Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - Kemal Sunal, Şener Şen 1975

Bu çabalarımızı takdir ediyorsanız http://kanaxgr.atwebpages.com sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Çok teşekkürler, iyi seyirler! :)

Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı - Kemal Sunal, Şener Şen

Efsanevi Badi Ekrem karakteriyle sinemada ilk tanışmamız... Rıfat Ilgaz'ın bu karakterine büyük usta Şener Şen mükemmel bir biçimde canlandırıyor. Filmin VHS versiyonu Dokunmayın Şabanıma Kemal Sunal Filmleri Kanalı'nda yayında, fakat buradaki bu versiyonu diğerinden 6 dakika kadar daha uzun. Kaydı gerçekleştirene teşekkürler. İyi seyirler.

Mahmut hoca!

Hoş geldiniz.

- Estağfurullah, hoş bulduk.
- Nasılsınız?

Teşekkür ederim Hafize,
sen nasılsın?

Çok iyiyim,
sizi gördüm daha iyi oldum.

On dakika evvel gelseydiniz
açılış merasimine yetişirdiniz.

Şimdi herkes derste.
Neyse, ben sizin kahvenizi yapayım.

Teşekkür ederim.

Tatil size pek yaramış
eşyalarınızı yerleştirdim...

...ama biz sizi
dün bekliyorduk, buyurun.

Olmadı, ancak bugün gelebildim.

Hafize, Kemal'in resmi
ne arıyor burada?

Öyle ya, sizin haberiniz yok.
Kemal hoca sizlere ömür.

Ya! Allah rahmet eylesin.

Ee, bu soba ne oluyor?

Kalorifer bozuk, her yere
soba kurdurdu müdür bey.

Ya! Bu gürültü ne?

Ne bileyim ben? Bir sürü
yeni talebe geldi okula.

Anlaşılan Hababam sınıfını
aratmayacaklar.

Öyle. Hi! Hi! Hih! Hih!

# Ya-ya-ya şa-şa-şa
Paşa Nuri çok yaşa.

Oo, Mahmut hoca.
İndirin ulan beni aşağıya hergeleler.

Nasılsın, iyi misin?

Allah'a şükür çok iyiyim.
Siz nasılsınız?

Hamdolsun hamdolsun bak,
seninkilere bak.

Sizler ne arıyorsunuz burada?

Eski okulunuzu ziyarete mi geldiniz?

Duyduğuma göre bu sene
üniversite imtihanları hayli zormuş.

Ee, nereleri kazandınız bakalım?

Yoksa, kazanamadınız mı?

Hiç biriniz mi?

Ya! Peki bu sınıfın
öğrencileri nerede?

Bir yere mi kilitlediniz zavallıları?

Bu sınıfın öğrencileri biziz hocam.

Sizler mezun olmadınız mı?

O hastaneye getirdiğiniz
diplomalar neydi?

Size hastaneye getirilecek en güzel
hediyenin diploma olduğunu düşündük.

Sınıfı geçmek için çok çalıştık ama
imtihanları başaramadık.

Elimiz boş gelmektense
sahte birer diploma hazırladık.

Anlaşıldı! Desenize
Hababam sınıfı sınıfta kaldı.

Vay efendim vay! Kimi görüyorum?
Hoş gelmişsin Mahmut bey.

Sağ olun efendim.

Geçmiş olsun Mahmut bey,
geçmiş olsun.

Oo, hoş geldin hoş geldin mirim
özledik canım.

Hoş bulduk Rıza bey.

Mahmut hoca, sizi tanıştırayım.
Yeni kimya hocamız.

Tanışıyoruz efendim tanışıyoruz.
Esasen Erzurum Lisesi'nde...

...beraberdik hocamla.
Nasılsınız Mahmut bey?

Sağ olun efendim.
Şişmanlamışsınız biraz görmeyeli.

- Siz de gençleşmişsiniz hocam, maşallah.
- Ee, tatil yaradı galiba.

- Hababamı gördünüz mü?
- Gördüm.

- Ha? Ne diyor?
- Görmüş, görmüş!

- Ne numaracı keratalar! Beni de
alet ettiler. - Ya!

Ee, ne demişler adı üstünde
Hababam Sınıfı.

Bizi görünce nasıl da şaşırdı
Mahmut hoca.

Sınıfta kaldığımızı duyunca
suratını gördün mü?

Ulan hiç de bozulmadı
sahte diploma numarasına be.

Çok iyi adam vallahi!

Ne diyorsunuz oğlum!
Mahmut hoca artık bizden.

Bu sene rahat rahat
dalgamızı da geçeriz, kaçarız da.

Sigaraları da tüttürürüz, değil mi?

Mahmut hoca!

Arkadaşlar, sağlıklı bir nesil
ancak beden eğitimi ile yetişir.

Anlaşıldı mı?

Şunu aklınızdan çıkarmayın.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

Bundan böyle yaz kış demeden
yağmurda, çamurda, karda...

...bütün derslerimizi dışarıda
yapacağız. Anlaşıldı mı?

- İşimiz var bu herifle.
- Nereden çıktı bu yahu?

İdealimdeki hoca!

Şimdi fizik kondisyonunuzu bir görelim.

Neyimizi görmek istiyor?

- Kondisyon.
- Ne o?

İneklerde bulunmaz,
onun için sen rahatsın.

Ne gülüyorsunuz?
Sporcu gülmez!

Hep birlikte!
Sağa dön!

Ne yapıyorsunuz?
Sağa dedim, sağa.

Sağa. Hizaya gel! Başla!

Bir iki, bir iki, bir iki...

Dur! Hizaya gel!

Siz koşmuyor, sürünüyorsunuz.

Çünkü çelik gibi bir vücudunuz yok.

- Sen şişko! Gel buraya.
- Ben mi hocam? - Evet sen!

Yorulmuşsun çocuğum,
yorulursun tabii.

- Ne bu?
- Mide hocam.

Mide değil işkembe. [GÜLERLER]
Ama ben hepsini eriteceğim.

Tığ gibi olacaksınız.

- Sen gel!
- Bana mı diyor? - Sen, sen!

İşte aslında atletik olan
fakat kendini salıver...

Nerede o?

Çek karnını! Omuzlar dik.
Çene yukarıda. Göğsünü şişir.

Gözler ilerde.

Bakın maşallah aslan gibi.

Aslan gibi bir inek.

Geç yerine!

Şimdi benim her yaptığımı
tekrarlayacaksınız.

Ne yaparsam aynısını yapacaksınız.

Anlaşıldı mı?

Ya böyle giderse beden eğitiminde
can vereceğiz, ha!

Bu işe bir çare bulmak lazım.

Son defa söylüyorum.
Benim yaptıklarımı aynen yapacaksınız.

Başla. Bir iki üç dört!

Bir iki üç dört!

Ne yapıyorsunuz?

Ne yapıyorsunuz?
[HERKES TEKRAR EDER]

Benim her yaptığımı yapmayın!

Benim her yaptığımı yapmayın.
[HERKES TEKRAR EDER]

Üf!

Üf.
[HERKES TEKRAR EDER]

Gelene bakın!

Gelene bakın.
[HERKES TEKRAR EDER]

Kusura bakmayın. Bu yıl müdür muavinliği
görevini kabul etmeyeceğim.

Geçmişi unutalım Mahmut bey.
O tatsız sürtüşme oldu bitti.

Hem bu okulda sizden başka
kim müdür muavinliği yapabilir?

O zaman bir şartım var.

Çocukların hayatları ile ilgili
kararları tek başıma veremem.

Bir disiplin kurulu isterim.

Kolay efendim, kolay. Düşünürüz.

Müdür bey, bir kız çocuğu geldi.
Sizi görmek istiyor.

- Gelsin.
- Gel!

- Oo, hoş geldiniz. - Hoş bulduk.
- Buyurun şöyle.

- Bakın tanıştırayım. Müdür muavinimiz
Mahmut bey. - Memnun oldum.

Yeni Edebiyat öğretmenimiz
Semra hanım.

Yeni Edebiyat öğretmeni mi?

- Evet.
- Aaa!

Bu kız çocuğu hoca mı?

Hi! Hi! Hih! Hih!
[HAFİZE ANA GÜLÜŞÜ]

Hafize!

Hoş geldiniz aramıza.
Pek de gençmiş.

- İlk öğretmenliğiniz mi kızım?
- Evet efendim.

İyi, ne yapalım? Hayırlısı olsun.

#Haydi domdom, haydi domdom.
[TEZAHÜRAT SESLERİ ]

Mahmut hoca!

Ne yapıyorsunuz yine?

Bilek güreşi yapıyoruz hocam.

Görüyorum.

Yendim!

Kazık kadar herifler utanmıyor musunuz?
Oturun yerlerinize!

Müdür bey emretti hocam.

Müdür bey size bilek güreşi mi
yapın dedi?

Hayır, mümessil seçin dedi.

- Biz mümessili böyle seçeriz de hocam.
- Anlaşıldı.

Bu sene öğretmenlerinizden
bir kısmı değişmiş.

Bunlardan biri de
yeni edebiyat öğretmeniniz.

Sizlerle, onun hakkında
konuşmak istiyorum.

Kendisi...

[ŞAŞIRIRLAR]

Gel kızım.

- Çocuklar yeni edebiyat öğretmeniniz.
- Günaydın.

[COŞKU VE ALKIŞ SESLERİ GELİR]

Kesin! Susun!

Çocuklar, yeni edebiyat
öğretmeniniz, Semra Hanım.

Kendisi üniversiteyi bu yıl bitirmiş.
İlk defa da okulumuzda görev alıyor.

Diğer hocalarınıza yaptığınız
bir takım şakaları...

...genç meslektaşıma
yapmayacağınızdan eminim.

Ama yine de, bir kere
ikaz etmek istedim.

Tamam mı?

Anlaştık mı?

- Başarılar dilerim.
- Teşekkür ederim.

Evet.

Evet, hocam?

Hocam, çok heyecanlısınız galiba?

Biraz.

Nasıl olmasın be?
İlk dersi.

Hocam, maşallah, çok gençsiniz.

Teşekkür ederim.

Kaç yaşındasınız?

Ulan inek! Kadınlara
yaşı sorulur mu hiç?

Evet, sorulmaz.

Affedersiniz.

Hocam, evli misiniz?

Hayır, bekârım.

Ben de.

Hocam, Konya'da
bulundunuz mu, hiç?

<- Bulunmadım.

Peki, göbek adınız da
Süheyla değil mi?

Hayır.

>- Allah Allah!
İmkanı yok!

Neden şaşırdınız?

Çok benziyorsunuz da...

Kime?

İlk aşkıma.

[GÜLERLER]

Ciddi olalım arkadaşlar!

<- Ciddi olalım diyor, kendileri.

Evet.

Evet.

Evet.

Anladık, evet!
[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Hocam, bu ilk derslerde adettir.
Öğretmenle, öğrenciler tanışırlar.

Bendeniz, güdük.
Güdük Necmi, hocam. Nasılsınız?

Teşekkür ederim.

- Bendeniz de Ferit.
- Damat Ferit.

Dur bakayım.
Ben de Şaban.

MÖÖÖÖÖ

Ne oluyor?

Bir şey değil, canım.

Bu eşşoğlueşşekler,
bana şey demek istiyorlar da...

Ne demek istiyorlar?

İnek.

Estağfurullah.

Rica ederim. Ben alıştım,
siz de alışırsınız. [ŞABAN GÜLÜŞÜ]

[NEŞELİ MÜZİK BAŞLAR]

Ulan okulun ilk günü
verdikleri yemeğe bak be.

>- Kurtlu mercimekle çiğ makarna.

Şu pinti müdür, anlaşılan,
bize geçen seneyi mumla aratacak.

Hafize Ana,
hocaların ne işi var burada?

Siz karışmayın her şeye!
Müdür Bey emretti.

Bu yıl böyle hep beraber
yenecekmiş yemekler.

Müsaadenizle.

Arkana bak, Şaban.

Ne yapıyor,
beden eğitimi hocası, öyle?

Ne yapacak?
Semra Hoca'ya poz atıyor.

Kalleş herif! Zaten tipini
hiç beğenmemiştim.

Semra Hanım,
bir sigara alır mısınız?

Teşekkür ederim.
Kullanmam.

Bravo Semra Hanım.
Ben de kullanmam.

Bakın Semra kızım.
Bu haylazlar çok kopya çekerler.

Sen yenisin. İstersen sana yardım ederim.
Çünkü bir tek bana kül yutturamazlar.

- Çok teşekkür ederim.
- Rica ederim.

Şuna bak,
dumanı nasıl içine çekiyor.

Ya, işkence bu be!

Bu sigara işine de
bir çare bulmak lazım, ha.

[NEŞELİ MÜZİK BAŞLAR]

- Bana bak. Sen yeni misin?
- Evet.

- Kibritin var mı?
- Var. - Ver.

Kibritin olduğuna göre
sigaran da vardır.

Var, buyurun.

Ver o sigarayı bana!

Utanmıyor musun lan
okulda sigara içmeye?

Mahmut Hoca yasak etmedi mi, ulan?
Eşşoğlueşşek! Utanmadan sigara içiyor.

- Hadi.
- Hadi.

Hocam.

Efendim?

Biraz dışarı çıkar mısınız?

Niye?

Biz okulun temizlik
koluyuz da hocam.

Bütün hocalar hazır bahçedeyken
buranın temizliğini bitirelim dedik. Evet.

Peki.

Ne çabuk yuttu.

Hadi çıkar şu sigaraları, çıkar.

- Alın bakalım.
- Oğlan nasıl kızardı değil mi?

Nasıl dövdüm, eşşoğlueşşeği?

Oh, dünya varmış, be! Al.

Ulan Güdük.

Kırk yıl düşünsem,
sigara içilecek en emin yerin...

...öğretmenler odası olacağı
aklıma gelmezdi.

Ne yapalım oğlum? Başka yerde
Mahmut Hoca'dan rahat yok ki.

Şimdi artık, bizi bütün helâlarda
arasın dursun bakalım.

Niçin burada,
kapı dibinde oturuyorsun kızım?

İçeride temizlik kolu var da.

Ne temizlik kolu?

Bilmem. Altı edebiyat öğrencileri
temizlik yapacağız dediler de.

Anladım.

Çocuklar, şimdi kapı açılmalı,
Mahmut Hoca içeri girip bizi görmeli.

Mahmut Hoca!

Evet. Ben de
Mahmut Hoca diyorum, canım.

Mahmut Hoca.

Biz de, sizden bahsediyorduk,
çocuklarla. [ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Maşallah bakıyorum,
temizlik çabuk bitmiş.

Evet, şöyle bir kabasını aldık.

Çocuklar, ilk günden
azıtmaya başladınız.

Ceza vermiyorum.

Ama son defa ihtar ediyorum.
Size okul içinde sigara içirtmem.

Buyurun aslanlarım,
kahvelerinizi afiyetle için, hadi.

Hiii!

[MÜZİK GİRER]
Ya, nerede bu terliklerim?

Allah Allah! Annem gene
koymayı unuttu galiba.

#Yıllardır arıyorum,
kaybettim aşkımı.

Allah aşkına bir Otomidon versene,
sigarasızlıktan başım çatlıyor.

- Sende fazla askı var mı?
- Vereyim. - Sağ ol.

# Sakın bana ümit verme,
seveceksen başkasını.

# Sakın bana ümit verme,
seveceksen başkasını.

O ne Şaban?

- Taze yumurta. Memleketten getirdim.
- Kuluçkaya mı yatacaksın?

Yok be...
Sabahları içeceğim, kuvvet için.

Bayat.
Buzhane malı.

Günlük ulan, günlük!
Teyzemin tavuklarından.

Dur bakayım.

Bu pek teyzenin
yumurtasına benzemiyor.

Amcanın yumurtası olmasın?

Bırak sululuğu şimdi be, üf!

- Güdük.
- Hı?

- Benim halimden ancak sen anlarsın.
- Ne oldu yine?

- Şu, Semra Hoca var ya.
- Eee?

Bayıldım. Şuramda bir şey
hop hop etti.

Ne olacak benim halim?

Aman Şaban, merak etme.
Gün doğmadan neler doğar.

Evet, doğar.
[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Şaban Bey, yıldırım aşkı
dedikleri bu olmalı.

Sınıfa girer girmez
vahşi cazibeniz beni büyüledi.

Bütün gece rüyamdan
çıkmadınız.

- Çabuk ol, Necmi. Zarf, mühür hazır.
- Az kaldı, patlama.

Aldığım paradan utanıyorum.

İhtiyarlık, gözlerimin
iyi görememesi...

Talebelerime yeterince
faydalı olamıyorum.

Bakıyorum, erkencisiniz
bu sabah. Günaydın.

- Günaydın efendim.
- Günaydın, Mahmut Hoca.

Kızımla dertleşiyorduk da...

Sadece, tekaütlükten
aldığım maaş yetmiyor.

Oğlum üniversite son sınıfta.

Eli ekmek tutuncaya kadar
çalışmam lazım.

Çok iyi anlıyorum. Babam da
aynı zorluklarla okuttu bizi.

Hayırlı sabahlar.

- Hayırlı sabahlar.
- Hayırlı sabahlar.

- Baban çalışıyor mu, hâlâ?
- Sizlere ömür.

Ya...

Keyifler nasıl?

Sağ olun, hamdolsun.

Oo, bizim ki gelmiş de
kestiriyor bile.

Ya...

Günaydın. Sabah kahveleriniz
geldi. Buyurun. Buyurun.

- Nasılsın Hafize?
- Sağ olun, sağ olun.

Buyurun.

- Buyurun.
- Teşekkür ederim.

Sen de al bari.

[TEZAHÜRAT] - 3-0 galibiz.
- Ha siktir lan!

Dilaver, bak lan
şurası yatmıyor, bak.

- Yatar canım.
- Çok güzel olmak istiyorum.

Niye lan Şaban?

- Kimseye söylemeyeceğine yemin et.
- Namussuzum söylemem.

- Ölünü öpeyim de.
- Ölünü öpeyim.

- Semra Hoca için süsleniyorum.
- Seni namussuz! - Sus.

- Şaban mektubun var, al.
- Allah Allah. Ver bakayım.

Çekilin de okuyayım.

[BAĞIRIRLAR]
GOL!

"Sevgilim, dün sınıfa girerken..."
[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

- Yedi inek!
- Sus, yavaş ol.

"Eğer aşkıma cevap vereceksen,
üç defa inek gibi "Möö" de."

"Kimse anlamasın diye bu yolu seçtim."

Çok iyi etmiş canım.

"Vahşi erkeğim benim!"

[BAĞIRIRLAR]
GOL!

Nedir o Şaban? Aşk mektubu mu?

- Yok canım ufak bir iş mektubu.
- Bize de okusana.

Sizi ilgilendirmez,
şahsi bir mesele bu.

- Günaydın.
- Günaydın efendim.

- Günaydın.
- Günaydın.

- Oturun yerlerinize.
<- Oturun yerlerinize, diyor kendileri.

Öğretmenler odasındaki dünkü davranışınızdan
ötürü hepinize teessüf ederim arkadaşlar.

Yeni bir öğretmenim, okulun bazı
kurallarını bilmeyebilirim...

...ama sizlerin bundan
faydalanmamanız gerekirdi.

Efendim çok haklısınız, ayıp ettik.
Özür dileriz. Sizlere de çok teessüf ederim.

- Möö!
- Ne oluyor Şaban Bey?

- Ee, möö!
- Möö?

Evet möö!
[KAHKAHA ATARLAR]

Ciddi olalım lütfen!

Konumuz Divan Edebiyatı.

En önemli türlerinden
biri de "Gazel"dir.

Gazel, çok sevilen aşk
ve şarap şiiridir.

İçinizde Gazel'e örnek vermek
isteyen var mı?

- Var hocam.
- Evet, buyurun.

# Buradan bir atlı geçti!
Yarama bastı geçti. Vay vay.

[HEP BİR AĞIZDAN]
# Dolana, ay dolana. Dolana, gün dolana.

# Şirin canım vereyim.
Bana yari bulana.

# Dolana ay dolana.
Dolana gün dolana.

Hep birlikte verdiğiniz gazel
örneğine teşekkür ederim.

Ama söylediğiniz gazel değil,
uzun havadır.

Uzun havanın da
dersimizde yeri yoktur.

Sevgilim, cevabını hasretle bekler...

Ne yazıyorsun lan, aşk mektubu mu?

Yok canım, babama yazıyordum.

Bırak numarayı.
Yine hangi kızın kalbini çaldın, ha?

- Bak bu sırrımı sadece
sana söylüyorum. - Tamam.

- Kimseye söyleme.
- Söz, söylemem.

- Ölünü öpeyim, de.
- Ölümü öpeyim, söylemem.

Biz Semra Hocayla sevişiyoruz.
Bu mektup ona.

Gidip kutuya atayım.

- Şaban, ne ulan o?
- Mektup.

- Kime?
- Babama.

Ulan inek bırak numarayı. En yakın
arkadaşına da söylemeyecek misin?

Bak bu sırrımı sadece sana söylüyorum.
Ölümü öp, kimseye söyleme.

- Ölünü öpeyim, kimseye söylemem.
- Semra Hocayla sevişiyoruz da, mektup ona.

[GÜLER]

"Aşkımız hiçbir zaman solmayacak."

"Sen, benim için öğretmen değil,
gül bahçemin goncasısın." [GÜLERLER]

Çocuklar! Çocuklar!

Ben size ön bahçede top
oynanmayacak, demedim mi?

Hocam o geçen seneydi.

Geçen seneki bütün yasaklar
bu sene için de geçerlidir.

Hadi bakalım giyinin. Hadi, hadi!

- Bu Mahmut Hoca da suyunu çıkarmaya başladı.
- Ağzımızın tadını iyice kaçırdı yani.

- Sigara içme! Top oynama! İyi be!
- Beyler sigara içmek isteyen var mı?

Salak mısın be? Mahmut Hoca
sigaraları toplamadı mı?

Bakın, buna sigara derler.
Hem de en âlâsından.

İçecek yer olmadıktan
sonra neye yarar ki?

Oğlum, hela yasak, tavan arası yasak
ama bodrum yasak değil ya!

- Tabii!
- Hadi gelin benimle!

İyi hoş ama biz bütün sene bu
bodrum katında mı sigara içeceğiz?

Ne yapalım, oğlum.
Mahmut Hocadan rahat yok ki.

Top oynamak yasak.
Sigara içmek yasak. İyi be!

Ee, ne olacaktı? Kırk yıllık Mahmut Hoca
bizim için huyunu mu değiştirecekti?

O kırk yıllık Mahmut Hocaysa
biz de kırk yıllık Hababam Sınıfıyız.

Peki ama ne yapacağız?

- Dişimizi göstereceğiz.
- Nasıl? - Nasıl?

Yarınki Fener maçına kaçacağız.

- Veysel Efendi kapıdan bırakır mı?
- Ya başımızda bir hoca olursa?

- Hangi hocayı kandırabiliriz ki?
- Semra Hoca ne güne duruyor? [GÜLERLER]

- Günaydın!
- Günaydın efendim.

- Oturun.
- Oturun, diyor kendileri.

Bu çelengin işi ne sınıfta?

- Gitmiyor muyuz hocam?
- Nereye? - Mezarlığa!

Ne işimiz var mezarlıkta?

Aşk olsun hocam! Koskoca
edebiyat öğretmeni, Tevfik Fikret'in...

...ölüm yıldönümünü nasıl bilmez?

Bugün Tevfik Fikret'in
ölüm yıldönümü müydü?

Tabii! Bizim edebiyat bilgimiz biraz kıttır
ama bir tek şeyi çok iyi biliriz.

Şairlerin ölüm tarihlerini.

Sizden iyi olmasın ama eski edebiyat hocamız
bu işlere çok meraklıydı hocam.

Ömrümüz mezarlıklarda geçti.
[GÜLERLER]

Bana başka bir günmüş gibi geliyor.

Her neyse. Ben gidip
Mahmut Bey'e haber vereyim.

Hocam! Mahmut Hocanın haberi var.
Çelengi bile kendisi yaptırdı.

Peki öyleyse, buyurun gidelim.

[CENAZE MARŞI ÇALAR]

Aç kapıyı Veysel Efendi.

Hayrola Hoca Hanım,
nereye gidiyorsunuz böyle?

- Tevfik Fikret'in mezarını ziyarete.
- Yakınınız mıydı efendim? Başınız sağ olsun.

Hayrola Mahmut Bey, Hababam Sınıfını
merasime mi yolladınız?

Ne merasimi efendim?

Vallahi biraz evvel,
Semra Hoca önde çıkıp gittiler.

Yaa!

Yaa! Beni de çok güzel
selamladılar, hoşuma gitti.

Ama böyle merasimlere kız çocuğu yerine
benim gitmem daha muvafık olmaz mı?

Biliyorsunuz İstiklal Savaşı'nda...

- Mahmut Bey?
- Buyurun, Akil Bey.

Hababam Sınıfı yine
yerinde yok galiba.

Acaba ben dersleri mi karıştırdım?

Karıştırmadınız Akil Bey.
Karıştırmadınız.

[HEP BERABER ALKIŞLAYARAK]
Şampiyon! Şampiyon!

- Gelin bakalım koca haytalar. Hoş geldiniz.
- Veysel Efendi, Semra Hoca'yı gördün mü?

Görmez olur muyum? Sizle beraber gitti
sonra da ağlayarak döndü.

Mahmut Hoca?
Mahmut Hoca bizi sordu mu?

- Yok!
- Hadi gidelim.

Niçin onlara inandım da
gelip size sormadım?

Yeter artık kızım,
kendini yedin bitirdin.

Ne yapayım efendim?
Affedemiyorum kendimi.

Size karşı beni mahcup ettiler.

Durma üstünde bunların.

Bir de hiçbiri yetmiyormuş gibi gözümün içine
baka baka, beni de maça davet ettiler.

Üzülme kızım.

Aslında bu yaptıkları bana karşı.

Hepsi bir yana ben nasıl olur da
Tevfik Fikret'in ölüm yıldönümünü unuturum.

Şuraya bakın!
Mahmut Hoca yine merdivenlerde.

Hoş geldiniz beyler.

[HERKES] Hoş bulduk hocam.

Ee, maç nasıldı?

- Çok iyiydi hocam!
- 2-0 galibiz. - Aslan Fener!

Semra Hocanızı da davet etmişsiniz.

Güdük, gördün mü bak, kıskanmış.

- İsterseniz haftaya da
sizi davet ederiz. - Evet.

İsterseniz önce bu çirkin
davranışınızın cezasını halledelim.

Halledelim hocam!

- Bence bizi bu akşam aç bırakırsınız.
- Bence de.

Hayır.

Öyleyse bu hafta sonu izinsiziz.

Yaptığınıza karşı biraz hafif
bir ceza olmaz mı?

Ee hocam, Bismillah, ilk haftadan
canımızı mı alacaksınız?

Hayır. Sizlere yaptığınız çocukluğa
yakışır bir ceza vereceğim.

Yarın bütün okulun önünde, küçük çocuklar
gibi tek ayak üstünde duracaksınız.

[İTİRAZ ve ŞAŞKINLIK SESLERİ]

Aman hocam!

- Ne olur rezil etme bizi!
- Gururumuzu düşünün hocam!

Sizler genç öğretmeninizin
gururunu düşündünüz mü?

[NEŞELİ MÜZİK ÇALAR]

- Günaydın Mahmut hoca.
- Nedir bunların hali böyle?

- Cezalılar hocam.
- Böyle ceza mı olurmuş?

- Böyle sınıfa böyle ceza olur.
- Şunlara bak, maskaralar.

Mahmut hoca dedik,
bağrımıza bastık, rezil etti bizi.

- Hastanelere kadar koşar mısın?
- Bıraksaydık da ölseydi.

Herkes bize bakıyor.

- Önüne bak ulan ufaklık!
- Sırıtma be sırıtma! Hadi yürü!

Şuna bak şuna!
Edebiyat öğretmeni olmuş...

...Tevfik Fikret'in ölüm
yıldönümünü bilmiyor.

- Bir de bize kasılıyor.
- Cezasını da biz çekiyoruz.

Hayrola Mahmut Bey.

- Cezalılar efendim.
- Ha! Mükemmel bir ceza. [GÜLER]

Günaydın.

Günaydın dedim.

- Hocam, nasılsınız?
- İyiyim.

- Gözleriniz parlıyor hocam.
- Anlamadım?

Nasıl anlamazsınız?
Hababamı cezalandırdınız ya.

- Hak ettiğiniz bir cezaydı.
- Şimdi memnun musunuz bari hocam?

Keselim artık bu konuyu!

Mahmut hocanın cezasını
nasıl buldunuz? Beğendiniz mi?

Düşünmedim. Belki de ben olsam
başka türlü bir ceza verirdim.

Allah'ını seversen söyle hocam.
Asar mıydın? Keser miydin?

Arkadaşlar!

Hiç olmazsa sizin elinizde
can verirdik hocam. Fena mı?

Bir öğretmenle
konuştuğunuzu unutmayın!

Öğretmenliğe amma da
meraklıymışsınız.

Lütfen yeter!

Öğrencilik günlerinizi ne de
çabuk unuttunuz hocam.

Yeter artık!
Yeter.

Hepiniz koca adamlar olmuşsunuz...

...ama değil öğrenciliği,
insanlığı bile öğrenememişsiniz.

Öğrencilik günlerimi
unutmadım elbette.

Ama ben sizler gibi
zengin çocuğu değilim.

Şerefli bir öğretmenin ufacık
geliriyle zorluklar içinde okudum.

Üzerime giyecek ikinci
bir elbisem bile olmadı.

Sizler "Öğrenciyim" deyip
zamanınızı haylazlıkla geçirirken...

...ben durmadan çalıştım.

Ve ne yazık ki sizler gibi sorumsuz,
anlayışsız kişilere öğretmen oldum.

Ne kadar zavallısınız ki...

...benim gurur duyduğum
şeyler ile sizler alay ediyorsunuz.

Acıyorum sizlere, acıyorum.

Hayrola kızım?
Ne oluyor?

Artık dayanamayacağım efendim.
İstifa ediyorum.

Yaa... Kararın kesin mi?

Evet. Yapamayacağım.

Gel bakayım. Otur şöyle.
Otur otur.

Anlat bakalım, ne oldu?

Başlangıçta çok güzel
duygular ile geldim buraya.

Ama olanlar bütün
güzellikleri sildi süpürdü.

Olmayacak şeyler yaptılar,
sesimi çıkarmadım.

Alay ettiler,
duymamazlıktan geldim.

Gururumla oynadılar, sustum.

Ama son yaptıkları
terbiyesizlik sabrımı taşırdı.

Sanırım haklısın.

Sen iyi bile dayandın.

Biliyor musun? Ben de öğretmenliğimin
ikinci gününde istifa etmiştim.

Sonra kendi kendime
bütün gece düşündüm.

Doğru muydu acaba yaptığım?

Bir eğitimcinin görevi
sadece ders vermek...

...sonra da karşılaştığı ilk engelde
bozguna uğrayıp kaçmak mıdır diye.

Hiçbirisi değildi.

Önemli olan mücadele etmekti,
bütün zorluklarla ve engellerle.

Evet, ben böyle düşündüm...

...ve sabaha karşı istifa
mektubumu da yırttım attım.

Kaçmadım. Mücadele ettim.

Şimdi yıllar sonra verdiğim bu
karardan çok memnunum.

Eee... Sen ne yapıyorsun bakalım?

Kaçıyor musun?
Yoksa kalıyor musun?

Kalıyorum!

Her yemekte mercimek ile
makarna. Zehirleneceğiz be!

- Mahmut hoca!
- Yine ne var?

Müdür beye söyleseniz de
başka yemek çıkartsa?

Olur, söylerim.

Vallahi hocam hepimizin
bağırsakları bozuldu.

Anlıyorum.

Neden bu kadar pinti oldu
bu sene Müdür Bey hocam?

Bilmem. Kendiniz sorsanıza.

Hem yemekten daha
mühim bir konu var.

Sanırım bugün çok kötü
bir şeye sebep oluyordunuz.

Semra öğretmen istifa etmek istedi.

Biz bir şey yapmadık ki hocam.

Madem yapmadınız,
öğretmenliği bu kadar seven...

...üstelik çalışmak zorunda olan
bir insan niçin istifa etsin?

Ne bilelim hocam. Belki de
okulu beğenmemiştir. [ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Hayır. Sizleri, daha doğrusu
davranışlarınızı beğenmedi.

Bana bakın! Bundan sonra
ayağınızı denk alın!

Çocuklar, Semra
öğretmeni size çiğnetmem!

Çekiştirmek gibi olmasın ama
arkadaşlar biraz gevşek davranıyorlar.

Teşekkür ederim.

Biraz gayret etseler
kimse kopya çekemez.

Bakın bana 30 yıldır tek bir
öğrenciye kopya çektirmedim.

Bilmez olur muyum efendim.
Geçen yıl görmedim mi?

[HAFİZE ANA GÜLER]

Affedersiniz efendim.
Rahatsız ettim.

Hatırlıyor musunuz?
Bana bir sözünüz vardı.

Ne sözü Semra Hanım?

Yazılı yoklama yaparsam
bana yardım edecektiniz.

- Aa, elbette.
- Bu ders yazılı yapmak istiyorum da.

Olur kızım. Dersim de boş zaten...

...sen de böylece nasıl kopya
çektirilmez öğrenmiş olursun.

Çok teşekkür ederim.

Vahşi erkeğim benim.
Artık dayanamayacağım Şaban. [GÜLERLER]

- Gözlerinin içine bakamıyorum.
- Çocuklar! Çocuklar bana bakın.

- Bu ne telaş be Hafize Ana?
- Bir şey mi var?

Var, var ya. O kız çocuğu edebiyattan
yazılı yoklama yapacakmış.

Hem de Külyutmaz ile beraber.
Haber vermesi benden.

[HAFİZE ANA GÜLÜŞÜ]

Dikkat et lan! Bir yerini kesme.

- Tamam mı Güdük? Rahat mısın?
- Çok rahatım.

Güdük ne yapıyor sobanın içinde?

Soruların cevaplarını
sobanın içinde yazacak.

- Hepimizin kâğıdını nasıl yazar?
- Oğlum, kopya kâğıdı kullanacak.

İyi ama sobanın içi karanlık.

- Bu ne bu?
- Ha, o mu? Fener.

Evet. Şimdi anladım.
[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Bana bakın, geliyorlar.

<- Kapat kapat!
<- Çabuk olsana be hadi.

- Günaydın.
- Günaydın.

Arkadaşlar kağıt çıkartın,
yazılı yoklama yapacağım.

Sıraların üstünde başka
hiçbir şey bulunmasın.

Buyurun.

Yazın.
1. Divan şiirinin türleri.

2. Kaside nedir?

3. Leyla ile Mecnun'un
ana temasını açıklayın.

Kopya çekmeye kalkanın
canını yakarım.

Bana kül yutturamazsınız.

Dikkat! Kimse kıpırdamasın.

5, 4, 3, 2, 1, 0.
Başla!

Semra Hanım, sakın gözünüzü
benden ayırmayın. Kıpırdama!

Sen! Önüne bak.

Sen! Gözünü kâğıttan ayırma.

Bu adamlara dikkat etmek lazım.

[KAĞIT YIRTILIR]

- Ya bu boyuna benim kağıdıma
basıyor. - Sus konuşma.

Sağa bakmak yok.
Sola bakmak yok.

Anlaşıldı mı?
Dön önüne!

Bakın, mum gibi oldular.
İşte bu kadar.

- Ver o kağıdı bana.
- Buyurun.

- Bir şey mi var?
- Yok, hayır.

Yaa... Peki.

- Sen niye yazmıyorsun?
- Düşünüyorum efendim.

Tabi ya. Çalışmazsanız
böyle hindi gibi düşünürsünüz.

Şşş. Tulum!

>- İmkânsız Semra Hanım.
İmkânsız.

>- Ben böyle başlarında dolaştıkça
kopya çekmeleri imkansız.

Ne çabuk yazdın?
Demin kâğıdın bomboştu.

Birden aklıma geldi hocam.

Yaa... Öyle mi?
Aferin öyleyse.

Oo... Hoş geldiniz efendim.
Buyurun Mahmut Bey.

Kolay gelsin.

Yazılı yoklama yapıyorduk da...
Ses yok!

Arkana bakma!
Anlaşıldı mı?

>- Dön önüne! Dön diyorum.

>- Yutmam, yutmam
Bana kül yutturamazsınız.

- Ferit, Necmi nerede?
- Ee... Şey. Hastaydı galiba.

- Sizden izin almadı mı?
- Yok. Almadı.

Burası biraz soğuk değil mi çocuklar?
Üşümüyor musunuz?

- Yok.
- Hayır hocam.

Şu sobayı yakalım mı dersiniz?

Çok sıcak hocam yakmayalım, öf.

Yakalım yakalım!

Çık dışarı.

Ne yapıyor bu çocuk sobanın
içinde Mahmut bey?

Galiba kopya çekiyor.

Otuz yıllık öğretmenlik hayatımda
ilk kopya çeken..

...öğrenci sensin.
Tebrik ederim, bravo.

Çocuklar okulumuzda müfettiş var!

Şimdi Mahmut Hoca'nın
Tarih dersine girecek.

Kendisini çok iyi tanırım
hep aynı soruları sorar.

Sırası bile katiyen değişmez.
Soruları çok basittir, bileceksiniz.

- Mesela evladım sen!
- Ben mi? - Evet sen!

- Roma'yı kim yaktı?
- Vallahi ben yakmadım.

- Oğlum Roma'yı kim yaktı dedim?
- Vallahi ben yakmadım dedim müdür bey!

- Ne diyor bu?
- Şaban yalan söylemez müdür bey...

...ben yakmadım diyorsa yakmamıştır.
[GÜLERLER]

Evet. Hıh hıh hıh hı!
[ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Sulu herifler!
Ezberleyin bakayım şunları.

İlk halife kimdir? Hazreti Ebubekir.
Söyleyin bakayım!

Hazreti Ebubekir.

Hah! İstanbul hangi tarihte
fethedildi? 1453.

1453!

Vatan bizim neyimiz? Anamız.

Anamız!

Yükselme devrinin son padişahı kimdir?
Kanuni Sultan Süleyman.

Kanuni Sultan Süleyman!

Roma'yı kim yaktı?
İmparator Neron.

İmparator Neron!

Tekrarlayın. Hz. Ebubekir,
1453, Anamız...

...Kanuni Sultan Süleyman,
İmparator Neron. Tekrarlayın.

Hz. Ebubekir, 1453, Anamız...

...Kanuni Sultan Süleyman,
İmparator Neron.

Güzel.

Hoş geldiniz!

Çocuklar, sayın müfettiş
Hüseyin Şevki Topuz.

Günaydın çocuklar!

- Günaydın.
- Oturun.

- Müsaadenizle efendim.
- Güle güle.

- Konumuz nedir Mahmut bey?
- Yükselme devri.

Güzel önce ben müsaadenizle
çocuklara bir iki soru sorayım.

- Buyurun sorun.
- Sen!

Ben!

- Adın ne?
- Hazreti Ebubekir.

- Adın ne dedim?
- Hazreti Ebubekir dedim.

Adın ne adın?

Haa, adım. Hazreti Şaban.
[GÜLERLER]

- Kaç yaşındasın?
- 1453.

- Sen kaç yaşındasın?
- 1453.

- Roma'yı kim yaktı?
- Anam.

Evladım senin anan kim?

Kanuni Sultan Süleyman!

İlk Halife kimdir?

- İmparator Neron.
- Evet.

Çocuğum karıştırıyorsun.
Roma'yı yakan Hazreti Şaban'dır.

İlk Halife İmparator Neron,
yani Padişah Neron Roma'da...

...Hazreti Şaban'la beraber, ananı...

...günde 1453 kere kanunen..

Affedersiniz Mahmut bey.
Ben biraz karıştırdım galiba.

Evet efendim, buyurun.
[GÜLÜŞMELER OLUR]

Biri ilkokulda, diğeri ortada,
öteki lisede.

Desene bu gencecik yaşında
üç kardeşine...

...hem analık hem de
babalık yapıyorsun.

- Öyle sayılır.
- Okulla araları nasıl?

İyi, çok iyi.
Hiç üzmüyorlar beni.

Buna da çekiç derler.
Şöyle atacaksınız.

Dikkat edin, kolay değildir.

Sapına iyice yapışın,
var gücünüzle üç defa çevirip fırlatın.

Bir, iki, üç.
Yeah!

- Semra hocaya fiyaka yapıyor yine.
- Kalleş, gösteririm ben şimdi ona.

- Sıra sende mi?
- Bende.

At bakalım.

Bir, iki, üç, dört...

...duramıyorum!
Dursana lan!

Dursana lan. Eşşoğlueşşek.

Duramıyorum dursana lan.
Çekiç dur, duramıyorum.

[HERKES GÜLER]

Tabii duramaz. Çünkü vücut
kasları güçlü değil.

Özellikle karın adalesi.
Sıktın mı çelik gibi olmalı.

Bakın böyle.
Hop!

At şuraya bir yumruk.
Hop!

- Aman Hocam!
- At, at.

Ama hocaya el kalkmaz ki.

Yavrum korkma bir şey olmaz.
Çelik gibidir, vur sen vur. Hop! Hop!

- Hadi at.
- Vuralım bakalım.

Hı!

[HERKES GÜLER]

Kaldırın hocanızı.

Size önemli bir şey söyleyeceğiz
ama korkuyoruz.

- Nedir? - Arkadaşlar çok çirkin
bir oyun hazırladılar.

- Ne yaptılar? - Müdür bey müfettişe
özel bir yemek hazırlatmış.

- Eee? - Bizim arkadaşlar da
içine müshil atmışlar.

Müshil mi atmışlar?
Kim yaptı bunu?

Onu söyleyemeyiz.

Size haber verdiğimizi duymasınlar
sonra bizi yaşatmazlar.

Peki, teşekkür ederim.

- Hafize hanım, Hafize hanım!
- Buyurun.

Buraya Hababam sınıfından
kimse geldi mi?

- Biraz önce buradaydılar.
- Kimler?

Güdük Necmi, Domdom Ali,
Tulum Hayri, Hayta İsmail.

Yemeklere yaklaştılar mı?

Ellemeye kalktılar, ellerini kırdım.

Anlaşıldı, Allah cezalarını versin.
Bu yemekleri onlar yiyecek.

Oh oh, iyi iyi.

İyi mi kötü mü görürsün.

Hadi, yiyin bakalım.

Yiyin şunları diyorum
yoksa çok fena olur!

Yiyemeyiz müdür bey.

Ya niye, içinde bir şey mi var?

Ondan değil müdür bey.

Ya neden?

Arkadaşlarımız bakarken
boğazımızdan geçmez ki.

Öyle ya tabi, onlar da yesin.

- Dağıt Hafize hanım, dağıt.
- Emredersiniz.

[NEŞELİ MÜZİK ÇALAR]

Ben bu herifi öldüreceğim.

Sinirlenme Şaban.
Önce şu güzel yemekleri ye.

Evet, yedikten sonra öldüreyim.

- Bana bak bizimki geldi ha.
- Hoca geldi lan.

Oturun çocuklar oturun.
Biraz geç kaldım.

Şu İstanbul'un vasıta derdi yok mu!
Neyse geçen ders nerede kalmıştık?

- Düşünmek hocam.
- Ha, evet düşünmek.

Düşünmek yer yüzünde sadece
insana mahsustur.

Aristo der ki;
"İnsan düşünen bir hayvandır."

- Şaban ise düşünen bir inektir.
- Ulan senin ananı...

Evet. Hayvanlar iç güdüleriyle
insan ise aklıyla doğru yolu bulur.

Ne oluyor?

- Günaydın efendim!
- Günaydın.

Kimsin sen?

Ben Milli Eğitim müfettişlerinden
Hüseyin Şevki Topuz.

Hep aynı şaka.
Bıktırdınız artık, geç yerine!

Anlamadım!

Sahici müfettiş hocam.

Ne müfettişi? Her sene aynı numara.
Otur yerine diyorum.

Ne söylüyorsunuz?

Taşırma sabrımı, yersin tokadı!

Bana bakın, kendinize gelin. Ben Milli Eğitim
müfettişi Hüseyin Şevki Topuz.

Başlarım senin müfettişliğinden.
Terbiyesiz herif! Geç otur!

Terbiyesiz sensin!
Görürsün gününü!

Koskoca müfettişe
küfredilir mi? Olur mu bu?

İnanın çocuklar yine
şaka yaptı sandım.

- Biliyorsunuz gözlerim...
- Akil bey, Akil bey.

Vekalete şikayet ederse
okulumu kapatırlar.

- Peki ne yapacağız müdür bey?
- Vallahi bilmem. Ama bu şartlar altında...

...okulda daha fazla kalmanız doğru değil.
- Hiç değilse yıl sonuna kadar kalsaydım.

Akil bey yarına kadar bile
kalamazsınız. Üzgünüm.

Anlıyorum, anlıyorum.

- Hoşça kal kızım.
- Güle güle efendim.

Ee, ne yapalım? Kısmet bu kadarmış.
Zaten bu yaşlı halimle öğretmenlik...

- ... yapmam pek doğru olmuyor.
- Ne söylüyorsun sen Akil bey.

- Öyle öyle, Allah'a ısmarladık.
- Güle güle.

Sizlerden böyle ayrılmak istemezdim
ama ne yapayım? Allah'a ısmarladık.

- Güle güle hocam.
- Hoşça kalın.

Aldırma Akil bey, boşver.

- Hadi eyvallah.
- Güle güle.

- Allah'a ısmarladık.
- Güle güle dostum.

- Allah'a ısmarladık Mahmut bey.
- Güle güle efendim.

- Hakkını helal et Hafize.
- Asıl siz helal edin efendim.

[HÜZÜNLÜ MÜZİK ÇALAR]

- Ne o? Hiç sesiniz çıkmıyor bakıyorum.
<- Canımız sıkılıyor hocam.

- Niye bir şey mi oldu?
<- Akil hocaya üzüldük de.

Hem sebep olup
hem niye üzülüyorsunuz?

Biz ne yaptık ki hocam?

Her sene yaptığınız müfettiş şakalarınız
olmasa bugün böyle davranır mıydı?

Haklısınız hocam.

Mahmut hoca.
Bu işi düzeltemez miyiz?

Ne yapabilirsiniz ki?

- Vali'ye gidelim.
- Başbakan'a çıkalım.

Cumhurbaşkanı'na yalvaralım.

Aslında bunların hiçbirine gerek yok.

Şu andaki Milli Eğitim bakanı
Akil hocanın eski bir öğrencisi.

İstese bir telefonla bu işi halleder.

Ama Akil hoca o kadar gururludur ki
hiçbir zaman böyle bir şey düşünmez.

Ya düşünen birileri olursa hocam?

Eee. O zaman iş değişir tabii.

Mahmut Bey! Mahvolduk Mahmut Bey!
Mahvolduk! Mahvolduk!

- Hayrola müdür bey?
- Zaten yüzünü beğenmemiştim giderken.

- Kimin?
- Kimin olacak? Müfettişin.

Şikâyet etmiş olmalı. Bakan geliyormuş,
bakan. Milli Eğitim bakanı.

- Yaa.
- Bu sefer imkânı yok kurtulamayız.

Mutlaka okulu kapatır. Ama siz şahitsiniz.
Akil hocayı derhal kovmadım mı?

- Kovdunuz ya.
- Bir şeyler yapmamız lazım.

- Bitti her şey bitti.
- Durun bakalım telaşlanmayın.

Allah büyüktür.

[NEŞELİ MÜZİK BAŞLAR]

Buyurun sayın bakanım.
Şeref verdiniz. Hoş geldiniz.

- Hoş bulduk.
- Bendeniz okulun müdürü Muharrem Gür.

- Muavinimiz, Mahmut Bey.
- Öyle mi? - Hoş geldiniz efendim.

- Bir çay daha alır mıydınız efendim?
- Hayır, teşekkür ederim.

- Bir parça kek?
- Bu kadar kâfi.

Afiyet olsun efendim. Nasıl efendim,
okulumuzu beğendiniz mi?

İyi iyi. Çok iyi.

Sağ olun efendim.
Eksik olmayın.

İstanbul’a gelmişken birkaç okul
gezeyim dedim. Ama buraya gelişimin...

...özel bir nedeni var.

- Nedir efendim?
- Akil hoca için geldim.

- Akil hoca için mi geldiniz?
- Evet, burada öğretmenlik yaptığını duydum.

Biliyor musunuz? Ben de öğretmendim.
Bana bu kutsal mesleği sevdiren...

- ...felsefe hocam Akil beydir.
- Akil bey mi?

Çok yetenekli, çok kıymetli, çok
hürmete layık bir öğretmendir.

>- Yalnız, kendisini göremiyorum. Bugün mü
gelmedi, yoksa okuldan mı ayrıldı?

Akil bey? Akil bey, okuldan
ayrılır mı hiç efendim?

Kendisi en kıymetli öğretmenimizdir.
Biraz rahatsız da, birkaç gün dinleniyor.

Ya, üzüldüm. Konuşmak, elini öpmek
isterdim. Neyse, geçmiş olsun diyeyim.

Hürmetlerimi sevgilerimi söyleyin.
Tekrar tekrar ellerinden öperim.

Duralım biraz.

- Nasılsınız çocuklar?
- Sağ olun efendim.

- Sanırım istediğiniz oldu.
- Çok teşekkür ederiz efendim.

- Çok büyüksünüz. Sağ olun.
- Asıl ben size teşekkür ederim. Bana...

...Akil hocama ufak da olsa bir iyilik yapma
fırsatı verdiniz. Hoşça kalın. Hadi gidelim.

Mersiye ve kasideyi öğrendik. Şimdi
biraz aruz veznine bakalım.

- Akil hoca!
- Semra Hanım kızım!

Hoş geldiniz. Sizi yeniden aramızda
görmek çok güzel bir şey.

Sağ olasın. Kusura bakma meşgul ediyorum
ama, bir iki dakikanı alacağım.

Rica ederim efendim.

[HÜZÜNLÜ MÜZİK BAŞLAR]
Çocuklarım, yeniden okula dönmemi sizlere...

...borçlu olduğumu söyledi Mahmut hoca.
İnanın hayatımda bu kadar...

...sevindiğimi hatırlamıyorum.

Hepiniz birer altın kalp taşıyorsunuz.
Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.

Evet, nerede kalmıştık?

Atla. Atla. Haydi.

Hay Allah cezanızı verme...

Durun! Olmuyor, olmuyor!

Bu hareket böyle yapılır.

- Gördünüz mü? Herkes yerine!
- Hocam.

- Ne var?
- Bir şey soracağım.

Şu karateciler kiremitleri
nasıl kırıyorlar?

Çok kolay, çok basit.

- Siz de kırabilir misiniz?
- Bilmem, hiç denemedim. Ama...

...kırabilirim. Kırarım!
- Bir deneyelim mi hocam?

Şimdi mi? Getirin bakalım
bir iki kiremit.

Aklımda kaldığına göre bütün
kuvveti bir noktada toplamak lazım.

Konsantrasyon meselesi.

- O ne?
- Kiremit hocam.

- Kaç tane?
- Yedi tane hocam.

- Yedi tane çok değil mi?
- Yoksa kıramaz mısınız?

Bir deneyelim.

Şöyle açılın bakalım.

Kırılmadı hocam.

Elim kırıldı.

Çocuklar, sululuğu bırakın. Lan güdük
bu sululuğun altından bir çapanoğlu...

…çıkarsa senin ananı, avradını, sülaleni...
- Oğlum bana da mı güvenin yok?

Sana var Ferit.
Bu ne?

- Sen bugün neye bastın?
- Güdük! Yoksa ben bir boka mı bastım?

Oğlum senin bugün yaş günün değil mi?

Evet.
Ah canım kardeşlerim.

- Al.
- Şaban nice senelere.

- En kötü günün böyle olsun.
- Kusura bakma.

Ah canım kardeşlerim.
Beni ihya ettiniz.

Hafize ana, gel. Çaktırma ha.

- Olur.
- Haydi.

- Şabancığım. Bu benim hediyem.
- Sağ olasın Hafize anacığım.

- Bu da postadan geldi.
- Allah Allah, kimden acaba?

- Sevdiğinden olmasın.
- Olabilir. Durun şunu açayım bakayım.

Oooo...

Ah canım. Kolye göndermiş.
Bak kolye. [ÇAN ÇALAR]

- Ulan Şaban, ne güzel şey bu böyle!
- Nice senelere.

- Mutlaka sevgilin göndermiştir.
- Evet. [ŞABAN GÜLÜŞÜ]

Bak kolye.

- Haydi Şaban mumları da söndür.
- Pasta yiyelim, pasta.

- Evet. Söndüreyim mi mumları?
- Tabi tabi. Haydi.

Ne oluyor? Ne sesi bu?

- Buyurun hocam.
- Bu ne Şaban?

Pasta. Doğum pastam.
Sağ olsun arkadaşlar almışlar.

- 27 yaşıma bastım da, müsaadenizle.
- Anlaşıldı. Tebrik ederim. Nice senelere.

- İyi ama o boynundaki ne?
- Çok yakın bir tanıdığımın...

- ...yaş günü hediyesi.
- Ya... Yalnız bana bir garip hediye...

...gibi geldi. Değil mi çocuklar?
Şey çanı gibi.

- Ne çanı gibi hocam?
- İnek çanı gibi mi?[GÜLÜŞÜRLER]

Şşş. Kesin çocuklar.
Teşekkür ederim. Haydi, geç yerine.

- Şaban!
- Ne?

Mahmut hoca haklı galiba.
Bu kız seninle dalga geçiyor.

- Yok canım!
- Vallahi öyle. Bu çan kimlere takılır?

- Evet ineklere.

- Anlaşıldı. Şaban çok fena
hakarete uğradın. - Uğradım mı?

- Evet
- Evet.

Kalleş karı! Görür o!
Bu aşk burada biter. Tamam mı?

- Hani birimiz hepimiz, hepimiz
birimiz içindi? - Yine öyle lan.

Hani siz bana her türlü şakayı yapardınız da
başkası kılıma bile dokunamazdı.

- Dokunamaz tabii.
- Ne haber? Tokadı yedik ama.

- Peki, bunun hesabını kim soracak?
- Biz soracağız.

- Nasıl? - O tokat Şaban'a değil
Hababam sınıfına atıldı.

- Bunun acısını çıkartalım.
- Hem de öyle bir çıkartalım ki...

Anlasın hababam sınıfının
ne olduğunu.

Şu kravatı bağlasana.

Saçlarım nasıl? İyi mi?

Münasebetsizlik nasıl
olurmuş görsün Semra Hanım.

Ulan, Hababama el kalkar mı be?

Boşver, başına geleceği o düşünsün.

Haydi bakalım.
Gazamız mübarek olsun.

Günaydın.

Günaydın.

Ne oluyor?

Neden hepiniz ön
sıralara oturuyorsunuz?

Size daha yakın olmak istedik.

Neden?

O tatlı sesinizi arkadan
pek duyamıyoruz da.

Bırakın münasebetsizliği.

- Nasıl? Bugün bizi beğendiniz mi?
- Yakışıklı mıyız?

Geçin yerlerinize.

- Güzelliğinizden bizi mahrum etmeyin.
- Yakından nefesiniz bize heyecan veriyor.

Geçin yerlerinize dedim. Kağıt
kalem çıkarın, yazılı yoklama yapacağım.

Bana bakın. Hepimiz birden
aşk mektubu yazıyoruz, tamam mı?

Tamam, oldu.

Yazın.

Soru 1.
Servet-i Fünun şairleri kimlerdir?

Soru 2.
Milli edebiyat akımları.

Soru 3.
Mehmet Akif'in eserleri nelerdir?

- Bunlar aşk mektubu müdür bey, aşk!
- Anladım kızım. Terbiyesizlik etmişler.

Yaptıkları terbiyesizliğin
çok ötesinde. İğrenç!

Doğru kızım ama, bu kadar sinirlenme.

Geldiğim günden beri yapmadıklarını
bırakmadılar. Anlamamazlığa geldim, sustum.

Bir arkadaşlarına benim ağzımdan
aşk mektupları, yani bunları yazmışlar.

Yine de sesimi çıkarmadım.
Ama bu sefer...

...hepsi birleşip, bana,
bir öğretmene, aşk mektupları yazdılar.

Olur mu? Bir öğretmene
aşk mektubu yazılır mı?

Çok haklısın kızım.
Hiç olur mu böyle terbiyesizlik?

Veririz cezalarını.
İhtar veririz, tekdir veririz...

Ne diyorsun sen müdür bey?
Hepsi kovulacak!

Deli misin kızım sen?
Sonra ben ne yaparım?

Zaten işler kesat...

Burası ticarethane
değil müdür bey. Okul!

Okul ama bu okul kaç
parayla dönüyor, biliyor musunuz?

Hepsini biliyorum.
Siz de şunu bilin.

Ya bu terbiyesizliği
yapanların hepsi kovulur.

Ya da vekalete şikayet
edip okulunu kapatırım.

Dur yavrum, dur güzel kızım. Mahmut Hoca
Allah aşkına sen de bir şeyler söyle.

Bir karar ver.

Öğrencilerle ilgili çok önemli konularda
tek başıma karar vermeyeceğimi...

...size okulun ilk günü söylemiştim.

Yani şimdi ben ne yapayım?

Disiplin kurulunu toplayın müdür bey.

Bu mektupları siz mi yazdınız?

Peki ama ne için?
Niye yaptınız?

Ben size öğretmenlerinizle alay etmeyin.
Onları küçük düşürücü hareketlerde...

...bulunmayın. Sonunda sizler
için kötü olacak demedim mi?

Yazık değil mi size?
Yazık değil mi kaybettiğiniz bunca yıla?

Demek size güzel olan
hiçbir şey öğretememişiz.

Sanırım konuşacak bir şey
kalmadı değil mi?

>- Evet efendim.
- Çıkabilirsiniz.

Evet arkadaşlar.
İşledikleri suç ortada.

Yönetmeliğe göre bunu cezası
hepsini okuldan uzaklaştırmaktır.

Ee, ne yapalım?
Şeriatın kestiği parmak acımaz.

Ama yine de isterseniz,
son bir defa Semra Hanım'la konuşalım.

- Ne dersiniz?
- İyi olur. - İyi olur ya.

- Hafize Hanım. Semra Hoca'yı çağırır mısın?
- Baş üstüne efendim.

- Seni içeriden çağırıyorlar kızım.
- Peki Hafize Ana.

Kızım. Her şey senin dilinin
ucunda. Gel, vazgeç şu inadından.

Büyüklük sende kalsın.
Affediver evlatlarımı.

Hafize Ana. Ya ben senin kızın
olsaydım. Sen onları affeder miydin?

Buyurun efendim.
Beni istemişsiniz.

Semra Hanım. Disiplin kurulu kararını
vermeden önce, son bir defa sizinle...

...konuşmaya karar verdi.

Çocukların işledikleri
suçun cezası belli aslında.

Ama yine de sormak istiyoruz.
Okuldan çıkarılmalarında...

...ısrar ediyor musunuz?

Benim yerimde siz olsaydınız,
ne yapardınız Mahmut Hoca?

Senin yaptığını
yapardım kızım. Haklısın.

Oturun.

Çocuklar, sizlere disiplin
kurulunun kararını açıklamaya geldim.

Hepiniz kovuldunuz.

Hocam, kovulduğumuzu
evdekilere nasıl söyleriz?

Onu, suçu işlerken düşünseydiniz.

Yanlış anladınız. Evdekiler
bize inanmaz ki. Kaçtık sanırlar.

Peki. Velilerinize ben bildiririm.

Hocam. Okuldan ne
zaman ayrılacağız?

Üç gün sonra.
Zaten okul ara tatile giriyor.

Son defa karnelerinizi alır, gidersiniz.

Sayın hocalarımız.
Sevgili arkadaşlar.

Bu gece kendimize
küçük bir eğlence hazırladık.

Siz de beğenirsiniz inşallah.

Biz, 6 Edebiyat A. Yani,
sizlerin koyduğu isimle...

...Hababam Sınıfı,
yarın okulumuza veda ediyoruz.

Okuldan ayrılmak acı bir şey ama,
biz Hababam gibi geldik...

...Hababam gibi gitmek istiyoruz.

<- Gerek öğrenci kardeşlerimize,
gerekse sevgili hocalarımıza...

...şimdiye kadar
ne kusur ettikse, affola.

Karşınızda, gecenin ilk sürprizi.
İnek Şaban ve Hafize Ana!

# Aşk bahçemi süsleyen,
inci çiçeği misin?

# Aşk bahçemi süsleyen,
inci çiçeği misin?

# Gecemi aydınlatan,
ateş böceği misin?

# Gecemi aydınlatan,
ateş böceği misin?

# Gençlik başımda duman,
ilk aşkım ilk heyecan.

# Gençlik başımda duman,
ilk aşkım ilk heyecan.

# Kovaladıkça kaçan,
ateş böceği misin?

# Kovaladıkça kaçan,
ateş böceği misin?

Şimdi de huzurlarınızda,
Hababam Vokal Grubu!

# Pek çok okullar gezdim.
Hiçbirini sevmedim.

# Pek çok okullar gezdim.
Hiçbirini sevmedim.

# Şu kocaman dünyada,
böyle sınıf görmedim.

# Şu kocaman dünyada
böyle sınıf görmedim.

# Böyle hoca istemem,
istesem de istemem.

# Böyle hoca istemem,
istesem de istemem.

# Şaka yapalım dedik,
işleri bombok ettik.

# Şaka yapalım dedik,
işleri bombok ettik.

# Ah hababam, vah hababam
hapı yuttu vah hababam.

# Ah hababam, vah hababam
hapı yuttu vah hababam.

# Aum, Aum, Aum, Aum.
[ALKIŞ SESLERİ]

# Arkası gelmez
dertlerimin, bıktım illallah.

# Arkası gelmez
dertlerimin, bıktım illallah.

# Biri biterken öbürü de
başlar, vermesin Allah.

# Biri biterken öbürü de
başlar, vermesin Allah.

# Böyle gelmiş, böyle
gidecek korkarım vallahi.

# Böyle gelmiş, böyle
gidecek korkarım vallahi.

# Yok mu çaresi dostlar,
fesuphanallah.

# Yok mu çaresi dostlar,
fesuphanallah.

# Alemin keyfi yerinde yine maşallah.

# Alemin keyfi yerinde yine maşallah.

# Bize de bir gün kader
güler, güler inşallah.

# Bize de bir gün kader
güler, güler inşallah.

# Böyle gelmiş, böyle
gidecek korkarım vallahi.

# Böyle gelmiş, böyle
gidecek korkarım vallahi.

# Yok mu çaresi dostlar,
fesuphanallah.

# Yok mu çaresi dostlar,
fesuphanallah.

[HÜZÜNLÜ MÜZİK BAŞLAR]

- Aa, babam.
- Kim?

Babam ulan babam.

Hah, şimdi boku yedik. Annem!

Eyvah, babam geliyor.!

Oo, hoş geldin baba.
Ver elini öpeyim.

- Ne oldu, niye geldin?
- Ne bileyim ben. Çağırdılar geldim işte.

Bir şey yapmadın da niye bu telgraf
geldi? İşimi gücümü bıraktım...

...bunca yolu niye teptim de geldim?
- Ne bileyim be anne?

- Mahmut hocaya sor.
- Hadi. Sus, sus.

Muhakkak bir halt karıştırmışsındır.
Söyle bakayım ne yaptın?

Okuldan mı kaçtın yoksa
daha kötü bir şey mi yaptın?

- Hoş geldiniz efendim.
- Hoş bulduk.

Ben bu okulun müdür muaviniyim.
Arkadaşım da edebiyat öğretmenimiz...

...Semra Hanım. Kusura bakmayın,
bir toplantı salonumuz olmadığı için...

...sizleri buraya aldık. Ama
bu sınıfın bir özelliği var.

Çocuklarınız senelerdir
bu sıralarda oturdu.

Sanırım sizler de ilk kez bu
vesile ile görmüş oluyorsunuz.

- Yanılıyor muyum yoksa?
- Çok doğru söyledin muavin bey, okulun...

...yerini bile zor bulabildik.
- Ben de zor buldum.

Ben bir kere gelmiştim.

Ne zaman?

Sanırım on, on iki sene
evvel oğlanı ortaokula...

...kaydettirmek için gelmiştim.
- Anlıyorum.

Herhalde sizleri neden çağırdığımı merak
ediyorsunuzdur. Bunca işiniz...

...arasında sizi çağırışımın iki nedeni var.
Bugün çocukların karnelerini...

...dağıtıyoruz. Notlarından da
anlayacaksınız çocuklarınızın hepsi...

...maalesef çok zayıf. Tabii bunda
çalışmamalarının, haylazlıklarının...

...rolü büyük. Ama şu da bir gerçek:
Burası da pek mükemmel bir okul...

...değil. Bizler de mükemmel birer
eğitimci değiliz. Belki de kendilerine...

...yeterince faydalı olamadık. Ama
ya sizler? Çocuklarınızın aldığı bu...

...kötü sonuçta sizlerin hiç mi
sorumluluk payınız yok. Şimdiye kadar...

...yeterince ilgilendiniz mi onlarla?
- Siz ne diyorsunuz efendim...

...ilgilenmek ne demek?
Saçımı süpürge ettim.

Tabii ya. Daha ne yapsaydım?
Kazık kadar herif. Bu yaşa gelmiş,...

...acaba okur mu ümidi ile ta
İstanbullara, özel okullara yolladım...

...avuç dolusu paralar harcadım.
- Arkadaşları üniversiteyi bitirdi...

...bizimki hala lise sıralarında
sürünüyor. Yine de elbise ister yaparız...

...hem de en alasından. Para ister
yollarız. Bir dediğini iki etmeyiz.

Benim oğlan boyuna sınıfta kalır durur.
Bugüne kadar daha bir fiske vurmadım.

Ben döverim. Hem de çok döverim.
Ama severim de. Ne de olsa evlat.

Biliyorum. Tabi hepiniz
çocuklarınızı seversiniz.

Ama benim söylemek istediğim bu
değildi. Şöyle geriye bakıp bir düşünün.

Ta ilkokul sıralarından beri acaba
çocuklarınızın eğitimi ile ne kadar...

...ilgilendiniz? Onlarla arkadaş olup onları
anlamaya, dertlerine, sorunlarına...

...ortak ve yardımcı olmaya çalıştınız mı?
Gerek öğretmenlerine, gerekse ana,...

...babalarına yani sizlere hatta
memleketlerine faydalı birer insan olarak...

...yetişmeleri için ne yaptınız? Görev ve
sorumluluklarını kendilerine...

...hatırlattınız mı? Bir çocuk eline
çanta verip okula yollamakla, cebine...

...üç beş kuruş para koyup okulun köşesine
atılmakla eğitilmez. Daha doğrusu...

...ana, babanın görevi burada bitmez.
Bu yüzden benim kanımca tembel çocuk...

...hatalı çocuk, suçlu çocuk yoktur.
Hatalı ve hatta suçlu ana-baba vardır.

O yüzden de bu karneleri çocuklarınıza
değil gerçek sahipleri olan sizlere...

... vermeyi daha uygun buldum. İçindeki
notlar sadece onların ders notları değil...

...bir anlamda sizlerin de analık-babalık
görevlerinize verilmiş olan notlardır.

Karnelerinizi dağıtmadan önce
çok önemli bir meselemiz daha var.

Çocuklarınız büyük bir suç
işlediler. Bu suçun ve cezasının...

...ne olduğunu size
arkadaşımız bildirecek.

Evet kızım.

Onların hiç bir suçu yok.

- Ne oldu içeride baba?
- Ne olacak oğlum? Hocanla konuştuk...

...bir de karne verdiler.
- Peki başka bir şey olmadı mı baba?

- Daha ne olsun?
- Yani ceza falan?

Yok be oğlum.
Bir sürü nasihat dinledik.

Hem düşünüyorum da hocanız çok haklı.

Yıllardır neredeymişim ben?
Niye ilgilenmemişim seninle?

- Aman baba.
- Öyle, öyle.

Ben babalık yapsaydım belki bugün
her şey başka türlü olurdu. Her şey.

Neyse, çok geç kalmış sayılmayız.

Gör bak, bundan sonra nasıl
babalık yapacağım sana.

Büyük bir öğretmen gibi davrandın kızım.
Hakkındaki düşüncelerimde beni...

...yanıltmadığın için çok teşekkür ederim.
- Sağ olun. Ama ben bir şey yapmadım ki.

- Sadece sizin gibi davranmaya çalıştım.
- Semra hoca.

Bu gülleri size Hababam sınıfı
yolladı. Çok teşekkür ediyorlar.

- Mahmut hoca.
- Yine ne var?

- Ee, size veda etmeye geldik.
- Okuldan ayrılıyoruz da.

Haberiniz yok mu?
Semra hoca sizleri affetti.

Var efendim. Biz kendimiz
karar verdik ayrılmaya.

- Niçin? - Şey için efendim.
İlk günden beri Semra...

...hocaya karşı çok yanlış,
çok çirkin davrandık.

Bütün olanlara rağmen o bizi
affetme büyüklüğünü göstermiş.

Yaptıklarına bir karşılık verelim dedik.

Semra Hoca aslında teker teker bizleri
affetti. Ama hababam sınıfını değil.

Onun için ona verilecek en iyi
ödülün hababam sınıfını ortadan...

... kaldırmak olduğunu düşündük.
- İşte bu yüzden gidiyoruz.

- Desenize hababam sınıfı
intihar ediyor. - Evet hocam.

[HÜZÜNLÜ MÜZİK BAŞLAR]

- Aç kapıyı Veysel Efendi.
- Niye açıyormuşum?

- Niyesi var mı? Okuldan ayrılıyoruz.
- Siz onu benim külahıma anlatın. Açmam.

- Yapma Veysel Efendi, vallahi gidiyoruz.
- Hadi oradan, okuldan kaçmak için...

...şimdi de bu numarayı mı buldunuz?
- Peki biz nasıl çıkacağız dışarı?

Bilmem. Gidin Mahmut hoca'dan
izin kâğıdı getirin..

- Anlaşıldı, gidip alalım şu kâğıtları.

Zil çaldı, duymadınız mı?

Yine geç kaldınız.

Hadi sınıfınıza.