"Shakespeare" adını duyunca neden korkuyoruz? Bana sorarsanız bunun nedeni, genelde onun kelimeleri. Tüm o senin, sen ve bu yüzden ve neredesin kelimeleri, sıkıcıdan biraz daha fazlası olabilir. Fakat merak etmelisiniz, o neden bu denli popüler? Oyunları neden diğer yazarların oyunlarından çok, tekrar tekrar çekildi? Kelimelerinden ötürü. 1500'lerin sonunda ve 1600'lerin başlarında bir insanın sahip olabileceği en iyi araç buydu ve bu konuda konuşacak çok şey var. Ancak çoğu, oldukça acıklı. Kara Veba'yı ve olayları biliyorsunuz. Shakespeare çok fazla kelime kullanır. En etkileyici başarılarından birisi de, hakaret kullanımıydı. Bunlar tüm seyirciyi bir araya getirirdi; nerede oturursanız oturun, sahnede olup bitene gülebilirdiniz. Kelimeler, özellikle de tiyatro ortamında diyaloglar birçok farklı nedenle kullanılırlar: Sahnenin modunu belirlemek için, ortama biraz daha atmosfer katmak için ve karakterler arasındaki ilişkileri geliştirmek için. Hakaretler bunu kısa ve keskin bir yolla yaparlar. Önce "Hamlet"'e gidelim. Bu diyalogdan hemen önce, Polonius, Ophelia'nın babası ve Ophelia da Prens Hamlet'e âşık. Kral Claudius, Prens Hamlet'in annesi kral ile evlendiğinden beri, Hamlet'in neden çılgınca davrandığını çözmeye çalışıyor. Polonius kızına Prens Hamlet'ten bilgi almasını teklif ediyor. Sonra Sahne 2, Perde 2'ye geçiyoruz. Polonius: "Beni tanıdınız mı efendimiz?" Hamlet: "Elbette. Bir kadın tellalısınız." Polonius: "Değilim, efendim." Hamlet: "Öyleyse onun kadar dürüst olmanızı dilerim." "Kadın tellalı" (fishmonger) kelimesinin ne anlama geldiğini bilmeseniz bile, bazı içeriksel ipuçlarını kullanabilirsiniz. Bir: Polonius negatif bir tepki verdi, yani kötü bir şey olmalı. İki: Kadınlar kelimesini kullandığına göre, kötü bir şey olmalı. Ve üç: "tellal" çok da iyi bir kelime değil gibi gözüküyor. Yani anlamını bilmeseniz bile, Hamlet ve Polonius arasındaki ilişkiye dair bazı şeyler oluşturmaya başlıyorsunuz, ki ilişkileri iyi değil. Fakat biraz daha araştırırsanız, "tellal", bir tür aracı demektir ve bu ortamda, kadın satıcısı anlamına gelebilir, tıpkı Polonius'un kızını para için kullanması ve bunu kral için yapıyor olması gibi. Bu da Hamlet'in aslında göründüğü kadar çılgın olmadığını gösterir ve iki karakter arasındaki düşmanlığı yoğunlaştırır. Bir örnek daha ister misiniz? "Romeo ve Juliet", Shakespeare oyunlarında en iyi hakaretlere sahip. İki çete ve intihar eden talihsiz âşıklarla ilgili bir oyun. Herhangi bir dövüşmede ciddi bir tokat sohbetinin var olduğunu biliyor olursunuz. Ve hüsrana uğramazsınız. Sahne 1, Perde 1'de en baştan iki ailenin, Capulet ve Montague ailelerinin üyelerinin güvensizlik ve nefret seviyeleriyle karşılaşıyoruz. Gregory: "Geçerken kaşlarımı çatacağım ve istedikleri gibi anlasınlar." Sampson: "Hayır, cüret ederlerse baş parmağımı ısıracağım, ki bu onları küçük görmektir, eğer dayanabilirlerse." Abraham ve Balthasar girer. Abraham: "Bize baş parmağınızı mı ısırdınız efendim?" Sampson: "Evet ısırdım, efendim." Abraham: "Bize baş parmağınızı mı ısırdınız efendim?" Pekâlâ, bu gidişat karakteri ya da modu anlamamıza nasıl yardımcı olur? Hakaret kısmına kadar irdeleyelim. Günümüzde baş parmak ısırmak büyük bir mesele olmayabilir fakat Sampson bunu bir hakaret olarak kullanıyor. Öyle anlıyorlarsa, bu hakaret olmalıdır. Bu bizlere iki ev için çalışan adamlar arasındaki düşmanlık derecesini göstermeye başlıyor. Ve eğer birini kavgaya teşvik etmek istemiyorsanız, normalde hiç kimseye hiçbir şey yapmazsınız fakat birazdan kavga çıkacak. Derine baktığımızda, oyunun yazıldığı zamanda baş parmak ısırmak birisine hareket çekmek gibi bir şeydir. Bununla birlikte çok güçlü bir his gelir, şimdi sahnedeki gerilimi hissetmeye başlıyoruz. Sahnenin devamında Capulet evinden Tybalt, Montague ailesinden Benvolio'ya güzel bir hakarette bulunuyor. Tybalt: "Ne, yoksa bu dişi geyiklerin arasına mı çekildin? Dön, Benvolio, ölümüne bak." Benvolio: "Barışı savunuyorum; kılıcını bırak veya bu adamları benimle birlikte parçala." Tybalt: "Ne, batmış ve barıştan bahsediyor! Montague'lardan ve senden, o kelimeden, cehennem kadar nefret ediyorum. Haydi başla, korkak!" Pekâlâ, dişi geyikler. Yine, bunun iyi bir şey olmadığını biliyoruz. İki aile de birbirinden nefret ediyor ve bu da yangına körükle gitmektir. Fakat kırıcı söz ne kadar kötüdür ki? Dişi geyik korkaktır ve kendi adamları ve düşman aile önünde birisine böyle hitap etmek kavga çıkacağı anlamına gelir. Tybalt Benvolio'yu çağırıyor ve gururunu koruması için Benvolio'nun kavga etmesi gerekiyor. Bu diyalog, iki karakter arasındaki nitelendirmeye güzel bir şekilde bakmamızı sağlıyor. Tybalt, Montague'ların korkak köpekler olduğunu düşünüyor ve onlara saygı duymuyor. Yine, sahneye dramatik bir gerilim ekleniyor. Pekâlâ, şimdi bir bilgi alarmı. Tybalt'ın öfkesine ve Montague'ların ağır nefretine edebiyatta gaflet ya da düşüşüne neden olan şey adı veriliyor. Ah, evet. Romeo'nun ellerine düşüyor. Shakespeare'e bakarken, durun ve kelimelere bakın, çünkü size gerçekten bir şeyler söylemeye çalışıyorlar.