Eminim ki, şaşkın bir şekilde yerde yatan tek öğrenci ben değildim. Kelimeler bulanıklaşıp dünya fırıl fırıl dönerken ayakta durmakta güçlük çeken. Ama benimki Cuma gecesi öğrenci birliğinde olmadı. Tarih seminerime giderken, Beşeri Bilimler binasına çıkan 6.katta yerde yatıyordum. Ve sarhoş değildim ama engelliydim. Arkadaşlarımın sınıfa giderken benim yanımdan geçmelerini izlerken kendimi nasıl bu durumda bulduğumu merak ettim. Ve sizlere bunun nasıl gerçekleştiğini anlatmak için biraz geçmişe doğru gitmeliyim. Dünyada iz bırakmak isteyen genç bir kız için hayallerinin elinden alınmasından daha yıkıcı olabilecek pek az durum olabilir. İşte ben bu kızdım. Birçok kişi gibi, ben de normaldim. Umutlarım ve hayallerim vardı. Ve sonra birden bire normal değildim. 18 yaşındayken, bana kalıtsal kökenli kronik, ciddi bir hastalık teşhisi kondu. Daha sonra hayatım acı, sıkıntı, teşhis ve kargaşa içinde hayatım yok olup gidiverdi. Benim durumumda, hayata karışmak bile imkansız geldi bana. Ve şimdi sizlere soruyorum. Hangi dönemde hayat size imkansız göründü. Nerede o istenmeyen ötekileşme duygusunu hissettiniz? Ötekileştiğimi güçlü bir şekilde basit bir alışveriş listesi planlarken hissettim. Alışveriş gitmek için önce yataktan çıkmak gerekiyordu. Bana inanın, bu zorlu bir iş. Bir de tabii işin giyinmek kısmı var. ancak bu acılı eklemler, ağrılar ve sorunlarla çok ama çok zordu. Hafıza kaybı ve idrak bozukluğu yaşarken, alışveriş listesi yapmak bir başka sorundu ama ondan da öte otobüs durağına gitmek en zoruydu. Ben komşularımın evlerinin duvarlarına tutunmaya çalışarak sokaklarda ilerlerdim. Biliyor musunuz? İnsanlar çitlerini planlarken çok düşüncesizler. Bahçeye çit planlıyorsanız, size sesleniyorum. İşimiz çok zor. çünkü bazı çitler alçak, bazısı yüksek ve bazıları da dikenli ki bu gaddarlık. (kahkaha) Kendi çitinizi planlıyorsanız bana kulak verin lütfen. ideali güzelce ayarlanmış bir kutudur. böylece ona bir güzel toslayıp ileri geri sendeleyip yere kapaklanabilirim. Ama sonra otobüs durağına ulaşsam bile ötekileşme vardı, sıkıntı vardı. insanlar öylece gözünü dikip bana bakardı. Bende 'öteki' kimliğimi insanlara savunmak zorunda kalırdım. "Canım, neyin var? Çok hastasın ama çok gençsin. Çok hastasın ama çok gençsin!" Defalarca bunu duyardım. İstediğim sadece onlar gibi alışverişe çıkabilmekti. İstediğim sadece normal olabilmekti. Ve sonra normalliğe ulaşmanın tek yolunun artık hasta olmamak, 'öteki' olmamak anlamında geldiğini idrak ettim. Bundan dolayı bir tedavi aradım. Ve bana doktorlarım tarafından bir tedavi olmadığı, eve gidip böyle yaşamaya alışmam gerektiği söylendi. Ancak tabii, bu yaşamak değildi, öyle değil mi? Bu hikaye, "Tekerlekli sandalyeli kız iyileşti." değildi. Benim mutlu sonum şuydu. Mucizevi bir tedavi olmaksızın yaşamaya devam etmekti. Ve bu hikâye yalnızca benim hakkımda değil. Tekerlekli sandalyeli veya hasta fark etmeden hepimize ait. Çünkü hepimiz insanız, hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz. Ve hepimiz kendimizce yaralar taşıyoruz. Ve bu hikaye uyum sağlayamamakla ilgili değil. çünkü öteki kimliğinizi kucakladığınızda çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Tarih uyumsuzların hikayeleri ile doludur. Fiziksel veya zihinsel anlamda mükemmel olmayan bir dolu kişi. Bir şekilde öteki kimliğini benimsemeyi başarmış kişiler. Sıkıntılarını kabul ederek yollarına devam eden kişiler. Onları kısıtlayan durumla tanımlanmayanlar bunun yerine başarılarının büyüklüğüyle özdeşleşenler. Sözde 'öteki' durumlarının hemen ardından. Sanatçı, Frida Kahlo Özgürlük savaşçısı, Malala Yousafzai ve paralimpik sporcu Tanni Grey-Thompson. Şimdi de, ismi bilinmeyen ama anmamız gereken tüm uyumsuzlar. Ancak tabii ki kendimi Frida Kahlo ile mukayese edemem. Çünkü korkarım ama benim portre ressamlığım tam anlamıyla özçekim (selfie) ile sınırlı. Ve Malala Yousafzai'nin cesaretinin zerresine sahip olduğumu iddia edemem. çünkü Harry Potter'ı okuduğumda çarşafların altına saklanmam gerekiyor. Zira Voldemort'un gelip de beni yakalamasından gerçekten korkuyorum. Ve her ne kadar hareket etmeye bayılsam da benimki Paralimpik Tanni Grey-Thompson'un sporculuğuna benzerlik göstermiyor. Ancak onların istenmeyen, akla hayale gelmeyen geri dönüşü olmayan öteki damgasını takiben arayışlarını, kazanımlarını kabullenmelerini ve anlam arayışlarını kendimle özdeşleştirebiliyorum. Birkaç yıl önce, bana 'tedavi yok' dendikten sonra arkadaşımla oturup konuşurken şöyle bir karara vardık. "İyileşme için vücuduma en iyi ortamı sağlamaya çalışıp ona bir şans verelim. Ve ne olacağını birlikte görelim." İltihaplanmaya karşı bir beslenme sistemi takip edecektim. Böylelikle, daha fazla bu tarz besin tükettiğimde daha az iltihap karşıtı ağrı kesiciye ihtiyaç duyacaktım. Orada oturup bunlar hakkında konuşurken arkadaşımın erkek kardeşi odaya giriverdi. Ve bana şöyle bir bakıp dedi ki: "Grace, bu gerçekten iğrenç!" "Tamam ama neyi kast ediyorsun?" Ve saçlarımın filan dağınık olduğunu sandım ama hayır değildi. ve çıplak falan da değildim. "Peki iğrenç olan neydii?" O şey, benim içi yeşil, ışıltılı, sert sebze suyu kavanozumdu. (Kahkaha) İşte iğrenç bulduğu şey buydu. Ve işte o anda kendimi tam bir eksantrik gibi hissettim. Bir uyumsuz ve bir ucube gibi. Kendimi hep bıçak sırtında hissetmekten yorulmuştum. Kimsenin duymadığı dahası bizim de faydasından emin olmadığımız şu deli saçması iyileşme taktiklerini deneyen kişi olmak yorucuydu. Ve bu durum canımı yaktı. Eve gidip eşime ağlayarak dedim ki: "Artık hasta kız olmaktan, ortamdaki tuhaf kişi olmaktan bıktım usandım." Ve o da dedi ki: "Grace, ya öyle değilsen? Ya sen uyumsuz değil öncülük edensen? Ya sen ucube değil, yolu açan kişiysen?" İşte o an benim için her şeyi değiştirdi. Bununla beraber, inanıyorum ki; "arızalı olmak" uyum sağlamamızı gerektiren bir durum değil Bu durum onur nişanesi de değil Bir yara ile yaşamak sizi, illa ki ilham veren bir konuşmacıya dönüştürmez. tersini işaret eden durumlar olsa da. (Kahkaha) Aslında, ben kendin olarak ve kendini severek günü yaşamaya inanıyorum. olduğun gibi kalmak, bir uyumsuz için devrimsel bir hareket. Ancak ya uyumsuz düşüncesinin ta kendisi sadece bir söylentiden ibaretse? Bilirsiniz yaygın bir kanı vardır. Eğer yeterince çalışırsak ve denersek doğru kitaplar satın alırsak ve doğru derslere girersek, doğru kıyafetleri alıp doğru kişilerle yeterince para ödersek, o zaman günün birinde, biz de kusursuz olup biz de uyum sağlayabiliriz. Ancak uyumsuzlar hata yaparlar ve büyülüdürler. Mükemmeliyetçi olmak öncü olmanın tam tersidir. Son dönemde doktorların inme olduğunu düşündüğü bir durum yaşadım. Yıllarca kendini adama ve gelişimden sonra her şey dağılmış gibiydi. Neredeyse tüm duyularımı vücudumun sağ tarafındaki güç ve hareket yeteneğiyle birlikte kaybettim. Yeniden yazmayı öğrenmem gerekti. Tekrardan yürümeyi öğrenmem gerekti. Ama bedenimin bir tarafının diğerine uyum sağlayamadığı o anda beni hastaneden taburcu ettikleri gün, vücudumun hissedemediğim tarafına kına ile güzel bir sanat çalışması yapması için bir dövme ustası buldum. Ve bu şekilde, mücadele ettiğim tarafımı kabullenerek onunla barış imzaladım. Ve sanıyorum ki kendimizi kabullendiğimiz anda içimizdeki, duygusal boyuttaki mucizelerimiz gerçekleşiyor. Ancak ben başardım, bana harika şeyler yapmak için fırsatlar bahşedildi. Konuşmamın başında bahsettiğim kızın asla gerçek olabileceğini düşünmediği şeyler. Uluslararası iki iş kurdum. İnsanlara hastalıkları ve sıkıntılarıyla yaşamayı öğrenmeleri için yardım ediyorum. Eğer tüm enerjimi uyum sağlamak için harcamış olsaydım, hiçbir zaman kadınlara, engelli insanlara, uyumsuzlara ve tabii öncülere kendi çapımda destek veremezdim. Yani belki de kendi yaranızla kendi derdinizle uğraşıyorsunuz. Belki de benim gibi acı ve engelle. Veya belki de alkol sorunu ailevi sorunlar ya da fakirlikle. Veya belki uğraştığınız şey eşcinselliğe karşı çıkanlar ya da belki de sorununuz ırkçılık. Fakat ben derinden inanıyorum ki asıl değişikliği biz yaratıyoruz. Çünkü her birimiz öncüyüz. Bizler kırılan parçalarımızla varız. Hangi parçamız aksarsa aksasın hangi parçamız değersiz, ucube veya uyumsuz hissettirirse hissettirsin hangi parçamız mücadele ederse etsin. İşte tam bu anda sizden istediğim şey, kendinize bakıp şu konuda karar vermeniz. Devrimi tetikleyip değişiklik yaratacak kişinin, biz olduğu gerçeğini idrak ederek hangi parçanızı uyumsuzdan öncüye çevirmeyi planlıyorsunuz? Sizleri bana katılmaya davet ediyorum birlikte kendi izlerimizi bırakabiliriz. Teşekkür ediyorum.