Yaklaşık 17 yaşımdan beri bir gazeteciyim ve bu, şu an içinde bulunmak için ilginç bir sektör çünkü hepinizin bildiği gibi, medyada çok büyük değişimler oluyor ve birçoğunuz bunu ticari bir bakış açısından biliyorsunuz. İş modeli oldukça sarpa sarmış durumda ve büyük babamın da diyeceği gibi, bütün kazançlar Google tarafından silinip süpürülüyor. Yani gazeteci olmak için ilginç bir zaman ama benim ilgilendiğim değişim, işin çıktı kısmı değil. Ben olayın girdi tarafı ile ilgileniyorum ki bu da bilgileri sağlayış ve haberleri toplayış yolumuz oluyor. Güç dengesinde haber şirketlerinden izleyicilere doğru büyük bir kayma yaşadığımız için bu değişti. İzleyiciler çok uzun bir zamandır haberleri etkileyemedikleri veya bir değişiklik yapamadıkları ve bağlantı kuramadıkları bir konumdalardı. Bu da geri dönülemez biçimde değişti. Benim haber medyasıyla ilk bağım 1984'te, BBC bir günlük grev yaptığındaydı. Mutlu değildim, kızmıştım. Çizgi filmlerimi izleyemiyordum. Bu yüzden bir mektup yazdım. [Sevgilerimle, Markham, yaş 4.] Nefret yazınızı bitirmenin gerçekten çok etkili bir yolu. Hâlâ daha işe yarıyor. Bir günlük grev üzerinde bir etkim oldu mu emin değilim ama şunu biliyorum ki bana geri dönmeleri üç haftalarını aldı. Bu herhangi birinin bir etki göstermesi ve geri dönüş alması için gereken süreydi. Artık böyle değil çünkü gazeteciler olarak anlık etkileşimde bulunuyoruz. Artık seyircilerin haberlere tepki verdikleri bir konumda değiliz. Biz seyircilere tepki veriyoruz, hatta onlara bel bağlıyoruz. Onlar haberleri bulmamıza yardım ediyorlar. Bize, bakılabilecek en iyi açıyı ve duymak istedikleri şeyleri bulmamıza yardım ediyorlar. Yani bu anlık yaşanan bir şey, çok daha hızlı. Her an gerçekleşiyor ve gazeteci her zaman yetişip yakalamaya çabalıyor. Seyircilere ne kadar güvendiğimize dair bir örnek vereyim. 5 Eylül'de Kosta Rika'da bir deprem oldu. 7,6 şiddetindeydi, oldukça büyüktü. Bu depremin 250 kilometre ötedeki Managua'ya ulaşması 60 saniye sürdü. Yani Managua, deprem merkez üssünü vurduktan 60 saniye sonra sallandı. 30 saniye sonra Twitter'da ilk mesaj paylaşıldı. Birisi "temblor" yani deprem diyordu. Yani depremin fiziksel yolculuğu 60 saniye sürdü. Bu haberin anında dünyaya yayılması ise 30 saniye aldı. Varsayımsal olarak, dünyadaki herkes Managua'da bir depremin gerçekleşmekte olduğunu bilme potansiyeline sahipti. Bu gerçekleşti çünkü bu kişide kaydetme içgüdüsü vardı. Yani bir durum güncellemesi yazdı, bugünlerde hepimizin yaptığı şey. Bir şeyler olduğunda bunu durum güncellemize yazıyoruz, fotoğraf koyuyoruz, video paylaşıyoruz ve bunlar durmaksızın bilgi bulutuna ekleniyor. Bu da demektir ki büyük miktarlardaki veri daimi olarak artıyor. Gerçekten çok şaşırtıcı. Örneğin, bakacak olursanız her bir dakikada 72 saat kadar video YouTube'a yükleniyor. Yani her saniyede, bir saatten fazla uzunlukta videolar yükleniyor. Fotoğraf için de durum farklı değil, her saniye Instagram'a 58 yeni fotoğraf yükleniyor. 3 bin 500'den fazla fotoğraf da Facebook'ta paylaşılıyor. Yani benim konuşmaya başlamamdan konuşmayı bitireceğim ana kadar, 864 saatten fazla video YouTube'a eklenmiş ve Facebook ile Instagram'da 2,5 milyon yeni fotoğraf paylaşılmış olacak. Yani gazeteci olmak için ilginç bir zamandayız çünkü her şeye erişebiliyor olmalıyız. Dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir şey olduğunda bunu neredeyse anında ve bedavaya öğrenebilmeliyim. Ve bu, bu odadaki herkes için geçerli. Tek sorun şu ki, bu kadar fazla bilgi olduğunda iyi olanı bulmalısınız ve bu, böyle büyük miktarlarla uğraşıldığında inanılmaz şekilde zor. Bu durum hiçbir zaman Sandy kasırgası sırasında olduğu kadar açıkça görülmemişti. Sandy kasırgasında, uzun zamandır görmediğimiz kadar büyük bir fırtına gerçekleşti ve evrenin "iPhone merkezi" yerinden oynadı. (Kahkaha) Daha önce hiç görmediğimiz seviyelerde medya yayıldı. Bu da gazeteciler uydurma haberlerle ve tekrardan paylaşılan eski fotoğraflarla uğraşmak zorunda demekti. Eski fırtınalara ait fotoğrafların karışımı olan bileşik fotoğraflarla uğraşmak zorunda kaldık. "Yarından Sonra" gibi filmlerden alınma görüntülerle baş etmek zorunda kaldık. (Kahkaha) Uğraştığımız görüntülerin bazıları o kadar gerçekçiydi ki, gerçek olup olmadıklarını söylemek neredeyse imkânsızdı. (Kahkaha) Şaka bir yana, Instagram'da bunun gibi gazeteciler tarafından sorgulamaya tabi tutulan fotoğraflar vardı. Emin olamıyorlardı, fotoğrafa Instagram filtresi eklenmişti. Işıktan da kuşkulanıldı, fotoğrafın her şeyi sorgulandı. Sonunda gerçek olduğu ortaya çıktı. Manhattan kent merkezindeki, sular altında kalan C Bulvarındandı. Doğru olduğuna kanaat getirdiler çünkü fotoğrafın kaynağına ulaşabildiler. New York'tan yemek blogger'ları çekmişti fotoğrafı. Bunlar tanınan, saygın insanlardı. Yani bu bir yalan değildi, gerçekten kanıtlanabilir bir şeydi. İşte burada gazetecinin işi buydu, elemek. Gidip doğru bilgiyi bulup okuyucuya iletmek yerine geride kalarak zararlı olabilecek materyalleri ayıklamak. Zamanla doğru kaynağa ulaşabilmek iyice önem kazandı ve artık gazeteciler bunun için daha çok Twitter'ı tercih ediyorlar. Eğer kullanmasını bilirsen, o kadar fazla şey var ki Twitter'da, fiilen gerçek zamanlı bir haber kaynağı gibi. 2011 Mısır Devrimi, Twitter'ın haber bulmada yararlı olabileceği gibi, aynı zamanda nasıl zor da olduğunu gösterdi. Arapça bilmeyen, olayların dışından, Dublin'den gözlemleyen biri olarak Twitter'daki iyi, ulaşılabilir, güvenilir kaynakların listeleri gerçekten önemliydi. Peki sıfırdan böyle bir listeyi nasıl oluşturabilirsiniz? Bunu yapmak çok zorlayıcı olabilir ama nereye bakacağını bilmelisin. Bu görsel efekt İtalyan bir akademisyen tarafından yapıldı, adı André Pannison'dı. Basitçe, Hüsnü Mübarek'in istifa ettiği gün Tahrir Meydanı'nda gerçekleşen etkileşimi ele aldı. Burada gördüğünüz noktalar "retweet"ler. Yani, ne zaman biri bir mesajı "retweet" ederse iki nokta arasında bağ kuruluyor. Aynı mesaj ne kadar çok "retweet" edilirse o kadar çok bu bağlantı noktalarını görüyoruz. Bu iletişimi görselleştirmenin mükemmel bir yolu. Bu şekilde, kimin daha ilgi çekici ve araştırmaya değer olduğunu anlıyoruz. Etkileşim arttıkça ve hareketlendikçe en sonunda bu kocaman ve ritmik taslak ortaya çıkıyor. Bağlantı noktalarını bulursunuz ve dersiniz ki: "Tamamdır, bu insanları bulmalıyım. Asıl olay bu kişilerde. Bakalım, bunlar kimmiş." İşte bu bilgi tufanı, benim gibi bir gazeteci için gerçek zamanlı bilgi ağının ilginçleştiği yer. Çünkü elimizde araştırma yapmak için her zamankinden daha fazla araç var. Kaynakları çıkartmaya başladıkça her zamankinden daha derine ulaşabilirsin. Bazen öyle bir içerik ile karşılaşırsın ki onu ölümüne kullanmak gelir içinden. Ancak doğruluğundan yüzde yüz emin değilsindir. Kaynak güvenilir mi bilmiyorsundur. Bir kurmaca mı ya da eski bir materyal mi bilemezsin ve soruşturma yapman gerekir. Şimdi açacağım videoyu birkaç hafta önce keşfettik. [Video: Hava saniyeler içinde karıştı.] (Yağmur ve rüzgar sesleri) (Patlama sesi) [Ah, lanet olsun!] Markham Nolan: Şimdi bir haber yapımcısı olduğunuzu düşünün. Böyle bir şeyle karşılaşmayı çok istersiniz çünkü bu muhteşem bir şey. Yani, bu bir kişinin arka bahçesinde çektiği gerçekten muhteşem bir reaksiyon. Ancak bu kişiyi nasıl bulacaksın? Doğru mu, sahte mi veya eski bir video mu nereden bileceksin? Video üzerinde çalışmaya koyulduk ve tek yapmamız gereken, Youtube'deki kullanıcı adına bakmaktı. Hesaptan sadece bir video paylaşılmıştı. Paylaşımı yapan kişisin adı Rita Krill'di. Rita gerçek bir kişi miydi yoksa isim sahte miydi, bilmiyorduk. Araştırmaya başladık ve internetteki ücretsiz araçlardan yararlandık. Rita Krills'i aradığımız araçlardan ilki "Spokeo"ydu. Tüm Amerika'da aradık ve New York'ta, Pensilvanya'da, Nevada'da ve Florida'da bu adı bulduk. Daha sonra, "Wolfram Alpha" adında bir başka uygulama ile videonun çekildiği gün kaydedilen hava durumu raporlarını inceledik. Bütün kentler için durumu kontrol ettik ve o gün Florida'da bütün gün fırtına ve yağmur olduğunu gördük. Telefon numaralarını araştırdık ve Rita Krills'i bulmaya çalıştık ve birkaç adrese baktık. Birkaç farklı adresi kontrol ettikten sonra, Google Maps bize bir evin adresini verdi. Havuzu da olan ve Rita'nın evine oldukça benzeyen bir ev bulduk. Videoyu yeniden izledik ve karşılaştırılabilecek ipuçları aradık. Eğer videoya bakarsanız büyük bir şemsiye, havuzda bir su yatağı, garipçe yuvarlatılmış havuz köşeleri ve arka planda iki ağaç görürsünüz. Google Maps'e yeniden baktık ve açıkça, beyaz su yatağını, iki ağacı ve şemsiyeyi gördük. Şemsiye bu fotoğrafta katlanmış. Biraz aldatıcı olabilir ve işte havuzun yuvarlatılmış köşeleri. Kısacası, Rita'yı bulabildik, videoyu temize çıkardık, çekildiğinden emin olduk ve müşterilerimiz videoyu endişelenmeden paylaşabildikleri için çok mutlu oldular. Ancak bazı zamanlarda gerçeği aramak çok daha zor olabiliyor ve çok daha büyük sonuçlar doğurabiliyor. Suriye bizim için çok ilginçti çünkü çoğu zaman çürütmeye çalıştığınız materyal, savaş suçu kanıtı olma potansiyeli taşır. Bu konuda, Youtube dünyada neler olup bittiği hakkında en çok kaynağın olduğu yer hâline geldi. Oldukça korkunç olduğu için bu videonun tamamını göstermeyeceğim ama sesleri duyabilirsiniz. Bu görüntüler Hama'dan. Video: (Bağırışmalar) Bu videoyu izlediğinizde göreceğiniz şey, kanlı bedenlerin alınıp bir kamyonet arkasına konularak köprüden aşağı atılmaları. İddialara göre bunu yapanlar Müslüman Kardeşler üyeleri ve köprüden cesetlerini attıkları kişiler Suriye Ordusu subayları. Küfürler ve hakaretler ediyorlar. Ayrıca, bu iddiaları reddeden veya bunların başkaları olduğunu iddia edenler de oldu. O yüzden biz de, daha önce Twitter üzerinden de iletişimde olduğumuz Hama'daki kaynaklara ulaştık. Bu konuyu, özellikle de ayırt etmeye yarayabilecek olan köprüyü sorduk. Köprü hakkında, üç farklı kaynaktan üç farklı şey duyduk. Birisi, köprünün var olmadığını söyledi. Bir diğeri, köprünün var olduğunu ama Hama'da değil başka yerde olduğunu; sonuncusu da,"Bence köprü var ama barajın akışı kapatıldı. O yüzden nehir kurumuş olmalıydı ve bu mantıksız," dedi. Sadece son kaynak biraz ipucu vermişti. Başka ipuçları için videoya baktık. Ayırt edici görünen korkuluklar vardı, işe yarayabilirlerdi. Kaldırım taşlarına baktık, güney yönlü gölgeleri vardı. O zaman köprü nehir üstünde doğu-batı yönlü uzanıyor diyebilirdik. Kenar taşları siyah beyazdı. Nehrin kendisine de baktık, batı tarafında beton bir taş vardı. Bir de kan gölü görünüyordu, nehirdeki kandı bu. Yani nehir güneyden kuzeye doğru akıyordu. Ayrıca, köprüden uzağa bakarsanız sol kıyıda çimenlerde bir boşluk olduğunu ve nehrin daraldığını görebilirsiniz. Bunun üzerine, Google Maps'i açtık ve bütün köprülere bakmaya başladık. Bahsettiğimiz barajı açtık ve köprünün yollar ile kesildiği her noktayı kontrol ettik. Eşleşmeyenleri eledik. Aradığımız köprü, doğu-batı ekseninde olmalı. Hama'ya geldik. Barajdan Hama'ya kadar, bir köprü bile yoktu. O yüzden biraz daha ilerledik ve uydu görünümüne geçtik. Bir köprü daha bulduk ve her şey berraklaşmaya başladı. Nehri doğu-batı yönlü kesiyor görünüyordu. Köprümüz bu olabilirdi. Yaklaşmaya başladık ve bir refüj gördük, yani iki şeritliydi. Videodaki gibi siyah beyaz kaldırım taşları vardı. Tıkladığımızda birilerinin, köprünün çok işe yarar fotoğraflarını paylaştığını gördük. Fotoğraflara tıkladık ve video ile karşılaştırabileceğimiz detaylara ulaştık. İlk olarak, siyah beyaz kaldırım taşlarını gördük. Kullanışlı ipuçlarıydı çünkü onları daha önce de görmüştük. Cesetlerin üstünden atıldığı ayırt edici korkulukları gördük. Köprünün bizimki olduğundan emin olana kadar bakmaya devam ettik. Peki bu bilgiler bize neyi gösteriyor? Üç kaynağımın dediklerine dönüp kontrol etmeliyim: İlki köprünün var olmadığını, ikincisi köprünün Hama'da olmadığını, üçüncüsü ise "Evet, köprü var ama su seviyelerinden emin değilim," demişti. Birden, üçüncüsü en gerçekçi olanı gibi göründü ve biz de bazı ücretsiz internet araçları sayesinde, doğruyu bulmuş olduk. Dublin'de bir kafenin odacığında otururken 20 dakika içinde yaptık bunu. Bu işin zevkli yanı da bu. İnternet üzerimize sağanak gibi bilgiler yağdırırken aralarından doğru olanı bulmak zor ve her gün daha da zorlaşıyor. Ancak akıllıca kullanırsanız inanılmaz bilgilere ulaşabilirsiniz. Birkaç ipucu ile birlikte, büyük ihtimalle seyircilerin arasından birinin bilinmesini istemeyeceği birçok bilgisini bulabilirim. Fakat bu gerçeğin bana söylediği şey şu: Her zamankinden çok daha fazla bilginin olduğu ve filtrelemenin bu kadar zor olduğu bu zamanda, çok daha iyi araçlarımız var. Bu çeşit bir soruşturma yapmamıza olanak sağlayan bedava internet araçları var. Her zamankinden daha da zeki algoritmalarımız ve her zamankinden daha hızlı bilgisayarlarımız var. Ancak şöyle de bir şey var: Algoritmalar kurallardır ve iki seçeneklidirler. Evet veya hayır, siyah veya beyazlardır. Gerçek asla iki seçenekli değildir. Gerçek bir değerdir. Duygusaldır, akışkandır ve hepsinden öte insanidir. Ne kadar hızlı bilgisayarlarımız olsa da ne kadar bilgili olsak da bir insanı gerçeği arama eyleminden asla vazgeçiremezsiniz. Çünkü nihayetinde bu, insana özgü bir özelliktir. Çok teşekkürler. (Alkış)