Zamanımızı iyi harcamak
ne anlama geliyor?
Zamanımın çoğunu,
zamanımı nasıl harcayacağımı
düşünerek harcıyorum.
Galiba aşırı düşünüyorum.
Sanırım saplantı yaptım.
Arkadaşlarım da öyle diyor.
Ama buna zorunlu gibi hissediyorum.
Çünkü şu sıralar zamanım parça parça
elimden kayıp gidiyor gibi geliyor.
Ve böyle olunca, yaşamımın bir kısmı da
kayıp gidiyor gibi hissediyorum.
Özellikle,
sanki zamanımın küçük bir bölümü
çeşitli şeyler yüzünden
kayıp gidiyor gibi hissediyorum.
Mesela teknoloji, her şeyi
kontrol ediyorum.
Bir örnek vereyim.
Böyle bir e-posta gelirse,
çoğumuz böyle bir
ileti almıştır, değil mi?
Bir fotoğrafta etiketlenmişim.
Bu bildirim gelince,
hemen tıklamaktan kendimi alamıyorum.
Değil mi? Çünkü ya kötü bir fotoğrafsa?
O yüzden hemen tıklamak zorundayım.
Fakat yalnızca "Fotoğrafa Bak"a
tıklamış olmuyorum,
aslında yaptığım şey
gelecek 20 dakikayı harcamak oluyor.
(Gülüşmeler)
Fakat daha da kötüsü neyin
olacağını da biliyorum
ve bunun olacağını bilmek bile
beni bir dahakine yine
yapmaktan alıkoymuyor.
Veya buna benzer bir durumda
kendimi buluyorum:
E-postalarımı kontrol ettiğim yerde
aşağıya kaydırarak yeniliyorum.
Fakat ne hikmetse 60 saniye sonra,
yenilemek için yine aşağıya kaydırıyorum.
Bunu niye yapıyorum?
Hiç mantıklı gelmiyor.
Fakat nedeniyle ilgili size
bir ipucu vereyim.
Birleşmiş Devletler'de filmler,
oyun alanları ve beyzbolun toplamından
daha fazla sizce ne para kazandırır?
Kumar makineleri.
Böylesine küçük miktarda
parayla oynamamıza rağmen
bu makineler nasıl oluyor da bu
kadar çok para kazandırıyor?
Bozuk parayla oynuyoruz.
Nasıl olur böyle bir şey?
Mesele şu ki...
telefonum bir kumar makinesi.
Telefonumu her kontrol edişimde,
kumar makinesiyle oynuyorum,
bakalım ne tutturacağım?
Bakalım ne tutturacağım?
E-postalarımı her kontrol edişimde,
kumar makinesiyle oynuyorum,
"Bakalım ne tutturacağım?"
Her haber akışında aşağı kaydırışımda,
kumar makinesiyle oynuyorum.
Sonrasında ne tutturacağım?
Sıkıntı şu ki,
yine nasıl işlediğini biliyorum.
Ben bir tasarımcıyım,
bu işlerin psikolojisini
tam manada biliyorum.
Neler döndüğünü tam manada biliyorum,
fakat bana başka seçenek bırakmıyor.
Yine de beni içine çekiyor.
Peki ne yapacağız?
Bizi teknolojiye karşı ya hep ya hiç
noktasına getiriyor, değil mi?
Ya varsın
ve bağlı kalıyorsun
ve sürekli dikkatin dağılıyor
ya da yoksun,
ama bu sefer de meraklanıp
önemli şeyleri kaçırıyor muyum diyorsun.
Diğer bir deyişle, ya dikkatin dağılıyor
ya da bir şeyleri kaçırmaktan korkuyorsun.
Öyle değil mi?
Yani seçeneği tekrar düzenlememiz gerekli.
Teknolojiyle öyle bir ilişki
istiyoruz ki,
bize onunla nasıl zaman harcayacağımızı
seçmeye yeniden izin versin
ve bunun için bunları tasarlayanların
yardımına ihtiyacımız var.
Çünkü bunları bilmek bir
işimize yaramayacak.
Tasarım bakımından yardım gerek.
Peki bu nasıl bir şeye benzerdi?
Hepimizin karşılaştığı bir
örneği ele alalım:
Sohbetler, mesajlaşmak.
Diyelim ki iki insan var:
Soldaki Nancy ve
bir belge üzerinde çalışıyor
John da sağda
John bir anda hatırlar:
"Unutmadan Nancy'den o
belgeyi istemeliyim."
John mesajı gönderdiğinde,
Nancy'nin bütün dikkati dağılır.
Sürekli yaptığımız şey de bu, bir şekilde
birbirimizin dikkatini dağıtmak.
Ve bunun ciddi bir bedeli var.
Çünkü her birbirimizin işini böldüğümüzde,
dikkatimizi tekrar toplamamız
ortalama 23 dakika sürüyor.
Başta yaptığımız temel işe dönene kadar,
aslında iki farklı proje arasında
gidip gelmiş oluyoruz
Gloria Mark'ın Microsoft ile
yaptığı araştırma sonucu,
bu veri ortaya çıktı.
Araştırma ayrıca bunun kötü
alışkanlıkları artırdığını da gösteriyor.
Dışarıdan daha çok kesintiye uğradıkça,
kendi kendimize işimizi bölme
eğilimi göstermeye şartlanıyoruz.
Aslında her üç buçuk dakikada bir
kendi kendimizi bölüyoruz.
Çok çılgınca bir şey.
Peki bunu nasıl düzelteceğiz?
Nancy ve John bu ya hep ya hiç
ilişkisinde oldukları için
Nancy bağı koparmak isteyebilir,
fakat sonra endişelenecektir:
"Ya önemli bir şeyi kaçırıyorsam?"
Tasarım bu sorunu çözebilir.
Diyelim ki, Nancy yine solda
ve sağda John var.
Ve John hatırlar:
"Nancy'ye o dokümanı yollamam gerek".
Fakat bu sefer,
Nancy konsantre olduğunu belirtebilir.
Diyelim ki Nancy bir kaydırıcı ayarlayıp:
"30 dakika boyunca
odaklanmak istiyorum" der.
Böylece -- bam -- Nancy
odağını yitirmez.
John aklındaki işten kurulmak üzere
ona mesaj atmak isteyince ise,
çünkü onun bir ihtiyacı var,
aklında bu düşünce var
ve unutmadan bunu
eyleme geçirmesi gerekir.
Fakat bu sefer,
program mesajı bekletir ki
Nancy'nin konsantrasyonu bozulmasın,
ama aynı şekilde John aklındaki
düşünceden kurtulabilir.
Fakat bu sadece son
bir şey doğruysa işler:
Nancy'nin bilmesi gerekir ki eğer
yaptığı şey gerçekten önemliyse
John hâlâ Nancy'i işinden alıkoyabilir.
Ama sürekli olarak kazara veya
anlamsızca bölünmektense,
şimdi sadece kasıtlı
kesintiler yaratmış oluyoruz.
Yani burada iki şey yapmış oluyoruz:
Hem Nancy, hem John için bir
seçenek oluşturmanın yanında,
bir de zekice ikinci bir şey
yapmış oluyoruz.
Aslında cevapladığımız
soruyu değiştirmiş oluyoruz.
Konuşmanın hedefinin bu olması yerine:
"Haydi öyle bir tasarım yapalım ki
mesaj göndermek çok kolay olsun."
Konuşmanın hedefi budur,
birine mesaj göndermek
gerçekten kolay olmalı.
Asıl hedefi çok daha derin ve insani
bir değere değiştirmeliyiz:
"Haydi iki insanın ilişkisinde
en yüksek kalitede
iletişimi kurmasını hedefleyelim."
Böylece hedefi geliştirmiş olduk.
Şimdi, peki ya tasarımcılar bunu
gerçekten umursuyor mu?
Biz bu derin insani hedeflerin
ne olduğunu tartışmak istiyor muyuz?
Peki, size bir hikâye anlatayım.
Aşağı yukarı bir yıl önce,
Thich Nhat Hanh ve teknolojinin
önde gelen tasarımcıları için
bir toplantı organize etme şansım oldu.
Thich Nhat Hanh, odaklı meditasyon
dalında uluslararası bir konuşmacı.
Ve bu katıldığım en harika toplantıydı.
Hayal edin, bir oda düşünün:
Odanın bir kenarında bir
grup teknoloji kurdu;
diğer tarafında ise,
bir takım uzun kahverengi elbiseleri ve
kazınmış kafalarıyla Budist keşişler.
Ve toplantıdaki sorular en derin
insani değerlerle ilgiliydi.
Mesela, teknolojinin geleceğinin,
onu en derin sorular ve insani değerler
için tasarladığımız takdirde
nasıl olacağı gibi.
Konuşmanın odağı,
bu insani değerlerin neler olabileceğine
kulak vermenin önemiydi.
Konuşmada Thich bir de şaka yaptı:
"Ya yazım denetimi yerine,
şefkat denetimi olsaydı?"
Yani, birinin istemsizce sinirlenebileceği
kelimenin altını çizdirsek,
birinin alınabileceği bir kelimeyi.
Peki bu tarz konuşmalar gerçek
hayatta da geçiyor mu,
yoksa sadece bu tarz tasarım
toplantılarıyla mı sınırlı?
Cevap: Evet.
Benim favorilerimden biri de Couchsurfing.
Bilmiyorsanız,
Couchsurfing bir web sitesi.
Ücretsiz bir kalacak yer arayanları,
boş bir koltuğu, yeri olanlarla
eşleştiren bir site.
Yani, harika bir hizmet.
Bu sitenin tasarım hedefi ne olabilir?
Couchsurfing'de çalışsaydınız
ne amaçla tasarlardınız?
Ev sahipleriyle ziyaretçileri
eşleştirmek için olduğunu düşünürdünüz.
Değil mi?
Bu harika bir hedef.
Ama bu, bir nevi önceki
mesajlaşma örneğindeki hedefe benziyor.
O zaman da sadece bir
mesaj iletmeye çalışıyorduk.
Peki buradaki derin, insani hedef ne?
Onlar hedeflerini,
birbirini tanımayan insanlar arasında
uzun süren pozitif tecrübe ve
ilişkiler kurmak olarak belirlemişler.
Ve bunun hakkındaki
en muhteşem şey ise 2007 yılında,
onlar bunu ölçmenin bir yolunu buldular.
Bu inanılmaz.
Nasıl çalıştığını anlatayım:
Sahip olduğunuz her tasarım hedefi için
uyumlu bir ölçümünüzün olması gerekir,
nasıl gittiğinizi bilmek için.
Başarıyı ölçmenin bir yolu.
Onların yaptıkları ise,
diyelim ki elimizde buluşan iki insan var.
Onların birlikte geçirdiği
gün sayısını alıp
bu günlerde kaçar saat olduğunu kestirip
-- bu iki insanın kaçar saatini
birlikte geçirdiğini --
ve birlikte geçirdikleri saatlerden sonra
ikisine de şunu sormuşlar:
Tecrübeniz ne kadar olumluydu?
Buluştuğunuz bu insanla
iyi deneyimler edindiniz mi?
Sonra bu pozitif saatlerden
web sitesinde
harcadıkları saati çıkarmışlar.
Çünkü bu o insanların
yaşamından bir bedel.
O saatleri neden başarı olarak sayalım ki?
Ve ellerinde kalan sayıyı
"Net organize edilmiş keyif"
diye adlandırmışlar.
veya direkt yaratılmış
net "iyi zaman" miktarı.
Couchsurfing olmadan
var olamayacak olan net saat sayısı.
Her gün işe gelip de başarı miktarınızı
insanların hayatına kattığınız yeni net
pozitif saatlerle,
o gün yapacağınız işi yapmasaydınız
var olamayacak saatlerle
ölçmenin ne kadar da
ilham verici olduğunu bir düşünsenize.
Bütün dünyanın böyle
işlediğini düşünebiliyor musunuz?
Şöyle bir sosyal ağ düşünebiliyor musunuz?
Diyelim ki yemek yapmayı önemsiyorsunuz
ve başarısını organize ettiğiniz
yemek yapma geceleriyle
ve okuduğunuza memnun olduğunuz
aşçılık yazılarıyla ölçüyorsunuz.
Okuduğunuza memnun olmadıklarınızı
ise ölçümünüzden çıkarıyorsunuz
veya sevmediğiniz bir yazıyı gözden
geçirmeye harcadığınız süreyi.
Profesyonel bir sosyal ağ düşünün.
Bu ağ başarısını,
yarattığı bağlantılar veya
gönderilen mesajlarla değil;
insanların heyecan duyduğu alanda
aldıkları iş tekliflerine göre
ölçüyor olsun.
Ve insanların bu sitede geçirdikleri
zamanı başarı ölçümünden çıkartalım.
Veya bir arkadaş bulma hizmeti hayal edin,
mesela Tinder veya başka bir tanesi,
sağa sola atılan profil sayılarını
ölçmek yerine,
ki şu an başarılarını bununla ölçüyorlar,
insanların kurduğu bağlantıların ne kadar
derin, romantik ve tatminkâr
olduğunu ölçen bir hizmet.
Veya onlar için her ne önemliyse.
Bu şekilde işleyen bir dünya
hayal edebiliyor musunuz?
Zamanınızı iyi bir şekilde geçirmenize
yardımcı olan bir dünya?
Bunu yapmanız için
yeni bir sistem de gerekli.
Çünkü muhtemelen şunu düşünüyorsunuz:
Bugünün internet ekonomisi,
günümüz ekonomisi,
harcanılan zaman ile ölçülüyor.
Ne kadar fazla üyeniz varsa,
ne kadar fazla kullanılıyorsanız,
insanlar o kadar fazla zaman geçiriyorsa.
Ve başarıyı bu şekilde ölçüyoruz.
Ama biz bu sorunu önceden çözmüştük.
Ürünlere farklı şekilde değer biçmemiz
gerektiğini fark ettiğimiz zaman,
"organik" diye etiketlendirerek çözdük.
Bunların farklı çeşit yiyecekler
olduğunu söyledik.
Onları yalnızca ücretleri
üzerinden kıyaslayamayız.
Bu farklı bir kategori yiyeceği.
"LEED" Sertifikası da bir çözümdü.
"Bu farklı türden bir bina" dedik.
Birçok çevresel sürdürebilirlik değerini
temsil ettiğini belirttik.
Peki böyle bir şeyi
teknoloji için yapsak nasıl olurdu?
Tüm amacı ve hedefi,
insan hayatına yeni pozitif katkılar
oluşturulmasına yardımcı olmak olan
bir şey nasıl olurdu?
Acaba ona farklı bir şekilde
değer biçebilseydik
gerçekten işler hâle gelir miydi?
Buna uygulama mağazalarında
seçkin listelerde yer verdiğinizi düşünün.
Sizi bu tür tasarımlara yönlendiren
internet tarayıcıları olduğunu
hayal edin.
Bu dünyayı oluşturmak ve içinde yer almak
ne kadar heyecan verici olurdu?
Bu dünyayı bugün oluşturabiliriz.
Şirket başkanları, tek yapmanız gereken,
ancak siz yeni bir ölçüt getirebilirsiniz,
insan hayatına net pozitif katkı
sağlayacak bir ölçüte önem vermek.
Ve bu konuda dürüstçe
tartışmalısınız.
Belki de buna başlamakta
zorluk çekiyorsunuz,
ama gelin bu tartışmayı başlatalım.
Tasarımcılar,
başarıyı yeniden tanımlayabilirsiniz,
tasarımı yeniden tanımlayabilirsiniz.
Muhtemelen, hepimizin seçeneklerini
yeniden oluşturmak için
bulunduğunuz yerdeki
herkesten daha yetkinsiniz.
Mesela belki tıpta,
hastaları tedavi etme zorunluluğunun
sorumluluğu ve üstün değerini
tanımlayan Hipokrat Yemini var.
Mesele tasarımcıların da
bu tür yeni tasarım hakkında
benzer bir şeyi olsa?
Ve kullanıcılar olarak hepimiz adına
bu şekilde işleyen yeni bir teknoloji
talep edebiliriz.
Şu anda bu zor gözükebilir,
ama müşterileri talep edene kadar
McDonald's salata satmıyordu.
Müşteri talebi olmadan önce
Walmart'ta organik yiyecek yoktu.
Bu şekilde işleyen yeni teknolojiyi
biz talep etmeliyiz.
Ve bunu başabiliriz.
Ve bunu yaparak
yalnızca harcanan zaman üzerinden
işleyen bir dünyadan,
faydalı şekilde harcanan zamana
önem veren bir dünyaya geçebiliriz.
Ben o dünyada yaşamak istiyorum
ve bu tartışmayı
hayata geçirmek istiyorum.
Bu tartışmayı şu anda başlatalım.
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)