Return to Video

Davet Eden Düş | Tsutomu Uematsu | TEDxSapporo

  • 0:00 - 0:09
    (Alkışlar)
  • 0:13 - 0:14
    Peki, herkese
  • 0:14 - 0:16
    tekrar merhaba.
  • 0:16 - 0:17
    (Merhaba)
  • 0:17 - 0:19
    Gerginliğim biraz yatıştı.
  • 0:20 - 0:22
    Şimdi biraz zamanınızı alıp
    hikâyemi anlatmak istiyorum.
  • 0:22 - 0:24
    Hikâyem "davet eden düş" ile ilgili.
  • 0:24 - 0:27
    Bu, ben ortaokuldayken
    annemin bana öğrettiği bir söz.
  • 0:27 - 0:29
    Düşlersen gerçekleşir anlamında.
  • 0:29 - 0:31
    Düşlemeye devam etmek önemli.
  • 0:32 - 0:34
    Bugünkü konuşmamla içinizden
  • 0:34 - 0:36
    arkadaşlar edinirsem ne güzel
    olur diye düşünüyorum,
  • 0:36 - 0:39
    umarım arkadaş olabiliriz.
  • 0:39 - 0:43
    47 yıl önce doğdum.
  • 0:43 - 0:44
    İsmim Tsutomu Uematsu.
  • 0:44 - 0:48
    Hokkaido'nun ortasında bulunan
    Akabira isimli kasabada
  • 0:48 - 0:51
    ömrümde ilk defa bir şirket yönetiyorum.
  • 0:51 - 0:54
    Aslında biz orada
  • 0:54 - 0:57
    geri dönüşümde kullanılan
    mıknatıs makinaları üretiyoruz
  • 0:57 - 1:00
    ama bir yandan da roket yapıyoruz.
  • 1:00 - 1:03
    Uzay mühendisliğini kullanarak
  • 1:03 - 1:06
    bir roketi tamamen üretebilip
    fırlatabilir hâle geldik.
  • 1:06 - 1:10
    İlaveten, insan yapımı uydu da
    tamamen uçurabilir hâle geldik.
  • 1:10 - 1:13
    Ayrıca, dünyada sadece 3 tane,
    Japonya'da sadece benim şirketimde olan
  • 1:13 - 1:16
    uzaydaki sıfır yerçekimi koşulunu
    yaratan deney cihazı da var.
  • 1:17 - 1:20
    Bunların hiçbiri satılmadığı için
    almak mümkün değildi.
  • 1:20 - 1:22
    Ama biz azmettik ve kendimiz ürettik.
  • 1:22 - 1:27
    Ancak, uzay mühendisliği
    benim hayalim değil.
  • 1:27 - 1:30
    Benim için uzay mühendisliği sadece araç.
  • 1:31 - 1:35
    Bundan 47 yıl önce doğdum.
  • 1:35 - 1:39
    Küçükken, büyükannem bana
    çok önemli bir şey öğretti.
  • 1:39 - 1:43
    Eskiden büyükannem Hokkaido'nun
    kuzeyindeki Karafuto Adası'nda
  • 1:43 - 1:45
    araba şirketi işletip çok çalışarak
  • 1:45 - 1:48
    para biriktirmiş ve
    varlıklı bir hayat yaşamaktaymış.
  • 1:48 - 1:53
    Ama 1945'te Karafuto, aniden
    Sovyet askerlerinin saldırısına uğramış,
  • 1:53 - 1:54
    birçok insan öldürülmüş.
  • 1:54 - 1:56
    Büyükannem, biriktirdiği
    paranın tamamının
  • 1:56 - 1:59
    atık kâğıt hâline geldiğini görmüş.
  • 1:59 - 2:02
    Bu yüzden, küçükken
    bana şöyle demişti:
  • 2:02 - 2:04
    "Para işe yaramaz
    çünkü değeri değişiyor.
  • 2:04 - 2:06
    Paran olduğunda
  • 2:06 - 2:08
    para biriktirme, onun yerine kitap al.
  • 2:08 - 2:10
    Öğrendiğin her şeyi hatırla
  • 2:10 - 2:12
    bunu kimse senden alamaz,
  • 2:12 - 2:14
    bu sana yenilikler getirir."
  • 2:14 - 2:17
    Bu yüzden ben kitapçıları
    çok seven bir çocuk oldum.
  • 2:17 - 2:20
    Ayrıca benim çok sevdiğim
    bir de büyükbabam vardı.
  • 2:20 - 2:22
    Büyükbabam çok büyük
    ve nazik bir insandı.
  • 2:22 - 2:24
    Büyükbabamla en özel anım,
  • 2:24 - 2:26
    Apollo'nun Ay'a inişiydi.
  • 2:26 - 2:27
    Birlikte televizyonda izlemiştik.
  • 2:27 - 2:29
    Hatırladığım, büyükbabamın
  • 2:29 - 2:31
    hiç görmediğim kadar mutlu suratıydı.
  • 2:32 - 2:33
    "Aa bak, bak!
  • 2:33 - 2:35
    İnsanlar Ay'a çıktı!
  • 2:35 - 2:37
    Sen de çıkabilirsin!"
    diyerek mutlu oluyordu.
  • 2:37 - 2:40
    Büyükbabamı hiç bu kadar mutlu
    görmemiştim.
  • 2:40 - 2:42
    Bu gülümsemeyi bir kez daha
    görmek istiyordum.
  • 2:42 - 2:44
    Bu yüzden, kitapçıya gittiğimde
  • 2:44 - 2:46
    uçak veya roketle ilgili
    kitaplar seçiyordum.
  • 2:46 - 2:49
    Sonra büyükbabam
    kocaman elleriyle başımı okşuyor,
  • 2:49 - 2:51
    beni övüyordu.
  • 2:51 - 2:53
    Bense, sanırım,
    büyükbabamın gülümsemesini
  • 2:53 - 2:56
    kesinlikle görmek istediğimden
    uçak ve roketlere düştüm.
  • 2:57 - 3:00
    Sonrasında çok çeşitli
    mükemmel kitaplarla karşılaştım.
  • 3:00 - 3:04
    Ortaokul öğrencisiyken,
    uçak ya da roketlerle ilgili
  • 3:04 - 3:07
    bir iş yapmayı
    hayal etmeye başladım.
  • 3:07 - 3:10
    Kendimce çok sıkı çalışıyordum.
  • 3:10 - 3:13
    Ama ortaokul öğretmenim bana
  • 3:14 - 3:18
    "Öyle hayali şeyler hakkında konuşmayı
    bırak, testlerine çalış," dedi.
  • 3:18 - 3:21
    Elbette, uçak ve roketler
    üzerinde çalışmaya devam ettim
  • 3:21 - 3:23
    ama okul çalışmalarını ihmal ediyor,
  • 3:23 - 3:24
    hiçbir şey yapmıyordum.
  • 3:24 - 3:27
    Sonra öğretmenim bu kez bana dedi ki:
  • 3:27 - 3:31
    "Öncelikle, uzay mühendisliği gibi şeyler,
    çok zeki olmadıkça imkânsızdır.
  • 3:31 - 3:32
    Çok para gerektirir.
  • 3:32 - 3:34
    Bu yüzden bambaşka bir dünyadır.
  • 3:34 - 3:37
    Sen böyle bir şeyi yapamazsın."
  • 3:37 - 3:40
    Buna gerçekten çok üzüldüm.
  • 3:40 - 3:42
    Daha sonra kendime
  • 3:42 - 3:44
    "Hayal nedir?" diye sormaya başladım.
  • 3:46 - 3:48
    Gerçekleşebilecek şeyler
    hariç hayal kurulamaz mıydı?
  • 3:48 - 3:51
    Peki o zaman, bir hayalin
    gerçekleşebilir olup olmadığına
  • 3:51 - 3:53
    kim karar veriyordu?
  • 3:53 - 3:55
    Denemeden anlaşılamamasına rağmen
  • 3:55 - 3:58
    hiç denememiş insanların
    buna karar vermesi garip değil miydi?
  • 3:59 - 4:02
    Şu an yapamayacağımız
    bir şeyin peşinden koşmak,
  • 4:02 - 4:04
    hayal etmenin ta kendisi
    değil miydi?
  • 4:05 - 4:06
    Ama öyle görünmüyordu.
  • 4:06 - 4:09
    Çünkü iyi çalışmazsam
    iyi bir okula gidemeyeceğim,
  • 4:10 - 4:13
    iyi bir şirkete giremeyeceğim
    yönünde
  • 4:13 - 4:15
    birçok yetişkin gözümü korkutmuştu.
  • 4:15 - 4:17
    Notlarım çok da iyi sayılmazdı.
  • 4:17 - 4:19
    Bu yüzden endişelendim
  • 4:19 - 4:21
    ve "İyi şirket nedir?" diye sordum.
  • 4:21 - 4:24
    Yetişkinler, "Zorlanmadan para kazanarak
  • 4:24 - 4:27
    çalışabileceğimiz istikrarlı bir şirket,
    iyi bir şirkettir" dediler.
  • 4:28 - 4:30
    Ben buna ikna olmamıştım.
  • 4:30 - 4:35
    Çünkü hünerlerimiz,
    üzerinde çalıştıkça parlamalıydı.
  • 4:35 - 4:38
    Ancak, rahata ermek için
    güçlükle elde edilen bu yeni hüneri
  • 4:38 - 4:41
    mümkün ölçüde kullanmaktansa,
    çalışmamı söylediler.
  • 4:41 - 4:44
    Öyleyse çalışmam gerekmiyor, değil mi?
    diye düşündüm.
  • 4:46 - 4:48
    Paran varsa iyi şeyler gerçekleşebilir.
  • 4:49 - 4:49
    Mesela,
  • 4:50 - 4:51
    (Kahkahalar)
  • 4:51 - 4:52
    bu mükemmel araba!
  • 4:53 - 4:55
    (Alkışlar)
  • 4:55 - 4:56
    Benim değil.
  • 4:57 - 4:58
    Bu benim değil.
  • 4:58 - 5:01
    (Kahkahalar)
  • 5:01 - 5:05
    Bu arabayı zengin olduğunuz
    için mi alabiliyorsunuz?
  • 5:06 - 5:08
    Kesinlikle hayır, değil mi?
  • 5:08 - 5:11
    Bu arabayı elde edebilmeniz,
    parayla alabilmeniz,
  • 5:11 - 5:15
    tamamen birilerinin çok çalışıp
    onu üretmesinden kaynaklanıyor.
  • 5:15 - 5:17
    Gerçek şu ki
    daha iyi şeyler üretmek adına
  • 5:17 - 5:19
    elinden geldiğince
    araştırma yapıp çabalayan
  • 5:19 - 5:22
    ve bunları satılır hâle getiren insanlar
    olduğu için, onu alabiliyorsunuz.
  • 5:22 - 5:25
    Aslında, para önemli bir şey değil.
  • 5:25 - 5:27
    Çünkü para gerektiren hayaller
  • 5:27 - 5:30
    ya da para olmazsa imkânsız olan hayaller,
  • 5:30 - 5:34
    aslında sadece birilerinin
    sunduğu hizmetten ibaret.
  • 5:34 - 5:36
    Sizin beklediğiniz, bundan ibaret.
  • 5:36 - 5:41
    Ayrıca, kendimiz yapamadıkça,
    başkasının yapmasına ihtiyaç duyarız.
  • 5:41 - 5:44
    Bu yüzden de yaşamak için
    daha fazla paraya ihtiyaç duyarız.
  • 5:45 - 5:48
    Ancak, kendimiz yapabiliyorsak
  • 5:48 - 5:50
    yapabildiğimiz bir şey olduğu müddetçe
  • 5:50 - 5:51
    bunu yapabileceğimiz için
  • 5:51 - 5:53
    bu, işimiz hâline gelebilir.
  • 5:53 - 5:57
    Belki de yaşamamız için önemli olan şey
  • 5:57 - 6:00
    daha önce yapamadığımız bir şeyi
    yapabilir hâle gelmektir.
  • 6:00 - 6:03
    Belki de bu, insanlar için
    muhteşem olabilir.
  • 6:03 - 6:06
    Eğer öyleyse, şu an
  • 6:06 - 6:08
    yapamadığımız bir şeyin peşinden gitmek
  • 6:08 - 6:11
    hayal değil midir?
  • 6:12 - 6:15
    En sevdiğim şeylerin
    peşinden gitmeye karar vermiştim.
  • 6:16 - 6:19
    Ancak, bu, çevremdekiler tarafından
    anlaşılamıyordu.
  • 6:19 - 6:20
    Arkadaşlarım da, öğretmenlerim de,
  • 6:20 - 6:22
    ebeveynlerim de
  • 6:22 - 6:24
    "Bunu yapman doğru mu?",
    "Anlamı var mı?",
  • 6:24 - 6:25
    "Gösteriş mi yapıyorsun?"
  • 6:25 - 6:27
    diye soruyorlardı.
  • 6:27 - 6:29
    Böylece, gitgide yapayalnız kaldım.
  • 6:29 - 6:33
    Kendi sevdiğim konuları,
    insanlarla konuşamaz olmuştum.
  • 6:33 - 6:36
    Ama, bana yardım eden insanlar da oldu.
  • 6:36 - 6:39
    O insanlar, kitaplardaki insanlardı.
  • 6:39 - 6:42
    Bana yardım edenler
    Wright Kardeşler
  • 6:42 - 6:44
    ve Edison'du.
  • 6:44 - 6:47
    Onlara da kimse inanmamış,
  • 6:47 - 6:48
    onlar da kimseden destek alamamıştı.
  • 6:48 - 6:51
    Ama, onlar da olanca
    gayretleriyle azmetmişlerdi.
  • 6:51 - 6:54
    O insanlar bana yardım ettiler;
  • 6:54 - 6:56
    ben de bu yüzden azmettim.
  • 6:56 - 6:58
    Sayelerinde, sevdiğim şeyleri,
    daha da sever hâle geldim;
  • 6:58 - 7:00
    hünerlerimi daha da geliştirdim.
  • 7:00 - 7:02
    Kâğıt kesme konusunda uzmandım
  • 7:02 - 7:04
    ama zamanla kendimi
    daha da geliştirdim
  • 7:04 - 7:06
    ve bir şey üretebilir
    hâle geldim.
  • 7:06 - 7:09
    Kendi şirketimi kurup
  • 7:09 - 7:12
    geri dönüşümlü mıknatıs
    üretmeye başladım.
  • 7:12 - 7:15
    Sonra kendimi şirket yönetirken buldum.
  • 7:15 - 7:18
    Ömrümde ilk defa şirket yönetmekteyken
  • 7:18 - 7:21
    şaşılacak ölçüde başarılı
    bir yönetici oldum.
  • 7:21 - 7:23
    (Kahkaha)
  • 7:23 - 7:27
    (Alkış)
  • 7:27 - 7:29
    Yıllık ticaret hacmimiz
  • 7:29 - 7:31
    neredeyse on katına çıktı.
  • 7:31 - 7:33
    Kendimi birşey sanmaya başladım
    ve çuvalladım.
  • 7:33 - 7:34
    (Kahkaha)
  • 7:35 - 7:37
    İki yüz milyon borç yaptım.
  • 7:37 - 7:39
    Benim yüzümden oldu,
  • 7:39 - 7:43
    bir şekilde halletmeliyim diye
    düşünüp tamamını üstlendim.
  • 7:43 - 7:43
    Kendimi suçladım.
  • 7:43 - 7:46
    Sonra, Japonya'da
    kapıdan pazarlama işine girdim.
  • 7:46 - 7:47
    Sırf korkunç şeylerle karşılaştım.
  • 7:47 - 7:49
    Bu yüzden, her seferinde
  • 7:49 - 7:50
    uçağa binerken uçağın düşmesi için
  • 7:50 - 7:52
    tüm gücümle dua ediyordum.
  • 7:52 - 7:53
    Ama uçak düşmüyordu.
  • 7:53 - 7:55
    Sonunda büyüdüm,
  • 7:55 - 7:58
    pis ve acımasız şeyler de
    yapabilir hâle geldim.
  • 7:58 - 8:01
    Rakiplerimi yenip tuzağa düşürebiliyordum.
  • 8:01 - 8:05
    Ama, onların aileleri nasıl diye
    hiç düşünmüyordum.
  • 8:05 - 8:07
    Nihayet satış hacmi arttığında
  • 8:07 - 8:09
    bir banka çalışanı beni övdü.
  • 8:09 - 8:12
    Ama artık içim tamamen
    şüpheyle dolduğundan
  • 8:12 - 8:14
    kimseye güvenmiyordum.
  • 8:14 - 8:15
    Yapayalnızdım.
  • 8:15 - 8:19
    Her şeyi sadece
    rasyonel yönden görüyordum.
  • 8:19 - 8:20
    En sonunda
  • 8:20 - 8:23
    benim için önemli olan her şeyi
    atmayı dahi düşündüm.
  • 8:23 - 8:25
    O sıralarda şirketim
  • 8:25 - 8:26
    zor bir dönemden geçtiği için
  • 8:26 - 8:29
    Japonya'yı kapı kapı gezdiğimden
    çeşitli insanlardan tavsiye aldım.
  • 8:29 - 8:32
    "Genç Liderler ve Girişimciler
    Derneği'ne (JCI) girmek
  • 8:32 - 8:34
    satış hacmini artıracaktır." dediler.
  • 8:34 - 8:36
    Böylelikle fena niyetlerle JCI'ye girdim.
  • 8:36 - 8:38
    (Kahkaha)
  • 8:38 - 8:40
    Ancak satış hacmine bir etkisi olmadı.
  • 8:40 - 8:41
    (Kahkaha)
  • 8:41 - 8:42
    Ancak, ben orada
  • 8:42 - 8:46
    eşsiz insanlarla tanışma şansı yakaladım.
  • 8:47 - 8:49
    Orada arkadaşlar edindim.
  • 8:49 - 8:51
    O arkadaşlardan biri,
  • 8:51 - 8:56
    beni yetimhaneye gönüllü olarak
    yardım etmeye davet etti.
  • 8:56 - 8:59
    Elimden geldiğince hazırlanıp
    gittiğim yetimhanede
  • 8:59 - 9:02
    ailelerinden korkunç muameleye
    maruz kalmış çocuklar gördüm.
  • 9:02 - 9:05
    Başlarda kimse bize yaklaşmıyordu.
  • 9:05 - 9:06
    Ama çocuklarla onca ilgilendikten sonra
  • 9:06 - 9:08
    oradan ayrılırken "Gitmeyin." dediler.
  • 9:08 - 9:10
    Fiziksel temas istediler.
  • 9:10 - 9:13
    Arkadaşımla
    "Ya, ne kadar iyi bir şey yaptık",
  • 9:13 - 9:15
    "Kapanış içkilerimizi nerede
    içelim" falan diye konuşurken
  • 9:15 - 9:18
    bir erkek çocuğu gelip hayalini anlattı.
  • 9:18 - 9:19
    O çocuğun hayali,
  • 9:19 - 9:21
    tekrar ebeveynleriyle yaşamaktı.
  • 9:21 - 9:23
    Duyduğuma inanamadım.
  • 9:23 - 9:27
    Kendisine bu korkunç muameleyi gösteren
    ailesini hâlâ neden seviyor diye düşündüm.
  • 9:27 - 9:30
    Sonrasında ise
    iyi bir şey yapamayacağımı,
  • 9:30 - 9:32
    ne kadar para bağışlarsam bağışlayım,
  • 9:32 - 9:34
    hatta o çocuğu evlat dahi edinmiş olsam
  • 9:34 - 9:35
    bunun çözüm olamayacağını gördüm.
  • 9:35 - 9:38
    Çünkü o çocuk,
    hâlâ ebeveynlerini seviyordu.
  • 9:38 - 9:41
    Bu neden böyle oluyor, diye düşündüm.
  • 9:41 - 9:43
    Peki, ben neden diğer insanları
  • 9:43 - 9:46
    hırpalama pahasına
    para kazanmaya çalışıyordum.
  • 9:46 - 9:48
    Kafam iyice karışmıştı.
  • 9:48 - 9:50
    Kafamda düşünceler uçuşuyordu.
  • 9:50 - 9:53
    Kilit vurduğum anılarım tekrar canlandı.
  • 9:54 - 9:56
    İlkokula başlar başlamaz,
  • 9:56 - 9:59
    sınıf öğretmenim benden nefret etmişti.
  • 9:59 - 10:03
    Benim inandığım ya da
    büyükannemin öğrettiği şeylerin
  • 10:03 - 10:06
    tamamını reddediyordu.
  • 10:06 - 10:07
    Hayalim için
  • 10:07 - 10:08
    bana defalarca
  • 10:08 - 10:10
    "Senin bunu yapman
    asla mümkün değil." demişti.
  • 10:10 - 10:12
    Büyükbabamın okşadığı başıma,
  • 10:12 - 10:15
    öğretmenim defalarca vurmuştu.
  • 10:15 - 10:16
    Bu çok acı vericiydi.
  • 10:16 - 10:19
    Bana yardım edecek bir yetişkin yoktu.
  • 10:20 - 10:24
    O öğretmenin sözlerini unutamadım.
  • 10:24 - 10:28
    O öğretmen "asla, imkânsız"
    sözlerini sıklıkla kullanıyordu.
  • 10:28 - 10:32
    Bu, "asla, imkânsız" sözlerinin
    dehşet verici oldukları kanısındayım.
  • 10:32 - 10:37
    Bunlar, insanın öz güven
    ve potansiyelini çalan en aşağılık sözler.
  • 10:37 - 10:40
    Ama bir o kadar da kolay sözler.
  • 10:40 - 10:43
    Sadece bunları söyleyerek
    hiçbir şey yapmadan yaşanabileceği
  • 10:43 - 10:46
    ve çok rahatlatıcı oldukları için
    bu sözler dehşet verici.
  • 10:47 - 10:50
    Bu sözler yüzünden
    geleceğinden vazgeçen insanlar
  • 10:50 - 10:52
    öz güvenlerini kaybederler.
  • 10:52 - 10:54
    Ama ne olursa olsun
    bir insanın yaşaması için
  • 10:54 - 10:56
    kendine güvenmeye ihtiyacı var.
  • 10:56 - 10:59
    Bu yüzden öz güvenlerini
    kaybedenlerin içinde
  • 10:59 - 11:01
    parayla öz güven satın almaya,
  • 11:01 - 11:03
    kendilerini böyle süslemeye,
  • 11:03 - 11:05
    kendilerini böyle övmeye,
  • 11:05 - 11:08
    bunun için diğer insanları aşağılamaya,
  • 11:08 - 11:10
    yine, başkalarının başarısı
    onlar için sakıncalı olduğundan,
  • 11:10 - 11:13
    başkalarının çabalarını
    engellemeye çalışan insanlar da var.
  • 11:13 - 11:15
    Hepinizin çevresinde
  • 11:15 - 11:16
    bu tarz insanlar vardır.
  • 11:16 - 11:18
    Ama bunlar,
  • 11:18 - 11:21
    öz güvenlerini kaybetmiş,
    zavallı insanlar.
  • 11:21 - 11:24
    Belki de onlar, kendi öz güvenlerini
    koruyabilmek için
  • 11:24 - 11:28
    başkalarınınkini çalmak zorundalar.
  • 11:28 - 11:32
    Bir gün, Afrikalılar
    şirketimi ziyaret etti.
  • 11:32 - 11:36
    Hikâyemi dinledikten sonra
    kendi hikâyelerini anlattılar.
  • 11:36 - 11:37
    Günümüzde Afrika'da,
  • 11:37 - 11:40
    "Kendim için çalışsam da
  • 11:40 - 11:41
    çabalasam da nafile" diyen,
  • 11:41 - 11:45
    kendi geleceğinden,
    potansiyelinden vazgeçen insanlar,
  • 11:45 - 11:49
    insan öldürmeye,
    hırsızlık yapmaya başlamışlar.
  • 11:49 - 11:50
    Çünkü başaramadıkları,
  • 11:50 - 11:52
    yeni bir şey üretemedikleri için,
  • 11:52 - 11:53
    çalmaktan başka seçenekleri yok.
  • 11:53 - 11:55
    Şiddet ile hırsızlık yapılabilir.
  • 11:55 - 11:57
    Yalan söyleyerek
  • 11:57 - 12:00
    zayıfmış gibi görünerek
    ya da aldatarak da hırsızlık yapılabilir.
  • 12:00 - 12:01
    Ama hepimiz hırsızlık yaparsak
  • 12:01 - 12:03
    toplum ayakta kalamaz.
  • 12:04 - 12:09
    "Asla, imkânsız" sözlerinin ne kadar
    dehşet verici olduğunu fark ettim.
  • 12:09 - 12:14
    "Asla, imkânsız" tipi insanlar da
    en başından itibaren bunları bilmiyordu.
  • 12:14 - 12:17
    Peki o zaman bu sözleri ne zaman
    öğrendik diye düşünmeye başladım.
  • 12:17 - 12:20
    Acaba uzay ile mi öğrendik?
  • 12:20 - 12:22
    Uzay güzel olduğundan,
  • 12:22 - 12:25
    herkes küçükken en azından bir kez
    ona hayranlık duymuştur.
  • 12:25 - 12:29
    Ama acaba uzay mühendisliği
    yapabileceğini düşünüyor musunuz?
  • 12:29 - 12:31
    Uzay için, çok zeki olmadığınız sürece
  • 12:31 - 12:34
    son derece fazla para gerektiğine
    inanmıyor musunuz?
  • 12:34 - 12:36
    Devlet teşebbüsü gerektiğini
    düşünmüyor musunuz?
  • 12:36 - 12:38
    Bunu bize kim öğretti?
  • 12:38 - 12:40
    Bize bunu öğreten,
  • 12:41 - 12:43
    bunu yapmayı
    hiç denememiş olan kimselerdir.
  • 12:43 - 12:44
    Bunu denememiş kimseler,
  • 12:44 - 12:46
    yapmamak için uygun bahaneler öğretirler.
  • 12:46 - 12:50
    Bu yüzden, ne yapmamız gerektiği
  • 12:50 - 12:52
    ya da ne yapabileceğimiz
    konusunda kafamız karışır.
  • 12:52 - 12:57
    Bu sebeple, "asla, imkânsız" sözlerini
    ortadan kaldırmaya karar verdim.
  • 12:57 - 13:00
    Bunlar ortadan kalktığında, zorbalık,
    şiddet ve savaşlar ortadan kalkacaktır.
  • 13:00 - 13:03
    Çocuk istismarı dahi ortadan
    kalkabilir diye düşünüyorum.
  • 13:03 - 13:06
    Bu sebeple, ben, herkesin
    "asla, imkânsız" diye baktığı
  • 13:06 - 13:08
    uzay mühendisliğini
    denemeye karar verdim.
  • 13:09 - 13:11
    Roket tehlikeli olduğu için
  • 13:11 - 13:12
    üretilmemesi gerektiğini biliyordum.
  • 13:12 - 13:14
    Bu sebeple vazgeçmiştim.
  • 13:14 - 13:15
    Ama Tanrı beni kurtardı.
  • 13:15 - 13:19
    Tanrı beni Hokkaido Üniversitesi'nden
    Profesör Nagata ile tanıştırdı.
  • 13:19 - 13:22
    Mucizevi şekilde, Profesör Nagata,
    güvenli roketler üzerine çalışmaktaydı.
  • 13:22 - 13:25
    Yine mucizevi şekilde,
    parası olmadığından vazgeçmek üzereydi.
  • 13:25 - 13:28
    Benim de param yoktu
    ama bir şeyler üretebiliyordum.
  • 13:28 - 13:30
    İkimizin yolları birbiriyle kesişti.
  • 13:30 - 13:34
    O zamandan beri, insanların yollarının
    kesişmesinin, anlamı olduğu kanısındayım.
  • 13:34 - 13:35
    Tanrı, karşılaşman gereken kişiyle
  • 13:35 - 13:37
    seni karşılaştırıyor.
  • 13:37 - 13:38
    Bugün burada
  • 13:38 - 13:40
    hepinizle karşılaşmamın bile
  • 13:40 - 13:42
    Tanrı öyle istediği için
    olduğu kanısındayım.
  • 13:42 - 13:43
    Profesör Nagata ile ben,
  • 13:43 - 13:46
    ikimiz de yetersiz olduğumuz için
    birbirimize yardım edebildik.
  • 13:46 - 13:50
    Aslında, ikimiz de eksik olduğumuz
    için birbirimize yardım edebildik.
  • 13:50 - 13:53
    Yeterli olsaydık,
    başka birine ihtiyaç duymazdık.
  • 13:53 - 13:55
    Yetersiz olduğumuzdan yardım edebildik.
  • 13:55 - 13:58
    Bu yüzden yetersiz olan biriyle
    dalga geçmemeliyiz.
  • 13:58 - 14:00
    Kendimizden utanmamıza da gerek yok.
  • 14:00 - 14:02
    Önemli olan şu ki
  • 14:02 - 14:04
    ne yapsam tam yapamıyorum diye
  • 14:04 - 14:07
    kendimizi suçlamak tamamen yersiz.
  • 14:07 - 14:09
    Açıkçası, bir şeyi yarım yapmak,
  • 14:09 - 14:12
    hiçbir şey yapmamaktan yahut
    yapamamaktan kesinlikle daha iyi.
  • 14:12 - 14:14
    Biraz yapabilseniz bile hiç yoktan iyi.
  • 14:14 - 14:16
    Yani, kendinizi suçlamadan
  • 14:16 - 14:18
    veya yetersizliklerinize dair
    olumsuz düşünmeden
  • 14:18 - 14:21
    tüm gayretinizle
    yapabildiğiniz kadarını yapmalısınız.
  • 14:22 - 14:23
    Birbirine yardım eden bizler,
  • 14:23 - 14:26
    bugün uzay mühendisliği
    yapabilir hâle geldik.
  • 14:26 - 14:30
    Deney ve araştırmalar için şirketimi
    çok sayıda araştırmacı ziyaret etti.
  • 14:30 - 14:33
    Yine bugün, her yıl
    yaklaşık 10.000 çocuk,
  • 14:33 - 14:37
    okul ya da eğitim gezisi için
    şirketimi ziyaret eder hâle geldi.
  • 14:37 - 14:39
    Dürüst olmak gerekirse,
    şirketimde sadece 17 kişi var.
  • 14:39 - 14:41
    (Kahkaha)
  • 14:41 - 14:42
    Birazcık zor oluyor.
  • 14:42 - 14:45
    Ama mümkün olduğunca
    çok çocuğun potansiyelinin çalınmaması
  • 14:45 - 14:48
    ne güzel, diye düşünüyorum.
  • 14:49 - 14:51
    "Asla, imkânsız" tavrının
    ortadan kalkmasıyla
  • 14:51 - 14:54
    iyi bir toplumun
    inşa edilebileceği inancındayım.
  • 14:54 - 14:56
    Tek başıma yapabileceklerim
    sınırlı olduğundan,
  • 14:56 - 14:58
    ne olursa olsun,
    bir arkadaşa ihtiyacım var.
  • 14:58 - 15:01
    Bu hayal, yaşamım zarfında
    gerçekleşemeyebilir.
  • 15:01 - 15:04
    Bu yüzden, hepinizin desteğine
    ihtiyaç duyuyorum.
  • 15:04 - 15:05
    Bugünden itibaren, hepiniz,
  • 15:05 - 15:08
    "asla, imkânsız" sözleriyle
    karşılaştığınızda
  • 15:08 - 15:11
    lütfen "o hâlde bunu
    denesen nasıl olur?" deyin.
  • 15:11 - 15:13
    Sadece bu bile "asla, imkânsız"ı
    ortadan kaldıracak
  • 15:13 - 15:15
    zorbalık ve istismar
    dünyadan silinecektir.
  • 15:15 - 15:19
    Bu yüzden hepinizden destek rica ediyorum.
  • 15:20 - 15:22
    Örgün öğretim diye bir şey var.
  • 15:22 - 15:24
    Örgün öğretimde
    hepimiz tüm çabamızla öğrendik.
  • 15:24 - 15:27
    Peki örgün öğretim,
    değerlendirilmeye dair bir şey miydi?
  • 15:27 - 15:29
    Bu, tamamen yanlış.
  • 15:29 - 15:32
    Örgün öğretim,
    toplumun sorunlarını çözmek için
  • 15:32 - 15:34
    insanlar tarafından geliştirilmiştir.
  • 15:34 - 15:36
    Onların çaresizce oluşturduğu bir şeydir.
  • 15:36 - 15:38
    Peki, eğitim nedir?
  • 15:38 - 15:39
    Eğitim, nasıl
  • 15:39 - 15:42
    başarılı bir şekilde hata
    ya da sorumluluktan kaçınılarak
  • 15:42 - 15:44
    yaşanacağını öğreten bir kılavuz mudur?
  • 15:44 - 15:46
    Bu, tamamen yanlış.
  • 15:46 - 15:49
    Eğitim, öldürmeyecek hataların
  • 15:49 - 15:51
    güvenli bir şekilde deneyimletilmesidir.
  • 15:51 - 15:53
    Ama, bir şekilde tamamen
    tuhaf şekilde gelişmiştir.
  • 15:53 - 15:55
    Bunun nedeni ise
  • 15:55 - 15:58
    hatayı olumsuz değerlendiren
    çok sayıda yetişkinin bulunmasıdır.
  • 15:58 - 16:02
    O insanlar, hepimizin
    potansiyel ve öz güvenini çaldılar.
  • 16:03 - 16:05
    Ama, sorun değil.
  • 16:05 - 16:07
    Bundan sonra Japonya'yı
  • 16:07 - 16:08
    ve dünyayı iyileştirmek için
  • 16:08 - 16:10
    daha önce yapmadığı şeyi
    yapmak isteyen,
  • 16:10 - 16:13
    vazgeçmeyen, farklı yollar
    deneyen insanlar artmalı.
  • 16:13 - 16:15
    "Asla, imkânsız"a
    yenilmeyen insanlar artmalı.
  • 16:15 - 16:17
    Peki nerede bu insanlar?
  • 16:17 - 16:19
    Bu insanlar, sizlersiniz.
  • 16:19 - 16:21
    Her biriniz öylesiniz.
  • 16:21 - 16:25
    Çünkü hepimiz çocuk olduk.
  • 16:25 - 16:27
    Lütfen bir düşünün.
  • 16:27 - 16:28
    Küçükken bir düğme gördüğünüzde
  • 16:28 - 16:30
    ona basmak istiyordunuz;
  • 16:30 - 16:32
    bir kol gördüğünüzde
    onu çevirmek istiyordunuz
  • 16:32 - 16:35
    ve sonra da "gereksiz şeyler yapma!"
    diye azar işitiyordunuz.
  • 16:35 - 16:39
    Aslında, dünyaya geldiğinde
  • 16:39 - 16:41
    vazgeçmeyi bilen kimse yok.
  • 16:41 - 16:43
    Hepimiz vazgeçmeyi bilmeden
  • 16:43 - 16:45
    parlayarak doğduk.
  • 16:45 - 16:49
    Ama vazgeçmeyi biraz
    öğrenmiş olabiliriz.
  • 16:49 - 16:52
    Öz güvenimizi tekrar kazanmak için
  • 16:52 - 16:54
    yüzde yüz garantili tek bir yöntem var.
  • 16:54 - 16:57
    O da daha önce yapmadığımız
    şeyleri yapmayı denemek.
  • 16:57 - 16:59
    Daha önce yapmadığınız
    bir şeyi yapmanız
  • 16:59 - 17:01
    size az da olsa
    öz güven aşılayacak.
  • 17:01 - 17:05
    Bu yüzden lütfen yapmadığınız
    bir şeye meydan okumayı deneyin.
  • 17:05 - 17:07
    Yapmadığınız bir şeyi denediğinizde
    başarısız olacaksınız.
  • 17:07 - 17:09
    Deneyimin vidyosunu izleyin.
  • 17:09 - 17:11
    Roket havalanıyor ve uçuyor.
  • 17:11 - 17:12
    Uçmuyor.
  • 17:12 - 17:13
    Havalanıyor ve düşüyor.
  • 17:14 - 17:15
    Ne yapmalıyım?
  • 17:15 - 17:16
    Kumanda aygıtını at
  • 17:17 - 17:18
    ve kaç.
  • 17:18 - 17:20
    (Kahkaha)
  • 17:21 - 17:24
    Günümüzde az önce gördüğünüz
    gibi kaçan insan pek yok.
  • 17:26 - 17:30
    Deneyin vidyosu
    bir şeyi sevimsiz addettiğimizde
  • 17:30 - 17:32
    kaçmanın normal olduğunu göstermekte.
  • 17:32 - 17:33
    (Kahkaha)
  • 17:33 - 17:38
    (Alkış)
  • 17:40 - 17:42
    Bildiğim kadarıyla,
  • 17:42 - 17:45
    dürüst, nazik ve sorumluluk sahibi
    insanlar daha erken ölüyor.
  • 17:45 - 17:46
    Ölmelerini istemiyorum.
  • 17:46 - 17:48
    Hayatta kalmalarını istiyorum.
  • 17:48 - 17:49
    Bu nedenle
    sevimsiz addettiğiniz
  • 17:49 - 17:51
    bir şeyden kaçmak
    kesinlikle doğrudur.
  • 17:51 - 17:53
    Ama böyle bir durumda,
  • 17:53 - 17:54
    başarısız olduğunuz,
  • 17:54 - 17:56
    kaçtığınız ve vazgeçtiğiniz için
  • 17:56 - 17:57
    lütfen kendinizi suçlamayın.
  • 17:57 - 17:58
    Lütfen kötü hissetmeyin.
  • 17:58 - 18:00
    Buna gerek yok.
  • 18:00 - 18:02
    Böyle bir durumda,
  • 18:02 - 18:04
    acı, zorluk, pişmanlık
    hüsran, hüzün, utanç
  • 18:04 - 18:06
    kalbinizin derinliklerinde
  • 18:06 - 18:08
    dönüp durup size zor anlar yaşatabilir.
  • 18:08 - 18:10
    Tam bu duygular girdabındayken
  • 18:10 - 18:12
    "İşte geldim,
  • 18:12 - 18:13
    büyüyorum!" demelisiniz.
  • 18:13 - 18:15
    Böylece geride bırakabilirsiniz.
  • 18:15 - 18:19
    Mutlaka "İşte geldim, büyüyorum,"
    demeyi deneyin lütfen.
  • 18:19 - 18:20
    Bizler bu hayata
    yalnızca bir kez gelip
  • 18:20 - 18:24
    prova imkânı olmaksızın
    yalnızca bir kez yaşıyoruz.
  • 18:24 - 18:26
    Peki o zaman ne için doğuyoruz?
  • 18:26 - 18:29
    Başarısızlık sadece iyileştirilecek
    bir veri olduğundan
  • 18:29 - 18:32
    ve prova imkânı olmaksızın
    performans sergilediğimizden
  • 18:32 - 18:34
    başarısız olmamız gayet doğal.
  • 18:34 - 18:36
    Başarısızlığı iyileştirilecek
    veri olarak görüp
  • 18:36 - 18:38
    başa çıkmanızı istiyorum.
  • 18:38 - 18:39
    Ayrıca bizler,
  • 18:39 - 18:43
    yardım edilmek ya da
    vazgeçmek için doğmadık.
  • 18:43 - 18:44
    Böyle şeyler için doğmadık.
  • 18:44 - 18:48
    Bizler, dünyayı kurtarmak için doğduk.
  • 18:48 - 18:49
    Dünyayı kurtarmak kolay bir şey.
  • 18:49 - 18:52
    Dünyayı var eden insanların tamamı
  • 18:52 - 18:54
    kendilerini hakir görmekten
    vazgeçtiğinde dünya kurtulacaktır.
  • 18:54 - 18:56
    Bu, her birimizin
    bugünden itibaren
  • 18:56 - 18:59
    dünyayı kurtarmak için
    tek başına atabileceği adım.
  • 18:59 - 19:00
    Lütfen bugün kendinizi
  • 19:00 - 19:02
    hakir görmemeye başlayın!
  • 19:02 - 19:06
    Bundan böyle yapmamız gereken şey
  • 19:06 - 19:08
    yapamama nedenimizi araştırmak değil,
  • 19:08 - 19:10
    yapabilme nedenimizi bulup öğrenmektir.
  • 19:10 - 19:13
    Tek başına bu bile bir anda
    dünyayı daha iyi bir yer yapacak.
  • 19:13 - 19:15
    Uzun hikâyem burada sona eriyor.
  • 19:15 - 19:18
    Küçüklüğümden beri
    uçakları ve roketleri severdim.
  • 19:18 - 19:20
    Denemeyenler, bana
    defalarca "yapamazsın" dedi.
  • 19:20 - 19:23
    Ama annem bana,
    "davet eden düş"ü öğretti.
  • 19:23 - 19:25
    Düşlemeye devam ederek
    yapabilir hâle geldim
  • 19:25 - 19:28
    O hâlde, düşlemeye devam etmek
    hakikaten önemli.
  • 19:28 - 19:32
    Son olarak bitirirken, sizlere
    hayallerinizi gerçekleştirmede
  • 19:32 - 19:34
    yardımcı olacak bir deyiş
    hediye etmek istiyorum.
  • 19:34 - 19:35
    "Hâl böyleyse,
  • 19:35 - 19:37
    bir de bu yolu dene
    ve hayallerin gerçek olsun."
  • 19:37 - 19:39
    Lütfen bunu düşünün.
  • 19:39 - 19:40
    Hayalinizi birine anlatırken size,
  • 19:40 - 19:42
    "Ah, bu imkânsız" denildiğinde
  • 19:42 - 19:44
    hevesiniz ve enerjiniz kaçar.
  • 19:44 - 19:48
    Onun yerine "Peki ya bunu denesen? Geçen
    kitapçıda bununla ilgili kitap gördüm."
  • 19:48 - 19:51
    "Geçen televizyonda bununla ilgili
    program vardı" denilse,
  • 19:51 - 19:52
    daha da motive olursunuz.
  • 19:52 - 19:54
    Bu metot kesinlikle eğlenceli.
  • 19:54 - 19:56
    Birbirimizle hayalimizi paylaşıp
  • 19:56 - 19:58
    "o hâlde bunu denesen?" diyerek
  • 19:58 - 20:00
    hepimiz hayallerimizi gerçekleştireceğiz.
  • 20:00 - 20:02
    Hepimiz ünlü olacağız.
  • 20:02 - 20:03
    Muhteşem değil mi?
  • 20:03 - 20:05
    "O hâlde bunu denesen?" ifadesinin
  • 20:06 - 20:08
    dünyaya yayılmasını,
  • 20:08 - 20:10
    böylece "asla, imkânsız"ın
    silinmesini dilerim.
  • 20:10 - 20:12
    "O hâlde bunu denesen?" ifadesini
  • 20:12 - 20:13
    hep beraber popülerleştirelim.
  • 20:13 - 20:14
    Belki o zaman
  • 20:14 - 20:17
    bugünkü karşılaşmamız bir anlam kazanır.
  • 20:17 - 20:19
    Birbirimize yardım etmemizi istiyorum.
  • 20:19 - 20:22
    Ben de tüm gücümle
    çabalamaya devam edeceğim.
  • 20:22 - 20:24
    Birlikte kıymetli bir an paylaştığımızdan
  • 20:24 - 20:25
    umarım iyi arkadaş oluruz.
  • 20:25 - 20:27
    Bugün için çok teşekkür ederim.
  • 20:27 - 20:31
    (Alkış)
  • 20:31 - 20:34
    Teşekkür ederim.
Title:
Davet Eden Düş | Tsutomu Uematsu | TEDxSapporo
Description:

Hokkaido'da bir kasaba fabrikası işleten Tsutomu Uematsu, insanların hayallerini ve umutlarını bir anda çalan "asla, imkânsız" sözlerini ortadan kaldırmak istediğini dile getiriyor. Bay Uematsu, ilk karşılaşmasından, çocukluk hayalini gerçekleştirene kadarki dönemi anlatıyor.

more » « less
Video Language:
Japanese
Team:
closed TED
Project:
TEDxTalks
Duration:
20:43

Turkish subtitles

Revisions