Palazzo Barberini'deyiz ve
Caravaggio'nun bir tablosuna bakmaktayız,
eserin ismi 'Suya Bakan Narcissus'.
Bu, antik Roma dönemi şairi Ovid'den bir hikaye,
delikanlı sudaki yansımasına aşık oluyor,
çok aşık oluyor, sonunda suya düşüyor ve boğuluyor.
İsmini bu delikanlıdan alan bir çiçek var, Türkçede nergis çiçeği olarak biliyoruz. Narsist kelimesinin kökeni de bu.
Hristiyan dini bağlamında düşünüldüğünde, bu hikaye erdemlere ilişkin, neyin önemli olduğuna, neyin ise önemli olmadığına ilişkin bir uyarı.
Bir ressam için alışılmadık bir tema seçilmiş.
Gerçekçi şekilde canlandırılmış bir figür görüyoruz.
Sonra bu figürün yansımasını görüyoruz.
Aslında resimler de bir anlamda gerçeğin yansıması diye düşünebiliriz.
Sanatçı resim yaparken objeyi yansıtıyor,
gerçeğe sadık kalarak yansıtıyor.
Bu resimdeki yansımaya bakarsak, daha koyu bir şekil var,
oldukça koyu, sadece ana hatlarını görebiliyoruz.
Resim aynı zamanda oldukça soyut. Suyun yüzeyi, suyun sınırı
tuvali ortadan ikiye ayırmış . Bu sayede suya değen kol ile kolun sudaki aksi birleşmiş
ve tuvalin ortasında gördüğümüz dairesel form oluşmuş.
Burada resim yapmak üzerine, resim yapmanın hedefleri ve tehlikeleri üzerine bir metafor olduğunu düşünüyorum,
zira sanatçı bu resmi yaparken hem gerçekliği yansıtmayı,
hem gerçek figürle bu gerçek figürün sudaki aksini yansıtmayı, hem de resmin kendisinin de bir yansıma olduğunu göz önüne almış olmalı.
Dikkatimi çeken bir diğer nokta da, figürün daha önde yer alması, hasret içinde ve bize doğru uzanıyor.
Figürün izleyicinin alanına doğru uzanması Barok tarzda gördüğümüz öğelerden, arka planın karanlık olması da tuvali dolduran ortadaki figüre odaklanmamızı sağlıyor.
Resme baktığımızda delikanlının dizi dikkat çekiyor, çok canlı resmedilmiş.
Gömleğinin kolu da öyle.
.
.
Şimdi tuvalin sağ tarafında yer alan, delikanlının sol eline yakından bakalım.
Resmin sol tarafında bulunan sağ eliyle toprağa dayanmış.
Sudaki kendi imgesine o kadar dalmış ki, aklı başından gitmiş,
vücudunu suyun kenarında dengede tutabileceği son noktaya kadar uzanmış. Suyun içine düşecekmiş gibi duruyor, sanki tam o aradaki anı yaşıyoruz.
Kendisini kucaklamak üzere. Kendisine aşık oluyor. Ama tabii kucaklayabileceği sadece yansıması olacak.