Return to Video

Rosa Parks'ın gerçek hikâyesi -- ve siyahların tarihindeki efsanelerle neden yüzleşmemiz gerek

  • 0:02 - 0:07
    İki güzel çocuğu olan
    gururlu bir babayım,
  • 0:07 - 0:12
    Elijah 15 ve Octavia 12 yaşında.
  • 0:12 - 0:16
    Elijah 4. sınıftayken
  • 0:16 - 0:17
    yanıma geldi,
  • 0:17 - 0:20
    okuldan dönmüştü
    ve Afrika kökenli Amerikalılar hakkında
  • 0:20 - 0:25
    o gün okulda öğrendiği şeyden
    çok heyecanlanmıştı.
  • 0:25 - 0:30
    Ben Afrika kökenli bir Amerikalı
    ve kültür araştırmaları profesörüyüm
  • 0:30 - 0:32
    ve tahmin edebileceğiniz gibi
  • 0:32 - 0:35
    Afrika kökenli Amerikalıların
    kültürü evde ciddiye alınır.
  • 0:35 - 0:38
    Bu nedenle oğlumun o gün okulda
    öğrendiklerinden heyecan duyması
  • 0:38 - 0:40
    beni çok gururlandırmıştı.
  • 0:40 - 0:42
    Yani "Ne öğrendin?" diye sordum.
  • 0:42 - 0:46
    "Rosa Parks'ı öğrendim" dedi.
  • 0:46 - 0:49
    "Peki, Rosa Parks hakkında
    ne öğrendin?" dedim
  • 0:49 - 0:54
    "Rosa Parks 1950'li yıllarda
    Montgomery, Alabama'da yaşayan
  • 0:55 - 0:56
    zayıf ve yaşlı
  • 0:56 - 0:59
    siyah bir kadınmış.
  • 0:59 - 1:01
    Yorgun ayaklarıyla
  • 1:01 - 1:03
    bir otobüste oturuyormuş
  • 1:03 - 1:08
    ve otobüs şoförü ondan yerini
    bir beyaza vermesini istediğinde
  • 1:08 - 1:11
    yorgun olduğu için kalkmayı reddetmiş.
  • 1:11 - 1:12
    Uzun bir günmüş,
  • 1:12 - 1:14
    baskıdan bıkmış
  • 1:14 - 1:16
    ve koltuğunu vermemiş.
  • 1:16 - 1:18
    Ve Martin Luther King ile
    yürüyüşe katılmış,
  • 1:18 - 1:20
    pasif direniş yanlısıymış." dedi.
  • 1:20 - 1:23
    Sanırım yüzüme bakıp
  • 1:23 - 1:28
    onun bu tarih dersinden
  • 1:28 - 1:29
    pek etkilenmediğimi
  • 1:29 - 1:31
    görmüş olmalı.
  • 1:32 - 1:37
    Bu nedenle durdu ve "Baba
    sorun ne? Yanlış mı anlamışım" gibi baktı.
  • 1:37 - 1:39
    "Sen yanlış anlamamışsın oğlum
  • 1:39 - 1:42
    ama galiba öğretmenin epeyce şeyi
    yanlış biliyor" dedim.
  • 1:42 - 1:43
    (Gülüşmeler)
  • 1:43 - 1:44
    "Ne demek istiyorsun?" dedi.
  • 1:44 - 1:48
    "Rosa Parks yorgun değildi,
  • 1:49 - 1:51
    yaşlı değildi
  • 1:51 - 1:54
    ve ayakları da kesinlikle
    yorgun değildi" dedim.
  • 1:54 - 1:56
    "Ne?" dedi
  • 1:56 - 1:57
    "Değildi,
  • 1:57 - 2:00
    Rosa Parks daha 42 yaşındaydı" dedim.
  • 2:00 - 2:03
    Şaşırdınız değil mi?
    Bunu hiç duymamıştınız.
  • 2:03 - 2:05
    Rosa Parks sadece 42 yaşındaydı.
  • 2:05 - 2:09
    O gün sadece 6 saat çalışmıştı,
    bir terziydi
  • 2:09 - 2:12
    ve ayakları da gayet iyiydi.
  • 2:12 - 2:13
    (Gülüşmeler)
  • 2:13 - 2:16
    Bıkıp yorulduğu tek şey
  • 2:16 - 2:18
    eşitsizlikti,
  • 2:18 - 2:20
    baskıdan yorulmuştu."
  • 2:20 - 2:21
    Ve oğlum dönüp
  • 2:21 - 2:25
    "Peki ama öğretmenim bunu neden anlattı?
  • 2:25 - 2:27
    Kafam karıştı" dedi.
  • 2:27 - 2:31
    Öğretmenini seviyordu
    ve o iyi bir öğretmendi.
  • 2:31 - 2:34
    Genç, 20'li yaşlarda bir beyaz kadın,
  • 2:34 - 2:37
    gerçekten çok zeki biriydi,
    onu ben de severdim.
  • 2:38 - 2:40
    Ama oğlanın aklı karışmıştı.
    "Bize bunları neden anlattı?" dedi.
  • 2:41 - 2:44
    "Baba, anlatsana. Daha çok anlat.
    Rosa Parks'ı daha çok anlat" dedi.
  • 2:44 - 2:46
    "Oğlum ben sana daha
    iyisini yapayım" dedim.
  • 2:47 - 2:48
    "Nasıl yani?" dedi.
  • 2:48 - 2:50
    "Sana otobiyografisini alacağım
  • 2:50 - 2:52
    ve bırakayım kendin oku" dedim.
  • 2:52 - 2:54
    (Gülüşmeler)
  • 2:56 - 2:58
    Tahmin edeceğiniz gibi
  • 2:58 - 3:03
    Elijah babasının ona verdiği
    bu yeni ve uzun ev ödevini
  • 3:03 - 3:07
    coşkuyla karşılamasa da
    bunu mesele yapmadı.
  • 3:07 - 3:11
    Okuduktan sonra bana geldi,
  • 3:11 - 3:15
    öğrendiklerinden heyecanlanmıştı.
  • 3:15 - 3:22
    Şöyle dedi: "Rosa Parks başlarda
    pasif direnişle ilgilenmiyormuş
  • 3:22 - 3:27
    ayrıca onu büyüten büyük babası da
  • 3:27 - 3:31
    kendine beyaz süsü verecek kadar
    açık tenliymiş,
  • 3:31 - 3:33
    kasabada silahla dolaşırmış
  • 3:33 - 3:38
    ve Bay Parks'ın çocukları veya
    torunlarına bulaşırsan
  • 3:38 - 3:43
    mâlûm yerine tapayı yiyeceğini
    herkes bilirmiş."
  • 3:43 - 3:44
    (Gülüşmeler)
  • 3:44 - 3:45
    Öyle değil mi?
  • 3:45 - 3:48
    Bulaşılmaması gereken biriymiş.
  • 3:48 - 3:54
    "Ayrıca öğrendiğime göre
    Rosa Parks, Raymond'da biriyle evlenmiş
  • 3:54 - 3:57
    ve adam büyük babası gibi de değilmiş."
  • 3:58 - 3:59
    Organizasyon yaparmış.
  • 3:59 - 4:02
    Vatandaşlık hakları aktivistiymiş.
  • 4:02 - 4:05
    Toplantılar organize ediyormuş
  • 4:05 - 4:10
    ve bazen toplantılar
    Rosa Parks'ın evinde oluyormuş.
  • 4:10 - 4:12
    Bir keresinde Rosa Parks
  • 4:12 - 4:15
    masanın üzerinde bir sürü silah görmüş
  • 4:15 - 4:18
    çünkü adamlar birilerinin kapıyı
    kırıp baskın yapmasına hazırlanmışlar
  • 4:18 - 4:21
    ve iş nereye giderse gitsin
    buna hazırlarmış
  • 4:21 - 4:24
    ve Rosa Parks şöyle demiş:
    "Masada o kadar çok silah vardı ki
  • 4:24 - 4:26
    onlara kahve veya yemek
    ikram etmeyi bile unuttum."
  • 4:27 - 4:29
    Rosa Parks işte böyle biriydi.
  • 4:29 - 4:34
    Ve aslında Rosa Parks,
    o gün, o otobüste oturmuş,
  • 4:34 - 4:37
    polis memurlarının gelmesini beklerken
  • 4:37 - 4:40
    ve başına gelecekleri de bilmiyorken
  • 4:40 - 4:42
    Martin Luther King'i düşünmüyordu,
  • 4:42 - 4:43
    hatta onu pek bilmiyordu.
  • 4:43 - 4:46
    Düşündüğü şey pasif direniş
    veya Gandhi de değildi.
  • 4:46 - 4:50
    Silahla dolaşan, bulaşılmaması gereken
  • 4:50 - 4:52
    büyük babasını düşünüyordu.
  • 4:52 - 4:56
    Rosa Parks'ın düşündüğü kişi oydu.
  • 4:56 - 5:00
    Oğlum Rosa Parks'dan büyülenmişti
  • 5:00 - 5:03
    ve onda bu heyecanı görmek
    beni gururlandırmıştı.
  • 5:03 - 5:05
    Ama hâlâ bir sorun vardı.
  • 5:05 - 5:08
    Yine de okula gidip
  • 5:08 - 5:11
    öğretmenle bu konuyu ele almam gerekiyordu
  • 5:11 - 5:13
    çünkü çocuklara tarihi yanlış öğretmeye
  • 5:13 - 5:16
    devam etmesini istemiyordum.
  • 5:16 - 5:17
    Bu içime sıkıntı veriyordu
  • 5:17 - 5:20
    ve temel nedeni ise
    bir Afrika kökenli Amerikalı olarak
  • 5:20 - 5:23
    beyazlarla ırkçılık konusunu
    veya ırkla ilgili hassas şeyleri
  • 5:23 - 5:25
    ne zaman konuşmaya kalkışsan
  • 5:25 - 5:27
    her zaman zorlukla karşılaşmandı.
  • 5:27 - 5:33
    Buna beyaz toplum bilimci Robin DiAngelo
    "beyaz kırılganlığı" diyor.
  • 5:33 - 5:35
    Aslında şunu ileri sürüyor:
  • 5:35 - 5:38
    Beyazların, beyaz ayrıcalıklarının
    sorgulanması konusunda
  • 5:38 - 5:41
    o kadar az deneyimi vardır ki
  • 5:41 - 5:44
    bunu gündeme getirip
    sorgulamaya başladığınız anda
  • 5:44 - 5:46
    genellikle ağlarlar,
  • 5:46 - 5:47
    öfkelenirler
  • 5:47 - 5:48
    veya kaçarlar.
  • 5:48 - 5:49
    (Gülüşmeler)
  • 5:49 - 5:52
    Bunların hepsini ben de gördüm.
  • 5:52 - 5:58
    Yani oğlanın öğretmeniyle görüşmeyi
    düşünüp taşınırken
  • 5:58 - 6:00
    bundan mutlu değildim
  • 6:00 - 6:03
    ama potansiyelini kullanan
    siyah çocuklar yetiştirmek isteyen
  • 6:03 - 6:06
    siyah bir baba için de
    bu kaçınılmaz bir zorunluluktu.
  • 6:06 - 6:08
    Elijah'ı arayıp
  • 6:08 - 6:11
    ona, "Elijah, öğretmeninden
    bir randevu alacağım
  • 6:11 - 6:14
    ve bu yanlışı düzeltmeye çalışacağım,
  • 6:14 - 6:15
    belki müdürle de görüşürüm.
  • 6:15 - 6:17
    Buna ne dersin?"
  • 6:17 - 6:18
    Elijah şöyle dedi:
  • 6:18 - 6:20
    "Baba, daha iyi bir fikrim var."
  • 6:21 - 6:23
    "Öyle mi? Fikrin ne" dedim.
  • 6:23 - 6:28
    "Bir topluluk konuşması ödevimiz var
  • 6:28 - 6:30
    ve Rosa Parks hakkındaki
    efsaneleri çürütmek için
  • 6:30 - 6:34
    bu topluluk konuşması ödevini
    kullanalım mı?
  • 6:35 - 6:36
    Şöyle bir şey dedim:
  • 6:37 - 6:39
    "Bu iyi bir fikir."
  • 6:40 - 6:43
    Böylece Elijah okula gitti,
  • 6:43 - 6:45
    sunumunu yaptı,
  • 6:45 - 6:46
    eve döndü
  • 6:46 - 6:49
    ve olumlu bir şeyler olduğunu
    görebiliyordum.
  • 6:49 - 6:51
    "Nasıl gitti oğlum?" dedim.
  • 6:51 - 6:53
    "O gün, daha sonra
  • 6:53 - 6:56
    öğretmen beni bir kenara çekti
  • 6:56 - 7:00
    ve yanlış bilgi verdiği için
    özür diledi." dedi.
  • 7:01 - 7:04
    Ertesi gün mucize gibi bir şey daha oldu.
  • 7:04 - 7:08
    Öğretmen Rosa Parks hakkında
    yeni bir ders daha yaptırdı,
  • 7:08 - 7:12
    önceki hatalarını düzeltti
    ve eksik kısımları giderdi.
  • 7:12 - 7:17
    Oğlumdan çok gurur duyuyordum.
  • 7:18 - 7:21
    Fakat sonra bunu düşünüp
  • 7:22 - 7:23
    öfkelendim.
  • 7:24 - 7:25
    Gerçekten çok öfkelendim.
  • 7:26 - 7:28
    Neden? Neden mi öfkelenmiştim.
  • 7:29 - 7:32
    Çünkü benim dokuz yaşındaki oğlum,
    tarih konusunda
  • 7:32 - 7:35
    öğretmenini eğitmek zorunda kalmıştı,
  • 7:35 - 7:38
    kendi insanlığı konusunda
    öğretmenini eğitmek zorunda kaldı.
  • 7:38 - 7:40
    O daha dokuz yaşında.
  • 7:41 - 7:44
    Düşünmesi gereken şey
    basketbol, futbol
  • 7:44 - 7:46
    veya son filmler olmalı.
  • 7:47 - 7:51
    Öğretmenini, öğrencileri,
  • 7:51 - 7:53
    kendisi ve tarihi konusunda
  • 7:53 - 7:56
    eğitmek gibi bir sorumluluğu
  • 7:56 - 7:59
    üstlenmeyi düşünmemeli.
  • 7:59 - 8:00
    Bu benim taşıdığım bir yüktü.
  • 8:00 - 8:02
    Benim ana babamın taşıdığı bir yüktü
  • 8:02 - 8:04
    ve onlardan önceki kuşakların da.
  • 8:04 - 8:09
    Şimdi de oğlumun da bu yükü
    sırtlandığını görüyordum.
  • 8:10 - 8:14
    Gördüğünüz üzere, Rosa Parks
    bu yüzden otobiyografisini yazdı.
  • 8:14 - 8:16
    Çünkü daha hayattayken,
  • 8:16 - 8:18
    şunu bir düşünün,
  • 8:18 - 8:22
    hayranlık veren bu şeyi yapıyorsunuz,
  • 8:22 - 8:26
    hayattasınız ve vatandaşlık
    hakları eylemlerinizi anlatıyorsunuz
  • 8:26 - 8:28
    ama bir hikâye peydah oluyor
  • 8:28 - 8:31
    ve dünyaya sizin yaşlı biri olduğunuzu,
  • 8:31 - 8:34
    ayaklarınızın yorgun olduğunu
  • 8:34 - 8:37
    ve kazara bir eylemci
    olduğunuzu anlatıyor,
  • 8:37 - 8:40
    o zamanlarda 20 yıllık
    bir eylemci olduğunuzu değil,
  • 8:40 - 8:43
    boykotun aylardır planlanmakta
    olduğunu değil
  • 8:44 - 8:48
    ve hatta bunu yaptığı için tutuklanan
  • 8:48 - 8:51
    ilk veya ikinci kadın olduğunuzu da değil.
  • 8:51 - 8:56
    Daha hayattayken bile
    bir tesadüfi eylemci oluyorsunuz.
  • 8:56 - 8:59
    Otobiyografisini
    bu kayıtları düzeltmek için yazdı
  • 8:59 - 9:02
    çünkü insanlara 1950'lerde
  • 9:03 - 9:06
    işlerin nasıl olduğunu,
  • 9:06 - 9:08
    Amerika'da siyah olmaya çalışmanın
  • 9:08 - 9:11
    ve haklarınız için savaşmanın
  • 9:11 - 9:14
    nasıl bir şey olduğunu
  • 9:14 - 9:16
    hatırlatmak istemişti.
  • 9:17 - 9:20
    O yılki boykot bir yıldan biraz daha
    uzun sürdü,
  • 9:21 - 9:24
    dörtten fazla kilise bombalandı.
  • 9:24 - 9:27
    Martin Luther King'in evi
    iki kez bombalandı.
  • 9:27 - 9:31
    Birmingham'da diğer vatandaşlık
    hakları liderlerinin evleri bombalandı.
  • 9:32 - 9:37
    Rosa Parks'ın kocası
    geceleri av tüfeği ile uyuyordu
  • 9:37 - 9:39
    çünkü sürekli ölüm tehditleri alıyorlardı.
  • 9:39 - 9:42
    Rosa Parks'ın annesi
    onlarla birlikte yaşıyor
  • 9:42 - 9:44
    ve biri arayıp ölüm
    tehdidi yapmasın diye
  • 9:44 - 9:47
    telefonu bazen saatlerce
    kapatmıyordu
  • 9:47 - 9:50
    çünkü tehditler bitip tükenmiyordu.
  • 9:50 - 9:52
    Aslında tansiyon o kadar yüksek,
  • 9:52 - 9:55
    baskı o kadar yoğun,
    terörizm o kadar yaygındı ki
  • 9:55 - 9:57
    Rosa Parks ve kocası işini kaybetti,
  • 9:58 - 10:00
    iş verilmeyen kişiler oldular
  • 10:00 - 10:03
    ve sonunda Güney'i terk edip
    taşınmak zorunda kaldılar.
  • 10:06 - 10:09
    Rosa Parks'ın, insanların
    anlamasını istediği
  • 10:09 - 10:13
    vatandaşlık hakları realitesi bu.
  • 10:14 - 10:20
    Şimdi bana "Tamam da David,
    bunların benimle ne ilgisi var?
  • 10:20 - 10:22
    Ben iyi niyetli biriyim.
  • 10:22 - 10:23
    Kölelerim yoktu.
  • 10:23 - 10:26
    Tarihe beyaz badana çekmeye
    çalışmıyorum.
  • 10:26 - 10:28
    Ben iyi bir adamım. İyi biriyim."
    diyorsanız
  • 10:28 - 10:30
    bunun sizinle ne ilgisi var anlatayım,
  • 10:30 - 10:33
    bunu size benim profesörüm olan,
  • 10:33 - 10:36
    beyaz bir profesör olan
    biriyle ilgili bir öyküyle anlatayım.
  • 10:37 - 10:41
    Okuldaydım ve kendisi
    harikulade bir insandı.
  • 10:41 - 10:43
    Ona "Fred" diyelim.
  • 10:43 - 10:48
    Fred, vatandaşlık hakları
    tarihini yazıyordu
  • 10:48 - 10:50
    fakat aslında Kuzey Carolina'da yaşanan
  • 10:50 - 10:52
    belirli bir şeyi yazıyordu.
  • 10:52 - 10:56
    Beyaz bir adam siyah bir adamı
    soğukkanlı bir biçimde öldürmüş
  • 10:56 - 10:59
    ve bundan asla mahkum olmamıştı.
  • 10:59 - 11:01
    Yani şahane bir kitaptı
  • 11:01 - 11:04
    ve Fred birkaç profesör
    arkadaşını çağırıp
  • 11:04 - 11:09
    kitabın son halini teslim etmeden
    önce benden taslağı okumamı istedi.
  • 11:09 - 11:11
    Beni çağırması
    koltuklarımı kabartmıştı.
  • 11:11 - 11:12
    O zamanlar daha öğrenciydim.
  • 11:13 - 11:16
    Kendi kendime "Tamam, olur" dedim.
  • 11:16 - 11:19
    Entelektüellerin arasına oturdum
  • 11:19 - 11:24
    ve kitabın taslağını okudum.
  • 11:24 - 11:26
    Kitabın bir yerinde ciddi bir sorun vardı
  • 11:26 - 11:28
    ve bu beni sarsınca
  • 11:28 - 11:29
    şöyle dedim:
  • 11:29 - 11:33
    "Fred" oturmuş taslak hakkında
    konuşuyoruz,
  • 11:33 - 11:38
    Dedim ki, "Fred, kitapta sizin hizmetçiden
    bahsettiğin yerle ilgili
  • 11:38 - 11:41
    ciddi bir sorun yaşıyorum."
  • 11:41 - 11:48
    Fred'in biraz "gerildiğini" gördüm.
  • 11:48 - 11:51
    "Ne demek istiyorsun?
    O şahane bir öykü.
  • 11:51 - 11:53
    Aynen yazdığım gibi oldu" dedi.
  • 11:53 - 11:56
    Ben de "Sana farklı bir
    senaryo sunabilir miyim? dedim.
  • 11:57 - 11:58
    Peki öykü neydi?
  • 11:58 - 12:00
    1968 Yılı,
  • 12:01 - 12:04
    Martin Luther King suikastı yeni olmuş
  • 12:04 - 12:09
    ve Fredlerin "hizmetçisi"
    adına "Mabel" diyelim,
  • 12:09 - 12:10
    mutfaktadır.
  • 12:11 - 12:12
    Küçük Fred sekiz yaşındadır.
  • 12:12 - 12:14
    Küçük Fred mutfağa girer
  • 12:15 - 12:21
    ve Mabel, daima güleryüzlü,
    mutlu ve yardımsever olan Mabel,
  • 12:21 - 12:23
    lavabonun üzerine eğilmiş
  • 12:23 - 12:25
    ağlamaktadır.
  • 12:26 - 12:28
    Keder içinde, hıçkıra hıçkıra
  • 12:28 - 12:30
    ağlamaktadır.
  • 12:31 - 12:35
    Küçük Fred ona yaklaşır
    ve "Mabel, sorun ne?" diye sorar.
  • 12:36 - 12:38
    Mabel döner ve şöyle der:
  • 12:38 - 12:43
    "Onu öldürdüler! Liderimizi öldürdüler.
    Martin Luther King'i öldürdüler.
  • 12:43 - 12:46
    O öldü! Bunlar canavar."
  • 12:47 - 12:49
    Ve küçük Fred şöyle der:
  • 12:49 - 12:52
    "Bunlar geçecek Mabel, geçecek.
    Her şey yoluna girecek."
  • 12:52 - 12:55
    Mabel ona bakar ve şunu der:
    "Hayır, hiçbir şey yoluna girmeyecek.
  • 12:55 - 12:57
    Ne dediğimi duymadın mı?
  • 12:57 - 13:00
    Martin Luther King'i öldürdüler."
  • 13:01 - 13:03
    Ve Fred,
  • 13:03 - 13:05
    bir rahibin oğlu olan Fred
  • 13:06 - 13:08
    Mabel'e bakar ve şöyle der:
  • 13:08 - 13:13
    "Ama Mabel, İsa da bizim günahlarımız için
    çarmıhta ölmedi mi?
  • 13:14 - 13:16
    Bu iyi bir sonuç değil miydi?
  • 13:16 - 13:19
    Belki bunun sonucu da iyi olacak.
  • 13:19 - 13:23
    Belki de Martin Luher King'in
    ölümü iyi şeylere vesile olacak."
  • 13:24 - 13:26
    Fred öyküyü anlatırken
  • 13:26 - 13:31
    Mabel'in eliyle
    ağzını kapattığını yazıyor
  • 13:31 - 13:34
    ve eğilip küçük Fred'i kucaklar,
  • 13:35 - 13:38
    sonra da buzdolabına uzanıp
  • 13:38 - 13:40
    iki Pepsi alır
  • 13:40 - 13:42
    ve ona biraz Pepsi verip
  • 13:42 - 13:44
    kardeşleriyle oyun
    oynamaya gönderir.
  • 13:45 - 13:47
    Ve şöyle der:
  • 13:47 - 13:52
    "Bu durum, Irkların mücadelesinin
    bu en yürek burkan anlarında bile
  • 13:52 - 13:55
    iki insanın ırk bariyerlerini aşıp
    bir araya gelebileceğinin
  • 13:55 - 13:58
    ve sevgi ve şefkat çizgisinde
  • 13:58 - 14:00
    ortak insani özellikleri
    bulabileceğinin ispatıydı."
  • 14:00 - 14:04
    Şöyle dedim:
    "Fred, bu biraz zırva olmuş."
  • 14:04 - 14:06
    (Gülüşmeler)
  • 14:07 - 14:08
    (Alkış)
  • 14:08 - 14:11
    Fred şöyle bir şey dedi:
  • 14:11 - 14:15
    "Anlamadım David. Öykü böyle."
  • 14:15 - 14:17
    "Fred, bir soru sormama izin ver" dedim.
  • 14:18 - 14:24
    "1968 yılıydı ve Kuzey Carolina'daydın
  • 14:24 - 14:27
    Eğer Mabel kendi insanları arasında olsa--
    sen sekiz yaşındaydın--
  • 14:27 - 14:30
    sence sekiz yaşındaki
    Afrika Kökenli Amerikalı çocuklar
  • 14:30 - 14:31
    onu nasıl çağırırdı?"
  • 14:31 - 14:34
    Sence ona ilk adıyla seslenirler miydi?
  • 14:34 - 14:36
    Hayır, ona "Mabel Hanım" derler
  • 14:36 - 14:39
    veya ona "Bayan Johnson" derler
    veya ona "Mabel Teyze" derlerdi.
  • 14:39 - 14:41
    Ona asla ilk adıyla hitap etmeye
    cüret etmezlerdi
  • 14:41 - 14:44
    çünkü bu büyük saygısızlık olurdu.
  • 14:44 - 14:46
    Halbuki siz ona orada çalıştığı günlerde
  • 14:46 - 14:48
    ilk adıyla hitap ediyordunuz
  • 14:48 - 14:50
    ve bu durumu hiç düşünmediniz."
  • 14:50 - 14:53
    "Sana bir soru daha sorayım,
    Mabel evli miydi?
  • 14:53 - 14:55
    Çocukları var mıydı?
  • 14:55 - 14:56
    Hangi kiliseye giderdi?
  • 14:56 - 14:59
    En sevdiği tatlı neydi?" dedim.
  • 15:01 - 15:05
    Fred bu soruların hiçbirine
    cevap veremedi.
  • 15:05 - 15:09
    "Fred, bu öykü Mabeli anlatmıyor.
  • 15:09 - 15:11
    Bu öykü seni anlatıyor" dedim.
  • 15:11 - 15:14
    "Bu öykü sana kendini iyi hissettiriyor
  • 15:14 - 15:16
    ama bu öykü Mabel hakkında değil" dedim.
  • 15:16 - 15:18
    Gerçek şu,
  • 15:18 - 15:20
    muhtemelen olan şuydu,
    Mabel ağlıyordu,
  • 15:20 - 15:23
    yalnız bu onun her zaman yaptığı
    bir şey değildi
  • 15:23 - 15:24
    yani kendini bırakmıştı.
  • 15:25 - 15:26
    Sen mutfağa girdin
  • 15:26 - 15:30
    ve onu zayıf bir anında,
    kendini bıraktığı bir anda yakaladın.
  • 15:30 - 15:34
    Kendini onun çocuklarından
    biri gibi görüyordun,
  • 15:34 - 15:38
    aslında onun patronunun çocuğu
    olduğunu idrak edemiyordun
  • 15:39 - 15:41
    ve onun sana bağırdığını gördün.
  • 15:41 - 15:43
    Ama sonra Mabel kendine geldi
  • 15:43 - 15:45
    ve "Eğer ona bağırıp çağırırsam
  • 15:45 - 15:48
    gidip ana babasına söyler
    ve işten atılabilirim"
  • 15:48 - 15:50
    diye düşündü.
  • 15:51 - 15:53
    Böylece metanetini korudu
    ve sonunda--
  • 15:53 - 15:58
    teselliye ihtiyacı olan kendisi
    olduğu halde --
  • 15:58 - 15:59
    o seni teselli edip gönderdi
  • 16:00 - 16:03
    ve belki de böylece
    sessizlik içinde yas tutabilecekti."
  • 16:04 - 16:06
    Fred afallamıştı
  • 16:06 - 16:10
    ve o anı aslında yanlış
    yorumladığını fark etmişti.
  • 16:10 - 16:14
    İşte Rosa Parks'a yaptıkları şey bu.
  • 16:14 - 16:19
    Bütün gün çalışmış olan
    ayakları yorgun ve sırtı ağrıyan,
  • 16:19 - 16:22
    eşitsizliğe karşı mücadele etmek için
    ayağa kalmak istemeyen
  • 16:23 - 16:25
    yaşlı nine öyküsünü hazmetmek
  • 16:25 - 16:27
    çok daha kolay.
  • 16:27 - 16:30
    Yani yaşlı nineler ürkütücü değildir.
  • 16:30 - 16:32
    Fakat kimseden bir şey beklemeyen,
  • 16:32 - 16:34
    iktidara karşı ayağa kalkan
  • 16:34 - 16:36
    ve bu yolda ölmeye hazır olan
  • 16:36 - 16:38
    genç ve radikal siyah kadınlar
  • 16:38 - 16:40
    çok korkutucudur--
  • 16:40 - 16:42
    onlar bizi huzursuz eden
  • 16:42 - 16:45
    türden insanlardır.
  • 16:47 - 16:49
    Peki şunu derseniz:
  • 16:49 - 16:51
    "David, ne yapmamı bekliyorsun?
  • 16:51 - 16:54
    Ne yapılacağını ben bilmiyorum."
  • 16:55 - 16:58
    Size şunu söyleyebilirim:
  • 16:58 - 17:00
    bir zamanlar, bu ülkede
  • 17:00 - 17:02
    eğer Yahudiysen, beyaz değildin,
  • 17:02 - 17:04
    eğer İtalyansan, beyaz değildin
  • 17:04 - 17:07
    eğer İrlandalıysan, beyaz değildin.
  • 17:07 - 17:12
    İrlandalı, Yahudi ve İtalyanların
    beyaz olması biraz zaman aldı.
  • 17:13 - 17:14
    Öyle değil mi?
  • 17:14 - 17:16
    "Ötekileştirildiğin" zamanlar,
  • 17:16 - 17:19
    dışarıda bırakıldığın zamanlar olmuştu.
  • 17:22 - 17:23
    Toni Morrison şöyle demiş:
  • 17:23 - 17:26
    "Senin boyun uzun görünsün diye
    ben diz çökmek zorundaysam
  • 17:26 - 17:28
    senin ciddi bir sorunun var demektir.
  • 17:28 - 17:31
    Şunu demiş: "Beyaz Amerika'nın
    çok ciddi bir sorunu var."
  • 17:33 - 17:38
    Dürüst olmak gerekirse, ırk konusu
    Amerika'da düzelir mi bilmem.
  • 17:38 - 17:41
    Ama şunu biliyorum,
    eğer bu konu düzelecekse
  • 17:41 - 17:44
    bu zorluklara bodoslama
    dalmak zorundayız.
  • 17:45 - 17:47
    Çocuklarımın geleceği buna bağlı.
  • 17:47 - 17:49
    Çocuklarımın çocuklarının
    geleceği buna bağlı.
  • 17:50 - 17:52
    İster bilin ister bilmeyin,
  • 17:52 - 17:56
    sizin çocuklarınız ve torunlarınızın da
  • 17:56 - 17:57
    geleceği buna bağlı.
  • 17:58 - 17:59
    Teşekkür ederim.
  • 17:59 - 18:00
    (Alkış)
Title:
Rosa Parks'ın gerçek hikâyesi -- ve siyahların tarihindeki efsanelerle neden yüzleşmemiz gerek
Speaker:
David Ikard
Description:

ABD okullarında öğretilen siyahların tarihi genellikle sulandırılmış, yanlışlıklarla dolu, bağlamından, zenginliğinden kopuk ve güçlü tarihi şahsiyetlerden arındırılmış bir tarihtir. Rosa Parks'ın gerçek hikâyesini bilen profesör David Ikard, ırk gerçeklerini daha halim selim ve hafif göstermenin hepimize nasıl zarar verdiğini ve tarihsel doğruluğun gücünü ve önemini vurguluyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
18:13

Turkish subtitles

Revisions