Ben, ailemdeki erkeklerin
hiç ağlamadığı bir kültürden geliyorum.
Hiçbir seviyedeki duygusallığı
ifade edememek
benim sorgulamaya başladığım bir şeydi.
Bu durumun hiçbir zayıflığa
veya savunmasızlığa müsamahası yoktur.
Bu konuda sanat bana yol gösterdi.
Bu savunmasızlıklarımı deneyimleyip
onları adeta giyebildiğim
ve yakın çevremle
paylaşabildiğim bir yoldu bu.
(Shaun Leonardo: Hareket Özgürlüğü)
(Spiker) Oyun kurucu sürünerek ilerliyor
ve geriye koşan
Shaun Leonardo'ya pas veriyor.
(Leonardo) On yıldan uzun bir süre
Amerikan futbolu oynadım.
(Spiker) Leonardo, ikinci hat
savunma oyuncusu.
Leonardo: Bütün işim,
sanatçı ve atlet
deneyimlerimden besleniyor.
O anı dün gibi hatırlıyorum,
çok sevdiğim ve güzel hatıralar
biriktirdiğim hocam,
beni çok kızdırmak için şöyle demişti:
"Rikers Hapishanesi’nden yeni salıverilmiş
gibi oynamanı istiyorum."
21 yaşında genç bir atlet olarak
bu davranışa sağlıklı
biçimde katlanabilecek
yetkinliğe sahip değildim.
Peki, sonra ne oldu?
Hocamın yöntemi işe yaradı.
İçimdeki öfkeyi açığa çıkardım,
tıpkı hocamın istediği gibi.
(Spiker) Leonardo, diğer oyuncuyu
itekleyip topu alıyor.
Shaun Leonardo'dan
maçı kurtaran bir hamle geldi,
çok iyi iş çıkardı.
Leonardo: Şu an 40 yaşındayım
ve hâlâ o anı düşünüyorum.
Farklı yönlerinizle,
yani, ten renginizle,
dışarıdan algılanan kimliğinizle
anıldığınız zaman
çok görünür bir hedef haline geliyorsunuz.
İşte bu çok görünürlüğün içinde
aslında görünmez oluyorsunuz
çünkü insanlar sizi görmezden geliyor.
-Hazır mısınız?
-Evet!
Üniversiteden sonra,
yani Amerikan futbolu kariyerimin
hemen ardından
Meksika güreşi maskesi takıp ortaya çıktım
ve görünmez bir rakiple güreştim.
(Zil çalıyor)
(Tezahürat)
Her maçta seyircinin
Shaun Leonardo ile
baş başa kalması önemliydi.
Leonardo, karakterin rolünden çıkmıştı
ve kendini görmek için
bu mücadeleyi sürdürme ihtiyacı hisseden
Leonardo ile seyirci baş başaydı.
Düşünebiliyor musunuz?
Karşımda kimse yoktu.
Ufacık bir yumruk bile alsanız
yumruğu böyle karşılayabilirdiniz
ya da seyircilerden biriyseniz
gerçekte açık seçik olan şey neydi?
Şöyle yapabilirdim:
(Yumruk vurma sesi)
Yani durumu öyle abartabilirdim ki
yumruk atacağımı öngörebilirdiniz
ve yumruk attığımı da görürdünüz.
Bir tür şiddet piyesi sunuyordum.
Aşırı maskülenlik ile
saldırganlık kimliği
genellikle siyahi
insanlarla özdeşleştirilir.
Bu zihniyeti bilen biz
kahverengi tenli ve siyahi insanlar
dünyanın içinden geçip
beyaz insanların tasarılarında
ayna görevi görüyoruz.
(Tezahürat)
Bir!
İki!
Üç!
(Tezahürat)
Bu imgeyi keşfedip öğrenip
onu bozmanın yollarını aramak
ve bunları kendinizi derinden fark edip
sergilemek için yapmak
belli stereotipler ile
tasarılarda yer almaz.
Bu benim adeta fermanımdı.
Bu, dünyaya önermek için
tam aradığım fikirdi.
Bedeninde neler olup bittiğini
anlatabilecek kimse var mı?
Beni çok rahatsız etti,
bedenim yangın yerine dönmüş gibiydi.
Çok daha fazla insanı
bu keşfime dahil etmek istedim,
böylece bu sadece
benim hikâyem olmayacaktı.
İşte bu fiziksel somutlaştırma
stratejisi sayesinde
başka insanları da
bu deneyime dahil edebildim.
Bedenlerini serbest bırakıp hissetmelerini
ve piyesin gerektirdiklerini
söylemelerini istedim
(Alkış)
Katılımcılar!
Hazır!
Başla!
(Davul çalıyor)
Sol, evet. Sağ, hayır.
Kendinizi Amerikalı hissediyor musunuz?
Çatışma ve yüzleşme
deneyimlerimizin derinine inerek
başka bir kişinin bedenindeki
gerçeği hissedebilir miyiz?
Böylece başka bir insanın
zihnini okuma algımızı
sorgulayabilir miyiz?
Ben bu sorulara yanıtlar bulmak istedim.
(Bando Cenaze Marşı çalıyor)
Size ne söylememi bekliyorsunuz?
Onun adı Travyon Martin idi
ve o silahsızdı.
Haberlerde Travyon Martin'in
resmini gördüğümde
o ana kadarki korku deneyimim
ve dünyada algılanma biçimim
su yüzüne çıktı.
Bunlar çok derinlere gömdüğüm şeylerdi.
Queens semtinde büyüyen
kahverengi tenli bir çocuk olarak
ardımda bıraktığım bütün
genç kardeşlerimi de düşünmeye başladım.
Sonra kendime sordum: "Neden ben?"
"Bu işten sağ çıkabilen neden ben oldum?"
İyi bir okula gittim,
sonra Güzel Sanatlar alanında
yüksek lisans yaptım
ve tutkumu hayata geçirdim.
Bana benzeyen daha çok insanın
bu dünyada var olmasını istemeyi
ve dünyadan özgürlük hissiyle
geçip gidebilmeyi anlamak
uzun zamanımı aldı.
Peki, şimdi sadece yürüyeceğiz.
Kendiniz gibi yürüyün.
Olabildiğince çok yer kaplayın.
Kendiniz gibi yürüyün.
(Shaun, Recess adlı kâr amacı
gütmeyen sanat kuruluşuyla birlikte
2017’de Assembly şirketini kurdu.)
(Assembly, adli geçmişi olanlar için
sanatla oyalanma programı.
Hafif suçlar işleyen ve yasak olduğu halde
silah bulundurmaktan yargılanan gençler
bu uygulamaya seçenekli yaptırım
vasıtasıyla katılıyorlar.
Görsel hikâye anlatıcılığı müfredatı
olarak belirttiğim şeyi deneyimledik.
Bizim yaptığımız, bu hikâyenin
ya da anının bir sahnesini şekillendirmek.
Yani anlatıcı kendi hikâyesine
çok farklı bir gözle bakabiliyor.
Anlatıcılar; bir kişinin hikâyesine
daha çok anlam yüklemeye başlarlar
ve bunu peşin hükümlü
bir suçlulukla yapmazlar.
Eğer o koşarsa hepimiz koşmak zorundayız.
Büyük felsefi krizlerle
uğraşmak zorunda kaldım.
Bunlardan biri de bir sanat programını
sahneye koymaktı
ve bu programın esas değeri
ve amacı özgür olmasıydı.
Hal böyleyken
ceza adaleti ile ilgili
bazı şeyler hayata geçiriyoruz.
("Mirror/Echo/Tilt," 2019, Melanie Crean
ve Sable Elyse Smith katkılarıyla)
Vardığım tek yer
katılımcılarda hissettiğim
kişisel değişiklikler.
Bu genç insanlar,
birlikte büyüdüğüm insanlar
ve bütün bunlar işime sarılmamı sağlıyor.
Daima aynı konuya geri dönüyorum.
Sanat bu dünyada gücünü hissettiğim
ve tam da aradığım şey
çünkü sanat esnek.
Sanat tanımlanamaz.
Kendi bedeninizde tamamen var olarak
tutuklanma, hapsedilme gibi deneyimlere
sığınarak kendinizi tanımlamamak
hayatınıza az da olsa neşeyle
devam etmenizi sağlıyor.
Ta-Nehisi Coates bu durumu
"harika mücadele" olarak açıklıyor.
Bu, tamamen kendinizle baş başa olabilmek
ve yaşamayı denemek.
Yaşam sizden asla alınamaz.
Kendi fırsatlarımızı yeniden
hayal etmeye başlamak için
işte bu anlattıklarımın
peşinde olmamız gerek.