Return to Video

Ölümle karşılaşma anı sonrasında oluşan korkunçluklar

  • 0:01 - 0:05
    O gün, 8 Nisan 2003'tü.
  • 0:06 - 0:10
    Irak savaşını takip için Bağdat'da
    bulunuyordum.
  • 0:10 - 0:15
    O dönem, Amerikan askerlerinin
    tanklarıyla Bağdat'a girdikleri dönemdi.
  • 0:16 - 0:22
    Biz, Filistin Oteli'nde kalan
    birkaç gazeteciydik.
  • 0:22 - 0:27
    Ve her savaşta beklenen gibi,
    çatışma bize doğru geliyordu,
  • 0:27 - 0:29
    Pencerelerimizin önüne kadar.
  • 0:30 - 0:34
    Bağdat simsiyah petrol dumanlarıyla
    kaplanmıştı.
  • 0:34 - 0:38
    Pis kokuyordu, göz gözü görmüyordu,
    Fakat neler olup bittiğini biliyorduk.
  • 0:38 - 0:40
    Ve benim, doğal olarak,
    makalemi yazmam gerekiyordu.
  • 0:40 - 0:44
    Ve her zaman, makaleyi yazmanız
    gereken gün büyük birşeyler olur.
  • 0:44 - 0:47
    Dolayısıyla, 16. kattaki odamda
    bulunmaktaydım,
  • 0:47 - 0:50
    Yazımı yazıyordum, ara sıra da
    camın önüne gidiyordum,
  • 0:50 - 0:52
    Dışarda yaşananları izlemek için.
  • 0:53 - 0:56
    Sonra, bir anda, çok şiddetli bir
    patlama oldu.
  • 0:56 - 0:58
    Üç haftadır, füzeler ve yarım tonluk
    bombalar ile
  • 0:58 - 1:01
    Bombardıman altındaydık.
  • 1:02 - 1:03
    Fakat o an, o patlama,
  • 1:05 - 1:07

    Kendi içimde hissettim onu.
  • 1:07 - 1:11
    Kendi kendime dedim ki,
    "çok yakındı, çok çok yakındı!"
  • 1:11 - 1:14
    Tabii hemen neler olduğunu
    görmek için aşağıya indim,
  • 1:14 - 1:16
    15. kata inmiştim.
  • 1:17 - 1:19
    Görmek için...
  • 1:19 - 1:22
    Ve gördüğüm manzara, koridorlarda
    çığlık atan insanlar, gazeteciler..
  • 1:22 - 1:24
    Ve bir odaya girdim.
  • 1:24 - 1:29
    Ve fark ettim ki bu odaya
    bir füze isabet etmişti.
  • 1:30 - 1:32
    Yaralı biri vardı,
  • 1:33 - 1:35
    Ve camın kenarında bir adam daha vardı.
  • 1:35 - 1:39
    Adı Taras Protsuyk olan bir kameraman
  • 1:40 - 1:42
    Yüzüstü yerde yatmaktaydı.
  • 1:46 - 1:50
    Bir dönem hastanede çalıştığım için,
    acil müdahale etmek istedim
  • 1:50 - 1:54
    Tabii onu çevirdim;
    ve onu çevirdiğimde,
  • 1:56 - 2:02
    Göğsünden kasıklarına kadar açılmıştı,
    Bense hiç, hem de hiçbir şey göremiyordum.
  • 2:02 - 2:09
    Sadece beyaz bir leke görüyordum.
    İnci gibi, parlak, beni kör eden..
  • 2:09 - 2:11
    Ve ne olduğunu anlayamadığım bir leke.
  • 2:11 - 2:15
    Sonra leke yok oldu ve yarayı görebildim,
    Ağır yaralıydı
  • 2:15 - 2:18
    Arkadaşlarla yaralıyı bir
    çarşafın içine koyduk
  • 2:18 - 2:22
    Asansörle, her katta dura dura, 15 kat,
    yaralıyı aşağıya indirdik
  • 2:22 - 2:25
    Hastaneye götürmek için
    bir araca bindirdik.
  • 2:25 - 2:29
    Hastane yolunda vefat etti,
    Yine ispanyol kameraman José Couso,
  • 2:29 - 2:32
    kendisi 14. kattaydı ve o da vurulmuştu
  • 2:32 - 2:35
    --çünkü füze iki katın arasına
    isabet etmişti--
  • 2:35 - 2:37
    O da ameliyat masasında vefat etti.
  • 2:37 - 2:42
    Ne zaman ki araba gitti, geri döndüm,
    Görevim makalemi yazmaktı
  • 2:42 - 2:47
    Ve onu yazmam gerekiyordu.
    Bu yüzden, kendimi tanıttım
  • 2:48 - 2:52
    Otelin lobisine geri döndüm,
    Kollarım kan içerisindeydi
  • 2:52 - 2:55
    Iraklı bir otel görevlisi beni durdurdu
  • 2:55 - 2:59
    Benden on günlük geciken ödememi istedi.
  • 2:59 - 3:01
    Parasını verip yolladım onu.
    Kendi kendime dedim ki:
  • 3:03 - 3:05
    "Kafanı toparla, herşeyi unut,
    herşeyi unut
  • 3:06 - 3:09
    Yazını yazmak istiyorsan
    şu an herşeyi unutmalısın."
  • 3:09 - 3:12
    Öyle de yaptım, yukarı çıktım
    Makalemi yazdım ve yolladım.
  • 3:12 - 3:14
    Daha sonra,
  • 3:15 - 3:19
    Meslektaşlarımı kaybetmenin
    verdiği üzüntü dışında,
  • 3:20 - 3:22
    Beni rahatsız eden başka birşey vardı:
  • 3:22 - 3:26
    Sürekli o lekeyi görüyordum
    Parlak ve inci gibi
  • 3:29 - 3:31
    Ve ne anlama geldiğini de anlayamıyordum
  • 3:31 - 3:34
    Ve savaş bitti...
  • 3:36 - 3:38
    Zaman sonra, kendime dedim ki
    bu mümkün olamaz
  • 3:39 - 3:42
    Ne olduğunu bilmemek,
    Bunu ben yapamam
  • 3:42 - 3:44
    Çünkü bu ilk kez olan bir şey değildi
  • 3:44 - 3:46
    Sadece bana olan birşey değildi bu
  • 3:46 - 3:49
    Böyle şeyler yaşayan başkalarını da gördüm
  • 3:49 - 3:52
    20 veya 35 yıllık röportörlüğümde
  • 3:53 - 3:57
    Beni etkileyen şeyler de gördüm,
    ancak, örneğin
  • 3:57 - 4:00
    Lübnan'da, bir adam ile tanıştım
  • 4:00 - 4:02
    25 yaşında bir gaziydi
    beş sene savaşmış
  • 4:02 - 4:04
    Sonuçta gazi olmuştu
    ve heryerde takip edilendi
  • 4:04 - 4:07
    Geceleri sürünerek ilerlerdi,
    kendinden emindi
  • 4:07 - 4:11
    Büyük bir askerdi, gerçek bir asker
    Bu yüzden takip edilendi
  • 4:11 - 4:14
    Çünkü biliyorduk ki,
    Onun yanında güvendeydik.
  • 4:14 - 4:18
    Bir gün, bana dendi ki,
    ve kendim de gördüm
  • 4:18 - 4:20
    Kışlaya gelmiş ve kart oynuyormuş
  • 4:20 - 4:26
    Bu esnada, yanına gelen biri
    silahını boşaltmış
  • 4:26 - 4:28
    Silah birden patlamış ve
  • 4:28 - 4:31
    O tek atış sesi
  • 4:31 - 4:35
    Onun, çocuk gibi, masanın altına
    sıçramasına yetmiş
  • 4:35 - 4:37
    Titriyormuş, panik içindeymiş.
  • 4:37 - 4:42
    Ve o olaydan bu yana
    bir daha hiçbir zaman kalkıp savaşamadı.
  • 4:42 - 4:46
    Ve sonu, onu bulduğum yer, Beyrut'da
    bir gazinoda kurpiyerlik yapıyordu
  • 4:46 - 4:50
    Artık uyuyamadığı için
    ona en uygun işti bu.
  • 4:50 - 4:55
    Yani kendime diyordum ki
    Bu nasıl bir şeydir ki
  • 4:55 - 5:02
    Hiçbir belirgin yara bırakmadan
    öldürebiliyor? Neler oluyor?
  • 5:04 - 5:06
    Nedir bu bilinmeyen şey?
  • 5:06 - 5:11
    Ve de tesadüf olamayacak,
    çok sık yaşanan bir şeydi.
  • 5:11 - 5:13
    Böylece, araştırmaya başladım.
  • 5:13 - 5:17
    Yapmayı bildiğim tek şey de bu zaten
    Araştırmaya koyuldum.
  • 5:17 - 5:25
    Kitapları, psikiyatristleri, müzeleri,
    kütüphaneleri vb. aradım.
  • 5:26 - 5:30
    Ve orada, bunu bilen insanların
    olduğunu keşfettim
  • 5:31 - 5:33
    -Genellikle askeri psikiyatristler-
  • 5:33 - 5:38
    Ve de yüzleştiğimiz şeyin adının
    travma olduğunu.
  • 5:38 - 5:42
    Amerikalılar TSSB adını vermiş,
    travma, travmatik nevroz
  • 5:42 - 5:49
    Demek ki böyle birşey vardı.
    Hiç konuşulmamıştı.
  • 5:52 - 5:55
    Yani bu travma, nedir bu?
  • 5:55 - 5:58
    Pekala, bu ölüm ile karşılaşma.
  • 5:59 - 6:02
    Bilmiyorum siz hiç ölümle yüzyüze
    geldiniz mi, cesetlerden bahsetmiyorum.
  • 6:02 - 6:07
    Hastane yatağındaki büyük babanın
    bedeni de değil bahsettiğim, hayır!
  • 6:07 - 6:11
    Veya yolda ezilmiş bir insan da değil.
  • 6:12 - 6:17
    Ölümün hiçliğiyle karşılaşmaktan
    bahsediyorum.
  • 6:18 - 6:24
    Ve hiçbirimiz bunu görme hakkına
    sahip değil.
  • 6:24 - 6:29
    Büyüklerimiz derlerdi: Ne güneş
    ne de ölüme yüz yüze bakılamaz.
  • 6:29 - 6:34
    İnsanın ölümün hiçliğiyle yüzleşme
    hakkı yoktur.
  • 6:34 - 6:41
    Ve bu yaşandığı zaman,
    bir süre görünmez kalabilir,
  • 6:41 - 6:44
    Günler, haftalar, aylar, bazen yıllarca.
  • 6:44 - 6:50
    Ve sonra aniden patlar,
    çünkü bu öyle bir şey ki
  • 6:50 - 6:57
    Beyinin içine girmiştir
    Görüntü ve beyin arasındaki pencere gibi
  • 6:57 - 6:59
    Beyinin içine yerleşmiştir
  • 6:59 - 7:04
    Orada duruyordur ve
    beyinin tamamını işgal edecektir.
  • 7:05 - 7:08
    Bazı insanlar var, erkekler, kadınlar,
  • 7:09 - 7:11
    Birdenbire hiç uyuyamayan kişiler,
  • 7:12 - 7:15
    Sinir krizleri ve korkunç
    panikler yaşayan kişiler
  • 7:15 - 7:17
    Panik ataklar!
    Küçük korkulardan bahsetmiyorum.
  • 7:17 - 7:21
    Aniden artık hiç uyumak istemezler
    Çünkü uyuduklarında
  • 7:21 - 7:24
    Her gece ama her gece
    aynı kabusu görüyorlar.
  • 7:24 - 7:28
    Her gece aynı görüntü. Nedir bu görüntü?
    Peki, bu görüntü,
  • 7:28 - 7:30
    Örneğin bir binaya giren savaşçı için
  • 7:30 - 7:33
    Yüz yüze geldiği ve onu gören başka
    bir savaşçıdır.
  • 7:34 - 7:36
    Silahı görür, silahın namlusunu.
  • 7:37 - 7:39
    Ve o namlu aniden devasa olur,
    deforme olur
  • 7:40 - 7:44
    kabarıklaşır ve herşeyi yutar.
    Ve o anda, der ki
  • 7:46 - 7:51
    Sonrasında diyecektir: "Ölümü gördüm
    Kendimi ölmüş gördüm, ben öldüm."
  • 7:51 - 7:54
    Ve o andan itibaren
    Kendini ölmüş bilecektir.
  • 7:55 - 8:00
    Bu bir algı değil
    O artık öldüğüne ikna olmuştur.
  • 8:00 - 8:03
    Birisi gelir, diğeri gider,
    Tetiği çekmez veya her neyse,
  • 8:03 - 8:07
    O andan itibaren, o namluyu
    gördüğünde ölmüştür.
  • 8:07 - 8:09
    Veya o bir toplu mezarın kokusu olabilir.
  • 8:09 - 8:11
    Ruanda'da birçok örneğini gördüm.
  • 8:11 - 8:14
    Bu, bağıran bir arkadaşın sesi olabilir.
  • 8:15 - 8:19
    Katledilmek üzere olan ve
    artık kurtarılamayacak bir arkadaş.
  • 8:19 - 8:22
    O ses duyulur. Ve bu yüzden
    gecelerce, haftalar boyunca, aylarca
  • 8:22 - 8:25
    Uykusundan uyanacaktır.
  • 8:26 - 8:29
    Trans halinde, paniklemiş ve
    dehşet içinde, tıpkı bir çocuk gibi.
  • 8:29 - 8:33
    Ağlayan adamlar gördüm,
    Tıpkı bir çocuk gibi
  • 8:34 - 8:38
    Hep aynı görüntüyü görerek.
    Yani beyninin içinde,
  • 8:38 - 8:41
    O dehşet görüntüsü,
  • 8:42 - 8:44
    Ölümün hiçliğinin görüntüsü,
  • 8:44 - 8:46
    Ki biz ona analog diyoruz
  • 8:46 - 8:48
    Bir şeyler saklayan görüntü anlamına gelir
  • 8:48 - 8:49
    Herşeyi işgal edecektir.
  • 8:49 - 8:52
    Artık hiçbir şey yapamayacaktır.
    Hiçbir şey.
  • 8:52 - 8:54
    Artık ne çalışabilir,
    ne de sevebilir.
  • 8:54 - 8:58
    Evine geri döndüğünde artık
    kimseyi tanımıyordur, kendini bile.
  • 9:00 - 9:04
    Evinden dışarı çıkmaz, gizlenir,
    Kendini kilitler!
  • 9:04 - 9:08
    Kapılarının önüne içinde bozuk para ile
    konserve kutuları koyanlarını gördüm
  • 9:08 - 9:11
    Birisi kapısından geçerse, gelirse diye.
  • 9:11 - 9:13
    Ve aniden ölmek ister, öldürmek ister,
  • 9:13 - 9:15
    Gizlenmek ister,
    Kaçmak ister,
  • 9:15 - 9:18
    Sevilmek ister
    Ama insanlardan nefret ediyordur
  • 9:18 - 9:24
    Sabahtan akşama,
    Birşey ona saldırmaktadır
  • 9:24 - 9:29
    Ve bu eziyetle acı çekmektedir
  • 9:29 - 9:31
    Ve diğer hiçkimse anlayamıyordur.
  • 9:31 - 9:33
    Ona diyorlar ki:
    "Ama hiç birşeyin yok! Gayet iyisin,
  • 9:33 - 9:36
    Yaralanmadın, savaşa katıldın,
    döndün, hiçbir şeyin yok"
  • 9:36 - 9:41
    İşte bu kişiler acı içindedirler
    ve bazıları intihar ederler.
  • 9:42 - 9:44
    Sonuçta, intihar onlar için
    gündemdekini gerçekleştirmektir.
  • 9:44 - 9:46
    Ne de olsa ben zaten ölüyüm.
  • 9:46 - 9:49
    İntihar edersem, bu iyi.
    Üstelik artık acı çekmeyeceğim.
  • 9:49 - 9:50
    Birkaçı intihar eder,
  • 9:50 - 9:53
    Diğerlerinin sonu köprü altında,
    kendini içkiye vermek olur.
  • 9:53 - 9:57
    Hepinizin anılarında o büyük babanın,
    o amcanın hikayesi vardır.
  • 9:57 - 9:59
    O komşunun. Sürekli içen
    Hiç konuşmayan,
  • 9:59 - 10:01
    Hiç kimseyle geçinemeyen,
    Karısını döven,
  • 10:01 - 10:05
    Ve sonu alkolizmde boğulmak
    ya da ölüm olan.
  • 10:05 - 10:09
    Ve ondan hiç bahsetmezler, neden?
    Ondan hiç bahsedilmez, neden?
  • 10:09 - 10:13
    Çünkü bu bir tabu olmuş!
    Diyemeyiz.
  • 10:13 - 10:16
    İnsanın kelimeleri yoktur
    Ölümün hiçliğini ifade edebilecek.
  • 10:16 - 10:17
    Zaten diğerleri onu duyamazlar.
  • 10:17 - 10:19
    Ben, ilk röportajımdan döndüğümde
  • 10:19 - 10:21
    Dedilerki: "Ah röportajdan dönmüş."
  • 10:21 - 10:23
    Akşam yemeği daveti vardı,
    Beyaz masa örtüsü,
  • 10:23 - 10:24
    Mumlar, davetliler...
  • 10:24 - 10:27
    " Hadi, anlat! " Ben de anlattım.
  • 10:27 - 10:30
    20 dakikanın sonunda, herkesin
    bakışında kuşku vardı
  • 10:30 - 10:32
    Evin hizmetlisi burnunu küllüğe dayamıştı.
  • 10:32 - 10:34
    Sonuçta, dehşet vericiydi.
  • 10:34 - 10:35
    Ve geceyi mahvettiğimi fark ettim.
  • 10:35 - 10:39
    Bu yüzden artık anlatmıyorum
    Bunu dinlemeye kimse hazır değil
  • 10:39 - 10:40
    Diyorlar ki "Ah, dur yeter!"
  • 10:40 - 10:45
    Bazı durumlarda mı bu böyle? Hayır,
    Bu son derece yaygın bir durum.
  • 10:45 - 10:50
    Irak'ta ölen askerlerin üçte biri...
    Ah, ölen değil, özür dilerim.
  • 10:50 - 10:55
    Irak'taki amerikan askerlerinin üçte biri
    TSSB'den muzdarip.
  • 10:55 - 10:59
    1939 yılında, birinci dünya savaşından
    200 000 asker,
  • 10:59 - 11:05
    Halen daha ingiliz psikiyatri
    hastanelerinde tedavi görmekteydiler.
  • 11:05 - 11:09
    Vietnam'da 54 000 kişi öldü. Amerikalı.
  • 11:09 - 11:14
    1987 yılında, Amerikan hükümeti 102 000
    - iki katı kadar-
  • 11:14 - 11:17
    102 000 gazinin intihar edip
    öldüğünü tespit etti.
  • 11:17 - 11:19
    Vietnam savaşında ölenlerin
    iki katı daha fazla ölüm
  • 11:19 - 11:23
    Sonuçta anlıyorsunuz ki,
    bu her şeyi kapsayan bir şey
  • 11:23 - 11:25
    Sadece modern savaşlarda değil
    geçmiş savaşlarda da,
  • 11:25 - 11:28
    Eski metinlerde de bulunuyor.
    Bu anlatılmış, söylenmiş,
  • 11:28 - 11:30
    O zaman biz neden bunu konuşmuyoruz?
  • 11:30 - 11:33
    Neden bunu konuşmadık?
  • 11:33 - 11:40
    Çünkü asıl problem şu ki, eğer o kişi
    konuşmazsa sonu felaket oluyor.
  • 11:40 - 11:45
    Veya bunun tek tedavisi,
  • 11:45 - 11:48
    - iyi haber şu ki, bu tedavi edilebilir-
  • 11:49 - 11:52
    Munch'un çığlığı, Goya, vb,
    evet bu tedavi edilebilir!
  • 11:52 - 11:57
    Bu travmanın tek tedavi yöntemi de
  • 11:57 - 12:02
    -Sizi boğan, katılaştıran, öldüren
    o ölümle karşılaşma anının-
  • 12:02 - 12:06
    Onun hakkında konuşmayı başararak mümkün.
  • 12:06 - 12:08
    Birinin dediğine göre eskiler dermiş:
  • 12:08 - 12:12
    "Bizi birbirimize bağlayan
    tek şey dildir."
  • 12:12 - 12:14
    Dil olmasaydı, hiçbişey olamazdık.
  • 12:14 - 12:17
    Onun sayesinde biz insan olduk.
  • 12:17 - 12:19
    Ve bu dehşet görüntüsü karşısında,
  • 12:19 - 12:21
    ki görüntünün kelimeleri yok.
  • 12:21 - 12:24
    Çünkü o bizi tedirgin eden
    bir hiçlik görüntüsü sadece.
  • 12:25 - 12:27
    Ondan kurtulmamızın tek yolu,
  • 12:27 - 12:30
    İnsan kelimelerini katıp onu kelimelerle
    ifade ederek mümkün.
  • 12:30 - 12:32
    Çünkü bu kişiler insanlıktan dışlanmış
    hissediyor.
  • 12:32 - 12:36
    Kimse onları görmek istemiyor.
    Onlar da kimseyi görmek istemiyorlar.
  • 12:36 - 12:38
    Kendilerini kirletilmiş,
    utanç içinde hissediyorlar.
  • 12:38 - 12:40
    Birisi demişti ki:
    "Doktor bey biliyorsunuz,
  • 12:40 - 12:42
    Artık metroya binemiyorum
  • 12:42 - 12:43
    Çünkü insanların içimdeki korkuyu,
  • 12:43 - 12:45
    Gözlerimden görmesinden korkuyorum."
  • 12:45 - 12:46
    Bir başkası anlatmıştı...
  • 12:46 - 12:50
    Korkunç bir deri hastalığı vardı
    6 ay dermatoloji de tedavi görmüş,
  • 12:50 - 12:53
    Sürekli farklı doktorlara görünmüş.
    Sonunda bir gün demişler ki:
  • 12:53 - 12:54
    "Bir psikiyatriste gitmelisin."
  • 12:54 - 12:56
    Ve psikiyatriste ikinci seansta demiş ki
  • 12:56 - 12:59
    - korkunç bir deri hastalığı vardı,
    burdan ayaklarına kadar-
  • 12:59 - 13:02
    Psikiyatrist sormuş:
    "Sizce neden böyle bir durumdasınız?"
  • 13:02 - 13:05
    Ve adam ona cevap vermiş:
    "Çünkü ben ölüyüm, o yüzden de çürüyorum."
  • 13:05 - 13:09
    Yani görüyorsunuz, insanı ne kadar
    derinden etkileyen birşey bu.
  • 13:09 - 13:16
    İyileşmek için, konuşmak gerekiyor.
    Korkunun kelimelere dökülmesi gerekiyor.
  • 13:16 - 13:20
    İnsan kelimelerine, onu evcilleştirmek
    için tekrar tekrar konuşmak gerekiyor.
  • 13:20 - 13:24
    Ölümle yüzyüze bakmak gerekiyor.
  • 13:25 - 13:30
    Ve bunu başarırsak,
    Bunları konuşabilirsek,
  • 13:30 - 13:34
    O andan itibaren,
    konuşma çalışması ile, adım adım,
  • 13:34 - 13:37
    İnsani tarafımızı geri kazanabiliriz.
  • 13:37 - 13:41
    Ve bu önemli! Sessizlik bizi öldürüyor!
  • 13:41 - 13:44
    Bu ne anlama geliyor?
    Bu demek ki travmadan sonra
  • 13:45 - 13:48
    Ah, apaçık belli ki varolmanın
    dayanılmaz hafifliğini kaybettik
  • 13:48 - 13:51
    Andaki varlığımızı sağlayan
    ölümsüzlük duygumuzu kaybettik
  • 13:51 - 13:53
    Eğer burdaysanız, demek ki
    o duyguya sahipsiniz
  • 13:53 - 13:56
    Güvende olma, ölümsüz olma duygusu
    Öyle değilsiniz tabii!
  • 13:56 - 13:59
    Aksi taktirde burada olmazdınız,
    Derdiniz ki: "Ne anlamı var?"
  • 13:59 - 14:02
    Ve işte onlar bu ölümsüzlük
    duygusunu kaybettiler.
  • 14:02 - 14:05
    O varolmanın hafifliğini kaybettiler.
    Ama başka bir şey bulmuş oldular.
  • 14:05 - 14:08
    Bu demek oluyor ki, eğer
    ölümün yüzüne bakabilirsek,
  • 14:09 - 14:14
    Susup saklanmak yerine onunla yüzleşirsek,
  • 14:15 - 14:18
    Ki böyle insanlar var, tanıdım onları
    Ruanda'lı Michael,
  • 14:18 - 14:25
    Irak'tan Carole, Kongo'dan Philippe,
    Tanıdığım bütün bu insanlar,
  • 14:25 - 14:27
    Sorj Chalendon, kendisi
    şimdi büyük bir yazar
  • 14:27 - 14:29
    Travma sonrası savaş
    muhabirliğini bırakmıştı.
  • 14:29 - 14:31
    İntihar eden dört veya beş arkadaşım oldu,
  • 14:31 - 14:34
    travma sonrası hayatta kalamadılar.
  • 14:34 - 14:39
    Yani ölümle yüzleşebilirsek,
  • 14:39 - 14:42
    eğer ki biz ölümlü insanlar,
    ölümlüler, insanlar,
  • 14:42 - 14:46
    nerede insan ve ölümlü, ölümlü ve
    insan olduğumuzu biliyoruz
  • 14:46 - 14:51
    eğer yüzleşebilirsek ölümle ve
  • 14:51 - 14:54
    bu bilinmeyen diyarların en bilinmeyen
    diyarını tanımlayabilirsek
  • 14:54 - 14:57
    -Onu görebilen kimse yok sonuçta-
  • 14:58 - 15:00
    Onu tanımaya başlayabilirsek
  • 15:00 - 15:09
    Evet, ölebilir, hayatta kalabilir ve
    tekrar doğabiliriz
  • 15:09 - 15:14
    Daha güçlü, eskisinden daha güçlü olarak.
    Çok daha güçlü.
  • 15:14 - 15:15
    Teşekkürler.
  • 15:15 - 15:17
    (alkışlar)
Title:
Ölümle karşılaşma anı sonrasında oluşan korkunçluklar
Speaker:
Jean-Paul Mari
Description:

2003 yılının Nisan ayında, Bağdat'ta ABD askerlerinin konuşlandırılması başladığında, yazar ve savaş muhabiri olan Jean-Paul Mari'nin bulunduğu binaya bir füze isabet etti. O anda, kendini ölümle karşı karşıya bulur, zamanın başlangıcından beri, savaş alanlarında hayatlarını riske atanları avlayan hayaletle tanışmıştı. " Görünür bir iz bırakmadan sizi öldüren bu şey nedir?" diye kendi kendine sorar Mari. Onu "travma sonrası stres bozukluğu" olarak biliyoruz -- ya da Mari'nin açıkladığı gibi, ölümün hiçliğiyle karşılaşma. Bu müdahale ile ortaya çıkan insan haline, ölümlülüğe ve korkunun yarattığı o derin travmanın psikozuna dair cevaplar arayacak.

more » « less
Video Language:
French
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
15:30

Turkish subtitles

Revisions