Yirmi yıl önce,
ailem "Cuma Demokrasi Toplantıları"
adlı bir sistem öne sürdü.
Her cuma günü saat 7'de ailem
resmi bir toplantı için bir araya geldi
ve aile sorunlarını tartıştık.
Bu toplantılar ebeveynlerimden
biri tarafından kolaylaştırıldı
ve bir not tutucumuz bile vardı.
Bu toplantıların iki kuralı vardı.
Öncelikle, açık ve özgürce konuşabilirdin.
Biz çocuklar, saygısız veya kaba
olduğu düşünülmeden
ebeveynlerimizi eleştirebilirdik.
İkinci kural Chatham Evi kuralıydı,
yani toplantıda konuşulanlar
toplantıda kalır.
(Kahkaha)
Bu toplantılarda tartışılan konular
haftadan haftaya değişirdi.
Bir hafta hangi yemeği
yemek istediğimizi konuşurduk,
biz çocukların yatağa
kaçta gitmesi gerektiğini,
aile olarak bir şeyleri
nasıl geliştirebileceğimizi,
başka bir toplantıda da büyük ölçüde
okulda olan şeyleri
ve kardeşler arasındaki tartışmaların
nasıl çözülebileceğini,
gerçek kavgalardan bahsediyorum.
Her toplantının sonunda kararlara
ve anlaşmalara varırdık,
bunlar da en azından bir sonraki
toplantıya kadar devam ederdi.
Yani bir politikacı olarak
yetiştirildiğimi söyleyebilirsiniz.
Altı veya yedi yaşına geldiğimde
siyaseti iyice öğrenmiştim.
Müzakere ediyor, anlaşmaya varıyor,
diğer siyasi katılımcılarla
müttefik oluyordum.
(Kahkaha)
Hatta bir kere siyasal süreci
tehlikeye atmayı bile denedim.
(Kahkaha)
Bu toplantılar kulağa çok huzurlu,
medeni ve demokratik geliyor değil mi?
Ama her zaman öyle olmuyordu.
Konuşmak, tartışmak ve eleştirmek için
olan bu açık, serbest alan yüzünden
işler bazen oldukça
hararetli olabiliyordu.
Bir toplantı benim için çok kötü gitti.
O zaman yaklaşık 10 yaşındaydım
ve okulda çok korkunç bir şey yapmıştım,
ne olduğunu bugün paylaşmayacağım --
(Kahkaha)
ama erkek kardeşim toplantıda
bundan bahsetmeye karar verdi.
Kendimi savunamıyordum,
bu yüzden toplantıdan çekilmeye
ve tüm sistemi boykot etmeye karar verdim.
Gerçekten resmi bir mektup yazıp
babama verdim
ve boykot ettiğimi açıkladım.
(Kahkaha)
Artık bu toplantılara katılmayı bırakırsam
sistemin çökeceğini düşündüm
(Kahkaha)
ama ailem toplantılara devam etti
ve sıklıkla benim hoşlanmadığım
kararlara vardılar.
Ama bu kararları değiştiremiyordum
çünkü toplantılara katılmıyordum,
bu yüzden de karşı çıkmaya hakkım yoktu.
Ne gariptir ki, yaklaşık
13 yaşına geldiğimde
uzun süre boykot ettikten sonra
kendimi toplantılardan birine
tekrar katılırken buldum.
Çünkü sadece beni etkileyen
bir sorun vardı
ve diğer hiçbir aile üyesi
bundan bahsetmiyordu.
Sorun, her akşam yemeğinden sonra
bulaşıkları yıkaması istenen
tek kişinin ben olmamdı
ve kardeşlerimin bu konuda
hiçbir şey yapması gerekmiyordu.
Bunun adaletsiz, haksız ve ayrımcı
olduğunu düşündüm,
bu yüzden bunu
toplantıda tartışmak istedim.
Bildiğiniz gibi ev işlerini yapmanın,
bir kadının veya kızın rolü olduğu fikri
birçok toplum tarafından çok uzun süre
sürdürülmüş olan bir kural,
bu yüzden 13 yaşındaki benim buna karşı
çıkmak için bir platforma ihtiyacım vardı.
Toplantıda, erkek kardeşlerim
tanıdığımız başka hiçbir erkeğin
bulaşık yıkamadığını savundu,
bizim ailemiz neden farklı olmalıydı?
Ebeveynlerim bana katıldı ve kardeşlerimin
bana yardım etmesine karar verdi.
Yine de onları zorlayamazlardı,
bu yüzden sorun devam etti.
Sorunuma bir çözüm bulamayınca
başka bir toplantıya katılıp
herkes için adil olan bir sistem
öne sürmeye karar verdim.
Bu yüzden, tüm ailenin kullandığı
tüm bulaşıkları
tek bir kişinin yıkaması yerine,
her aile üyesinin kendi bulaşığını
yıkamasını önerdim.
Hatta iyi niyetimden jest olarak
tencereleri benim yıkayacağımı söyledim.
Böylece erkek kardeşlerim artık
erkekler olarak ailenin
arkasını toplamanın
onların sorumluluğu
olmadığını söyleyemezdi
çünkü öne sürdüğüm sistem,
her aile üyesinin
kendi arkasını temizlemesi ve kendi
başının çaresine bakmasıyla ilgiliydi.
Herkes teklifimi kabul etti
ve yıllar boyunca bulaşık yıkama
sistemimiz böyleydi.
Sizinle paylaştığım bu şey
bir aile hikâyesiydi
ama aynı zamanda saf siyasetti.
Siyasetin her kısmı karar vermeyi içerir
ve ideal karar verme sürecinin
farklı alt yapılara, ilgilere, fikirlere,
cinsiyete, inançlara, ırka, etnik kökene,
yaşa ve buna benzer şeylere sahip
insanları içermesi gerekir.
Bu insanların hepsi, karar verme
sürecine katkı sağlamakta
ve hayatlarını doğrudan veya dolaylı
olarak etkileyecek kararları etkilemekte
eşit fırsata sahip olmalılar.
Aslında gençler şunu söylediğinde
anlamakta zorlanıyorum,
"Siyasetle uğraşmak veya bir siyasi görüşe
sahip olmak için bile çok gencim."
Bunun gibi, bazı kadınları
şunu söylerken duyuyorum,
"Siyaset, uğraşmak istemediğim
kirli bir dünya."
Şu konuda endişeliyim ki
siyaset ve siyasete katılım fikri
dünyanın birçok yerinde
öylesine kutuplaştırıldı ki
sıradan insanlar dahi
siyasete katılmak için
açık sözlü aktivistler olmaları
gerektiğini düşünüyorlar
ve bu doğru değil.
Bu gençlere, kadınlara ve genel olarak
sıradan insanlara sormak istiyorum:
Siyasetle ilgilenmemeyi, ona katılmamayı
gerçekten göze alabiliyor musunuz?
Siyaset sadece aktivizm değildir.
Farkındalıktır,
kendimizi bilgilendirmektir,
gerçekleri umursamaktır.
Mümkün olduğunda oy vermektir.
Siyaset, gruplar veya toplumlar olarak
kendimizi yapılandırdığımız araçtır.
Siyaset hayatın her alanını yönetir
ve siyasete katılmayarak
başkalarının ne yediğiniz, ne giydiğinize
karar vermesine izin veriyorsunuz;
bununla birlikte
sağlık sigortası erişiminize,
ücretsiz eğitime,
ödediğiniz vergi miktarına,
ne zaman emekli olabileceğinize
ve hatta emeklilik maaşınıza.
Başkaları aynı zamanda
ırkınız ve kökeninizin
sizi suçlu yapmak için
yeterli olup olmadığına,
dininizin, milliyetinizin sizi terörist
yapıp yapmadığına karar veriyor.
Eğer hâlâ güçlü, bağımsız
bir birey olduğunuzu,
siyasetten etkilenmediğinizi
düşünüyorsanız
bir daha düşünün.
Sizinle Libyalı genç bir kadın
olarak konuşuyorum,
Libya iç savaşın ortasında olan bir ülke.
40 yıldan fazla süren
otoriter yönetimden sonra,
kadınların veya gençlerin
siyasete katılımının
mümkün olduğu veya
teşvik edildiği bir yer değil.
Son birkaç yıl yapılan
neredeyse tüm siyasi diyaloglar,
dış odaklar tarafından toplananlar bile,
sadece odadaki orta yaşlı
adamlar tarafından yapıldı.
Ama Libya gibi bozuk bir
siyasi düzene sahip olan
veya görünürde işlevsel olan yerlerde,
uluslararası organizasyonlar dahil,
bugün sahip olduğumuz siyasi
karar alma sistemleri
insanlar tarafından insanlar için değil,
azınlık tarafından azınlık için
kurulmuş sistemler.
Bu azınlıklar tarih boyunca
neredeyse hep erkekler olmuş
ve kanunlar, politikalar,
tek bir grup insanın
fikirlerine, inançlarına
dünya görüşlerine, hayallerine, arzularına
dayanan siyasi katılım
mekanizmaları hazırlayarak
diğer herkesi dışarıda bırakmışlar.
Sonuçta hepimiz şu cümlenin
farklı versiyonlarını duymuşuzdur:
"Genç bir birey şöyle dursun,
bir kadın hatta Latin bir kadın
siyasetten ne anlar ki?"
Eğer gençseniz --
ve dünyanın birçok yerinde, kadınsanız --
sıklıkla deneyimli siyasetçilerin "Siyasi
deneyimin yok" deyişini duymuşsunuzdur.
Bunu duyduğumda
ne tür bir deneyimden
bahsettiklerini merak ediyorum.
Yozlaşmış siyasi düzenlerin
deneyimleri mi?
Devam eden savaşların mı?
Yoksa ekonomik karların çıkarlarına
çevrenin iyiliğinden
daha çok önem verme deneyiminden mi?
Çünkü siyasi deneyim buysa
o zaman evet --
(Alkış)
biz, kadınlar ve gençler olarak
hiç siyasi deneyime sahip değiliz.
Siyasetçiler suçlanması gereken
tek kişiler olmayabilir
çünkü sıradan insanlar ve
aynı zamanda birçok genç
siyaseti umursamıyor.
Üstelik umursayanlar da
nasıl katılacağını bilmiyor.
Bu değişmek zorunda, işte benim teklifim.
İnsanlara erken yaşta, karar vermeyi
ve buna nasıl katılacaklarını
öğretmeliyiz.
Her aile, kendi küçük siyasi düzenidir
ve genelde demokratik olmaz
çünkü ebeveynler, ailenin tüm üyelerini
etkileyen kararları kendileri verir,
çocukların da söyleyecek çok az şeyi olur.
Benzer şekilde, siyasetçiler tüm halkı
etkileyecek kararlar verirken
halkın pek fazla söz hakkı olmaz.
Bunu değiştirmeliyiz,
bu değişime sistematik
bir şekilde ulaşmak için de
insanlara şunu öğretmeliyiz:
Siyasal, ulusal ve global işler,
onlarla en az kendi kişisel ve
ailevi sorunları kadar ilgili.
Bu yüzden bunu yapmak istiyorsak
benim teklif ve tavsiyem
Aile Demokrasi Toplantıları
sistemini denemek.
Çünkü bu sayede çocuklarınız erken yaştan
temsilciliği ve karar vermeyi öğrenecek.
Siyaset, zor konuşmaları da içeren
ve kararlarla sonuçlanan
sohbetler etmekle ilgilidir.
Sohbet etmek için de katılman gerekir,
çocukken benim yaptığım gibi çekilmek
ve dersi zor yoldan öğrenip geri dönmek
zorunda kalmak değil.
Çocuklarınızı aile sohbetlerine
dahil ederseniz
büyüyecekler
ve siyasi sohbetlere nasıl
dahil olunacağını bileceklerdir.
En önemlisi de
başkalarının katılımını sağlayacaklar.
Teşekkür ederim.
(Alkış)