Bugün buraya yeni nesil haberciliği anlatmak için geldim. Bazıları buna vatandaş haberciliği, bazıları da katılımcı muhabirlik diyor. Ama aslında gazeteciler, yani benim gibi insanlar için, bu her şeyi bilemeyeceğimizi kabul etmek ve teknoloji aracılığıyla başkalarının bizim gözümüz ve kulağımız olmasına izin vermemiz demek. Sizin gibi insanlar, yani toplumun diğer üyeleri için haberin pasif tüketicisi olmakla kalmayıp aynı zamanda üreticisi olmanız demek. Ben bunun süreci güçlendirdiğine inanıyorum. Sıradan insanların güçlü organizasyonları sorumlu tutmasına olanak sağlayabilir. Bunu, araştırdığım iki vaka üzerinden size anlatacağım. İkisi de tartışmaya açık ölümleri içeriyor ve her iki vakada da yetkililer olayların yanıltıcı olmasına neden olan resmi bir versiyonunu yayımladılar. Gerçekleri; yeni teknolojiden, sosyal medyadan ve özellikle de Twitter'dan yararlanarak anlayabildik. Burada bahsettiğim daha önce de söylediğim gibi "vatandaş haberciliği." O halde ilk vakayı ele alalım: Ön planda oIan bu adam Ian Tomlinson. Londra'da bir gazete satıcısı ve 1 Nisan 2009'da Londra'daki G-20 protestolarında öldü. Bir protestocu değildi. Göstericiler arasından yolunu bulup işten eve dönmeye çalışıyordu. Ama eve varamadı. Arkasında duran adamla yüz yüze geldi ve gördüğünüz gibi adam yüzünü bir kar maskesiyle kapatmış. Dahası rozet numarasını da göstermiyordu. Ama sizlere o adamın Londra Polis Teşkilatı'nda bir polis memuru olan Simon Harwood olduğunu söyleyebilirim. Aslında özel gönüllü destek ekibindendi ve bu fotoğraf çekildikten saniyeler sonra Harwood, Tomlinson'a copla saldırıp yere ittirdi ve Tomlinson o anda can verdi. Ama polisin bize anlatmak istediği hikaye bambaşkaydı. Başlangıçta, resmi açıklamalarda ve kayıt dışı bilgilendirmelerde Ian Tomlinson'un doğal sebeplerden öldüğü söylendi. Polisle hiçbir temasının olmadığı, vücudunda izlere rastlanmadığı iddia edildi. Hatta polisin onu hayata döndürmeye çalıştığı sırada protestocuların attığı ve daha sonradan şişe olduğu öğrenilen patlayıcılar yüzünden sağlık ekibinin engellendiği söylendi ve bunun sonucu bu gibi hikayelerdi. Size bu slaytı göstereceğim çünkü bu gazete Ian Tomlinson'ın hayatının 20 yılında sattığı gazete. Eğer herhangi bir haber organizasyonunun adli bakımdan, düzgünce neler olduğunu araştırmak için sorumluluğu varsa o da Evening Standard gazetesiydi. Ama onlar da, benim haber şirketim de dahil olmak üzere, tıpkı diğer herkes gibi olayların resmi versiyonu tarafından yanlış yönlendirilmişti. Ama burada gördüğünüz üzere polise atıldığı söylenen şişeler gazetenin bu versiyonunda tuğlalara dönüşmüştü. Bu yüzden hikayenin daha fazlası olabileceğini düşünerek şüphelendik. Resimde gördüğünüz bu protestocuları bulmalıydık ama tabii ki biz araştırmaya başladığımız zaman çoktan kaybolmuşlardı. Öyleyse tanıkları nasıl bulursunuz? Burası benim için oldukça ilginçleşen kısım. İnternet'e başvurduk. Bu Twitter, bugünlerde hakkında birçok şey duymuşsunuzdur. İki gün önce kayıt olduğum için bu duruma oldukça yeniydim. Twitter'ın bir mikro blog sitesi olduğunu keşfettim. 140 karakterlik kısa bir mesaj göndermemi sağlıyordu. Ayrıca mükemmel bir araştırma merkeziydi. Burası insanların ortak bir amaç için toplandığı sosyal bir alandı. Bu vakada gazetecilerden ayrı olarak insanlar, Ian Tomlinson'ın hayatının son 30 dakikasında tam olarak neler olduğunu sorguluyorlardı. Bu iki adamın yaptığı gibi. Ian Tomlinson düştükten sonra bu ikisi onun yardımına koştular. Ambulansı aradılar. Herhangi bir şişe veya tuğla görmediler. Bu yüzden hikayenin tam olarak polisin iddia ettiği gibi olmadığından endişelendiler ve yine sosyal medya üzerinden ellerinde bu tarz fotoğraf ve kanıt gibi malzemeler olan kişilerle karşılaşmaya başladık. Şimdi bu Ian Tomlinson'a yapılan saldırıyı göstermese de sıkıntılı bir durumda gibi görünüyor. Sarhoş muydu? Düşmüş müydü? Bu durumun yanındaki polis memurlarıyla herhangi bir ilgisi var mıydı? Burada onlarla konuştuğu görülüyor. Bize göre bu kadarı daha derin bir araştırma yapmak için yeterliydi. Sonuç olarak biz kendi hikayelerimizi internete koymaya başladık. İnternet ile ilgili en güzel şeylerden biri de hepimizin bildiği gibi insanların koyduğu bilgilere herkesin rahatça ulaşmasıdır. Bu, sadece vatandaş habercileri için ya da Facebook veya Twitter'a mesaj atanlar için geçerli değil. Benim gibi gazeteci olan insanlar için de geçerli. Haberiniz ödeme duvarının doğru tarafında, yani bedava olduğu sürece, isteyen herkes ona ulaşabilir. Anlatımında şüpheler barındıran ve olayların resmi versiyonunu sorgulamamıza neden olan bunun gibi hikayeler, insanların da sorular sormasına neden oldu. Çevrim içi mıknatıs gibiydiler. Bize yardımcı olabilecek materyalleri olan insanlar bize doğru bir çeşit çekim gücüyle çekiliyorlardı. Altı gün sonra neredeyse 20 görgü tanığı bulmayı başardık. Haritada oldukları yerlere yerleştirdik. Burası Londra'daki İngiltere Bankası, Ian Tomlinson'ın öldüğü olay yeri ve haritaya yerleştirdiğimiz işaretlerin üzerine tıklayarak her bir görgü tanığının söylemek istediklerini duyup çektikleri fotoğrafları ve bazen de çektikleri videoları görebilirsiniz. Ancak tanıkların, ölümünden önce polisin Ian Tomlinson'a saldırdığını söylediği bu aşamada bile polis bunu kabul etmeyi reddetti. Ölümünü araştıran hiçbir resmi soruşturma açılmadı ve sonra bir şeyler değişti. New York'taki bir yatırım fonu yöneticisinden bir mail aldım. Ian Tomlinson'ın öldüğü gün bir iş için Londradaydı ve kamerasını çıkartarak olayı kaydetmişti. (Video) Anlatıcı: Bu, 1 Nisan'da 7:20 sularında G-20 protestosunda bulunan kalabalık. İngiltere Bankası'nın yakınında olan Cornhill'deydiler. Bu video bu adamın ölümü için açılan polis soruşturmasının temelini oluşturacak. Ian Tomlinson işten eve gitmek için bu alandan yürüyordu. (Bağırış sesleri) Polisin davranışlarının ciddi sorunlar oluşturduğunu göstermek için görüntüyü yavaşlattık. İsyan kontrol polislerine ve köpek eğiticilerine arkası dönük olan Ian Tomlinson onlardan uzaklaşıyordu. Elleri cebindeydi. Burada bir isyan kontrol polisinin Tomlinson'ın bacak bölgesine copla vurduğu görülüyor. Daha sonrasında Tomlinson'a arkadan saldırıyor. Tomlinson ileriye tökezliyor ve yere düşüyor. (Bağırış sesleri) Paul Lewis: Pekala, gerçekten şok edici. Bu video çok iyi değildi ama ilk defa izlediğimde New York'taki yatırım fonu yöneticisiyle iletişim halindeydim ve bu hikayeyi saplantı haline getirmiştim. Bunun olduğunu söyleyen o kadar çok kişiyle konuşmuştum ki telefonun diğer ucundaki adam bana "Bak, video her şeyi gösteriyor" diyordu. Kendi gözlerimle görene kadar ona inanmak istememiştim. Saat sabahın 2'siydi ve bilişimden bir adamla birlikteydim; ve video gelmiyordu. En sonunda indirme tamamlandı, videoya tıkladım. ve şunu fark ettim: Bu, oldukça önemli bir şey. 15 saat içinde videoyu internet sitemize yükledik. Polisin ilk yaptığı şey ise ofisimize gelmekti. Üst düzey polisler ofisimize gelip videoyu kaldırmamızı istediler. Biz de hayır dedik. Zaten artık çok geçti çünkü video dünyaya yayılmıştı. İki gün içinde bu videoda bulunan polis memuruna resmi soruşturma açılarak Ian Tomlinson'ın kanuna aykırı bir şekilde öldürüldüğüne karar verildi. Bu, ilk vakaydı; bugün iki vaka olacağını söylemiştim. İkinci vaka ise bu adam. Tıpkı Ian Tomlinson gibi o da bir babaydı ve Londra'da yaşıyordu. Ama o Angola'dan gelen bir siyasi mülteciydi. ve 6 ay önce başarısız bir sığınmacı olduğu için İngiltere hükümeti onun Angola'ya dönmesine karar vermişti. Böylece ona Heathrow'da bulunan bir havayolu şirketinden bilet aldılar. Olayların resmi versiyonunda, Jimmy Mubanga'nın ölümünün resmi açıklaması sadece hasta olduğuydu. Uçuş sırasında rahatsızlandığı ve uçak Heathrow'a geri döndükten sonra hastaneye transfer edilmiş ve öldüğü ilan edilmişti. Şimdi Jimmy Mubenga'ya asıl olanlar iş arkadaşım Mathew Taylor ve benim anlattığımız hikayenin versiyonunda aslında üç güvenlik görevlisi sınır dışı edilmesine direndiği için onu yerinde zapt etmeye çalışmışlardı. Onu oldukça tehlikeli bir şekilde bağlamışlardı. Bu tutukluları sessiz olmaya zorluyordu ve o da oldukça fazla ses çıkarıyordu. Ancak bu bağlanma şekli, asfeksi denilen bir tür boğulmaya sebep oluyordu. Hayal etmeye çalışın, uçakta başka yolcularda vardı ve onun "Nefes alamıyorum! Nefes alamıyorum! Beni öldürüyorlar!" dediğini duyabiliyorlardı ve sonra nefes alışverişi durdu. Peki biz bu yolcuları nasıl bulduk? Ian Tomlinson vakasında tanıklar hala Londradaydı. Ancak bu yolcuların birçoğu Angola'ya geri dönmüştü. Onları nasıl bulacaktık? Yine internete başvurduk. Daha önce de söylediğim gibi hikayeler yazdık, bunlar adeta online mıknatıslardı. Anlattığımız hikayeler gazetecilerin yapmaması gereken, sorgulayıcı ve birazda teorik olduğundan gazeteci profesörlerin kaşlarını çatarak şüpheci yaklaşacağı tarzdaydı. Ama bunu yapmamız ve bunu yaparken de Twitter'ı kullanmamız gerekiyordu. Angolalı bir adamın uçuş sırasında öldüğünü söylüyorum. Bu çok büyük bir hikaye olabilir. Bu bir sonraki tweet "Lütfen RT" diyor. Yani "Lütfen retweet'leyin" ve bu şekilde birbirinize aktarın. Twitter hakkında etkileyici bir diğer şey de bilgi akış şekli, daha önce hiç görmediğimiz bir şeydi. Biz tam olarak anlamıyoruz ama bir parça bilgiyi ortaya attığında tıpkı bir rüzgar gibi anında her yere ulaşıyor. Nereye kadar ulaşacağını bilemiyorsunuz. Ama tuhaf bir şekilde tweetlerin istenilen yere varmak konusunda esrarengiz bir yeteneği var. Bu durumda, vardığı yer bu adamdı. "Bende BA77'deydim" - bu uçuş numarası - "ve adam yardım etmemiz için yalvarıyordu ve şuan hiçbir şey yapmadığım için çok suçlu hissediyorum." Bu kişi, Micheal'dı. Bana bu tweet'i attığında Angola'da bir petrol yatağındaydı. Ben Londra'daki ofisimdeydim. Uçuşta olanlarla ilgili endişeleri vardı. Dizüstü bilgisayarına gidip uçuş numarasını yazdı. Bizim attığımız tweetlerle karşılaştı, yazdığımız hikayelerle. Olayın farklı bir versiyonunu anlatmaya çalıştığımızı ve şüpheci olduğumuzu anlamıştı. Benimle iletişim kurdu ve Micheal bana bunları söyledi: (Ses) Micheal: Boğulma çıkacağından oldukça eminim. En son duyduğumuz şey adamın nefes alamıyorum demesiydi ve hepsi 100 kilodan fazla görünen üç tane güvenlik görevlisi görebildiğim kadarıyla üzerine bastırarak adamı yerde tutuyorlardı. Benim tek görebildiğim üç adamın onu koltuğundan aşağı çektikleriydi. Tek görebildiğim koltukların üstünden görünen kafasıydı ve "Bana yardım edin!" diye bağırıyordu. Sadece "Bana yardım edin! Bana yardım edin!" demeye devam etti. Sonra da koltukların altında kayboldu ve o üç güvenlik görevlisinin üzerinde oturduğunu görebiliyordunuz. Geri kalan hayatımda bu görüntü her zaman aklımda olacak. Bir şeyler yapabilir miydim? Şimdi her yatmaya gittiğimde bu soru beni rahatsız edecek. Bu olaya karışmadım çünkü uçaktan atılıp işimden kovulurum diye korktum. Bir adamı toplum içinde uçağa bindirmek için üç kişinin tutması gerçekten çok aşırı. Tamam mı? Eğer adam öldüyse bu gerçekten çok aşırı demektir. PL: Bu onun uçuşta neler olduğunun kendi yorumlamasıydı ve daha önce de söylediğim gibi Micheal çoğunu araştırarak, internet üzerinden, sosyal medya sayesinde bulduğumuz beş tanıktan biriydi. Onları nerede oturduklarını görebilmek için uçaktaki koltuklarına gerçekten yerleştirebiliyorduk. Bu nokta da şunu söylemeliyim ki sosyal medyayı kullanan gazeteciler ve vatandaşlar için bunların en önemli boyutu gerçekleri doğru anladığımızdan emin olmak. Doğrulama kesinlikle en önemli bir şart. Ian Tomlinson'ın tanıkları vakasında onların olay yerine dönmelerini ve tam olarak neler olduğunu ve neler gördüklerini bana anlatmalarını sağladım. Bu, kesinlikle çok önemliydi. Mubenga vakasında bunu yapamadık ama bize biniş kartlarını gönderebildiler. Onları sorgulayarak söylediklerinin diğer yolcuların söyledikleriyle de tutarlı olduğundan emin olduk. Bu olayda gazeteciler için, hepimiz için, en tehlikeli durum sürekli şaka yapılması ya da halka kasti olarak yanlış bilgiler verilmesiydi. Bu yüzden dikkatli olmalıydık. Ama hiç kimse vatandaş haberciliğinin gücünü reddedemez. İki yıl önce Hudson nehrine bir uçak düştüğünde feribottaki bir adamın telefonunu çıkarıp uçağın fotoğrafını çekmesi ve paylaşmasıyla dünya bunu öğrendi. Çoğu insan günün erken saatlerinde Hudson nehrinde bir uçak olduğunu bu sayede öğrendiler. Şimdi yılın en büyük iki haberini düşünün. Japonya'da tsunami ve deprem oldu. Televizyonlarınızda gördüğünüz görüntüleri aklınıza getirin. Karada yüzen botlar vardı. Sanki denizdeymiş gibi hareket eden evler vardı. İnsanların oturma odasında yükselen sular, sallanan marketler - bu görüntüler vatandaş haberciler tarafından çekilip anında sosyal medyaya konulan görüntülerdi. Yılın bir diğer büyük haberi: Politik kriz ve Orta Doğu'da meydana gelen politik deprem. Mısır, Libya, Suriye ya da Yemen olması önemli değildi. Bu yönetim şeklinde yaşayan bazı kişiler etraflarında olan biteni kaydederek ve kendi hayat hikayelerini internet üzerinde anlatarak bu baskılayıcı kısıtlamanın üstesinden gelmeyi başardı. Tekrarlıyorum, doğrulaması çok zor ama potansiyel olarak çok büyük bir sorumluluk. Bu fotoğraf ki bunlardan herhangi birini gösterebilirdim, aslında Youtube bunlarla dolu - bu fotoğraf Bahreyn'de açıkça silahsız olan bir protestocunun ve güvenlik güçleri tarafından vuruluyor. Kötü muamele gören ya da muhtemelen öldürülen bir kişinin Londra'da ya da Bahreyn'de olması önemli değil. Ancak vatandaş haberciliği ve teknoloji dünyamıza yeni bir güvenilirlik kattı ve bence bu çok iyi bir şey. Sonuç olarak: Konferansın teması, "Neden olmasın?" Sanırım gazeteciler için bu oldukça basit. Yani dünyamızda mümkün olan şeylerin sınırlarını genişletip etrafımızda olan birçok şeyi şu an kaydederek bu bilgiyi sosyal medya üzerinden elde edebilecekken neden bu teknolojiyi kullanmayalım ki? Bu gazeteciler için yeni bir şey. Size gösterdiğim hikayeleri 10 yıl önce, hatta büyük ihtimalle 5 yıl önce olsaydı araştırabileceğimizi düşünmüyorum. Sanırım bu iki ölümün, Ian Tomlinson ve Jimmy mubenga'nın ölümünün, bugün bile neler olduğunu bilemeyeceğimizi söylemek doğru bir tespit olurdu. Sizin gibi insanlar içinde "Neden olmasın?" Sanırım bu da oldukça basit. Sorunlu olduğunu düşündüğünüz, sizi rahatsız eden, endişelendiren bir tür adaletsizlik ya da size doğru gelmeyen bir şeyle karşılaştığınızda neden ona tanık olup, kaydedip ve paylaşmıyorsunuz? Tanık olma, kaydetme ve paylaşma gazeteciliğin sürecidir ve bunu hepimiz yapabiliriz. Teşekkürler.