Return to Video

Değişiklik yapmak için ne gerek

  • 0:02 - 0:05
    Birkaç yıl önce, kendimi Kigali, Ruanda'da
  • 0:05 - 0:08
    düşük gelirli 10 milyon Doğu Afrikalı'ya
    şebekeden bağımsız
  • 0:08 - 0:12
    bir güneş enerjisi getirmek için
    plan sunarken buldum.
  • 0:12 - 0:15
    Devlet başkanı
    ve bakanlarla konuşmayı beklerken
  • 0:15 - 0:19
    30 yıl önce aynı yere nasıl gelebildiğim
    hakkında düşündüm.
  • 0:19 - 0:22
    Küçük bir grup Ruandalı kadınla
  • 0:22 - 0:25
    ülkenin ilk mikrofinans bankasını
    kurmak için
  • 0:25 - 0:28
    25 yaşlarında bankacılık kariyerini
    bırakan bir kızdım.
  • 0:28 - 0:31
    Ve bu yalnızca birkaç ayda oldu,
    sonra kadınlar kocalarının imzası olmadan
  • 0:31 - 0:34
    banka hesabı açma hakkı kazandılar.
  • 0:35 - 0:37
    Sahneye çıkmadan hemen önce
  • 0:37 - 0:39
    genç bir kadın bana yaklaştı.
  • 0:40 - 0:41
    "Bayan Novogratz,
  • 0:41 - 0:43
    Sanırım teyzemi tanıyorsunuz." dedi.
  • 0:44 - 0:45
    "Gerçekten mi?
  • 0:45 - 0:47
    Adı neydi?"
  • 0:47 - 0:48
    "Felicula" dedi.
  • 0:50 - 0:52
    Gözyaşlarını iyi hissedebiliyordum.
  • 0:53 - 0:56
    Ülkedeki ilk kadın
    milletvekillerinden biriydi.
  • 0:56 - 0:58
    Felicula kurucu ortaktı,
  • 0:58 - 1:00
    kısa süre sonra bankayı kurmuş olacaktık
  • 1:00 - 1:04
    ama Felicula gizemli bir
    vur kaç kazasında öldürüldü.
  • 1:05 - 1:09
    Bazıları onun ölümünü,
    bir adamın kızı istenirken
  • 1:09 - 1:10
    başlık parasını kaldırmak için
  • 1:10 - 1:15
    bir politikaya sponsor olmasıyla
    ilişkilendirdi.
  • 1:16 - 1:18
    Onun ölümüyle harap oldum.
  • 1:20 - 1:23
    Ve bundan birkaç yıl sonra
  • 1:23 - 1:24
    ülkeye döndüm,
  • 1:24 - 1:26
    Ruanda, soykırım ile altüst oldu.
  • 1:28 - 1:31
    Ve itiraf etmeliyim ki
  • 1:31 - 1:35
    Yapılmış onca şeyi düşündükten sonra,
  • 1:35 - 1:38
    bedelinin ne olduğunu merak ettim.
  • 1:41 - 1:43
    Tekrar kadına döndüm.
  • 1:43 - 1:46
    "Pardon, kim olduğunuzu
    tekrar söyleyebilir misiniz?"
  • 1:47 - 1:49
    "Evet, benim adım Monique
  • 1:49 - 1:53
    ve Ruanda Ulusal Bankası'nın
    müdürüyüm." dedi.
  • 1:53 - 1:57
    Daha yeni başlarken
    bana tek bir nesil içinde genç bir kadının
  • 1:57 - 1:59
    ülkesinin finans sektörüne
  • 1:59 - 2:04
    yardım edip öncü olacağını söyleseydiniz
  • 2:04 - 2:06
    size inanır mıydım emin değilim.
  • 2:06 - 2:11
    Ve anladım ki Felicula'nın başladığı
    ama hayatı süresince bitiremediği işe
  • 2:12 - 2:16
    devam etmek için aynı yere geldim.
  • 2:17 - 2:20
    Ve kendi hayatım süresince
    bitiremeyebleceğim
  • 2:20 - 2:23
    büyük hayallere kendimi adadım.
  • 2:23 - 2:26
    O gece gelecek nesle bir mektup
    yazmaya karar verdim
  • 2:27 - 2:32
    çünkü çoğu insan bilgi
    ve bilgeliklerini bana aktardı
  • 2:32 - 2:35
    çünkü bitirmek için geldiğim
    işi bitiremeyeceğimi,
  • 2:35 - 2:37
    büyüyen bir aciliyetin duygusu hissettim.
  • 2:38 - 2:41
    Bu dünyada
    değişim yaratmak isteyen herkese
  • 2:41 - 2:45
    sadece onların yapabileceği şekilde
  • 2:45 - 2:48
    bunu aktarmak istiyorum.
  • 2:48 - 2:51
    Bu nesil sokaklarda.
  • 2:51 - 2:55
    Irksal adaletsizliğe
  • 2:56 - 2:57
    dinsel ve ırksal işkenceye,
  • 2:57 - 3:00
    yıkıcı iklim değişikliği
  • 3:00 - 3:02
    ve bizi hayatımızda
    hiç olmadığı kadar bölen
  • 3:02 - 3:05
    ve bölünmüş bırakan
    zalim eşitsizliğe karşı
  • 3:05 - 3:08
    büyük çapta bir değişim için
    tepki gösteriyorlardı.
  • 3:08 - 3:10
    Fakat onlara ne söyleyecektim?
  • 3:11 - 3:14
    Ben mimarım, bu yüzden önce
    teknik düzeltmeler üzerine odaklandım
  • 3:17 - 3:20
    fakat bizim problemlerimiz birbirine bağlı
  • 3:20 - 3:22
    ve çok karışıktı.
  • 3:22 - 3:25
    Bir sistem değişiminden fazlası gerekiyor.
  • 3:25 - 3:27
    Zihin yapımızı değiştirmek gerekiyor.
  • 3:27 - 3:31
    Platon "Bir ülkeyi onurlandıran şey
    orada yetişir" demişti.
  • 3:32 - 3:37
    Çok uzun süredir, paraya, güce ve üne
    bağlı başarıyı tanımlıyorduk.
  • 3:38 - 3:43
    Şimdi ahlaki devrimin zorlu
    ve uzun çalışmasına başlamalıyız.
  • 3:44 - 3:46
    Bununla, ortak insanlığımızı
  • 3:46 - 3:50
    ve dünyanın sürdürülebilirliğini
    sistemlerimizin merkezine koymayı
  • 3:51 - 3:54
    kolektif bizleri
    önceliklendirmeyi kastediyorum;
  • 3:54 - 3:56
    bireyi değil.
  • 3:57 - 4:01
    Ya her birimiz dünyaya ondan aldığımızdan
    daha fazlasını verseydik?
  • 4:02 - 4:03
    Her şey değişirdi.
  • 4:04 - 4:09
    Şimdi eleştirenler bunun çok idealist
    bir düşünce olduğunu savunabilir
  • 4:09 - 4:12
    fakat geleceği onlar yaratmıyor.
  • 4:12 - 4:16
    Ve kontrolsüz iyimserliğin aptallığını
    öğrenmiş olsam da
  • 4:16 - 4:20
    zorlu bir ümide sahip olanların
    yanında duruyorum.
  • 4:22 - 4:24
    Değişimin mümkün olduğunu biliyorum.
  • 4:24 - 4:28
    Ekibim, birlikte çalıştığımız girişimciler
    ve değişim temsilcileri
  • 4:28 - 4:32
    300 milyondan fazla
    düşük gelirli insanı etkiledi
  • 4:32 - 4:37
    ve bazen yoksulları da içerecek
    tüm sektörler yeniden şekillendirildi.
  • 4:37 - 4:40
    Ancak, pratikliği ve anlamı temel almadan
  • 4:40 - 4:43
    ahlaki devrim hakkında
    gerçekten konuşamazsınız
  • 4:43 - 4:47
    ve bu tamamen yeni bir
    çalışma ilkeleri seti gerektirir.
  • 4:47 - 4:49
    Yalnızca 3'ünü paylaşayım.
  • 4:49 - 4:52
    Birincisi ahlaki hayal gücü.
  • 4:52 - 4:55
    Biz çoğu zaman yalnızca
    kendi penceremizden bakarız,
  • 4:55 - 4:57
    bizden tamamen
    farklı yaşayan insanlar için
  • 4:57 - 5:00
    çözümler tasarlarken bile.
  • 5:00 - 5:06
    Ahlaki hayal gücü
    başkalarını kendimize eşit görerek başlar;
  • 5:06 - 5:08
    ne bizden üstü ne de bizden altı
  • 5:08 - 5:11
    ne idealleştirme ne de mağdur etme.
  • 5:12 - 5:14
    Başkalarının hayatına dalmayı,
  • 5:14 - 5:18
    yollarına çıkan yapıları anlamayı
  • 5:18 - 5:21
    ve kendilerini nerede tutabilecekleri
    konusunda dürüst olmayı gerektirir.
  • 5:23 - 5:27
    Bu sorgulama yerinde
    dikkatli dinlemeyi gerektirir,
  • 5:28 - 5:29
    emin olmayı değil.
  • 5:30 - 5:34
    Birkaç yıl önce
    Pakistan'ın kırsal bir köyünde
  • 5:34 - 5:37
    bir grup dokumacı kadınla oturdum.
  • 5:37 - 5:39
    Sıcak bir gündü...
  • 5:39 - 5:41
    gölge 48 derecenin üzerindeydi.
  • 5:42 - 5:46
    Kadınlara, Hindistan ve Doğu Afrika'da
    milyonlarca insana güneş ışığı getiren
  • 5:46 - 5:52
    kuruluşumun yatırım yaptığı
    bir şirketten bahsetmek istedim.
  • 5:52 - 5:55
    Bu ışığın insanlara
    birçoğumuzun hafife aldığı şeyleri
  • 5:55 - 6:00
    yapmasına izin veren
    dönüştürücü gücünü görmüştüm.
  • 6:00 - 6:01
    "Bu ışığa sahibiz" dedim,
  • 6:01 - 6:03
    "maliyeti yaklaşık yedi dolar.
  • 6:03 - 6:04
    İnsanlar harika diyor.
  • 6:04 - 6:08
    Eğer şirketi Pakistan'a bu ürünleri
    getirmesi için ikna edebilirsek
  • 6:08 - 6:10
    hepiniz ilgilenir misiniz?"
  • 6:10 - 6:11
    Kadın dik dik baktı
  • 6:11 - 6:15
    ve sonra elleri sıkı çalışmayı bilen
    bir kadın bana baktı,
  • 6:15 - 6:17
    yüzündeki teri sildi ve dedi ki
  • 6:18 - 6:19
    "Biz ışık istemiyoruz.
  • 6:19 - 6:21
    Biz sıcaktan yanıyoruz.
  • 6:21 - 6:22
    Bize vantilatör getir."
  • 6:22 - 6:23
    "Vantilatör mü?'' dedim,
  • 6:23 - 6:25
    "Vantilatörümüz yok.
  • 6:25 - 6:26
    Işığımız var.
  • 6:26 - 6:29
    Ama eğer ışık olsa
    çocuklarınız gece ders çalışabilirdi,
  • 6:29 - 6:30
    siz daha çok çalış--
  • 6:30 - 6:32
    Kadın sözümü kesti
  • 6:32 - 6:34
    "Biz yeterince çalışıyoruz. Yanıyoruz.
  • 6:34 - 6:35
    Bize vantilatör getir."
  • 6:37 - 6:42
    Bu açık sözlü konuşma
    ahlaki hayal gücümü derinleştirdi.
  • 6:42 - 6:44
    Ve yalan söylediğimi hatırlıyorum,
  • 6:44 - 6:48
    küçük misafir evimdeki yatağımda
    bunaldığım gece
  • 6:48 - 6:53
    fanın tepesindeki tıkırtılara
    çok minnettarım.
  • 6:53 - 6:56
    Ve aklıma geldi "Tabii ki.
  • 6:56 - 6:57
    Elektrik.
  • 6:57 - 6:59
    Bir vantilatör.
  • 6:59 - 7:00
    İtibar."
  • 7:00 - 7:03
    Ve şimdi ışık ve elektirik ile
  • 7:03 - 7:06
    100 milyon insanı geçen şirketimde,
  • 7:06 - 7:08
    o sıcak yerde
  • 7:08 - 7:10
    bir çatı sistemi
  • 7:10 - 7:11
    ve bir fan var.
  • 7:13 - 7:18
    Fakat doğru hayal gücü de ülkeleri yeniden
    inşa etmek ve düzeltmek için gerekli.
  • 7:19 - 7:22
    Milletim görmek istemediği bir şeyle
  • 7:22 - 7:24
    yüzleştirilmeye sürükleniyor.
  • 7:24 - 7:28
    Eğer hepimiz siyahilerin hayatlarının
    gerçekten içinde olursak
  • 7:28 - 7:32
    Amerikan köleliğinin mirasını
    inkar etmeleri imkansız olur.
  • 7:32 - 7:36
    Her ulus iyileştirme sürecine
  • 7:36 - 7:39
    vatandaşların birbirini
    fark ettiğini gördüğünde
  • 7:41 - 7:45
    ve bu işin ektiği tohumların
  • 7:45 - 7:48
    bizim bireysel ve toplumsal değişimlerimiz
    olduğunu görünce başlar.
  • 7:49 - 7:53
    Bu, insanoğlunun içindeki
    ışığı ve gölgeyi,
  • 7:53 - 7:56
    iyiyi ve kötüyü bilmeyi gerektirir.
  • 7:57 - 8:00
    Dünyalarımızda onları düşmanımız görsek de
  • 8:00 - 8:02
    onlarla bir olmayı öğrenmemiz gerekiyor.
  • 8:02 - 8:05
    Bu da bizi ikinci ilkeye,
  • 8:05 - 8:08
    ''gerilimlerde ters düşünceler
    tutmaya'' götürüyor.
  • 8:08 - 8:12
    Liderlerimizin birçoğu bir köşede
    veya öbür köşede duruyor,
  • 8:12 - 8:14
    bağırıyorlar.
  • 8:14 - 8:17
    Ahlak liderleri o ya da bu duvarını
    reddediyorlar.
  • 8:18 - 8:22
    Diğer tarafın inandığı şeylerin
    doğruluğunu veya kısmen doğruluğunu
  • 8:22 - 8:24
    kabul etmek istiyorlar.
  • 8:24 - 8:28
    Ve ahlaki kararlar vererek
    güvenlerini kazandıkları kişiler,
  • 8:28 - 8:30
    hizmet ettikleri diğer insanlar
  • 8:30 - 8:32
    kendileri değil.
  • 8:32 - 8:36
    Benim işimde başarılı olmak,
    refah ve yenilikleri kolaylaştırmak için
  • 8:36 - 8:41
    piyasalar arasındaki gerginliği tutmayı,
  • 8:41 - 8:45
    ayrılmalarındaki riske izin vermeyi
  • 8:45 - 8:47
    ve bazen suistimali gerektirir.
  • 8:48 - 8:53
    Ne bu işin sadece kar tarafını görenler
  • 8:53 - 8:55
    ne de bu işte o kadar da güveni olmayanlar
  • 8:55 - 8:57
    bu gerginlik için uygun kişiler değiller.
  • 8:58 - 9:04
    Fakat her iki tarafta da durmak,
    yaratıcılığı ve şirketlerce kandırılmadan
  • 9:04 - 9:08
    piyasaları öğrenmenin
    üretken potansiyelini çürütür.
  • 9:09 - 9:10
    Çikolata örneğini ele alın.
  • 9:11 - 9:13
    Bu, 100 milyardan
    sadece ufak bir kesim olan
  • 9:13 - 9:17
    küçük çiftlik sahibi ailelerin
    emeklerine bağlı
  • 9:17 - 9:21
    100 milyar dolarlık bir endüstri.
  • 9:21 - 9:26
    Gerçek şu ki, bu insanların %90'ı
    günde 2 doların altında kazanmaktadır.
  • 9:26 - 9:29
    Fakat artık bunları değiştirmeye çalışan
  • 9:29 - 9:31
    yeni bir nesil var.
  • 9:31 - 9:36
    Bu işe çiftçilerin üretim giderlerini
    anlayarak başladılar.
  • 9:36 - 9:41
    Çiftçilerin hayatlarını geçindirmek için
    yeterli olabilecek miktarlarda
  • 9:41 - 9:44
    bir para kazanmalarını onaylıyorlar.
  • 9:44 - 9:48
    Bazen, hasılat payı ve
    sahip olma modellerini de içeren
  • 9:48 - 9:50
    bir güven topluluğu oluşturuyorlar.
  • 9:50 - 9:52
    Peki bu şirketler
  • 9:52 - 9:57
    sadece hissedar değerine odaklanan
    şirketler kadar kâr ediyorlar mı?
  • 9:58 - 10:00
    Kısacası pek de mümkün değil.
  • 10:00 - 10:04
    Fakat bu girişimciler
    sorunları çözmeye odaklandılar.
  • 10:05 - 10:08
    "İyilik yap, iyilik bul" gibi
    basit sloganlardan sıkıldılar.
  • 10:09 - 10:12
    Ekonomik olarak güçlü olmaları
    gerektiklerini biliyorlar
  • 10:12 - 10:16
    ve başarının tanımına
    yoksul ve zayıfı koymak için
  • 10:16 - 10:18
    ısrarcı bir haldeler.
  • 10:18 - 10:20
    Ve bu da beni üçüncü ilkeye getirdi:
  • 10:20 - 10:22
    İttihat.
  • 10:22 - 10:26
    Aslında bu, bir olmak anlamına gelen
    dini bir terim.
  • 10:26 - 10:28
    Sana, potansiyelini belki
    gördüğünden de çok gösterecek
  • 10:28 - 10:31
    bir ayna tutacağım.
  • 10:31 - 10:34
    Sorununa yardım ederim ama
    senin için onu çözemem
  • 10:34 - 10:37
    çünkü bu senin öğrenmen gereken bir şey.
  • 10:37 - 10:40
    Mesela, Harlem'de bir organizasyonda
  • 10:40 - 10:42
    City Health Works denilen yer
  • 10:42 - 10:44
    yerli halkı işe alır,
  • 10:44 - 10:46
    bunlar sağlık sektöründe deneyimsizler
  • 10:46 - 10:49
    ve onları başka yerlerde
    çalışmaları için eğitirler,
  • 10:49 - 10:52
    böylece kronik hastalıklar olan
    gut, hipertansiyon ve diyabeti
  • 10:52 - 10:54
    kontrol edebilirler.
  • 10:55 - 10:57
    Destini Belton ile tanışmaktan
    büyük bir şeref duyuyorum.
  • 10:57 - 10:59
    O, bana bu işi anlatan
  • 10:59 - 11:00
    sağlık çalışanlarından biri.
  • 11:00 - 11:02
    Bana hastaları muayene ettiğini,
  • 11:02 - 11:04
    hayati belirtilerine baktığı,
  • 11:04 - 11:06
    alışverişe götürdüğünü,
  • 11:06 - 11:07
    uzun yürüyüşlere çıkarttığını,
  • 11:08 - 11:10
    onlarla sohbet ettiğini söylerdi.
  • 11:11 - 11:14
    Bana "arkalarında birileri olduğunu
    bilsinler istiyorum" dedi.
  • 11:16 - 11:18
    Ve sonuçlar hayret vericiydi.
  • 11:19 - 11:22
    Hastalar daha sağlıklı,
    Hastaneler daha az yoğundu.
  • 11:22 - 11:23
    Destini'ye gelirsek,
  • 11:23 - 11:27
    ailesi ve kendisi daha sağlıklı olmuş.
  • 11:28 - 11:33
    Ve "toplumumla iletişim kurmayı
    seviyorum" diye de ekledi.
  • 11:34 - 11:36
    Hepimizin hasretini çektiği şey,
  • 11:38 - 11:39
    saymak.
  • 11:39 - 11:41
    Değişim için çalışmak,
  • 11:41 - 11:42
    ahlaki değişim için çalışmak,
  • 11:42 - 11:44
    zor.
  • 11:44 - 11:46
    Fakat kolay zamanlarda değişmeyiz.
  • 11:46 - 11:49
    Zor zamanlarda değişir insan.
  • 11:49 - 11:53
    Gerçek şu ki, gelişimin temsilcisi olarak
    rahatsızlığı görmek için geldim.
  • 11:55 - 11:56
    Fakat bir şey daha var.
  • 11:57 - 12:01
    Yıllar önce bu işe başlarken
    keşke bilseydim dediğim
  • 12:01 - 12:02
    bir şey var.
  • 12:04 - 12:06
    Ne kadar zor olursa olsun,
  • 12:06 - 12:08
    bulunacak güzellik her zaman var.
  • 12:09 - 12:11
    Uzun zaman öncesinde
    nasıl göründüğünü hatırlıyorum.
  • 12:11 - 12:15
    Mathare Vadisi'ndeki gecekonduda,
    Nairobi, Kenya'da
  • 12:15 - 12:18
    bütün günü bir kadından sonra
    başka bir kadınla konuşmaya harcadım.
  • 12:18 - 12:22
    Çaba ve hayatta kalmakla ilgili
    hikayelerini dinledim.
  • 12:22 - 12:24
    Çocuklarını kaybetmekten bahsettiler,
  • 12:24 - 12:27
    şiddet ve açlıkla mücadele etmekten.
  • 12:29 - 12:31
    Bazen hayatta bile
    kalamayacaklarını hissetmişler.
  • 12:33 - 12:35
    Ve oradan ayrılmadan hemen önce,
  • 12:35 - 12:38
    büyük bir sağanak başladı.
  • 12:38 - 12:42
    O sırada küçük arabamın tekerlekleri
    çamura saplanmış haldeyken
  • 12:42 - 12:44
    buradan asla çıkamayacağımı düşündüm.
  • 12:44 - 12:46
    Daha sonrasında birisi camıma vuruyordu,
  • 12:46 - 12:48
    bir kadın eliyle bana
    beni takip et diyordu,
  • 12:48 - 12:50
    ben de ettim.
  • 12:50 - 12:51
    O sağanakta arabadan çıktım,
  • 12:51 - 12:55
    oradaki küçük,
    çamurlu yoldan aşağıya indik,
  • 12:55 - 12:57
    sağlam olmayan metal bir kapıdan,
  • 12:57 - 12:58
    bir gecekonduya girdik.
  • 12:58 - 13:01
    İçeride bir grup kadın
    özgürce dans ediyordu.
  • 13:01 - 13:06
    İçeriye daldım ve kendimi ritim, renk
    ve gülümsemelerin içinde kaybolmuş buldum
  • 13:06 - 13:10
    ve birdenbire şunu fark ettim:
  • 13:10 - 13:13
    Bu, insanoğlu olarak yaptığımız bir şeydi.
  • 13:14 - 13:15
    Üzgünken,
  • 13:15 - 13:19
    başarısız olduğumuzu düşünürken
    ya da çaresizlik içindeyken
  • 13:19 - 13:21
    dans ederiz.
  • 13:21 - 13:23
    Şarkı söyleriz.
  • 13:23 - 13:24
    Dua ederiz.
  • 13:25 - 13:29
    Güzellik, ortaya çıkarmakta,
  • 13:29 - 13:31
    dikkatini vermekte,
  • 13:31 - 13:35
    kibar olmakta, sadece kibar olduğumuzu
    hissettiğimiz anlarda saklı.
  • 13:35 - 13:39
    Hayatımızın bunalımlı geçen şu günlerinde
  • 13:40 - 13:42
    müzik, şiir ve sanattaki artışa bakın.
  • 13:43 - 13:46
    En derinlerimizdeki güzelliği bulma şansı
  • 13:46 - 13:50
    bu karanlık zamanlarda ortaya çıkar.
  • 13:50 - 13:53
    O yüzden bu zamanlar
  • 13:53 - 13:55
    ilerlemek için
  • 13:55 - 13:58
    yeni jenerasyonun verdiği büyük önemle
  • 13:58 - 14:05
    bilgeliğimiz ve toplumsal ilmimizle
    bizim zamanlarımız olsun.
  • 14:05 - 14:07
    Ve kendinize şunları sorun:
  • 14:07 - 14:11
    Günün geri kalanında
  • 14:11 - 14:13
    ve hayatınızın geri kalanında
  • 14:13 - 14:15
    dünyanın verdiğinden
    daha fazla ne verebilirsiniz?
  • 14:17 - 14:18
    Teşekkürler.
Title:
Değişiklik yapmak için ne gerek
Speaker:
Jacqueline Novogratz
Description:

Daha iyi bir dünya için ne yapabilirsiniz? Yoksullukla mücadeleye adanmış öncü kariyerinden hikayeler paylaşan Jacqueline Novogratz, ahlaki bir devrimi harekete geçirmek ve sürdürmek için üç ilke sunuyor. Hayatınızda büyük, olumlu bir değişim yaratmaya nasıl kesin karar vereceğinizi (veya yeniden karar vermeyi) öğrenin - ve dünyaya ondan aldığınızdan daha fazlasını geri verin. Novogratz, "En karanlık zamanlarda en derin güzelliğimizi bulma şansına sahibiz" diyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
14:31
Cihan Ekmekçi approved Turkish subtitles for What it takes to make change
Cihan Ekmekçi accepted Turkish subtitles for What it takes to make change
Cihan Ekmekçi edited Turkish subtitles for What it takes to make change
Caner Akbaba edited Turkish subtitles for What it takes to make change
Cihan Ekmekçi declined Turkish subtitles for What it takes to make change
Cihan Ekmekçi edited Turkish subtitles for What it takes to make change
Caner Akbaba edited Turkish subtitles for What it takes to make change
Caner Akbaba edited Turkish subtitles for What it takes to make change
Show all

Turkish subtitles

Revisions