Çeviri&Senkronizasyon:
Umutcan ÖNER
@redlinetheturk
Telif haklarý, sansür, devlet
gözetimi, özgür yazýlým
ve benzeri konular için:
korsanparti.org , @korsanparti
Adil olmayan yasalar mevcuttur;
Onlara itaat etmekle mi yetinelim,
Deđiţtirmek için mücadele edip,
deđiţene dek itaat mi edelim,
yoksa bir an evvel ihlal mi edelim?
Sosyal bir haber ve eđlence sitesi Reddit'in kurucularýndan
biri ölü bulundu.
Kendini öyle görmüyor da olsa,
kesinlikle bir dahi idi.
Ýţ kurmak ve para kazanmak onu hiç heyecanlandýrmazdý.
Aaron Swartz'ýn dođduđu kasaba
Highland Park'a derin bir yas hakim.
Ýnternet'in en parlak ýţýklarýndan
birine sevenleri son bir veda etmekte.
...ve bilgisayar aktivistleri matem tutmakta...
...tanýyanlarýn ifadesiyle "Ţaţýrtýcý bir deha"...
O'nu devlet öldürdü. MIT ise temel prensiplerinin
tamamýna ihanet etti.
...Ýbret olsun diye O'nu cezalandýrdýlar...
Devletlerin doymak bilmeyen bir
kontrol iţtahý vardýr.
35 yýl hapis ve bir milyon dolarlýk
bir ceza ile karţý karţýyaydý.
Savcýlýđýn tutumu hevesli hatta
görevi suistimal etmekte.
Konuyu inceleyip bir
sonuca varabildiniz mi?
Büyürken farkettim ki, etrafýmýzda
vuku bulan ţeylerin dođal
olduđunun, insanlarýn dođaldýr, hep
bu ţekilde olacaktýr yaklaţýmýnýn
yanlýţ olduđunu, dođal falan olmadýđýný,
bazý ţeylerin deđiţebileceđini;
daha önemlisi bazý yanlýţ ţeylerin
deđiţmesi gerekliliđiydi.
Bu farkýndalýđýn geri dönüţü yoktu.
Hikaye anlatma saatine hoţgeldiniz.
Kitabýn adý "Paddington at the Fair"
[Babasý] Aaron, Higland Park'ta
dođdu ve burada büyüdü.
Her biri sýradýţý zeki
üç kardeţten biriydi.
Hiç birimiz o uslu çocuklardan deđildik. Sürekli
koţuţturan yaramaz üç ođlan çocuđu.
Ama farkediyorum ki, Aaron, öđrenmeyi
çok genç yaţta öđrenmiţti.
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10.
-Tak tak. -Kim o? -Aaron.
-Hangi Aaron? -Aaron Komikadam
Ne istediđini hep bilirdi. Ýstediđini hep yapmalýydý. Ýstediđini
hep yapardý.
Meraký, sýnýrsýzdý. ...Burada
da gezegenleri gösteren
küçük bir resim var. Her bir
gezegenin sembolleri var...
Bir keresinde Susan'a ţehir merkezindeki parkta
ücretsiz aile ţenliđinin ne olduđunu sordu.
O sýrada üç yaţýndaydý.
Susan neyden bahsettiđini
anlamayýnca "Bak iţte buzdolabýnýn
üzerinde yazýyor" dedi.
Susan, O'nun okuyabildiđini farkedince dumur olmuţtu.
...Kitabýn adý "My Family Seder"...
Chicago Üniversitesi'nin kütüphaneside olduđumuz günü anýmsýyorum.
Raftan 1900'lü yýllardan
kalma bir kitap çýkarttým
ve dedim ki, burasý ilahi
derecede sýradýţý bir yer.
Hepimiz meraklý çocuklardýk, ama Aaron hem öđrenmeyi
hem de öđretmeyi çok seviyordu.
...Ţimdi de alfabeyi tersten okumayý öđreneceđiz...
Ýlk matematik dersini gördüđü gün evdeki halini
anýmsýyorum.
Noah, dur sana matematik öđreteyim diyordu.
Bense matematik ne diyordum. Hep öyle biriydi.
...ţimdi de klik tuţuna basalým. Ýţte oldu.
Ýki, üç yaţýndayken Bob O'nu
bilgisayarla tanýţtýrdý.
O noktadan sonra kendi
baţýný alýp götürdü.
Hepimizde bilgisayar vardý, ama Aaron gerçekten
kendini adadý. Ýnternet'e adadý.
-Bilgisayar baţýnda mýsýn? -Yoo... Anne neden
hiçbirţey çalýţmýyor?
Programlamaya çok erken bir yaţta baţladý.
Benimle birlikte yazdýđý ilk program BASIC dilindeydi.
Star Wars ile ilgili bir bilmece oyunuydu.
Bodrumda bilgisayarýn baţýna geçerdik.
Saatlerce bu oyunu programlardýk.
Benim sorunum yapacak daha fazla
bir ţey olmadýđýný düţünmemdi.
Oysa o her zaman programlamayla daha
fazla ţey yapýlabileceđine inanýyordu.
Aaron, programlamayý büyü gibi görürdü.
Bu yolla normal
insanlarýn baţaramayacađý ţeyleri
yapabileceđini düţünürdü.
Aaron, karton ve Macintosh ile bir ATM yapmýţtý.
Bir keresinde cadýlar bayramýna ne giyeceđimi bilememiţtim.
O aralar en sevdiđi bilgisayar iMac kýlýđýna girmemin
çok havalý olacađýný düţümüţtü.
Kendisi cadýlar bayramý kýyafeti
giymekten tiksinirdi, ama
diđer insanlarý sevdiđi ţeyleri
giymeye ikna etmeye bayýlýrdý.
The Info adýnda bir web sitesi yapmýţtý.
Ýnsanlar içerisine bilgi ekleyebileceklerdi.
Mesela birileri altýn üzerine
kapsamlý bilgi sahibi
olabilirdi, neden gelip bu
bilgiyi paylaţmasýndý ki?
Sonra baţka insanlar gelip
bu bilgiyi okuyup, gerekli
düzenlemeleri yapabilirdi.
Wikipedia'dan çok da farklý deđil.
Ve bu olay, Wikipedia
baţlamadan önce olmuţtu.
Ve 12 yaţýndaki bir çocuk
tarafýndan odasýnda üretilmiţti.
Küçük bir sunucuda, çok eski
teknoloji üzerinde çalýţýyordu.
Öđretmenlerden birisi ţu tepkiyi
verdi; "Çok kötü bir fikir.
Herhangi birinin ansiklopedi
yazmasýna izin veremezsin.
Bilim adamlarýnýn var olmasýnýn tek
sebebi bize bu kitaplarý yazmalarý.
Nasýl bu kadar kötü bir
fikir üretebilirsin?"
Ben ve kardeţim, "Hee, Wikipedia hoţ ama
bizim evde beţ yýldýr var." derdik.
Aaron'ýn sitesi TheInfo.org,
Cambridge asýllý ArsDigita'nýn
düzenlediđi okul müsabakasýnda
birinci gelmiţti.
Ödülü almak için hep beraber
Cambridge'e gitmiţtik.
Aaron'ýn ne yaptýđýna dair
hiç bir fikrimiz yoktu.
Ödülün çok mühim olduđu ortadaydý.
Aaron, bir süre sonra online programlama
topluluklarýyla içli dýţlý olmaya baţlamýţtý
...sonra da, web için çok önemli
yeni bir aracýn üretim sürecinde.
Sonra yanýma gelip ţunu
söyledi, "Ben, acayip süper
bir ţey üzerinde
çalýţýyorum, duyman lazým."
"Neymiţ?" diye sordum.
"RSS denilen bir ţey" dedi.
RSS'in ne olduđunu açýklamaya baţladý.
"Bunun nesi
kullanýţlý, kullanan bir
site var mý ki?" dedim.
"Niye bunu kullanmak isteyeyim ki?"
RSS üzerinde çalýţan
kiţilerin yazýţtýđý bir mail
listesi vardý, hatta genel
olarak XML üzerine.
Aaron Swartz isminde bir
üye de vardý, diţli fakat
oldukça zeki biri. Bir çok
iyi fikri vardý fakat,
Yüz yüze görüţmelerimize gelmezdi. Bu görüţmelere
ne zaman geleceđini sorduđumuzda
"Annemin izin vereceđini sanmýyorum, 14'üme
yeni girdim." dedi. Ýlk tepkimiz
bir yýldýr çalýţtýđýmýz bu kiţi, bu iţ arkadaţý
13 yaţýndaymýţ ve henüz 14'üne girmiţ
ve ikinci tepkimiz ise "O'nunla tanýţmamýz lazým.
Ne kadar sýradýţý bir durum." oldu.
RSS'in taslađýný hazýrlayan komitedeydi.
Yaptýđý ţey, modern bir hypertext sürümünün
tesisatýný döţemeye yardýmcý olmaktý.
Ve O'nun üzerinde çalýţtýđý
parça, diđer web
sayfalarýnda olan bitenin
özetini çýkaran aletti.
Bunu daha çok bloglarda
kullanýrsýnýz. Okumak
istediđiniz 10,20 kiţinin
RSS feedlerini alýr,
ve o esnada neler döndüđünün özetini
tek bir liste halinde görürsünüz.
Aaron çok gençti, fakat
teknolojiyi anlýyordu ve mükemmel
olmadýđýný görüp daha iyi hale
getirecek yollar arýyordu.
Annesi Chicago'da uçađa bindirirdi, biz de onu San Fransisco'da alýrdýk
Tartýţabileceđi ilginç
insanlarla tanýţtýrýrdýk. Bu
esnada korkunç beslenme
alýţkanlýklarýný gözlemlerdik.
Haţlanmýţ pirinç gibi sadece
beyaz ţeyler tüketirdi. Kýzarmýţ
pirinç yemezdi zira yeterince beyaz
deđildi, beyaz ekmek vesaire.
Tartýţmalarda bu küçük çocuđun ađzýndan çýkan
argümanlarýn kalitesine hayret ederdik.
Ýskorbütten ölmezse bu çocuk bir
yerlere gelecek diye düţünürdük.
-Aaron sýra sende. -Bana
kalýrsa aradaki fark, artýk
internetten, telefondan köpek
mamasý satan ţirketler
kuramazsýn. Ancak hala bir çok
yenilik oluyor. Yenilikleri
görmüyorsanýz belki de kafanýz
kuma gömülü kalmýţtýr.
Alfa nerd kiţiliđine bürünüp "Senden daha
zekiyim. Bu yüzden senden daha iyiyim.
Bu yüzden de sana ne yapman gerektiđini
söyleyebilirim" kafasýna girerdi.
Çok bilmiţ velet tarafýnýn
bir uzantýsýydý.
"...bir çok bilgisayarý bir araya
getirip farklý problemler üzerinde
uđraţabiliyorsunuz. Mesela uzaylýlarý aramak
ya da kanserin tedavisini bulmak gibi."
[WWW'nin mucidi] IRC üzerinde tanýţmýţtýk.
Sadece yazan tiplerden deđildi,
sorularýyla insanlarý heyecanlandýran,
birbirine bađlayan biriydi. Özgür
Kültür Hareketi onun enerjisinden
bir hayli faydalandý. Bence Aaron,
dünyayý çalýţýr bir hale getirmeye
çalýţýyordu, onu tamir etmek istiyordu.
Oldukça güçlü bir kiţiliđi vardý. Zaman
zaman baţkalarýnýn tekerine çomak sokardý.
Yani dünyayla karţýlýklý olarak
iyi geçinememe sýkýntýsý vardý.
Aaron liseye girdikten sonra
bir hayli sýkýlmýţtý.
Verilen dersleri, öđretmenleri
pek sevememiţti. O
zaten bilgiye nasýl ulaţacađýný
biliyordu."Geometri
öđrenmek için okula gitmeme
gerek yok ki, geometri
kitabýný okusam kafi. Amerikan
tarihini onlarýn bakýţ
açýsýyla öđrenmek istemiyorum,
bak burada üç farklý
tarih cildi var, onlarý
okurum daha iyi. Onlarla
ilgilenmiyorum, ben Web ile
ilgileniyorum" kafasýndaydý.
"Okuldan bayađý bunalmýţtým.
Öđretmenler ne anlattýklarýný
bilmiyordu. Otoriter ve
kontrolcü bir tavýrlarý
vardý. Ödevler öylesine veriliyordu.
Zaman geçsin
diye iţ yapýlýyordu. Ben
de eđitimin tarihiyle
ilgili kitaplar okumaya
baţladým; ţimdiki sistem
nasýl geliţtirilmiţti,
alternatifleri neydi, ayný
bilgileri geviţ getirmektense
nasýl gerçekten
öđrenebilirlerdi. Bu da
beni sorgulamalara itti."
..."Bulunduđum okulu sorgulayýnca, onu inţa
eden toplumu da sorgulamaya baţladým. Böyle
bir eđitimle girilen ţirketleri sorguladým.
Tüm bu yapýyý kuran devleti sorguladým."
En tutkulu olduđu konulardan biri de telif haklarýydý,
özellikle ilk baţlarda.
Telif haklarý, yayýmcýlýk ve okuyucular
için hep bir yük olmuţtur. Gerçi, aţýrý
bir yük deđildir. Ýnsanlarýn cebine
para girmesi için makul bir oluţumdu.
Aaron'ýn neslinin maruz kaldýđý sýkýntý ise
bu antik telif sistemi ve inţa ettiđimiz
bu muhteţem ţey, Ýnternet'in çarpýţmasýydý.
Bu çarpýţmadan bize kalan da kaos oldu.
Sonrasýnda Harvard'da hukuk
profesörü olan Lawrence
Lessig ile tanýţtý. Kendisi
o sýralar anayasa mahkemesinde
telif haklarýna karţý mücadele
etmekteydi. Genç Aaron
bu duruţmayý dinlemek üzere
Washington'a uçmuţtu.
"Ben Aaron Swartz. Buraya
Eldred* argümanýna tanýk olmaya
geldim." "Neden ta Chicago'dan
argüman dinlemeye buraya
geldin?" "Bu zor bir soru. Çünkü..
bilmem... anayasa mahkemesini
ve bu kadar meţhur bir davayý
canlý izlemek istedim."
Lessig, ayný zamanda telif
haklarýnýn internete yansýmasýnda
yeni bir yol da açmaktaydý.
Ýsmi Creative Commons idi.
Creative Commons'ýn ardýnda çok basit bir fikir
var. Yaratýcýlara, eserlerine imza atarken
kendilerinin de sahip
olduđu özgürlük fikirlerine
özen gösterebilecekleri
bir yöntem vermek.
Yani telif hakký, "bütün
haklarý saklýdýr" derken,
CC "bazý haklarý saklýdýr" ţiarýdýr.
"Eserimle
ţunlarý ţunlarý yapabilirsin,
ama bazýlarýný
yaparken izin almalýsýn"
demenin basit bir yoludur.
Aaron'ýn rolü de bilgisayar kýsmýydý,
lisanslarý nasýl makinelerin
üzerinde iţlem yapabileceđi
basitliđe indirgeyebilirdik.
Ýnsanlar "Neden spesifikasyonlarý
15 yaţýnda bir
çocuđa yazdýrýyorsunuz,
bu büyük bir hata" gibi
tepkiler verdi. O ise yapýlacak en büyük hatanýn
o çocuđa aldýrmamak olacađý kanaatindeydi.
Gövdesinin kürsüden görünebileceđi uzunlukta
bile deđildi. Ţu hareketli kürsülerden
de olmadýđý için ekraný açtýđýnda yüzünün
görünmediđi gülünç bir hale gelmiţti.
"Web sitemize girdiđinizde Lisans
Seç'e týklýyorsunuz. Size seçenekler
sunuyor, ne anlama geldiklerini açýklýyor.
Üç basit soru soruyor;
Atýf gerekliliđi istiyor musun?
Ticari kullanýma izin veriyor musun?
Eserinin üzerinde deđiţiklik
yapýlmasýna izin veriyor musun?
Yetiţkinlerin, O'na da yetiţkin gibi davrandýđýný
gördüđümde ţoke olmuţtum. Aaron, bir
salon dolusu seyircinin karţýsýna geçip Creative
Commons için oluţturduđu bir platformdan
bahsetmeye baţlamýţtý. Ve hepsi ađzýnýn
içine bakýyordu. Arkada oturup küçük bir
çocuđu neden dinlediklerini sorguluyordum.
Sanýrým ne olup bittiđini anlamamýţtým.
Eleţtirmenler, sanatçýlarýn para
kazanmasý adýna pek faydasý
olmadýđýný söyleseler de, Creative
Commons bir hayli baţarýlý
oldu. Sadece Flickr'da bile
200 milyonun üzerinde insan,
eserlerinde Creative Commons
lisanlarýndan birini kullanmakta.
Teknik yetilerini kullanarak
katký yapmýţ olsa da,
bu onun için sadece teknik
bir mesele deđildi.
Aaron, kiţisel blogunda açýk bir
ţekilde sýk sýk dile getirirdi.
"Bir çok ţey üzerine derin
düţünürüm, ve diđerlerinin
de bunu yapmasýný isterim." .
.."Fikirler için çalýţýr,
insanlardan öđrenirim. Ýnsanlarý dýţlamam.
Mükemmelliyetçiyim,
fakat bunun yayýmlamanýn önüne
geçmesine müsade etmem.
Eđitim ve eđlence haricinde
benim üzerimde etkisi olmayacak
ţeylerle vakit kaybetmem.
Herkesle arkadaţ olmaya
çalýţýrým, fakat beni ciddiye
almadýđýnýzda öfkelenirim.
Kin tutmam çünkü yapýcý olmaz.
Fakat tecrübelerimden öđrenirim.
Dünyayý daha iyi bir yer
haline getirmek istiyorum."
2004 yýlýnda Swartz Highland Park'tan ayrýlýr ve Stanford Üniversitesi'ne girer.
Ülseratif Kolit hastalýđýndan muzdaripti.
Ýlaçlarýný düzgün almamasýndan endiţe ediyorduk.
Hastaneye kaldýrýlýrdý ve her gün hap kokteyli
içmesi gerekirdi. O haplardan biri steroid
idi, bu da büyümesini durdurdu. Bu yüzden
kendini diđerlerinden farklý hissediyordu.
Aaron, Stanford'a bilim insaný olmak
üzere girdi ve karţýsýnda çok
baţarýlý lise öđrencileri için
çocuk bakýcýlýđý yapýlan bir
program buldu. Bu kiţiler dört yýl
sonra endüstriye önderlik edecek
kimselerdi, %1'lik kýsým yani. Ve
bana kalýrsa bu onu delirtmiţti.
2005 yýlýnda, sadece bir yýl sonra,
Aaron'a bir iţ teklifi geldi. Paul
Graham öncülüđündeki Y Combinator
isminde bir giriţim ţirketiydi.
Bir web sitesi fikrim var demiţti, ve
Paul Graham O'nu "Tabi neden olmasýn"
diyecek kadar sevmiţti. Okulu sallayýp
yeni bir apartman dairesine taţýndý.
Burasý, Aaron'ýn dairesiydi. Babamýn
evi ayarlamanýn ne kadar zor
olduđundan bahsettiđini anýmsýyorum,
zira kredisi yoktu ve üniversite terkti.
Aaron ţu an salon olan yerde kalýyordu.
Duvardaki posterlerden bazýlarý
ondan kalma, kütüphane de öyle. Baţka
kitaplar da var, çođu Aaron'ýn.
Aaron'ýn Y-Combinator sitesinin
ismi infogami idi. Ýnternet sitesi
yapmak için kullanýlacak bir araç.
Fakat site kullanýcý bulmakta
güçlük çekiyordu. Nihayetinde
Aaron, sitesini, yardýma ihtiyaç
duyan bir baţka Y-Combinator
projesi ile birleţtirdi.
reddit ismindeki projeye Steve Huffman ve
Alexis Ohanian öncülük etmekteydi.
"...Her ţeye sýfýrdan baţlamýţtýk.
Kullanýcýsý, parasý
ya da kodu yoktu. Gün be
gün büyüyerek çok popüler
bir site haline geldi. Yavaţlama
eđilimi göstermiyordu.
Baţta bin kullanýcýmýz
vardý, sonra onbin oldu.
20 bin derken aldý baţýný gitti.
reddit devasa bir hal aldý, internette geek bir köţe oldu.
Bol miktarda mizah ve sanat vardý.
Kullanýcýlar siteye üţüţmeye baţlamýţtý,
ve bir çođu sabah bilgisayarýný açtýđýnda
haberleri okuduđu ilk yer yapmýţtý.
Bazý noktalarda reddit kaosun
sýnýrýnda diyebiliriz.
Bir yanda insanlarýn
siyaset, teknoloji ve
haberleri tartýţtýđý bir
mecrayken diđer yanda iţ
yerine uygun olmayan,
saldýrgan materyallere de sahip.
Troller'e ev sahipliđi yapan bazý
subreddit'ler de var. Bu yüzden bazý
tartýţmalara da meydan veren bir yer
diyebiliriz. Kaosun kýyýsýnda duruyor.
reddit, bir süre sonra
kurumsal dergi devi Conde
Nast'ýn gözüne takýlýr.
Siteyi satýn almak isterler.
Miktarýn ne kadar olduđunu soruyorsanýz,
babamýn "Bu kadar çok parayý nerede
tutmalýyým?" gibi sorulara maruz
kalacađý kadar diyelim. -Çok para yani?
-Bi'hayli çok.
Büyük ihtimalle, bir milyon dolardan fazla.
Ama tam olarak bilmiyorum.
O esnada kaç yaţýnda?
-19,20
Bu dairedeydi. Bundan
önceki koltuklarda oturup,
reddit ile uđraţýyorlardý.
reddit'i sattýklarýnda
devasa bir parti verdiler,
ertesi gün California'ya
uçtular ve anahtarlarý
da bana býraktýlar.
Ţimdi düţününce biraz komik.
Çünkü ţirketini satmýţtý
ve aramýzdaki en zenginin o
olduđunu varsayýyorduk. Ama
O ayakkabý kutusu boyutlarýnda
bir odayý tercih etti
ve bu kadarý yeterli dedi.
Bir gardoptan halliceydi.
Pahalý ývýr zývýra para harcamasý imkansýzdý.
"Apartman dairesinde yaţamayý seviyorum,
ţatafatlý bir malikaneye niye para harcayayýmki"
demiţti, "Kot, T-shirt
giymeyi seviyorum bu yüzden
yeni kýyafetlere de para
harcamaya gerek yok."
Swartz için önemli olan ţey, internet trafiđinin akýţýydý. Dikkatimizi yöneten ţey neydi?
Yayýnlamanýn eski yöntemlerinde hava
dalgalarýndaki limitle sýnýrlýydýnýz. Anten ile
en fazla 10 T.V kanalýna yayýn verebilirdiniz.
Kablolu ile dahi 500 kadar yeriniz
olurdu. Oysa internette herkesin kendine ait
bir kanalý vardýr, isteyen herkes kendine
blog, Myspace sayfasý açabilir. Herkesin
kendini ifade edebileceđi bir yer olur.
Bu yüzden artýk problem
kimin hava dalgalarýna
eriţimi olduđu deđildir;
problem insanlarý bulma
yöntemlerine kimin hükmettiđidir.
Gücün, Google
gibi sitelerin tekeline
geçtiđini görürsünüz.
Ýnternet üzerinde nereye gitmek
istediđinizi söyleyen bekçilerdir bunlar.
Haberleri ve bilgiyi nereden
temin edebileceđinizi
gösterirler. Yani artýk belli bir
zümrenin konuţma ayrýcalýđý yoktur,
herkes bu ayrýcalýđa sahiptir.
Sorun, kimin sesinin duyulduđudur.
Böylece Conde Nast'te çalýţmak
üzre San Fransisco'ya geldi.
Ofise girdiđinde, içine bir
sürü bok püsürün yüklendiđi bir
bilgisayar verirler. Üzerine baţka
bir ţey yükleyemezsin derler,
ki geliţtiriciler için rezaletin
bayrak tutaný bir durumdur.
Ýlk günden itibaren bu ţeylerden dert yanmaya baţladý.
Gri duvarlar, gri masalar, gri ses.
Geldiđim ilk günden itibaren
katlanmasý güç bir yerdi. Öđle
yemeđinde kendimi tuvalete kilitleyip
ađlamaya baţladým. Býrak iţ yapmayý,
kulađýmda výzýldayýp duran
birileri olduđu sürece akýl sađlýđýmý
koruyabileceđimi dahi sanmýyorum.
Ýţini bitirebilen baţka kimse de yok gibi.
Herkes sürekli bizim odamýza gelip takýlýyor,
sohbet ediyor ya da Wired incelemesi için
kurulan oyun sistemini denemeye davet ediyor.
O'nun siyasi tatta farklý tutkularý vardý.
Silikon Vadisi'nde ise
teknik aktiviteyi, siyasi amaçlar
için kullanmak gibi bir kültür yoktu.
Aaron kurumsal bir firmada
çalýţmaktan nefret ediyordu. Hepsi
böyle hissediyordu, ama Aaron
katlanmayan tek kiţi oldu.
Böylece Aaron hiç iţe
uđramayarak kendini kovdurdu.
Söylenene göre sýkýntýlý bir ayrýlýktý.
Hem Steve Huffman
hem de Alexis Ohanian belgesel
için röportajý reddetti.
Ýţ dünyasýný reddetti. Bu seçimle ilgili
hatýrlamamýz gereken önemli ţeylerden biri de,
giriţimcilik kültürünü býraktýđýnda,
O'nu meţhur eden, sevdiren
ţeyleri hayranlarýný hayal kýrýklýđýna
uđratmak pahasýna býraktý.
Olmasý gereken yere varmýţtý.
Bok dađýna týrmanýp gül
dikerken, koku alma duyusunu
yitirdiđini itiraf edecek
kadar özfarkýndalýđa sahipti.
Orada oturup göründüđü kadar
kötü olmadýđýný iddia
etmektense tekrar aţađýya indi.
Bu çok iyi birţeydi.
Aaron programlamayý hep büyü gibi gördü, normal
insanlarýn yapamayacađý ţeyleri yapmaktý.
Büyülü güçlerin olsaydý onlarý iyilik için
mi kullanýrdýn, yoksa dađlar kadar para mý?
Swartz, çocukluđunda
tanýţtýđý bir vizyonerden,
WWW'in mucidi Tim
Berners-Lee'den ilham alýyordu.
90'lý yýllarda, Berners-Lee 20.Yüzyýl'ýn
en karlý icatlarýndan birinin üzerinde
oturmaktaydý. Fakat bu icattan para
kazanmak dururken, bunu ücretsiz dađýttý.
WWW'in bugünkü varlýđýnýn tek sebebi budur.
Aaron, kesinlikle, Tim'den derinden etkilenmiţti.
Tim internetin ilk yýllarýndaki en seçkin
dehalarýndan biriydi, ve asla satýp gitmedi.
Milyarlarca dolar kazanmakla hiç ilgilenmedi.
Özgür býrakýlmasaydý, bugün kocaman
tek bir web yerine bir çok küçük web
olurdu; bu ţekilde iţleyemezdi çünkü
bir web'den diđerine geçiţ yapamazdýn.
Düzgün çalýţmasý için
kritik kütleye ulaţmasý
gerekliydi, yani tüm
gezegen olmadan olamazdý.
(sakallý olan Richard M. Stallman reis)
Dünya'yý olduđu gibi kabullenmemenin çok
önemli olduđunu düţünüyorum. Sana verilene
eyvallah demek, yetiţkinlerin, ailenin
söylediklerine uymak yerine her zaman sorgulamalýsýn
bence. Her ţeyi sorgularým, bilimsel yöntemle
yaklaţýrým, öđrendiklerin geçicidir ve
deđiţime açýktýr; yeni
bulgularla çürütülebilir.
Bence ayný yöntem topluma
da uygulanabilir.
Temelinde gerçekten ciddi
sorunlar olduđunu gördüđümde,
görmezden gelmenin mümkün
olmadýđýný anladým.
Birlikte çok vakit geçirmeye baţladýk, arkadaţçaydý.
Saatlerce sohbet ederdik.
Bakýnca, benimle flört ettiđini anlamýţ
olmam gerekliydi diyorum. Galiba
"Bu kötü bir fikir ve imkansýz" diye
düţünüp olmuyormuţ gibi davrandým.
Evliliđim dađýlýyordu, gidecek yerim yoktu;
böylece ev arkadaţý olduk. Kýzýmý da götürdüm.
Taţýndýk ve evi döţedik,
son derece huzurluydu.
Uzun süredir huzurum yoktu,
buna ihtiyacým vardý.
Çok ama çok yakýndýk. Romantik
iliţkimizin baţlangýcýndan itibaren
sürekli temas halindeydik. Ama
ikimiz de zor insanlardýk.
Ally Mcbeal vari bir
tartýţmada bir fon ţarkýsý
olduđunu itiraf etti.
Onu çalmaya zorladým.
Fiona Apple'dan Extraordinary Machine'miţ.
Sanýrým ţarkýnýn
sýkýţmýţlýđýyla birlikte umut
da barýndýran havasýndandý.
Bir çok açýdan, Aaron hayata
muazzam bir iyimserlikle bakardý.
Öyle hissetmese bile
öyle davranýrdý.
-Napýyorsun? -Flickr'da artýk video da var.
Swartz, enerjisini, kamusal bilgiye eriţime
dair bir çok yeni projeye harcýyordu.
Bunlardan biri de hesap sorulabilirlik
sitesi Watchdog.net idi.
Bir de Open Library
(Açýk Kütüphane).
Açýk Kütüphane projesine openlibrary.org üzerinden
eriţebilirsiniz. Altýndaki fikir de, her
kitaba ait bir wiki, düzenlenebilir bir sayfa,
adamak. Böylece ţu ana kadar yayýnlanmýţ
bütün kitaplar için, içinde yayýmcý, satan
yerler, bulunduđu kütüphaneler gibi bilgilere
eriţip satýn almak, ödünç
almak ya da incelemek
için kullanabileceđiniz
linkler koyulabilir.
Kütüphaneleri çok severim.
Yeni bir ţehre geldiđinde
kütüphaneleri araţtýran o adam benim.
Açýk Kütüphane'nin hayali
de bu, kitaptan kitaba, insana,
yazara, oradan konuya,
fikre sýçrayabileceđiniz,
kütüphanelerde gömülüp kayýplara
karýţmýţ bu bilgi zenginliđine
kolayca ulaţabilmek. Bu
çok önemli çünkü kitaplar
kültürel mirasýmýz. Kitaplar
insanlarýn yazýmda kullandýđý
ţeyler; ve tüm bunlarý bir
ţirketin tekeline býrakamayýz.
Korkutucu bir durum bu.
Kamu alanýna, kamusal eriţimi nasýl
getirebilirsiniz? Kulađa basit gelebilir ama
kamusal alana kamunun eriţimi yoktur. Kamusal
alan, herkes tarafýndan eriţilebilir
olmalýdýr, fakat kilit altýndadýr.
Birileri gelip keyfini çýkartmak ister
ihtimaline karţý etrafý makinalý tüfekler
ve siperlerle çevrilmiţ bir park gibidir.
Aaron'ýn özellikle ilgilendiđi
konulardan biri de, kamusal alana
kamusal eriţim getirmekti. Onu bu
kadar çok belaya sokan ţey buydu.
A.B.D'de Federal Mahkeme kayýtlarýna ulaţmaya çalýţýyordum.
Anlaţýlmaz bir sistemle
karţý karţýya kaldým.
Açýlýmý Elektronik Mahkeme
Kayýtlarýna Kamusal
Eriţim olan PACER diye bir sistemdi. Google'da
arama yaparken Carl Malamud'a denk geldim.
ABD'de yasal materyallere eriţim, yýllýk 10
milyar dolarlýk bir ticaret. PACER, inanýlmaz
menfur bir devlet hizmeti.
Sayfa baţý 10 sent,
görüp görebileceđiniz en ölü kod.
Hiç bir ţey
arayamazsýn, sýk kullanýlanlara atamazsýn,
kredi kartýn olmalýdýr ve bunlar kamuya ait
kayýtlardýr. Amerikan
yerel mahkemeleri çok
önemlidir, dava takiplerimizin
çođu burada baţlar.
Telif davalarý, patent davalarý, bin
bir türlüsü. Öđrenciler, gazeteciler,
vatandaţlar, avukatlar; hepsi PACER
sistemine eriţmek durumundadýr, ve sistem
her adýmda onlarla kavga eder. Sýradan
insanlar, altýn American Express
kartý olanlar kadar rahat eriţemezler,
adalete eriţimde bir nevi vergidir.
Yasalar, demokrasimizin
iţletim sistemidir, ve görmek
için para vermen gerekmesi?
Bu pek demokrasi sayýlmaz.
Yýlda yaklaţýk 120 milyon
dolar kazanýyorlar. Ve kendi
kayýtlarýna göre maliyeti
buna yakýn bile deđil.
Hatta, yasadýţý. 2002 yýlýnýn
e-devlet kanununa göre, mahkemeler
maliyeti karţýlamak üzre yalnýzca
gerektiđi miktarda ücret alabilirler.
Public.Resource.Org'un kurucusu
Malamud, PACER ücretlerine
protesto etmek istedi. PACER
Geri Dönüţüm Projesini
baţlattý. Böylece insanlar,
ücretini verip indirdikleri
dökümanlarý bu ücretsiz
veritabanýnda paylaţabileceklerdi.
Meclis, PACER iţletmecilerini kamu
eriţimi üzerinden topa tutuyordu.
Bunun üzerine ülke çapýnda
17 kütüphanede, PACER'a
ücretsiz eriţim sađlayan bir
sistem kurdular. Her 57.000
kilometre kareye bir kütüphane yani.
Pek kullanýţlý deđildi.
"Herkesi Flash Bellek Kuvvetleri'ne katýlmaya
davet ediyorum. Kütüphanelerdeki veritabanýný
indirin ve PACER Geri Dönüţüm Projesi'ne
yükleyin." Ýnsanlar kütüphanelere gidip
dökümanlarý belleklere yüklediler ve bana
yolladýlar. Aslýnda bu bir geyikti, sitede
Flash Bellek Kuvvetleri linkine týkladýđýnýzda
Oz Büyücüsünden bir sahne açýlýyordu."
Ama tabiki Steve Schultze ve Aaron beni
arayýp, Flash Bellek Kuvvetleri'ne
katýlmak istiyoruz dediler. O sýralarda
bir konferansta Aaron'la karţýlaţtým.
"Bu, bir çok farklý kiţinin el
birliđiyle yapmasý gereken bir ţey."
Ben de ona yaklaţtým ve PACER sorununa
müdahale etmemiz gerek dedim.
Schultze, kütüphanelerdeki sistemden
otomatik olarak veri çekebilen
bir program geliţtirmiţti bile.
Swartz da göz atmak istedi.
Ben de ona kodu gösterdim,
ne olacađýný bilmiyordum.
Sonradan anlaţýldýki,
Aaron konferansýn
son bir kaç saati boyunca çekildiđi köţede
kodu geliţtiriyormuţ. Ayný zamanda da bu
kütüphanelerden birinin yakýnýnda oturan bir
arkadaţýný, programýn düzenlenmiţ halini
test etmeye ikna etmiţ. Tabi mahkemedeki bazý
insanlar bir problem olduđunu anlamýţlar.
"...Veriler akmaya baţlamýţtý.
Kýsa bir zamanda 760gb
boyutunda 20 milyon sayfa
PACER dökümaný birikti."
Deneme kütüphanelerinden
elde ettiđi bilgilerle,
Swartz bu devasa arţivi
paralel yüklemelerle
kaydetmeye baţladý.
Yaklaţýk 2.7 milyon mahkeme
belgesini elde etmiţti,
neredeyse 20 milyon sayfa yazý.
Pilot eriţim projesini yöneten
insanlarýn 20 milyon gibi bir rakam
beklemediklerini kabul ediyorum. Ama bir
bürokratý ţaţýrtmak yasadýţý deđildir.
"Aaron ve Carl, olan biteni New York Times'a
anlatmaya karar verdi." Ayný zamanda FBI'ýn da
dikkatini çekmiţlerdi. Swartz'ýn ailesinin
Ilinois'deki evini gözetlemeye baţlamýţlardý.
...sonra annesinden "ARA BENÝ" yazan bir
tweet geldi. Ne olduđunu anlamadým.
Nihayet Aaron'a ulaţtým. Annesi
"FBI FBI FBI" diye sayýklýyordu.
Bir FBI ajaný evimizin yolundan
arabayla geçerken Aaron odasýnda mý
diye kolaçan eder. O gün evdeydim
ve o adamýn evimizin yolundan bir
aţađý bir yukarý gidiţini garipsediđimi
anýmsýyorum. Beţ yýl sonra
bir FBI dosyasýný okurken anladým
ki evimin yolundaki o adam ajandý.
Dehţete düţmüţtü.
Gerçekten korkuyordu.
FBI O'nu arayýp, yanýnda avukatý olmadan bir
kafede buluţmasý için kandýrmaya çalýţtýđýnda
daha da çok korkmuţtu. Eve gidip yatađýna
uzandýđýnda zangýr zangýr titrediđini söylemiţti.
Ýndirmeler, mahkemlerin
devasa gizlilik ihlallerini
de açýđa çýkarmýţtý. Sonuç
olarak mahkemeler bazý
politikalarýný deđiţtirmek
zorunda kaldý. FBI ise
soruţturmayý dava açmaksýzýn
kapatmaya karar verdi.
Bugün bile ţaţýrdýđým bir konu var.
Herhangi bir insanýn, en ýrak köydeki
bir ofiste çalýţan bir FBI ajanýnýn
bile, halkýn vergisini hukuku kamuya
açan birine hýrsýzlýk suçlamasý için
harcamasýný aklým almýyor. Hukuku kamuya
açan birisiyle uđraţan hangi insan
kendini kanun adamý olarak görebilir?
Aaron, davasý için kendini tehlikeye atmýţtý.
Gelir dađýlýmýndaki uçurumdan rahatsýz
olduđu için, sýrf teknolojiyle
yetinmedi; farklý siyasi davalara
da kendini adamaya baţladý.
[Arkadaţý] Ben meclise
girmiţtim, O'nu da yanýmýzda
takýlmasý, staj yapmasý için davet ettim.
Böylece siyasi
iţleyiţi öđrenebilirdi.
...yeni bir topluluđu, yeni
maharetleri öđrenip siyaseti
hacklemek istiyordu.
Ben evde televizyon izleyip
para kazanýrken, bir
madencinin kan ter içinde
çukur kazmasý; kazmazsa o
akţam evine ekmek götüremeyecek
olmasý çok saçma geliyor.
Ama açýkça ortada ki
dünya saçma bir yer.
Yenilikçi Deđiţim Mücadelesi Komitesi adlý
bir grubun kuruluţunda yer aldým. Yenilikçi
siyaseti benimseyen ve ülkeye daha
yenilikçi bir yol açmak isteyen insanlarý
organize edip, mail listelerimize ve
kampanyalarýmýza dahil ettiđimiz böylece
seçimlerde yenilikçi adaylarýn seçilmesine
yardýmcý olduđumuz bir sistemdi.
Elizabeth Warren'ýn senatoya
girmesini sađlayan kampanyanýn
arkasýnda bu grup vardý. Halihazýrda
sistemin aptalca olduđunu
düţünüyordu, fakat geldi ve sistemi
öđrenmem gerekli dedi. Zira bu
sistem de herhangi bir sosyal
sistem gibi manipule edilebilirdi.
Ayný zamanda kütüphane ve öđrenme
tutkusunu da bir kenara býrakmamýţtý.
Akademik makaleleri yayýnlayan
kurumlarý da incelemeye baţlamýţtý.
Amerika'nýn büyük üniversitelerinden
birinde olduđunuza göre geniţ
bir bilimsel yayýn arţivine
eriţiminizin olduđunu varsayýyorum. Bu
büyük üniversitelerin hemen hemen
hepsi JSTOR, Thomson gibi firmalara
eriţim için ücretler öderken,
dünyanýn geri kalaný göremiyor bile.
Bu akademik yayýnlar ve makaleler,
insanlýđýn tüm bilgi birikiminin
depolandýđý online bir kütüphane. Ve
çođu, vatandaţlarýn vergisiyle ya da
devletin ayýrdýđý bütçeyle ortaya çýkan
ţeyler. Fakat bunlarý okuyabilmek
için Elsevier gibi yaýmcýlara çođu zaman
tekrardan ödeme yapmanýz gerekir.
Lisans ücretleri o kadar yüksek ki, Amerika
yerine Hindistan'da okuyan kiţiler
bu eriţime sahip deđiller. Bilimsel
mirasýmýzýn tamamýndan mahrumlar. Bu
dökümanlardan bazýlarý Aydýnlanma Dönemi'nden
kalma. Birisi akademik bir yayýn
ortaya çýkarttýđýnda taranýrlar ve dijital
bir ţekilde koleksiyona girerler.
Bu, bize ilginç ve bilimsel iţler ortaya
çýkaran insanlardan kalan bir miras.
Halka ait, ulaţýlabilir olmasý gereken bir miras.
Fakat bunun
yerine kilitlenip, kar amacý güden
ţirketler tarafýndan internete
koyulurlar ve onlar da edebilecekleri en
yüksek karý elde etmeye çalýţýrlar.
Üniversite ya da halk tarafýndan parasý ödenen
bir araţtýrmacý, makale hazýrlar. Bütün iţ
bittikten sonra, yani
asýl araţtýrma, düţünme,
deney gibi süreçlerin tamamý
bittikten sonraki son
aţamada araţtýrmacý telif
hakkýný bu milyar dolarlýk
ţirkete teslim etmek zorundadýr.
Hasta durum.
Tamamen gönüllü emek üzerine
kurulmuţ bir ekonomidir,
en tepede yayýmcý ţirket
oturur ve kaymađý yer.
Dolandýrýcýlýđýn dik alasý.
Ýngiltere'deki yayýmcýlardan
biri geçen yýl 3 milyar dolar kar etti.
Ne vurgun ama.
JSTOR, hikayede çok küçük bir rolde aslen. Her
nedense, Aaron hedef olarak JSTOR'u seçti.
[Arkadaţý] Açýk eriţim ve açýk yayým
üzerine bir konferansa gitmiţti.
JSTOR'dan, kim bilmiyorum,
birisine veritabanýný
ebediyen açmanýn ne kadara
malolacađýný sormuţtu. 200 milyon
dolar gibi Aaron'ýn da saçma
bulduđu bir rakam verdiler.
Harvard'da bursla çalýţtýđýndan,
yan komţusu MIT'deki
kullanýcýlarýn açýk ve
hýzlý ađýndan haberdardý,
ki yakýn zamanda JSTOR'un zengin arţivine eriţim
izni de verilmiţti. Swartz, fýrsatý gördü.
O kapýlarýn anahtarý elinizdeydi.
Biraz Shell Script (~kabuk
betiđi) sihriyle yayýnlanmýţ
makaleleri alabilirdiniz.
24 Eylül 2010'da, Swartz yeni alýnmýţ
bir laptop'ý Gary Host adýyla MIT ađýna
kaydetti. Ýstemci adý olarak da
GHost_laptop kullanýldý. (Hayalet_laptop)
JSTOR'u geleneksel kullanýmýyla
hackledi diyemeyiz. JSTOR
veritabaný düzenliydi, bütün
dökümanlarý indirmek için çok
uđraţmak gerekmiyordu; sadece
numaralar atanmýţtý. Örneđin
///makale444024, makale444025
gibi gibi ilerlemekteydi.
Turtayý Durmadan Al
adýnda bir python betiđi
hazýrlamýţtýk, ardý ardýna
makaleleri topluyordu.
Ertesi gün Hayalet_laptop
makaleleri almaya baţlar.
Fakat kýsa zamanda bilgisayarýn I.P.
adresi engellenir.
Tabi bu Swartz için çantada kekliktir.
Hemen I.P.
adresini deđiţtirir ve
indirmeye devam eder.
JSTOR ve MIT bu olayý durdurmak için farklý
adýmlar atarlar. Hafif tedbirler iţe
yaramadýđýnda, JSTOR, MIT'nin tamamýný engeller.
Baktýđýnýz zaman, JSTOR veritabanýnýn
etrafýnda geçen bir kedi fare oyunu gibidir.
Kedinin Aaron olduđunu söyleyebiliriz,
çünkü JSTOR'daki teknisyenlerden
daha yetenekli olduđu ortada.
Sonunda, Wi-Fi üzerinden uđraţmaktansa,
kilitlenmemiţ bir malzeme dolabýna girdi ve ađa
direk kabloyla bađlandý. Laptop'ýný harici bir
disk ile birlikte makale indirmeye býraktý.
Swarz bilmiyordu, fakat bilgisayarý
yetkililer tarafýndan bulunmuţtu.
Ýndirmeyi durdurmaktansa, içeriye
güvenlik kamerasý yerleţtirdiler.
Bilgisayarý, MIT binasýnýn bodrumunda
bir odada buldular. Fiţini
çekebilirlerdi, gelmesini bekleyip
kimsin nesin durdur ţunu diyebilirlerdi.
Ama bunlarý yapmadýlar. Bunun yerine
delil oluţturmak için düzenek kurdular.
Böyle bir ţeyi videoya almanýn
tek sebebi bu olabilirdi.
Ýlk görüntülerde görünen tek ţey, boţ ţiţeleri odada zulalayan bir adamdý.
Fakat günler sonra Swartz'u da görüntülediler.
Swartz, hard diski deđiţtiriyor.
Beţ dakika kadar
karenin dýţýnda kalýyor,
sonra terkediyor.
Bir gün MIT'den bisikletle evine
geçerken, polisler yolunu
deđiţtirir ve peţine takýlýr.
Saldýrgan bir ţekilde
yere yapýţtýrýldýđýný anlatmýţtý.
Sanki polis deđil de
saldýrmak için gelen kimseler
gibi dövdüklerini söyledi.
Yýkýlmýţtýk. Ailemizdeki
herhangi birinin adli takibi o
kadar uzak ve anlaţýlmazdýki,
ne yapacađýmý bilemedim.
Ellerindeki arama emrinde Cambridge'deki
apartman dairesi ve Harvard'daki ofisi vardý.
Tutuklamadan iki gün evvel, soruţturma
JSTOR ve Cambridge'in yerel
polisini aţmýţtý bile. Amerikan
Gizli Servisi görevi almýţtý.
Gizli servis bilgisayar ve kredi kartý sahteciliđi
gibi ţeyleri soruţturmaya 1984 yýlýnda
baţlamýţtý. Fakat 11 Eylül saldýrýlarýndan
altý hafta sonra görev alaný geniţledi.
Baţkan Bush, Patriot
Yasasý'ndan faydalanarak
Elektronik Suçlar Görev
Kuvvetleri'ni oluţturdu.
"...Ţu an önümde bulunan yasa
tasarýsý modern teröristlerin
ortaya çýkardýđý tehlikeleri
de hesaba katýyor."
Gizli Servis'in kendi söylemine göre temel
görevleri ţunlardý: Ekonomik etkiye sebep
aktiviteler. Organize suç örgütleri.
Yeni teknolojileri kullanan komplolar.
Gizli Servis, soruţturmayý Boston savcýlýđýna teslim eder.
"Bilgisayar Suçlarý Görev Ekipleri Amiri"
gibi bir unvaný olan bir adam vardý
savcýlýkta. Baţka ne iţle meţguldü
bilemem ama, soruţturacak bilgisayar
suçu bulamazsa manasýz bir unvan
olacađý kesin. O da balýklama atladý
dosyaya, baţkasýný dahil etmedi ve
kendine sakladý. Ýţte Stephen Heymann.
Savcý Stephen Heymann, Aaron
Swartz'ýn tutuklanmasýndan
bu yana gözlerden uzak duruyor.
Fakat American Greed
adlý televizyon programýnda yaptýđý
röportajda görebilirsiniz,
bölüm Aaron'ýn tutuklandýđý
sýralarda çekilmiţti.
Önceki soruţturmasý meţhur hacker Albert
Gonzalez davasýydý. Bu dava basýnýn
ilgisini bi hayli çekmiţti ve övgüye
bođulmuţtu. Gonzalez, 100 milyon kadar
kredi ve banka kartý numarasýný ele geçirmiţti,
ki bu tarihin en büyük vurgunuydu.
Burada Heymann, Gonzalez'i ve genel
hacker zihin yapýsýný açýklýyor.
"...Böyle kiţileri teţvik eden ţeyler bizimkilerle
hemen hemen ayný. Egolarý var. Zorlukla
mücadeleyi severler. Ve
elbette, parayý severler;
tabi parayla elde
edebileceđiniz ţeyleri de."
Soruţturma kapsamýndaki ţüphelilerden biri de,
genç hacker Jonathan James idi. Gonzalez'in
suçlarý kendi üzerine yýkýlacađýna inanan
James, soruţturma esnasýnda intihar etti.
Devletin, Aaron Swartz davasýndaki
duruţunu açýklayan eski bir
basýn açýklamasýnda Heymann'ýn
patronu savcý Carmen Ortiz
ţunlarý söylemiţti: "Hýrsýzlýk,
hýrsýzlýktýr. Bilgisayar komutu
ya da levye ile; döküman, veri
ya da dolar almak ayný ţeydir."
Tabiki de dođru deđil. Zararsýz olduđunu
söylemiyorum, bilgi çalmak suç kapsamýnda olmasýn
da demiyorum. Fakat hangi zararýn gerçekten
zararlý olduđunu iyi irdelemelisiniz.
Mesela, levye ile herhangi bir yere
girdiđimde ţüphesiz her seferinde
hasar veririm. Fakat Aaron saniyede
100 defa "Ýndir. Ýndir. Ýndir."
diyen bir betik hazýrladýđýnda, kimseye
bir zararý yoktur. Hele akademik
araţtýrma için arţivi indirdiđinde,
kimseye hiç bir zararý olmaz.
Elde ettiklerini çalmýyor,
satmýyor ya da dađýtmýyordu.
Bence meramýný anlatmak
için yapmýţtý.
Tutuklama, Aaron'ý bitkin düţürmüţtü.
Bu konuda konuţmazdý. Bi hayli gergindi.
Düţünsene,
FBI kapýnýn önünde bitmek
için fýrsat kolluyor, sýrf
kapýyý kilitlemeyi unuttuđun
için çamaţýr yýkamaya
çýktýđýnda evine giriyorlar
Ben bayađý gerilirdim. Bu
yüzden son zamanlarda Aaron
hep ekţi bir ruh halindeydi.
O sýralarda konumunu belli edecek hiç bir
bilgi paylaţmadý. FBI gelir diye korkuyordu.
Daha önce görülmemiţ çapta sosyal ve politik
aktivizmin baţ gösterdiđi bir dönemdi.
Hatta Time dergisi, 2011 yýlýnýn
kiţisi olarak "Gösterici"yi seçmiţti.
Her yer hacker eylemlerinin
yuvasý haline bürünmüţtü.
Wikileaks, sandýk dolusu diplomatik
mesajlaţma ifţa etmiţti.
Manning, sýzýntýnýn kaynađý olduđu
kesinleţmediđi halde tutuklanmýţtý.
Anonymous, kadrosunda
bir çok hackerýn da
olduđu bir online protesto grubu
ayaklanmýţtý. Tüm bunlarýn
olduđu bir zamanda O'nun
davasý manasýzdý, JSTOR ve MIT
kendi aralarýnda halletmeliydi.
Ceza sisteminin dikkatini
ayýrmamýţ olmasý gereken bir konuydu.
Oraya ait deđildi...
Dava açýlmadan önce bir
anlaţma teklif edilmiţti; üç
ay hapis, rehabilitasyon
evinde bir süre konaklama
ve bir yýl ev hapsi. Hepsinde
bilgisayardan mahrum olacaktý.
Tek ţart suçlamalarý
kabul etmesiydi.
Bulunduđumuz nokta ţöyleydi; devletin elindeki
deliller, iddianame ne derece kuvvetli
bilmiyorduk. Çok zor bir karar vermek
durumundaydýk, avukatýmýz kabul etmemiz için baský
yapýyordu. Devlet pazarlýksýz bir talepte
bulunmuţtu. Bize söylenene göre galip gelme
ihtimalimiz düţüktü. Suçlu olsan da olmasan
da, en hayýrlýsý anlaţmayý kabul etmekti.
Boston'ýn kendine ait bir Bilgisayar Suçlarý
Bölümü vardý. Ýhtiyaçlarýndan çok daha fazla
sayýda avukatlarý da mevcuttu. Bu durumu
anlamak mümkün, zira zaman zaman karţýlarýna
saati 500-700 dolar olan avukatlara sahip
ţirketler, Rus hackerlar çýkardý. Bir de bir
ţeyler yaptýđýný ispatlamanýn
çok basit olduđu,
FBI'ýn gözetlediđi çocuđun
tekiyle bir dava.
Neden elinden geldiđince kuvvetli
saldýrmayasýn ki? Memleketin
de hayrýna, zira o teröristlerle
mücadele ediyorsun.
Çok korkmuţtum. Bilgisayarýma el koymalarýndan
korkuyordum. Hapse girmekten korkuyordum.
Laptop'ýmýn içinde önceki iţimden kalma gizli
kaynaklarým duruyordu. En büyük önceliđim
kaynaklarýmý güvende tutmaktý. Ada'nýn
baţýna geleceklerden korkuyordum. Aaron, bir
anlaţma teklif ettiklerini söylemiţti. Eđer
ben istersem kabul edeceđini söylemiţti.
Kabul et demeye çok yaklaţmýţtým.
Giriţimcilik olaylarýný býraktýđýndan
bu yana çok ciddi siyasi tutkular
edinmiţti. Bu politik yaţama sabýkalý
biri olarak devam edemezdi. Bir gün
Beyaz Saray'ýn önünden geçerken
"Biliyor musun, burada sabýkasý
olanlarý iţe almýyorlar." demiţti.
Hayatýnýn o ţekilde olmasýný içten arzuluyordu.
Kimseyi öldürmedi. Kimseye zarar vermedi.
Para çalmadý. Suçlu gösterecek hiç bir
ţey yapmadý. Sabýkalý biri olup oy verme
hakkýný elinden almanýn hiç bir tutar
yaný yoktu. Rezil bir durum, para cezasýna
çarptýrýlmasý ya da MIT'ye girmesinin
yasaklanmasý gibi ţeyler olsa anlarým.
Ama bir suçlu kabul edilip hapsedilmesi?
Swartz, anlaţma teklifini reddetti.
"Heymann iki misli efor sarfetmeye baţladý. Bize her seviyede baský yapmaya baţladý."
Aaron'ýn laptopýnda ele
geçirilen fiziksel delillere
rađmen, davacýlarýn,
Aaron'ýn niyetine dair
de delile ihtiyaçlarý vardý.
Aaron neden JSTOR'dan
makale indiriyordu?
Bunlarla ne yapacaktý?
Devlet, bunlarý yayýmlayacađýný iddia ediyordu.
Gerçek niyeti bu muydu bilmiyoruz, zira
Aaron'ýn eskiden beri dev
makale setlerini analiz
etme huyu vardý. Ýlginç
çýkartýmlarý olurdu.
Bunun en iyi kanýtý da ţudur;
Stanford'da okuduđu dönemde
Westlaw'ýn hukuk veritabanýnýn
tamamýný indirmiţti.
Stanford hukuk öđrencilerinin
bir projesinde, Swartz
Westlaw'ýn hukuk veritabanýný
indirmiţti. Hukuki
araţtýrmalara fon sađlayanlarla,
çýkarlarýna uygun
sonuçlar arasýnda rahatsýz
edici bir bađ bulmuţtu.
Hukuk profesörlerine para veren
kar amacý güden ţirketler üzerine
müthiţ bir analiz yapmýţlardý.
Bu profesörler de Exxon gibi
ţirketlerin zor zamanlarýnda iţine
yarayacak makaleler hazýrlýyorlardý.
Ýţe yaramaz araţtýrmalardan
ibaret yozlaţmýţ bir sistem.
Swartz, Westlaw dökümanlarýný ifţa etmemiţti.
Teoride JSTOR veritabanýyla da ayný
ţeyi yapýyor olabilirdi. Bu gayet olađan
karţýlanýrdý. Fakat JSTOR'a rakip bir sistem
kurup ücret karţýlýđý dađýtacak olsaydý,
yaptýđý yasadýţý; elindekiler ile haksýz
kazanç sađlýyor derdik. Fakat böyle bir
niyetinin olduđunu düţünmek bile saçma.
Bir de arada kalan bir ihtimal var.
Ya geliţmekte olan ülkeler için
özgürleţtirdiyse? Bu ihtimale
baktýđýmýzda, yargý organýnýn farklý bir
yaklaţým oluţturmasý gerekirdi. Devletse
davayý yalnýzca ticari istismar
kapsamýnda deđerlendirmekteydi, kredi
kartý numarasý çalmýţ gibiydi.
Veritabanýyla ne yapacaktý bilmiyorum.
Fakat Aaron'ýn bir arkadaţýnýn
anlattýđý kadarýyla, verileri analiz
edecekti. Böylece ţirketlerin fon
sađladýđý taraflý araţtýrmalarýn Ýklim
Deđiţimi konusunda çarpýk sonuçlar
çýkardýđýna dair kanýtlar elde edecekti.
Buna kesinlikle inandým.
Steve'in benimle konuţmak istediđini
söylediler. Beni bu durumdan kurtaracak bir
ţeydir diye düţündüm. Bilgisayarýma el
konulacak korkusuyla yaţamak istemiyordum.
Bilgisayarýmýn ţifresini çözmeye ikna
ettikten sonra beni hapse atmalarýndan
korkuyordum. Steve'in benimle konuţmak istediđini
söylediklerinde kulađa makul gelmiţti.
Norton'a Bir Günlük Kraliçe
mektubu teklif ettiler.
Bu, davacýlarýn dava
hakkýnda soru sormalarýna
imkan sađlýyordu; Norton'ýn bu esnada verdiđi
bilgilere dair dokunulmazlýđý olacaktý.
Sevmedim. Bir bit yeniđi varmýţ gibiydi.
Dokunulmazlýk
istemiyordum, ihtiyacým da yoktu.
Bir ţey
yapmamýţtým. Ama avukatlarým
dokunulmazlýđý kabul
etmeden onlarla görüţmemem
konusunda çok katýydýlar.
-Emin olmak için soruyorum, bu Bir
Günlük Kraliçe teklifiydi deđil mi?
- Evet -Yani dokunulmazlýk
karţýlýđýnda bilgi verdin. -Bilgi
vermek deđildi, en azýndan ben öyle
görmüyordum. Söyleţi, tartýţma
kývamýnda bir ţeydi.-Sonra sana
sorular sormaya baţladýlar. -Evet
-Ve ne öđrendikleri ţeylerle seni
yargýlayamayacaklardý. -Öyle.
Ben de inatla çýplak girmeye çalýţtým.
Defalarca teklifi
reddetmeye çalýţtým. Hastaydým,
avukatlarýmýn baskýsý altýndaydým,
kafam karýţýktý. Bu noktada
kendimi pek iyi hissetmiyordum.
Karamsardým, korkmuţtum. Neyin içinde
olduđumu anlayamamýţtým. Niye bu durumda
olduđumu da anlayamamýţtým. Býrakýn
hatalýyý, ilginç bir ţey bile yapmamýţtým.
Aklýmýzý kaybettik. Aaron buna çok ţaţýrmýţtý,
avukatlarý çok ţaţýrmýţtý, hepimiz
çok ţaţýrmýţtýk. Quinn'i avukatlarýný
deđiţtirmeye ikna etmeye çalýţtýk.
Silahlý, kocaman adamlarla bir dolu bir odada
tutulmaya alýţkýn deđildim. Sürekli "Yalan
söylüyorsun" diyorlardý, bir ţeyler yapmýţ
olmalýydým. Yargýladýklarý ţeyin suç olmadýđýný,
tarihin yanlýţ tarafýnda durduklarýný söyledim.
Aynen bu kelimeleri kullandým, "Tarihin
yanlýţ tarafýndasýnýz." Sýkýlmýţlardý. Kýzgýn
falan deđillerdi, bildiđin canlarý sýkýlmýţtý.
Sonradan anladým ki ayný diyalođu
sürdürmüyormuţuz. Onlara
insanlarýn neden akademik
makale indirebileceklerini
açýklýyordum, arada ne olduđunu
anýmsamýyorum ama bir notkada
O'nun bir blog yazýsýndan
bahsettim, "Gerilla Açýk Eriţim Manifestosu"
Bu, Gerilla Açýk Eriţim Manifestosu, Temmuz 2008'de
Ýtalya'da yazýlmýţ. [I.Barýţ Fidaner'in çevirisidir] Bilgi güçtür. Fakat her
zaman olduđu gibi bu gücü kendine saklamak
isteyenler var. Yüzyýllarca dünyanýn her yanýnda,
kitaplar ve dergilerde yayýnlanmýţ bütün bilimsel
ve kültürel mirasýn giderek daha fazlasý
sayýsallaţtýrýyor ve bir avuç özel ţirket tarafýndan
kilit altýna alýnýyor. Dýţarýda býrakýlanlar, bu
sýrada siz de boţ durmuyordunuz.
Çatlaklardan
gözlüyordunuz, çitlerden
týrmanýyordunuz ve yayýncýlarýn
kilit altýna aldýđý
bilgileri özgürleţtirerek
arkadaţlarýnýzla paylaţýyordunuz.
Ama bütün bu
eylemler karanlýkta,
yeraltýnda gizlenerek
ilerliyordu.Hýrsýzlýk veya
korsanlýk denildi, sanki bir
bilgi hazinesini paylaţmak
bir gemiyi soyup
mürettebatý öldürmek ile
ahlaken eţdeđermiţ gibi.
Fakat paylaţmak ahlaken yanlýţ deđildir, aksine
ahlaki bir buyruktur. Yalnýz açgözlülükten
gözü dönmüţ birisi arkadaţýna istediđi
kopyayý vermez. Adil olmayan yasalarý
izlemek adaletli olamaz. Aydýnlýđa çýkmanýn,
büyük sivil itaatsizlik geleneđimizle,
kamusal kültürümüzün ţahsi gaspýna karţý
olduđumuzu ilan etmenin zamaný gelmiţtir.
Ýddialara göre, manifesto aslýnda dört
farklý kiţi tarafýndan yazýlmýţtý
ve Norton tarafýndan düzenlenmiţti.
Fakat altýna Swartz imza atmýţtý.
Bittiđinde hemen Aaron'ýn
yanýna koţtum ve olan
biten ne hatýrlýyorsam anlattým.
Çok sinirlenmiţti.
Yaptýklarýmýn toplamý böyle
çýkmamalýydý. Yanlýţ
bir ţey yapmamýţtým, ama
her ţey yanlýţ gitti.
Ama hiç...
Hala kýzgýným. Bu insanlarla dođru muhattap
olmak için elinden geleni yaparsýn,
ama onlar herţeyi aleyhine çevirirler ve
incitebilecekleri her ţeyi kullanýrlar.
Ve o anda, söylediđim
ţeyden dolayý piţman oldum.
Ama en büyük piţmanlýđým
buna razý olmamýzdý.
Kabul etmemizdi. Ýnsanlara
tuzak kurup hayatlarýný
mahveden bu adalet
sistemini kabul etmemizdi.
Bu yüzden, evet, keţke söylememiţ olsaydým.
Ama asýl öfkem
olduđum yeredir. Buna razý
olan bir halk olmamýzdýr.
Aaron'ý zor durumda býrakacak
bilgiler edinebilmek için kýzcađýza
hayal edebildikleri bütün fenalýklarý
yaptýklarýný düţünüyorum.
Ama, devlete koz verebilecek bir bilgiye sahip olduđunu düţünmüyorum.
Swartz'ýn ailesi ve arkadaţlarý, korkunç
iddianameyi beklerken aylar geçer. Bu
esnada, Swartz internetle ilgili sorunlarda
aranan bir uzman haline gelmiţti.
... siz internetin bir insan hakký olduđunu
ve devletin buna engel olmamasý gerektiđini
düţünüyor musunuz? - Evet, kesinlikle.
Ulusal güvenlik, interneti kapatmak için
bahane edilemez. Mýsýr, Suriye ve diđer
ülkelerde duyduđumuzla ayný ţey. Dođru,
Wikileaks gibi siteler Amerika'nýn yaptýđý
utanç verici ţeyleri internete koyacaktýr,
insanlar protesto etmek için
toplanacaklardýr. Ama bu güzel bir ţey.
Anayasanýn birinci
maddesindeki ifade
özgürlüđünün esprisi de budur zaten.
Bunlarý engellemek
ve kapatmak Amerika'nýn temel
prensiplerine aykýrýdýr.
Kurucu atalarýmýzýn zamanýnda
internet olsaydý, anayasaya posta
teţkilatý yerine internet servis
sađlayýcýlarý koyarlardý.
Swartz, aktivist Taren Stinebrickner-Kauffman
ile tanýţýr ve çýkmaya baţlarlar.
[Online Organizatörlerin
Ađzýndan Çýkanlar videosundan]
-Küresel çapta yaygara
koparmamýz lazým. -Böyle
bir ţeye gerek yok, bir
ţey deđiţtirmeyecek ki.
-Bence bu ţehirden dört kiţi
küresel yaygarayý tetiklemeli.
-Bence dilekçe
imzalatacak biri lazým.
Ne olduđunu çaktýrmadan, bazý olaylara karýţtýđýndan "Kötü Olay" ţeklinde bahsetmiţti.
Benim aklýma da delice
tahminler geliyordu, Elizabeth
Warren ile gayrýmeţru iliţki gibi ţeyler.
Ya Hillary
Clinton idi ya da Elizabeth Warren.
Temmuz'un sonu
gibi bana telefon açtý ve
"Kötü Olay" yarýn haberlere
çýkabilir dedi. "Ben mi
anlatayým yoksa haberlerde
mi izlersin?" diye sordu.
Tabiki ondan dinlemek
istedim. Çok fazla sayýda
akademik makale indirdiđini
söyledi, ve O'nu ibret
olsun diye yakacaklardý.
"Bu mu yani?" dedim, "bunca
keţmekeţ sýrf bunun için miydi?".
Büyütülecek bir ţey yok gibiydi.
14 Temmuz 2011'de makamlar, Swartz'ý
dört farklý maddeyle suçlarlar.
Davanýn açýldýđý gün,
Ýngiltere'de lulzsec üyesi iki
kiţi ve bir kaç ciddi hacker tutuklanýr.
Aaron da hacker gibi
gözüktüđünden kellesini mýzrađa
geçirip surlara dikeceklerdir.
Aaron teslim olmaya gittiđinde O'nu
tutukladýlar. Çýplak arama yaptýlar, ayakkabý
bađcýklarýna el koydular, kemerini de
aldýlar ve tecrit hücresine kapattýlar.
Massachusetts Savcýlýđý'nýn
basýn açýklamasýnda, Swartz'ýn
35 yýl hapis cezasý, üzerine
üç yýllýk gözetimli
salýverilme, zararýn karţýlanmasý,
haciz ve bir milyon
dolara kadar para cezasý istemiyle
yargýlandýđýný bildirdi.
100.000 dolarlýk bir kefaletle serbest
býrakýlýr. Ayný gün, davacý JSTOR resmi
olarak bütün suçlamalardan vazgeçtiđini
açýklar ve dava takibini reddeder.
JSTOR bizim arkadaţýmýz deđildi,
yardýmcý olduđu bir konu da yoktu.
Sadece bu konuyla alakadar
olmak istemiyorlardý.
JSTOR ve ait olduđu ţirket ITHAKA, belgeselde
temsil edilmekten kaçýndý. Ama o sýralarda
dava açmanýn kendilerine deđil devlete
ait bir karar olduđunu açýklamýţlardý.
Hal böyle olunca, dava düţer sanmýţtýk.
Steve Heymann davayý býrakýr
ya da makul bir çözüme ulaţýrýz zannettik.
Ama devlet reddetti.
-Neden?
Çünkü Aaron'ý ibret olsun diye
cezalandýrmak istiyorlardý. Hatta
sabýkasý olmamasýna rađmen hapis
cezasýndan vazgeçmemelerinin
sebebinin bu davanýn caydýrýcýlýk
teţkil etmesi için olduđunu söylediler.
-Bunu mu söylediler?
-Evet -Ýbretlikti yani?
-Evet
-O'ndan ibret aldýracaklardý?
-Evet
Steve Heymann aynen bunu söyledi.
Kimi caydýrýyorlardý? Etrafta
JSTOR'a girip makaleleri indirip
politik duruţ sergileyen insanlar mý vardý?
Kimi caydýrdýlar?
Wall Street ekonomik krizine sebep olan, yüz
yýlýn en büyük ekonomi suçunu iţleyenleri
yargýlamýţ olsaydý, Obama yönetiminin
caydýrýcýlýk duruţu makul olabilirdi.
Caydýrýcýlýk yöntemini seçici kullandýđýnýzda,
hukuki yaptýrýmlarý sýrf siyasi ideolojilere
uyguladýđýnýzda, sadece
demokrasiye aykýrý olmaz,
Amerika'lýlýđa da aykýrý
davranmýţ olursunuz.
Anlatýlana göre, Steve
Heymann, MIT danýţmanýna
bardađý taţýran son
damlanýn Demand Progress
adlý oluţumun basýn açýklamasý olduđunu
söylemiţti. Aaron bu oluţumun kurucularýndandý.
MIT dedikodusuna göre, Heymann
bu ufak destek yazýsýna
tepki göstermiţti. "Vahţi
Ýnternet Kampanyasý" ve "ahmakça
bir hamle" olarak nitelemiţti.
Davayý insancýl, birebir
halinden koparýp kurumsal bir
mücadeleye dönüţtürmüţtü.
Bu, zehirli bir karýţýmdý. Önünde siyasi
bir kariyer olan ve çehresini yitirmek
istemeyen bir savcý, böyle bir davanýn
yoluna taţ koymasýný istemezdi.
Kütüphaneden çok fazla kitap aldý diye
yüksek miktarda vergiyi bir çocuđu
tutuklamak için harcadýktan sonra, mahkemede
eline vermeleri? Buna müsade etmezdi.
Ben de MIT'nin bu yargýlamaya engel olmasý için harekete geçtim.
-MIT'nin tepkisi ne oldu?
- O noktada MIT'den hiç bir tepki yok gibiydi.
MIT, Aaron'ý savunmadý. MIT içerisindeki
topluluklarý öfkeye bođmuţtu bu durum.
Çünkü MIT bu tarz hacker
aktivitelerini teţvik eden bir yerdi.
Girmenin yasak olduđu odalarda ve tünellerde
gezinmek, MIT'de sadece bir geçiţ ayini
deđildi, MIT turunun da bir parçasýydý bu.
Kilitleri açmak için ders bile vardý.
MIT'nin bu duruma engel olmak için ahlaki bir yükümlülüđü vardý.
MIT olay boyunca hiç ayađa kalkýp saf
tutmadý. Federallere aţýrý tepki
veriyorsunuz, çok sert yükleniyorsunuz
bi' durun demedi. Ben böyle biliyorum.
Bir ţirket nasýl davranýrsa öyle
davrandýlar. Devlete yardým ettiler,
mecbur kalmadýkça bize etmediler.
Ve durdurmaya çalýţmadýlar.
Defalarca rica etmemize rađmen
MIT yorum yapmayý reddetti.
Fakat daha sonra yayýnladýklarý
açýklamada, tarafsýz kalmaya
çabaladýklarýný söylediler.
Savcýlýk ve Heymann'ýn MIT'nin
davayla ilgili düţüncelerini
umursamadýklarýný belirttiler.
MIT'nin davranýţlarý, kendi ahlaki deđerleriyle
çeliţiyordu. Olan biteni görmezden geldiler
diyebiliriz. Ve aslýnda "tarafsýz" duruţlarý,
savcýlýđýn yanýnda olmaktan farksýzdý.
Baktýđýnýz zaman Steve Jobs ve Steve
Wozniak iţlerine Blue Box satarak
baţlamýţlardý. Bu cihaz telefon
ţirketini dolandýran bir ţeydi.
Bill Gates ve Paul Allen'a
baktýđýnýzda iţe Harvard'ýn
bilgisayarlarýný kullanarak
baţlamýţlardý, ki bu yasaktý. Bahsettiđim
insanlarla Aaron arasýndaki tek
fark Aaron'ýn para kazanmak
yerine dünyayý daha iyi bir yer
haline getirmek istemesiydi.
Swartz, internetle ilgili çeţitli
sorunlarda dobra olmaya devam etti.
"...internetin iţlevselliđinin nedeni
rekabet dolu bir fikir pazarý olmasý.
Odaklanmamýz gereken ţey
devletimize dair daha fazla
bilgi edinebilmek, daha fazla
eriţebilirlik ve daha fazla tartýţma.
Oysa meclis bir ţeylere engel
olmaya odaklanmýţ gibi gözüküyor."
Aaron, insanlara olan biteni
açýk ve anlaţýlýr biçimde
izah ederek dünyayý
deđiţtirebileceđini düţünmüţtü.
"...FLAME tam anlamýyla bilgisayarýnýza
hükmedip sizi izlemesini
sađlayabilir. Programa tekrar
hoţgeldin Aaron." "...týpký
casuslarýn eski günlerde mikrofon vb.
kullandýđý gibi,
fakat bilgisayarýnýzý kullanarak
ayný ţeyleri yapýyorlar."
Swartz'ýn siyasi faaliyetleri devam eder.
Dikkatini, internet
korsanlýđýna engel olmak için hazýrlanan
yasa tasarýsý SOPA'ya yöneltir.
Peter Eckersley gibi aktivistler
bunu ulaţýlabilir olmayan,
internetin teknik bütünlüđünü bozacak
bir hareket olarak gördüler.
Yaptýđým ilk ţey Aaron'ý aramak oldu.
Buna karţý büyük
bir online kampanya yapabilir
miyiz diye sordum.
"Bu yasa tasarýsýnýn telif haklarýyla
alakasý yok" dedi. "Yok mu?" dedim. "Hayýr"
dedi, "bu bađlanma özgürlüđü ile ilgili
bir ţey." O an dinlemeye baţladým.
Üzerinde biraz düţündü ve evet dedi. Gidip Demand Progress'i (Ýlerleme Talep et) kurdu.
Demand Progress bir online
aktivizm topluluđudur. Ţu an bir
buçuk milyon üyemiz var. 2010
sonbaharýnda kuruldu. Aaron
örgütlenmedeki en etkin
kiţilerden biriydi, sosyal adalet
kapsamýndaki konulara federal
seviyede önderlik ediyordu.
SOPA internet üzerindeki film, müzik gibi
yapýtlarýn korsan kullanýmýný azaltma amacý
güden bir yasa tasarýsýydý. Yaptýđý ţey ise
neţterlik probleme balyozla vurmak gibiydi.
Yasa geçseydi, firmalara yargý süreci
olmaksýzýn sitelere finansal engel koyma imkaný
verecekti. Hatta Google'a ilgili sitelerin
linkini silmeye zorlayabileceklerdi.
Tek ihtiyaçlarý telif hakký ihlali
olduđunu iddia etmekti. Geleneksel medya
titanlarýný, yeni ve çok daha sofistike
remiks kültürüyle ayný çukura sokuyordu.
...Web sitesi iţleten herkesi polis
memuruna konumuna düţürüyor.
Eđer siteyi kullanan
herkesi takip edip
yasadýţý olma ihtimali bile
olan ţeylere engel olmazlarsa,
sitenin tamamý dava bile
açýlmadan kapatýlabiliyor.
Haddini aţan bir ţeydi, bir felaketti.
Bu yasa tasarýsý, internet
kullanan her bireyin ifade
ve medeni haklarýna ciddi
tehdit oluţturmaktadýr.
[Oregon Senatörü] "Bakýn, biz de korsan yanlýsý
deđiliz.Fakat korsanla mücadele uđruna
interneti açýk ve özgür
kýlan mimarisini yoketmenin
bir manasý yok" diyebilen
çok az kiţiydik.
Ve Aaron bunu hemen anlamýţtý.
Anayasa güvencesindeki özgürlükler,
ülkemizi üzerine inţaa ettiđimiz bu
özgürlükler; birden bire silinecek.
Bize daha fazla özgürlük getirmesi
gereken teknolojiler, kazanmýţ
olduđumuz haklarý elimizden alacaklar.
Ve o gün Peter ile konuţurken,
buna müsade edemeyeceđimi anladým.
SOPA, 2011 Ekim'inde duyurulduđunda
kaçýnýlmaz gözüküyordu.
O esnadaki stratejimiz
yasalaţmasýný biraz
geciktirmek ve belki biraz
deđiţtirtmekti. Biz
bile, bu yasayý durdurabileceđimizi
düţünmüyorduk.
Washington'da çalýţtýđýnda ţunu
öđreniyorsun; yasama üzerine yapýlan
kavgalar, farklý ţirketlerin maddi
çýkarlarý üzerine kavgalardýr.
En zorlu kavgalar, ayný seviyede maddi
kaynaklara, lobi faaliyetlerine
sahip iki firmanýn çýkar
çatýţmasýnýn olduđu kavgalardýr.
Bütün paranýn ve ţirketlerin
ayný safta, karţýlarýnda ise
milyonlarca insanýn olduđu
kavgalarsa kavgadan sayýlmaz bile.
Kamu hizmetinde geçirdiđim uzun
yýllar boyunca PIPA ve SOPA
benzeri ţeyler görmedim bile.
Yasa tasarý halindeyken bile
hali hazýrda destek veren 40 senatör vardý.
Prosedürleri
halletmek için gereken 60 oyun
çođuna ulaţmýţlardý bile.
Zor bir dönemdi, ben bile kendimden ţüphe etmiţtim.
Swartz ve Demand Progress, devasa
bir destek oluţturmuţtu bile.
Geleneksel toplumsal
öfke ve VoIP'yi
(Internet Üzerinden Ses
Protokolü) kullanmýţlardý.
Ýnsanlar çok basit bir ţekilde
meclisi arayabiliyorlardý.
Hem hareket stratejisti hem
de teknoloji yönünde O'nun
seviyesinde uđraţ veren
kimseyle tanýţmamýţtým.
Milyonlarca insan meclisle
iletiţime geçti ve SOPA
karţýtý dilekçeler imzaladý.
Meclis gafil aflanmýţtý.
Tasarýyý tartýţan bihaber
milletvekillerinin ilginç bir hali vardý.
Bir avuç inek onlarýn interneti
düzenlemesine engel olamazdý.
-Ýnek deđilim. -...
yeterince inek deđilim. -Bu
ţeyin ne iţe yaradýđýný bi'
kaç ineđe sormak lazým.
-Bi'kaç inek çađýrýp soralým derim.
Cidden mi? Ýnekler? Galiba aradýđýn kelime
uzman olacaktý. Sizi bilgilendirip,
çýkardýđýnýz yasanýn geri tepmemesini,
interneti bozmamanýzý sađlayacak olan kiţiler.
Biz "geek" terimini kullanýrýz. Kullanabiliriz, çünkü biz geekiz.
Uzmanlara danýţmadan bu
noktaya kadar gelmesi,
kasabamýzda bir sýkýntý
olduđu gerçeđini kanýtlar.
Yaptýđýmýz ţeyin hatalý
olduđunu, bu kurulun önüne
geçip açýklayabilecek
birilerini bekliyorum.
Eskiden bilimsel ve teknolojik
danýţmanlýk yapan bir daire vardý.
Üyeler gidip x, y,
z'yi anlamamý sađlayýn
diyebiliyorlardý. Fakat para
israfý diyerek orayý kapattýlar.
O vakitten beri meclis
Orta Çađ'a geri döndü.
Aaron dahil kimse SOPA'yý
yeneceđimizi düţünmüyordu.
Denemeye deđerdi, ama
kazanýlabilir gibi gözükmüyordu.
Fakat bir kaç ay sonra
bana "galiba kazanacađýz"
dediđini anýmsýyorum. Müthiţ
olur diye yanýtladým.
Meclise yapýlan çađrýlar devam eder.
GoDaddy adlý alan adý
sunucusu, SOPA'ya destek verenler
kervanýna katýlýnca onbinlerce
müţterisi protesto amacýyla baţka
servislere geçer. Bir hafta
sonrasýnda, daha mütevazý bir
GoDaddy duruţunu deđiţtirir.
Plak ve film endüstrisine
destekçi vekiller, ters
tepkiyi gördüklerinde
tasarýyý biraz törpülediler.
Kývýrmayý görebiliyorduk, iddialarýmýz yankýlanmaya baţlamýţtý.
Sanki Aaron her kibrit çaktýđýnda
birisi söndürüyordu. Fakat o
çaktýkça çýkan kývýlcýmlar alev aldý
ve koca bir ateţ topuna dönüţtü.
16 Ocak 2012'de Beyaz Saray, tasarýyý
desteklemediđine dair bir açýklama yaptý.
Sonra da ţu oldu:
Korsanla mücadeleye deđer veren,
buna gerçekten inanan biriyim.
Ama bu tasarý, dođru
tasarý deđil.
Jimmy Wales, desteđini Wikipedia'yý
karartarak gösterdi. Dünyanýn en popüler 5.
web sitesiydi, internetteki tüm
týklamalarýn yüzde birkaçý bu sitedeydi.
Wikipedia karardý, reddit
karardý, Craigslist kardý.
Meclis ile aramýzdaki uçurum eridi.
Meclis üyeleri
bir kaç gün evvel pohpohladýklarý
tasarýdan desteklerini
çektiđini açýklamak
için yarýţmaya baţladý.
24 saat içerisinde, tasarýya karţý çýkanlarýn sayýsý 31'den 101'e çýktý.
Meclis üyeleri ve senatörlerin sitelerin
karartýldýđý gün içerisinde yavaţça taraf
deđiţtirmelerini izlemek mükemmeldi. 100
kadar temsilci taraf deđiţtirmiţti.
Ýnanmasý her ne kadar güç olsa da, her ţeye
rađmen kazanmýţtýk. Herkesin imkansýz olduđunu,
dünyanýn en büyük ţirketlerinin
boţ hayal olarak
gördüđü ţey, gerçekleţmiţti.
Baţardýk. Kazandýk.
[SOPA öldü, ...]
Ýnternet siyasetinde, hatta Amerikan
siyasetinde tarihi bir haftadayýz.
Washington D.C.'de mecliste
çalýţanlardan duyduđumuza
göre karartma günkü mail ve
telefon trafiđi hiç bu kadar
yođun olmamýţtý. Bence çok
heyecanlý bir andý. Bu,
internetin siyasi anlamda
yetiţkinliđe eriţtiđi gündü.
Çok neţeli bir zamandý, zira gerçekten
olduđuna hala inanamýyorduk.
Arkasýnda bu kadar maddi destek olan bir
tasarý geçememiţti, hatta dibi boylamýţtý.
Zaman zaman güçsüz hissetmek normaldir.
Yürüyüţ yapar, bađýrýsýn ve
kimse seni duymaz. Ama bugün size
güçlü olduđunuzu söylemeye geldim.
Zaman zaman kulak
asmadýklarýný düţünürsünüz,
ama bugün size sizi
dinlediklerini söylüyorum.
Bir fark yaratýyorsunuz. Mücadele etmeye devam
ederseniz, bu tasarýyý durduracaksýnýz.
PIPA'yý dur de, SOPA'ya dur de!
Dev internet ţirketleri, açýk söylemek
gerekirse, rekabetin olmadýđý,
sansürlenen bir ortamdan fayda sađlarlar.
Buna müsaade edemeyiz.
Büyük bir deđiţimin bir parçasý olmaktansa,
küçük bir deđiţimi kesinleţtirmeyi
yeđlerdi. Ama SOPA, devasa bir
deđiţimde devasa bir rol oldu.
Bu, onun için kavram ispatý oldu. Yaţamýný
dünyayý deđiţtirerek geçirmek istiyordu.
Bilimsel bir tadda incelediđinde, ne derece
etkisi olduđunu ölçtü ve mümkün olduđunu gördü.
"Sürdürmek istediđim hayat
tarzý mümkün, bunu ispatladým.
Ben, Aaron Swartz, dünyayý
deđiţtirebilirim"
Çok da bir ţey yapamadýđýný
düţünen bir adama göre,
ki Aaron böyle biriydi,
iyi bir ţeyler yaptýđýný
hissettiđi ender anlardandý;
bunu görebiliyordunuz.
Hayatýnda zaferini kutladýđý
tek an diyebiliriz.
Herkes SOPA'yý durduramazsýnýz diyordu.
Durdurduk. Manyak derece güzel üç tane
zafer elde ettik, ve daha yýl bitmedi bile.
Ýyimser olma zamaný bu zamandýr.
Tutuklandýktan bir yýl
sonra SOPA zaferini tattý,
mutluluđuna ţaţýrmamak gerek.
Bir çok olay vardý.
Siyasi sürece o kadar uyum sađlamýţtýki, engellemek mümkün deđildi.
Swartz'ýn kurduđu veya
kurucularýndan biri olduđu
organizasyonlarýn listesi devasaydý.
Edward
Snowden'ýn internet gözetlemelerini ifţasýndan
yýllar önce Swartz bu konuda endiţeliydi.
Hesap verme yükümlülüđünün bu kadar
rahat ele alýnmasý ţoke edici.
Casusluk programýnýn ne
çapta olduđunu açýklayan
istatistik bile yok. Cevap "Yea
o kadar çok insaný gözetliyoruz
ki saymanýn mümkünatý yok."
ise, bu çok ciddi bir rakam.
"Dinlediđimiz telefon
sayýsýný biliyoruz, ama
kaç kiţiye tekabül ettiđini
bilemeyiz." deseler
anlarým, ama yanýtlarda hiç bir zaman sayý
vermiyorlar. Bu, bayađý korkutucu bir ţey.
O'na inanýlmaz baský uyguluyorlardý.
Bütün parasýný
aldýlar, fiziksel özgürlüđünü
almakla tehdit ettiler. Neden
yaptýlar? Neden gerçeđi gün ýţýđýna
çýkaranlarýn peţine düţüyorlar?
Bankalardan savaţlara, bu
devletin ţeffaflýđý...
Yani, gizlilik; hali hazýrda
gücü elinde bulunduranlarýn
iţine yarýyor. Her nasýlsa
ayný gizlilik, devletin
muhtemelen yasadýţý ve anayasaya
aykýrý ţeyler yaptýđý
zamana denk geliyor. Yani,
bu iki ţey rastlantý deđil.
Açýkça ortadadýrki, bu teknoloji deniz
aţýrý ufak ülkelere karţý deđil, ABD
devleti tarafýndan kendi sýnýrlarý içerisinde
kullanýlmak üzere geliţtirilmiţtir.
Gözetleme programýyla ilgili
problem, ta Nixon yönetiminden bu
yana yavaţ yavaţ geniţlemesidir.
11 Eylül sonrasýnda G.W.Bush
zamanýnda devasa bir hale gelmiţtir,
Obama da geniţletmeye devam etmektedir.
Sorun gittikçe daha da
kötü bir hale gelmiţtir.
Hiç bir zaman "Gün
bugündür, ţimdi duruţumuzu
keskinleţtirmemiz gerek."
dediđimiz bir an olmamýţtý...
Aaron'ýn hukuki süreci, tahminimce, lazer
kadar keskin bir mesaj yollamaktý.
Obama yönetiminin siyasi tehdit olarak
gördüđü bir grup insana bir mesaj.
Bu grup; hackerlar, bilgi ve demokrasi
aktivistleriydi. Ve Obama yönetiminin
göndermek istediđi mesaj, tahminimce,
"Bize dert açacak yetilerinizin
olduđunu biliyoruz. Ve Aaron Swartz'ý
size ibret olsun diye cezalandýrýyoruz.
Böylece korkacak ve o derdi
baţýmýza açamayacaksýnýz."
...ve devlet de dedi
ki "Gözetim programýný
yasallaţtýrmak için
kullandýđýmýz hukuki görüţler
de gizli belgelerdir, bu yüzden sizi gözetlerken
kullandýđýmýz yasalarý söyleyemeyiz."
... her seferinde "siber savaţ
halindeyiz, siber suçlular
bize yine saldýrýyor.
Hepimiz tehdit altýndayýz,
tehlikedeyiz" diyorlar. Bunlarý
da gittikçe daha tehlikeli
hale gelen yasalarý çýkartmak
için bahane ediyorlar.
-Mücadelenin gidiţatý hakkýndaki görüţlerin ne?
-Sana bađlý!
Ýki farklý kutupta bakýţ açýsý var.
Biri, her ţey süper;
internet bize özgürlük
verdi ve muhteţem bir ţey.
Diđeri, her ţey felaket
durumda, internet bizi
gözetlemeleri ve baský kurmalarý
için bir çok aygýt sundu.
Ve ikisi de dođru. Ýnternet her ikisine
de sebep oldu. Her ikiside ţaţýrtýcý
ve hayret verici. Uzun vadede
hangisinin kazanacađý bize kalmýţ. Biri
diđerinden daha dođru demek gereksiz;
ikisi de dođru. Hangisine yođunlaţýp
faydalanacađýmýz ise bize kalmýţ; çünkü
her ikisi de hep etrafta kalacak.
12 Eylül 2012'de, federal
savcýlýk, eskisini
geçersiz kýlan yeni bir
iddianame hazýrladý. Üç
yeni suçlama eklendi;
elektronik sahtekarlýk,
korunmuţ bir bilgisayardan
hukuksuz bilgi edinimi
ve bilgisayar sahtekarlýđý.
Böylece Swartz, dört
yerine on üç maddeden suçlanýyordu.
Savcýlýđýn
elindeki kozlar bi hayli çođalmýţtý, Swartz'ýn
potansiyel hapis süresi ve cezasý da...
Ayrý bir iddianame ile daha
fazla suçlama yönelttiler.
Eyleminin bir kaç tane
federal suça neden tabi
olduđuna dair bir teori ürettiler.
Yasalara göre
oldukça ciddi bir ceza
gerektirebileceđini söylediler.
Bu teori ve savcýlýđýn dava dosyasýndaki
bir çok diđer madde, 1986 yýlýnda çýkan
bir yasaya dayalýydý. Adý Bilgisayar
Sahtekarlýđý ve Ýstismarý Yasasý idi.
Bu yasa, baţrolünde Matthew
Broderick'in olduđu 83 yapýmý
WarGames (SavaţOyunlarý) filminden
esinlenmiţti. Güzel filmdi.
"Ţimdi yakaladým."
Filmde, genç bir çocuk sihirli bilgisayar ađlarýný kurcalayarak nükleer saldýrý baţlatma yetisi ediniyor.
Tabiki böyle bir ţey mümkün deđil, 80lerde de
deđildi. Fakat meclis üyeleri için yeterince
inandýrýcýymýţ ki Bilgisayar Sahtekarlýđý
ve Ýstismarý Yasasý'ný geçirmiţlerdi.
Zamanýmýzýn gerisinde kalmýţ bir yasadýr.
"Kullaným Koţullarý"
gibi anlaţmalarýn maddeleri
üzerinden ceza verilebilir. Mesela
eHarmony gibi bir sitede kendinizi
abartýrsanýz, bađlý bulunduđunuz
yetkili makama göre, baţýnýz
yasalarla derde girebilir.
Hepimiz Kullaným Koţullarý'ndan
haberdarýzdýr, fakat çok azýmýz koţullarýn
ne olduđunu inceler. Bu koţullara
uymayarak suç iţliyor olabilirsiniz.
Web sitelerindeki Kullaným
Koţullarý, genellikle
birbirinize nazik davranýn,
uygunsuz davranýţlarda
bulunmayýn gibi ţeyler söyler.
Yetkili makamlarýn bu
durumda söz sahibi olmasý, bir
çok insana aptalca gelir.
Örnekler, daha da aptallaţmaya baţlar.
Mart 2013'te
deđiţene kadar, seventeen
(17) dergisine ait
internet sitesinin kullaným
koţullarýnda "Okumak
için 18 yaţýndan büyük
olmalýsýnýz." yazýyordu.
Adalet bakanlýđýnýn B.S.Ý.Y yorumuna göre, hepimiz yasalarý çiđniyoruz diyebilirim.
Belirsiz ve suistimale açýk yapýsýndan
ötürü, B.S.Ý.Y, bilgisayarlarla
alakadar bir çok ihtilafta
kullanýlan bir çekiç haline geldi.
Ýddianamedeki tek etken
olmasa da, Swartz'a yönelik
13 suçlamadan 11'inin
dayanađý bu yasaydý.
"Neden?" sorusu, Aaron Swartz'ýn
hikayesinin çođunda asýlýdýr.
Devlet bunlarý neden yapýyordui? Nasýl bir
dava ile karţýmýza çýkacaklardý?
Adalet Bakanlýđý cevap
istemlerimizi geri çevirdi. Fakat
Profesör Orin Kerr davayý
incelemiţ eski bir savcýdýr.
[Hukuk Profesörü] Bu davaya diđerlerine
göre daha deđiţik yaklaţmamýn bir
kaç sebebi var. Üç yýl boyunca Adalet
Bakanlýđý'nda savcýlýk görevi yaptým.
Eđitmenliđe baţlamadan önce,
devlet, hangi suçlarýn iţlendiđine
dair düţüncelerine dayanan bir
iddianame ile geldi. Sadece avukat
gözünden bakýldýđýnda, önceki
davalarla kýyaslayarak, eldekileri
inceleyerek baktýđýmda, adil bir
iddianame olduđunu düţünüyorum.
Suçlama yapmalýlar mýydý, tartýţmaya açýk.
Çok fazla ihtilaf var.
Bazý insanlar açýk eriţimden
yana, bazýlarý da deđil.
Bana kalýrsa, devlet, Swartz'ýn
Açýk Eriţim Manifestosu'nu
çok ama çok ciddiye aldý.
O'nu davasýna sýmsýký
bađlý, ahlaki zorunluluk
hissetmesinden ötürü adil
görmediđi yasalarý çiđnemeye
kararlý biri olarak gördü.
Ve demokrasilerde bir yasanýn
adil olmadýđýný düţünüyorsan,
onu deđiţtirmenin pek çok yolu vardýr.
Swartz'ýn
SOPA'da ustalýkla uyguladýđý
gibi meclise baţvurmak örneđin.
Ya da o yasayý iţlevsiz
kýlmak için ihlal edersin.
Savcýlýđý böylesine dürten de bu
hissiyattý; Swartz bu yasayý sadece
ihlal etmeye deđil, tamamen yok
etmeye kendini adamýţ gibiydi.
Herkesin bu veritabanýna açýk eriţimi
olacaktý. Diţ macununun tüpe geri
sokulamadýđý gibi, sona erecekti.
Ve Swartz'ýn tarafý kazanacaktý.
Toplumda yasanýn adil olup olmadýđýna
dair büyük bir anlaţmazlýk mevcut. Ve
nihayetinde, meclis yoluyla, bu Amerikan
halkýnýn verebileceđi bir karar.
Ýkinci sorun da ţu; hangi suçlar
az ciddi, hangileri çok ciddi.
Artýk bilgisayarlarýn ve onlarýn
suistimalinin olduđu yeni
bir çevreye adým atýyoruz, ve
bu çizgilerin tam olarak nerede
durmasý gerektiđini bilemiyoruz.
Hala üzerinde uđraţýyoruz.
Bu olay, savcýlýđýn sađduyusunun
yetersiz bir kullanýmýdýr.
Adalet Bakanlýđý'nýn
insanlarý korkutma için
kullandýđý çekiç her geçen gün
daha da büyüyor. Bu yüzden
bir çok insan hayatýný böyle
kumarda yitirmek istemiyor.
Birisinin telefonunu dinlemeli miyiz?
Görüntülerini
kaydetmeli miyiz?
Birbirine karţý kýţkýrtýp
ifade verdirtmeli miyiz?
Federal ajanlar ve
savcýlarýn düţünce tarzý bu.
Davalarý inţa ederler.
Swartz, geri vitesi olmayan zalim bir
adalet sisteminin diţlilerine sýkýţmýţtý.
Amerika'yý dünyadaki en yüksek mahkum
oranýna sahip bir makina haline getirdi.
Kendimizi ülkece korku ve
öfke siyasetine teslim ettik.
Ve korktuđumuz her ţey,
mesela internetin geleceđi ve
eriţimi gibi, öfke duyduđumuz
herhangi bir ţey, iç
güdüsel olarak müdahaleci bir
adalet sistemi dođuruyor.
Tarihte adalet sisteminin ilgilenmesine
hiç gerek görülmeyen bir çok
sorunu çözmek için bugün hapishaner,
cezalar gibi ţeyleri kullanýyoruz.
Tehdit, itham, yargýlama gibi dürtüler,
bilgiye internet üzerinden eriţmekteki
ihtilaf ve tartýţmalarýn temel sebebi oldu.
Diđer konularda yaţadýđýmýzi
sýkýntýlara bir hayli benziyor aslýnda;
tek farký bu tarz adil olmayan
mahkumiyetlerde genelde fakir ve
azýnlýk mensubu insanlarýn olmasý.
Swartz ailesinden ve arkadaţlarýndan daha fazla soyutlanmaya baţladý.
Baţka bir ţeyle uđraţmaz oldu. Dava bütün hayatýný ele geçirmiţti.
Aaron'ýn avukatlarýndan biri, savcýlara,
Aaron'ýn duygusal anlamda savunmasýz
olduđunu, buna göre hareket etmelerini
söylemiţti. Yani bunu biliyorlardý.
Gerçekten büyük bir yük altýndaydý.
Yapacaklarýnýn ve hareketinin kýsýtlanmasýndan
nefret ederdi. Sürekli kafasýna kaktýklarý
hapis tehditi onun için dehţet vericiydi.
Maddi kaynaklarýný tamamen tüketmiţti. Bize
de çok pahalýya mal olmuţtu. Yüksek bir
miktarda yardým toplamýţtý.
Milyonlarca dolar harcanmýţtý.
-Hukuki savunma için mi? -Evet.
-Milyonlar? -Evet.
Sanýrým insanlara yük olmak
istemiyordu, bu da bir etkendi. Bir
yanda normal hayatý, öbür yanda
uđraţmasý gereken boktan bir
durum. Elinden geldiđince sýnýrý
korumaya çalýţmýţtý. Ama hepsi
bir araya bulanmaya baţladý ve
herţey boktan bir hale geldi.
Her geçen zaman daha da güçleţen bir
kararla karţý karţýyaydý. Suçu kabul
edip hayatýna devam etmek mi, yoksa
bozuk bir sistemle mücadele etmek mi?
Hukuki dava için cevap basitti; anlaţma yoluna gitmedi ve bir dava tarihi belirlendi.
Aaron, adil olmadýđýna inandýđý bu
durumla mücadele etmekte kararlýydý.
Bir yandan da
korkuyordu.
Aaron'ý mahkum edeceklerini düţünmüyorum. Mahkemeden ayrýldýđýmýzda O'na sarýlacaktým. Boston'daki o köprünün üzerinde yürüyüp bir kaç bira devirecektik.
Haklý olduđumuzu düţünüyordum. Davayý kazanabilirdik, kazanacaktýk.
Pek bahsetmezdi, fakat çok acý çektiđini görebiliyorduk.
Aaron çocukluđunda ani ruh
hali deđiţimi, depresif
nöbetler gibi ađýr
depresyon sayýlabilecek
ţeyler yaţamadý. O sýrada depresif olabilir,
normaldir, herkes zaman zaman depresif olur.
Ýliţkimiz henüz iki üç
haftalýkken, "Sen benden
daha güçlüsün." dediđini anýmsýyorum.
Bir çok
konuda gaddardý, hayat
O'na ve bir çok insana
sert davranmýţtý. Bu,
dehasýnýn bir parçasýydý.
Galiba 20'li yaţlarýnda klinik depresyon
geçirmiţti. Fakat bir birlikteyken böyle
deđildi. Çok mutlu bir insandý diyemem, fakat
bu depresif olduđu anlamýna da gelmiyor.
Ýki yýl boyunca çok çok ađýr baský altýnda kalmýţtý. Daha fazla uđraţmak istemedi.
Galiba, çok ađýr gelmiţti.
Gecenin bir vakti arkadaţým aramýţ.
Bir ţeylerin yolunda
gitmediđini anlamýţtým. Aradým,
ve ne olduđunu anladým.
Sosyal haber ve eđlence sitesi reddit'in
kurucularýndan biri, evinde ölü bulundu.
Polise göre, 26 yaţýndaki Aaron Swartz
Brooklyn'deki dairesine intihar etti.
Neslimizin en yaratýcý beyinlerinden birini kaybettik diye düţündüm.
O an dünya baţýma yýkýldý.
Hayatýmdaki en zor gecelerden biriydi.
Çýđlýk atýyordu, "Ne dediđini anlayamýyorum" dedim...
Yeter. Daha fazla devam edemeyeceđim.
Olan biteni anlamlandýramadým. Hala anlayamýyorum.
Hüsran içindeydim, öfkeliydim.
Çocuklarýma açýklamaya çalýţtým.
Üç yaţýndaki çocuđum, doktorlarýn düzelteceđini söyledi.
Tanýdýđým pek çok insan
öldü, fakat hiç birini bu
ţekilde kaybetmedim. Ben
dahil çođu kiţi bir ţeyler
yapabilirdik diye düţünüyordu.
Ama görememiţtik, böyle
olduđunu bilmiyorduk, bu
kadar acý çektiđini...
Benim bir parçamdý. Gerçek
olmamasýný diledim. Sonra
Wikipedia sayfasýna baktým
ve ölüm tarihini gördüm.
"... ile 2013 arasýnda yaţadý."
Aaron öldü. Çivisi çýkmýţ
dünyanýn gezginleri, akýl
hocalarýmýzdan birini, yaţlý
bir bilgini kaybettik.
Dođrunun yolundaki hackerlar, bir eksildik,
bizden birini yitirdik.
Anaçlar, ilgililer, dinleyenler,
besleyenler, tüm aileler,
çocuklarýmýzdan birini kaybettik.
Hepimiz ađlayalým.
Aklýma gelen ilk ţey, ya kimse
farketmezse endiţesiydi.
Çünkü ne kadar dikkat çekici
olduđunu bilmiyordum.
Daha önce hiç bu kadar duygusal taţmaya tanýk olmamýţtým.
Ýnternet alev aldý.
Herkesin kendine göre bir izah etmeye
çabalýyordu, fakat daha önce hiç kimsenin
twitter'da yas tuttuđunu görmemiţtim.
Ýnsanlar basbayađý internette yas tutuyordu.
O, internetin öz evladýydý. Ve eski dünya onu katletmiţti.
Korkunç adaletsizliđe el atýlmayan bir zamanýn ortasýndayýz.
Ekonomik krizin mimarlarý, baţkanla rahat
rahat akţam yemeđi yiyorlar. Böyle
bir ortamda, devletin böyle bir ţeyi
yargýlamýţ olmasý absürdden öte, trajik.
Asýl soru, baţýmýzdan geçen bunca ţeyden sonra,
dünyayý daha iyi bir yer haline getirmek
bir ţeyler yapabilir miyiz? Bu mirasý nasýl
daha ileriye taţýrýz, bu soruyu sormalýyýz.
Dünyanýn her yerinde hackathonlar, toplanmalar
baţladý. Bir anlamda, Aaron Swartz
içimizdeki iyiyi çýkarttý, "Bu durumu
nasýl düzeltiriz?" sorusunu sordurttu.
Nacizhane görüţüm, O'nun bu ülkenin yetiţtirdiđi en sýradýţý devrimcilerden olduđudur.
Aaron kazandý mý, kaybetti mi bilemiyorum.
Fakat ţu açýktýr ki,
O'nun mücadelesinde kullandýđý
ellerle ţekillenenleriz biz.
Kolluk kuvvetlerini,
bilgiye eriţimi çoađaltmak
isteyen yurttaţlarýn üzerine
saldýđýmýzda, hukukun
üstünlüđünü bozarýz ve adalet
mabedimizi iđfal etmiţ oluruz.
Aaron Swartz bir suçlu deđildi.
Deđiţim, kendiliđinden kaçýnýlmaz
olarak gelen bir ţey deđildir.
Sürekli mücadele
sayesinde gelir.
Aaron, hakikaten de sihir yapabiliyordu.
Ve kendimi
yaptýđý sihrin O'nunla birlikte
ölmemesine için adadým.
Dünyayý deđiţtirebileceđine
inanýyordu, ve haklýydý.
Geçen haftadan bu yana, bugün de, fonumuz artmakta.
Swartz'ýn ölümünden sonra, temsilci
Zoe Lofgren ve senatör Ron Wyden,
Bilgisayar Sahtekarlýđý ve Ýstismarý
Yasasý'ný reforme edecek bir
yönetmelik gündeme getirdiler.
Swartz'a yönelik suçlamalarýn çođunun
dayandýđý eskimiţ yasa buydu.
Adýna da, Aaron'ýn Yasasý dendi.
Aaron, insanýn kendine sürekli
"ţu an üzerinde çalýţabileceđim
dünyanýn en önemli ţeyi nedir" sorusunu
sormasý gerektiđine inanýyodu.
"Eđer onun üzerinde çalýţmýyorsan, neden çalýţmýyorsun?"
Keţke geçmiţi deđiţtirebilsek, ama
deđiţtiremeyiz. Ama geleceđi deđiţtirebiliriz
ve deđiţtirmeliyiz. Aaron'ýn
hatýrasý için yapmalýyýz. Kendimiz
için yapmalýyýz. Dünyayý daha iyi ve insani
bir yer haline getirmek için yapmalýyýz.
Hukukun iţlediđi ve bilgiye
eriţimin insan hakký olduđu bir dünya.
Geçtiđimiz ţubat ayýnda,
Baltimore'lu bir çocuk vardý.
14 yaţýndaydý. JSTOR'a eriţimi vardý.
Bir ţey okuduktan
sonra JSTOR'u kurcalamaya baţlamýţtý.
Ve pankreas
kanserini erken teţhis
edebilen bir test geliţtirdi.
Pankreas kanseri, çatýr
çutur öldürür; çünkü çok
geç tespit edilir ve
tespit edildiđinde bir
ţeyler yapmak için çok geçtir. Johns Hopkins'in
Onkoloji departmanýnýn tamamýna mail atar.
Çocuk 14 yaţýnda mý?
Evet 14 yaţýnda bir çocuk. Çođu
aldýrmaz bile. Fakat bir tanesi
beđenir ve "Çok da aptalca bir fikir
deđil, gel bir görüţelim" der.
Çocuk, akţamlarý ve haftasonlarý bu araţtýrmacýyla
çalýţmaya devam eder. Aaron öldükten bir
kaç hafta sonra ţubat ayýnda haberlerde gördüm
- o ara sýk sýk Aaron vardý haberlerde-.
Pardon.
Ve haberlerde olmasýnýn sebebini açýklýyordu,
baţarmýţlardý, pankreas kanserini
erkenden saptayabilen bu hayat kurtaran
testin dađýtýmýna baţlamýţlardý.
Ve dedi ki, "Aaron'ýn yaptýđý
ţey iţte bu yüzden çok önemli."
[Aaron Swartz, Jack Andraka'nýn
devrimsel kanser testininin önünü nasýl açtý]
Çünkü, geleceđi göremezsiniz deđil mi?
Evrenin bu gerçeđi, sadece hýz limitini
saptayan yetkililerin kullandýđý bir
gerçek deđil. Evladýnýn pankreas
kanserinden ölmesini engelleyen ţey de
ayný yerden gelir. Eriţim olmadýđý zaman,
senin ihtiyaç duyduđun soruna çözüm
bulacak kiţi, cevabý asla bulamayabilir.
o kadav iyi sývýţtýki, ..., uzay gemisine gevi döndüvünde bile...
-Afferin Aaron! Çok iyiydi.
-Tam-mam, ţimdi ţarký vakti!