"Buraya ait değilsin." neredeyse hep "Senin için bir görev veya rol bulamıyoruz" anlamına gelir. "Buraya ait değilsin." bazen "Başa çıkılamayacak kadar tuhafsın." demektir. "Buraya ait değilsin." çok nadiren, "Burada var olmanın ve mutlu olmanın bir yolu yok." demektir. Güney Afrika'da Johannesburg'da üniversiteye gittim ve beyaz arkadaşımın beni ilk kez Botsvana'nın ulusal dili olan Tsvana dilini konuşurken duyduğu anı hatırlıyorum. Telefonda annemle konuşuyordum ve suratında beliren şaşkınlık kesinlikle paha biçilemezdi. Kapatır kapatmaz yanıma geldi ve dedi ki, "Bunu yapabildiğini bilmiyordum. Seni bunca yıl tanıdıktan sonra, bunu yapabildiğini nasıl bilmem?'' Atıfta bulunduğu şey gırtlaktan konuşmayı bırakabilmem ve ana dilime dönebilmem, beni Motswana olarak bulmasına sebep olan birkaç şeye izin vermemdi, sadece bir dil konuştuğumdan veya ailem olmasında dolayı değil, kırsal bir çocuğun bu görkemli parlaklık içinde yaşamasıydı. (Gülüşmeler) (Alkış) Yıllar önce bir "transeksüel" olarak -İngilizce tabiri ile tabi çünkü Setwana dili cinsiyet-nötr bir dil ve transeksüele en yakını sadece bir yaklaşım, Motswana topluluğunu hikâyeme davet ettim. Geçmişimin önemli bir kısmı herhangi bir utanç eyleminden dolayı hikâye dışı bırakıldı. ''Kat'' uluslararası bir süperstardı, moda ve yaşam tarzı yazarı, müzisyen, tiyatro yapımcısı ve oyuncusu -beni ana akım, beyaz boyalı, yeni bir sindirilebilir eş cinsel olmam için beni niteleyen her şey. Kat. Kat, Afrika'daki en iyi üniversitelerden birinde eğitim almıştı, oh hayır, dünyadaki en iyi. Topluma göre Kat, Brown'un Tati Siding gibi düzensiz bir demir yolu ve Kgagodi gibi bir kenar köyün sokaklarında dolaşan, küçük, kahverengi tenli, tozlu çoraplarla kaplı bacakları olan, yerdeki balmumu ve cilalı zemini silmekten dizleri çökmüş olan, günahları ağaca tırmanmaktan aldığı derslerle işaretlenmiş, gün batımına kadar oyun oynayan, gaz lambası altında akşam yemeği yemek için eve giden ve sonunda birinin annesinin eve çağırması ile her şey sona erene kadar kırkayak ve baykuşlar arasında saklambaç oynayan bir çocuk değildi. Hem çeviri hem de geçişte bunlar kaybolmuştu, kendimle aramda köprüler kurma zamanımın geldiğini anlamıştım. Kendim için ve diğerlerinin bana ulaşması için, eş cinselliğimi özümsemeye başlamak zorunda kaldım. Özümsemekten kastım, içindeki köylüleri görmeye izin vermeyen şehir filmini yok etmektir. Kahverengi, tuhaf, Afrika ve uzaya layık görülen bir şeyin, kırsal olmaktan başka bir şey olmak anlamına geldiği bir zamanda, şu anda bulunduğumuz yere bizi götüren mücadeleleri silmekten korkuyorum. Eşcinsel olduğum ilk an köyün dışarısında olduğum andı, yirmili yaşlarımın başındaydım ve kaftan giyiyordum. Elbise giydiğim için kendi ailem ve yabancılar tarafından dalga geçildim. Onların yorumlarına karşı savunmam ait olmayanların, onlardan daha iyi olanların, öğretilmenin, onları utandırmanın ve ''Yeterince bilmiyorlar'' varsayımımızdı. Tabii ki de yanılıyordum, çünkü bilgi hazinesi fikrim Üçüncü Dünya düşünce ve yaşantısından kendini uzak tutmaya dayanıyordu. Benim gurur duyduğum şeyler küresel şehirlerde değil dilini konuştuğum, oyunlar oynadığım ve en çok ev olarak hissettiğim yerlerde canlıydı ve şunu diyebilirdim ''Dünyayı gördüm ve benim gibi olan insanlar burada yalnız değiller, biz her yerdeyiz.'' Ben de bu köy evlerini öz yansıma için kullandım ve ait olmayanlara umut verdim. Tuhaflığımı özümsemek, kendimin bütün istisnai parçaları arasında köprü kurmak demek. Demek oluyor ki dilimin romantik dilleri konuşabilmem için kendini bükebilmesi gerçeğini inkar etmeden veya bunu egzotikleştirmeden yapabilmemdir. (Zılgıt Çekmek) Bu şu demek: (Tezahürat) (Alkış) Annemle birlikte inek otlatmam veya kuzenlerimle odun kesmem, VIP salonlarına, çatı katı partilerine, şarap eşleştirilmiş yemeklere alışmış olsam da beni daha az ünlü veya eşcinsel yapmaz. (Kahkaha) Bu benim büyük annemin diliyle, annemin yemekleriyle, büyük babamın şarkısıyla gurur duymam demektir, derim eşekten düşme hikâyelerim ve yıllarca ve yıllarca yıldızların battaniyesi altında uyumamla kazındı. Eğer ait olmadığım bir yer varsa, hikâyemin eş cinsel olmamla başladığı ve kırsal köklerden başlamadığı akıldır. Eş cinselliğimi özümsemek kırsallığın bir parçam olduğunu ve benim de onun silinemez bir parçası olduğumu anlamaktır. Teşekkür ederim. (Alkış)