[folyo parçalarının rüzgarda birbirine sürtünmeleriyle oluşturulmuş ses] Keşke daha fazla dil konuşuyor olsaydım, çünkü ben her dilin ayrı bir pencere olduğuna inanıyorum. Yeni bir pencere. Bazen dil konusunda çok iyi omadığıma üzülüyorum. Bana açılan fazla çok pencere olmasını isterdim. Bazen eserlerimi kendi dilimde, yani İvi dilinde adlandırıyorum. Benim dilimde bazı kelimelerin birden çok anlamı var. Mesela "Gli" kelimesini farklı şekilde tonlandırırsanız bir çok farklı anlama gelebilir. "Gli", "duvar" demektir, "Gli" yine aynı yazılışla "hikaye" anlamına gelir. "Gli" bazen "sekteye uğratmak" demektir bazense "püskürmek" anlamına gelir. Ve benzeri anlamlara. İşte kullandığım bazı kelimeler aslında bir çok anlam barındırıyor ancak İngilizce'de bunu özel bir anlama indirgemem gerekiyor. Ancak ben bir yere takılı kalmamak fikri üzerine çalıştığım için, belirlenemeyen şeyler üzerine çalıştığım için, dili kullanarak bilgi vermeyi sevmiyorum. Çünkü dili kullanarak bilgi verdiğinizde, anlatmak istediğiniz şeyi bir ortama sokmuş olursunuz, onun esneme becerisini kısıtlamış olursunuz, oysa ben eserlerimin ortamsız olmalarını istiyorum. Böylece sizi, istediğiniz her türlü yere götürebilir. Beni mesleğimi icra etmeye teşvik eden şey Adinkra adı verilen sembol koleksiyonu olmuştu. Adinkra "güle güle" anlamına gelir. Aslında bu işaretler ve semboller kumaşın üzerine baskı yapılır. Bir kütüphanede, Afrika'da sanat olmadığını iddia eden, ya da Afrika'daki sanatın soyut olmadığını iddia eden bir kaç kitap okumuştum. Sonraysa bu işareteri gördüm ve burada insanların soyut fikirleri şekillendirmeye çalıştıklarını açıkça görebilirsiniz. Mesela Tanrı'nın birliği, ya da bütünlüğünü. İşte bunlar benim ufkumu açmıştı ve okulu bitirdikten sonra en az 5 yıl boyunca bu işaretlerle çalıştım. Mesela Avrupa'da bir müzeye gidip de atalarınızın sanat eserlerini görürsünüz ya, işte ben de bu işaretleri, keşfettiğim bir müze olarak gördüm.