-
Title:
Hepimiz feminist olmalıyız
-
Description:
''Kızlara hırslı ve başarılı olmalarını öğretiyoruz, ama çok hırslı veya çok başarılı olmalarını değil; çünkü aksi halde erkekleri tehdit ederler,'' diyor yazar Chimamanda Ngozi Adichie. Dünya çapında feminizm hakkında bir diyalog başlatan bu klasikleşmiş konuşmada, Adichie dinleyenlerine daha farklı ve adil bir hayat hayal etmelerini ve planlamalarını istiyor- daha mutlu erkek ve kadınların, daha çok kendileri olduğu bir dünya.
-
Speaker:
Chimamanda Ngozi Adichie
-
Size en iyi arkadaşlarımdan
birinden bahsederek başlamak istiyorum,
-
Okolama Maduewesi.
-
Okoloma benimle aynı
sokakta yaşadı
-
ve bana tıpkı bir abi
gibi sahip çıktı.
-
Eğer birinden hoşlanırsam,
Okoloma'nın fikrini alırdım.
-
Okoloma, 2005 Aralık'ta
Nijerya'daki
-
meşhur Sosoliso uçak
kazasında öldü.
-
Neredeyse tam 7 yıl önce.
-
Okoloma tartışıp, gülebildiğim;
samimi bir şekilde konuşabildiğim biriydi.
-
Kendisi ayrıca bana
feminist diyen ilk kişiydi.
-
Yaklaşık 14 yaşındaydım,
onun evindeydik, tartışıyorduk.
¶
-
Okuduğumuz kitaplardan
edindiğimiz yarım yamalak
-
bir bilgi birikimimiz vardı.
-
Konu neydi net olarak
hatırlamıyorum ama
-
şunu hatırlıyorum ki:
tartıştık, tartıştık
-
ve Okoloma bakıp bana dedi ki
"Biliyor musun, sen bir feministsin."
-
Bu bir iltifat değildi.
-
-
-
şöyle bir şeyi söylerken
kullanacağınız tonda söylemişti:
-
"Sen bir terörizm destekçisisin."
-
[Gülüşmeler]
-
Bu "feminist" sözcüğünün tam olarak
ne anlama geldiğini bilmiyordum ve
-
Okoloma'nın bilmediğimi
öğrenmesini istemedim.
-
Konudan saptım ve
tartışmaya devam ettim.
-
Ve eve gittiğimde yapmayı
planladığım ilk şey
-
sözlükten "feminist" sözcüğüne bakmaktı.
-
Şimdi hızlıca sonraki yıllara geçelim.
¶
-
Onca yaptığı şeyin arasında karısını
döven ve sonu pek iyi bitmeyen
-
bir adam hakkında bir roman yazdım.
-
Nijerya'da romanımı
tanıtırken
-
bir gazeteci, hoş, iyi niyetli bir adam
-
bana tavsiyede bulunmak
istediğini söyledi.
-
Ve buradaki tüm
Nijeryalılar
-
eminim istenmeyen
öğüt vermede
-
insanlarımızın ne kadar
hızlı olduklarını bilirler.
-
Bana insanların benim romanımın
feminist olduğunu söylediklerinden
-
bahsetti ve bana öğüdü--
-
- söylerken de üzgünce
başını sallıyordu-
-
kendime asla feminist demememdi.
-
Çünkü feministler koca
bulamadıklarından
-
mutsuz kadınlardı.
-
-
Böylece kendime "mutlu feminist"
demeye başladım.
¶
-
Sonra bir akademisyen,
Nijeryalı bir kadın
-
feminizmin
kültürümüzde olmadığını,
-
feminizmin
Afrikalı olmadığını söyledi
-
ve ben kendime feminist diyordum
-
çünkü "Batılı kitaplar" beni
yozlaştırmıştı.
-
Bu beni güldürdü çünkü
-
ilk okumalarım kesinlikle
feminist olmayan okumalardı.
-
Yayımlanmış bütün Mills & Bone
aşk romanlarını 16 yaşıma basmadan
-
okumuştum sanırım.
-
Ve bu "feminizm klasikleri"
olarak atıf edilen
-
kitapları her okumaya
çalıştığımda sıkılıyordum
-
ve bitirmekte sıkıntılar yaşıyordum.
-
Ama her neyse, feminizm
Afrika'lı olmadığından beri
-
kendime " mutlu bir Afrikalı feminist"
demeye karar verdim.
-
Belli noktalarda erkeklerden nefret
etmeyen, rujları seven
-
ve erkekler için değil de
kendisi için topuklu ayakkabı
-
giyen mutlu bir Afrikalı feministtim.
-
-
Tabii bunların bir çoğu
alayvari şeylerdi
¶
-
fakat feminizm sözcüğü
oldukça negatif yüklüydü.
-
Erkeklerden, sütyenlerden
-
Afrika kültüründen nefret
ediyorsunuz falan.
-
Şimdi çocukluğumdan
bir hikaye anlatayım.
¶
-
İlkokuldayken öğretmen
dönem başında
-
bize bir test yapacağını ve
kazananın
-
sınıf başkanı olacağını söyledi.
-
Sınıf başkanı olmak
büyük bir olay.
-
Eğer sınıf başkanıysanız,
-
gürültü yapanların ismini
yazabilirsiniz --
-
-
ki bu kendince yeterli bir güçtür.
¶
-
Fakat benim öğretmenim aynı zamanda
bir de değnek verirdi ki
-
yürürken gürültü yapanlara karşı
devriye gezesiniz.
-
E tabii ki sopayı kullanma
yetkiniz yoktu.
-
Fakat bu 9 yaşındaki ben için çok
heyecanlı bir fırsattı.
-
Sınıf başkanı olmayı
çok istedim ve
-
testte en yüksek
puanı ben elde ettim.
-
Ama öğretmenim sınıf başkanının
erkek olması gerekiğini söyledi.
-
Kendisi bunu önceden belirtmeyi
unutmuş çünkü
-
zaten apaçık olduğunu varsaymış.
-
-
Testte en iyi ikinci skoru yapan
çocuk,
¶
-
sınıf başkanı olacaktı.
-
Bu konuda daha da ilginç olan,
-
benim bu kadar hırslı olmama rağmen
-
sınıfı sopayla devriye
gezmeye hiç niyeti olmayan
-
bu çocuğun sevimli, naif bir ruhu vardı.
-
Fakat ben kızdım ve o erkekti,
-
ve böylece sınıf başkanı o oldu.
-
Ve bu olayı hiç unutmadım.
-
Benim için apaçık olan şeyin
başkaları
¶
-
için de apaçık olduğunu düşünme
hatasına çok sık düşerim.
-
Yakın arkadaşım
Louise'e bakın
-
örneğin.
-
Louis parlak, ilerici bir adam
-
ve benimle konuştuğunda
bana şunları der
-
"Kadınlar için zor veya farklı olduğunu
düşündüğün şeyleri anlayamıyorum
-
geçmişte belki öyleydi,
ama artık öyle değil.''
-
Ve Louis'in apaçık olan şeyi nasıl
göremediğini anlayamamıştım.
-
Bir akşam, Lagos'ta Louis ve ben
arkadaşlarla dışarı çıktık.
-
Burada Lagos'u tanımayanlar için,
Lagos'ta
-
mekanların etrafında
-
arabanızı park etmenize "yardımcı
-
olacak" dramatik adamlar olur.
-
O akşam bize park
yeri bulan adamın
-
yapmacık hareketlerinden
etkilenmiştim.
-
Ve ayrılırken ona
bahşiş vermeye karar verdim
-
Çantamı açtım,
-
elimi çantaya soktum,
-
mesleğimden elde ettiğim
parayı aldım ve
-
adama verdim.
-
Ve bu, mutlu ve minnettar
adam
-
parayı benden aldı,
-
Louis'e baktı ve dedi ki:
-
"Teşekkürler bayım."
-
-
Louise şaşırmış bir şekilde bana baktı,
¶
-
ve sordu, " Niçin bana teşekkür ediyor?
Parayı ben vermedim."
-
Sonra Louise'in suratında
farkına varmanın şafağını gördüm.
-
Adam bendeki paranın aslında
-
Louis'den geldiğini düşünmüştü.
-
Çünkü Louis bir erkekti.
-
Kadınlar ve erkekler farklıdır.
¶
-
Farklı hormonlarımız,
farklı cinsel organlarımız,
-
farklı biyolojik kabiliyetlerimiz var.
-
Kadınlar bebek yapabilir,
erkekler
-
yapamaz, en azından şuan
için.
-
-
Erkeklerde testesteron vardır ve fiziken
genellikle kadınlardan daha güçlüdürler.
¶
-
Dünyadaki kadın sayısı erkek
sayısından birazcık fazla,
-
dünya nüfusunun yaklaşık
yüzde 52'si kadınlardan oluşuyor.
-
Fakat itibar ve güç sahibi makamlar
genellikle erkeklerde.
-
Nobel Ödülü alan merhum,
-
Kenyalı Wangari Maathi,
-
basitçe ve güzelce şöyle
demişti:
-
"Ne kadar yükseğe çıkarsanız,
o kadar az kadın bulursunuz."
-
En son Amerikan seçimlerinde
Lilly Ledbetter yasasını duyup durduk,
-
ve eğer bu tatlı aliterasyonlu yasanın
isminden öteye bakarsak
-
bu yasa özünde,
aynı işi yapıp aynı
-
derecede nitelikli olan
bir erkek ve bir kadın hakkındaydı.
-
Ve adam,erkek olduğu için
daha fazla maaş almaktaydı.
-
Yani kelimenin tam anlamıyla,
dünyayı erkekler yönetiyor,
¶
-
ve bu bin yıl önce mantıklıydı
-
çünkü o zamanlar insanlar
fiziksel gücün
-
hayatta kalmak için en önemli
özellik olduğu bir dünyada yaşıyorlardı.
-
Fiziksel olarak güçlü olanın
yönetici olması daha muhtemeldi ve
-
erkekler de genelde fiziksel
daha olarak güçlü.
-
Tabii ki bu duruma oldukça
fazla istisinalar var.
-
-
Ama bugün kesinlikle
oldukça farklı bir dünyada yaşıyoruz.
¶
-
Artık yönetmesi muhtemel olan kişi
fiziksel olarak güçlü olan değil,
-
daha yaratıcı, daha zeki ,
-
daha yenilikçi olan kişi ve
-
bu nitelikleri belirleyen
hormonlar değil.
-
Bir kadın da, bir erkek de
zeki, yaratıcı
-
yenilikçi olabilir.
-
Bizler evrimleştik, fakat
-
cinsiyet konusunda fikirlerimiz
bana pek evrimleşmiş gibi gözükmüyor.
-
Haftalar önce, Nijerya'daki en iyi
otellerden birinin lobisine girdim.
¶
-
Otelin ismini vermeyi düşündüm
ama galiba vermemeliyim.
-
Bir koruma beni girişte durdurdu
ve rahatsız edici sorular sordu,
-
çünkü genel varsayımları
şu ki eğer
-
Njeryalı bir kadın otelde tek
başına giriyorsa bir seks işçisidir.
-
Ve bu arada,
-
neden bu oteller gördükleri
arz yerine
-
neden seks işçilerine olan talep
üzerine odaklanmıyorlar?
-
Lagos'ta çoğu "saygın" bar ve club'a
tek başıma giremiyorum.
-
Eğer tek bir kadınsanız, içeri
almıyorlar. Bir erkek
-
tarafından eşlik edilmeniz
gerekiyor.
-
Ne zaman bir Nijerya restoranına
erkekle girsem
-
garson erkeği selamlar
ve beni görmezden gelir.
-
Garsonlar ürünlerdir --
-
-
Bazı kadınlar bu noktada
"Evet, bunu düşünmüştüm!" demiştir.
¶
-
Garsonlar, onlara erkeğin
kadından daha
-
önemli olduğunu öğreten
toplumun bir ürünüdür.
-
Ve bu garsonların kötü niyetli
olmadıklarını biliyorum.
-
Ancak entellektüel olarak bilmek ve
duygusal olarak hissetmek farklı şeyler.
-
Beni umursamadıkları her seferinde,
görünmez hissediyorum.
-
Üzgün hissediyorum.
-
Onlara bir erkek kadar insan olduğumu,
fark edilmeye değer olduğumu
-
söylemek istiyorum.
-
Bunlar küçük şeyler,
-
ancak bazen insanı en
çok kıran bu küçük şeyler oluyor.
-
Çok önce değil,
Lagos'ta genç
¶
-
ve kadın olmanın ne anlama geldiği
hakkında bir yazı yazmıştım,
-
ve yayıncılar bana dedi ki,
-
"Çok kızgın bir yazı."
-
Tabii ki çok kızgın!
-
-
-
Cinsiyetler arasında derin bir
adaletsizlik var.
-
Hepimiz kızgın olmalıyız.
-
Kızgınlığın pozitif bir değişiklik
getirme açısından uzun bir tarihi var;
-
ama, kızgın olduğum kadar,
umutluyum da.
-
Çünkü insanların kendilerini,
iyileştirmek adına
-
değişme yeteneklerine inanıyorum.
-
Cinsiyet her yerde önemli,
¶
-
ancak ben Nijerya'ya ve Afrika'ya
-
odaklanmak istiyorum,
-
çünkü bildiğim ve kalbimin
olduğu yer orası.
-
Ve ben sizden
-
daha farklı, daha adil, daha mutlu erkek
ve kadınların kendilerine daha dürüst
-
olduğu bir dünya
-
hayal etmeye ve planını yapmaya
başlamanızı istiyorum.
-
Şu şekilde başlayabiliriz:
-
kızlarımızı daha farklı yetiştirmeliyiz.
-
Oğullarımızı da daha
farklı yetiştirmeliyiz.
-
Oğullarımızı büyütürken yetiştirme
şeklimizle onlara zarar veriyoruz;
-
insanlıklarını bastırıyoruz.
-
Maskülenliği oldukça dar
şekilde tanımlıyoruz,
-
bu şekilde maskülenlik
dar sert bir kafes oluyor
-
ve oğullarımızı içine koyuyoruz.
-
Onlara korkudan
korkmayı öğretiyoruz.
-
Onlara zayıflıktan, hassaslıktan
sakınmayı öğretiyoruz.
-
Onlara kendilerini nasıl
saklayacaklarını öğretiyoruz,
-
çünkü, Nijerya'da dendiği gibi
"sert adam!" olmak zorundalar.
-
Orta okulda, bir erkek ve kız,
ikisi de genç,
-
ikisi de ceplerinde aynı miktarda parayla
dışarı çıktıklarında,
-
erkeğin, maskülenliğini kanıtlaması
için her zaman herşeyi
-
ödemesi bekleniyor.
Ve biz de neden
-
erkeklerin ailelerinden para çalışlarının
daha yüksek oluşunu konuşuyoruz.
-
Ya erkek ve kızlar maskülenliği ve parayı
¶
-
birbirine bağlamayarak yetiştirilseydiler?
-
Ya davranış "erkek ödemeli" yerine
-
"kimde daha çok varsa o ödemeli?"
olsaydı?
-
Elbetteki tarihsel avantajlarından dolayı
-
erkekler genelde
günümüzde daha çoğa sahip olanlar,
-
ancak çocuklarımızı farklı
yetiştirmeye başlarsak
-
o zaman elli senede, yüz senede,
-
oğlanların erkekliklerini kanıtlamaya
ihtiyaçları olmayacak.
-
Ancak onlara yaptığımız en ama en kötü şey
-
sert olmaları gerektiğini söyleyerek,
-
onları bayağı kırılgan
egolarla bırakmamız.
-
Ne kadar "sert adam" olmaları
gerektiklerini düşünürlerse,
-
egoları o kadar zayıf oluyor.
-
Ardından kızlara daha
fazla zarar veriyoruz
-
çünkü onları erkeklerin o
egolarını beslesinler diye yetiştiriyoruz.
-
Kızlarımıza kendilerini küçültmelerini,
ufacık olmalarını öğretiyoruz,
-
kızlarımıza diyoruz ki,
-
"Hırsın olabilir, ama çok fazla değil."
-
-
"Başarılı olmayı hedeflemelisin, ama
çok başarılı değil,
¶
-
yoksa erkeklere tehdit olursun."
-
Eğer ilişkide para kazanan kişi sensen
bir erkek yerine,
-
öyle değilmişsin gibi davranman gerekir,
-
özellikle toplum içinde.
-
Yoksa onu zayıf göstermiş olursun.
-
Ya bu düşüncelerin
kendisini sorgularsak?
¶
-
Neden bir kadının başarısı
erkeğe tehdit olsun ki?
-
Ya o kelimeden kurtulmaya karar versek?
-
Nitekim "erkekliğini zayıflatmak"
-
kadar sevmediğim başka
bir sözcük yoktur herhalde.
-
Bir keresinde Nijeryalı bir
tanıdığım bana,
-
erkeklerin benden çekinebileceğinden
endişeli olup olmadığımı sordu.
-
Hiç endişeli değildim.
-
Hatta bana hiç öyle gelmedi,
çünkü benden
-
çekinecek bir adam, kesinlikle
ilgi alanımda
-
olmayacak türden bir adamdır.
-
-
-
Ancak bu beni gerçekten çarpmıştı.
¶
-
Kadın olduğumdan dolayı,
evliliğe can atmam,
-
hayattaki seçimlerimi
evliliğin en
-
önemli şey olduğunu hatırlayarak
yapmam bekleniyor.
-
Evlilik güzel bir şey olabilir;
-
bir keyif, aşk ve karşılıklı
destek kaynağı olabilir.
-
Ancak kızlarımıza evliliğe
can atmalarını öğretip
-
neden oğullarımıza da aynısını
öğretmiyoruz?
-
Evlenebileceği adamı
zayıf göstermemek için
¶
-
evini satmaya karar veren
bir kadını tanıyorum.
-
Nijerya'da gittiği konferanslarda, kendine
göre, diğer katılanların ona saygı
-
göstersinler diye evlilik
-
yüzüğü takan bir
-
kadın tanıyorum.
-
Evlenmesi için ailesi, arkadaşları
ve hatta işten
-
baskı görmüş ve berbat tercihler
yapmaya itilmiş
-
genç kadınlar tanıyorum.
-
Belli bir yaşa gelmesine rağmen
evlenmemiş bir kadına
-
toplumumuz bunun derin ve,
kişisel bir hata olduğunu öğretiyor.
-
Ancak belli bir yaşa gelmiş erkek
evlenmemiş olduğunda
-
sadece daha seçim yapmamış
olduğunu düşünüyoruz.
-
-
"Ama kadınlar bunlara basitçe
¶
-
'hayır' diyebilir." demek
kolay geliyor bize.
-
Ancak gerçek daha
çetrefilli ve karmaşık.
-
Hepimiz sosyal canlılarız.
-
Sosyalleşmemizdeki düşünceleri
içselleştiririz.
-
Hatta evlilik ve ilişkilerden
bahsederken
-
kullandığımız dil bile bunu gösteriyor.
-
Evliliğin dili, partnerliğin dili yerine
-
genellikle sahipliğin dili oluyor.
-
Biz "saygı" kelimesini
-
bir kadının erkeğe gösterdiği bir şey
olarak kullanıyoruz,
-
ancak erkeğin kadına değil.
-
Nijerya'da hem erkekler hem de kadınlar --
¶
-
ki bu beni çok eğlendiren bir deyiştir --
-
der ki "Evliliğimin huzuru için yaptım."
-
Erkek söylediği zamanlarda,
-
genelde halihazırda yapmamaları gereken
şeyler hakkında oluyor.
-
-
Bazen bunu arkadaşlarına söylerler,
¶
-
hani ne kadar maskülen olduklarını
-
açıkça vurgulayacak şekilde nasıl
-
ihtiyaç duyulduklarını, ve nasıl
sevildiklerini göster:
-
" Eşim her gece klübe
gidemeyeceğimi söyledi,
-
ben de evliliğimin huzuru için,
sadece haftasonları gidiyorum.
-
-
Kadın ise ne zaman, ''evliliğimin
huzuru için yaptım'' dese
¶
-
genelde işinden, hayalinden,
-
kariyerinden vazgeçişinden
-
bahsediyordur.
-
Kadınlara, ilişkilerinde taviz vermenin
-
kadınların işi olduğunu öğretiyoruz.
-
Kızları birbirlerine rakip olarak
yetiştiriyoruz,
-
başarı veya meslekler için değil,
-ki kanımca bu iyi olurdu-
-
erkeklerin ilgisi için.
-
Kızlara, oğlanların aksine,
-
cinsel hayatları
olamayacağını öğretiyoruz.
-
Oğlumuz varsa, onların kız
arkadaşlarını öğrenmek sorun olmaz.
-
Ancak kızımızın erkek arkadaşı?
Haşa.
-
-
Ancak elbette ki doğru
zaman geldiğinde
¶
-
bu kızlardan kocaları olmak üzere mükemmel
bir adam getirmelerini bekliyoruz.
-
Kızları denetliyoruz,
bakireliklerini met ediyoruz,
-
ancak erkeklerinkini etmiyoruz
-
ve doğrusu bu bana pek
de mantıklı gelmiyor çünkü...
-
-
-
Çünkü bakireliği kaybetmek genelde
bir süreç ihtiva eder...
¶
-
Geçenlerde Nijerya'da bir üniversitede
genç bir kadın grup tecavüzüne uğradı,
¶
-
bunu bazılarımız biliyordur.
-
Çok sayıda erkek ve kız
Nijeryalı gencin tepkisi
-
şu şekilde oldu:
-
"Evet, tecavüz yanlış.
-
Ancak bir kız dört erkeğin
odasında ne arıyordu?"
-
Eğer bu cevabın insafsızlığını bir
kenara koyabilirsek,
-
bu Nijeryalılar kadının tabiati gereği
suçlu olduğunu görerek yetiştirildiler,
-
erkeklerin kontrolsüz yaratıklar olduğu
fikrini kabul edilebilir
-
bulacak seviyede erkeklerden çok az şey
-
bekleyerek yetiştirildiler.
-
Kızlarımıza utanmayı öğretiyoruz.
-
"Bacaklarını kapa", "Kendini kapat."
-
Onları, erkek olarak değil de
bir kız olarak doğdukları
-
için suçlularmış gibi
hissettiriyoruz.
-
Bu sebeple, büyüyen kızlarımız
-
ne arzuladıklarını bilmeden kadın
oluyorlar.
-
Kendilerini susturan kadınlar oluyorlar.
-
Ne düşündüklerini açıkça söyleyemeyen
kadınlar oluyorlar --
-
ve büyüdüklerinde --
-
ki bu kızlarımıza yaptığımız
en kötü şey --
-
büyüdüklerinde numara yapmayı bir
sanata çeviren kadınlar oluyorlar.
-
-
Ev işlerinden nefret eden
bir kadın tanıyorum,
¶
-
gerçekten nefret ediyor,
-
ancak seviyormuş gibi davranıyor,
-
çünkü ona bunun "iyi eş materyali"
olmak için şart olduğu öğretilmiş.
-
Onun -- eğer o kelimeyi kullanacaksak --
-
"evcil" olması gerekiyor.
-
Ardından evlendi ve
-
eşinin ailesi onun evlendikten sonra
değiştiğini söylemeye başladı.
-
-
Doğrusu, o aslında değişmedi,
¶
-
sadece rol yapmaktan yoruldu.
-
-
kim olduğumuzu umursamadan
-
nasıl olmamız gerektiğini buyurmasında.
-
Cinsiyet beklentileri olmasaydı,
ne kadar mutlu ve
¶
-
gerçek kişiliğimize karşı
ne kadar daha özgür
-
olabileceğimizi düşünün.
-
Oğlanların ve kızların reddedilemez
şekilde farklı biyolojileri var,
-
ancak sosyalleşme farklılıkları abartıyor
ve bu daha sonra
-
kendini doğrulayan bir kehanete
dönüşüyor.
-
Yemek yapmayı örnek alın mesela.
-
Günümüzde kadınlar erkeklere kıyasla
ev işi yapmada daha aktifler,
-
yemek yapma ve temizlikte.
-
Ancak sebebi ne?
-
Kadınlar yemek yapma
genleriyle doğduğu için mi?
-
-
Yoksa senelerdir yemek pişirmeyi
kendi rolleri olarak gördüklerinden mi?
¶
-
Açıkçası, ben de yemek yapma genleriyle
doğduğumuzu söyleyebilirdim,
-
ta ki dünyadaki en ünlü aşçıların
büyük bir kısmının,
-
hani şu "şef" dediklerimizin,
erkek olduğunu
-
hatırlayana kadar.
-
Küçükken büyükanneme bakardım,
¶
-
ki kendisi, çok, çok zeki bir kadındı,
-
ve düşünürdüm; acaba büyürken
-
erkeklerle aynı şanslara sahip olsaydı
şu anda nerelerde olurdu diye.
-
Bugün, kadınlar için, büyükannemin
dönemine kıyasla,
¶
-
politikadaki, kanunlardaki değişiklikler
sağolsun,
-
çok daha fazla imkanlar var
-
ve bunların hepsi çok önemli.
-
Ancak daha önemli olan şey,
davranışlarımız, mentalitemiz,
-
neye inandığımız ve cinsiyet
hakkında neye değer verdiğimiz.
-
Ya çocuk yetiştirirken cinsiyet yerine
-
yeteneklerine odaklanırsak?
-
Ya çocuk yetiştirirken cinsiyet yerine
ilgilerine odaklanırsak?
-
Birer kızları ve oğulları olan,
derslerinde
¶
-
çok iyi, şahane, nazik çocuklara sahip
-
bir aile tanıyorum.
-
Oğlan aç olduğunda, ebeveynler
kızlarına diyor ki,
-
"Git ve kardeşine Indomie eriştesi pişir."
-
-
Kız tam olarak Indomie eriştesi
pişirmeyi sevmiyor,
¶
-
ancak o bir kız, yani yapmak zorunda.
-
Ya ebeveynleri en başından beri
-
hem oğullarına hem de kızlarına
-
Indomie pişirmeyi öğretselerdi?
-
Ayrıca, yemek pişirebilmek bir erkek için
oldukça kullanışlıdır.
-
Bu kadar önemli bir şeyi bir başkasının
eline bırakmak nasıl mantıklı olabilir?
-
Yani kendini besleyebilme yetisini --
-
-
-
-
Eşiyle aynı işe ve diplomaya
sahip bir kadın tanıyorum.
¶
-
İşten döndüklerinde, kadın ev
işlerinin çoğunluğunu yapıyor,
-
ki kanımca bu birçok evlilik
için geçerli.
-
Ancak beni asıl çarpan şey
-
kocanın çocuğun bezini her
değiştirişinde kadının ona
-
teşekkürler diyor olmasıydı.
-
Peki, ya onun bunu yapmasını
tamamen normal bir şeymiş gibi
-
görseydi, yani kendi
çocuğuna bakıyor olmasını?
-
-
Büyürken içselleştirmiş olduğum
bir çok cinsiyet dersini
¶
-
hafızamdan silmeye çalışıyorum.
-
Ancak bazen hala cinsiyet beklentileri
anlamında çok hassas hissediyorum.
-
İlk kez bir yazı sınıfında
öğretmenlik yaparken
-
bayağı endişeliydim.
-
Öğreteceğim şey hakkında değildi
-
çünkü iyi hazırlanmıştım
-
ve zevk aldığım bir şeyi öğretecektim.
-
Onun yerine giyeceğim
hakkında endişeliydim.
-
Ciddiye alınmak istiyordum.
-
Bir kadın olduğumdan dolayı
-
otomatik olarak değerimi ispatlamam
gerektiğini biliyordum.
-
Ve eğer çok feminen görünürsem
-
ciddiye alınmayacağımdan
endişeleniyordum.
-
Gerçekten parlak rujumu ve
o kızımsı eteği giymek istiyordum,
-
ancak giymemeye karar verdim.
-
Onun yerine, çok daha ciddi,
-
çok daha erkeksi ve çok daha çirkin
bir takım giydim.
-
-
Çünkü üzücü gerçek şu ki, konu
dış görünüşe gelince
¶
-
erkekleri standart alarak başlıyoruz.
-
Eğer bir erkek iş görüşmesine
hazırlanıyorsa,
-
çok maskülen görünmesi veya ciddiye
-
alınmaması konusunda endişelenmesine
gerek yoktur.
-
Ancak bir kadın bir iş görüşmesine
hazırlanıyorsa,
-
çok feminen görünmesi veya bir şey
söyleyip söylememesine
-
karşın ciddiye alınıp alınmayacağı
konusunda endişelenmesine gerek vardır.
-
Keşke o gün o çirkin
takımı giymeseydim.
¶
-
Onu daha sonra
dolabımdan attım bu arada.
-
Eğer bugünkü cesaretimio gün
gösterebilmiş olsaydım,
-
öğrencilerim benim öğretmemden daha
fazla fayda görecekti,
-
çünkü daha rahat olacaktım ve
-
daha fazla kendim gözükecektim.
-
O günden beri dişiliğimden
veya kadınsılığımdan
-
utanmamayı ve pişman
olmamayı seçtim.
-
-
Ve tüm kadınlığımla saygı
duyulmak istiyorum,
¶
-
çünkü bunu hak ediyorum.
-
Cinsiyet konuşması kolay bir
konu başlığı değil.
-
Hem erkek ve kadın için,
-
cinsiyet konusu direkt olarak sizi bir
direnişle karşı karşıya getirtebiliyor.
-
Bazı kişilerin gerçekten şöyle düşündüğünü
hayal edebiliyorum şu anda
-
"Kadınlar da patronluk taslıyor".
-
Bazı erkekler de şöyle düşünüyor olabilir,
-
"Tamam, bunların hepsi enteresan
-
ancak ben böyle düşünmüyorum."
-
Bu da problemin bir parçası.
-
Bir çok erkeğin cinsiyet hakkında
¶
-
aktif olarak düşünmemesi
-
cinsiyet probleminin bir parçası.
-
Çoğu erkek, arkadaşım Louis gibi,
-
her şey iyi diyor.
-
Ve bir sürü erkek bunu
değiştirmek için bir şey yapmıyor.
-
Eğer bir erkeksen ve bir restorantın içine
bir kadınla
-
girmene rağmen garson sadece seni
-
selamlıyorsa, şunu ona soruyor musun:
-
"Onu neden selamlamadın?"
-
Çünkü cinsiyet --
-
-
Aslında bu muhabbeti uzatabiliriz.
¶
-
Çünkü cinsiyet konuşmak için rahatsız
edici bir konu başlığı,
-
ve konuyu kapatabilmek için oldukça
kolay yollar var
-
Bazıları evrimsel biyolojiden ve
primatlardan bahseder,
-
hani, bilirsiniz, dişi primatlar
erkeklere itaat eder
-
tarzı meseleler.
-
Ancak asıl konu şu: biz primat değiliz.
-
-
-
Primatlar ayrıca ağaçlarda yaşardı ve
sabah kahvaltı niyetine solucan yerlerdi,
¶
-
ancak biz yemiyoruz.
-
Bazıları, "Eh, fakir erkekler de bazen
sorun yaşıyor" diyebilir.
-
Bu da doğru.
-
Ancak bu --
-
-
Ancak konu bu konumuz değil.
¶
-
Cinsiyet ve sınıf farklı baskı formları.
-
Aslında baskı formlarını ve birbirlerine
ne kadar
-
vurdumduymaz olabileceklerini bir siyahı
-
erkek ile konuşarak öğrendim.
-
Bu siyahi adamla cinsiyet
hakkında konuşuyorduk,
¶
-
ve bana dedi ki,
-
"Neden 'kadın olarak tecrübem' diyorsun?
-
Neden 'bir insan olarak
-
tecrübem' demiyorsun?"
-
Ancak bu adamın ta kendisi, yaşadıklarını
-
sıkça siyahi bir adamın tecrübeleri
olarak anlatan bir adam.
-
-
Erkek ve kadın dünyayı farklı
tecrübe ediyor.
-
Cinsiyet dünyayı
tecrübe edişimizi boyuyor.
-
Ancak bunu değiştirebiliriz.
-
-
"Ah, kadınların gerçek gücü var,
-
kalça gücü".
-
Nijeryalı olmayanlar için, kalça gücü
-
bir kadının bir erkekten iyilik
isterken
-
seksapelini kullanması anlamına
gelen bir deyiştir.
-
Ancak kalça gücü
bir güç bile değil.
-
Kalça gücü, bir kadının bir başkasının
-
gücünden zaman zaman yararlanabilmesi
-
anlamına geliyor.
-
Elbette, bazen birisi
kötü hissediyorsa,
-
hastaysa veya iktidarsızsa
-
ne oluyor diye
-
düşünmeliyiz.
-
-
Bazıları kadının erkeğin emrine verilmesi
kültürümüzde var diyor.
¶
-
Ancak kültürler sürekli değişir.
-
Lagos'ta yaşayan ve on beş yaşında olan
ikiz kız yeğenlerim var.
-
Eğer yüz sene önce doğmuş olsalardı,
-
çoktan zorla alınıp öldürülmüşlerdi.
-
Çünkü o zamanki kültürümüzde
ikizleri öldürmek vardı.
-
O hale kültürümüzün anlamı ne?
¶
-
Hani tamam, dekoratif olanı var
-
danslar olan...
-
.. ancak kültürün özü insanların
devamlılığı ve korunması hakkında.
-
Ailemizde,
-
Kim olduğumuz, kültürümüz ve nereden
geldiğimiz konularıyla
-
en çok ilgilenen çocuk
-
benimdir.
-
Abilerim benim kadar ilgili değiller.
-
Ancak umunna toplantılarına
-
katılamam veya gidemem,
-
söz hakkım olamaz.
-
Çünkü bir kadınım.
-
Kültürler insanı oluşturmaz,
-
insanlar kültürü oluşturur.
-
Eğer kültürümüzde --
-
-
-
kadınların da insan olduğu
bilgisi yoksa, o zaman
-
bunu kültürümüze eklemeliyiz.
-
Sevgili arkadaşım Okoloma Maduewesi
hakkında sıkça düşünüyorum.
¶
-
Sosoliso kazasında ölen o ve diğerleri
-
huzurla yatmaya devam etsin.
-
Onu sevenler tarafından
hep hatırlanacaklar.
-
Bana feminist dediği seneler öncesindeki
o gün haklıydı.
-
-
Ve o gün sözlüğe baktığımda orada
-
yazan şey şuydu:
-
"Feminist, cinsiyetlerin sosyal, politik
-
ve ekonomik eşitliğine inanan kişidir."
-
Duyduğum hikayelerden söyleyebilirim ki
benim büyük anneannem
-
bir feministti.
-
Evinden evlenmek istemediği bir adamla
evlenmemek için kaçtı ve
-
kendi istediği adamla evlendi.
-
Herhangi bir haktan, maldan
mahrum bırakıldığını
-
hissettiğinde, itiraz etti, protesto etti
ve hakkını aradı.
-
Benim büyük anneannem feminist
kelimesinin anlamını bilmiyordu, ancak
¶
-
bu onun bir feminist
olmadığı anlamına gelmiyor.
-
Bu kelimeye daha çoğumuz
sahip çıkmalı.
-
Benim Feminist tanımım şu:
-
"Feminist, şunu söyleyen erkek
-
ve kadındır--
-
-
-
Feminist, şunu söyleyen bir erkek
veya kadındır;
¶
-
"Evet, günümüzde cinsiyetle alakalı bir
problem var
-
ve bunu düzeltmeliyiz.
-
Daha iyi kılmalıyız."
-
Bildiğim en iyi feminist
-
kardeşim Kene.
-
O ayrıca oldukça yakışıklı, dünya tatlısı
bir adam
-
ve oldukça maskülen.
-
-