Organ nakil listelerinde şu anda yüz binlerce insan böbrek, kalp ve karaciğer gibi hayatlarını kurtaracak organı bekliyorlar. Ne yazık ki, bu talebi karşılayacak kadar organ bağışlanmış durumda değil. Peki ya beklemek yerine yeni ve kişiselleştirilmiş organları sıfırdan yaratabilseydik. İşte canlandırıcı tıbbın yeni bir dalı olan biyobaskının altında yatan fikir bu. Henüz karmaşık organları basamıyoruz ama besin ve atık değişiminden sorumlu olan kan damarları ve tüpler gibi daha basit dokuları basmak şu anda mümkün. Biyobaskı, üç boyutlu baskının biyolojik kuzeni ve bir seferde üç boyutlu bir obje oluşturmak için objenin katmanlarının üst üste konulduğu bir teknik. Metal, plastik ya da seramik ile başlamak yerine organ ve dokuların üç boyutlu yazıcısı biyomürekkep kullanır, bu mürekkep, canlı hücreler içeren basılabilir bir malzemedir. Biyomürekkebin büyük bir kısmı hidrojel denen su zengini moleküllerden oluşur. Bunların içine milyonlarca yaşayan hücre ve hücreleri iletişim kurmaya ve büyümeye teşvik edecek kimyasallar karıştırılır. Bazı biyomürekkepler tek tür hücre içerirken bazıları farklı türleri birleştirmek için daha karmaşık yapılar oluşturur. İncik ve uyluk kemiklerinin birbirine sürtmesini engelleyen ve dizdeki kıkırdak parçası olan menisküsü basmak istiyorsunuz diyelim. Kondrosit adı verilen kıkırdak hücrelerinden oluşur ve biyomürekkep için bunların sağlıklı bir kaynağına ihtiyacınız var. Bu hücreler hücre çizgileri laboratuvarda çoğaltılmış bağışçılardan gelebilir veya vücutlarının reddetme olasılığı daha az olan kişiselleştirilmiş menisküsü oluşturmak için hastanın kendi dokusundan alınabilir. Çeşitli baskı teknikleri var, en popüleri ise sıkma-temelli biyobaskı. Bu baskı türünde biyomürekkep bir baskı haznesine yüklenir, ve yazıcı kafasına eklenmiş yuvarlak bir ağızlıktan ittirilir. 400 mikrondan nadiren daha geniş olan bir ağızlıktan çıkar ve hemen hemen insan tırnağı kalınlığında olan aralıksız bir lif oluşturabilir. Bilgisayarla işlenmiş resim veya dosya sağlamlaşana kadar kendi yapısını korumaya yardım eden lifleri ya düz bir yüzeye ya da sıvı banyosuna yönlendirir. Bu yazıcılar bir seferde menisküsün ince bir lifini yaklaşık bir saatte üretebilecek kadar hızlıdır. Baskıdan sonra bazı biyomürekkepler anında sertleşir; diğerleri ise yapılarını sağlamlaştırmak için ultraviyole ışığa,ilave bir kimyasala veya fiziksel sürece ihtiyaç duyarlar. Baskı süreci başarılı olursa sentetik dokudaki hücreler birbirlerine sinyaller göndererek, besin değişimi yaparak ve çoğalarak gerçek hücredeki gibi davranmaya başlarlar. Menisküs gibi nispeten basit yapıları zaten basabiliyoruz. Biyobasılmış mesaneler de başarıyla yerleştirildi ve basılmış dokular da farelerde yüz sinirlerinin yeniden oluşmasını sağladı. Araştırmacılar akciğer dokusu deri ve kıkırdakların yanında, böbreğin, karaciğerin ve kalbin minyatür ve yarı-işlevsel versiyonlarını ürettiler. Ancak, hayati bir organın karmaşık biyokimyasal ortamını kopyalamak çok zor bir iş. Ağızlık çok küçükse veya baskı basıncı çok yüksekse Sıkma-temelli biyobaskı mürekkepteki çok sayıda hücreyi yok edebilir. En zorlu engellerden biri de oksijen ve besinin gerçek boyuttaki bir organa nasıl tedarik edileceği. Bu yüzden şu ana kadarki en büyük başarılar düz ya da içi boş yapılarla elde edildi- bu yüzden araştırmacılar kan damarlarını biyobaskılanmış dokuyla birleştirecek yollar geliştirmekle meşgul. Her şeyden önce, hayat kurtarmak ve organların nasıl çalıştığına dair kavrayışımızı geliştirmek için muazzam bir biyobaskı kullanım gücü var. Teknoloji, ankastre elektroniklerin dokularını basmak gibi baş döndürücü olasılıklar dizisini önümüze seriyor. Bir gün güncel insan kabiliyetini aşan organlar üretebilecek miyiz? Veya kendimize yanmaz deri gibi özellikler ekleyebilecek miyiz? Organlarımızı basıp yenileyerek insan hayatını ne kadar uzatabiliriz? Ve bu teknolojiye ve onun inanılmaz ürünlerine tam anlamıyla kimlerin ve neyin erişimi olacak?