Burada olmak çok güzel
İskoçya, Edinburgh'da,
iğne ve şırınganın doğduğu yerde.
Bu yönde buradan bir buçuk kilometreden az mesafede
1853'de bir İskoçyalı
iğne ve şırınganın ilk patentlerini aldı.
Adı Alexander Wood idi ve
"Royal Collage of Phycisians"daydı.
Patent bu.
Bu iğnelerin, günümüzde kullanılan iğnelerle
neredeyse aynı gözükmesi
aklımı başımdan alıyor.
Fakat, bu 160 yaşında.
Şimdi aşı alanına dönüyoruz.
Aşıların çoğu
bu 160 yıllık teknolojiyle, iğne ve şırıngayla yapılır.
Birçok açıdan bunun bağlı oldu şey,
aşıların başarılı bir teknoloji olması.
Temiz su ve sıhhi tesisattan sonra,
aşılar yaşan süremizi en çok arttıran
teknolojidir.
Bu, geçilmesi zor bir başarı.
Fakat diğer teknolojiler gibi,
aşıların da yetersizlikleri var,
iğne ve şırınga
bu hikayede anahtar roldeler--
bu eski teknolojide.
Apaçık olanla başlayalım:
Çoğumuz iğneyi ve şırıngayı sevmeyiz.
Ben de buna dahilim.
Fakat, nüfusun yüzde 20'si
iğne korkusuna sahip.
Bu iğneyi sevmemekten ötesi;
iğne korkusu yüzünden
aşı olmaktan bilerek kaçınmak.
Bu, asıların daha fazla insana ulaşması açısından sorun oluşturuyor.
Şimdi, bununla ilgili başka bir anahtar konu ise
iğne yaralanmaları.
DSO (Dünya Sağlık Örgütü)'nün verileri
her yıl 1,3 milyon insan ölümünün
iğne yaralanmaları sebebiyle çapraz bulaşma sonucunda
gerçekleştiğini öne sürüyor.
Bunlar, vakitsiz ölümler.
Bu iki şey muhtemelen duymuş olduklarınız,
fakat iğne ve şırıngayla ilgili ve muhtemelen haberdar olmadığınız
iki farklı hata daha var.
Birincisi bir sonraki nesil aşıların gelişmesini
bağışıklık tepkileri açısından
durdurmasının muhtemel olduğu.
İkincisi ise bahsedeceğim soğuk zincir
probleminin sorumlusu olduğu.
Size benim ve takımımın
Avustralya'da Queensland Üniversitesinde
yapmakta olduğumuz, bu dört problemle
baş etmek için tasarlanmış bir proje üzerine çalışmalardan bahsedeceğim
Bu teknolojinin adı Nanopatch.
Bu, bir Nanopatch örneği.
Çıplak gözle bakıldığında
bir kare gibi görünüyor
posta pulundan daha küçük
fakat mikroskop altında bakıldığında
gördüğünüz insan gözüyle görülemeyen
binlerce minik çıkıntı.
İğneyle karşılaştırılan bu karenin üzerinde
yaklaşık 4000 çıkıntı var.
Bu çıkıntıları derinin bağışıklık sistemiyle
uyuşması için ben tasarladım.
Bu, Nanopatch ile bağlantılı
çok önemli bir fonksiyon.
Şimdi biz Nanopatch'i
derin reaktif iyon aşındırması
adlı bir teknikle yapıyoruz
Yarı iletken endüstrisinden esinlenilen
bu özel teknik,
düşük maliyetli
büyük miktarlarda üretilebilir.
Şimdi biz asıları Nanopatch çıkıntılarına kuru kaplıyoruz
ve deriye uyguluyoruz
En basit uygulama şekli
parmağımızı kullanmak,
fakat parmağımızın bir takım kısıstlamaları var
bu yüzden bir uygulayıcı icat ettik
Bu çok basit bir cihaz,
ona sofistike bir parmak diyebilirsiniz.
Yayla çalışan bir cihaz
Yaptığımız şey, Nanopatch'i deriye uyguladığımızda
(tık)
hızlıca birkaç şey olmakta.
İlk olarak, Nanopatch üzerindeki çıkıntılar.
sert dış katmanı geçiyor
ve aşı hızlıca bırakılıyor--
aslında, bir dakikadan az bir sürede.
Sonra Nanopatch çıkarabiliyoruz
ve atıyoruz.
ve uygulayıcıyı yeniden kullanabiliyoruz.
Bu Nanopatch hakkında bir fikir veriyor
ve hemen bazı anahtar avantajları görebilirsiniz.
İğnesiz olduğundan bahsettik
bunlar gözle göremeyeceğiniz çıkıntılar
ve, tabii ki,
iğne korkusu konusunu da gideriyoruz
Şimdi bir adım geriye gidip diğer iki çok önemli
avantaj üzerine düşünürsek:
Biri uygulama ile birlikte gelişmiş bağışıklık tepkisi,
ve ikincisi soğuk zincirden kurtulmak.
İlkinden başlayalım, bağışıklık sağlayıcılık fikri.
Bunu anlamak biraz zaman alabilir,
ancak size basitçe açıklamaya çalışacağım.
Bir adım geri atarak, sizlere
aşıların işleyişini basitçe anlatacağım.
Aşılar, öncelikle
zararsız bir mikrop olan, antijen maddesini
vücudumuza tanıtarak işe başlarlar.
Bu zararsız mikrop vücudumuzu kandırarak,
davetsiz bir misafirle nasıl başa çıkması gerektiğini öğretecek
ve hatırlatacak bir bağışıklık tepkisi sağlar.
Gerçek saldırgan geldiğinde vücudumuz,
aşıyla başa çıkmak için
hızlıca bir bağışıklık tepkisi oluşturarak,
enfeksiyonu etkisiz hale getirir.
Bunu başarıyla becerir.
Günümüzde bu işlem, iğne ve şırınga yoluyla yapılıyor
birçok aşının vücuda iletilmesi
bu eski teknolojiyle, yani iğneyle sağlanıyor.
Ancak vücudumuzun bir bağışıklık tepkisi oluşturmasını engellediği tartışılabilir,
derideki bağışıklık noktasını ıska geçiyor.
Bu fikri açıklayabilmek için
derimizin altına inerek,
bu çıkıntılardan biriyle;
cilde uygulanan Nanopatch teknolojisiyle başlamalıyız.
Böylece bu bilgiye erişebiliriz.
İşte bu, gerçek bir bilgi.
Orada gördüğümüz bu şey,
deriye yapılan Nanopatch uygulamasının bir çıkıntısı.
Her renk ayrı bir katman.
Görüntünün ölçeği hakkında bir bilgi vermek gerekirse, diyebilirim ki
burada iğne olsaydı çok büyük görünürdü.
Bu perdeden 10 kat büyük olurdu ve
10 kat derine inmiş olurdu.
Derinin tamamen altına.
Derideki bu çıkıntıları kolayca görebilirsiniz.
Kırmızı olan ölü tabaka
ama kahverengi ve mor olanlar
bağışıklık hücreleriyle dolu.
Örnek vermek gerekirse, kahverengi tabakada
Langerhans hücresi denilen hücreler var.
Vücudumuzun her bir milimetre karesi
bu Langerhans hücreleriyle dolu,
bu resimde göstermediğimiz
başka bağışıklık hücreleri de var.
Gördüğünüz gibi Nanopatch
uygun şekilde giriyor.
Tek bir saç kalınlığındaki yüzeyde
yayılan bu hücrelerin binlercesini
hedef alıyoruz.
Pekala, bunu icat eden ve tasarlayan kişi olarak
çok ilgi çekici buluyorum. Ama sadece bu kadar mı?
Yani hücreleri hedefleseniz ne olacak ki?
Bu aşı camiasında ne anlama geliyor?
Aşı sektörü iyiye gidiyor
Daha sistematik bir hal alıyor.
Yine de, aşının işe yarayıp yaramayacağını,
kolları sıvayıp aşıyı uygulayıp
işe yaramasını
bekleyinceye kadar öğrenemiyorsunuz.
Bu, bugün dahi bir kumar oyunu.
Biz de bu oyuna dahil olduk.
Grip aşısı aldık ve
Nanopatch'e ekledik,
Nanopatch'i deriye uyguladık
ve bekledik.
Bu canlı bir hayvandı.
Bir ay bekledik
ve bulduklarımız bunlar.
Bu Nanopatch ile yaratılmış bagisiklik yanıtın
bir grafiği.
İğne ve şırınga ile karşılaştırılıyor.
Yatay eksen nanogram cinsinden dozu gösteriyor.
Dikey eksen ise bağışıklık yanıtı.
Kesikli çizgi ise koruma eşiğini gösteriyor.
Eğer eşiğin üzerindeyse koruyucu demektir,
Değilse işe yaramamıştır.
Kırmızı çizgi çoğunlukla eşiğin altında,
sadece tek bir noktada eşiği geçiyor
ve 6000 nanogram gibi oldukça yüksek bir doz.
Fakat mavi çizgide elde ettiğimiz
son derece farklı.
Nanopatch ile başardığımız şey işte bu.
Verdiğimiz doz oldukça farklı
bir bağışıklık sağlıyor.
Gerçekten yeni bir fırsat.
Aşı dünyasını ileriye taşıyan
yeni bir firma olduk.
Bu, bir açıdan
işe yarayan ama çok pahalı olan bir aşıyı alıp
ignenin yuzde biri kadar dozla
aynı korumayı sağlayabilir.
Bu aşıyı 10 dolardan 10 sente düşürebilir.
Bu, gelişmekte olan ülkeler için çok önemli.
Bir de diğer açıdan bakalım
şu an işe yaramayan aşıları
alabilir ve onları
koruyucu, işe yarar hale getirebiliriz.
Bu, aşı sektöründe
çok önemli olabilir.
Üç büyük hastalığı düşünelim:
HIV, sıtma, tüberküloz.
Bunlar yılda 7 milyon ölümden sorumlu.
ve bunlar için düzgün bir aşılama metodu yok.
Nanopatch'in getirdiği gelişmeler sayesinde
bunlara karşı bir şeyler yapabiliriz.
Bu aday aşıları bir üst aşamaya taşıyabiliriz.
Labaratuvarımda grip aşısı ile elde ettiğimiz
bu grafiğe benzeyen
sonuçlar veren birçok
aşı denedik.
Günümüz aşı sektörünün
bir diğer problemine,
soğuk zincir hattına gelmek istiyorum.
Adı üstünde, soğuk zincir.
Aşıyı üretimden
kullanıma kadar buzdolabında
tutma işi.
Lojistik anlamında üstesinden gelmemiz gereken
bazı sorunlar var.
Bu ekstrem bir örnek
ama lojistik problemlerini iyi anlatıyor,
özellikle fakir bölgelerde.
Aşı için öncelikle
buzdolabı ve soğuk zincir gerekli.
Eğer aşı çok sıcak olursa bozulur,
ama ilginçtir ki
çok soğuk olursa da bozulur.
Riskler çok yüksek.
DSÖ'nün Afrika verilerine göre
aşıların yarısının
soğuk zincir problemi yüzünden
işe yaramadığı ortaya çıkmış.
Büyük bir problem ve iğne ve şırınga ile ilgili
çünkü aşının sıvı hali soğutmaya ihtiyaç duyuyor.
Nanopatch'in asıl faydası
aşıların sıvı olmaması ve
soğutmaya ihtiyaç duymuyor.
Deneylerimizde aşının 23 Celsius derecede
bir yıldan uzun süre
işe yaradığını gösterdik.
Bu, çok önemli bir gelişme.
(Alkışlar)
bundan son derece memnunuz.
Labarotuvar koşullarında Nanopatch'in işe yararlığını
deneylerle kanıtladık.
Bir bilimadamı olarak bunu, bilimi seviyorum.
Ne var ki, bir mühendis,
biyomedikal mühendisi olarak
ve aynı zamanda bir insan olarak
tatmin olamayacağım.
Ta ki, bunu laboratuvar dışına çıkarana
ve ihtiyacı olan insanlara
sunana kadar.
Bu maceraya başladık.
Bu maceraya hiç olmadık bir şekilde başladık.
Papua Yeni Gine'de.
Papua Yeni Gine gelişmekte olan bir ülke.
Fransa boyutlarında.
Fakat aşı sektörüyle ilgili şu anda bulunan
birçok sorundan müzdarip.
Lojistik sorunu var.
Aşıları saklayacak sadece 800 buzdolabı var.
Birçoğu da eski. Port Moresby'deki bunun gibi dökülüyorlar.
Birçoğu da asıl gereken yer olan dağlık arazilerde değiller.
Bu, büyük bir problem.
Aynı zamanda Papua Yeni Gine dünyadaki en yüksek HPV istatistiğine sahip,
human papillomavirus, cervical kanser için risk faktörü.
Hala, aşılar yeterli düzeyde değil,
çünkü çok pahalılar.
Bu iki nedenle ve Nanopatch'ın özelliklerinden dolayi
sahaya indik ve Nanopatch ile çalıştık
Onu Papua Yeni Gine'ye götürdük
ve kısa bir süre sonra sonuçları alacağız.
Bu tür çalışmalar kolay değil,
zorlukları var
ama dunyada yapmak isteyecegim başka bir şey yok.
İleriye baktığımızda
bir fikri paylaşmak istiyorum:
Enfeksiyonlar yüzünden meydana gelen yılda
17 milyon ölümün tarihin arka
sayfalarına yerleştiği bir
Dünya düşünüyorum.
Aşıların radikal şekilde geliştirilmesiyle
sağlanacak bir gelecek bu.
Şimdi burada, 160 yıllık aletin
iğne ve şırınganın doğduğu yerde
sizlere olabilecek alternatif yaklaşımı,
Nanopatch'in iğnesiz ve şırıngasız özelliklerini
ve soğuk zinciri bertaraf etmesini
arttırılmış bağışıklık yanıtını
sunuyorum..
Teşekkür ederim.
Alkışlar