- [Dış Ses] Birazdan Günlük Distopya'da.
- Grindr kulağa pek hoş gelmiyor.
Gey olduğunu söyledin, ben de dedim ki "Sorun değil."
- Kimse bunu bilmiyor.
[özel etkinlik bölgesi]
- Ligma, vücudundaki tüm kasları çalıştırıyor.
[önümüzdeki hafta londra'da pazartesi/salı/çarşamba birkaç tane çekeceğim - o zaman yakında veya boşsan?]
[ayrıca bir de ekimin başında cadılar bayramı ve aralıkta noel bölümleri yapacağım]
[n'aber önümüzdeki haftanın konuklarını kesinleştiriyoruz da - çarşamba n'apıyorsun]
- Annemi ara.
- Rehberinizde bir "Annem" yok.
Annenizin adı ve soyadı ne?
- Alo?
Beni hacklemeye falan çalışıyor.
Selam, yarın ne yapıyorsun?
Evet, çalışıyorsun, tamam.
Büyükannem boş.
Ne bileyim, biraz üzücü, değil mi?
Evet, tamam.
Büyükannemi ara.
- Onaylamak için,
Büyükannem Öpücük Öpücük'ü aramak istiyorsunuz.
- Kapa çeneni!
- Büyükannem Öpücük Öpücük aranıyor.
- Merhaba ve Daniel Howell'la Günlük Distopya'ya yeniden hoş geldiniz.
Şimdi özel bir konuğu davet etme zamanı.
[Daniel Howell'la
GÜNLÜK DİSTOPYA]
- Tanrım, bu neden oluyor?
Cezalandırılıyor muyum?
Günah işlediğim için mi?
Heteroymuşum gibi yapmamı mı istiyorsun yine?
Burada ne yapmam lazım?
Tamam, bir şey yok.
Karşınızda büyükannem.
Ee, nasılsın?
[Daniel Howell'la Günlük Dis(...)ya]
- İyiyim, teşekkürler, sen nasılsın?
- Güzel soru.
Evet, işte büyükannem, millet.
Programa hoş geldin.
Zaman öznelken ömrümüzü nasıl ölçeriz?
- O ne demek?
- Tamam, su ister misin?
İçeceğim var.
Avokadolu su yaptım.
Çünkü galiba milenyumlular öyle yapıyormuş.
- Evet, lütfen.
- Evet, doldurayım.
- Teşekkür ederim.
- Avokado tadı geliyor mu?
- Çok az.
- Şimdi, buradayız.
- Evet.
- Çocuğun oldu sonra o çocuğun da çocuğu oldu.
Ve şimdi burada bu odadayız.
Stüdyo hakkında ne düşünüyorsun?
- Daha önce hiç bir stüdyoya gitmemiştim,
o yüzden kıyaslayabileceğim bir şey yok.
- Şu an en iyi senaryo bu.
Eh, geldiğin için teşekkür ederim.
Hayatımda güvenebileceğim tek kişi senmişsin.
Phil kişi sayılmaz, o yüzden teşekkür ederim.
- Güzel.
- Hazır buradayken tanıtımını yapmak istediğin bir şey var mı?
-Hayır, yok.
Aklıma tanıtımını yapmak istediğim bir şey gelmiyor.
- Yani, bu senin için bir fırsatto.
- Öyle miydi?
- Hani bir podcast ya da kitaptan falan bahsedebilirdin
Hiçbir şey yok mu?
- Eh, benim normal bir hayatım var.
Uyuyorum, sabah uyanıyorum, köpeğe bakıyorum.
- Tamam.
- Yürüyüşlere çıkıyorum.
Pilates yapıyorum.
Pilates epey sağlıklı bir şey.
- Pilates kavramını mı tanıtmak istiyorsun?
- Kesinlikle.
- Peki.
Ne olmuş, güzel bir şey mi?
- Çok iyi çünkü vücudundaki her kası çalıştırıyor.
- Tamam.
- Evet.
- Ve bunun sana bir faydası dokunuyor mu?
- Evet ama biraz rahatsız ediciydi
çünkü tatlı, Kanadalı bir öğretmenim vardı
ve sonra bir grup insanla sanırım üç seansa gittim.
Yalnızca dört kişiydik, o yüzden hoştu.
Ama sonra ortada kayboldu ve aradım ve öğrendim ki-
- Ne demek ortadan kayboldu?
- Yani, Wokingham Belediye Meclisi'ndeki kadına ne olduğunu sordum
ve biraz rahatsız edici bir şekilde bir sakatlık geçirdiğini söyledi.
- Aa, canlı bulunmuş mu?
- Evet, geri gelecek.
- Tamam, vay canına.
Bir anlığına direkt gerçek suça bağlayacağız sandım.
Hayır, iyiymiş.
- Bilmiyorum, henüz öğrenmedim.
- O zaman öyle bir anekdota başlayamazsın.
İşte bu yüzden insanlar bir talk şova çıkacağı zaman
yapımcılar önceden arayıp hikâyelerin bir yere bağlandığından emin oluyorlar.
Şimdi, insanlar seni ben gey olduğumu açıkladıktan sonra
iPad'inin nerede olduğunu öncelik olarak görmenden tanıyorlar.
- Evet.
[(i-pad'i Unutma)]
- Bunu hatırlıyor musun?
- Hatırlıyorum.
Orada neyi yanlış söylediğimi bilmiyorum
çünkü sen gey olduğunu söyledin, ben de dedim ki "Sorun değil.
"Biz yine de seni seviyoruz.
"Hiçbir şeyi değiştirmez.
"Ve alabileceğim bir iPad'in var mı?"
- Sen epey modern bir büyükannesin.
- Evet.
- Olaylara hakimsin.
Forumlarda çok vakit geçiriyorsun, değil mi?
Şikayetler edip duruyorsun falan.
- E bence bir şeyler düzgün işlemediğinde şikayet edilmeli.
- Peki, hayatında ne düzgün işlemiyor?
- Siyaset.
- Yüce İsa.
- Peki, yerel mi yoksa hükûmet falan mı?
- Hepsi, artık hiçbirine güven olmuyor, değil mi?
- Hayır, aynen.
Facebook'un var, arkadaşlarınla iletişimdesin.
- Evet.
- Ve daha önce bir Twitter hesabın olmuş muydu?
- Evet.
Yani...
- Evet.
- Ne bileyim, bence gayet,
büyükannemin Twitter'ı olmuş olması insanların hoşuna gider diye düşündüm.
- Beni azarlamıştın.
- Evet.
- Hemen benimle iletişime geçip
"Aman Tanrım, sen tweet mi atıyorsun?" dedin.
- Çünkü yıllardır herkese açık bir Twitter hesabın varmış.
- Pekâlâ.
- Ve benim büyükannemdin.
- Evet.
- Ve bazen takipçilerimle hoş sohbetler ediyormuşsun.
- Hiç senin takipçilerinden biriyle konuştuğumu hatırlamıyorum.
- Siz sürtüklerin hiçbirinizi hatırlamıyor, tamam mı?
- Ama her gün tweet attığın insanlardan birinin
Karındeşen Jack olma ihtimali olduğunu anlıyorsun, değil mi?
- Evet.
- Anlıyor, anlıyor musun?
- Evet.
- Tamam.
- Tabii ki.
- Ve biri yanına gelip tuhaf davransa
ona el çantanla vurur muydun?
- Muhtemelen ve benim el çantalarım epey ağır oluyorlar,
bunun gibi değiller.
Fakir olduğumdan değil
çünkü fakir olsam nereye geleceğimi biliyorum.
- shop.danielhowell.com'dan alışveriş yaptığınız için teşekkürler,
sayenizde büyükannemin tüm vücut egzersizinin parasını ödeyebiliyorum.
İnternetteki tehlikelere rağmen online olmaya
bu kadar hevesli göründüğüne göre
bugün sana bir test yapıp
çocukları ne kadar anladığını görebiliriz diye düşündüm.
- Hayır, anlamıyorum.
- Ve umurunda mı?
- Pek sayılmaz, hayır.
- İşte böyle.
"özel etkinlik bölgesi"ne gidelim.
[özel etkinlik]
"özel etkinlik bölgesi"ne hoş geldin.
- Teşekkür ederim.
- Nasıl buldun?
- Eh, ne anlama geliyor bilmiyorum
ama çok güzel görünüyor.
- Sence ne demek?
- Bir şeyler yapacağız.
Bu, etkinlik.
- Evet.
- Evet.
- Bölge burası.
- Tamam, evet.
- Bölge hakkında ne düşünüyorsun peki?
- Çok hoş, teşekkür ederim.
- Tamam, teşekkürler.
Şimdi senin online jargon, mizah ve kültür bilgini test edip
5G'yle tescilli bir büyükanne olabilecek misin görmek istiyorum.
Hani telefon gibi, internet, 5G.
- Evet, anladım.
- Tamam, onlar muhtemelen anlamadılar.
Temelde nerede olduğumuzu test etmek için ısınma sorusu.
Tamamen isme bakarak
Tinder'da mı, Grindr'da mı yoksa Pinterest'te mi hesabın olmasını tercih ederdin?
- Hangisini tercih-
- Pinterest.
- Pinterest. Bu...
- Grindr kulağa pek hoş gelmiyor, değil mi?
- Sence insanlar Grindr'da ne yapıyorlar?
- Söylemek istemem.
- Bence bilmek istemezsin, tamam.
Burada benim internetteki hâlimi temsil eden bir kutu var.
Bunları okumanı ve neden bahsettiğimi düşündüğünü
açıklamaya çalışmanı istiyorum.
[DAN'İN BÜYÜKANNESİ İNTERNETİ AÇIKLIYOR]
- Tamam.
- Bir numaralı tweeti bul lütfen.
- Fazla uğraşıyorsun.
- Aa, evet.
- Bu, bir numaralı tweet.
Lütfen bu tweet'i okur musun?
- "Mental sağlığına destek olması için ev bitkisi almak,
"bir evliliği kurtarmak için çocuk yapmanın gey versiyonu."
- Evet.
- Aman Tanrım.
- Sence ne demeye çalışıyorum?
- Pek emin değilim aslında.
- Hiç bariz bir şekilde mahvolmuş bir evlilikte
sıkışıp kalmış birini tanıdın mı?
Ve bunu düzeltmek için ne yaptılar?
Çocuk yaptılar.
Sence insanlar bunu yapıyorlar mı?
- Evet, bence yapıyorlar.
- Ama gey insanlar, çocuk evlat edinmek istemedikleri sürece
bunu yapmıyorlar.
- Onun yerine ev bitkisi alıyorlar.
- Buum, şap.
Çözdün, hey, işte böyle, işte böyle.
Sence düzgünce evlenmek yerine
ev bitkisi almalı mıydın?
- Aa, o zaman sen olmazdın, değil mi?
- Doğru cevap buydu.
Tamam, lütfen iki numaralı tweet'i bulur musun?
- Tamam.
"Bir aktif hom..."
Gözlüğümü takmam lazım.
- Gözlüğün yanında mı?
- Evet.
- Çantanda mı?
- Evet.
- Çıkarmak ister misin?
- Bana daha büyük bir çanta lazım.
Sana söyleyip duruyorum. Tamam.
Ah, böyle çok daha iyi.
"Aktif bir homo olarak bile
"hâlâ insanlar gey mi Avrupalı mı ayırt edemiyorum."
- Ne diyorum?
- Hiçbir fikrim yok.
Yani, tabii ki insanlar hem gey hem Avrupalı olabilir.
- İnanılmaz açık görüşlüsün.
- Öyle mi?
- Şimdi söyle bana, bazen...
En sevdiğin İtalyan restoranı neresi?
- Rossini's.
- Rossini's'te oluyorsun.
Ve gösterişli garson yanına geliyor, karizma dolu.
Hiç "Tüm İtalyanlar mı böyle
yoksa bu başka adamlarla mı yatıyor?" diyor musun?
- Eh, bazen gey olduğunu anladığımı düşünüyorum.
- Bu sorunlu bir davranış.
- Öyle mi?
- Bir garsonun vardı ve gerçekten gey miydi?
- Evet.
- Eh, tamam o zaman.
Böyle şeyleri tahmin edemezsin.
- Edebilirsin.
- Ama senin işe yarayan bir geydarın var, tamam mı?
Üç numaralı tweet'i bulabilir misin?
- "Malteser yiyip onu düşünüyorum."
- Ne dediğime dair bir fikrin var mı?
- Hayır, yok.
Anlamıyorum.
- Sorun değil, sonrakine geçebiliriz.
Dört numaralı tweet'i bulabilir misin?
Şimdiye kadar çok iyi gidiyorsun.
- Öyle mi?
"Tamam, 2022, ligma grind-zihniyetine girme vakti."
Bu bana tamamen yabancı.
- Ve Twitter'daki herkese de öyle.
- Öyle mi?
- Kimse ne olduğunu bilmiyor.
Bak, bazen insanlar diyorlar ki "Dan, sen bir milenyumlusun."
Ben de diyorum ki "Eğer o tweet'i anlamıyorsanız
ben olaylara sizden daha çok hakimim."
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
- Hayır.
- Tamam, şimdi.
- Ne dediğini anlamıyorum.
- Bir zihniyete sahip olmanın ne demek olduğunu biliyor musun?
- Evet.
- "Grind" ne demek biliyor musun?
- Hayır.
- Koşuşturmak, çok çalışmak gibi.
- Pekâlâ, tamam.
- Yani ikisini birleştirirsen...
- Yani bir şey üzerinde çok çalışmak anlamında.
- Evet, aynen.
- Peki.
- Şimdi de dünyada alfalar ve betalar varmış.
Ama kulağa S gibi gelen başka bir Yunan harfi var mı?
- Sigma.
- Aynen öyle.
- Şimdi, biri alfa erkekse ne oluyor?
- Çok maço oluyorlar.
- Biri beta erkekse ne oluyor?
- Daha feminen.
- Evet, peki sence sigma erkek ne demek?
- İkisi de değil.
- Hayatta kendi yollarını çiziyorlar.
- Peki.
- Kendi kurallarıyla oynuyorlar.
- Tamam.
- Yani birinin sigma olma grind-zihniyeti varsa
nasıl bir zihniyet yolunda çaba harcıyorlar?
- Kendilerine özel.
- Aynen.
- Şimdi, ben fena bir ligmaya yakalandım desem...
- Evet?
- Bana ne derdin?
- Doktor arardım.
- Tamam.
Ve o sorunun gerçekten tek doğru cevabı bu.
Aferin, tamam.
Twitter kısmını tamamladık.
Şimdi bir numaralı resmi bulabilir misin?
- Evet, tatlı.
- Bir numaralı resimde ne görüyorsun?
- Sevimli, küçük bir torun görüyorum,
çok tatlı ve şirindi.
- Bence o resimden benim ileride komedyen
veya gey olacağımı bilebilir miydik?
- Hayır.
- Ve bu doğru cevap.
İki numaralı Instagram fotoğrafını bulabilir misin?
- Evet.
- Ve burada ne varmış?
- Eh, bir iPad var.
- Onu bozdun.
- Nasıl bozdum?
- Bilmiyorum, sadece bir gün iPad gitti dedin
çünkü üç ayda bir benden yardım istiyorsun
çünkü biri Apple ID'yi unutmuş oluyor.
Bence bahçede sigara içip sudoku oynarken
üstüne çay döktün. Benden kaçmaz.
- Hayır, öyle yapmadım.
- Tamam.
- Sana yemin ederim öyle yapmadım.
- İsa yalan söylemezdi.
- Biliyorum.
- Üç numaralı Instagram fotoğrafı ne?
- Genel olarak Fransız görünüyor.
Burada gerçekten Fransız gibi görünüyorsun
ve elinde iki baget var.
- Evet.
- Dordogne'a gittiğimiz zamandan.
- O tatil nasıl geçmişti?
- Kesinlikle muhteşemdi.
Harikaydı, kanoya binmeye gittiğimiz zaman hariç.
- Güzel manzaralı kano gezimizde ne olmuştu peki?
- Zavallı büyükbaban söylenip duruyordu.
Bacaklarını hareket ettiremiyordu ve arkası acıyordu
ve ayağa kalkıp botu sallamış ve suya düşmüştü.
- Ve sonra ne oldu?
- Sonra sen yüzerek yanına gidip onu çıkarmıştın
ve o bir daha düşmüştü,
sen onu kuru kıyıya çıkarmaya çalışırken.
- Şimdi, terapistim diyor ki ben küçük yaşta
aileyi yönetmeye başlamışım
çünkü belki annem biraz kaotikti.
Ve böylece-
- Kesinlikle kaotikti.
- O yüzden araya girip düzeni sağlamam gerekmiş.
- Evet.
- Ve o yüzden bazen
çocukluğuma, ev ortamıma geri döndüğümde
-mesela Noel'de- ve işler yolunda gitmediğinde
oradan çabucak kaçmak istiyorum.
- Aa.
- O yüzden biz tatilde
dinlenmeye çalışırken dedem nehre düşünce
sonra ayağa kalkmayı veya spor yapmayı sevmeyen ben
o Almanya'ya falan sürgün edilmeden yanına yüzmek zorunda kaldım,
sen de çığlıklar atarak orada dönüp duruyordun.
Eve gittik, pizza yedik.
- Evet.
- Ve ertesi gün ben ne yaptım?
- Eve gittin.
- Tamam.
- O yüzden mi eve gittin?
- Hayır, yapmam gereken işler vardı, değil mi?
- Öyle diyecektim.
- Dört numaralı Instagram fotoğrafını bulabilir misin?
"Hiçbir şey yapmadığın veya hiçbir yere gitmediğin zaman
"Instagram'da ne paylaşılıyor?"
- Ve bu hepsini bitirecek felsefi soru değil mi?
- Muhtemelen.
Şu kişi buraya yazmış ki
"Kameraman çok tuhaf hissetmiş olmalı."
Eminim hissetmiştir.
- Evet, sen de katılıyor musun?
- Evet.
- Tamam.
Şimdi biraz jargona bakalım.
Ne sıklıkla argodaki gelişmeleri takip ediyorsun?
- Etmiyorum.
- Umurunda mı peki?
- Hayır.
Daha az umurumda olamazdı.
- Kolay başlayacağız.
"OK boomer" ne demek?
- Çok gürültülü kişi.
- "Baby boomer" neslindeki "boomer"lar aslında.
- Tamam, şimdi mantıklı geldi.
- Dönemin ekonomi politikalarında refaha ermeye çalışırken
tüm o zorluklarla yüzleşerek büyümemiş olan
ve şimdi avokadolu sudan yakınan bu neslin insanları hakkında
ne söylemek istersin?
- Bence sürekli bu kadar sızlanmak istemeleri çok üzücü
çünkü gerçekten çok iyi bir hayatları var.
- "Sussy" ne demek?
- Şüpheli mi?
- Aa, aman tanrım.
Duuf, evet.
- Öyle mi?
- Evet.
- Yani biri "Bu biraz 'sus' görünüyor." derse
bu ne demek oluyor?
- Şüpheli.
- Tanrım, harika.
Bayağı etkilendim
ama buradan sonrası zorlaşıyor.
"Yeet"lemek ne demek?
- "Yeet"lemek mi?
- "Yeet"lemek.
Bir cümlede kullanabilir misin?
- Artık "yeet"lemeye hazırım.
- Ve o "yeet" ne demek oluyor?
- Hiçbir fikrim yok.
- Yani, beni "yeet"ler misin?
- Tabii ki seni "yeet"lerim.
- Bir şeyi fırlatmak anlamına geliyor.
- Aa, öyle mi?
- Evet.
- Bu şeyleri nereden bulmuşlar?
- Bir şeyi sertçe odanın öbür ucuna atmak işte.
Neredeyse bir yansıma sözcük gibi.
Şey diyebilirsin, "'Yeet'leyeceğim."
- Peki.
- Evet.
- O kadar sinirlendim ki bunu odanın öbür ucuna "yeet"lemeliyim.
- Evet.
Ve son olarak hazır mısın?
Bir şeyin "pog" olması ne demek?
- "Pog" mu?
- "Pog".
- Pek hoş değil mi?
- Oo, bu berbat bir tahmin.
- Öyle mi?
- "Pogs"u hatırlıyor musun?
- Hayır.
- Hayır mı?
"İyi" demek.
- Aa, öyle mi?
- Evet.
- Bunu hiç duymamıştım.
- Yani bir şey "poggers"sa buna heyecanlandığın anlamına geliyor.
- Evet, tamam.
- Bunu bir cümlede kullanabilir misin?
- Londra Palladium'a gösterini izlemeye geldiğimizde
tamamen "poggers" olacağım.
- Evet.
- İçimde hiçbir şüphe olmadan
senin resmi olarak 5G'li bir nine olduğunu söyleyebilirim.
- Aa, evet.
- Buyur.
- Bunu elbiseme takmayacağım çünkü mahveder.
- Tamam, sende kalsın sadece.
- Tamam.
- Ya da...
- "Yeek"leyebilirim.
- Evet.
Geldiğin için çok teşekkür ederim.
Kazandığın için ödül olarak
hatıra kalması için setten bir nesne alabilirsin.
- Adamlardan biri olur mu?
- Kim haraç olmaya gönüllü olacak?
- Hayır.
E iskeleti alacak değilim herhâlde, değil mi?
- Neden herkes onu istiyor-
- Hiçbir şeye ihtiyacım yok.
- Aa.
- Hayır, yok.
- Setimin çirkin ve depresif olduğunu düşündüğün için mi?
- Hayır.
- Peki, kimin havalı bir büyükannesi varken
dosta, arkadaşa veya saygıya ihtiyacı olur ki?
Doğru değil mi?
- Ben aslında nineyim,
bana büyükanne demeyi sevmiyorsun.
- Bu bir mikro saldırganlık mıydı?
- Evet.
- Beşlik çakabilir misin?
Tamam.
Günlük Distopya'nın bir bölümünü daha izlediğiniz için
hepinize teşekkür ederim.
İlginç bir deneyimdi.
- Bunu çıkarmam lazım, değil mi?
Bunu nereye koyayım?