, yenilik daha fazla yeniliğe,
o da daha fazla yeniliğe yol açıyor.
Ve aynı zamanda,
bırakın bunun Doğu Afrika'da
ulusal seviyede yapılmasını,
gelişmiş ülkelerde yaşayan
bir çok insan
drone ile teslimatın
imkansız olduğunu düşünüyor.
Burada kastettiğim Doğu Afrika,
sadece Ruanda değil.
Perşembe günü, birkaç gün önce,
Tanzanya Sağlık Bakanlığı
ülkede ilaca ulaşmakta zorluk çeken
10 milyon insana
geniş çaplı sağlık ürünlerinin anlık
olarak teslimatını yapmak için
aynı teknolojiyi kullanacaklarını duyurdu.
(Alkışlar)
Bu gerçekten dünyadaki en büyük
otonom sistem olacaktır.
Size bir fikir vermesi için,
bu bizim ilk dağıtım
merkezlerimizden biri.
Dağıtım merkezi çevresindeki
75 km'lik servis yarıçapını görebilirsiniz
ve bu bize tek bir dağıtım merkezinden
tamamı kırsal kesimde olan yüzlerce
sağlık tesisine ve hastaneye
hizmet etmemize
imkan sağlıyor.
Fakat Tanzanya nüfusunun
yüzde 20'sine hizmet verebilmek için
çoklu dağıtım merkezlerine
ihtiyacımız olacaktır.
Aslından 4 taneye ihtiyacımız var.
Bu dağıtım merkezlerinden,
her gün yüzlerce hayat kurtaran
teslimatlar yapılmasını bekliyoruz
ve bu sistem ülkedeki 1.000'den fazla
sağlık tesisine ve hastaneye
hizmet verecektir.
Yani, Doğu Afrika gerçekten
hızlı hareket ediyor.
Bence, insanların genellikle kaçırdığı şey
bu tür sıçramaların ortak kazançlar
meydana getirdiğidir.
Örneğin; Ruanda, sağlık hizmeti
altyapısına yatırım yaparak
şimdi, tarım veya e-ticaret gibi
ekonominin diğer bölümlerini de
kolaylaştırmak için kullanabileceği
hava lojistik sistemine sahiptir.
Hatta daha da önemlisi,
bu dağıtım tesislerinde işe aldığımız
takımın tümü yerli insanlardır.
İşte Ruanda'daki bu takımımızda
olağanüstü mühendis
ve operatörlerimiz var.
Bunlar ulusal seviyede işletilen
dünyanın tek otomatik dağıtım
sistemini yürütüyorlar.
Dünyadaki en büyük teknoloji firmalarının
henüz gerçekleştiremediği bir şeyde
bu arkadaşlar ustalık kazandılar.
Hepsi tamamen kahramandır.
(Alkışlar)
Onlar kahramanlardır.
Takım misyonumuz,
dünyadaki yedi milyar insanın
ulaşım ne kadar zor olsa dahi
ilaca temel erişimini sağlamaktır.
Bu görevi insanlara anlattığımızda:
"Ne kadar cömertsiniz,
çok hayırlı bir iş." diyorlar.
Hayır.
Bunun hayırseverlikle bir alakası yok.
Çünkü sağlık bakanlığı ile imzalamış
olduğumuz bir kontrat var,
bu ağ %100 sürdürülebilir
ve ölçeklenebilir.
Ve bu yanlış anlamayı düzeltmekle ilgili
çok güçlü hissetmemizin sebebi
girişimciliğin milyonlarca insanı
sefaletten kurtaracak
insan tarihindeki tek güç olmasıdır.
(Alkışlar)
250 milyon Afrikalı Genci sürdürülebilir
bir şekilde istihdam edecek
her hangi bir yabancı yardım
miktarı yoktur.
Bu çocukların 10 yıl önce
almış oldukları bu işler
büyük çapta otomatikleşiyor
veya teknoloji tarafından
çarpıcı bir şekilde değişiyor.
Bu nedenle yeni yetenekleri,
yeni rekabet avantajları arıyorlar.
Yenilikçi şirketler arıyorlar.
Peki niçin gelişmiş ülkelerdeki
milyarlarca insanın yüz yüze kaldığı
küresel problemleri ele alan
daha fazla girişim yok?
Bunun sebebi yatırımcıların
ve girişimcilerin fırsata karşı
tamamen kör olmaları.
Bu problemlerin özel şirketlerin değil de
STK veya hükümetlerin ilgi alanı
olduğunu düşünürüz.
İşte bunu değişmemiz gerek.
Belki fark etmişsinizdir,
size gösterdiğim videoda
bazı şeyleri es geçtim.
Uçakların merkeze geri geldiklerinde
nasıl indiklerini size göstermedim.
Size apaçık ortada gelebilir:
hiçbir uçağımızda iniş takımları yok.
Çalıştığımız yerde iniş pisti de yok.
Bu nedenle uçakları yarım saniyede
yaklaşık saatte 100 kilometreden
0 kilometreye yavaşlatmak zorundayız.
Ve bunu yapmak için,
santimetre hassasiyetinde
uçağı takip eden
bir tel kullanıyoruz.
Uçağı havada yakalıyoruz ve
ardından yumuşak bir şekilde
şişirilmiş yastığın üstüne düşürüyoruz.
Yani bu, esasında hava aracı
taşıyıcısıyla
şişme kalenin birleşimidir
(Gülüşmeler)
Size göstereyim.
(Gülüşmeler)
(Alkışlar)
Neden bu video ile sonlandırmak
istediğimi anlamış olabilirsiniz.
Size her gün çit telinin
bulunduğu yerde sıralanan
çocukları ve gençleri
göstermek istedim.
Her kalkış ve inişte tezahürat yapıyorlar.
(Gülüşmeler)
(Alkışlar)
Bazen uçuş sersemi olduğum için
dağıtım merkezine erken geliyorum.
Operasyondan bir saat öncesinde
merkezde oluyorum
ve çocuklar çitlerde güzel yerleri
çoktan kapmış oluyor.
(Gülüşmeler)
Yanlarına gidip "Uçaklar hakkında
ne düşünüyorsunuz?"
diye sorduğunuzda,
size: "Bu bir gökyüzü
ambulansı." diyeceklerdir.
Yani onlar olayı kavradılar.
Onu birçok yetişkinden
daha iyi kavradılar.
Daha önce sormuştum:
Önümüzdeki on yıl içinde kim Afrika'nın
radikal teknoloji şirketlerini kuracak?
Eninde sonunda bu iş bu çocuklara kalacak.
Onlar Ruanda ve Afrika'nın
mühendisleridir.
Onlar ortak geleceğimizin mühendisleridir.
Fakat bu geleceği
inşa edebilmelerinin tek yolu,
dünyayı değiştiren şirketlerin
Afrika'da büyüyebildiğini
ve bu radikal teknolojilerin önce burada
başlayabileceğini fark etmemizdir.
Teşekkürler.
(Alkışlar)