Return to Video

Saf, garip sihrini kucakla

  • 0:00 - 0:04
    [Bu konuşma içeriği
    yetişkinlere yöneliktir.]
  • 0:05 - 0:10
    Annem bu yaz, bir ikna konuşması
    yapmak için beni aradı.
  • 0:11 - 0:16
    Kitabımdan birkaç kısım bulmuş,
  • 0:17 - 0:18
    üstelik o zaman daha çıkmamıştı
  • 0:18 - 0:19
    ve endişelenmişti.
  • 0:21 - 0:23
    Endişesi kitaptaki cinsellik değildi.
  • 0:23 - 0:25
    (Kahkaha)
  • 0:25 - 0:28
    Onu rahatsız eden şey kitabın üslubuydu.
  • 0:29 - 0:30
    Mesela,
  • 0:32 - 0:34
    "İlginç yolculuğum boyunca,
  • 0:34 - 0:36
    bana pek çok isim takıldı:
  • 0:37 - 0:39
    zavallı çocuk, zenci,
  • 0:39 - 0:42
    Yale'lı adam, Harvard'lı adam,
  • 0:42 - 0:45
    ibne, Hristiyan,
  • 0:45 - 0:47
    madde bağımlısı annenin çocuğu, suçlu,
  • 0:47 - 0:50
    Şeytanın oğlu, İkinci Geliş,
  • 0:50 - 0:51
    Casey."
  • 0:52 - 0:53
    Henüz altıncı sayfadayız.
  • 0:53 - 0:55
    (Kahkaha)
  • 0:55 - 0:57
    Yani, annemin endişesini anlayabilirsiniz.
  • 0:59 - 1:04
    O sadece küçük bir değişiklik
    yapmak istedi.
  • 1:04 - 1:06
    Beni aradı ve dedi ki,
  • 1:08 - 1:11
    "Hey, sen bir erkeksin.
  • 1:12 - 1:15
    Sen ibne değilsin, serseri de değilsin,
  • 1:15 - 1:16
    sana aradaki farkı söyleyeyim.
  • 1:16 - 1:19
    Sen seçkin birisin. Akıllısın.
  • 1:19 - 1:21
    İyi giyiniyorsun. Konuşmayı biliyorsun.
  • 1:21 - 1:22
    İnsanlar seni seviyor.
  • 1:22 - 1:25
    Ellerini bir serseri gibi oynatarak
    etrafta dolaşmıyorsun.
  • 1:25 - 1:28
    Sen, sokaktaki bir berduş değilsin.
  • 1:28 - 1:30
    Sen sadece eşcinsel olan
  • 1:30 - 1:32
    asil bir insansın.
  • 1:33 - 1:36
    Aslında buradayken
  • 1:36 - 1:38
    kendini oraya koyma."
  • 1:39 - 1:41
    Bana bir iyilik yaptığını düşündü,
  • 1:42 - 1:44
    bir bakıma yaptı da.
  • 1:45 - 1:51
    Onun araması,
    hayatımda ve bir yazar olarak kitabımda
  • 1:51 - 1:54
    neler yapmaya çalıştığımı netleştirdi.
  • 1:54 - 1:57
    Çalışmamın amacı tek bir mesaj göndermek:
  • 1:58 - 2:01
    Yaşamak için bize öğretilen yolun
    değişmesi gerekiyor.
  • 2:02 - 2:04
    Ben bunu zor şekilde öğrendim.
  • 2:04 - 2:06
    Yalnızca yolun yanlış tarafında değil,
  • 2:06 - 2:08
    tüm nehrin yanlış tarafında doğdum.
  • 2:08 - 2:12
    Teksas, Oak Cliff'in aşağısındaki
    Trinity Nehri.
  • 2:12 - 2:14
    Orada beni,
  • 2:14 - 2:15
    hizmetçi olan büyükannem
  • 2:15 - 2:18
    ve ruhsal hastalığıyla
    mücadele eden annemin
  • 2:18 - 2:21
    kayboluşundan sonra
  • 2:21 - 2:23
    bana bakan
  • 2:23 - 2:25
    ablam büyüttü.
  • 2:25 - 2:28
    Kişiliğimi şekillendiren, sonrasında da
  • 2:28 - 2:30
    beni eski halime dönmek
    zorunda bırakan olay,
  • 2:31 - 2:32
    annemin, ben on üç yaşındayken olan
  • 2:33 - 2:36
    ve beş yıl süren bu kayboluşuydu.
  • 2:37 - 2:41
    O gitmeden önce, benim insanlardan
    saklanma yerim annemdi.
  • 2:41 - 2:46
    O, benim kadar tuhaf olan tek insandı.
    Tuhaf derken, demek istediğim,
  • 2:46 - 2:47
    hoş bir tuhaflık.
  • 2:47 - 2:51
    İhtiras Tramvayı'ndaki Blanche DuBois ile
  • 2:51 - 2:53
    ile 1980'lerin
    Whitney Houston'ı karışımı gibi.
  • 2:53 - 2:56
    (Kahkaha)
  • 2:56 - 2:58
    Tabii kusursuz değildi,
  • 2:59 - 3:02
    kusurlarının bana faydası vardı sadece.
  • 3:02 - 3:05
    Sihir dediğimiz şey budur belki de:
  • 3:05 - 3:06
    Faydalı bir hata.
  • 3:07 - 3:10
    Yani, günlerce ortadan
    kaybolmaya başladığında
  • 3:10 - 3:12
    ben de kendi sihrime döndüm.
  • 3:12 - 3:14
    Kafama dank etti,
  • 3:14 - 3:18
    yalnızca dik bir tepenin
    üzerindeki ilkokulumdan
  • 3:18 - 3:22
    büyükannemlerin evine
    kusursuz bir şekilde,
  • 3:22 - 3:26
    her bir kareye bir ayağım
    denk gelecek şekilde yürüyerek
  • 3:26 - 3:29
    annemi hayalimde canlandırabilirim.
  • 3:30 - 3:33
    Çimenliğimizi araba yolundan
    ayıran son çimdeki
  • 3:33 - 3:35
    son kareye kadar,
  • 3:35 - 3:38
    kareler arasındaki hiçbir çizgiye değemez,
  • 3:38 - 3:41
    hiçbir kareyi atlayamazdım.
  • 3:41 - 3:45
    Ve saçmalamıyorum, işe yaradı.
  • 3:45 - 3:46
    Ama yalnızca bir kez.
  • 3:47 - 3:51
    Bu kusursuz yürüyüşüm
    annemi geri getirmese de
  • 3:51 - 3:54
    bu yaklaşımın
    başka yararları olduğunu gördüm.
  • 3:55 - 3:59
    Etrafımdaki kimsenin mükemmellik,
    itaat ve boyun eğmekten
  • 3:59 - 4:02
    daha fazla sevdiği bir şey
  • 4:02 - 4:03
    olmadığını anladım.
  • 4:03 - 4:06
    En azından boyun eğseydim,
    beni pek rahatsız etmezlerdi.
  • 4:06 - 4:09
    Daha sonra bir hapishanede,
  • 4:09 - 4:13
    Berlin'deki bir Stasi hapishanesinde,
    bir teklife denk geldim.
  • 4:13 - 4:15
    Tabelada,
  • 4:15 - 4:18
    "Uyum sağlayanlar
    hoşgörüyle yaşayabilir" yazıyordu.
  • 4:19 - 4:21
    Barınabileceğim ve yemek yiyebileceğim
  • 4:21 - 4:25
    bir yer sağlayan bir teklifti,
  • 4:25 - 4:29
    öğretmenlerin, akrabalarımın, yabancıların
    bana saygı duymasını sağlayan,
  • 4:29 - 4:32
    zamanla büyük fayda sağlayan bir teklif.
  • 4:32 - 4:35
    17 yaşındayken, Yale'dan bir adam
    okuluma geldi
  • 4:35 - 4:37
    ve beni Yale futbol takımına almak istedi.
  • 4:38 - 4:42
    O zamanlar bu benim için beklenmedikti,
    tıpkı şu an sizin için olduğu gibi.
  • 4:42 - 4:45
    Yale'li adam, aslında herkes,
  • 4:45 - 4:47
    bunun benim başıma,
  • 4:47 - 4:51
    hatta bütün topluluğun başına gelebilecek
    en güzel şey olduğunu söyledi.
  • 4:51 - 4:54
    "Bu fırsatı kaçırma oğlum," dediler.
  • 4:55 - 4:56
    Ben pek emin değildim.
  • 4:57 - 5:00
    Yale tamamen başka bir dünyaymış
    gibi geliyordu,
  • 5:00 - 5:03
    soğuk, yabancı, düşmanca bir yer.
  • 5:04 - 5:06
    İlk ziyaret günümde,
  • 5:06 - 5:08
    gitmemek için kardeşime
    bir bahane uydurdum.
  • 5:08 - 5:10
    "Buradaki insanlar çok garip."
  • 5:11 - 5:14
    "O zaman hemen uyum sağlarsın"
    diye cevap verdi.
  • 5:14 - 5:17
    (Kahkaha)
  • 5:18 - 5:20
    Fırsatı yakaladım
  • 5:20 - 5:22
    ve uyum sağlamak için delicesine çalıştım.
  • 5:22 - 5:26
    Birinci sınıf danışmanım kampüste şapka
    takmamam konusunda beni uyarırken dedi ki:
  • 5:26 - 5:30
    "Artık Yale'desin.
    Bunu yapmana gerek yok."
  • 5:31 - 5:34
    Bunun, başarabilmek için
    ödenmesi gereken küçük bedellerin
  • 5:34 - 5:36
    yalnızca bir tanesi olduğunu anladım.
  • 5:37 - 5:40
    Tüm bedelleri ödedim
    ya da ödemeye çalıştım
  • 5:40 - 5:43
    ve karşılığını aldım gibi görünüyor.
  • 5:43 - 5:46
    Üniversitenin futbol takım kaptanlığı,
  • 5:46 - 5:49
    çok da gizli olmayan bir topluluğa giriş,
  • 5:49 - 5:51
    Wall Street'te, daha sonra da
    Washington'da bir iş.
  • 5:51 - 5:55
    İşler o kadar iyi gitti ki,
    doğal olarak bunun sonunda
  • 5:55 - 5:57
    ABD balkanı olmalıyım diye düşündüm.
  • 5:57 - 6:01
    (Kahkaha)
  • 6:01 - 6:03
    Ama daha 24 yaşında olduğumdan
  • 6:03 - 6:06
    ve başkanların bile bir yerden
    başlaması gerektiğinden,
  • 6:06 - 6:09
    kongre için aday olmaya karar verdim.
  • 6:09 - 6:14
    Bu, o büyük 2008 seçimlerinin hala
    etkisinde olduğumuz o dönemde oldu.
  • 6:14 - 6:19
    Ciddi, ılımlı bir senatör
    şunu vurgulamıştı:
  • 6:19 - 6:23
    "Vermem gereken en önemli mesaj,
  • 6:23 - 6:26
    Barack Obama'nın da
    bizden biri olduğudur."
  • 6:27 - 6:28
    Bu mesajı o kadar iyi verdiler ki
  • 6:28 - 6:32
    kampanyaları modern siyasetin
    altın kuralı haline geldi.
  • 6:32 - 6:35
    En sonunda, huzur ve tatminle,
  • 6:35 - 6:40
    "Ben de herkes gibiydim" demek için
  • 6:40 - 6:44
    elimizden geleni yapmamızı isteyen
    bu modern hayat düzeni olmasaydı
  • 6:44 - 6:47
    benim mesajım da bu olacaktı.
  • 6:48 - 6:54
    Bir gece, aday kampanya
    yöneticimi son kez aradım.
  • 6:55 - 7:00
    Kazanmak için ne yapmamız gerekiyorsa
    yapacaktık ama önce, son bir sorusu vardı:
  • 7:01 - 7:03
    "Bilmem gereken bir şey var mı?"
  • 7:04 - 7:08
    Durakladım ve sonunda dedim ki,
  • 7:08 - 7:10
    "Eşcinsel olduğumu bilmelisin."
  • 7:12 - 7:13
    Sessizlik.
  • 7:15 - 7:19
    Neredeyse fısıldayarak "Anlıyorum" dedi.
  • 7:19 - 7:22
    Parlak bir kuruş ya da
    ölü bir yavru kuş bulmuş gibiydi.
  • 7:22 - 7:23
    (Kahkaha)
  • 7:23 - 7:26
    "Bana söylediğine sevindim," dedi.
  • 7:26 - 7:27
    "İşimi kesinlikle kolaylaştırmadın.
  • 7:27 - 7:30
    Demek istediğim, sen Teksas'tasın.
  • 7:30 - 7:34
    Ama imkansız değil, imkansız değil.
  • 7:34 - 7:36
    Ama Casey, sana bir şey soracağım:
  • 7:37 - 7:43
    Biri miting esnasında sana
    ibne dediğinde ne hissedeceksin?
  • 7:44 - 7:46
    Gerçekçi ol, tamam mı?
  • 7:46 - 7:49
    Birinin fiziksel olarak sana zarar vermek
    isteyebileceğini biliyorsun.
  • 7:50 - 7:53
    Sadece bilmek istiyorum.
  • 7:53 - 7:54
    Buna gerçekten hazır mısın?"
  • 7:56 - 7:58
    Değildim.
  • 7:58 - 8:01
    Ve anlayamıyordum.
  • 8:01 - 8:04
    Zar zor nefes alıyor,
  • 8:04 - 8:06
    zar zor düşünüyor ve konuşuyordum.
  • 8:08 - 8:11
    Ama dürüst olmam gerekirse,
    o zamanlar olduğum çocuk,
  • 8:11 - 8:13
    bir amaç uğruna zarar görmeyi göze alır,
  • 8:13 - 8:16
    her şeyi ve hatta
    hayatını bile feda ederdi.
  • 8:17 - 8:21
    Ama, yalnızca kendisi olduğu için bile
    zarar görebileceği gibi
  • 8:21 - 8:23
    şok edici bir gerçek vardı.
  • 8:23 - 8:28
    Olmamalıydı, ama vardı.
  • 8:28 - 8:31
    Ki başlarda kendi gibi olmayı
    denemeyi hiç düşünmemişti bile.
  • 8:31 - 8:35
    Onun denediği, benim denediğim,
  • 8:36 - 8:39
    benden beklenildiğini düşündüğüm şeyi
    yapmak ve öyle olmaktı.
  • 8:39 - 8:42
    24 yaşındaki birine göre seçkin biriydim:
  • 8:42 - 8:46
    zekiydim, iyi konuşuyordum,
    iyi giyiniyordum. Asil bir vatandaştım.
  • 8:47 - 8:54
    Ama başta kabul ettiğim teklif
    beni kurtaramadı.
  • 8:54 - 8:56
    Sizi de kurtaramaz.
  • 8:56 - 9:00
    Belki de bunu
    cinsel yöneliminiz fark etmeksizin
  • 9:00 - 9:02
    çoktan öğrenmişsinizdir
    ya da öğreneceksinizdir.
  • 9:02 - 9:06
    Şüphesiz ki bir eşcinsel,
    baskıdan çok yoğun bir doz alır.
  • 9:06 - 9:11
    Ancak aslında baskı,
    hepimize sunulan acı bir haptır.
  • 9:12 - 9:16
    Kim olduğumuzun ve yaşadıklarımızın
    çok büyük bir kısmını saklamayı öğrendik.
  • 9:16 - 9:19
    Aşkımızı, acımızı,
    bazılarımız için inançlarımızı.
  • 9:20 - 9:22
    Bu yüzden dünyaya gelmek bile zorken,
  • 9:23 - 9:27
    kendimize ait bütün o saf, tuhaf sihri
    kucaklamak çok daha zor olabilir.
  • 9:27 - 9:31
    Miles Davis'in de dediği gibi, "Sesinin
    kendisi gibi duyulması uzun zaman alır."
  • 9:33 - 9:35
    Bu, kesinlikle benim için geçerliydi.
  • 9:35 - 9:38
    Hakkımdaki gerçeği, 24 yaşındayken,
    o gece ortaya döktüm
  • 9:38 - 9:40
    ama hayatım boyunca devam etti.
  • 9:40 - 9:44
    Harvard İşletme Okulu'na gittim, kâr amacı
    gütmeyen başarılı bir girişim başlattım,
  • 9:44 - 9:47
    bir magazin dergisinin kapağında
    yer aldım, TED sahnesine çıktım.
  • 9:47 - 9:48
    (Kahkahalar)
  • 9:49 - 9:51
    20'li yaşlarımın sonlarında,
  • 9:51 - 9:55
    bir çocuğun başarması
    gereken her şeyi başardım.
  • 9:55 - 9:56
    Ama gerçekten paramparça olmuştum.
  • 9:58 - 10:01
    Tam olarak sinirsel çöküş yaşamıyordum
    ama buna çok da uzak değildim.
  • 10:02 - 10:05
    Her iki şekilde de çok üzücü bir durumdu.
  • 10:05 - 10:07
    Bir yazar olmayı hiç düşünmemiştim,
  • 10:07 - 10:11
    23 yaşıma gelene kadar
    istekle kitap okumamıştım bile.
  • 10:11 - 10:15
    Ama kitap sektörü,
    kendi sorunlarınızı araştırmanız için
  • 10:15 - 10:17
    size ödeme yapan tek sektördür.
  • 10:17 - 10:19
    (Kahkaha)
  • 10:24 - 10:28
    Bu yüzden, çatlaklarımı
  • 10:28 - 10:31
    kelimelerle doldurmaya karar verdim.
  • 10:31 - 10:35
    Sayfada ortaya çıkan şey,
    o sırada hissettiğim kadar tuhaftı,
  • 10:35 - 10:38
    bu da ilk başta
    bazı insanları harekete geçirdi.
  • 10:38 - 10:42
    Saygın bir yazar,
    birkaç bölüm okuduktan sonra
  • 10:42 - 10:44
    araya girdi
  • 10:44 - 10:47
    ve annem gibi konuştu.
  • 10:48 - 10:50
    "Hey, dinle.
  • 10:51 - 10:53
    Bir otobiyografi için işe alındın.
  • 10:54 - 10:55
    Bu, net bir şey.
  • 10:55 - 10:57
    Başı, ortası ve sonu var
  • 10:57 - 11:00
    ve yaşadığın şeylerden oluşuyor.
  • 11:00 - 11:03
    Ve bu arada bu ülkede, varoluşlarını
    savunmak için yazan toplumdan
  • 11:03 - 11:08
    dışlanmış insanlar tarafından yönetilen
    büyük bir otobiyografi geleneği var.
  • 11:09 - 11:12
    Git bu kitaplardan birini al da öğren.
  • 11:12 - 11:15
    Yanlış yoldan gidiyorsun."
  • 11:16 - 11:18
    Ama artık bize öğretildiği gibi,
  • 11:18 - 11:21
    doğru yolun güvenli yol
    olduğuna inanmıyordum.
  • 11:21 - 11:26
    Artık bize öğretildiği gibi eşcinsellerin,
    siyahilerin, fakirlerin hayatlarının
  • 11:26 - 11:28
    sıra dışı hayatlar olduğuna inanmıyordum.
  • 11:28 - 11:31
    Artık, Kendrick Lamar'ın ''Section.80.''de
    söylediğine inanıyordum:
  • 11:32 - 11:35
    "Dışarıdan içeriye bakmıyorum.
  • 11:35 - 11:37
    İçeriden dışarıya da bakmıyorum.
  • 11:37 - 11:40
    Lanet orta noktadayım
    ve etrafıma bakıyorum."
  • 11:40 - 11:41
    (Kahkaha)
  • 11:42 - 11:44
    Burası,
  • 11:44 - 11:45
    üzerinde çalışmayı umduğum yerdi.
  • 11:45 - 11:49
    İlerlemeye değer tek yön, kendi yönümdü.
  • 11:49 - 11:51
    Kabul etmemizin öğretildiği
    o tüm berbat teklifleri
  • 11:51 - 11:55
    reddetmemize yardımcı olacak olan yerdi.
  • 11:55 - 11:58
    Kendimizi ve yaptığımız işi,
    kolayca sindirilebilen
  • 11:58 - 12:01
    küçük parçalar haline
    getirmemiz öğretildi.
  • 12:01 - 12:06
    Başkalarına anlamlı gelelim diye kendimize
    yabancı olmamız öğretildi.
  • 12:06 - 12:08
    Belki doğru insanlar arkadaşımız olur,
  • 12:08 - 12:11
    doğru okullar bizi kabul eder,
    doğru patronlar bizi işe alır,
  • 12:11 - 12:13
    doğru partilere davet ediliriz diye
  • 12:13 - 12:16
    ve bir gün doğru Tanrı,
    bizi doğru cennetine kabul eder
  • 12:16 - 12:19
    ve o ışıltılı kapılarını
    ardımızdan kapatır,
  • 12:19 - 12:22
    böylece onun önünde
    ilelebet diz çökebilelim diye.
  • 12:22 - 12:22
    Derler ki,
  • 12:22 - 12:26
    boyun eğmemizin ödülleri bunlar olur.
  • 12:26 - 12:29
    Çok sevilen yüce,
    sindirilebilir bir parça olmak
  • 12:29 - 12:31
    ya da ölü olmak.
  • 12:31 - 12:35
    Ben de dünyaya ve anneme
  • 12:35 - 12:39
    "Hayır, teşekkürler" diye
    karşılık veriyorum.
  • 12:40 - 12:41
    Aslında sadece,
  • 12:41 - 12:43
    "Tamam anne, sonra konuşuruz" dedim.
  • 12:43 - 12:44
    (Kahkaha)
  • 12:45 - 12:48
    Ama içimden "Hayır teşekkürler" dedim.
  • 12:48 - 12:52
    Annemin teklifini de kabul edemedim.
  • 12:52 - 12:55
    Siz de etmemelisiniz.
  • 12:55 - 12:57
    Böyle odalarda
    kendimizi güvende hissetmek,
  • 12:57 - 13:00
    kendimizi burada güvende tutmak
  • 13:00 - 13:04
    çoğumuz için kolay olurdu.
  • 13:06 - 13:08
    Güzel konuşuyoruz, güzel giyiniyoruz,
  • 13:08 - 13:12
    zekiyiz, insanlar bizi seviyorlar,
    en azından seviyormuş gibi davranıyorlar.
  • 13:14 - 13:18
    Ama bunun yerine, Lut'un karısını
    hatırlayalım derim.
  • 13:19 - 13:22
    Nazaretli İsa, bunu ilk kez
    müritlerine söyledi:
  • 13:22 - 13:25
    "Lut'un karısını hatırlayın."
  • 13:26 - 13:30
    Eğer yakın zamanda İncil'i
    okumadıysanız söyleyeyim,
  • 13:30 - 13:33
    Lut, ailesini Sodom'a,
    Tanrı'nın yok etmesi gerektiğine
  • 13:33 - 13:38
    karar verdiği kötü bir toplumun
    ortasında bırakan bir adamdı.
  • 13:38 - 13:40
    Zalim olmasına rağmen
    bazen yumuşayan Tanrı,
  • 13:40 - 13:43
    iki meleği, halkını toplayıp
    Dodge’dan çıkmaları için
  • 13:43 - 13:46
    Lut'u uyarsın diye Sodom’a gönderdi.
  • 13:47 - 13:50
    Lut, meleklerin uyarısını duydu ama geç.
  • 13:50 - 13:52
    Melekler tüm gün bekleyemezdi,
  • 13:52 - 13:56
    Lut'un, iki kızının
    ve karısının ellerini tuttular
  • 13:56 - 13:59
    ve onları Sodom'ın dışına doğru
    aceleyle götürdüler.
  • 13:59 - 14:01
    Ve melekler bağırdı,
  • 14:01 - 14:04
    "Dağlara kaçın, ne yaparsanız yapın
    ama asla arkanıza bakmayın."
  • 14:04 - 14:08
    Tam bu sırada, Tanrı Sodom ve Gomora
    üstüne ateşler yağdırmaya başladı.
  • 14:08 - 14:11
    Gomora'nın, bu duruma
    nasıl geldiğini anlayamıyorum.
  • 14:12 - 14:14
    Ama, Lut ve halkı koşuyor,
  • 14:14 - 14:16
    tüm bu yıkımdan kaçıyor,
  • 14:16 - 14:19
    Tanrı ölüm yağdırırken
    onlar tozu dumana katıyor
  • 14:19 - 14:24
    ve sonra her nedense
    Lut'un karısı arkasına bakıyor.
  • 14:25 - 14:29
    Tanrı, onu tuzdan bir sütun
    hâline getiriyor.
  • 14:29 - 14:33
    İsa der ki, "Lut'un karısını hatırlayın."
  • 14:34 - 14:37
    Ama, bir şey soracağım:
  • 14:37 - 14:40
    Neden arkasına baktı?
  • 14:40 - 14:43
    Kargaşayı kaçırmamak
  • 14:43 - 14:47
    ve ateşler içindeki şehre son
    bir kez bakmak istediği için mi?
  • 14:47 - 14:50
    Yanındakilerin biraz daha
    rahat nefes alabilmesi için
  • 14:50 - 14:53
    tehlikeden yeterince uzakta
    olduklarından emin olmak için mi?
  • 14:53 - 14:57
    Bazen, çok meraklı ve bencil olabiliyorum,
    eğer onun yerinde olsaydım,
  • 14:57 - 14:59
    bunlar benim arkama bakma
    sebeplerim olurdu.
  • 14:59 - 15:05
    Ama ya Lut'un karısına
    başka bir şey olduysa?
  • 15:06 - 15:10
    Bu insanları, yalnız başlarına
    canlı canlı yanarken
  • 15:10 - 15:14
    geride bıraktıkları
    düşüncesine katlanamadıysa?
  • 15:14 - 15:17
    Doğruluğuna rağmen?
  • 15:17 - 15:20
    Bu mümkün değil mi?
  • 15:20 - 15:25
    Eğer mümkünse,
    itaatsiz bir kadının arkasına bakışı
  • 15:25 - 15:28
    bize ders veren bir hikâye olmayabilir.
  • 15:28 - 15:30
    Belki bu, İncil'deki
    en cesur davranış olabilir,
  • 15:30 - 15:33
    hatta belki de
    tüm İncil'i ayakta tutan olay olan
  • 15:33 - 15:36
    İsa'nın çarmıha gerilmesinden
    daha cesurca bir hareket.
  • 15:36 - 15:40
    Calvary'de,
    eski ve engebeli bir haç üzerinde
  • 15:40 - 15:42
    İsa'nın herkesi kurtarmak için
    yaşamını yitirdiği söylendi,
  • 15:42 - 15:45
    yaşayacak olan milyarca
    ve milyarlarca insan için.
  • 15:46 - 15:47
    Hoş bir hareket.
  • 15:47 - 15:50
    Bu hareket onu ünlü yaptı. Orası kesin.
  • 15:50 - 15:52
    (Kahkaha)
  • 15:52 - 15:54
    Ama Lut'un karısı öldürüldü,
  • 15:54 - 15:57
    tuzdan bir sütuna dönüştürüldü,
  • 15:57 - 16:02
    arkadaşlarına arkasını dönemediği için,
  • 16:02 - 16:05
    Sodom'ın hain adamlarına.
  • 16:05 - 16:09
    Ve kadının ismini kimse yazmadı bile.
  • 16:09 - 16:12
    Lut'un karısının cesaretine sahip olmak,
  • 16:13 - 16:17
    bugün ihtiyacımız olan şey
    işte böyle bir cesaret.
  • 16:17 - 16:20
    Kendimizi oraya koyma cesareti.
  • 16:20 - 16:24
    Herhangi birimizin özgür olabilmesi için
    ya hepimizin ibne olması
  • 16:24 - 16:28
    ya da hiçbirimizin özgür olmaması
    gerektiğini söyleyen bir cesaret.
  • 16:28 - 16:32
    Sokaktaki diğer serserilerle,
  • 16:32 - 16:35
    dünyanın tüm zavallılarıyla
    beraber durmak için,
  • 16:35 - 16:38
    bunların en azıyla
    ordu kurmak için bir cesaret.
  • 16:38 - 16:41
    Hepimizin çıplak kabuğundaki o inançla
  • 16:41 - 16:45
    daha iyi bir dünya yaratabiliriz.
  • 16:45 - 16:47
    Teşekkürler.
  • 16:47 - 16:51
    (Alkışlar)
Title:
Saf, garip sihrini kucakla
Speaker:
Casey Gerald
Description:

Yazar Casey Gerald, yaşamayı öğrendiğimiz yolun değişmesi gerektiğini söylüyor. Çok sık olarak, uyum sağlamak, övgü kazanmak, kabul görmek için kendimize ait parçaları gizleriz. Ama ne uğruna? Gerald, bu ilham verici konuşmada, Amerikan toplumunun üst kademelerinde başarı elde etmek için yaptığı kişisel fedakârlıkları paylaşıyor ve neden kendimizin saf, garip sihrinde yaşama cesaretine sahip olmamız gerektiğini anlatıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
17:03
Cihan Ekmekçi approved Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Cihan Ekmekçi edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz accepted Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Figen Ergürbüz edited Turkish subtitles for Embrace your raw, strange magic
Show all

Turkish subtitles

Revisions