Pekala arkadaşlar, merhaba.
(Seyirci) Merhaba.
Sizlere birkaç soru yönelterek başlamak istiyorum.
Biliyorum ki, diğer konuşmacılar da
sizlere bazı sorular sordu
ve çoğu zor sorulardı.
Ancak benim yönelteceğim sorular,
çok çok kolay olacak.
Söz veriyorum cevap vermekte zorlanmayacaksınız.
Pekala, ilk soru için hazır mısınız ?
Tamam.
İlk sorunuz--
yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:
Gününüz güzel geçiyor mu?
peki, cevabı buldunuz mu?
Tamam.
İkinci sorum:
Neden?
Eğer güzel bir gün geçiriyorsanız,
bunun nedeni nedir?
Ya da kötü bir gün geçiriyorsanız,
bunun nedeni nedir?
Sizler için bir sorum daha olacak.
Bu hepsinden daha kolay.
Son sorum:
Yarın,
tercihen iyi bir gün mü geçirmek istersiniz,
yoksa kötü bir gün mü geçirmek istersiniz?
Bu soru için bir cevabınız var mı peki?
Peki, yarından sonraki gün için ne düşünüyorsunuz?
Pazar günü için?
Bir bakalım. Evet, doğru.
Yarın Cumartesi. Pazar.
Peki ya Pazartesi?
Pazartesi günü iyi bir gün mü olsun
yoksa kötü bir gün mü?
Salı?
Çarşamba? Perşembe? Cuma?
Önümüzdeki hafta bugün?
İyi bir gün veya kötü bir gün?
Sorduğum son soru
dediğim gibi, muhtemelen cevabı
en kolay sorulardan,
çünkü hepimiz cevabını biliyoruz, öyle değil mi?
Her günü güzel geçirmek
isteriz.
Aramızda
'Evet, pazartesi gününü kötü geçirmek istiyorum' diye cevap veren oldu mu?
Tabii ki hayır.
Hepimiz her gün güzel bir gün geçirmek isteriz.
Sonuç olarak burada bahsettiğimiz mutluluk
hepimizin kalbinden geçen ve
olmasını istediğimiz mutluluktur.
Mutlu olduğumuz zaman günümüz güzel geçer
ve hepimiz her gün güzel birgün geçirmek isteriz.
Mutlu olmak istemediğimiz
tek bir gün bile yoktur.
Ancak, iyi veya kötü bir gün geçirip geçirmememiz
aslında gerçekten ikinci soruya
nasıl cevap verdiğimizle ilgilidir.
İkinciyi soruyu hatırlıyorsunuz değil mi?
Neydi ikinci sorumuz?
'Neden? '
Neden iyi bir gün geçiriyorum?
Neden kötü bir gün geçiriyorum?
Öğretmenimin bana sürekli söylediği bir şey var
--adı Geshe Kelsang Gyatso--
der ki;
''Çoğu zaman
aklımız
rüzgarda salınan bir balon gibidir,
dış koşulların etkisiyle
oraya buraya sürüklenir.''
Bu hissi bilir misiniz?
Diyor ki,işler tam da güzel giderken,
tam da istediğimiz gibiyken
kendimizi mutlu hissederiz.
Fakat, herhangi birşey yanlış gittiğinde,
mesela,
''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''
eminim burada hiçbirinizin sevmediği iş arkadaşı yoktur, değil mi ?
(Gülüşmeler)
Diyor ki, sevmediğimiz kişilerle çalışmak zorunda kaldığımız zaman
veya işler istediğimiz gibi gitmediğinde
mutluluk hissimiz ortadan kaybolur.
Daha önce sorduğumuz,
''Neden kötü bir gün geçiriyorum'' veya '' neden iyi bir gün geçiriyorum'' sorularına verdiğiniz yanıtlar
çünkü biliyorsunuz, bu soru günlük hayatımızda insanların bize sorduğu sorulardır,
mesela eve gittiğinizde,
birileri size 'anlat bakalım TED toplantısı nasıldı?'
''İyi bir gün geçirdin mi?' diye sorar.
Ve biz de, ''Evet tabii güzel bir gündü.
Bir kadın vardı ve bize
eski tutuklulara nasıl sevecen davranmamız gerektiği ile ilgili konuştu,
ve bir de ağzıyla beat-box yapan bir sanatçı vardı,
bilirsin işte bu tip insanlar vardı.'' diye cevap veririz.
İyi bir gün geçirmemize dair
sunduğumuz sebeplerin ne kadarı dış koşullara bağlıysa
istediğimiz istikrarlı mutluluğa
ulaşmamız o kadar zor olur.
Bu durum sizin için bir anlam ifade ediyor mu?
Çünkü, eğer mutluluğumuz bu duruma bağlıysa--
ve bizler insanlar ve koşulları
her zaman
kontrol edemediğimiz için --
mutluluğumuzun kontrolünü diğer insanlara vermiş oluyoruz, değil mi?
Mutluluğumuz koşulların keyfine kalmış olacaktır.
Eğer gerçekten
her gün mutlu bir gün geçirmek isterseniz,
yapmamız gereken iki şey var.
Yapmamız gereken ilk şey
mutluluğumuzu
dışa bağımlı olmaktan çıkarmak
ve mutsuzluğumuzu da aynı şekilde dış kaynaklardan
insan ve koşullardan bağımsız hale getirmektir.
Diğer bir deyişle,
mutluluğumuzu bizim dışımızda gelişen olaylara
atfetmeyi bırakmalı,
ve diğer insanları,
--özellikle diğer insanları--
mutsuzluğumuz için suçlamayı bırakmalıyız.
Bunu yaptığımız sürece,
yani diğer insan ve koşulları
bizi mutlu etmek görevi ile
görevlendirdiğimiz sürece,
veya mutsuz olduğumuz zaman suçu onlara yüklediğimiz sürece
mutluluğumuz çok istikrarsız
ve yanıltıcı olacaktır.
İkinci görevimiz ise;
kendi zihnimizden gelen
bir huzur ve mutluluk kaynağı yaratıp
onu aktif olarak beslemeliyiz.
Şimdi zihninize işlemenizi istediğim bir şey olacak.
Hazır mısınız?
Size bahsettiğim öğretmenimin kitabından
başka bir söz daha,
diyor ki,
''Mutluluk ve mutsuzluk,
zihinsel bir durumdur,
bu sebeple gerçekleşme sebeplerini
zihnin dışında arayamayız.''
Yani, eğer huzurlu bir zihnimiz varsa
insanlar ve koşullardan bağımsız olarak
mutlu olabiliriz.
Eğer zihnimiz huzursuz ve acı içerisindeyse,
koşullar çok iyi olsa bile
mutlu olmamız imkansızdır.
Kısaca,diğer bir deyişle,
bizi mutlu veya mutsuz yapan
olaylar değildir,
bu olaylara verdiğimiz tepkiler
mutlu olup olmayacağımızı kararlaştırır.
Mutluluğumuz ve mutsuzluğumuza karar veren şey
zihinsel durumumuzun o anki halidir.
Peki, bunu nasıl başaracağız?
Hepimiz bu durumu anladık değil mi ?
o kadar da zor bir durum değil, haksız mıyım?
Anlaşılması çok kolay.
Ve belki, belli noktaya kadar
size bu söylediklerim için
aklınızdan, ''Ya ya tabii,bunu önceden de biliyordum''
''Bunu önceden de biliyordum'' diye geçirmiş olabilirsiniz.
Fakat,bunu gerçekten nasıl yapacağız?
Zihnimizdeki bu kalıcı huzur halini
nasıl aktif olarak besleyebiliriz?
dış koşullardan bağımsız olarak
nasıl ona tutunabiliriz ?
İşte bu noktada meditasyon devreye giriyor.
Meditasyon konusunu adilce ele alabilmek için
--imada bulunuyorum--(Gülüşmeler)
benim ayrıca bir TED konuşması yapmam gerekebilir tabii.
Ancak bugünkü amacımız doğrultusunda
meditasyonun
zihinsel bir aktivite olduğunu söyleyebiliriz.
Huzurlu ve pozitif bir zihin üzerine
konsantre olmuş zihinsel bir aktivitedir.
Bunu yaparak,huzurlu pozitif bir zihin
üzerine konsantre olmuş oluruz
ve meditasyon yapıyoruz diyebiliriz.
Bu şekilde olsa bile,değil mi?
Bakın, mesela şu an aslında meditasyon yapıp yapmadığımı bilemiyorsunuz,
mesela şu an alışveriş listemi düşünüyor olabilirim.
(Gülüşmeler)
Medistasyon sadece gerçekten huzurlu pozitif bir zihin
üzerine yoğunlaştığımız zaman gerçek olur.
Fakat işin hileli bir yanı da bu halde bile meditasyon yapabiliyor olmam.
Buna formal meditasyon denir.
Bunu ayrıca her zaman
günlük hayatımızda da yapabiliriz.
Alın size mükemmel bir fırsat.
(Gülüşmeler)
Sabırlı bir zihin üzerine konsantre oluyoruz.
Huzursuz ve mutsuz değiliz.
Pekala,neden şimdi denemiyoruz?
İster misiniz? Sadece kısa bir meditasyon.
Saate göre sadece 3 dk kalmış,
yani kısa bir uygulama olacak.
Hadi gerçekten deneyelim,
kendi potansiyelimizden faydalanmak ve
huzurlu pozitif bir zihin durumu için.
Pekala, herkes rahatça yerine yerleşsin,
ayak tabanlarınız yere değecek şekilde olsun ,
elleriniz dizlerinizin üzerinde.
Ve yavaşça gözlerinizi kapatabilir
ve burnunuzun ucundan
nefes alıp verdiğinizi farkında olun.
Nefes verirken,
üzerinizdeki gerginliği dışarı attığınızı
hayal edin,
zihninizde dönüp duran işler,
kızgınlık
veya hayatınızdaki mutsuzluğu attığınızı.
Hepsini nefesinizle dışarı atıyorsunuz,
tıpkı siyah bir duman gibi.
Ve nefes alırken
içinize temiz,berrak bir ışık aldığınızı
hayal edip inanabilirsiniz
ki bu iç huzurunuzun doğasında vardır.
Ve bu temiz,berrak ışığın
bütün zihninizi ve bedeninizi sardığını hayal edip buna inanabilirsiniz.
Ve birkaç saniye için
içeriden gelen bu huzurun
tadını çıkarabilirsiniz.
Ve şimdi bitirmek üzereyken,
içinizdeki bu huzuru gün içerisinde
yanınızda taşımayı unutmayın
hem kendiniz
hem diğer insanların faydalanması için.
Pekala,meditasyondan çıkabiliriz.
Çok teşekkürler.
(Alkış)