23,976 fps.
KOREA PICTURES sunar...
bir CULTURE CAP MEDIA yapımı...
Baş yapımcı; Soma H.Z. Chung...
Yapımcı; Choi Soonsik...
Yardımcı yapımcı; Park Dojun...
Yardımcı yapım yönetmenleri;
Lee Dongjoo ve Lee Seokjun...
Başrollerde;
Kim Raewon...
ve Moon Geunyoung...
Yönetmen; Kim Hojun...
KÜÇÜK GELİNİM
Tatlım...
Hey, onu öyle tekmeleyemezsin...
Aman Tanrı'm.
Bir gram bile değişmemişsin.
Bu sen misin, Boeun?
Büyük bir kız olmuşsun.
Harika bir vücut!
Hoş kıvrımlar.
Kes şunu, tamam mı?
Seni küçük kız!
Üstüme geliyorsun!
Öyle hoş ve parıltılı görünüyorlar ki...
Dik dik bakmayı kes.
Gözlerin bozulacak.
Hayır, yalnızca tanıdık geldiler de...
Her neyse, seni buraya getiren nedir?
Beni çok özlediğin için okulu mu ektin?
Hayır, bugün okulun kuruluş yıldönümü.
Buraya zorla getirildim,
seni karşılamak için.
Çalışmam gereken zamanda,
vaktimi harcıyorum.
Evet, üniversite sınavına
sadece 2 yıl kaldı.
Ama senin gibi insanlar
yüzünden üniversiteden soğuyorum.
Ne demek istiyorsun?
Sen zampara ve sapık birisin.
Zampara olabilirim,
ama sapık değilim.
İşte hediyen.
Yalnızca senin için,
ailene hiçbir şey söyleme.
Tamam.
Güzel değil mi?
Takviyeli. Oldukça kalın.
Sen bir sapıksın!
Takmana yardımcı olayım mı?
Yardımcı olayım mı?
- Seni yumruklamamı mı istiyorsun?
- Oğlum! Oğlum eve dönmüş!
- Nasılsın anne?
- Evine hoş geldin.
- Teşekkürler.
- Yolculuk nasıldı?
- İyiydi. Sizler nasılsınız?
- Büyükbaban bekliyor. Acele et.
- Peki.
- Anne o bavul ağır. Ben taşırım.
- Tamam.
Değişmişsin.
Tüm bu acele ne içindi?
Büyükbabam gerçekten hasta mı?
Oğlum, kendini hazırla, tamam mı?
Lezzetli, değil mi?
Ben yaptım, sırf senin için, büyükbaba.
Gerçekten tadı güzelmiş.
Senden başka hiç kimse
bana böyle iyi bakamaz.
Tabii ki, ben senin
tek kız torununum.
Gerçekten çok büyüdün. Artık bir
hanımefendi gibi görünüyorsun.
Büyümüş olabilir,
ama o hala bir çocuk.
Eski günlerde olsak
çoktan evlenmiştim.
Doğru değil mi büyükbaba?
Kesinlikle. Evli bir kadın olurdun.
- Sangmin, şuraya otur.
- Peki büyükbaba.
Siz ikiniz, beni iyi dinleyin.
Bu hikayeyi daha önce
de duymuş olabilirsiniz.
Sangmin'in büyükbabası benim eski
bir dostum ve de silah arkadaşımdı.
Gençliğimizde onunla
bir antlaşma yaptık.
Çocuklarımızı evlendirmek için.
Ama ikinizin de birer oğlu oldu.
Bu yüzden, antlaşmamız
bir sonraki kuşağa geçti.
Ümit ederim ki siz ikiniz
sözünüzü tutabilirsiniz.
Ne demek istiyorsun?
Seni geri zekalı! Büyükbaba senin
Sangmin'le evlenmeni istiyor!
Evlenmek mi?
Şaka yapıyor olmalısın büyükbaba!
Sangmin'le evlenmek mi?
Hey! Büyükbaban şaka yapmıyor!
Siz ikiniz evlendikten sonra
huzur içinde ölebilirim.
Ancak bu şekilde Sangmin'in
büyükbabasının yüzüne bakabilirim.
Bir liseli nasıl evlenebilir ki?
15 yaşını dolduran herkes,
ebeveynlerinin izniyle evlenebilir.
Çok fazla vaktim kalmadı, biliyorsunuz.
Hayır, ben evlenmem.
Asla!
Üzgünüm büyükbaba ama az önce
söylediğin her şeyi unutacağım.
Daha konuşmasını bitirmedi!
Nutkum tutuldu.
Benim. Döndüm.
Kore'ye döndüm.
Bölüm ofisinin önünde dikiliyorum.
Hey, bölüme taze kan gelmiş.
- Nasılsın?
- Oo, iyi.
Piliçler müthiş!
Dersten sonra buluşalım.
Hey Sangmin!
Bu ne sürpriz!
Bir yıl doldu mu?
Dolmadı, aile işleri var da.
Senin işler nasıl gidiyor?
Harika. Bu bakışlarla...
...boş kalmam mümkün mü?
- Haydi...
Ben asistan olunca gel.
Dersleri ektiğinde faydası olur.
Benim gibi örnek bir öğrenci
yapar mı öyle şeyler?
Bununla birlikte,
bu benim son senem...
Dostum, eski dostum benim!
- Nasılsın?
- Harika.
Şuna bir bak! Batıda
iki yıl yaşamak yaramış.
Seni geri getiren ne?
Evde sorunlar mı var?
- Evet, evde bir şeyler dönüyor...
- Ha? Ne?
- Evleniyorum... kahretsin.
- Ne? Piç!
Siyah bir kızla mı yoksa beyazla mı?
~Yaralandım~
~Yalnızca istiyorum senin bilmeni~
~Yaşım henüz on yedi...~
~Sessizce gel, gel bana~
~Orada burada yanıma~
Hey!
Ne yaygara yapıyorlar.
Kaybetmeye mahkum yaratıklar...
- Şşt! Seni duyacaklar.
- Ne olmuş? Sen farklı mı düşünüyorsun?
Doktorum daha önümde
20 yıl olduğunu söyledi!
Gerçekten mi?
Planlar değişti. Hamlemi yapacağım.
Yalnızca, bana arka çıkın.
Anlıyorum.
İyi!
Yer değiştiler.
Bu adam şey değil miydi?
Değiştiler. Hatırladın mı?
Evet...
Cidden bu tür şeylerin
TV’de yayınlanmamasını isterdim.
Sanırım düğün gerçekten yakın.
Ne yapacağım ben anne?
Güçlü ol, oğlum.
Büyükbabanın bu
tek dileğine rıza göster.
Paydos beyler!
Sen birinci sınıflardan
Suh Boeun'sun değil mi?
Çok komiktin, aynı fikirde değil misin?
Hey ne?
Haydi!
Kim o?
Sadece tanıdığım bir adam.
Hep böyle derler.
Doğruyu söylüyorum!
Bu konuda çok düşündüm...
...ve ilk ben konuşacağım.
- Haydi yapalım şu işi.
- Sen çıldırdın mı?
Şaka yapıyordum.
İstediğimi mi sanıyordun?
Bunu seninle yapmak istemiyorum!
Yapsaydım bile...
...bu delilik.
Daha 15 yaşındayım!
Tamam, anlıyorum.
Her neyse, size akşam
yemeği ısmarlayayım.
Veya ihtiyacınız olan başka bir şey.
Bayım, siz sübyancısınız değil mi?
- Boeun.
- Ne?
Bunu bana nasıl yaparsın?
Güzel bir kız olabilirim...
...ama böyle bir
olayın içinde bulunmak...
Hey!
Hyewon, kes artık!
- İkinizi yalnız bırakayım da konuşun.
- Ne?
Sonra görüşürüz Boeun.
- Unutma bu bir sır.
- Anlaştık.
- Görüşürüz.
- Güle güle.
- Bu kızın sorunu ne?
- Anlaması zor değil.
Alo. Evet...
Ne?
Güzel, güzel.
Büyükbaba!
- Büyükbaba!
- Büyükbaba!
Büyükbaba, buradayız!
Büyükbaba, büyükbaba!
Büyükbaba, büyükbaba!
Uyan büyükbaba!
- Amca, bir sorun var!
- Ne?
Büyükbaba!
Bu yine arızalanmış.
Başka bir hasta haneye gitmeliydik!
Neredeyse bana
kalp krizi geçirtecekti!
Yine vücuduma dışarıdan bakıyordum.
İyi misin büyükbaba?
- Dışarıda biraz konuşalım.
- Olur.
Büyükbabanızın yanında kalın tamam mı?
Tamam.
Gerçekten çok endişelendim.
Biliyorum. Böyle evlatlarla,
durumu daha da kötüleşiyor.
Saçmalamayın... evlilik söz
konusu bile olamaz.
Onlar... Boeun'un geleceğini
düşünmek zorundasın.
Haydi ama, çocukları
evlendiriverelim işte.
Bırak beni.
Haydi...
Bunlar Sangmin'in
büyükbabası ve ninesi.
Bu fotoğraf çekildikten kısa
bir süre sonra savaş çıktı.
Size bir sır vermemi ister misiniz?
Gizli bir şekilde...
...senin büyükbabanın, Sangmin'in
ninesine karşı hisleri vardı.
Oldukça güzel bir kadındı.
Ancak, Sangmin'in büyükbabasının
ölümüyle birlikte...
...o hisleri gömdüm.
İşte o yüzden Sangmin'in babasına
kendi oğlummuş gibi baktım.
Baban bunu bilse pek mutlu olmazdı.
- Boeun!
- Efendim.
Benim için en önemli şey,
o verdiğim sözü yerine getirmek.
- Büyükbaba!
- Büyükbaba!
Büyükbaba uyan. Büyükbaba!
Hayır ölemezsin!
Gözlerini aç büyükbaba!
Büyükbaba, evleneceğim aç
artık gözlerini, büyükbaba!
Sözünü tutacağım büyükbaba!
Evleneceğim...
Ağlıyor musun?
Kes ağlamayı.
Derslerinde geride olabilirsin...
...ama ülkede bu yaşta
evlenen ilk kız olacaksın.
Tebrikler, ev hanımı.
Doğru.
Sangmin'in orantısız, yamuk poponu
keşfedeceğinden mi korkuyorsun?
Yastık koyarak dengeli görünmesini
sağlayabildiğin popon yüzünden mi?
- Çık dışarı!
- Ah, acıyor!
Çok fazla yardımcı olamadığım
için üzgünüm Boeun.
Anne, ben gerçekten evleniyor muyum?
Peki ya okul ne olacak?
Üniversiteye girmek zorundayım...
Evlilik hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Evliliği minnetle kabul et.
Hiç zor bir şey değil.
Sadece yeni bir erkek kardeş
sahibi oluyormuşsun gibi.
Okuldakiler öğrenirse
diye çok korkuyorum.
Arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakarım?
Endişelenme.
Büyükbaban bununla ilgilenecek.
Büyükbaban, okul
müdürünüzün komutanıydı.
Gerçekten mi?
15 yaşındaki bir bakireyi yiyip bitirecek
olan kurdun yüzüne dikkatle bak.
- Bu memnuniyet mi, yoksa güvensizlik mi?
- Memnuniyet, tabii ki.
Kahretsin, siz gerçekten
benim dostlarım mısınız?
Ben bu yaşta evlenemem.
- Sangmin'e içelim!
- Şerefe.
Buradaki piliçler çok ateşli!
Haydi dans pistine çıkalım!
Merhaba.
Geldiğiniz için teşekkürler.
Siz de buradasınız.
- Dikkat!
- Gelin, böyle geçin.
Bunu unutmayacağım.
Okul gezimiz nasıl olur da
aynı zamana denk gelir?
Biliyorum.
Evlendiğini diğer
arkadaşlarından gizlememelisin.
Eğer onlar bilirse,
tüm okul bunu duyar.
Öyle olursa da, okulu
bırakmak zorunda kalırım.
Neyse, bugün çok güzel görünüyorsun.
Keşke ben de evlenebilseydim.
Buraya bakın!
Hey, gülümse!
- Nasılsın?
- Merhaba.
- Fotoğrafımı çekmeyin.
- Tamam, tamam.
İyi şanslar!
Bundan eminim ki
büyükbabam beni kandırdı.
- Boeun, bu sadece bir düğün, tamam mı?
- Yapamayacağım anne!
Şimdi bebekliği bırak.
Zaten ben de kaygılıyım.
Büyükbabama
"Bunu yapamayacağım." diyeceğim.
Düğününün bir cenazeye
dönüşmesini mi istiyorsun?
Bilmiyorum.
Korkuyorum anne.
Böyle bir bebekle ne yapacağım ben?
Şimdi damat salona girecek.
Ona büyük bir alkışla hoş geldin diyelim.
Damat bey, lütfen girin!
Çok güzel olmuş!
Değerli misafirler...
...aile üyeleri ve akrabalar.
Hepimiz burada yeni bir
başlangıcı kutlamak için toplandık...
...damat, Park Sangmin...
...ve gelin, Suh Boeun'un
yeni bir hayata adımları.
- Baba, bizi merak etmeyin.
- Elbette, elbette.
Unutma, o sadece 15 yaşında.
- Bununla ne kastediyorsun?
- Sana güvenebileceğimi biliyorum.
Bu düğüne beni sen zorladın,
o yüzden istediğim gibi yapacağım!
Boeun hala lisede!
Umurumda değil! Karımla
dilediğim gibi yaparım.
Boeun, merak etme. Kayınpederin,
Sangmin'le kısa bir konuşma yaptı.
Hangi konuda?
- Sizin... şey yapmamanız gerektiğini...
- Ne yapmamamız gerektiğini?
Söyleyemeyeceğim...
- Oraya varınca bizi arayın.
- Peki teyzeciğim.
Ona teyze demeyi bırak.
Şu andan itibaren o senin annen.
Peki anne.
Hey anne! Buketi saklayabilir miyim?
O kadar güzeldi ki...
Buketi unut...
Hala bir çocuk gibi davranıyor.
Ne yapacağım ben seninle?
Kes artık, serinkanlı
olacağına söz vermiştin.
- İyi yolculuklar...
- Sağ olun, sağ olun...
- Görüşürüz...
- Tam arkamızdan takip edin tamam mı?
Biniş saati geldi, nerede bu?
Boeun.
- Boeun? Nerede bu?
- İşte orada...
- Tamam, biz içeriye geçiyoruz, teşekkürler.
- Tamam, haydi gidin.
- Her şey için teşekkürler.
- Kendinizi fazla yormayın.
- Hayırlı yolculuklar.
- Sağ ol, bavulu ver.
İyi eğlenceler Boeun.
Merak etme dostum.
Kendinize dikkat edin, tamam mı?
- Sonra görüşürüz!
- Görüşürüz. İyi yolculuklar.
- Hiçbir zaman, zamanında binememişimdir...
- Bekle.
- Ne var?
- Tuvalete gitmem gerekiyor.
Yine mi? Bu senin uçağa
ilk binişin olacak değil mi?
Endişelenme. Jeju Adası
sadece 1 saatlik mesafede.
Uzun sürmeyecek.
Öyle telaş yapıyorsun ki.
Çabuk ol.
- Ben uçakta olacağım. Acele et.
- Tamam...
Kahretsin. Nerede bu?
- Bayım, oturmanız gerekiyor.
- Uçak kalkıyor. Açın şu...
Bayım, lütfen oturun!
Uçakta cep telefonu kullanmak yasak.
İşbirliğiniz için teşekkürler.
Kendini uçağın sahibi sanıyor.
İlk uçuşu olmalı.
Buna inanamıyorum.
Bekleyin bayım.
- Acelemiz var.
- Üzgünüz.
Hey!
Sağ salim varmışlar mıdır?
Elbette... varmışlardır.
Bir konuyu açıklığa
kavuşturmak istiyorum. Dinle.
Boeun üniversiteden mezun
olana kadar torun yok!
Bunu babana da söyle.
Evet, tabii ki.
Küçükken, sürekli düşüp
bir şeyleri kırardı ama...
...düğünde kendine çok
hakim görünüyordu.
Bu bizim için iyi bir teselli.
Yoksa... düşmediği için
hayal kırıklığına mı uğradın?
Evet... biraz.
Haydi...
Yine mi bu geri zekalılar!
Eğleniyor musunuz?
Hey!
Kalacak herhangi bir yerin var mı?
Sadece bir kereliğine.
Herhangi bir düğmeye bas.
Filmi sar ve bas.
Gülümseyin.
Güzel çek.
Aa, Sangmin?
Buna inanamıyorum!
Seni buraya getiren nedir?
Boeun balayına;
biz de okul gezisine çıkacaktık.
- Hatırlamıyor musun?
- Elbette hatırlıyorum.
- Boeun nerede?
- Aslında...
- Hey! Kim bu bey?
- Sadece bir arkadaş.
- Sevimliymiş.
- Sonra görüşürüz!
- Hey! Kes şunu! Bekle, buraya gel.
- Aman Tanrı'm.
Hey!
Kızın üzerinde ne işin var senin?
Seni sapık! Genç kızların
peşinde koşturuyorsun değil mi?
Hayır olay böyle değil.
- Ben aslında...
- Gerçekten.
- Gerçekten mi?
- Gerçekten.
Öyleyse ne yapıyordun?
Şunun kaçışına bak!
Senin okul gezisinde
olman gerekmiyor muydu?
Evet...
O halde niçin buradasın?
Bugün ne yapıyorsun?
Hiçbir şey.
Erkek arkadaşın var mı?
Hayır... Hayır yok.
Aradığınız numaraya ulaşılamıyor.
Şimdi sesli mesaja bağlanacaksınız...
Baş belası, bunu bana nasıl yapabilirsin...
Ailelerimiz bilmemeli. Sonra
konuşuruz. Görüşmek üzere.
Öyleyse, şu andan itibaren çıkıyoruz.
Tamam!
Hey sen! Buraya gel!
Vay! Çok eğlenceli görünüyor!
Öyle değil mi?
- Neredensiniz?
- Kanada'danım.
Kanada mı?
Kanada'yı çok iyi bilirim!
Kimi kandırıyorum?
Kanada'ya adımımı atmadım.
Öğretmenim!
Öğretmenim!
Merhaba, nasılsınız?
Ha, Hyewon?
Gecenin bu saatinde
burada ne işin var?
Şu an kişisel zaman.
Hiç okul gezisine çıkmadın mı?
Tabii ki çıktım.
Her neyse, Boeun nerede?
Sen neden yalnızsın?
Nereden başlayacağımı bile bilmiyorum.
Olay aslında...
Evet.
Boeun...
Sen bir seri sapıksın, değil mi?
Hey! Geri dön!
Rahatlatıyor değil mi?
Uzun zaman olmuştu... birlikte.
Otur şuraya.
Dur.
Sırtını şuna yasla.
Müthiş hissediyorum.
Bunun için artık çok geç...
...ama sanırım Boeun'a
çok korkunç bir şey yaptık.
O sadece 15 yaşında ve
henüz lise birinci sınıfa gidiyor.
Yapma! Daha olumlu düşün.
Zaten her halükarda onu
oğlun gibi görüyordun.
Uzaklara gitmiyor.
Biraz itimat duy olur mu?
Bunun yanında, dünürlerimiz de
Boeun'u kendi kızları gibi seviyor.
Fakat, o onların öz kızı değil.
Babamı ve seni anlayabiliyorum ama...
...yine de bunun
için sizi affedemiyorum.
Tamam, tamam, yeter artık... yeter...
Boeun yokken, sanki
kalbimde koca bir delik var.
Herkesi Boeun'a benzetiyorum,
şunu da...
Şeker alır mısınız bayım?
Teşekkürler.
Şeker, bayım?
Boeun ona yardım et.
Tatlım, tatlım, buraya koy.
Çok teşekkür ederim.
- Büyükbaba!
- Baba, haydi gel.
- Oturun, oturun ve yemeğe başlayın.
- Peki.
Ee, yolculuğunuz nasıldı?
İyiydi büyükbaba. İyi vakit geçirdik.
Evet, Sangmin bana karşı çok
nazikti. Gerçekten çok eğlendik.
Kes artık, ben hiçbir şey yapmadım.
Eğlenmiş olmanıza sevindim.
Resmi olarak evlendiğinize...
...ve birbirinizi sevdiğinize göre,
aşkınızın meyvesini görebiliriz.
Ama sen o kadar da mutlu
görünmüyorsun Sangmin.
Hasta mısın?
Elbette hasta değilim.
Kesinlikle harika bir çift,
öyle değiller mi?
Odanız hazırlandı,
gidip biraz dinlenin.
Peki efendim.
Durun, yeni damatla
biraz içki içmeliyiz.
Ne dersin baba?
Doğru. Torunum bana içki koymalı.
Nasıl isterseniz.
Büyükbaba, ben artık yatacağım.
Tabii, tabii.
Odanıza gidin...
Dikkat et!
Tatlım!
Haydi gidelim!
- Hey! Boeun eşya değil.
- İyi geceler!
Dikkatli ol.
Hey! Hey!
- İyi geceler.
- İyi geceler!
Balım!
Çok ağırsın!
Fena halde likör kokuyorsun!
Hey! Hey!
- Elbisemi yırtıyorsun. Kes şunu!
- Kıpırdamadan dur!
Olaya çok sert giriyor.
Burası çok güzel bir yer.
İçeri girin. Şu ağaca bakın.
İçeri gel baba.
Arkandaki kapıyı kapat.
Ne düşünüyorsunuz?
Ne? İyi mi?
Şuna bak, harika değil mi?
Müthiş bir yer.
Müthiş bir yer Boeun.
- Bu fotoğrafı sen mi koydun?
- Güzel, değil mi? Müthiş olmuş değil mi?
Balkona bir bak. Bunu ben seçtim.
Boeun.
Her taraf tertemiz.
Şu fotoğrafa baksana.
Bu fotoğrafı nereye koysam?
Hayatının en güzel anlarını
yaşıyorsun, öyle değil mi?
- Nedir bu, Arap Geceleri mi?
- Tanrım!
- Peki bu yastıklar...
- Tanrım...
Mezun olana kadar ayrı
odalardasınız tamam mı?
Çok sinirliyim!
Ben beğendim...
Bu ne, çiçek bahçesi mi?
Ne yapacağım ben?
Kes şunu!
Dil kültürün bir parçasıdır...
Dil... kültürün... parçasıdır...
Yabancı bir dili öğrenirken,
aynı zamanda o ülkenin...
...kültürünü de öğrenmeliyiz.
Harika!
Hey dur! Üstüne bir şey giy!
Ben daima her şeyi çıkarırım.
İç çamaşırlarımı bile.
Çık dışarı!
Nereye çıkayım?
Burası benim odam.
Ne demek istiyorsun?
Bu benim odam.
Seninki karşıdaki oda.
Çık dışarı!
Çıkmak istemiyorum.
Birlikte uyuyalım.
Ne? Çıldırmışsın sen!
Evlenince, eşinle birlikte uyursun.
Boeun...
Ne?
- Sanırım bu gece, o gece.
- Ne?
Dinle beni.
Benden uzak dur.
Haydi. Biz evliyiz, ne
dersem onu yapacaksın!
Kes şunu!
Evliyiz! Dediğimi yap
ve kıpırdamadan dur.
Kahretsin... Yalnızca
şaka yapıyordum.
Aman Tanrı'm!
Günaydın Boeun.
Gözlerin balon gibi şişmiş!
Sabah egzersizi yapalım mı?
Ne? Havaalanında kaçtın mı?
O halde balayında ne yaptın?
Ne mi yaptım?
Sır tutabilir misin?
Çok fazla sırrın olmaya başladı.
Jungwoo ile çıkıyorum.
Jungwoo mu? Peki ya kocan?
Kocam... şaka mı yapıyorsun?
Ben zorla evlendirildim.
Peki Jungwoo evli
olduğunu biliyor mu?
Hayır. Ama eminim ki
beni anlayacaktır.
Haydi gidelim.
Onu ararsam, bir
saniye içinde buraya gelir.
Şimdi ararsan buraya gelir mi?
Tabii ki. "Emredersiniz
efendim" deyip gelecektir.
Sen tam bir yalancısın.
Yapma, ders çalışması gerekiyordur.
- Bekleyin size göstereceğim.
- Adamım bu çok kaba.
- Ona gelmesini söyle.
- Bekleyin.
Kadın! Benim!
Kocan sana gelmeni emrediyor!
Vay be!
- Acele et!
- Vay.
- Çabuk!
- Vay!
Görüşürüz!
Şimdi bir mermi gibi
uçup buraya gelecek.
Beyler... haydi içelim!
Ben Sangmin'im. Ben bir
erkeğim, öyle değil miyim?
Elbette bir erkeksin.
Yalnızca karıma bir ders veriyorum.
Gerçek bir adam gibi.
Erkeklerin erkeği.
Gerçek bir erkek. İçelim beyler!
Beyler!
Beyler, içelim!
Yere düşene kadar içelim!
Bugün polis kontrolü olacak.
Evine gidip ders çalış.
Karım!
O benim karım. Gel buraya karıcığım.
- Biz evliyiz!
- Bugün olmaz.
Gerçekten onun kocası.
Hoş geldin Boeun.
Düğünde onu görmüştünüz.
Karım Boeun.
Nasıl çağırabilirsin beni böyle...
...bir yere?
Kocan sorun yok diyor.
Bira getirin lütfen!
Hayır. Soda içmek ister misin?
Evet...
Bir soda alalım lütfen.
Çok sevimlisin.
Teşekkürler.
Elbette! Benim karım sevimlidir.
Karım korkunç bir aşçı,
çabuk öfkelenen biri...
...ve kötü bir öğrencidir.
- Ayrıca da horlar.
- Sangmin! Sen sarhoşsun.
- Artık içme olur mu?
- Olmaz.
Seni kıskanıyorum. Benim için
endişelenecek birisi yok.
- Harika hissediyorum. Fondip!
- Fondip, fondip!
Kendimi tanıtmadım. Ben Sangmin'in
bir üst sınıfından Han Jisoo.
Ben de Suh Boeun.
Boink, boink, Boeun.
Her sabah boink, boink dolaşıyor!
Jisoo, onun balayımızda bana
ne yaptığını biliyor musun?
Hey, Park Sangmin!
Kaldır kıçını!
Yani... kaldırır mısın?
Jisoo... bundan sonra
sık sık görüşelim.
Tabii. Çok iyi arkadaş
olacağımıza eminim.
Bana küçük kardeşinmişim gibi davran.
Sen benden önce evlendiğin
için daha kıdemlisin.
Dalga geçmeyin.
Dalga geçmeyin, dalga geçmeyin.
Biliyor musun? Siz
birbiriniz için yaratılmışsınız.
Küçükken sürekli birbirimizin
gırtlağına yapışırdık.
Birbirimize vurup sataşırdık.
Eteğimi kaldıran ilk çocuktu.
Komik. Oğlanlar, hoşlandıkları
kızlara kötü davranırlar.
Jisoo, Jisoo, öp beni.
En azından beni ayıltacak
bir şeyler hazırlayabilirdin.
Sana layık olan buydu.
Ayrıca, ben hala lisedeyim.
Köşeye sıkıştığında
hep bu lafı ediyorsun.
Lise bir hükümdarlık değildir.
Öyledir işte!
Peki, o halde bu gece sana yemek
pişirme hünerimi göstereceğim!
- Hey, Suh Boeun!
- Ne?
- Haydi gidelim.
- Gel.
Dayak mı yemek istiyorsun? Gel!
Ne istiyorsunuz?
Duyduğuma göre, herkese Jungwoo'nın
sevgilisi olduğunu söylüyormuşsun.
Kim inanır ki buna?
Jungwoo ile yattığını
söyleyip övünüyor.
Bu kaltak bizi hor görüyor.
Buna nasıl cesaret edersin kaltak?
Bak. Konuşmalarına dikkat et.
Böyle bir şeyi bir daha duyarsam,
seni kıymaya çeviririm.
Jungwoo ve ben birbirimizi seviyoruz!
Kulakların duymuyor mu senin?
Dediklerimizi anlamadın galiba.
Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum.
Ben gidiyorum!
Nasıl cesaret edersin...
Sinirlerin mi bozuldu?
Ne yapıyorsunuz siz?
Defolun!
Ne?
Lee Jungwoo, bana
bu şekilde davranamazsın!
Bunu bana söyleyecek
pozisyonda değilsin.
Dinle beni. Boeun ve benim
birlikte çıktığımız doğru.
Sen onlara aldırma.
Kendilerini prenses sanıyorlar.
Ama gerçek prenses sensin.
Susam yağı, şeker!
- Küçük bir şişe olur mu?
- Olur!
- Bu şekerden mi?
- Çabuk, çabuk.
Tamam!
Sirke, makarna, ketçap!
Sirke burada...
Makarna da orada!
Bu mu?
Ketçap da burada. Tamam...
Acele et, acele et!
- Zeytin yağı, turşu!
- Zeytin yağı, turşu!
Boeun!
İyi misin Boeun?
Boeun, Boeun, sen iyi misin?
İyi misin?
Ah, bacağım!
Acıyor mu?
- Çok mu acıyor?
- Hayır. Neden? İneyim diye mi?
Sessizce kal orada,
yoksa fikrimi değiştireceğim.
Orama dokunma!
Bilerek yapmıyorum.
Niçin yapayım ki?
Elim doğal olarak oraya gitti.
Ne müthiş bir mazeret!
Artık düzgün yürü.
Sağa doğru yatıyorsun
çünkü popon orantısız.
Uğraşma benimle.
Şaka yapmıyorum.
Sağ kalçan daha fazla büyümüş.
Hey, kes şunu!
Dur artık! Dur dedim!
Orantısız popolu...
orantısız popolu...
- Kes şunu, dur!
- Tamam, tamam!
- Bayanlar baylar!
- Kapa çeneni...
Boeun'un bir tarafı
büyük poposu var!
Orantısız popolu...
Nasıl kestiğine bir bak.
Pişirdiğin yemeğe
kalbini koyman gerekir.
Sesini kes!
- Sesini kes mi? Senden büyüğüm...
- Kes artık!
Neyi keseyim? Ben büyüğüm...
Hey... Seni küçük...
- Ne?
- Kılıcımı çektim.
- Kılıcını baş edebileceğin birine doğrult.
- Gel buraya.
Onlarla ne yapacaksın?
- Dur... sıcak. Sıcak! Hey...
- Al bakalım...
Bu hiç adil değil!
Ah!
- Çok lezzetli.
- Evet.
Ağzının kenarında bir şey var.
Senin de var.
Taş, kağıt, makas!
Taş, kağıt, makas!
İşte!
Hepsinin lekesiz olmasına dikkat et.
Bu, yemek yapmaktan daha önemli.
Rahat bırak beni!
Bu taraf mı sarkıktı?
Seni sapık! Ben senin yerinde
olsaydım yardım ederdim!
Bu fotoğraf müthiş.
Çok yakışıklı görünüyorum.
Yakaladım seni!
Sangmin... yaklaşma bana!
Dur artık!
Üstüme gelme!
Dur artık, dur...
- Şimdi, üzerimdeki her şeyi çıkarıyorum!
- Dur!
- Teşekkürler, Kimbap* lezzetliymiş.
- Gerçekten mi?
*Kimbap: G.Kore suşisi (sushi).
Tribünler çok boş.
İnsanlar maçı izlemeye gelmiyor mu?
Artık kimse lise
beysbol maçlarına gelmiyor.
Profesyonel ya da 1. lig
maçlarına gidiyorlar.
Umarım bir gün sen de
1. ligde oynarsın.
Lee Jungwoo!
İyi şanslar!
Açlıktan ölüyorum.
Çifte pişmiş deniz mahsulü...
Kimbap varmış burada.
Oldukça iyiymiş.
Lee Jungwoo, heyoo...
Yeter ama artık. Harika bir atış ve
ardından şimdi de iyi bir vuruş demek.
Oldukça sağlam bir piliçmiş.
Neden benimle paylaşmıyorsun?
Evet, bu Lee Jungwoo.
Lise beysbolünün yükselen yıldızı!
Ne? Bu, Boeun'un okul takımı.
Çok mu erken davrandım?
Bu pek de hoş görünmüyor bir yıldız için...
Gençler, öfke dolu hormonlara sahip.
Yapılacak pek bir şey yok.
Ama eminim olgunlaşacaklardır.
Hoş bir öğrenci, bir oyuncuya
karşı çok tutkulu görünüyor.
- A, bu Kimbap kız.
- Affedersin?
Maçtan önce Kimbap paylaşıyorlardı.
Güzel bir sahneydi.
Anlıyorum.
Biraz daha erken gelemez misin?
- Hala ayakta mısın?
- Seni bekliyordum.
Geceleri tehlikeli oluyor.
Git yat.
Peki.
Yat artık.
İyi geceler.
- Sorun ne?
- Bilmiyor musun?
Neyi?
Tüm okul senin
Jungwoo ile çıktığını biliyor.
- Bunun neresi kötü?
- Doğru bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?
Sen evlisin.
Kanun karşısında evet!
Olayların nasıl geliştiğini biliyorsun!
Peki ya Sangmin'in ve senin ailen
öğrenirse? Nasıl böyle bencil olabilirsin?
Niçin ağlıyorsun?
Ben de Jungwoo'dan hoşlanıyorum!
Demek buradasın. Bu akşam
bizde bir toplantı yapıyoruz.
Biliyorum.
Harika görünüyorsun. Eşin
sana iyi bakıyor olmalı.
- Hey!
- Evet!
- 106 numarada oturuyorsun değil mi?
- Evet.
Bu akşam önemli bir toplantı var,
annene gelmesini söyle tamam mı?
- 108 numarada olacak.
- Tamam.
- Hey!
- Efendim?
Çok sevimli bir şeysin.
Teşekkür ederim.
- Her şey için teşekkürler. Görüşürüz.
- İyi geceler.
- Görüşürüz. Kendine iyi bak.
- Bu akşam için teşekkürler.
Neredeydin?
Apartman toplantısında.
Şuna bir bak. Adi,
terbiyesiz bir adama benziyor.
Evet, cidden öyle.
Hem de çok cimri birine benziyor.
Onlara ne söyledin?
Bunu bana nasıl yaparsın?
Sonra görüşürüz.
Lanet, niye kaybeden
hep ben oluyorum?
Sana gıpta ediyorum. Hem bir kocan,
hem de bir erkek arkadaşın var.
Sıradaki, sıradaki.
2 numara, Hulk;
3 numara, Tiger Woods...
- 4 numara, Zidane!
- Tamam, Zidane!
Zidane, Zidane!
Ne var?
Kahretsin. Kapıyı çalmalıydın...
- Jisoo...
- Jisoo...
Siz de buradasınız. Tayin edildiğiniz
staj yerlerinizin listesi bende.
- Sangmin, Dongin Lisesi.
- Ne?
- Dongin Lisesi.
- Kahretsin!
Ne oldu? Sorun ne?
Boeun'un lisesi.
Geri zekalı!
Boeun.
Ne?
- Biliyorsun...
- Ne?
- Konuş, derse geç kalıyorum!
- Tamam.
Evde konuşuruz, tamam mı?
Görüşürüz!
Affedersiniz, fakülte
ofisi nerede acaba?
Fakülte ofisi mi? Bilmem.
Bu yerden nefret ediyorum.
Beni bekleyin!
Hey, saçını boyamanı kim söyledi?
Ne dehşet verici bir saç şekli!
Buraya gel.
Özür dilerim!
Hey!
Çayınız...
Teşekkür ederim.
Bana söylemeliydiniz.
Bir sapık olmak için
fazla çekici görünüyordunuz.
Kas mı çalışıyorsunuz?
Efendim, bu yeni
stajyer Park Sangmin.
Merhaba efendim.
Bayan Kim, siz gidebilirsiniz.
Evet, zaten birbirimizi
sık sık göreceğiz.
- Nasılsınız efendim?
- İyiyim.
- Boeun'a iyi bak.
- Elbette.
- Benim dışımda kimse bilmiyor.
- Evet.
Dün gece diskodaydım, orada
kimle karşılaştım bilin bakalım.
- Kimle?
- Sınıf öğretmenimizle.
Ne?
Oraya erkek tavlamaya gitmiş olmalı.
Evlenmemiş yaşlı kız sendromu!
Sessiz olun!
Yeni bir stajyer öğretmenimiz var.
- Vay, hoşmuş.
- Gerçekten hoş.
Tanıdık görünmüyor mu?
Evet, tanıdık görünüyor.
Hoş bir adam yine de...
İsmim Park Sangmin,
Sanat dersinize gireceğim.
- Umarım iyi anlaşırız.
- Evet!
Bay Park'a oyun oynamayı aklınızdan
bile geçirmeyin, anlaşıldı mı?
Evet, efendim...
Hepinizin geleceği çok parlak, ne
demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?
- Başka bir şey var mı?
- Hayır, hepsi bu kadar.
Sessiz olun!
Kadeh kaldıralım!
Şerefe! Tüm geceyi
kadeh kaldırarak geçireceğiz.
Bay Park, fondip!
Bay Park!
Şimdi de amirinizden bir tane.
- İşte geliyor...
- Sadece birazcık.
- Nasıl Bay Park?
- Özür dilerim.
- Çocuklarla uğraşmak zor değil mi?
- Hayır, idare edebiliyorum.
- Bu gece meşgul müsünüz?
- Evet, biraz...
Aaa! Haydi ama...
Haydi ama...
Aynı sınıfa derse girmemiz
ne müthiş bir tesadüf.
Bu, birlikte bir kutlama gerektirir!
Hayır teşekkürler!
Bu sizin stajınızı daha da kolaylaştıracak.
Bir tur daha, tamam mı? Tamam...
Bay Park, haydi başlayalım! İkinci tur.
Jeju Adası'nda sizinle
ilk karşılaştığımızda...
...içimde çok garip
duygular hissettim.
Bayan Kim! Kendinize gelin. Lütfen!
Hiç evlenmediğim için
beni hafife almaya kalkma!
Hafife alırsan, seni öldürürüm!
Bu olanlara inanamıyorum!
Bay Park. Biliyor musunuz? Bu
yılın başlarında bir falcıya gittim.
Kendimden genç birisiyle evlenecekmişim.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ne demek istiyorsunuz?
Bu konuyu daha önce konuşmuştuk!
Beni hafife alma dedim sana!
Hafife alırsan
tuğlayla kafanı ezerim!
Bayan Kim... Bayan Kim! Bayan...
Bayan Kim, Bayan Kim...
Nereye gidiyorsunuz Bay Park?
Hiçbir yere... Devam edin bayım.
Daha yatmadın mı?
Ne?
Telefona niye cevap vermedin?
Öğretmenlerinin hepsi,
ayyaşlar gibi içiyor!
Onlara yetişemedim.
- Bir sürü okul arasından niçin benimki?
- Biliyorum.
Eğer okuldakiler öğrenirse
ölürüm. Dikkatli olman lazım!
Dikkatli olacağım. Merak etme.
Hiçbir dedikodu çıkmayacak.
Endişelenme. Git yat.
Elini yüzünü yıka!
Leş gibi likör kokuyorsun.
Anlaşıldı. Yat artık.
Neden bir tek ben
dikkat edecekmişim?
- Hey!
- Ne?
Dikkatli olacağım.
Ne?
Özür dilerim ama
yanında işeyebilir miyim?
- Hayır!
- Arkamı döneceğim.
Boeun, artık tutamıyorum!
Aman Tanrı'm!
Ne yapıyorsun?
Hey! Park Sangmin,
sen ne yapıyorsun?
Çok içme diye uyarmadım mı ben seni?
Bok gibi hissediyorum.
Şimdi... odaklanın!
Bay Park.
Evet.
Karınıza sahip olun.
Bay Park!
Aa, evet Bayan Kim!
Bu çok hoş değil mi?
Okuldan sonra ne
yapıyorsunuz Bay Park?
Büyükbabam hasta da...
- Siz ailenin ilk oğlanı olmalısınız.
- Aslında ailenin tek oğlan çocuğuyum.
Ailenizin erkek tarafı zayıf olmalı.
Bizim ailede ben hariç tüm
çocuklar erkek. Komik değil mi?
Sadece şaka yapıyorum.
Bay Park...
- Sorun yok.
- Parlak bir gülümseme.
- Çocuklar izliyor.
- Bırak izlesinler.
Kız kurusu ne yapıyor?
Avını yakalamış.
Kız kurusu tam bir zavallı.
Fizikçiyi ayartmıştı. Müdür yardımcısı
onu başka bir okula gönderdi.
- Merhaba efendim.
- Merhaba.
İyi miydi?
İzliyor muydun?
Birlikte sıcak bir öğle yemeği
yemekten çok hoşlanıyor gibiydin.
Harikaydı. Okul kantininin
bayat ekmeğinden daha iyiydi.
Kıskandın mı?
Mahvolmuşun tekisin sen!
- Merhaba efendim.
- Aa, evet.
- Merhaba Bay Park.
- Evet, merhaba.
- Burada Lee Jungwoo diye bir var mı?
- Evet, bu ben olsam gerek.
- Sen, Lee Jungwoo musun?
- Evet.
- Demek Jungwoo sensin...
- Evet, ben Lee Jungwoo'yum.
- Jungwoo, Kimbap güzel miydi?
- Efendim?
İyi görünüyorsun.
Böyle devam et!
Kahretsin!
- Eğleniyor musun?
- Evet.
Hey, tam en eğlenceli kısma gelmiştim!
Hepsi çırılçıplak.
Buna nasıl eğlenceli dersin?
- Benim hobim hakkında böyle konuşma!
- Sen buna hobi mi diyorsun?
- Ver şunu!
- Unut!
Eğitici bir şey bu. Ver şunu!
Kendinden utanmalısın!
Ders çalışıyorum ben!
O zaman kapını kapat!
- İzlemeyeceksin!
- Kapa çeneni!
- Yeter ver artık.
- Hayır.
- Üzgünüm, haydi ver.
- Üzgün müsün?
Bu, seni seyretmekten alıkoymayacak!
Ver. Tamam.
Dilediğini yap!
Hey! Kapıya baksana!
Tanrı'm!...
Boeun! Boeun!
Bayan Kim kapıda!
Bayan Kim mi?
Onun buraya kadar
gelmesi için ne yaptın sen?
Bilmiyorum. Acele et,
topla şurayı. Çabuk!
İç çamaşırı, iç çamaşırı!
Bay Park...
- Bay Park!
- Tanrı'm!
- Kapı açıkmış...
- Evet...
Evin çok samimi ve sıcak görünüyor.
- Bir kadın buraya yakışırdı.
- Bayan Kim, sizi buraya getiren nedir?
Buraya kirli çamaşırlarınızı
yıkamak için geldim Bay Park.
- Burası yatak odanız mı?
- Bayan Kim!
- Bu nedir?
- Otomatik elektrikli süpürge.
Otomatik, her şeyi kendi
başına yapıyor yani...
- Bay Park orada birisi var.
- Hayır!
Bir hayalet, bir hayalet!
Kimdi? Kimdi o?
- Kız kardeşimdi, biraz delidir de...
- Deli mi? Aslında benziyor...
Munch, Norveçli bir ressamdır.
Ekspresyonizmin öncüsü, resimleri
keder ve endişe içeriklidir.
- Ondan sonra...
- Bay Park.
- Ne var?
- Munch'ı unutun...
Bize, romantizm bölümündeki ilk
sanat çalışmanızdan bahsedin.
- İlk sanat çalışması...
- Evet!
Derse devam edelim!
- İlk aşkınız!
- Hocam... bize ilk aşkınızı anlatın.
Peki.
Benim ilk aşkım...
...iki yıllık askerlik görevim süresince
beni ziyaret eden tek kişi olan bayandır.
Fakat o kişi onu ne kadar
çok sevdiğimi bilmiyor.
Hala bilmiyor mu?
Kesin Jisoo'dur o.
Biliyor da olabilir, bilmiyor da.
Şimdi dersimize dönelim.
Staj nasıl gidiyor?
Öyle şanssızım ki bir erkek
lisesinde sıkışıp kaldım!
Kızlar yoksa nasıl şanslı olabilirsin ki?
Senden ne haber Sangmin?
Her şey harika, senin sayende.
İkinizin de birlikte zaman geçirmeye
ihtiyacı olduğunu düşünmüştüm.
Adam parti veriyor.
Güzel karısını gördüğü ve bir sürü...
...liseli kızın etrafını
sardığı bir okula gidiyor.
Orada nasıl sıkılabilir ki?
Sıkıntıdan geberiyorum.
Patronvari karımı sürekli
okulda ve evde görmek...
Kardeş, sen tamamen şanstan
yaratılmış birisin. Al şunu.
Nedir bu?
Askerlik çağrısı...
Unutma; yarın. Bozuk
para getir de oyun oynarız.
Kocan, ülkesine hizmet için gidiyor!
Sadakat!
- Sadakat değil, "Zafer!"
- Zafer!
Akşam görüşürüz.
Ve sana söylediğim
şeyi yapmayı unutma.
İyi eğlenceler.
Teşekkürler.
Sabah eğitimi bitmiştir!
Uzun zaman geçti ama hala
formdayım, öyle değil mi?
Bira göbeğin, formunu mahvediyor.
- Sıraya giriyorlar.
- Öğle yemeği sırası bu!
Geri zekalılar...
Teşekkürler.
Sangmin, erişte var...
- Soya soslu erişte mi?
- Evet.
Bir tabak daha alabilir miyim?
Hayır, gerek yok.
Yemiyor musun gerçekten?
Kimbap mı o?
- Zafer!
- Zafer!
- Teşekkürler.
- Bir şey değil.
- Üzgünüm. Sadece bir tane getirdim.
- Önemli değil.
Sorun değil. Güzel mi adamım?
Benimle konuşmayın. Çok lezzetli.
Hiç olmazsa birazını paylaşabilirdin.
- Bir parça kimchi ister misiniz?
- Kimchi, kimchi...
Bir parça daha, iyi olurdu.
Büyük bir parçaymış! Bırak, bırak!
Sen denizci Park değil misin?
Zafer...
Zafer!
Zafer!
- Yenilmez!
- Yenilmez!
- Denizciler!
- Denizciler!
Denizci olan, hep denizci kalır.
Ne istiyorlar?
Denizciler hep böyledir.
- Bir şeyler yapın!
- Oh, çok lezzetliymiş.
Durun! Hiçbir şeye dokunmayın!
Yenilmez... Denizciler...
Bayım, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?
- Ayağa kalk!
- Uzun sürmeyecek.
Sen alıngan birisisin değil mi?
Karısı falan mısın yoksa?
- Evet, ben onun karısıyım!
- Üzgünüm, bu benim küçük kız kardeşim.
Gizleyecek ne var?
Benim kocamı itip kakmaya nasıl
cesaret edersin? Özür dile!
- Ben bir denizciyim.
- Hemen!
- Ben bir denizciyim.
- Büyükbabam da bir denizci!
Kaçıncı dönemdensin?
Hangi yıl?
Hey, Boeun...
~Şimdi denize açılıyorum~
~Balık avlamak için bir ağ atıyorum~
~Ben romantik bir kediyim~
~Miyav~
~Sıcak dudaklarım senin yumuşak
dudaklarına dokunmayı ister~
~Böylece içimde hissettiklerim
senin kalbine ulaşabilir~
~Eğer hala bilmiyorsan~
~Herkesten daha çok, seviyorum seni~
~- Seni seveceğim
- Her zaman~
~- Seni seveceğim
- Şu anda sevdiğim gibi~
~Herkesten daha çok,
seni seveceğim~
~Seninle görüşemeyiz,
duygular çok önemlidir~
~Ben böyle düşünüyorum. Her şeyin bu
kadar basit olmasını istemiyorum~
~Sadece bu seferlik bile olsa,
duygular çok önemlidir~
~Ben böyle düşünüyorum. Her şeyin bu
kadar hızlı olmasını istemiyorum~
~Hala aşkın ne olduğunu bilmiyorum.
Biraz daha bekle~
~Beni gerçekten seviyorsan.
Biraz daha bekleyebilirsin~
~Hala aşkın ne olduğunu bilmiyorum.
Biraz daha bekle~
~Beni gerçekten seviyorsan.
Biraz daha bekleyebilirsin~
~Sadece bu seferlik bile olsa,
duygular çok önemlidir~
~Seninle görüşemem, görüşemem~
Yapma şunu.
Yapma.
- Gıdı, gıdı.
- Dur.
- Ne hoş bir sahne.
- Meriba, meriba!
- Siz de kimsiniz?
- Biz kabadayıyız.
Sen de onun sübyancı
sevgilisisin değil mi?
- Hoş.
- Gerçekten hoş.
Ölümün benim ellerimden olacak!
Ben onun sübyancı sevgilisi olmak istiyorum.
Sangmin, Sangmin, kahretsin!
Hepinizi kıymaya çevireceğim.
Bırakın gidelim!
Savunma bile yazamıyorsun değil mi?
Bu liseli nasıl senin karın olabilir?
Yakalanınca hep kızla
evleneceklerini söylerler.
Bu doğru.
Ben sübyancı değilim.
Sabıka kaydıma bakabilirsiniz.
Bayım, bu doğru. Biz evliyiz.
İkiniz de benimle dalga
geçiyorsunuz değil mi?
Dünya ne hale geliyor böyle?
Çok kızgınım. Nasıl
öyle dayak yiyebildin?
Gerçek dünyada nasıl yaşayacaksın?
Nasıl oluyor da her karşılaştığın
kişi kabadayı çıkıyor?
Senin için cidden endişeleniyorum.
- Kes...
- Sürmeye devam et...
Böyle bir yüzle okula nasıl gideceksin?
Okul konusunda endişeliyim...
Her şey yoluna girecek...
Evet...
Merhaba.
Dinleyin!
Bu yılın okul festivali için, bizim
sınıfımıza dekorasyon görevi verildi.
Hayır!
Sessiz olun!
Sahne dekorasyonunu,
1 no. Lı öğrenciden 15'e kadar...
...tribün ve merdivenleri 16'dan
21 numaralı öğrenciye kadar...
...girişi ise, numarası 23'ten 32'ye
kadar olan öğrenciler yapacak.
- Ve 22 numara!
- Evet.
22 numara, salonun duvarını yapacak.
Tek başına! Hepsi bu kadar!
Ama Bayan Kim!
Bu adil değil. Boeun o koca
duvarı tek başına nasıl boyar?
Doğru! Tek başına yapmasını
söyledim! Ne olmuş yani?
Erkeklerle şansım zaten
hiç yaver gitmez ki!
Çok büyüksün.
Ne resmedeceğini düşündün mü?
Hayır.
Ne demek istiyorsun? Sana
yardım etmek istesem bile...
...yapamam, çünkü okulda dedikodular
başlayabilir. Gerçekten endişeleniyorum.
Senin için cidden endişeleniyorum Boeun.
Ne düşündüğümü biliyor musun?
Biliyor musun?
- Kes artık.
- Boeun!
Şşt!
Beni takip et.
Bir lezbiyen olmalıyım. Arkadaşımı
bir oğlandan daha çok seviyorum.
Sen lezbiyensen,
ben de aldatan bir eşim.
Hey...
Kocan çok sevimli birisi.
O mahvolmuş hakkında konuşmayı bırak.
Ders sırasında sürekli seni kesiyor.
Onun içinde aslında
çok iyi bir insan var.
Popom bile ondan iyidir!
Suh Boeun!
Jungwoo'ya romantik duygular
beslediğini biliyorum...
...ama hiç Sangmin'in
duygularını düşündün mü?
Gerçekten Sangmin'den hoşlandığını
düşünüyorum. Haklı mıyım?
Hayır. Sangmin benim için yalnızca bir
ağabey gibi. Küçüklüğümüzden beri böyleydi.
- Salak salak dolaşmayı bırak.
- Ensemde sürekli sen varsın.
- Dikelim şunun ağzını, sıkıca.
- Ne?
Vay, şu yiyeceklere bak.
Masa zar zor taşıyor.
- Haydi yeyin.
- Yemek için sağ olun.
Yemek için teşekkürler anne.
Yavaş ol. Öğünlerini mi
kaçırıyorsun yoksa sen?
Bu aralar çok meşgulüm.
Yemeklerini özlemişim,
çok lezzetli olmuş.
Böyle konuşmamalısın, eşin burada.
Boeun'un hislerini inciteceksin.
Endişelenme anne ama
iyi beslenemiyorum.
Boeun 20 yaşına geldiğinde, annenin
yemeklerini tamamen unutacaksın.
Boeun, buzdolabına yemek
koydum, onları unutma tamam mı?
Onları bitirdiğinizde yine getiririm.
Evet...
Geç oldu. Yemekten sonra gideceğim.
Peki.
Anne yağmur yağıyor.
Oğlunun evinde kalsana.
Evet anne.
Sorun olmaz mı?
Kal bizde, kal.
Haydi ye anne.
Pekâlâ.
Burası oğlunun evi.
Büyütecek ne var?
Harika. Çok rahatmış.
Dönsene.
Hayır, bu tarafa değil, diğer tarafa.
Peki.
- Böyle kal.
- Olur, başımın belası.
- Uyuyor musun Boeun?
- Hayır...
Uyuyamıyor musun?
- Sangmin o konuyu düşündüm...
- Yani...
Sana haksızlık oluyor.
Bu tarafa dön Sangmin.
Ne?
Biliyor musun?
Gerçekten çok sevimlisin.
Sen de çok güzelsin.
- Tatlım.
- Evet Boeun.
Boeun...
Sangmin ne yapıyorsun?
- Ne yaptığımı sanıyorsun?
- Dur!
Bekle Boeun.
Ah, dur yapma!
Uyu.
Bu kadar boyamış mıydık?
Haydi acele edelim.
Festivale az bir vakit kaldı.
- Acele et!
- Tamam.
Hey, bekle!
Yakaladım, yakaladım!
Sıkı çalıştığını görüyorum, ama bu
hızda gidersen bitirebilecek misin?
Festival yaklaşıyor.
Endişe etmeyin. O zamana kadar bitirmiş
olacağız. Ve çok da harika görünecek.
Gerçekten mi? Bunu göreceğiz bakalım...
Ben yeteri kadar gördüm...
Her neyse...
~Kocakarı ortaya çıktı.~
~Resmimizde hata bulmaya çalıştı.~
~Bayan Kim...~
~...Bayan Kim...~
~...o çirkin ses tonuyla;
kalacak dantel...~
Kabul etmek istemesem de,
korkunç bir iş çıkardık ortaya.
- Bence idare eder.
- Gerçekten mi?
Haydi ellerimizi yıkayıp
bir şeyler atıştıralım.
Sangmin'in öğünleriyle ilgileniyor musun?
Stajyer olmak kolay değil biliyorsun.
O kadar da zor olamaz!
Ama o senin kocan.
Ben zaten meşgulüm.
Hem, hiçbir öğününü de kaçırmıyor.
Nasıl bir eşsin sen böyle?
O halde sen onun karısı ol.
Bayan Park Sangmin.
Unut gitsin. İstemem.
- Niye birden ilgilenmeye başladın?
- Kapa çeneni.
Park Sangmin! Neredesin?
Bana yardım etmen gerekmiyor mu?
Kendime inanamıyorum!
- Kola.
- Sağ ol.
- İyi, değil mi?
- Evet, iyi.
- İyi yeyin. Şafağa kadar boyayacağız.
- Ne?
Bebek gibi değil mi?
Sunil Kız Ortaokulu'nun kraliçesi.
- Hey, ben de bakayım.
- Hey!
Ona hamlemi yapacağım, iyi çek lütfen.
Tamam.
Dikkat et de sana parlamasın.
Bugünden itibaren
o, Suh Dongku'nun kadınıdır!
Affedersiniz ama, siz Sunil Kız
Ortaokulu'na gitmiyor musunuz?
Hey! Şuraya bak.
Bu Dongku'nun ablası değil mi?
Nerede?
Evet gerçekten bu onun ablası.
Kocası daha yaşlı görünüyordu ama...
Öyleyse bu kim?
Daha genç birisine
aşık olmuş herhalde.
Güzel.
Tüm aile etrafta flörtleşiyor.
Numarasını aldım.
İyi çekebildin mi?
İşte.
AYLIK AİLE YEMEĞİNE GEL
ÇOK GEÇ OLMADAN.
Jungwoo, eve gitmem gerekiyor.
Bu kadar erken mi?
Acele et, otur.
Daha erken gelemez miydin?
Onu rahat bırak.
Önemli değil. Haydi başlayalım.
Baharatlı kalamar harikaydı...
Lütfen dikkatle izleyin.
Şimdi size yeni kız arkadaşımı göstereceğim.
- Bir kız arkadaşın mı var?
- Evet, tabii ki.
- Şimdi iyi izleyin.
- Bu o mu?
Ablandan daha iyiymiş.
- Hey, bakın... bakın...
- Bu kim? Ha?
Hey, Boeun!
Hey!
Boeun!
Sen küçükken...
...seni hep bu salıncakta sallardım.
Gerçekten çok hoşuna giderdi.
Ama bir gün...
...ben sallarken, salıncaktan düştün.
Aslında onu bilerek yapmıştım.
Özür dilerim Sangmin...
Herkes merak edecek.
Haydi gidelim.
Bu evlilik...
...büyükbabanın zorlamasıyla
oldu gibi görünüyor...
...ama gerçekte biz de Sangmin'i
damadımız olarak görmek istiyorduk.
Hatırlıyor musun?
Küçükken sürekli ağlardın.
Ama ne zaman Sangmin gelse,
bir gülümseme yüzünü kaplardı.
Her zaman düşerdin.
Bir yerlerini yaraladığında
veya kırdığında...
...Sangmin benden daha fazla üzülürdü.
Her zaman seni sırtında taşırdı,
bizim küçük Sangmin.
Her neyse, seni kıskanıyorum.
Senin okul festivalin için, kendi mezuniyet
sergisinden daha çok vakit harcadığı için...
...sanıyorum Yongju ve Youngchul ile
senin duvarını boyamaya gidiyordu...
Hayatım! Hayatım!
Sangmin! Ailemle
seni görmeye gelmiştim ama...
...mangandaki acil bir durum sebebiyle
görüşemeden dönmek zorunda kaldık.
Nasıl gidiyor?
Becerebiliyor musun?
Bir kaç gün önce Seul'e
çok fazla kar yağdı.
Han Nehri bile dondu...
Orası daha soğuktur değil mi?
Üşütmemeye çalış.
Bu bir sır ama...
...annem artık bir
kadın olduğumu söylüyor.
Diğer kızların biraz
gerisinde kaldım...
...ama bir geri zekalı olduğun için, demek
istediğimi anlamamışsındır değil mi?
Çok garip ama, sen yanımdayken
hareketlerinden nefret ederdim...
...ama yokluğunda seni özlüyorum.
Sen de aynısını mı hissediyorsun?
Öyleyse bundan sonra
bana iyi davran. Aptal.
Seni görememenin yol açtığı
hayal kırıklığı anneni ağlattı.
Neyse, bu mektup, umarım eline geçer.
Neredeydin?
Her yerde seni aradım.
Duvar müthiş olmuş.
- Söylemem gereken bir şey var.
- Tabii, nedir?
Üzgünüm. Çok bencilce davrandım.
Sana ve...
Ne oldu sana böyle?
Senden ayrılıyorum.
Üzgünüm Jungwoo.
~İnsanlar gülüp dans ediyorlar
ama ben gülmekten nefret ederim~
~İçip, aşkı ararken biz,
gerçekleri unutuyoruz~
Neden geç kaldın?
Onu gördün mü?
Kimi? Kocanı mı, sevgilini mi?
Ben ciddiyim!
İşte orada.
~Gülümseyen palyaçoyu seviyorum,
Yeah, yeah, yeah, yeah~
~Hüznü kucaklayan
palyaçoyu seviyorum~
Müthişler değil mi?
Şimdi de stajyer Park Sangmin
küçük bir konuşma yapacak.
Herkese teşekkür ederim,
müdür beye, tüm öğretmenlere...
...ve bütün öğrencilere, sizin sayenizde bu
stajı hoş ve başarılı bir biçimde bitirdim.
Kısa bir süre olabilir...
...ama benim için...
...ömrümün sonuna dek taşıyacağım
değerli hatıralar bıraktı.
Bay stajyer, şu sıkıcı geyiği bırakın da
bize biraz dürüstlük gösterin.
Bay Park Sangmin evli bir adam.
Bilmiyor muydun?
Elbette, evli olmak günah değildir.
Fakat işin doğrusu, siz 15 yaşında
liseli bir kızla evlisiniz değil mi?
Tam şurada oturan Suh Boeun'la...
Doğru. Biz evliyiz.
Ama Boeun'un seçme şansı yoktu.
İşlediği tek suç, hasta büyükbabasının
son dileğini yerine getirmekti.
Benimle evlenmek onun isteği değildi.
Evli olabilir, ama o hala
15 yaşında liseli bir kız.
Bir tabak soslu makarnaya deliriyor.
Kimbap ve yakışıklı yıldızları seviyor...
çekici beysbol oyuncularından hoşlanıyor.
Her gün, sınavlar ve üniversite
başvurusu için stres yaşıyor.
Ümit ederim ki bir
evlilik belgesi yüzünden...
...Boeun'un okul hayatını
cehenneme çevirmezsiniz.
Hepinize yalvarıyorum.
Hayatım...
Ben artık çocuk değilim.
Küçüklüğümden beri
daima yanımda oldun.
İçimdeki hislerin hiç
farkında değildim...
...ama...
...galiba sana aşığım...
Zavallı Dongku'muz. O kız senin
oyun çağının sonu olacak.
Oyun çağının...
Okulun kraliçesi dediğin kıza
bağlandığından beri belliydi bu.
Büyükbabamın kızın büyükannesine
aşık olmasına da inanamıyorum.
- İnanamıyorum...
- Kadın güzel yine de.
Bu işe biraz erken başladığını farz et.
Bitir o işi!
Bitir o işi!
Kapa çeneni de sarımsakları soy.
Bunu söyleyecek durumda değilim ama...
...orantısız bir kalçayı saklayabilirsin
fakat orantısız testisleri asla.
Neyse, tebrikler.
Kızın haberinin olmaması iyi.
Biliyor olsa kötü, kim orantısız testisli
bir adamla evlenmek ister ki?
Doğru.
Geldiniz demek!
Baba!
Sen de mi geldin?
Şunları soymaya kendimi
öyle kaptırmışım ki...
Sarımsak soymak için mi evlendin sen?
Anne!
Tamamdır!
Gülümseyin. Bir, iki, üç!
Çeviri; chuju
chuju@walla.com