-
Title:
Devasa depolarda işler nasıl yürüyor ?
-
Description:
Her gün milyonlarca online alışveriş yapıyoruz ama kim (veya ne) o ürünleri paketlere koyuyor ? Bu söyleşide Mick Mountz o depoların içinde neler olup bittiğini robotlarla dolu büyüleyici bir hikayeyle gözler önüne seriyor.
-
Speaker:
Mick Mountz
-
Size depoların envanterlerindeki
-
eşyaların yönetimiyle
-
ilgili çığır açıcı bir yaklaşımdan
-
söz etmek istiyorum.
-
Ayıklayıp paketleyip
göndermekten bahsediyorum
-
Bir ipucu verecek olursam
¶
-
bu çözüm depolarımızda
dolaşacak olan yüzlerce
-
hatta bazen binlerce mobil robot içeriyor
-
diyebilirim. Şimdi çözüme geleceğim.
-
Ama başlamadan en son
-
verdiğiniz online siparişi bir düşünün.
-
Koltuğunuzda oturuyorsunuz , bir anda
-
o kırmızı tişörtü almaya karar verdiniz,
-
tıkladınız , alışveriş
sepetinize eklediniz
-
Ve o yeşil pantolonda gözünüze çok
-
çekici geldi. Tıkladınız!
-
Belki de mavi bir çift ayakkabı.
Tıkladınız!
-
O anda siparişinizi tamamladınız
-
Bunun mükemmel bir kıyafet
-
olmayabileceğini düşünmek
için durmadınız bile
-
Ama " Siparişi Tamamlaya" tıkladınız
-
İki gün sonra paket kapınıza gelir.
-
Bir bakarsınız içinde bir yapıştırıcı!
-
Daha önce hiç depo envanterindeki o
¶
-
eşyaların o kutuya nasıl
girdiğini düşündünüz mü?
-
O adamın bunu yaptığını
anlatmak için buradayım.
-
Şu resimin ortasında, derinlerde
-
dağıtımda veya sipariş düzenleme bölümünde
-
çalışan klasik bir toplama-paketleme
işçisi görüyorsunuz
-
Genelde bu ayıklama
işçileri günlerinin
-
%60-70'ini ortalıkta
gezinerek harcarlar.
-
Genelde envanterdeki eşyaları ararken
-
5-10 mil kadar yürürler.
-
Bu, siparişleri tamamlamak
için sadece verimsiz değil
-
ayrıca hiç de tatmin edici
olmayan bir yoldur
-
Size bu problemle ilk nerede
karşılaştığımı anlatayım.
¶
-
99-2000'lerde körfez bölgesindeydim,
internet şirketlerinde patlama vardı
-
Webvan adında bir başarısızlık
abidesi için çalışıyordum
-
Bu şirket online manav siparişlerinin
-
teslimatı için yüz milyonlarca
dolar ortaya koydu
-
Ve zamanla bunu uygun maliyetle
yapamayacağımız ortaya çıktı
-
Anlaşıldı ki e-ticaret
çok zor ve pahalı bir şeydi.
-
Bu işte, envanterdeki 30
eşyayı birkaç sepete toplayıp
-
kamyonetle evlere teslim
etmeye çalışıyorduk
-
Düşününce bize 30 dolara mal oluyordu
-
Düşünün, bulunup
paketlenmesi bize 1 dolara mal olan
-
çorba konservesinden 89 cent alıyorduk.
-
Ki bu daha eve teslim bile etmeden önceydi
-
Uzun lafın kısası, Webvan'daki bir yılımda
¶
-
malzeme taşıma görevlileriyle
konuşarak farkettiğim şey
-
özellikle ayrı ayrı ayıklamak için
geliştirilmiş hiç bir çözüm yoktu
-
Kırmızı, yeşil, mavi,
üçünü de bir kutuya koymak için.
-
Bunun için daha iyi bir
yol olmalı diye düşündük
-
Eldeki malzeme taşıyıcılar
paletleri ve yapıştırıcı kutularını
-
perakende dükkanlarına
taşımak için kuruluydu
-
Webvan kuşkusuz ki battı
ve yaklaşık bir buçuk yıl sonra
¶
-
ben hala bu soruna kafa yoruyordum.
Hala beni rahatsız ediyordu
-
Yeniden düşünmeye başladım.
-
''Bir ayıklama işçisi olarak
ne istediğime yada
-
bu işteki vizyonuma
odaklanmalıyım'' dedim kendime
-
''Soruna odaklanayım''
-
Elimde bir sipariş var
ve yapmak istediğim şey
-
kırmızı, yeşil ve maviyi bu kutuya koymak.
-
İhtiyacım olansa ellerimi
kullanmayacağım bir sistem ve
-
ürün ortaya çıkar
ve ben onu düzene sokarım,
-
şimdi düşünüyoruz,
-
bu, sorunu çözmek için fazla
operatör merkezli bir yaklaşım olurdu.
-
İhtiyacım olan şey bu. Bu sorunu çözmek
için nasıl bir teknoloji mevcut?
-
Ama görebileceğiniz gibi,
siparişlerde ürünlerde gelip geçicidir
-
Bu bizim, ayıklama işçisini
sorunun merkezi yapmaya ve
-
ona mümkün olduğunca üretkenleşmesi için gerekli araçları vermeye odaklanmamıza olanak sağlıyor
-
Peki bu kanıya nasıl vardım ?
¶
-
Aslında muhtemelen çoğunuzun kullandığı yöntem
-
olan beyinfırtınasından geldim bu kanıya.
-
Bu fikirlerinizi test etme yoludur
-
Boş bir kağıt alın ama sonra
-
fikirlerinizi sınırlara kadar test edin.
Sonsuzluk , sıfır.
-
Bu durumda kendimizi şu fikirle sınadık:
-
Ya piyasanın çok ucuz olduğu Çin'de
-
bir dağıtım merkezi kurarsak ?
-
İşçilik ucuz , toprak ucuz
-
ve özellikle dedik ki:
-
Ya saatlik direkt işgücü
maaliyeti sıfır dolar
-
olursa ve bir milyon metre karelik
bir dağıtım merkezi inşa edersek ?
-
Doğal olarak bu fikirleri şuna yöneltti:
-
''Bir sürü insanı depoya koyalım.''
-
Ve bende dedim ki,
''Durun, saatlik 0 dollarsa yapacağım şey
-
10.000 işçiyi her sabah
8'de depoya gelip içeriye girip
-
envanterden bir eşyayı alıp
-
orada kalması için kiralamak olurdu.
-
Sen Captain Crunch'ı,
sen Mountain Dew'ı
-
sen de Diyet Kola'yı tut.
-
İhtiyacım olursa sizi çağırırım,
aksi durumda olduğunuz yerde kalın.
-
Ama Diyet Kola'ya ihtiyacım olduğunda
ben seslenirim sizler aranızda konuşursunuz.
-
Diyet Kola öne gelir, alırsın, sepete koyarsın, gitmeye hazırdır.''
-
Peki ya ürünler kendi başlarına yürüyüp konuşabilirlerse?
-
Bu, potansiyel olarak bu depoyu
organize edebilmemiz için
-
çok ilginç ve çok güçlü bir yol.
-
Elbette işçilik bedava değil
¶
-
göze mükemmel gelmiyor da diyemem ama.
-
Biz de onları mobil raflara koyalım dedik.
-
Mobil robotlara koyar
envanteri gezdiririz.
-
İşte girdik bu yola,
2008 de koltuğumdayım.
-
Daha önce hiç Pekin Olimpiyatlarının
açılışını gördünüz mü ?
-
Ben gördüğümde neredeyse
koltuğumdan düşüyordum.
-
Olay buydu!
-
Binlerce insanı deponun
-stadyumun- içine koyacağız
-
İlginçtir ki bu, o adamların tamamiyle bilgisayarsız
-
mükemmel güçlü ve etkileyici bir dijital sanat yaptığı
-
fikriyle bağdaşıyordu.
-
Uçtan uca koordinasyon ve iletişim vardı.
-
Sen ayağa kalkınca , ben çökücem.
-
Adamlar inanılmaz bir sanat çıkarıyorlardı ortaya.
-
Onlara konuşmalarına izin verdiğinde
-
ortaya sistemlerdeki oluşumun gücü çıkar
-
Aslında küçük bir yolculuktu bu.
-
Şimdi bu fikrin pratikte
gerçekliği ne oldu ?
¶
-
Elimizde bir depo var.
-
Yaklaşık 10.000 kadar farklı SKU'su
olan bir ayıklama, paketleme ve gönderme merkezi bu.
-
Onlara kırmızı kalemler,
yeşil kalemler ve sarı not kağıtları diyelim.
-
Küçük turuncu robotları mavi rafları
alması için gönderiyoruz.
-
Onları binanın diğer
ucuna yönlendiriyoruz.
-
Tüm ayıklama işçileri o uçta
duruyorlar artık.
-
Olayımız artık rafları alıp
yoldan geçirip
-
direkt olarak ayıklama işçisine
ulaştırmaktan ibaret.
-
O işçinin hayatı artık komple değişti.
-
Ortalıkta dolanmaktansa
-
olduğu yerde durup
-
her ürünün ayağına gelmesini bekleyecek
-
Artık işlem oldukça üretken.
¶
-
Elini uzat, ürünü al, barkodunu
okut ve paketle.
-
Sen arkanı dönene kadar alınıp
-
paketlenmeye hazır bir ürün
daha seni bekliyor olacak
-
Tüm boşa harcanan zamanı attık,
-
ürünü lazerle işaret edip
-
UPC barkodunu okutup
-
en son hangi kutuya gireceğini
ışıkla işaret edeceğimiz
-
yüksek duyarlılıkta bir yol geliştirdik
-
Daha üretken, daha hatasız ve görünen o ki
-
işçiler için daha ilgi
çekici bir ofis ortamı.
-
Tüm siparişleri tamamlıyorlar artık.
-
Siparişin bir kısmını değil, kırmızı,
yeşil ve maviyi hepsini yapıyorlar.
-
Ortama biraz daha hakim hisseyorlar artık.
-
Bu yaklaşımın yan etkileriyse
¶
-
bizi gerçekten şaşırttı.
-
Daha üretken olacağını biliyorduk.
-
Ama bunun depodaki
diğer fonksiyonları etkileyecek
-
kadar yayılımcı olduğuna
dikkat etmemiştik.
-
Bu yaklaşımın dagitim merkezinin
içinde etkin olarak yaptığı şey
-
onu büyük ölçüde eşzamanlı
işleyen bir motora çeviriyordu.
-
Yine fikirlerin çapraz
döllenmesine geldik.
-
Elimizde bir depo var ve
-
biz eşanlı işleyen süperbilgisayar
yapısına kafa yoruyoruz.
-
Dikkat etmeniz gereken şey
-
ekranın sağ tarafında on bağımsız
-
otonom işçiniz var.
-
Eğer üç numaralı istasyondaki
işçi tuvalete giderse
-
diğer dokuz işçinin üretkenliğine
hiçbir kötü etkisi olmayacak.
-
Geleneksel nakliyeci kullanma
yöntemiyle karşılaştırın bunu.
-
Birisi siparişi sana uzattığında
-
bir şey ekleyip akışı
devam ettiriyorsunuz.
-
Bu seri halindeki işlemin devamı
için herkes yerinde olmalı.
-
Bu, depo hakkında düşünmek
için daha sağlam bir hal alır
-
ve ürünlerin rağbetini takip ettiğimizden
¶
-
iyice ilginçleşir.
-
Depo zeminini ayarlamak için
-
devimsel ve uyarlanabilir
algoritmalar kullanıyoruz.
-
Bildiğiniz gibi
sevgililer günü yaklaşıyor.
-
Tüm o pembemsi şekerler
binanın önüne gittiler
-
ve siparişlere hazırlanıyorlar.
-
Sevgililer gününden
iki gün sonra o artakalan
-
şeker, deponun arkalarına sürüklenip
-
termal haritadaki
soğuk kısmın sahibi olacak.
-
Bu eşzamanlı işleme
yaklaşımının diğer bir yan etkisi de
-
devasa şeyleri ölçebilmesidir.
-
İster iki, ister yirmi,
ister iki yüz istasyon olsun
-
algoritmaların planlama işleri
-
ve tüm envanter algoritmaları
çalışmaya devam edecek.
-
Bu örnekte envanterin,
-
toplama istasyonları orada olduğu için
-
binanın çevresini tamamiyla
işgal ettiğini görüyorsunuz
-
Kendileri için bu işi hallettiler.
-
Bunun, işçinin
hayatında nasıl katlanılabilir
¶
-
bir hal aldığını gösteren
-
bir videoyla bitiricem.
-
Bahsettiğim gibi işlem
envanteri yol boyu taşımak
-
ve bu toplama istasyonlarına
giden yolu bulmaktan oluşuyor.
-
Arka plandaki yazılımımız
-
her istasyonda olan biteni görüyor ;
-
rafları yol boyu ilerletiyoruz
-
ve işçiye işi sunmak için
-
bir sıraya sokmaya çalışıyoruz.
-
İlginç olansa işçilerin hızını
buna göre ayarlayabiliriz.
-
Hızlı olan çok, yavaş olan az raf alır.
-
Bu işçi daha önce bahsettiğimiz
-
şeyi yaşıyor şuan
-
Elini kaldırıyor , ürün eline geliyor.
-
Yada uzanıp alması gerekli.
-
Taratıp sepete koyuyor.
-
Geri kalan tüm teknoloji
bir açıdan arkaplanda kalıyor.
-
Onun artık sadece ürünü alıp
paketlemeye odaklanması gerekli
-
Ne başıboş gezecek zamanı ne de
yerini terketme zorunluluğu var.
-
Aslında bu siparişleri tamamlamak için hem
-
daha üretken hemde daha hatasız bir yol.
-
Bence siparişleri tamamlamak için
çok daha tatmin edici bir yol.
-
-
bu binalardaki işçiler artık Kiva alanında
-
çalışma hakkı kazanmak için yarışıyorlar.
-
Bazen işten sonra
torunlarıyla oynamak için
-
daha fazla enerjileri kaldığını söyleyen
-
videolar görüyoruz.
-
Hatta birisi şöyle demişti:
"Kiva alanı o kadar rahat ki
-
kan basıncı ilacımı kullanmayı bıraktım."
-
Bu video bir ecza deposundaydı
bu yüzden bunu yaymamamız istendi.
-
Size anlatmak istediğim,
¶
-
birşeylerin kendi başlarına
düşünüp yürüyüp
-
ve konuşmalarına izin verdiğinizde
ilginç ürünler ortaya çıkabilir
-
Bence bir daha kapınızı açıp
-
online sipariş ettiğiniz
kutuyu alıp açtığınızda
-
yapıştırıcıyı içinde görünce,
-
acaba bir robotun
bu siparişinde hazırlanmasında
-
yardımı dokunmuş mu
diye merak edeceksiniz.
-