-
タイトル:
Bir mimarın ABD-Meksika sınır duvarını yıkıcı bir şekilde yeniden hayal etmesi
-
概説:
Sınır nedir? Harita üzerinde bir çizgi, kültürlerin güzelce, bazen şiddetle ve ara sıra da saçma şekilde karıştığı ve birleştiği bir yer. Ya bir sınır duvarı? Mimar Ronald Rael, bir dizi karmaşık soruna oldukça basit bir cevap olarak tanımlıyor. Hareketli, görsel içerikli bu konuşmasında Rael, Amerika Birleşik Devletleri ile Meksika'yı bölen fiziki engeli yeniden hayal ediyor -sınır bölgelerinden ilham alan eleştirel, önemli sanat eserlerini paylaşarak bize sınırın haberlerde görmediğimiz halini gösteriyor. Rael, “Bir duvarın tanımladığı iki taraf yoktur. Bu, bölünmüş tek bir manzaradır.” diyor.
-
話者:
Ronald Rael
-
Harita üzerine çizgi çizmek gibi
basit bir eylemin
-
dünyayı görüş ve deneyimleyişimizi
değiştirebilmesi,
-
çizgiler ve sınırlar arasındaki
o alanların
-
mekânlar haline gelmesi
büyüleyici değil mi?
-
Dillerin, yemeklerin, müziğin
ve farklı kültürlerden insanların
-
bazen güzel bazen vahşiyane,
-
zaman zaman oldukça gülünç biçimde
rastlaştıkları yerler haline gelirler.
-
Harita üzerine çekilen o çizgiler,
-
aslında yeryüzünde iz oluşturabilir
-
ve hafızamızda yaralar bırakabilirler.
-
-
sınırların mimarisini araştırdığım
sırada oluştu.
-
Amerika-Meksika sınır hattındaki
birkaç proje üzerinde çalışıyor,
-
yerden alınan topraktan
yapılmış binalar tasarlıyordum.
-
Ayrıca, bu alana göçle geldiği
söylenebilecek projeler üzerinde çalıştım.
-
''Prada Marfa'' adında, sanatla mimari
arasındaki sınırı aşan
-
arazi sanatı heykeli,
bana mimarinin
-
siyasal ve kültürel açıdan
oldukça karmaşık fikirlerin
-
iletişimini sağlayabileceğini gösterdi.
-
Mimarinin aynı zamanda
hem eleştirel hem de ciddi olabileceğini,
-
zengillik ile yoksulluk arasındaki
farklılıkları,
¶
-
neyin yerli neyin yabancı olduğunu
gösterebileceğini anlattı.
-
Benim de sınır bölgelerinin mimarisine
ilişkin arayışım sırasında
¶
-
aklımda bir soru oluştu.
¶
-
Bu duvar bir mimarlık eseri mi?
-
Ben de düşüncelerimi
ve duvarı ziyaretlerimi
-
birtakım hatıralar yaratarak
kaydetmeye başladım,
-
bizlere duvarı inşa ettiğimiz dönemi
ve bunun o zamanlar
-
ne kadar çılgın bir fikir olduğunu
hatırlatması için.
-
Sınır oyunları,
-
-
-
içinde küçük mimari maketler
olan kar küreleri,
-
duvara karşı direncin hikâyesini
anlatan haritalar oluşturdum
-
ve sınırın yarattığı problemin tasarım
sayesinde çözülebilmesi için
-
yollar aramaya başladım.
-
Yani, bu duvar mimari bir eser midir?
¶
-
Tabii ki tasarlanmış bir yapı olup
-
FenceLab adlı bir araştırma
tesisinde tasarlanmıştır.
-
4.500 kilogramlık yüklerle
doldurulmuş araçları,
-
geçirmezliğini test etmek adına
-
saatte 64 km hızla
duvarın üstüne sürmüşlerdi.
-
Ancak diğer tarafta devam eden
karşıt bir araştırma vardı.
-
Duvara götürülebilecek ve üzerinden
araçların geçmesine izin verecek
-
taşınabilir bir köprünün tasarımı.
-
-
Her araştırma projesinde olduğu gibi
¶
-
başarılar ve başarısızlıklar var.
-
-
Bunlar Ortaçağ'dan kalma tepkiler,
¶
-
açılıp kapanan asma köprü mesela,
-
çünkü duvar kendi başına mimarinin
gizemli ve Ortaçağ'dan kalma bir formu.
¶
-
Birtakım kompleks sorunlara karşı
fazla basit bir cevap.
-
Birkaç Ortaçağ teknolojisi
duvar süresince türemiş:
-
duvarın üstünden marihuana
balyaları atan mancınıklar
-
-
veya duvarın üzerinden kokain ve eroin
paketleri ateşleyen toplar.
¶
-
Ortaçağ zamanlarında
-
hastalıklı, ölü bedenler
-
bazen biyolojik silahların ilkel bir şekli
olarak duvarların üzerinden atılırdı
-
ve bugün, insanların göçmenliğin
bir şekli olarak
-
duvarların üzerinden
fırlatıldığı düşünülüyor.
-
Gülünç bir düşünce.
-
Ama şimdiye kadar duvarın üzerinden
Meksika'dan Amerika'ya atıldığı bilinen
-
belgelenmiş tek kişi,
-
bir Amerikan vatandaşıymış.
-
Ona duvarın üzerinden,
60 metre yüksekten atılma izni verilmiş.
-
Tabii, pasaportunu elinde
taşıması şartıyla
-
-
ve o karşı tarafta bulunan bir
filenin içine güvenlice inmiş.
¶
-
Fikirlerimde mimar Hassan Fathy'nin
bir sözünden ilham aldım.
-
"Mimarlar duvarları değil, duvarların
arasındaki alanları tasarlar." demişti.
-
Yani, ben mimarların duvar tasarlaması
gerektiğini düşünmüyorum,
-
ama aradaki o alanlara dikkat etmelerinin
-
önemli ve zaruri olduğunu düşünüyorum.
-
Mekânlar ve insanlar için,
-
duvarın tehlikeye attığı alanları
tasarlamalılar.
-
İnsanlar şimdiden gerekeni yapıyorlar
¶
-
ve duvarın amacı insanları ayırmak,
birbirlerinden uzak tutmakken
-
aslında onları dikkate değer şekillerde
bir araya getiriyor.
-
İnsanlar sınırda iki uluslu yoga dersi
gibi etkinlikler düzenliyorlar,
-
bölünen insanları bir araya getirmek için.
-
Ben bu poza anıt pozu diyorum.
-
-
Daha önce hiç "duvarbol"u
duymuş muydunuz?
¶
-
-
Bu voleybolun sınır versiyonu
ve 1979'dan beri oynanıyor.
¶
-
-
ABD-Meksika sınırı boyunca
¶
-
iki uluslu mirası kutlamak için.
-
Bu akla ilginç sorular getiriyor,
değil mi?
-
Böyle bir oyun yasal mı?
-
Duvarın üzerinden top atıp tutmak
yasa dışı ticaret midir?
-
-
Bu voleybolun güzelliği,
¶
-
duvarı sadece kumun üzerindeki
bir çizgi haline getirmesi,
-
her iki tarafın zihni, bedeni ve ruhu
tarafından belirlenmiş bir çizgi.
-
Ben asıl bu iki taraflı anlaşmaların
-
bölen duvarı indirmek için
gerektiğine inanıyorum.
-
Şimdi, duvarın üzerinden
top atmak sorun değil
¶
-
ama duvarın üzeriden taş atılması
-
Sınır Devriyesi araçlarına zarar verdi
-
ve Sınır Devriyesi polisleri
yaraladı,
-
Amerika tarafından gelen
karşılık ise şiddetli oldu.
-
Sınır Devriyesindeki polislerin
duvardan ateş açması
-
Meksika tarafından taş
atan insanları öldürdü.
-
Sınır Devriyesi'nden
gelen başka bir karşılık,
-
kendileri ve araçlarını korumak için
beyzbol saha arkası çiti dikmekti.
-
Bu saha arkası çitleri,
yeni duvarların yapımında kullanılan
-
kalıcı bir özellik haline geldi.
-
Ben de belki de voleybol gibi
beyzbol da sınırda olan
-
kalıcı bir özellik olmalı diye
düşünmeye başladım.
-
Bu sayede duvarlar
açılmaya başlayabilir,
-
toplumların karşıya geçip
oynamasına izin verebilir.
-
Eğer sayı vuruşu yaparlarsa da
-
belki bir Sınır Devriyesi polisi
topu alıp diğer tarafa tekrar atabilir.
-
Bir Sınır Devriyesi polisi sadece
birkaç metre ötedeki satıcıdan
¶
-
donmuş bir tatlı olan raspado alabilir
-
ve duvar yoluyla para ve
yemek takas edilir.
-
Oldukça normal olan bu etkinlik,
haritaya çizilmiş çizgi
-
ve birkaç milimetre çelik yüzünden
yasa dışı bir hale geliyor.
-
Bu sahne bana bir deyişi hatırlattı.
-
"Eğer ihtiyacın olandan daha
fazlasına sahipsen
-
uzun masalar yapmalısın,
yüksek duvarlar değil."
-
Bu yüzden ben bu hediyelik eşyayı,
bölünme karşısında paylaşabileceğimiz
-
yemekle sohbeti hatırlatması
için yarattım.
-
Bir salıncak, birinin girmesi ve
karşı tarafa doğru sallanmasına izin verir
-
ta ki yer çekimi onu ülkesine
geri gönderene kadar.
-
-
bugünlerde bir tür politik bir
tiyatro gibi düşünülüyor,
-
yani belki biz de bu tiyatroya
seyirci davet etmeliyiz.
-
İnsanların oyuncu ve müzisyenlerle
bir araya gelebilecekleri
-
bu iki uluslu tiyatroya.
-
Belki duvar, kocaman bir enstrümandan
başka bir şey değildir.
-
Dünyanın en büyük ksilofonu
ve biz bu duvarı
-
kitlesel perküsyon hareketleriyle
yıkabiliriz.
-
-
Ben kafamda iki uluslu
kütüphaneyi canlandırdığımda
¶
-
insanların sınır üzerinden
kitap ve bilgi paylaşabileceği
-
bir alan hayal etmek istedim.
-
Duvarın kitap rafından başka bir şey
olmadığı bir alan.
-
Belki de Meksika ve ABD arasındaki
-
karşılıklı ilişkiyi örnekleyebilecek
en iyi yol
-
bir tahterevalli hayal etmektir.
-
Olanların karşı tarafta olacakları
doğrudan etkileyeceği bir tahterevalli.
-
Çünkü görüyorsunuz ki sınır kendi başına
-
ABD-Meksika ilişkilerinde hem
sembolik hem de gerçek bir dayanak noktası
-
ve iki komşu arasına duvar dikmek
bu ilişkileri yaralar.
-
Muhtemelen, "İyi çitler, iyi komşular
yaratır." sözünü hatırlıyorsunuzdur.
¶
-
Bu genelde Robert Frost'un "Mending Wall"
şiirinin teması olarak düşünülür.
-
Ama şiir aslında duvar dikme
ihtiyacımızı sorgular.
-
Aslında insan ilişkilerini
onarmak hakkında.
-
İlk dizesi en sevdiğim dize:
-
"Duvarı sevmeyen bir şey var."
-
Çünkü eğer bana göre açık olan
bir şey varsa o da
-
duvar tarafından belirlenen
iki taraf yok.
-
Bu sadece bölünmüş bir arazi.
-
Bir tarafta şöyle görünebilir.
-
Bir adam arka bahçesinde bir duvar
belirirken çimlerini biçiyor.
-
Ama diğer tarafta şöyle görünebilir.
¶
-
Duvar bir kişinin evinin
dördüncü duvarı.
-
Ama gerçekte duvar insanların
hayatlarını kesiyor.
-
Özel mülkümüzü,
-
kamu arazilerimizi,
-
Yerli Amerikalı topraklarımızı,
şehirlerimizi,
-
bir üniversiteyi,
-
mahallelerimizi kesiyor.
-
Ben de çok merak ettim.
¶
-
Eğer duvar bir evi ortasından
kesseydi ne olurdu?
-
Zenginlikle fakirliğin farklılığını
hatırlıyor musunuz?
-
Sağ tarafta El Paso, Texas'taki bir evin
ortalama büyüklüğü,
-
sol taraftaysa Juarez'deki bir evin
ortalama büyüklüğü.
-
Burada duvar mutfak masasını
doğrudan ikiye bölüyor.
-
Burada da duvar yatak odasında
yatağın üzerinden geçiyor.
-
Çünkü ben duvarın sadece yerleri değil,
-
insanları ve aileleri ayırdığını
anlatmak istedim.
-
Duvarın talihsiz siyaseti
-
bugün çocukları ailelerinden ayırıyor.
-
Bu bilindik trafik işaretine
aşina olabilirsiniz.
¶
-
Yerli bir eski asker
-
ve Kaliforniya Ulaştırma Departmanı'nda
çalışan bir grafik tasarımcı olan
-
John Hood tarafından tasarlanmıştı.
-
Ona, karayolunda mahsur kalan göçmenlerin
-
yolun karşısına koşabileceği
konusunda motorcuları uyaracak
-
bir levha tasarlama görevi verilmişti.
-
Hood, günümüzdeki göçmenleri Uzun Yürüyüş
sırasındaki Navajo'lularla bağdaştırıyor.
-
Bu gerçekten tasarım aktivizminin
mükemmel bir örneği.
-
O çok dikkatliydi,
-
mesela iki atkuyruğu olan
küçük bir kızı kullanırken.
-
Çünkü motorcuların en çok onunla
empati kurabileceğini düşündü.
-
İnsan hakları lideri
Cesar Chavez'in silüetini
-
babanın başını yaratırken kullandı.
-
Ben bu işaretin harikuladeliğini
kullanarak
¶
-
çocukların sınırda ailelerinden
ayırılmalarına dikkat çekmek istedim.
-
Çok basit bir harekette bulundum.
-
Aileleri birbirleriyle yüz yüze getirdim.
-
Bu son haftalarda
-
o levhayı karayoluna tekrar getirme
şansı elde ettim.
-
Bir hikâye anlatmak için,
-
onarmamız gereken ilişkileri
-
ve bölünmüş değil
yeniden birleşmiş devletleri
-
tasarlamamız gerektiğini
hatırlatan bir hikâye.
-
-