Bir tartışmayı nasıl kazanırsınız (ABD Yüksek Mahkemesi veya herhangi bir yerde)
-
0:01 - 0:0214 yıl önce,
-
0:02 - 0:05ilk davamı savunmak için
Yüksek Mahkemede yerimi aldım. -
0:06 - 0:07Bu, herhangi bir dava değildi.
-
0:07 - 0:09Uzmanların, Yüksek Mahkemenin duyduğu
-
0:09 - 0:12en önemli davalardan bir tanesi
şeklinde adlandırdıkları bir davaydı. -
0:13 - 0:16Guantanamo'nun yasal olup olmadığı
ve Cenevre Sözleşmeleri'nin -
0:16 - 0:20terörle mücadelede uygulanıp
uygulanmadığını dikkate alıyordu. -
0:20 - 0:2411 Eylül'deki korkunç saldırılardan sonra
ele avuca sığmayan yıllardı. -
0:24 - 0:27Yüksek Mahkemenin yedi tane
Cumhuriyetçi atananı, -
0:27 - 0:29iki tane de Demokrat atananı vardı
-
0:29 - 0:33ve şans eseri müvekkilim
Osama Bin Laden'in şoförüydü. -
0:33 - 0:37Bana muhalif olan kişi ise ABD Başsavcısı,
-
0:37 - 0:38Amerika'nın en iyi mahkeme avukatıydı.
-
0:38 - 0:40Otuz beş tane dava savunmuştu,
-
0:40 - 0:42ben ise 35 yaşında bile değildim.
-
0:42 - 0:44Her şey yeterince zor değilmiş ki
-
0:44 - 0:48Senato, ABD İç Savaşı'ndan beri
ilk kez böyle bir şey yaparak -
0:48 - 0:52davayı Yüksek Mahkemenin duruşma
listesinden kaldıran yasa tasarısını -
0:52 - 0:54İletişim uzmanları gerilim yaratmam
-
0:54 - 0:57ve size ne olduğunu söylememem
gerektiğini söylüyor. -
0:57 - 0:59Ama konu şu ki davayı biz kazandık.
-
0:59 - 1:00Peki nasıl?
-
1:00 - 1:03Bugün bir tartışmayı Yüksek Mahkemede
veya herhangi bir yerde -
1:03 - 1:05nasıl kazanacağımız hakkında konuşacağım.
-
1:05 - 1:09Bilinen bir görüş, kendinize güvenerek
konuşmanız gerektiğidir. -
1:09 - 1:11Bu şekilde ikna edebilirsiniz.
-
1:12 - 1:13Bence bu yanlış bir görüş.
-
1:13 - 1:16Bence kendine güvenmek
ikna etmenin düşmanı. -
1:17 - 1:21İkna etmek empatiyle, bir insanı
tamamen anlamakla alakalı. -
1:21 - 1:23TED'i TED yapan şey de bu,
-
1:23 - 1:25bu konuşmayı dinlemenizin sebebi de bu.
-
1:25 - 1:28Bu konuyu herhangi bir yayının
sayfalarında da okuyabilirdiniz -
1:28 - 1:30ama okumadınız.
-
1:30 - 1:32Yüksek Mahkeme davalarında da
aynı şey geçerli, -
1:32 - 1:34dava özetlerini sayfalara yazıyoruz
-
1:34 - 1:36ama aynı zamanda
sözlü tartışmalar da yapıyoruz. -
1:36 - 1:40Hakimlerin sadece sorular yazdığı
ve sizin de cevaplar yazdığınız -
1:40 - 1:41bir adalet sistemimiz yok.
-
1:41 - 1:42Neden mi?
-
1:42 - 1:45Çünkü tartışma etkileşimle alakalı.
-
1:45 - 1:48Ne yaptığımı ve bu derslerin nasıl
genellenebilir olduğunu anlatmak için -
1:48 - 1:50sizi perde arkasına götürmek istiyorum.
-
1:51 - 1:53Sadece mahkemede bir tartışmayı
kazanmak için değil -
1:53 - 1:55ama çok daha derin bir şey için.
-
1:56 - 1:58Açıkçası bu, alıştırma yapmayı içerecek
-
1:58 - 2:01ama herhangi bir alıştırma değil.
-
2:01 - 2:04Guantanamo için ilk
alıştırma seansımda Harvard'a gittim -
2:04 - 2:08ve o efsanevi profesörler
beni soru yağmuruna tuttu. -
2:08 - 2:12Her şeyi okumuş olmama ve milyon kere
prova yapmış olmama rağmen -
2:12 - 2:14kimseyi ikna edemiyordum.
-
2:14 - 2:16Savunmalarım yankı bile yapmıyordu.
-
2:16 - 2:17Çok çaresizdim,
-
2:17 - 2:19mümkün olan her şeyi yaptım,
-
2:19 - 2:21her kitabı okudum,
milyon kere prova yaptım -
2:21 - 2:23ve hiçbir işe yaradığı yoktu.
-
2:23 - 2:25Sonunda tesadüfen birisine rastladım,
-
2:25 - 2:28oyunculuk koçuydu, avukat bile değildi.
-
2:28 - 2:30Yüksek Mahkemeye hiç ayak basmamıştı.
-
2:30 - 2:35Bir gün dalgalı beyaz bir gömlek
ve bolo kravatla ofisime geldi. -
2:35 - 2:39Katlanmış kollarımla bana baktı
-
2:39 - 2:41ve "Bak Neal, bunun işe yarayacağını
-
2:41 - 2:43düşünmediğini söyleyebilirim
-
2:43 - 2:44ama sadece dediğimi yap.
-
2:44 - 2:46Bana savunmandan bahset." dedi.
-
2:46 - 2:47Not defterimi aldım
-
2:47 - 2:49ve savunmamı okumaya başladım.
-
2:49 - 2:51"Ne yapıyorsun?" dedi.
-
2:51 - 2:53"Sana savunmamdan bahsediyorum" dedim.
-
2:53 - 2:55"Savunman bir not defteri mi?" diye sordu.
-
2:55 - 2:58"Hayır ama savunmam
not defterinde yazılı." dedim. -
2:58 - 3:02"Neal, bana bak
ve savunmandan bahset." dedi. -
3:02 - 3:03Ben de öyle yaptım.
-
3:03 - 3:07Aniden fikirlerimin
yankı yaptığını fark ettim. -
3:07 - 3:10Başka bir insanla bağlantı kuruyordum
-
3:10 - 3:15ve ben konuşurken oluşmaya
başlayan gülümsemeyi görebiliyordu. -
3:15 - 3:20"Tamam Neal, şimdi savunmanı
elimi tutarken yap." dedi. -
3:20 - 3:22"Ne?" dedim.
-
3:22 - 3:24"Evet, elimi tut." dedi.
-
3:25 - 3:27Çaresizdim bu yüzden elini tuttum.
-
3:27 - 3:33"İşte bağlantı bu,
ikna etmenin gücü bu." dedim. -
3:33 - 3:34Bu, bana yardımcı oldu.
-
3:34 - 3:38Ama doğrusunu söylemek gerekirse
savunma günü yaklaştıkça hala geriliyorum. -
3:38 - 3:41Savunmanın kendini başka
birinin yerine koymak -
3:41 - 3:43ve empati yapmakla alakalı
olduğunu bilmeme rağmen -
3:43 - 3:46önce sağlam bir temele ihtiyacım vardı.
-
3:46 - 3:49Bu yüzden konfor alanımın
dışına çıkarak bir şey yaptım. -
3:49 - 3:51Mücevher taktım
ama herhangi bir mücevher değil -
3:51 - 3:54babamın savunmadan
birkaç ay önceki vefatına kadar -
3:54 - 3:58bütün hayatı boyunca
taktığı bir bilezik taktım. -
3:58 - 4:01Annemin bana uygun bir zaman için
verdiği bir kravat taktım. -
4:02 - 4:06Not defterimi çıkardım ve üstüne
çocuklarımın ismini yazdım -
4:06 - 4:08çünkü bunu yapıyor olmamın sebebi onlardı.
-
4:08 - 4:12Onlar için ülkeyi bulduğumdan
daha iyi bir şekilde bırakmalıydım. -
4:12 - 4:14Mahkemeye gittim ve sakindim.
-
4:14 - 4:17Bilezik, kravat, çocuklarımın ismi
-
4:17 - 4:19odaklanmamı sağladı.
-
4:19 - 4:22Tıpkı uçurumun ötesinden uzanan
bir kaya tırmanıcısı gibi -
4:22 - 4:25eğer sağlam bir desteğiniz
varsa ulaşabilirsiniz. -
4:25 - 4:29Tartışma ikna etmekle alakalı olduğu için
-
4:29 - 4:31duygulardan kaçınmam
gerektiğini biliyordum. -
4:31 - 4:33Duyguları açığa çıkarmak
başarısızlık getirir. -
4:33 - 4:36Bir e-postayı koyu renkle
ve büyük harflerle yazmak gibi -
4:36 - 4:38kimseyi ikna etmez.
-
4:38 - 4:40Bu sizinle, konuşmacıyla
alakalı olan bir şey, -
4:40 - 4:42dinleyici ya da alıcıyla alakalı değil.
-
4:43 - 4:46Bazı ortamlarda çözüm duygusal olmaktır.
-
4:46 - 4:48Ailenizle tartışıyorsunuz
-
4:48 - 4:50duygularınızı kullanıyorsunuz
ve işe yarıyor. -
4:50 - 4:51Neden mi?
-
4:51 - 4:53Çünkü aileniz sizi seviyor.
-
4:53 - 4:55Ama Yüksek Mahkemenin hakimleri
sizi sevmiyor. -
4:55 - 4:59Kendilerini duygularla ikna edilebilen
insan tipi olarak düşünmeyi sevmiyorlar. -
4:59 - 5:02Ben de, muhalifimin duygusal reaksiyon
vermesine yol açmak için -
5:02 - 5:05bir tuzak kurarak bu iç görüyü
tersine tasarladım. -
5:05 - 5:09Böylece hukukun istikrarlı
ve sakin sesi olarak görülebilirdim. -
5:09 - 5:10Bu işe yaradı.
-
5:10 - 5:15Guantanamo mahkemelerinin düştüğünü
ve kazandığımızı öğrenmek için -
5:15 - 5:17mahkeme salonunda
oturduğumu hatırlıyorum. -
5:17 - 5:21Adliyenin basamaklarından inerek
çıktığımda bir basın fırtınası vardı. -
5:22 - 5:24Beş yüz kamera vardı ve hepsi bana,
-
5:24 - 5:27"Karar ne anlama geliyor? Ne söylüyor?"
diye soruyorlardı. -
5:27 - 5:28Karar 185 sayfa uzunluğundaydı
-
5:28 - 5:31ve okumak için zamanım olmadı,
kimsenin zamanı olmadı. -
5:31 - 5:33Ama ne anlama geldiğini biliyordum.
-
5:33 - 5:35Mahkeme basamaklarında dediğim şey şuydu:
-
5:35 - 5:37"Burada olan şey şu:
-
5:37 - 5:38En düşüğün en düşüğüne sahipsiniz,
-
5:38 - 5:42bin Laden'in şoförü olmakla
suçlanan bu adam -
5:42 - 5:44etrafımızdaki en korkunç
adamlardan birisi. -
5:44 - 5:46Sadece herhangi birine dava açmadı
-
5:46 - 5:49ama aslında millete,
dünyanın en güçlü adamına -
5:49 - 5:52Amerika Birleşik Devletleri'nin
başkanına dava açtı. -
5:52 - 5:54Davası bir çeşit uyduruk
trafik mahkemesinde değil -
5:54 - 5:56ülkedeki en yüksek mahkemede,
-
5:56 - 5:59Amerika Birleşik Devletleri'nin
Yüksek Mahkemesinde görüldü -
5:59 - 6:00ve davayı kazandı.
-
6:00 - 6:03Bu, bu ülke için dikkate değer bir şey.
-
6:03 - 6:05Diğer birçok ülkede
-
6:05 - 6:08bu şoför muhtemelen sadece
dava açtığı için vurulurdu. -
6:08 - 6:11Benim için daha da fazlası,
avukatı da vurulurdu. -
6:11 - 6:14Ama Amerika'yı farklı yapan şey bu,
-
6:14 - 6:16Amerika'yı özel yapan şey bu."
-
6:16 - 6:17Bu karar sayesinde
-
6:17 - 6:20Cenevre Sözleşmeleri
terörle mücadele için uygulanıyor. -
6:20 - 6:23Bu da dünya çapında
hayalet hapishanelerin son bulması, -
6:23 - 6:26suyla boğma işkencesinin son bulması
-
6:26 - 6:29ve o Guantanamo askeri mahkemelerin
son bulması anlamına geliyor. -
6:29 - 6:31Düzenli olarak kanıt toplayarak
-
6:31 - 6:33ve hakimleri tamamen anlayarak
-
6:33 - 6:36abartısız bir şekilde
dünyayı değiştirebildik. -
6:37 - 6:38Kulağa kolay geliyor, değil mi?
-
6:38 - 6:40Çok fazla alıştırma yapabilirsiniz,
-
6:40 - 6:42duygularınızı göstermekten
kaçınabilirsiniz -
6:42 - 6:45ve siz de her tartışmayı kazanabilirsiniz.
-
6:45 - 6:47Üzülerek söylüyorum ki
o kadar basit değil, -
6:47 - 6:48stratejilerim dört dörtlük değil
-
6:48 - 6:52ve herkesten daha çok
Yüksek Mahkeme davası kazanırken -
6:52 - 6:54çok fazla şey de kaybettim.
-
6:54 - 6:57Aslında Donal Trump başkanlığa
seçildikten sonra -
6:57 - 7:00anayasa gereği korkmuş bir
şekilde konuşuyordum. -
7:00 - 7:03Lütfen anlayın bu, Sol'a karşı Sağ
-
7:03 - 7:05ya da onun gibi bir şeyle alakalı değil.
-
7:05 - 7:07Bu konuda konuşmak için
için burada değilim. -
7:07 - 7:09Ama yeni başkanın
göreve başladığı ilk hafta -
7:09 - 7:12havalimanlarında oluşan
o sahneleri hatırlarsınız. -
7:12 - 7:16Başkan Trump, bir seçim kampanyası
vaadi vererek şöyle demişti: -
7:16 - 7:20"Ben, Donald J. Trump,
Amerika'ya olan Müslüman göçlerinin -
7:20 - 7:23tamamen durdurulmasını sağlayacağım."
-
7:23 - 7:26Aynı zamanda "Bence İslam bizden
nefret ediyor." demişti. -
7:26 - 7:28Nüfusunun büyük bir
çoğunluğu Müslüman olan -
7:28 - 7:33yedi ülkeden gelen göçleri yasaklayarak
bu sözünü yerine getirdi. -
7:33 - 7:37Hukuki ekibim ve diğerleri
mahkemeye gitti ve dava açtı. -
7:37 - 7:40İlk seyahat yasağını kaldırttılar.
-
7:40 - 7:41Trump yeniden yasak getirdi.
-
7:41 - 7:44Tekrar mahkemeye gittik
ve yine yasağı kaldırttık. -
7:44 - 7:46Trump yine yasak getirdi
-
7:46 - 7:49ve bu sefer Kuzey Kore'yi de
ekleyerek yasağı değiştirdi. -
7:49 - 7:50Çünkü hepimiz Amerika'nın
-
7:50 - 7:53Kuzey Kore'yle büyük bir göç
problemi olduğunu biliyoruz. -
7:53 - 7:57Ama bu, avukatlarının
Yüksek Mahkemeye gidip -
7:57 - 8:00"Görüyorsunuz bu Müslümanlara
karşı yapılan ayırımcılık değil, -
8:00 - 8:03diğer insanları da içeriyor."
demelerine olanak sağladı. -
8:03 - 8:05Buna müthiş bir cevabımız
olduğunu düşündüm. -
8:05 - 8:07Sizi detaylarla sıkmayacağım
-
8:07 - 8:09ama biz davayı kaybettik,
-
8:09 - 8:115'e 4 oyla.
-
8:11 - 8:16Yıkılmıştım, ikna etme güçlerimin
azaldığından endişelenmiştim. -
8:16 - 8:18Sonra iki şey oldu.
-
8:18 - 8:19Birincisinde,
-
8:19 - 8:23Yüksek Mahkemenin Japon Amerikalıların
enterne edilmesini tartışan -
8:23 - 8:25seyahat yasağı görüşünden
bir kısım gözüme ilişti. -
8:26 - 8:28Bu, 100 binin üzerinde
Japon Amerikalının -
8:28 - 8:33kamplarda enterne edildiği
tarihimizdeki korkunç bir andı. -
8:33 - 8:37Bu plana karşı çıkan gözde insanım
-
8:37 - 8:40Washington Üniversitesi öğrencisi
olan Gordon Hirabayashi'ydi. -
8:40 - 8:45"Bak, ilk kez yakalanıyorsun,
eve gidebilirsin" diyen FBI'a teslim oldu. -
8:45 - 8:47Gordon "Hayır, ben bir Kuveykırım,
-
8:47 - 8:50adaletsiz kanunlara direnmeliyim." dedi.
-
8:50 - 8:52Onu tutukladılar ve mahkum edildi.
-
8:52 - 8:55Gordon'nun davası
Yüksek Mahkemede görüldü -
8:55 - 8:57ve yine sahip olduğunuz
-
8:57 - 9:00herhangi bir beklenti duygusunu
yok ederek o şeyi yapacağım -
9:00 - 9:01ve size ne olduğunu anlatacağım.
-
9:01 - 9:02Gordon kaybetti
-
9:03 - 9:05ama basit bir sebep yüzünden kaybetti.
-
9:05 - 9:09Devletin en iyi
mahkeme avukatı olan Başsavcı, -
9:09 - 9:12Yüksek Mahkemeye, Japon Amerikalıların
enterne edilmesinin -
9:12 - 9:16askeri gerekliliklerden dolayı makul
olduğunu söylediği için Gordon kaybetti. -
9:16 - 9:17Bu kadardı,
-
9:17 - 9:20kendi ekibi Japon Amerikanların
enterne edilmesine -
9:20 - 9:24gerek olmadığını açığa çıkarmasına rağmen
-
9:24 - 9:27FBI ve istihbarat teşkilatı,
-
9:27 - 9:29Başsavcının dediklerine inandı.
-
9:29 - 9:32Aslında söylenenler ırksal
ön yargıyla güdülenmişti. -
9:32 - 9:35Ekibi Başsavcıya yalvardı,
-
9:35 - 9:38"Doğruyu söyle,
kanıtları ortadan kaldırma." -
9:38 - 9:39Peki Başsavcı ne yaptı?
-
9:40 - 9:41Hiçbir şey.
-
9:41 - 9:44Mahkemeye gitti ve "askeri gereklilikler"
hikayesini anlattı -
9:45 - 9:49ve mahkeme Gordon'ın hükmünü onayladı.
-
9:49 - 9:53Ertesi yıl, Fred Korematsu'nun
enterne edilmesini onayladı. -
9:53 - 9:55Neden bunun hakkında düşünüyordum?
-
9:55 - 9:57Çünkü neredeyse 70 yıl sonra,
-
9:57 - 10:02aynı ofise, Başsavcılığa gittim.
-
10:02 - 10:04Japonların enterne edilmeleri davalarında
-
10:04 - 10:08devletin gerçekleri yanlış
beyan ettiğini söyleyerek -
10:08 - 10:11doğruları açıkladım.
-
10:11 - 10:14Yüksek Mahkemenin seyahat yasağı
görüşünü düşündükçe -
10:14 - 10:16bir şey fark ettim.
-
10:16 - 10:17Yüksek Mahkeme o görüşte,
-
10:17 - 10:22Korematsu davasında yetkisini kullanarak
kararı iptal etmek için çaba harcamıştı. -
10:22 - 10:26Japonların enterne edilmesinin
yanlış olduğunu söyleyen -
10:26 - 10:28artık sadece Adalet Bakanlığı değildi,
-
10:28 - 10:31Yüksek Mahkeme de öyle olduğunu söyledi.
-
10:32 - 10:35Bu, tartışmalar için önemli
bir ders, zamanlama. -
10:35 - 10:39Hepinizin tartışırken kullandığı
önemli bir kozu vardır. -
10:39 - 10:41Tartışmalarınızı ne zaman yapıyorsunuz?
-
10:41 - 10:43Sadece doğru tartışmaya ihtiyacınız yok,
-
10:43 - 10:46doğru tartışmaya
doğru zamanda ihtiyacınız var. -
10:46 - 10:50Ne zaman dinleyicileriniz,
eşiniz, patronunuz, çocuğunuz -
10:50 - 10:52en anlayışlı zamanında olacak?
-
10:52 - 10:55Bazen tamamen kontrolünüzden çıkar.
-
10:55 - 10:57Gecikmenin çok kapsamlı bedelleri var.
-
10:58 - 11:00Bu yüzden gidip
mücadele etmeniz gerekiyordur -
11:00 - 11:03ve tıpkı benim gibi yanlış bir
zamanlama yakalayabilirsiniz. -
11:03 - 11:05Seyahat yasağında düşündüğümüz şey buydu.
-
11:05 - 11:06Gördüğünüz üzere
-
11:06 - 11:11bunun için Başkan Trump'ın
döneminde henüz erkendi. -
11:11 - 11:15ve Yüksek Mahkeme, Trump'ın imzasını
iptal etme girişimi için hazır değildi. -
11:15 - 11:20Tıpkı FDR'nin Japon Amerikalı enternesini
iptal etmeye hazır olmadıkları gibi. -
11:20 - 11:22Bazen sadece risk almanız gerekir.
-
11:22 - 11:25Ama kaybettiğinizde çok acı vericidir
-
11:25 - 11:27ve sabretmek gerçekten zordur.
-
11:27 - 11:29Ama bu bana aldığım
ikinci dersi hatırlatıyor. -
11:29 - 11:31Suçsuzluğu kanıtlama sonradan gelişse bile
-
11:31 - 11:35savaşmanın ne kadar önemli
olduğunu fark ettim -
11:35 - 11:38çünkü ilham veriyor, eğitiyor.
-
11:38 - 11:43Ann Coulter'ın Müslüman yasağıyla alakalı
yazdığı bir köşe yazısını okumuştum. -
11:43 - 11:45Dediği şey şuydu:
-
11:45 - 11:48"Trump karşıtu tartışan
birinci kuşak bir Amerikalı vardı, -
11:48 - 11:49ismi Neal Katyal.
-
11:49 - 11:52Amerika'dan nefret eden
birçok onuncu kuşak var. -
11:52 - 11:56Tartışmak için bir tanesini
bile bulamadınız, -
11:56 - 11:58ülkemizi toplu göçlerle yok mu etmeliyiz?
-
11:58 - 12:03Bu, duygunun, iyi bir tartışma
için lanetli olan bir şeyin, -
12:03 - 12:04benim için önemli olduğu andı.
-
12:04 - 12:09Beni geri döndürmek için duyguyu
mahkeme salonunun dışına çıkardı. -
12:09 - 12:13Coulter'ın yazdıklarını
okuduğumda sinirlendim. -
12:14 - 12:20Birinci kuşak Amerikalı olmanın beni
yetersiz kılacağı fikrine karşı çıkıyorum. -
12:20 - 12:25Toplu göçlerin bu ülkenin sonunu
getireceği fikrine karşı çıkıyorum. -
12:25 - 12:30Bunun yerine toplu göçleri bu ülkenin
inşa edildiği bir kaya olarak görüyorum. -
12:30 - 12:32Coulter'ın yazdıklarını okuduğumda
-
12:32 - 12:34geçmişimdeki birçok şey hakkında düşündüm.
-
12:34 - 12:35Hindistan'dan buraya
-
12:36 - 12:38cebinde 8 dolarla gelen
ve siyahi tuvaletini mi -
12:38 - 12:42yoksa beyazların tuvaletini mi
kullanacağını bilmeyen babamı düşündüm. -
12:42 - 12:45Kesimhanedeki ilk iş teklifini düşündüm.
-
12:46 - 12:47Bir Hindu için güzel bir iş değil.
-
12:47 - 12:52Başka bir Hint aileyle
Chicago'da bir mahalleye -
12:52 - 12:54nasıl ve ne zaman taşındığımızı düşündüm
-
12:54 - 12:56ve o ailenin çimenliklerinde
yanmış bir haç vardı. -
12:56 - 12:58Çünkü ırkçılar, Afrikalı Amerikalıları
-
12:58 - 13:01ve Hinduları ayırt etmede
pek de iyi değillerdi. -
13:01 - 13:03Guantanamo süresince
-
13:03 - 13:04Müslüman sever olduğum için
-
13:04 - 13:06aldığım nefret postalarını düşündüm.
-
13:06 - 13:08Yine ırkçılar, Hindular
-
13:08 - 13:11ve Müslümanlar arasındaki
farkları bilmede iyi değiller. -
13:11 - 13:15Ann Coulter, bir göçmenin çocuğu
olmanın zayıflık olduğunu düşündü. -
13:15 - 13:19Son derece haksızdı.
-
13:19 - 13:21Bu, benim gücüm
-
13:21 - 13:24çünkü Amerika'nın neyi temsil etmesi
gerektiğini biliyordum. -
13:25 - 13:27Amerika'da,
-
13:27 - 13:32benim, cebinde 8 dolarla buraya
gelen bir adamın çocuğunun, -
13:32 - 13:35Amerika Birleşik Devletleri
Yüksek Mahkemesinde -
13:35 - 13:37Osama Bin Laden'in şoförü gibi
-
13:37 - 13:39nefret edilen bir yabancı
adına durabileceğini -
13:39 - 13:41ve kazanabileceğini biliyordum.
-
13:41 - 13:43Bu bana davayı kaybetmiş olmama rağmen
-
13:43 - 13:47Müslüman yasağı konusunda da
haklı olduğumu fark ettirdi. -
13:47 - 13:49Mahkeme ne karar verirse versin
-
13:49 - 13:53göçmenlerin bu ülkeyi güçlendirdiği
gerçeğini değiştiremediler. -
13:53 - 13:57Aslında birçok anlamda en çok
göçmenler bu ülkeyi seviyor. -
13:57 - 13:59Ann Coulter'ın yazdıklarını okuduğumda
-
13:59 - 14:02Anayasamızın şanlı sözlerini düşündüm,
-
14:02 - 14:04Anayasanın Birinci Ek Maddesi'ni.
-
14:04 - 14:08"Kongre, dini bir kuruma ilişkin
herhangi bir yasa yapmayacaktır." -
14:08 - 14:10Milli inançlarımızı düşündüm.
-
14:10 - 14:12"E plurbis unum."
-
14:12 - 14:14"Birçok şeyden meydana gelen tek şey."
-
14:14 - 14:16Her şeyden önemlisi
-
14:16 - 14:19tamamen bir tartışmayı
kaybetmenin tek yolunun -
14:19 - 14:21vazgeçmek olduğunu fark ettim.
-
14:21 - 14:24ABD Kongresinin davasına katıldım
ve Başkan Trump'ın -
14:24 - 14:29nüfus sayımına vatandaşlık sorusunu
eklemesine karşı çıktım. -
14:29 - 14:31Büyük çıkarımları olan bir karardı.
-
14:31 - 14:33Oldukça zor bir davaydı.
-
14:33 - 14:35Birçok insan kaybedeceğimizi düşündü.
-
14:35 - 14:37Ama davayı kazandık,
-
14:37 - 14:385'e 4 oyla.
-
14:38 - 14:40Yüksek Mahkeme,
-
14:40 - 14:44Başkan Trump ve kabine sözcüsünün
yalan söylediğini açıkladı. -
14:45 - 14:48Ayağa kalktım ve tekrar savaşa katıldım,
-
14:48 - 14:51umarım her biriniz de kendi
yöntemlerinizle böyle yaparsınız. -
14:51 - 14:52Ayağa kalkıyorum
-
14:52 - 14:56çünkü iyi tartışmaların sonunda
galip geldiğine inanıyorum. -
14:57 - 14:59Adaletin yayı uzun
-
14:59 - 15:00ve sıklıkla yavaşça geriliyor
-
15:00 - 15:03ama biz onu gerdiğimiz sürece geriliyor.
-
15:04 - 15:08Sorunun her tartışmayı
nasıl kazanacağınız olduğunu değil, -
15:08 - 15:11kaybettiğinizde nasıl ayağa kalkacağınız
olduğunu fark ettim. -
15:11 - 15:15Çünkü nihayetinde
iyi savunmalar galip çıkacak. -
15:15 - 15:17İyi bir savunma yaparsanız
-
15:17 - 15:19bu, daha çok dayanmanızı,
-
15:19 - 15:21temelinizin ötesine uzanmanızı
-
15:21 - 15:24gelecek zihinlere ulaşmanızı
sağlayan güce sahip. -
15:24 - 15:27Bütün bu anlattıklarımın
önemli olmasının sebebi de bu. -
15:27 - 15:30Sırf kazanmış olmak için bir tartışmayı
nasıl kazanacağınızdan bahsetmiyorum. -
15:30 - 15:32Bu, bir oyun değil.
-
15:32 - 15:36Bunu size anlatıyorum
çünkü şimdi kazanmasanız bile -
15:36 - 15:40eğer iyi bir savunma yaparsanız
tarih sizi haklı çıkaracak. -
15:40 - 15:43Her zaman o oyunculuk koçunu düşünüyorum
-
15:43 - 15:44ve tuttuğum elin
-
15:44 - 15:48aslında adaletin eli olduğunu
fark etmeye başladım. -
15:48 - 15:51Uzatılan el sizin için de gelecek.
-
15:51 - 15:56Bir kenara itmek ya da onu
tutmaya devam etmek size kalmış. -
15:56 - 15:59Dinlediğiniz için çok teşekkürler.
- Title:
- Bir tartışmayı nasıl kazanırsınız (ABD Yüksek Mahkemesi veya herhangi bir yerde)
- Speaker:
- Neal Katyal
- Description:
-
ABD Yüksek Mahkemesi yargıcı Neal Katyal, bir tartışmayı kazanmanın sırrının büyük, retorik ya da kibar bir tavır olmadığını bundan daha fazla bir şey olduğunu söylüyor. Mahkemeden önce tartıştığı en etkileyici birkaç davanın hikayeleriyle Katyal, ikna edici ve başarılı bir tartışma yapmanın anahtarının neden insan ilişkilerinde, empatide ve fikirlerinizin gücüne olan inancınızda yattığını gösteriyor. "Soru, her tartışmayı nasıl kazanacağınız değil, kaybettiğinizde nasıl ayağa kalkacağınızdır." diyor.
- Video Language:
- English
- Team:
- closed TED
- Project:
- TEDTalks
- Duration:
- 16:12
Cihan Ekmekçi approved Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Cihan Ekmekçi accepted Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Cihan Ekmekçi edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Sara Ozturk edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Sara Ozturk edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Sara Ozturk edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Sara Ozturk edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) | ||
Sara Ozturk edited Turkish subtitles for How to win an argument (at the US Supreme Court, or anywhere) |