50 yıl kadar önce, psikiyatr Richard Rahe
ve Thomas Holmes edinebileceğimiz en üzücü
insan deneyimleri envanterini çıkardılar.
Listenin ilk sırasında, bir eşin ölümü.
İki, boşanma. Üç, evlilik ayrımı.
Genelde, fakat her zaman değil,
üçünün gerçekleşmesi için yedi numara olan
evliliğe ihtiyacımız var.
(Kahkahalar)
Dördüncü sırada hapis cezası var.
Bazıları yedi numara yinelenmiş diyebilir.
(Kahkahalar)
Buna inanmıyorum.
Yaşam stresi envanteri yapıldığı dönemde,
uzun vadeli bir ilişki evliliğe denkti.
Şu an öyle değil.
Bu konuşmanın amaçları doğrultusunda,
fiilen ilişkilere, nikahsız evliliklere,
eşcinsel evliliklere ve resmi olacağını
umduğum eşcinsel ilişkilere yer vereceğim.
Eşcinsel çiftlerle olan çalışmalarımdan,
konuşacağım ilkeler çok da farklı değil.
Tüm ilişkilerde aynı şey geçerli.
Modern bir toplumda, önlem almanın
tedaviden daha iyi olduğunu biliyoruz.
Çocuk felci, difteri, tetanos,
boğmaca, kızamık aşıları oluyoruz.
Melanom, inme, diyabet kampanyaları var.
Tüm önemli kampanyaları yürütüyoruz.
Ancak bu koşulların hiçbiri
%45'imizi etkilemeye yakın değil.
Yüzde kırk beş: boşanma oranımız.
Neden boşanmayı önleme kampanyası yok?
Bu, politika yapıcılarımızın, çekicilik
ve ilişki kurmanın
değişken veya eğitilebilir
olduğuna inanmamalarından kaynaklanıyor.
Neden?
Politika yapıcılarımız X kuşağına aitler.
Yani 30 - 50 yaş aralığındalar.
Onlarla bu konular hakkında konuşurken,
gözlerinin kısıldığını
ve ne düşündüklerini görebiliyorum,
“Bu çatlak psikiyatr anlamıyor mu?
İnsanların birbirlerini nasıl etkilediğini
ve ilişki kurduğunu kontrol edemezsin.”
Sevgili Y kuşağımız içinse öyle değil.
Bu, en bilinçli kararları veren,
en bilgili, analitik ve şüpheci nesildir.
Onlarla konuştuğumda
çok farklı bir tepki alıyorum.
Bunun hakkında konuşmak istiyorlar.
İlişkiler nasıl kurulur bilmek istiyorlar.
"Kader" devrinin bittiğini kabullenenlere
boşanma önleyici 3 ipucundan bahsedeceğim.
Boşanmaya iki noktada müdahale edebiliriz:
ilişkide çatlaklar meydana geldiğinde
veya ilişkiye başlamadan,
çocuk olmadan önce.
Şimdi konuyu oraya getireceğim.
İlk ipucum:
Y kuşağı internette 7 saat harcıyor.
Bunu Amerikan verisi söylüyor.
Bazıları bunun makul bir sebeple
yüz yüze ilişkileri etkilediğini söylüyor.
Gerçekten de, buna takılma kültürünü
ve Tinder gibi uygulamaları da eklersek,
20'li yaşlardaki çalışma arkadaşlarımın
birisiyle cinsel ilişkide bulunmalarının
anlamlı bir sohbet kurmaktan daha kolay
olduğunu söylemelerine şaşırmıyorum.
Bazıları bu kötü bir şey diyor.
Bense bu gerçekten iyi bir şey diyorum.
Evlilik müessesesi dışında
seks yapmak özellikle iyi bir şey.
Hepiniz bana ahlak dersi vermeden bilin ki
Amerikan Kamu Raporu, X Kuşağı
kadınlarının %91'inin otuzuna kadar
evlenmeden seks yaptığı sonucuna ulaştı.
Yüzde doksan bir.
İlişkilerin sonradan olması özellikle iyi.
60'lı yıllarda doğan kadınlar ortalama 20,
erkekler ise ortalama
23 yaşında evleniyorlardı.
Peki 2015 yılı Avustralya'sında?
Kadınlarda bu yaş 30, erkeklerde ise 32.
Bu iyi çünkü, evlenme yaşınız yükseldikçe
boşanma oranınız da düşüyor.
Neden?
Daha sonra evlenmek neden faydalı?
Üç nedenden dolayı.
Birincisi, sonradan evlenmek
diğer iki önleyiciyi etkin kılar.
Bunlar yüksek öğretim
ve dolayısıyla daha yüksek bir gelir.
Yani bu üç faktör birbirleriyle ilişkili.
İkincisi,
nöroplastisite araştırması, insan beyninin
en az 25 yaşına kadar büyüdüğünü söylüyor.
Bu neyi, nasıl düşündüğünüz
hala 25 yaşına kadar değişiyor demek.
Üçüncüsü ve bence en önemlisi ise kişilik.
20 yaşındaki kişiliğiniz,
50 yaşındaki kişiliğinizle ilişkili değil.
Ancak 30 yaşındaki kişiliğiniz,
50 yaşındaki kişiliğinizle ilişkili.
Genç evlenen birinin ayrılma nedeni için
"Birbirimizden ayrı büyüdük," demesi
aslında oldukça doğru, çünkü 20'ler
hızlı bir değişim ve olgunlaşma dönemidir.
Evlenmeden alacağınız ilk şey yaş olmalı.
(Kahkahalar)
İkincisi,
psikolog, ilişki araştırmanı John Gottman,
mutlu evliliğe dair nice etmen sunabilir.
Fakat bahsetmek istediğim
daha mühim bir mevzu var:
evliliklerin %81'i bu sebepten yıkılıyor.
Bahsetmemin ikinci nedeni,
çıkma evresinde
değerlendirebileceğiniz bir şey olması.
Gottman, uzun vadede en istikrarlı
ve mutlu olan ilişkilerde
çiftin iktidarı paylaştığını buldu.
Büyük kararlar üzerinde etkiliydiler:
ev almak, yurt dışı gezileri, araba almak,
çocuk sahibi olmak gibi.
Gottman bu verilerin derinine indiğinde,
kadınların oldukça etkili olduğunu buldu.
Peki sorun nereden kaynaklanıyor?
(Kahkahalar)
Burada sadece iki seçenek var, değil mi?
Evet, biz erkekler suçluyuz.
Gottman’ın bulduğu bir diğer şey,
etkili erkeklerin de
"mükemmel baba" olma eğilimi göstermeleri.
Kadınlar: Erkeğiniz ne kadar etkili?
Erkekler:
saygı duyduğunuz için
onunla birliktesiniz.
Karar verirken bu saygıyı etkin kılın.
Üçüncüsü.
30-40 yıl evli kalan çiftlerin
neden beni görmeye geldiklerini
merak ediyorum.
Zafiyet ve hastalıkların olduğu bir dönem.
Birbirlerini önemsedikleri bir dönem.
Onları yıllarca üzen şeyleri affederler.
İhanetleri, sadakatsizlikleri affederler,
zira birbirlerini önemsemeye odaklanırlar.
Peki onları birbirinden ayıran ne?
Aklıma gelen en iyi kelime güven,
veya eksikliği.
Eşiniz arkanızda duruyor mu?
Bunun iki biçimi var.
İlki, eşinizin sözüne güvenebilir misiniz?
Dediklerini harfiyen yerine getiriyor mu?
İkincisi,
eğer, örneğin,
birileri size sözlü saldırıda bulunuyorsa,
veya kötü bir hastalıktan mustaripseniz,
eşiniz sizi önemsenmiş ve korunmuş
hissettirmek için gerekeni yapar mı?
Asıl sorun şu:
yaşlılıkla karşı karşıyaysanız
ve eşiniz aynısını sizin için yapmıyorsa,
hatta, siz onun için yapmak zorundaysanız,
zaten kırılgan bir ilişkide bulunmaktansa,
dışında kalmak size daha iyi görünebilir.
Eşiniz gerçekten önemliyken yanınızda mı?
Her zaman değil, %80'i kadar değil,
ama özellikle sizin için önemliyse.
Eşiniz için bir şey yapmadan iyi düşünün.
Yerine getirebileceğiniz kadar söz vermek,
o anda - bana uyar - dedikten sonra
hayal kırıklığına uğratmaktan daha iyidir.
Eşiniz için gerçekten önemliyse,
sözünüzü tutmak için her yolu deneyin.
Bunlar ilişkide arayabileceğiniz şeyler.
Endişelenmeyin, bunlar aynı zamanda
mevcut ilişkilerde kurulabilecek şeyler.
İnanıyorum ki
verebileceğiniz en önemli karar,
yaşam partneri olarak kimi seçeceğiniz,
çocuğunuzun ebeveyni olarak
kimi seçeceğiniz.
Elbette, arada romantizm de olmalı.
Romantizm muazzam, güzel ve ilginçtir.
Ama hayatımızın
en önemli kararını verirken
romantik, sevgi dolu bir kalbe,
bilgili, düşünceli bir zihin eklemeliyiz.
Teşekkürler.
(Alkışlar)