Return to Video

Hapishaneler mahkûmların anlamlı hayatlar yaşamasına nasıl yardımcı olabilir

  • 0:01 - 0:04
    Kurumumuz başarısız sosyal politika
    kovası olarak görülüyor.
  • 0:04 - 0:08
    Bize kimlerin geleceğini ya da ne kadar
    süre kalacağını belirleyemem.
  • 0:08 - 0:10
    Başka hiçbir şeyin işe yaramadığı,
  • 0:10 - 0:11
    diğer sosyal güvenlik ağlarında
  • 0:11 - 0:13
    başarısız olmuş kişiler bize gelir.
  • 0:13 - 0:16
    Onlar zapt edemedikleri için
    biz yapmalıyız.
  • 0:16 - 0:17
    Bizim işimiz:
  • 0:17 - 0:20
    zapt etmek ve kontrol altında tutmak.
  • 0:20 - 0:23
    Yıllar içerisinde
    hapishane sistemi,
  • 0:23 - 0:24
    ülke ve toplum olarak
  • 0:24 - 0:26
    bu konuda çok başarılı olduk,
  • 0:26 - 0:28
    ama bu bizi mutlu etmemeli.
  • 0:28 - 0:30
    Günümüzde hapsettiğimiz
    insan sayısı
  • 0:30 - 0:32
    diğer bütün ülkelerden daha fazla.
  • 0:32 - 0:34
    1850'deki kölelik dönemine oranla
  • 0:34 - 0:36
    günümüzde daha fazla siyahi
    insan hapishanede.
  • 0:36 - 0:38
    Üç milyona yakın çocuk vatandaşımızın
  • 0:38 - 0:40
    ebeveynlerini barındırıyoruz,
  • 0:40 - 0:43
    bu ülkedeki en büyük akıl sağlığı
    hizmeti veren
  • 0:43 - 0:45
    yeni bir akıl hastanesi
    haline geldik.
  • 0:45 - 0:46
    Bir insanı kilit altına almak
  • 0:46 - 0:48
    küçük bir olay değil.
  • 0:48 - 0:51
    Yine de Ceza İnfaz Kurumu
    olarak isimlendiriliyoruz.
  • 0:51 - 0:52
    Bugün, cezalandırma konusunda
  • 0:52 - 0:55
    düşünce tarzımızı değiştirmek
    üzerine konuşmak istiyorum.
  • 0:55 - 0:57
    Tecrübelerime dayanarak inanıyorum ki;
  • 0:57 - 0:59
    düşünce tarzımızı değiştirdiğimizde
  • 0:59 - 1:01
    yeni olasılıklar ve gelecekler yaratırız
  • 1:01 - 1:04
    ve hapishanelerin farklı
    bir geleceğe ihtiyacı var.
  • 1:04 - 1:07
    30 yılı aşkın süre, tüm kariyerimi
    cezalandırma üzerinde geçirdim.
  • 1:07 - 1:09
    Bu alanda babamı takip ettim.
  • 1:09 - 1:12
    Eski Vietnam askerlerindendi.
    Cezalandırma ona uygundu.
  • 1:12 - 1:15
    Güçlü, istikrarlı ve disiplinliydi.
  • 1:15 - 1:16
    Ben bunlardan hiçbiri değildim
  • 1:16 - 1:19
    ve eminim bu durum
    onu endişelendiriyordu.
  • 1:19 - 1:21
    Nihayetinde, eğer sonum
    hapishane ise en azından
  • 1:21 - 1:23
    parmaklıkların doğru tarafında
    olsun kararı aldım.
  • 1:23 - 1:25
    Böylece, buna bir göz atmaya
  • 1:25 - 1:27
    ve babamın çalıştığı yerde
    biraz gezinmeye karar verdim.
  • 1:27 - 1:29
    McNeil Adası Cezaevi.
  • 1:29 - 1:31
    Fakat, bu 80'lerin başındaydı
  • 1:31 - 1:32
    ve hapishaneler film ve dizilerde
  • 1:32 - 1:34
    gördüklerinizden biraz farklıydı.
  • 1:34 - 1:37
    Birçok açıdan çok daha kötüydü.
  • 1:37 - 1:39
    Beş katlı bir hücre tipi cezaevine girdim.
  • 1:39 - 1:41
    Bir hücrede sekiz kişi ve
  • 1:41 - 1:43
    bu yaşam alanında 550 kişi vardı
  • 1:43 - 1:45
    ve eğer merak ediyorsanız,
  • 1:45 - 1:48
    bu küçük bölgede tek bir tuvaleti
    paylaşıyorlardı.
  • 1:48 - 1:50
    Bir görevli kasaya anahtarı
    koyuyordu
  • 1:50 - 1:52
    ve yüzlerce insan hücrelerinden
    akıp gidiyordu.
  • 1:52 - 1:54
    Yüzlerce insan hücrelerinden
    akıp gidiyordu.
  • 1:54 - 1:57
    Oradan elimden gelen
    en hızlı şekilde uzaklaştım.
  • 1:57 - 2:00
    Nihayetinde geri döndüm ve
    görevli olarak çalışmaya başladım.
  • 2:00 - 2:01
    İşim hücre bloklarından birini
  • 2:01 - 2:04
    idare etmek ve yüzlerce insanı
    kontrol etmekti.
  • 2:04 - 2:06
    Kabul merkezinde çalışmaya başladığımda
  • 2:06 - 2:09
    mahkûmların otoparktan
    içeri girişlerini,
  • 2:09 - 2:11
    hücre kapılarını sarsmalarını,
    bağırmalarını,
  • 2:11 - 2:13
    hücrelerini yıkmalarını
    duyabiliyordum.
  • 2:13 - 2:16
    Yüzlerce dengesiz insanı alır
    ve kilit altında tutarsan,
  • 2:16 - 2:17
    kaos elde edersin.
  • 2:17 - 2:20
    Zapt etmek ve kontrol altında tutmak,
    işimiz buydu.
  • 2:20 - 2:22
    Bunu daha verimli yapmayı
    öğrenmemizin bir yolu,
  • 2:22 - 2:24
    yeni türde bir yaşam alanı olan
  • 2:24 - 2:26
    Yoğun Yönetim Birimi (IMU) idi,
  • 2:26 - 2:28
    Hücrenin modern versiyonu.
  • 2:28 - 2:31
    Mahkûmları, kelepçe delikleri
    olan çelik kapıların
  • 2:31 - 2:33
    ardına koyduk ki dizginleyebilelim
  • 2:33 - 2:34
    ve yemek verebilelim.
  • 2:34 - 2:36
    Tahmin edin ne oldu?
  • 2:36 - 2:38
    Daha sessiz oldu.
  • 2:38 - 2:40
    Genel nüfusta kargaşalar azaldı.
  • 2:40 - 2:42
    Ortalık daha güvenli hale geldi,
  • 2:42 - 2:44
    çünkü en saldırgan
    ve rahatsız edici mahkûmlar
  • 2:44 - 2:46
    izole edilebilliyordu.
  • 2:46 - 2:48
    Fakat izolasyon iyi bir şey değil.
  • 2:48 - 2:51
    İnsanları sosyal iletişimden mahrum
    ederseniz, kötüye giderler.
  • 2:51 - 2:52
    Hem onlar hem de bizim için
  • 2:52 - 2:55
    onları IMU'dan çıkartmak zorlaşıyordu.
  • 2:55 - 2:57
    Hapishanede bile, birini
    kilit altında tutmak
  • 2:57 - 2:59
    küçük bir olay değil.
  • 2:59 - 3:03
    Bir sonraki görevim en saldırgan ve
    rahatsız edici mahkûmların bulunduğu,
  • 3:03 - 3:05
    eyaletin en ücra yerindeki
    hapishanedeydi.
  • 3:05 - 3:07
    O zamana dek bu endüstri
    oldukça gelişmişti,
  • 3:07 - 3:09
    yıkıcı davranışları idare etmek için
  • 3:09 - 3:11
    farklı araçlarımız ve tekniklerimiz vardı.
  • 3:11 - 3:13
    Plastik mermili silahlarımız
    ve biber gazımız,
  • 3:13 - 3:15
    plastik cam kalkanlarımız,
  • 3:15 - 3:17
    flaş bombalarımız ve acil durum
    müdahale ekibimiz vardı.
  • 3:17 - 3:19
    Şiddete kuvvet kullanarak
  • 3:19 - 3:21
    kaosa kaosla karşılık verdik.
  • 3:21 - 3:23
    Alevleri söndürmekte oldukça iyiydik.
  • 3:23 - 3:26
    Oradayken aynı zamanda
    araştırmacı olan iki tecrübeli
  • 3:26 - 3:28
    hapishane memuru ile tanıştım,
  • 3:28 - 3:31
    biri antropolog diğeri sosyologdu.
  • 3:31 - 3:33
    Bir gün, biri şöyle dedi:
  • 3:33 - 3:36
    "Biliyor musun, alevleri
    söndürmekte oldukça iyisin.
  • 3:36 - 3:39
    Hiç nasıl önleyebileceğini
    düşündün mü?"
  • 3:39 - 3:41
    Hapishaneleri güvenli hale getirmek için
  • 3:41 - 3:42
    kullandığımız kaba kuvveti
  • 3:42 - 3:44
    açıklarken onlara karşı sabırlıydım.
  • 3:44 - 3:45
    Onlar da bana karşı sabırlıydı.
  • 3:45 - 3:48
    Bu konuşmalardan
    yeni fikirler ortaya çıktı
  • 3:48 - 3:49
    ve küçük deneyler yapmaya başladık.
  • 3:49 - 3:52
    İlk, eğitim programına birer
    ya da ikişer kişi göndermek yerine,
  • 3:52 - 3:55
    görevlilerimizi takımlar halinde
    eğitmeye başladık.
  • 3:55 - 3:57
    4 hafta yerine 10 haftalık
    eğitim verdik.
  • 3:57 - 4:00
    Sonra tecrübeli elemanlar ile
    yeni başlayanları
  • 4:00 - 4:03
    eşleştirdiğimiz stajyerlik modeli
    üzerine deney yaptık.
  • 4:03 - 4:06
    İki taraf da işinde daha başarılı oldu.
  • 4:06 - 4:08
    İkinci olarak, eğitim sürecine
  • 4:08 - 4:10
    hafifletilmiş konuşma becerilerini ekledik
  • 4:10 - 4:13
    ve kaba kuvvet sürecinin
    bir parçası haline getirdik.
  • 4:13 - 4:15
    Saldırgan olmayan bir
    kaba kuvvet kullanımıydı.
  • 4:15 - 4:17
    Sonra daha radikal bir şey yaptık.
  • 4:17 - 4:19
    Mahkûmları da aynı beceriler
    üzerine eğittik.
  • 4:19 - 4:21
    Beceri gruplarını,
    şiddete sadece
  • 4:21 - 4:25
    tepki verilmesi için değil,
    onun azaltılması için değiştirdik.
  • 4:25 - 4:28
    Üçüncü olarak, tesisimizi genişlettik,
    yeni bir dizayn denedik.
  • 4:28 - 4:31
    bu dizaynın en büyük
    ve en tartışmalı unsuru
  • 4:31 - 4:34
    tabii ki de tuvaletlerdi.
  • 4:34 - 4:36
    Tuvaletler artık yoktu.
  • 4:36 - 4:39
    Şuan bu size çok önemli
    gelmiyor olabilir
  • 4:39 - 4:40
    ama o zaman olağanüstüydü.
  • 4:40 - 4:42
    Daha önce kimse tuvaletsiz hücre
    duymamıştı.
  • 4:42 - 4:45
    Hepimiz çok tehlikeli
    ve çılgınca olduğunu düşündük,
  • 4:45 - 4:48
    sekiz kişilik hücrelerin bile
    tuvaleti vardı.
  • 4:48 - 4:50
    Bu küçük detay
    çalışma şeklimizi değiştirdi.
  • 4:50 - 4:52
    Mahkûmlar ve çalışanlar
  • 4:52 - 4:55
    daha serbest etkileşime giriyor
    ve yakınlaşıyorlardı.
  • 4:55 - 4:57
    Çatışmayı öngörmek
    ve kızışmadan
  • 4:57 - 4:59
    müdahale etmek daha kolaydı.
  • 4:59 - 5:02
    Yaşam alanı daha temiz, sessiz,
    güvenli ve daha insancıldı.
  • 5:02 - 5:05
    Bu, huzuru sağlamakta
    daha önce gördüğüm
  • 5:05 - 5:08
    tüm korkutma tekniklerinden
    çok daha etkiliydi.
  • 5:08 - 5:10
    Etkileşim davranış şeklinizi değiştirir,
  • 5:10 - 5:11
    hem görevli hem de mahkûm için geçerli.
  • 5:11 - 5:14
    Ortamı ve davranışı değiştirdik.
  • 5:14 - 5:17
    Daha sonra, dersimi
    almamışımdır belki diye
  • 5:17 - 5:19
    beni genel merkezde görevlendirdiler
  • 5:19 - 5:21
    ve orada sistem değişikliğine
    karşı olanlara göğüs gerdim.
  • 5:21 - 5:24
    Sistem değişikliğine karşı olan
    birçok faktör var:
  • 5:24 - 5:26
    siyaset ve siyasetçiler,
    kanunlar ve yasalar
  • 5:26 - 5:29
    mahkemeler ve davalar, iç politika.
  • 5:29 - 5:31
    Sistem değişikliği
    yavaş ve zor bir süreç
  • 5:31 - 5:33
    ve bazen sizi gitmek istediğiniz yere
  • 5:33 - 5:34
    götürmez.
  • 5:34 - 5:38
    Hapishane sistemini değiştirmek
    basit bir şey değil.
  • 5:38 - 5:41
    Böylece, önceki deneyimlerimi düşündüm
  • 5:41 - 5:44
    ve suçlularla iletişim kurduğumuzda
    kızgınlığın azaldığını hatırladım.
  • 5:44 - 5:46
    Ortamı değiştirdiğimizde
    davranış da değişti.
  • 5:46 - 5:49
    Ve bunlar büyük sistem
    değişiklikleri değildi.
  • 5:49 - 5:50
    Bunlar küçük değişikliklerdi
  • 5:50 - 5:52
    ve yeni olasılıklar yarattı.
  • 5:52 - 5:55
    Sonra küçük bir hapishanenin
    amiri olarak görevlendirildim.
  • 5:55 - 5:57
    Aynı zamanda
    Evergreen State College'da
  • 5:57 - 5:59
    diplomam üzerine çalışıyordum.
  • 5:59 - 6:01
    Benim gibi düşünmeyen,
    başka fikirleri olan
  • 6:01 - 6:02
    ve farklı geçmişlerden gelen
  • 6:02 - 6:04
    kişilerle iletişim kurdum.
  • 6:04 - 6:07
    Bunlardan biri yağmur ormanları
    çevrebilimcisi idi.
  • 6:07 - 6:08
    Benim küçük hapishaneme baktığında
  • 6:08 - 6:10
    gördüğü şey bir laboratuvardı.
  • 6:10 - 6:13
    Konuşmalarımız sırasında,
    hapishanelerin ve mahkûmların
  • 6:13 - 6:15
    kendi başlarına tamamlayamayacakları
  • 6:15 - 6:17
    projelere yardım ederek
    bilimin gelişmesine
  • 6:17 - 6:19
    katkı sağlayabileceklerini keşfettik.
  • 6:19 - 6:21
    Kurbağalar, kelebekler
    ve kır bitkileri gibi
  • 6:21 - 6:24
    nesli tükenmekte olan türleri
    yeniden yetiştirmek gibi.
  • 6:24 - 6:25
    Aynı zamanda güneş enerjisi,
  • 6:25 - 6:27
    yağmur suyu havzaları,
  • 6:27 - 6:29
    organik bahçecilik ve
    geri dönüşümün katkısıyla
  • 6:29 - 6:33
    operasyonumuzu daha etkili hale
    getirmenin yollarını bulduk.
  • 6:33 - 6:35
    Bu girişim, sistem çapında
    büyük etkileri olan
  • 6:35 - 6:37
    birçok projenin oluşmasına yol açtı;
  • 6:37 - 6:40
    sadece bizim değil, diğer birçok
    devletin sisteminde de etkili oldu.
  • 6:40 - 6:42
    Küçük deneyler hem bilimde
    hem de toplumda
  • 6:42 - 6:45
    büyük değişimler yaratıyor.
  • 6:45 - 6:49
    İşimizle ilgili düşünce şeklimiz,
    işimizi değiştiriyor.
  • 6:49 - 6:52
    Bu proje benim işimi daha ilgi çekici
    ve heyecanlı hâle getirdi.
  • 6:52 - 6:54
    Heyecanlıydım. Personeller heyecanlıydı.
  • 6:54 - 6:56
    Görevliler ve mahkûmlar da heyecanlıydı.
  • 6:56 - 6:57
    Bundan ilham almışlardı.
  • 6:57 - 6:59
    Herkes bunun parçası olmak istiyordu.
  • 6:59 - 7:01
    Anlamlı ve önemli olduğunu
    düşündükleri şeye
  • 7:01 - 7:04
    katkı sağlıyorlardı ve
    bir fark yaratıyorlardı.
  • 7:04 - 7:06
    Burada ne olduğu hakkında açık olayım.
  • 7:06 - 7:07
    Mahkûmlar oldukça uyarlanabilirler.
  • 7:07 - 7:09
    Böyle olmak zorundalar.
  • 7:09 - 7:12
    Bazen sistemimizi,
    onu yöneten kişilerden
  • 7:12 - 7:13
    daha iyi bilirler.
  • 7:13 - 7:15
    Ve burada olmalarının bir sebebi var.
  • 7:15 - 7:18
    Ben işimi onları cezalandırmak
    ya da affetmek olarak görmüyorum
  • 7:18 - 7:20
    fakat hapishanede dahi
  • 7:20 - 7:23
    anlamlı ve düzgün bir hayata
    sahip olabileceklerini düşünüyorum.
  • 7:23 - 7:24
    Bu yüzden, soru şuydu:
  • 7:24 - 7:27
    Mahkûmlar anlamlı ve düzgün
    bir hayat yaşayabilirler mi?
  • 7:27 - 7:31
    Yaşayabilirlerse, bu ne gibi
    bir fark yaratır?
  • 7:31 - 7:34
    Bu soruyu en saldırgan
    suçlularımızın olduğu
  • 7:34 - 7:36
    o ücra hapishaneye geri götürdüm.
  • 7:36 - 7:38
    Hatırlayın, IMU'lar cezalandırma için,
  • 7:38 - 7:40
    Orada program gibi ayrıcalıklar yok.
  • 7:40 - 7:42
    Tıpkı böyle düşünüyorduk.
  • 7:42 - 7:44
    Sonra, programa ihtiyaç duyacakların
  • 7:44 - 7:46
    bu belirli mahkûmlar olduğunu anladık.
  • 7:46 - 7:48
    Hatta yoğun programa
    ihtiyaçları vardı.
  • 7:48 - 7:51
    Böylece düşüncelerimizi
    180 derece değiştirdik
  • 7:51 - 7:53
    ve yeni olasılıklar bakmaya başladık.
  • 7:53 - 7:56
    Bulduğumuz şey, yeni tip bir sandalyeydi.
  • 7:56 - 7:58
    Bu sandalyeyi cezalandırma için
  • 7:58 - 7:59
    kullanmak yerine sınıflara koyduk.
  • 7:59 - 8:02
    Tabii ki kontrol altında tutma
    sorumluluğumuzu unutmadık
  • 8:02 - 8:04
    ama şimdi mahkûmlar
    diğer mahkûmlarla güvenli
  • 8:04 - 8:06
    ve yüz yüze etkileşime girebiliyordu
  • 8:06 - 8:08
    ve kontrol artık bir sorun olmadığı için
  • 8:08 - 8:11
    öğrenim gibi başka şeylere
    odaklanabiliyorduk.
  • 8:11 - 8:13
    Davranış değişti.
  • 8:13 - 8:18
    Düşünce tarzımızı, olasılıkları
    değiştirdik ve bu bana umut veriyor.
  • 8:18 - 8:20
    Fakat bunların işe yarayıp
    yaramayacağını söyleyemem.
  • 8:20 - 8:23
    Söyleyebileceğim şey, şu an işe yarıyor.
  • 8:23 - 8:25
    Hapishanelerimiz, mahkûmlar
    ve personeller için
  • 8:25 - 8:28
    daha güvenli hale geliyor
    ve hapishaneler güvenliyken
  • 8:28 - 8:31
    enerjimizi, kontrol etmek dışındaki
    şeylere de harcayabiliriz.
  • 8:31 - 8:33
    Suçta tekerrürü azaltmak nihai hedefimiz
  • 8:33 - 8:35
    ama tek hedefimiz değil.
  • 8:35 - 8:37
    Dürüst olmak gerekirse,
    suçu önlemek
  • 8:37 - 8:39
    daha fazla insan ve kurum
  • 8:39 - 8:40
    gerektiriyor.
  • 8:40 - 8:43
    Eğer suçu azaltmada sadece
    hapishanelere bel bağlarsak,
  • 8:43 - 8:45
    korkarım bunu asla başaramayız.
  • 8:45 - 8:47
    Ama hapishaneler, yapabileceklerini
  • 8:47 - 8:49
    hiç düşünmediğimiz şeyleri yapabilir.
  • 8:49 - 8:51
    Hapishaneler yeniliğin,
    sürdürülebilirliğin
  • 8:51 - 8:52
    çevresel restorasyon ve
  • 8:52 - 8:56
    tehlikedeki türlerin yeniden
    yetiştirilmesinin kaynağı olabilir.
  • 8:56 - 8:58
    Mahkûmlar bilim insanı,
    arı yetiştiricisi ya da
  • 8:58 - 9:00
    köpek kurtarma görevlisi olabilirler.
  • 9:00 - 9:02
    Hapishaneler,
  • 9:02 - 9:04
    görevliler ve orada yaşayan
    mahkûmlar için
  • 9:04 - 9:07
    anlamlı işlerin ve fırsatın
    kaynağı olabilir.
  • 9:07 - 9:09
    Zapt edip kontrol altında tutabilir
  • 9:09 - 9:11
    ve insancıl bir ortam sağlayabiliriz.
  • 9:11 - 9:14
    Bu ikisi zıt özellikler değil.
  • 9:14 - 9:16
    Yapmaya değer olup olmadığını
  • 9:16 - 9:18
    öğrenmek için 10-20 yıl bekleyemeyiz.
  • 9:18 - 9:20
    Stratejimiz çok büyük bir
    sistem değişikliği değil.
  • 9:20 - 9:23
    Stratejimiz günler ya da aylar içinde
  • 9:23 - 9:26
    yer alan küçük değişiklikler.
  • 9:26 - 9:28
    İlerledikçe olasılık kapsamını
    değiştirecek
  • 9:28 - 9:32
    daha çok küçük kılavuzlara
    ihtiyacımız var.
  • 9:32 - 9:34
    Görev, etkileşim ve güvenli ortamın
  • 9:34 - 9:36
    etkilerini ölçmemizi sağlayacak
  • 9:36 - 9:38
    yeni ve daha iyi yollara ihtiyacımız var.
  • 9:38 - 9:40
    Toplumumuza ve toplumunuza
  • 9:40 - 9:43
    fayda sağlayacak,
    katkıda bulunabileceğimiz
  • 9:43 - 9:45
    daha fazla fırsata ihtiyacımız var.
  • 9:45 - 9:48
    Hapishaneler güvenli olmalı, evet,
    tehlikesiz olmalı, evet.
  • 9:48 - 9:49
    Biz bunu yapabiliriz.
  • 9:49 - 9:52
    Hapishaneler insanların
    anlamlı yaşamı öğrenebileceği,
  • 9:52 - 9:53
    katılım ve katkı
    sağlayabileceği
  • 9:53 - 9:55
    insancıl ortamlar olmalı.
  • 9:55 - 9:57
    Bunu nasıl yapacağımızı öğreniyoruz.
  • 9:57 - 9:58
    Bu yüzden umudum var.
  • 9:58 - 10:01
    Hapishanelerle ilgili eski fikirlere
    bağlı kalmamıza gerek yok.
  • 10:01 - 10:03
    Bunu tanımlayabiliriz,
    meydana getirebiliriz.
  • 10:03 - 10:05
    Bunu, insancıl ve dikkatli
    bir şekilde yaptığımızda
  • 10:05 - 10:07
    hapishaneler başarısız sosyal politika
  • 10:07 - 10:09
    kovasından fazlası olabilir.
  • 10:09 - 10:11
    Belki en sonunda,
  • 10:11 - 10:14
    Ceza İnfaz Kurumumuz
    isminin hakkını verebilir.
  • 10:14 - 10:15
    Teşekkürler.
  • 10:15 - 10:16
    (Alkış)
Title:
Hapishaneler mahkûmların anlamlı hayatlar yaşamasına nasıl yardımcı olabilir
Speaker:
Dan Pacholke
Description:

Amerika Birleşik Devletleri'nde hapishane yönetiminden sorumlu olan kuruma genellikle 'Ceza İnfaz Kurumu' deniliyor. Fakat yine de, ağırlık verilen şey zapt etmek ve kontrol altında tutmak. Washington Ceza İnfaz Kurumu Genel Sekreter Yardımcısı Dan Pacholke yeni bir fikir sunuyor: insancıl yaşam koşullarının yanında anlamlı iş ve öğrenim fırsatları da sunan hapishaneler.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
10:36

Turkish subtitles

Revisions