Adalet Parasal sistem dahilinde kullandığımız dil, yoruma açıktır davranışlarımız ise eşitlikçi olmayan bir çevre tarafından üretilir. Eğer genlerimizin bizi belli hareketlere meyilli hale getirdiğini düşünürsek bu olan adalet sisteminin işe yaramadığı anlamına gelir. Eğer çevre, herkes için aynı olsa ve genleri de hesaba katsak o zaman adalet sistemi daha adil olurdu. Ancak, neden bir adalet sistemine ihtiyaç duyuyorsun? Adaletsizlik olduğu için mi? Peki, neden adaletsizlik var? Çevreden ötürü olduğu için, mal ve hizmetler kısıtlı olduğu için ve de insanlar arasında eşitsizlik olduğu için mi? Parasal sistemde insanlar eşit değildir. Sosyal sınıflar arasında çok büyük farklar olabilir. Dolayısıyla, adalet sistemi parasal sistemin içinde de işe yaramaz. Adalet sadece kabul edilmiş bir fikirdir, daha fazlası değil. Daha da kötüsü...suç teşkil eden davranışlar. Seri katil nedir? Seri katil, makineli tüfeğiyle bir sürü insan öldüren kişi midir? Ya da katil kimdir? Suçlu kimdir? Kral Süleyman'ın binlerce eşi vardı. Bugün olsa çok eşlilikten tutuklanırdı. Dolayısıyla, geçmişte "takdir edilecek davranış" sayılan şeylerin bugün bir anlamı yok. Bence gelecekte bütün avukatlar suçlu gibi görülecek. Ayrıca tüm politikacılar suçlu gibi görünecek. Çünkü onlar, insanların duymak istediği şeyleri söylüyorlar ve her zaman doğruyu söylemiyorlar. Çünkü doğruyu söyleyerek bir yere varamazlar. Bence, sigorta şirketlerinin kontratlara bazı şeyleri küçük harflerle yazdıkları şeyler suç işleme niyetiyle yazılmıştır. Dolayısıyla, kimin suçlu olduğunu içinde yaşadığın kültür belirler. Romalılar Hristiyanları aslanlara yedirdiğinde bu suç sayılmıyordu. Bugün suç sayılır. Dolayısıyla, bugün dünyada ne kadar suç olduğundan bahsetmeden önce, insanlara suçla ne kastettiklerini sor. Yanıltıcı reklamlardan mı bahsediyorlar? İlaç firmalarının haplarla ilgili iddialarından mı? Bir doktor sana ameliyata ihtiyacın olduğunu söylediğinde evinin veya yeni teknesinin taksidini mi ödemeye çalışıyor, yoksa gerçekten ameliyata mı ihtiyacın var? Kısaca, neyin suç teşkil ettiğini sen açıkça tanımlamazsan neyin suç teşkil söylemek çok zor. Suçlunun en son tanımı ise yakalanan kişi. Bir yargıca gidip ona yaptığı her şeyin temelinde cehalet olduğunu söyleyemezsin? Bunu nereden biliyorsun? Ne kastediyorsun? diyebilir. Eğer sana böyle cevap veren bir yargıç bulursan yolun yarısını katetmiş sayılırsın. Bana ne kastediyorsun diye soran biriyle henüz karşılaşmadım. Eğer bir hakime gidip yaptığı her şeyin yanlış ve gerçek dışı olduğunu söylersen Kafa avcısı bile olabilirsin dersen İnsanları tanımadan onları yargılıyorsun, hapse atıyorsun merhamet göstermiyorsun, insanlara daha önce hapse girdikleri için suçlu muamelesi yapıyorsun dersen... Onun ölçüsü bu, çağrısımsal bellek olan bu. Dolayısıyla, tüm davranışlarımızı çağrışımsal belleğimiz belirler. Bu ne demek biliyor musun? Senin deneyimin, hakikat değil. Bir avukat tutacak parası olan çok insan var. Onlar, onlar tarafından tecavüze uğradığını iddia eden birine dönüp başka bir mahkemede aynı şeyi bir başkası için dememiş miydin diyebilir veya tecavüze uğrayan kişiyi ucuz bir fahişeymiş gibi gösterebilir. Anlıyor musun? Yeterince iyi bir avukatın varsa, avukat herhangi bir kişinin dediği herhangi bir şeyi alıp şekilden şekile sokabilir. Anlıyor musun? Paran ancak vasat bir avukata yetiyorsa, iki yılını hapiste geçirebilirsin. İyi bir avukatın varsa, iki hafta veya bir ay göz altında geçirirsin. Dolayısıyla, avukatların sadece buna bakarak ne kadar yozlaşmış oldukarını anlamaları lazım. Eğer benim tutabileceğimden daha iyi bir avukat tutabiliyorsan, yozlaşmışsın. Seni savunan avukat da yozlaşmış. İnsanlar dürüst olsa, diğer avukat dönüp, sana katılmamam mümkün değil derdi. Avukatlar dürüst olsa. Bu adalet sisteminin cezası, insanları sistemin sunduklarından yoksun bırakmak. Maldan, hizmetten, erişimden, bilgiden yoksun bırakıp onu neredeyse boş bir odada hapsetmek. Ancak başta bu mal ve hizmetleri edinebilmek için parasal sistem için çalışman gerekiyor. Bunu unutma. Dolayısıyla, adalet sistemi, insanın parasal sisteme katılmasını engelliyor, ve onu bir süreliğine neredeyse boş bir odaya hapsediyor. Bakalım hapishanelerin mahkumlar ve gardiyanlara ne yaptığına bakalım: 70lerin başında, Stanford Üniversitesi psikologlarından Philip Zimbardo hapishanelerle ilgili bir çalışma yürütüyordu... Stanford psikoloji binasının bodrum katında bir hapishane kurdu katılan öğrenciler ise kapsamlı testlerden geçiriliyordu. Katılmak için psikolojik ve fiziksel olarak sağlıklı olmaları gerekiyordu. Bazı öğrenciler rastgele seçilerek mahkum, diğerleri ise gardiyan oldu. Araştırmacılar, mahkumları evlerinde veya yatakhanelerinde tutuklayarak şaşırttı. Öğrencileri hapsederken yapılanlar, onları yeni mütevazı konumlarına alıştırmak için gerçekleştirilen bir ritüel. Mahkum öğrenciler her gün 24 saat boyunca küçük hücrelerde, normal çevrelerinden uzakta kaldılar. Mahkum 819 kötü bir şey yaptı! Gardiyanların vardiyası ise sadece 8 saatti. İşten çıktıktan sonra normal öğrencilik rutinlerine dönüyorlardı. Ortaya çıkan sonuçlar Zimbardo dahil herkesi şaşırttı. İlüzyon gerçeğe dönüştü Ve de dünyayla kişinin gerçek kimliği arasındaki duvar yıkıldı. İyi aile çocukları acımasız gardiyanlara dönüştü. Sağlıklı çocuklar hasta oldu. Faal olanlar, pasifleştiler, zombileşmiş mahkumlara dönüştüler. Deneyim o kadar yoğundu ki pek çok mahkum aşırı strese tepki gösterdiler ve salıverilmeleri gerekti. -- Doktora gidemiyorum, hiç bir yere gidemiyorum. Yemeğe gidemiyorum. Nasıl oldupunu anlatamıyorum! - İçeri gir, şimdi! Haydi! Anlamıyorsun. Anlamıyorsun. Tanrım. İçim yanıyor. Anlamıyor musun? Bir öğrenci, deney başladıktan sonra sadece 36 saat dayanabildi, sonra ağlamaya başladı. Sonra her gün bir başka çocuk benzer bir tepki verdi. 5 günde 5 çocuk. Duygusal olarak normal ve sağlıklı oldukları için seçilen çocuklar sinir krizi geçiriyordu. Ancak kimse, "bu bir deney" demedi. Bakış açılarını tamamen kaybettiler. Nasıl bir gardiyan olurdun? Sadist mi olurdun, anlayışlı mi? Uyumlu bir makum mu olurdun yoksa kahramanca direniş mi gösterirdin? Bu hapishane çalışması Milgrim'inkisi gibi, tipik bir sosyal psikoloji çalışması değil. Bazı psikologlar, bunların ahlak kurallarına aykırı olduğunu ve asla gerçekleştirilmemiş olmaları gerektiğini düşünüyor. Zaman zaman Zimbardo bile deney yaptığını unutarak, hapishane amiri gibi davranmaya başladı. Araştırmanın iki hafta sürmesi bekleniyordu ancak 6 gün sonra iptal edildi. Bana bir rol, yani bir iş verildi. İşin bu insanları hizada tutmak dendi. Dolayısıyla, sen artık sen değilsin, farklı bir roldesin. Ve edindiğin rol haline geliyorsun. Üniformanı giyiyorsun, gözlükleri takıyorsun, copunu alıyorsun... Ve rolün neyse oynuyorsun. Giydiğin kostüm bu. Ve kostümü giydiğinde ona göre davranman gerekiyor. Kesinlikle bu şekilde davranamayacağımı düşünüyordum. Ve... gerçekten şaşırdım... böyle davranabileceğime Bildiğim her şeyden bu kadar uzak bir davranış sergileyebileceğime. Hayal edebileceğimden bile öteydi. Ve böyle davranırken de vicdan azabı duymuyordum. Suçlu hissetmiyordum. Ancak sonrasında, sonra ne yaptığımı düşünürken anladım ki bu davranış beni ele geçiriyordu. Bu, benim daha önce hiç farketmediğim bir yönüydü. Hapishanede gibi hissettim. Deney veya simülasyon gibi değildi. Devlet yerine bir psikolog tarafından işletilen bir hapishane gibiydi. Ve de başta hapse girmeye karar veren kişinin, benliğimin, karakterimin benden uzaklaştığını farkettim. Sonunda o değildim. 416'dıydım. Evet, bana verilen sayıya dönüşmüştüm ve ne yapacağıma 416 karar verecekti. Bu, beni daha önce hiç yaşamadığım bir gerçekle yüzleştirdi. Bunu okumuştum. Bu konuda çok şey okumuştum. Ama bunu hiç yaşamamıştım. İnsanların böyle dönüşüme uğradığını hiç görmemiştim. İyi biri olduğunu da biliyordum, anlıyor musun? Anlıyor musun? Senin iyi biri olduğunu gerçekten biliyorum. Ama bunu görmedim. Neye dönüşebileceğine gördüm. Sonu olan bir şey bu, kimseye zararı yok, iki haftalık bir durum dediğinde nelerin niyetine girebileceğini gördüm. Benim durumumda olsaydın sen ne yapardın? Bilmiyorum. [ Alternatif Çözümler ] Önlem, adalete ihtiyaç duyulduğu durumları ortadan kaldırabilecek bir yöntem. Eğitim de bir çözüm olabilir, ve akıl hastalığı gibi uç durumlarda ilaçlar da. Parasal sistem bu tür durumları ortadan kaldıramaz. Çünkü insanlar eşit değil. Farklı sosyal sınıflar arasındaki farklar çok büyük olabilir. Davranışları çevre belirler. Genleri tetikleyen şey de çevredir. Dil yoruma açıktır. Bugünkü çevre eşitlikçi değildir. Bunların etkisi altında kalan adalet sisteminin bir işlevi yoktur.