Son zamanlarda, Amerikalı bir
süper market zincirinin lider kadrosu
işlerinin daha çok verim almaya
ihtiyacı olduğuna karar verdi.
Bu yüzden dijital dönüşümlerini
heyecanla karşıladılar.
Denetleyici takımımız işe koyuldu
ve algoritmik bir görev paylaştırıcı
ile geri döndü.
Beraber çalışmak yerine,
her işçi gitti, giriş yaptı,
işini aldı, yaptı,
daha fazlası için geri geldi.
Bu streoidler üzerine standartlaştıran
ve iş paylaştıran bilimsel yönetimdi.
Süper verimliydi.
Ama tam anlamıyla değil
çünkü görev paylaştırıcı, bir müşterinin
ne zaman bir kutu
yumurtayı düşüreceğini bilmiyordu,
haşarı birkaç çocuğun
monitörü devireceğini
ya da yerel lisenin bir karar verdiğini
ve yarın okula Hindistan cevizi
getirileceğini tahmin edemiyordu.
(Kahkaha)
Tam olarak neye ihtiyacın olduğunu
tahmin edebildiğinde
verimlilik gerçekten iyi çalışır.
Ama anormal veya beklenmedik
bir şeyler ortaya çıktığında
çocuklar, müşteriler,
hindistan cevizleri gibi
işte o zaman verimlilik bir işe yaramaz.
Bu önemli bir mesele haline geldi,
beklenmedikle başa çıkma kabiliyeti,
çünkü beklenmedik norm haline geliyor.
Bu yüzden, uzmanlar ve tahminciler
400 gün sonrası
ve daha fazlası için tahminde
bulunmaya istekli değiller.
Neden mi?
Çünkü son 20 veya 30 yıl boyunca,
dünyanın çoğu komplike olmaktan
kompleks olmaya evrildi,
bu da şu anlama geliyor,
evet örüntüler var
ama kendilerini sürekli tekrar etmiyorlar.
Bu çok küçük değişimlerin orantısız bir
etki yapabileceği anlamına geliyor.
Ve bu uzman olmanın
hep yeterli olmadığı anlamına gelir
çünkü sistem çok hızlı
değişmeye devam ediyor.
Bu da demek oluyor ki
dünyada bu tür tahminlere uymayan
çok büyük bir miktar var.
Bu yüzden İngiltere Bankası,
bir iflas olacak
ama neden ve ne zaman
olacağını bilmiyoruz diyecek.
İklim değişikliğinin gerçekten
olduğunu biliyoruz
ama orman yangınlarının nerede
patlak vereceğini tahmin edemiyoruz
ve hangi fabrikaların
sele kapılacağını bilmiyoruz.
Bu yüzden şirketler,
bir gecede pipetler, poşetler
ve plastik şişedeki sular
temel ihtiyaçtan reddedilmeye
yönelince gafil avlanırlar
ve toplumdaki bir değişiklik
ünlüleri ve iş sahiplerini
toplumdan dışlayınca şaşırırlar:
aşırı belirsizlik.
Çok fazla tahminle çelişen bir ortamda
verimlilik bize yardımcı olmaz,
aksine adapte olma ve karşılık verme
kabiliyetimizi baltalar ve sarsar.
Eğer verimlilik artık
temel ilkemiz değilse
geleceği nasıl ele almalıyız?
Ne tür bir düşünce
gerçekten bize yardım edecek?
Ne tür yetenekleri savunmak
için emin olmalıyız?
Bence, eskiden zaman yönetimi
hakkında çok düşünürdük,
şimdi ihtimalleri düşünmeye başlamalıyız,
genelde kesin olan
ama özellikle belirsiz kalan
olaylara hazırlanmalıyız.
Bunun bir örneği Salgın için
Hazırlıklı Olma Koalisyonu, CEPI.
Biliyoruz ki gelecekte
daha fazla salgın olacak
ama nerede, ne zaman
veya ne olacağını bilmiyoruz.
Bu yüzden plan yapamıyoruz.
Ama hazırlık yapabiliriz.
Bu yüzden CEPI, hangi
aşıların işe yaracağını
veya hangi hastalıkların çıkacağını
tahmin edemeyeceklerini bilerek
çoklu hastalıklar için
çoklu aşılar geliştiriyor.
Bu aşılardan bazıları hiç kullanılmayacak.
Bu verimsiz.
Ama bu güçlü
çünkü çok fazla seçenek sağlıyor
ve bu da tek bir teknolojik çözüme bağımlı
olmadığımız anlamına geliyor.
Salgına duyarlılık
aynı zamanda büyük oranda
birbirini tanıyan ve birbirine
güvenen insanlara bağlı.
Ama bu ilişkileri geliştirmek zaman alır
ve bir salgın yayıldığında
çok az zaman olur.
Bu yüzden CEPI, bazılarının asla
kullanılmayacağını bilerek
ilişkiler, arkadaşlıklar,
ittifaklar geliştiriyor.
Bu belki yetersiz, zaman kaybı
ama güçlü.
Güçlü düşünmeyi, finansal
hizmetlerde de görebilirsiniz.
Geçmişte bankalar bugün gerekenden
çok daha az sermayeye sahipti
çünkü çok fazla sermaye tutmak,
onunla aşırı verimli olmak,
bankaları çok hassas yapan şeyin
ta kendisiydi.
Daha fazla sermaye elde tutmak
göründüğü üzere verimsiz.
Ama güçlü, çünkü finansal sistemi
sürprizlere karşı koruyor.
İklim değişikliği konuşunda
gerçekten ciddi olan ülkeler,
çoklu çözümler benimsemeleri
gerektiğini biliyorlar,
çoklu yenilenebilir eneji türleri,
sadece biri değil.
En gelişmiş ülkeler
yıllardır çalışıyorlar,
su, yemek ve sağlık sistemlerini
değiştiriyorlar
çünkü biliyorlar ki
düzgün tahminlere ulaşana kadar,
bu bilgi çok geç gelebilir.
Ticaret savaşları için de aynı yaklaşımı
yapabilirsiniz, ve çoğu ülke öyle yapıyor.
Bir büyük ticaret ortağı
benimsemek yerine,
herkesin arkadaşı
olmaya çalışıyorlar
çünkü hangi piyasaların birden
istikrarsız olabileceğini tahmin
edemeyeceklerini biliyorlar.
Bu anlaşmaları yapmak
zaman alıcı ve pahalı
ama güçlü
çünkü bütün ekonomilerini
şoklara karşı dayanıklı hale getiriyor.
Bu özellikle küçük ülkeler tarafından
benimsenen bir strateji,
kontrolde olacak kadar güçlü
olamayacaklarını biliyorlar
o yüzden çok fazla arkadaş
yapmak daha iyi bir seçenek.
Ama eğer hala verimlilik
gizemine bağlanmış
bir organizasyonda sıkışıp kaldıysanız
bunu nasıl değiştirebilirsiniz?
Deneylere bakalım.
Hollanda'da
evde bakım hemşiresi aynı
süpermarket gibi yönetiliyordu:
standart ve önceden yazılmış iş
dakika dakikasına
Pazartesi dokuz dakika,
Çarşamba yedi dakika,
Cuma sekiz dakika.
Hemşireler bundan nefret ediyordu.
Onlardan biri, Jos de Blok,
bir deneme önerdi.
Bütün hastalar farklı olduğundan
ve tam olarak neye ihtiyaçları
olduğunu bilmediğimizden,
neden karar verme işini
hemşirelere bırakmıyoruz?
Kulağa pervasız geliyor.
(Kahkaha)
(Alkış)
Deneyinde Jos,
hastaların iyileşme süresinin
yarı yarıya azaldığını
ve maliyetlerin yüzde 30 düştüğünü buldu.
Jos'a onu deneyiyle ilgili şaşırtanın
ne olduğunu sorduğumda
güldü ve dedi ki
"Bu kadar büyük gelişme kaydetmenin
bu kadar kolay olabileceği hakkında
hiçbir fikrim yoktu
çünkü bu masa başında oturarak
ya da bilgisayar ekranına bakarak
bilebileceğiniz veya tahmin
edebileceğiniz bir şey değil."
Bu hemşirelik şekli Hollanda'ya
ve dünyaya yayıldı.
Ama her yeni ülkede bu öncelikle
deneyler ile başlıyor
çünkü her yer biraz ve
tahmin edilemeyecek derecede farklı.
Tabii ki her deney işe yaramıyor.
Jos itfaiye için
benzer bir yaklaşım denedi
ve işe yaramadığını keşfetti
çünkü hizmet çok merkezi.
Başarısız olan deneyler
verimsiz görünüyor
ama onlar çoğu kez gerçek dünyanın
nasıl işlediğini anlamanın tek yolu.
O da artık öğretmenleri deniyor.
Bunun gibi deneyler yaratıcılık
ve belli ölçüde cesaret gerektirir.
İngiltere'de --
Birleşik Krallık'ta demek üzereydim,
ama İngiltere'de --
(Kahkaha)
(Alkış)
İngiltere'de, önde gelen ragbi takımı
ya da önde gelenlerden biri,
Saracens.
Takımın antrenörü ve başkanı,
yaptıkları tüm fiziksel antrenmanların
ve veri tabanlı koşullandırmanın
jenerik haline geldiğini fark etti;
gerçekten, tüm takımlar
tam olarak aynı şeyi yapıyor.
Riskli bir deney yaptılar.
Tüm takımı maç sezonu boyunca bile
kayak tatillerine
ve Chicago'daki sosyal projelere
bakmaya götürdüler.
Bütün ragbi oyuncularını
kayak pistine koymak,
pahalı,
zaman alıcı
ve biraz riskli olabilirdi, değil mi?
(Kahkaha)
Ama oyuncuların yenilenmiş sadakat
ve dayanışma tahvilleriyle
geri döndüklerini gördüler.
Artık sahada inanılmaz
baskı altında olduklarında
direktörün "dik durmak " diye
adlandırdığı şeyi gösteriyorlar --
birbirlerine korkusuz
ve değişmeyen özverileri.
Rakipleri bunun şaşkınlığı içindeler
ama bunu denemek için
verimliliğe fazla bağlılar.
Londra teknoloji şirketi Verve'de
CEO hareket eden her şeyi ölçtü
ama şirketin verimliliğinde
değişiklik yapacak bir şey bulamadı.
Bu yüzden, "Aşk Haftası" diye
adlandırdığı bir deney tasarladı:
Her çalışanın tüm hafta boyunca
bir meslektaşının yaptığı
gerçekten faydalı
ve yaratıcı şeyleri söylemesi
ve onu tebrik etmesi gerektiği bir deney.
Bu çok fazla zaman ve emek harcıyor;
bir sürü insan ona
dikkat dağıtıcı diyebilir.
Ama bu gerçekten işe enerji veriyor
ve tüm şirketi daha verimli yapıyor.
Hazırlıklı olmak, koalisyon kurmak,
hayal gücü, deneyler,
cesaret --
öngörülemeyen bir çağda,
bunlar esnekliğin ve gücün
muazzam kaynakları.
Yeterli değiller
ama bize adaptasyon,
çeşitlilik ve buluş için
sınırsız kapasite sağlıyorlar.
Gelecek hakkında
daha az bilgiye sahip oldukça
insanlığın, dağınıklığın
ve öngörülemeyen becerilerin
bu muazzam kaynaklarına
daha çok ihtiyacımız olacak.
Ama bizim büyüyen
teknoloji bağımlılığımızda,
bu becerileri köreltiyoruz.
Teknolojiyi, bizi bir karara
ya da bir tercihe dürtmek için,
birinin nasıl hissettiğini
yorumlamak için
veya konuşmamızda bize
rehberlik etmesi için kullandıkça
kendi yapabileceğimiz bir şeyi
bir makineye yaptırıyoruz
ve bu da pahalı bir pazarlık.
Makinelerin bizim için düşünmesine
daha fazla izin verdikçe,
kendimiz için daha az düşünebiliriz.
Fazlası --
(Alkış)
Doktorlar dijital tıbbi kayıtlara bakmakla
daha fazla zaman harcadıkça
hastalarına bakmakla
daha az zaman harcıyorlar.
Ebeveynlik uygulamalarını
daha fazla kullandıkça
çocuklarımızı daha az tanıyoruz.
Sevmeyi öngördüğümüz ve planladığımız
insanlarla zaman harcadıkça
bizden farklı olanlarla
daha az bağlantı kurabiliriz.
Şefkate olan ihtiyacımız azaldıkça
daha az şefkat görürüz.
Bütün bu teknolojilerin yapmaya çalıştığı
öngörülebilir gerçekliğin
standartlaştırılmış modelini
son derece şaşırtıcı dünyaya zorla sokmak.
Geriye ne kalıyor?
Ölçülemeyen herhangi bir şey --
yani kısacası her şey.
(Alkış)
Teknolojiye olan ve gittikçe
artan bağımlılığımız,
bizi daha az yetenekli,
gerçek dünyanın
derin ve artan karmaşıklığına karşı
daha zayıf olmaya itiyor.
Karşılaşacağımızı bildiğimiz
stres ve kargaşanın uç noktaları
hakkında düşünüyordum,
gidip iş yerleri varoluşsal krize girmiş,
yok olmanın eşiğine gelmiş
baş yöneticiler ile konuştum.
Bunlar dürüst, kaldırması zor sohbetlerdi.
Bir çoğunun hatırlayınca gözleri yaşardı.
Ben de onlara şunu sordum:
"Bunların üstesinden
gelmenizi ne sağladı?"
Hepsi tam olarak aynı cevabı verdi.
"Benim devam etmemi sağlayan
veri veya teknoloji değil,
arkadaşlarım ve meslektaşlarım."
Birisi ekledi,
"İş ekonomisinin tam tersiydi."
Sonra gittim ve bir grup genç
ve yükselen yöneticiyle konuştum
ve onlara işte arkadaşlarının
kim olduğunu sordum.
Sadece boş boş baktılar.
"Vakit yok."
"Çok meşguller"
"Yeterli değil."
Merak ettim, fırtına gelip çattığında
onlara hayal gücünü, cesareti
ve dayanma gücünü kim verecek?
Size geleceği bildiğini
söylemeye çalışan biri
sadece ona sahip olmaya çalışıyordur,
belirgin kaderin sahtesi.
Daha zor ve derin gerçek şudur ki
gelecek henüz keşfedilmemiştir
ve oraya ulaşana kadar da
haritasını çıkaramayız.
Ama sorun değil,
çünkü eğer kullanabilirsek
hayal gücümüz çok geniş.
Eğer uygularsak çok derin yaratıcılık
ve keşfetme yeteneklerimiz var.
Daha önce hiç görmediğimiz bir şeyleri
icat edecek kadar cesuruz.
Bu yetenekleri kaybediyoruz
ve akıntıya kapılmış gidiyoruz.
Ama yeteneklerinizi
güçlendirin ve geliştirin,
istediğimiz geleceği inşa edebiliriz.
Teşekkür ederim.
(Alkış)