Muhtemelen hepinizde akıllı telefon veya iPhone var ve hepiniz bu sabah hava durumuna baktınız. Yağmur yağacaksa şemsiyemi; güneşli olacaksa güneş gözlüklerimi; soğuk olacaksa fazladan bir ceket alayım dediniz. Bazen doğru, bazen yanlış bilgi verecek. Bakın size ne diyeceğim: Benim en iyi uygulamam büyükannem. (Gülüşmeler) Kendisine Mamadda diyoruz. Size sadece bugünkü hava durumunu değil gelecek 12 ayınkini tahmin edebiliyor. Verimli bir yağmur sezonu olup olmayacağını söyleyebiliyor. Bu tahminleri sadece çevresini gözlemleyerek rüzgar yönünü, bulut pozisyonunu, kuş göçlerini, meyve büyüklüklerini ve çiçekleri gözlemleyerek yapıyor. Büyükbaş hayvanlarının davranışlarını gözlemleyerek tahminde bulunabilir. Havayı ve yaşadığı ekosistemi bu nedenle daha iyi biliyor. Sığır çobanlarıyla ilgilenen, göçebe bir topluluktan geliyorum. Bizler konargöçeriz. Su ve otlak alan bulmak için bir yerden başka bir yere gideriz. Bir yıl içinde, bin kilometre yani Kaliforniya kadar yol gidebiliyoruz. Bu hayat bize, ekosistemimizle uyum içinde yaşamamızda yardım ediyor. Birbirimizi anlıyoruz. Doğa, bizim süpermarketimiz; yemeğimizi ve suyumuzu oradan alırız. Doğra, şifalı bitkileri topladığımız eczanemiz. Onu korumayı ve ihtiyacımız olan şeyleri bize nasıl verebileceğini daha iyi öğrendiğimiz okulumuz. Fakat iklim değişikliği sebebiyle farklı bir etki deneyimliyoruz. Benim topluluğumda, Afrika'nın en taze beş su kaynağından birine sahibiz: Çad Gölü. Annem doğduğunda Çad Gölü 25 bin kilometrekarelik su alanıydı. 30 yıl önce ben doğduğumda 10 bin kilometrekareydi. Şimdi ise yaklaşık 1200 kilometrekare su. Yüzde 90'ı buharlaşıp yok oldu. 40 milyondan fazla insan bu gölün etrafında yaşıyor ve bu göle güveniyor. Onlar göçebe çobanlar. Onlar balıkçılar. Onlar çiftçiler. Onlar ay sonu maaşına bağlı değiller. Yağış miktarına bağlılar. Onlar yetişen mahsullere ya da büyükbaş hayvanlarının otlaklarına bağlılar. Bunlar, birçok topluluğun ulaşmak için savaştığı azalan kaynaklar. İlk gelen bu kaynaklardan rahatça yararlanır. İkinci gelen bu kaynaklar için ölüm pahasına savaşmak zorunda. İklim değişimi, sosyal hayatımızı değiştirerek çevremizi etkiliyor. Bu bölgede erkek ve kadının rolleri farklıdır. Erkek ailesini besler, topluluğuna göz kulak olur. Bunu yapmazsa itibarı tehlikeye girer. Başka bir şey yaparak durumu düzeltemez. İklim değişimi erkeklerimizi bizden alıp götürüyor. Göç budur. Büyük bir şehre taşınıp 6-12 ay kalıyorlar. Bir iş bulup eve para yolluyorlar. Eğer iş bulamazlarsa Akdeniz'i kullanarak Avrupa'ya göçüyorlar. Bazıları orada ölüyor fakat kimse gitmekten vazgeçmiyor. Tabii ki durum, göç alan gelişmiş ülkeler için üzücü. Göçmenleri ağırlamaya alışmaları lazım. Peki ya geride kalanlar ne olacak? Erkeğin rolünü oynamaları gereken kadın ve çocuklar; yemek, sağlık, aile, çocuklar ve yaşlıların güvenliğini sağlamak zorundalar. O kadınlar, benim kahramanlarım. Onlar yenilikçi, çözüm üretici. Çok küçük bir kaynağı topluluk için büyük bir şeye dönüştürüyorlar. Bunlar benim insanlarım. Yerel insanlarımızın geleneksel bilgilerini, hayatta kalmak için dayanıklı hale gelelim diye kullanıyoruz. Bilgilerimiz; sadece kendi topluluğumuz için değil bizimle yaşayan herkesle paylaşmak için var. Dünya çapında yerli insanlar, dünyadaki biyolojik çeşitliliğin yüzde 80'ini kurtarıyor. Bunu bilim insanları söylüyor. Amazon'daki yerli insanlar, ulusal parktan bile daha iyi, en çeşitli ekosistemi bulabilirsiniz. Pasifikteki yerli halk, büyükanne ve büyükbaba, kasırgadan sonra nereden yemek bulacaklarını biliyordu. Bizim insanlarımızın bilgileri, bize ve diğer insanlara iklim değişiminde hayatta kalma konusunda yardım ediyor. Dünya kaybediyor. Türlerin yüzde 60'ını çoktan kaybettik ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bir gün, bir bilim insanını topluluğuma götürdüm. "TV ve radyoda havanın iyi olacağını söylüyorsunuz peki benim insanlarımın yanına gelmeye ne dersiniz?" dedim. Geldiler. Birlikte oturdular. Birden biz göçebeler eşyalarımızı toplamaya başladık. "Bir yere mi gidiyoruz?" dediler. "Hayır, gitmiyoruz. Yağmur yağacak," dedim. "Hiç bulut yok. Yağmur yağacağını nereden biliyorsunuz?" dediler. "Evet, yağmur yağacak." deyip eşyalarımızı topladık. Birden sağanak yağış başladı. Bilim insanları koşturdu, ağaçların altında saklanıp eşyalarını korumaya çalıştılar. Biz eşyalarımızı çoktan toplamıştık. (Gülüşmeler) Yağmur dinince ciddi bir tartışma başladı. "Yağmur yağacağını nasıl bildiniz?" dediler. Dedik ki: "Yaşlı kadınlar, böceklerin yumurtalarını evlerine götürdüğünü gözlemlediler. Böcekler konuşur veya televizyon izleyemezler. Fakat nesillerini ve yemeklerini nasıl koruyacaklarını öngörebiliyorlar. Bizim için bu, en fazla birkaç saat içinde yağmur yağacağına işarettir." Bunun üzerine onlar biz bilgiye sahibiz fakat ekolojik bilgiyi ve hava durumu bilgisini birleştiremiyoruz, dediler. Meteoroloji uzmanları ve kendi topluluğumla insanları iklim değişimine adapte edebilmek, onlara daha iyi bilgi vermek üzere çalışmaya başladım. Bana sorarsanız, elimizde olan bütün bilgi sistemlerini birleştirirsek bilim, teknoloji, geleneksel bilgi -- gezegenimizi ve insanımızı koruyup kaybettiğimiz ekosistemi restore etmek için elimizden gelenin en iyisini yapmış oluruz. Bunu başka bir yoldan da yaptım. Çok sevdiğim bir aleti kullandım. Üç boyutlu katılımcı harita sistemi deniliyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı, kuşaklararası her insanı bir araya getirebildiği için katılımcı diyoruz. Bilimsel bilgileri kullanıyorlar. Topluluk bir araya gelip bu haritayı yapıyor. Kutsal ormanlarımızın, su dağıtma yerimizin, geçitlerimizin, her mevsimde gittiğimiz yerlerin nerelerde olduğunu çözüyorlar. Bu aletler kadınların kapasitesini inşa ettiği için harikalar. Bizim topluluğumuzda kadınlar ve erkekler birlikte oturamaz. Erkekler sürekli konuşur; kadınlarsa arkada oturur. Karar vermek için orada değiller. Erkekler olayı çözdükten sonra onlara, kadınları bakmaları için çağırmalarını söylüyoruz. Erkekler "Tamam" diyorlar çünkü ilk işi çoktan yaptılar. (Gülüşmeler) Kadınlar gelip haritaya bakınca "Aa, hayır," diyor. (Gülüşmeler) "Bu yanlış. İlacı buradan, yemeği şuradan alıyoruz. Şuradansa --" Harita üzerindeki bilgileri değiştirip erkekleri çağırdık. Kadınların dedikleri hakkında düşündüler. Hepsi kafalarını salladı. "Evet haklılar, gerçekten haklılar. İnanılmaz haklılar." Bu şekilde kadınların kapasitesini inşa ettik. Üç boyutlu katılımcı harita sisteminde onlara söz hakkı vererek. Kadınlar adapte olma konusunda topluluğa yardım etmek için gerekli ayrıntıları alır. Erkeklerse büyük resmin bilgisine sahip. Bunları bir araya getirince bu harita onlara tartışmalarında yardım ediyor. Kaynaklara ulaşmak, kaynakları daha iyi paylaşmak, onları yenilemek ve uzun dönem sürdürmek için topluluklar arasındaki kavgayı azaltıyor. Bizim bilgimiz gerçekten yararlı. Yerli insanların bilgisi gezegenimiz için çok önemli. Tüm insanlar için hayati önemde. Bilimsel bilgi 200 yıl önce keşfedildi; teknoloji 100 yıl önce, yerli insanların bilgisi ise 1000 yıl önce. Peki neden bu üçünü bir araya getirip bu üç bilgiyi birleştirip iklim değişiminden etkilenenlere daha iyi dayanma gücü vermiyoruz ki? Artık yalnızca gelişmekte olan ülkeler değil gelişmiş ülkeler de etkileniyor. Kasırga gördük. Her yeri sel bastı. Burada, Kaliforniya'da bile yangın gördük. Tüm bu bilgilerin bir araya gelmesi lazım. İnsanları da merkeze koymalıyız. Karar merciilerinin de değişmesi lazım. Bilim insanları söylüyor, biz söylüyoruz; biz bu bilgiye sahibiz. Bunu değiştirmemiz için 10 yılımız var. 10 yıl hiçbir şey. Bunun için birlikte çalışmamız gerekiyor ve hemen şimdi harekete geçmeliyiz. Teşekkürler. (Alkışlar)