[mırıldanır ve ıslık çalar] Buraya gel. [ıslık çalar] Gelirken nasıl da heyecanlanıyor [güler]. [RÖPORTAJI YAPAN KİŞİ] O halde bu sizin için bir rutin mi? Yani benim günde bir ya da bir kaç kez stüdyoya gideceğim kesindir. [ıslık çalar] Bu yeni büyük yüzeye sahip olmak heyecan verici olacak. [ıslık çalar] "Eddie Martinez Çalışırken Islık Çalar" [elektrikli zımpara makinesinin kanvası kesme sesi duyulur] Eddie Martinez-Ressam Franny- Fransız Bulldog Peki, bakalım buraya biraz eskiz çizelim. [Sprey boyayı çalkalar] [Islık çalar.] [Sprey boya sesi] Stüdyoma getirdiğim grafitiden çok şey öğrendim. [Islık çalar.] [Sprey boya sesi] Özellikle de boyut konusunda, büyük iz bırakma konusunda. Yani küçük bir çizimi alıp, büyütmeyi öğrendim. Bu kıymeti tartışılmaz bir beceridir. Fena değil. [Sprey boya sesi] Burası boks ringi gibi- epey fiziksel bir iş. [Sprey boya sesi] Belki de buna biraz bağımlı olmuş olabilirim. [Sprey boya sesi] Bu benim hayatımın gerçek bir parçası- benim sorunları nasıl çözdüğümü de gösteriyor, yani boyanın dışında. [Sprey boya sesi] Kahretsin, hadi be. Dünyadaki en sabırsız insanlardan bir olabilirim. Bazen kesinlikle endişelerimi ve sabırsızlığımı kontrol edemiyorum, o zaman sinirli bir enerji ortaya çıkıyor. Bu durum, stüdyoda gerçekleşirse en iyisi, böylece ben de kendimi dizginliyorum ki kimse beni yargılayamıyor.. [ayak sürüme sesleri] Bazen bir tablonun belirli yerlerini bitirmek için kendimi kandırmam gerekiyor. [köpek havlaması] Hadi Fanny, hadi. Eğer bir tablonun tamamlanacağı ana doğru yaklaşmışsam, o zaman bu bana bir işmiş gibi geliyor. O zaman bir şişe şarap içmem gerekiyor [güler] ya da eğlenceli bir şey yapmam gerekiyor, mesela Greenpoint'in etrafında yürümek gibi. [ritmik vuruş sesleri] [Islık çalar] Benim için en güzel ve en özgür hissettirici şey, fırçayı hareket ettirip, darbeleri attığım anlar ve işte o zaman esere odanın karşı tarafından bakıyor değilim. O zaman tamamen tablonun içinde kaybolmuş haldeyim. [fırçanın kanvas üzerindeki sesi] Sanki her türlü hareketi, eylemi, sesi ya da ne istersem, orada ifade edebilecekmişim gibi hissediyorum. [fırçanın kanvas üzerinde sürtünme sesi] [İç geçirir.] [Ayağını hafifçe yere vurur.] İşte böyle. Sanırım eğer boyamaya başlarsam, hata yapmaya başlayacağım. Evet. Bu da sorun değil, ancak hata yapmak istemiyorum. Evet. Ama kompozisyon güzel oldu ve bu heyecan verici. İlk denemede kompozisyonu oturttuğumda çok seviniyorum. Bu nadiren başıma geliyor. İlk seferinde, kullanacağım kompozisyonu buldum. Tam öyle dedim ama nefret ettiğim bir şey gördüm, ama.. Nedir nefret ettiğin şey? İşte buradaki omuz şekli. Buraya doğru gelip, işte burada düşmeli. [ palet bıçağının kanvas üzerine sürtünme sesi] Eğer 25 dakika içinde bir şey çizip, bundan etkilenirsem, işte bunu tabloya dönüştürmek isterim. Ancak bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum- ki bu da heyecan verici- Eğer nasıl yapıldığını bilseydim, o zaman çok can sıkıcı olurdu. [Güler.] ["I live my life on..." diye başlayan bir şarkı söyler] [Hafifçe ıslık çalar.]