Büyük camgözler, hayranlık uyandıran canlılar. Tek kelimeyle muhteşemler.
Boyları 10 metreye ulaşıyor.
Daha büyük olduğunu söyleyenler bile var.
Ağırlıkları iki tona yaklaşıyor.
Beş tona ulaştığını söyleyenler bile var.
Dünyanın ikinci büyük balığı.
Ama planktonla beslenen zararsız hayvanlar.
Aynı zamanda her saat başı
bir kilometreküp suyu filtreledikleri,
günde 30 kg hayvansal planktonla beslendikleri düşünülüyor.
Gerçekten de inanılmaz canlılar.
Biz çok şanslıyız çünkü İrlanda'da çok sayıda büyük camgözlerimiz var.
Onlar üzerine çalışma olanaklarımız da...
Sahil şeridindeki topluluklar için de
yüzyıllar boyunca çok önemli canlılar oldular,
özellikle de Claddagh, Duff, Connemara'dakiler için.
Burada geçimlik tarım yapan çiftçiler,
balıkçı tekneleri ve filikalarıyla
uzak kıyılara, zaman zaman da Achill Adası'nın
48 km batısındaki Sunfish Bank denen yere
büyük camgözleri öldürmek için giderlerdi.
Bu, 1800'lerden kalma bir gravür.
Özellikle de karaciğerlerinden elde edilen yağ nedeniyle önemliydiler.
Büyük camgözlerin vücudunun üçte biri karaciğerdir ve yağ ile doludur.
Zamanında karaciğerinden galonlarca yağ çıkarıyorlar,
bu yağı aydınlanma amacıyla kullanıyorlardı.
Aynı zamanda yaraları ve diğer şeyleri örtmek için kullanılıyordu.
Gerçekten de 1742 yılında
Galway, Dublin ve Waterford'daki sokak lambaları
güneşbalığı yağıyla donatılıyordu.
Güneşbalığı (sunfish) tanımı da, büyük camgözlerin diğer adıdır.
Bu nedenle her zaman önemli oldular.
Uzun süredir bu sulardalar ve sahil şeridindekiler için hayati konumdalar.
Yazılı kaynaklarda sıkça adı geçen ve en bilinen
büyük camgöz av noktası Achill Adası'dır.
Bu fotoğraflar, Achill Adası yakınlarındaki Keem Koyu'ndan.
Zamanında köpekbalıkları bu koya gelir,
balıkçılar da ağlarını burundan aşağı sallar
ve boylu boyunca diğer ağa kadar uzatırlardı.
Köpekbalıkları yaklaştığında ağa takılır ve ağ da hayvanların üzerine katlanırdı.
Köpekbalıkları da boğularak can verirdi.
Bazen de "currach" adı verilen ufak teknelerle yorgun düşürülüp
enselerinin arkasına gelen mızrak darbesiyle öldürülürlerdi.
Ardından Purteen Limanı'na kadar halatla çekilip
burada kaynatılır, yağ yapılırdı.
Hayvanların etini aynı zamanda
gübre olarak kullanır, yüzgeçlerini de keserlerdi.
İşte dünya çapında köpekbalıklarının karşısındaki en büyük tehdit de bu:
yüzgeçlerinin kesilmesi.
"Jaws" yüzünden çoğumuz köpekbalığından ürküyoruz.
Senede beş ya da altı kişi
köpekbalığı saldırısından ölüyor.
Hatta geçenlerde, birkaç hafta önce biri daha ölmüştü, değil mi?
Bizse, yılda yaklaşık 100 milyon köpekbalığı öldürüyoruz.
Dolayısıyla aradaki dengeyi gerçekten kuramıyorum
ama köpekbalıklarının bizden korkmaya çok daha fazla hakları var.
En bilinen av noktalarından biri olduğunu söylemiştim.
Gördüğünüz gibi avlanma, 50'li yıllarda doruğa ulaştı
ve yılda 1500 köpekbalığı öldürülür hale geldi.
Tabii ki sayıları hızla azaldı; klasik bir ani yükseliş ve düşüş hikayesi olarak
balık stokları tükendi veya
üreme oranları düştü.
Bu süre içinde 12 bine yakın köpekbalığı katledildi.
Achill Adası'ndaki
Keem Koyu'nun ucundan saldıkları
manila keneviri halatıyla hepsini öldürdüler.
80'lerin ortasına geldiğimizde katliamlar hala sürüyordu,
özellikle de County Waterford'daki Dunmore East taraflarında...
İki buçuk yıl içinde, 1985'e kadar toplam 3 bin köpekbalığı öldürüldü.
Gelenlerin büyük çoğunluğu Norveç gemileriydi.
Burada pek belli olmasa da, siyah olanlar Norveç av gemileri.
Gözcü yerindeki siyah çizgi de
köpekbalığı avı için geldiklerini belirtiyor,
balina değil.
Büyük camgözlerin kıyı toplulukları için önemi,
dillerine de yansımış.
İrlanda dili uzmanı kesilmeyeceğim başınıza,
ama Kerry'de bu hayvanlar "Ainmhide na seolta" olarak,
yani, "yelkenli canavar" olarak bilinirdi.
Tabii bir de "Liop an da lapa" olarak;
yani "çift yüzgeçli hantal yaratık".
"Liabhan mor" ise büyük hayvan demek.
Ama asıl favorim, "Liabhan chor greine",
"güneşin azametli balığı".
Bu çok güzel ve çağrışımları olan bir isim.
Başlı başına garip bir yer olan Tory Adası'nda, "Muldoon Ailesi'nden" olarak biliniyorlardı.
Nedeni kimse bilmiyor.
Umarım Tory Ada'lı kimse yoktur burada; ne de olsa güzel bir yer.
Ama adanın genelinde daha çok
güneşbalığı olarak anılırlardı.
Çünkü güneş çıktığında, yüzeye çıkıp güneşlenirlerdi.
Büyük camgözlerin dünya çapında sayılarının azaldığına
dair son zamanlarda önemli kaygılar var.
Bazıları popülasyonda bir azalma olmadığını iddia ediyor.
Planktonların dağılımındaki değişim yüzünen olabileceğini belirtiyorlar.
Aynı zamanda büyük camgözlerin, iklim değişikliğinin
en belirgin göstergelerinden biri olduğunu söylüyorlar.
Çünkü plankton sayaçları gibiler;
ağızları sürekli açık halde etrafta dolanıyorlar.
IUCN listesinde bugün "hassas" türler sınıfına giriyorlar.
Avrupa'da bu hayvanların yakalanmasını önlemeye yönelik girişimler de var.
Hatta yakın zamanda, yakanlanmalarına ve karaya çıkarılmalarına,
yanlışlıkla yakalanmış olsalar bile, yasak getirilmiş durumda.
Ancak İrlanda'da koruma altında değiller.
Hatta İrlanda'da yasal statüleri bile yok.
Bu türler için önemli bir konumda olmamıza ve
büyük camgözlerin tarihsel boyuttaki onca önemine rağmen...
Onlar hakkında çok az şey biliyoruz.
Bildiklerimizin çoğu da,
yüzeye çıkma alışkanlıkları sonucunda öğrendiklerimiz.
Ancak yüzeydeki davranışlarını gözleyerek
ne yaptıklarını tahmin etmeye çalışıyoruz.
Geçen sene Man Adası'ndaki bir konferansta farkına varabildim:
Büyük camgözlerin düzenli olarak, sıklıkla ve tahmini aralıklarla
güneşlenmek için yüzeye çıktığı bir yerde
yaşamanın ne kadar sıradışı bir deneyim olduğunu anladım.
Bilim dünyası için de
büyük camgözleri görmek bambaşka bir deneyim
çünkü gerçekten muhteşem hayvanlar.
Bu hayvanlar üzerine çalışmalar yapmak ve onlara ulaşmak için de müthiş bir fırsat.
Geçtiğimiz yıl ağırlıklı olmak üzere, son birkaç yıldır
köpekbalıklarını etiketliyoruz.
Böylece onları nerelerde gördüğümüzü,
rotalarını ve benzer şeyleri takip edebiliyoruz.
Aktif olarak çalıştığım
Kuzey Donegal ve Batı Kerry
bölgelerine odaklandık.
Yüksek teknoloji kullanmadan basit etiketlemeler yaptık;
büyük ve uzun sırıklarla etiketledik.
Bu, ucunda etiket olan
bir tür olta kamışı.
Bota atlıyor ve köpekbalıklarını etiketliyoruz.
Bu yöntem oldukça etkili de oldu.
Geçtiğimiz yaz 105 köpekbalığı etiketledik.
Üç gün içinde Inishowen Yarımadası'nda
50 tanesini etiketledik.
İşin asıl zor olan tarafı, doğru zamanda doğru yerde olabilmek.
Bunun dışında oldukça sade ve kolay bir teknik.
Neye benzediklerini şimdi göstereceğim.
Botun üzerindeyken, köpekbalıklarını çekmek için
çubuk kameralar kullanıyoruz.
Öncelikle köpekbalığının cinsiyetini anlamaya çalışıyoruz.
Bir miktar uydu etiketi kullandığımız için yüksek teknolojiye kaydığımız durumlar da oluyor arada.
Bunlar arşiv etiketlerimiz.
Verileri bunlara depoluyoruz.
Uydu etiketi, suyun berrak olduğu zamanlarda çalışıyor
ve uyduya sinyal gönderebiliyor.
Köpekbalıkları da çoğu zaman sualtında olduğu için
bu etiket, zamanı, güneşin durumunu,
su sıcaklığını ve derinliğini hesap ederek
köpekbalıklarının yerini belirliyor.
Böylece tüm rotalarını yeniden yapılandırabiliyorsunuz.
Belirli bir süre sonra etiketin köpekbalığından ayrılmasını ayarlayabiliyorsunuz.
Genellikle bu sekiz ay sonraya ayarlanıyor.
Etiketin düştüğü o güne kadar,
kullanabileceğimiz tüm veriler elimize ulaşıyor.
Sualtındaki davranışlarını ve rotalarını
tespit etmenin tek yolu bu.
Hazırladığımız haritalardan bazıları da şöyle.
Bir tanesini iki kez Kerry yakınlarında işaretlemişiz.
Zamanının çoğunu, son sekiz ay boyunca İrlanda sularında geçirmiş.
Yılbaşında şelf kırığı bölgesinde görülmüş.
Burada, henüz yüzey sıcaklığı ve derinlikle ilgili
kesin referans alamadığımız bir köpekbalığı var.
Bu ikinci köpekbalığı da, zamanının büyük bölümünü
İrlanda suları çevresinde geçirmiş.
Man Adası'ndaki çalışma arkadaşlarımız,
geçen yıl bir köpekbalığını etiketledi.
Bu köpekbalığı, Man Adası'ndan Nova Scotia'ya 90 günde ulaşmıştı.
Bu, 9 bin 500 kilometre demek; bunu yapabileceğini tahmin bile edemezdik.
ABD'deki bir başka çalışma arkadaşımız,
pek işe yaramamış olsa da, Massachusetts yakınlarında 20 köpekbalığını etiketledi.
Elindeki tek bilgi, onları nerede etiketlediği ve
bu etiketlerin nerelerde düştüğü.
Etiketler, Karayipler'de
ve hatta Brezilya'da düşmüştü.
Oysa biz, büyük camgözlerin ılıman bölgelerde yaşadığını
ve yalnızca bu enlemde gezindiğini düşünüyorduk.
Ama bu çalışmalar sonucunda, Ekvator'u da geçtiklerini farkettik.
Bu tür basit yöntemlerle
büyük camgözler hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyoruz.
Beni çok şaşırtan
ve oldukça ilginç bulduğum bir detay var:
Köpekbalıklarının genetik çeşitliliği çok az.
Kalıtım bilimci olmadığım için, genetikle ilgili her şeyi anlıyormuş gibi yapmayacağım.
Disiplinlerarası işbirliğinin sevdiğim yanı da bu işte.
Ben daha çok arazi adamıyım;
üzerimde beyaz önlüğümle laboratuvarda saatlerimi geçirdiğim zaman,
panik atak geçirip oradan kaçmaya çalışıyorum.
Genetikçilerle bu nedenle çalışabiliyoruz.
Büyük camgözlerin genetiğini incelediklerinde,
çeşitliliğin çok düşük olduğunu görmüşler.
İlk sıraya baktığınızda,
farklı köpekbalığı türlerinin birbirine ne kadar benzediğini göreceksiniz.
Aslında her birinin köpekbalığı olduğunu
ve ortak bir soydan geldiğini görüyoruz.
Nükleotid çeşitliliğini incelediğimizde,
yani ebeveynlerden geçen genler bazında baktığımızda,
ilk çalışmada görülen büyük camgözlerin,
diğer köpekbalığı türlerine oranla
çeşitlilik açısından büyüklük kertesine göre değerlendilrildiğini görürsünüz.
Bu çalışma 2006 yılında yapılmıştı.
2006'dan önce , büyük camgözlerin genetik çeşitliliğine dair hiçbir bilgimiz yoktu.
Farklı populasyonlarla ayırt edlip edilmediklerini,
alt populasyonları olup olmadığını bilmiyorduk.
Ve tabii ki, çok önemli olan populasyon büyüklüklerinin ne olduğunu ve
hayvanların koruma statülerini bilmiyorduk.
Aberdeen'den Les Noble,
araştırma sonuçlarını çok ilginç bularak
başka bir çalışma yapmak istedi.
Çalışmasında, çok daha pahalı olan ve
çok daha fazla zaman alan mikro-uydular kullandı.
Oysa o da, neredeyse bizimle aynı sonuçları elde etti.
Nedendir bilinmez ama sonuçta
büyük camgözlerin çeşitliliğinin oldukça düşük olduğu ortaya çıktı.
Belki de nedeni, genetik bir darboğazdır.
Belki de bundan 12 bin yıl önce gerçekleşen herhangi bir tıkanıklık,
genetik çeşitliliğin az olmasına neden olmuştur.
Oysa, planktonla beslenen ve büyük bir köpekbalığı türü olan
balina köpekbalığına baktığınızda,
çeşitliliğinin daha fazla olduğunu görürsünüz.
Buna bir anlam veremiyoruz.
Dünyanın dört bir yanındaki büyük camgözler arasında
hiçbir genetik farklılık yok.
Büyük camgözler dünyanın farklı bölgelerine yayılmış olsa da,
aralarında genetik olarak hiçbir fark bulamıyorsunuz:
Pasifik, Atlantik, Yeni Zelanda, İrlanda veya Güney Afrika'dakinin farkı yok.
Temelde hepsi aynı gibi.
Şimdi söyleyeceklerim çok daha şaşırtıcı. Beklenmedik şeyler.
Pek anlam veremiyorum ve anlıyormuş gibi de yapmayacağım.
Genetikçilerin çoğunun da anlamadığına, yalnızca
sayı verebildiklerine eminim.
Bu türlerin populasyon büyüklüklerini,
genetik çeşitliliği temel alarak hesaplayabilirsiniz.
Rus Hoelzel da geçerli bir populasyon büyüklüğü tespit etti:
8 bin 200 birey.
Bu kadar.
Dünya çapında 8 bin birey.
Muhtemelen içten içe, "Çok saçma, mümkün değil" diyorsunuz.
Les de bunun üzerine daha iyi bir çalışma yaptı
ve yaklaşık 9 bin birey hesap etti.
Farklı mikro-uydu kullanımları farklı sonuçlar vermişti
ve tüm bu çalışmaların ortalaması,
yaklaşık 5 bin birey anlamına geliyordu.
Ama bu sayıyı inandırıcı bulmuyorum.
Ne de olsa şüpheci biriyim.
Yine de, sayıları biraz evirip çevirseniz bile,
20 bin bireylik etkin populasyon büyüklüğüyle karşılaşıyorsunuz.
70'li ve 50'li yıllarda Achill taraflarında
kaç tanesini öldürdüklerini hatırlıyor musunuz?
Yani tüm bu rakamlar,
bu türün neslinin tükenmek üzere olduğunu belirtiyor.
Çünkü populasyonları oldukça düşük.
Hatta 20 binin yalnızca 8 bini dişi.
Dünya çapında yalnızca 8 bin dişi büyük camgöz mü kaldı yani?
Bilemiyorum; inandırıcı bulmuyorum.
Burada asıl sorun,
araştırmaların örneklerle sınırlandırılmış olması:
yani, yeterince örnek toplanmamış,
bu nedenle de detaylı bir
genetik çalışma yapılamamış olması.
Peki, genetik analizler için
nasıl örnek toplanır?
Bu kaynaklardan biri, ölü köpekbalıkları;
yani karaya vuran ölü köpekbalıkları...
İrlanda'da bir yıl içinde karaya vuran ölü köpekbalığı sayısı,
en iyi ihtimalle iki ya da üç.
Diğer kaynak da, tesadüfi ağa yakalanmalar.
Geçmişte yüzey ağlarına takılma vakaları oldukça azdı.
Köpekbalıkları için iyi haberse, artık bu ağlar yasaklandı.
Ama hala bazıları trol ağlarına yakalanıyor.
Bu köpekbalığı, yılbaşından hemen önce Howth taraflarında
yasadışı olarak karaya çıkarıldı çünkü AB yasaları buna izin vermiyor.
Ve sonunda, köpekbalığı bifteği olmak için kilosu sekiz euro'ya satıldı.
Üstelik duvarda bir de yemek tarifi asılıydı; ta ki bunun yasadışı olduğunu öğrenene kadar.
Karşılığında para cezası ödemek zorunda kaldılar.
Size gösterdiğim tüm bu çalışmalarda kullanılan
dünya çapındaki toplam örnek sayısı
şu an itibariyle 86.
Hepsi çok önemli çalışmalar çünkü
doğru soruları sorarak, bu türlerin
populasyon büyüklükleri, alt populasyonları ve
populasyon yapıları hakkında bilgiler verebiliyorlar.
Ama eldeki örnekler çok az.
Köpekbalıklarını etiketlerken,
-ki genellikle bu işlemi bir botun önünde hızlı bir şekilde hallediyoruz-
köpekbalıklarının tepki gösterdiği de oluyor tabi.
Bir keresinde, Donegal'daki Malin Head yakınlarında
bir köpekbalığı kuyruğuyla botun kenarına vurdu;
Çok büyük ihtimalle, kendisine yaklaşan bottan korktuğu için.
kendisine yaklaşan bottan korktuğu için.
Sorun olmadı, çok az ıslandık, o kadar.
Ama daha sonra Emmett'le birlikte
Malin Head limanına vardığımızda
botun ön tarafında siyah bir salgı gördüm.
O zaman aklıma geldi: Ticari balık teknelerinde uzun yıllar çalışmıştım
ve balıkçılar bana, büyük camgözün ağa yakalanıp yakalanmadığını
nasıl anladıklarını anlatmışlardı.
Ardında siyah salgı bırakıyordu.
O nedenle bu salgının da o köpekbalığı tarafından bırakıldığını anladım.
Genetik çalışmalar için
örneklerin ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz için
örnek toplamaya başladık ve
daha çok geleneksel yöntemleri kullandık.
Elimde gördüğünüz tatar yayını, aynı zamanda
balina ve yunuslardan genetik örnek toplamak için de kullanıyoruz.
Tatar yayını da denememe rağmen,
tek elde ettiğim kırık oklardı çünkü
köpekbalığı derisi çok serttir.
Bu şekilde örnek toplayamayacaktık.
Bu yöntem işe yaramıyordu.
O yüzden botun önündeki siyah salgıyı görünce,
"Sana sunulmuş nimetlerden faydalanırsan..." dedim
ve salgıyı sıyırdım aldım.
Yanımda, genetikçilere vermek için getirdiğim, içinde alkol olan ufak bir tüpe koydum.
Sonrasında salgıyı Aberdeen'e yolladım.
"Bir de bunu deneyin" diyerek onlara verdim ve
onlar da örneği aylarca beklettiler.
Çünkü o sırada Man Adası'nda bir konferansımız vardı.
Ama sürekli onlara e-posta attım ve
"Salgıma bakma fırsatı buldunuz mu?" diye sordum.
Onlar da her seferinde, "Tamam, tamam. Bir ara bakacağız" diyip durdular.
Her neyse, sonunda yapmaya karar verdi,
daha önce kendisiyle tanışmamıştık ama
ona gönderdiğim birşeyle ilgilenmemesi, itibarını kaybetmesine neden olabilirdi.
Sonunda salgıdan DNA örneği alabilmelerine kendileri bile şaşırdı.
Örneği genişleterek teste tabii tuttular
ve bunun, büyük camgöz DNA'sı olduğunu tespit edebildiler.
DNA, bu salgıdan elde edilmişti;
ve oldukça heyecan vericiydi.
Bundan böyle Simon'ın köpekbalığı salgısı olarak adlandırıldı.
Bunu geliştirebileceğimi düşündüm
ve daha fazla
salgı edinmeye karar verdim.
Uydu etiketlerine 3 bin 500 pound harcadıktan sonra
fiyatı hala üzerinde olan 7.95'i de
Kilrush'taki donanım mağazısına yatırabileceğimi düşündüm.
Bununla paspas sapı alacaktım
ve daha azını da fırın temizlik bezine harcayacaktım.
Bezi paspasın sapına sardım
ve bıkmadan usanmadan
köpekbalıklarının
yaklaşmasını bekledim.
Tüm bunlar, Ağustos ayında oldu
ve köpekbalıkları genellikle Haziran, Temmuz'da yoğunlaşır.
Ağustos'ta görmek çok zordur çünkü
doğru zamanda doğru yerde olmanız sık rastlanır bir durum değildir.
Bu nedenle umutsuzduk.
Blasket'ta köpekbalıkları olduğunu duyunca hemen oraya yöneldik
ve köpekbalıklarını bulduk.
Köpekbalıkları botun altından geçerken,
paspas sapını yavaşça üzerlerine dokundurduk.
İşte burada görüyorsunuz, alttan geçiyorlar.
Bu yolla salgı toplamayı başardık.
Burada gördüğünüz gibi.
Bu harika siyah salgıya bakın.
Yaklaşık yarım saat içinde
beş farklı örnek topladık
Simon'ın köpekbalığı salgısı yöntemiyle teste soktuk.
(Kahkahalar)
(Alkış)
Yaklaşık 20 yıldır İrlanda'daki balinalar ve yunuslar üzerine çalışıyorum
ve onlar kulağa çok daha etkileyici geliyor.
Muhtemelen, yaklaşık bir iki ay önce County Wexford'da görüntülediğimiz
kambur balina videosuna denk gelmişsinizdir.
Birçoğunuzun, arkanızda dünyaya miras bırakacağınız birşeyler olmasını dilediğinizi de biliyorum.
Ben de suyun üzerinde sıçrayan kambur balinaları
ve yunusları düşündüm.
Ama bazen bu fırsat ayağınıza gelir
ve siz de bu fırsatı değerlendirmeniz gerektiğini bilirsiniz.
Sanıyorum benim mirasım da bu olacak:
Simon'ın köpekbalığı salgısı.
Bu yıl daha çok örnek toplamak için
fonumuzda artış oldu.
Aynı zamanda çok işe yarayacak bir ekipmanız oldu:
artık, polecam kullanacağız. Çalışma arkadaşım Joanne'de gördüğünüz gibi...
Böylece köpekbalığının alt tarafını da görebileceğiz.
Yani dişiyi tutmak için erkekte bulunan uzva bakacağız.
Bu uzuv köpekbalığının arkasından sarkar
ve kolaylıkla cinsiyet tespiti yapılabilir.
Köpekbalığının cinsiyetini örnek almadan önce
tespit ettiğimizde,
genetikçilere dişi veya erkekten alındığını söyleyebileceğiz.
Çünkü şu anda genetik düzeyde
cinsiyet tespiti yapılamıyor.
Bunu duyunca çok şaşırmıştım
çünkü hangi primerlere bakmaları gerektiğini bilmiyorlar.
Köpekbalığının cinsiyetini belirleyebilmek
çok önemli;
özellikle de Büyük camgöz ve diğer türlerin ticaretini
polis takibine alabilmek için...
Çünkü köpekbalığı ticaretinin her türü yasadışı olmasına rağmen,
halen yakalanıyor ve pazarda satılıyor.
Arazide çalışan bir biyolog olarak
bu hayvanlarla karşılaşmak istiyorsunuz.
Onlar hakkında her şeyi bilmek, öğrenmek istiyorsunuz.
Bu karşılaşmalar genellikle mevsimsel ve çok kısa süreli olduğu için,
olabildiğince çok şey öğrenmeye çalışıyorsunuz.
Düşünsenize... Sonrasında bu örnekleri alıp
genetik gibi diğer disiplinlerle
paylaşmak ve bu süreç sonunda
çok daha fazla bilgi edinmek ne kadar değerli.
Söylediğim gibi,
bu fırsatlar ayağınıza geldiğinde, kaçırmamak gerekir.
Bunu bilimsel mirasım olarak görüyorum.
Umarım ölmeden önce çok daha çarpıcı ve romantik başka bir miras bulurum kendime.
Ama şimdilik buna minnettarım.
Siz de köpekbalıklarına dikkat edin.
Eğer ilgileniyorsanız, yeni açtığımız Büyük camgözlerle ilgili web sitemize girin.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
(Alkış)