Şu anda çoğumuz için hayatlarımız normalden daha sessiz. Sessizlik sinir bozucu olabilir. Kendinizi yalnız hissetmenize veya kaçırdığınız şeylerin tamamen farkına varmanıza neden olabilir. Her zaman sesi düşünürüm. Ben bir ses tasarımcısı ve "Twent Thousand Hertz" adlı podcast'in sunucusuyum. Her şey dünyanın en tanınabilir ve ilginç sesleriyle ilgili. Fakat bence bu, sessizlik hakkında konuşmak için mükemmel bir zaman çünkü anlamaya başladığım şey, sessizlik diye bir şey olmadığı. Aklımı bu fikre açan kişi, tarihteki en etkili bestecilerden biri. (Piyano müziği) John Cage, avangart müzisyenlerden modern dansa ve pop müziğe kadar pek çok türde sanatçı üzerinde etkili oldu. Şu anda, 1948 tarihli "In a Landscape" adlı parçasını dinliyoruz. Bu versiyon 1994 yılında Stephen Drury tarafından kaydedildi. (Piyano müziği) Bu parça aslında John Cage'in yazılarının pek tipik bir örneği değil. Yenilikleri ve avangart teknikleriyle tanınır. Ününe rağmen kariyerinin en cüretkar parçası olan 1952'de yaptığı şeye kimse hazır değildi. Adı "4'33" olan ve bazı eleştirmenlerin "müzik" demeyi bile reddettiği bir parçaydı çünkü parça boyunca sanatçı hiçbir şey çalmıyor. Teknik olarak sanatçı dinleniyor. Fakat seyirciye, hiçbir şey olmuyormuş gibi görünüyor. John Cage'in "4'33" "şarkısı ilk kez 1952 yazında ünlü piyanist David Tudor tarafından çalındı. New York, Woodstock'taki Maverick Konser salonundaydı. Bu, dışarıya açılan büyük açıklıkları olan güzel ahşap bir yapı. David Tudor sahneye çıktı, piyanoya oturdu ve kapağını kapattı. Daha sonra sessizce oturdu, yalnızca üç hareket arasında piyano kapağını açıp kapatmak için hareket etti. Zaman dolduktan sonra ayağa kalktı ve sahneyi terk etti. (Piyano müziği) Seyircinin, ne düşüneceği konusunda hiçbir fikri yoktu. İnsanları, Cage'in kariyerini ciddiye alıp almadığını merak ettirdi. Hatta yakın bir arkadaşı, kariyerini çöpe atmaması için yalvararak ona yazdı. John Cage, müzik kompozisyonu hakkındaki bazı yerleşik fikirlere gerçekten meydan okuyan bir müzik parçası bestelemişti. Bu, müzisyenlerin bugün hala tartıştığı bir konu. John Cage'in tam olarak ne düşündüğünü anlamak için 1940'lara geri dönelim. O zamanlar John Cage Hazırlanmış piyano için beste yaparken adından söz ettiriyordu. (Piyano müziği) Böyle müzik yapmak için John Cage, piyanonun içine, tellerin arasına nesneler koyardı. Bunlar vida, bant ve lastik silgiler gibi etrafta bulduğunuz şeylerdi. Piyanoyu yüksek ve alçak perdelere sahip tonal bir enstrümandan benzersiz seslerden oluşan bir koleksiyona dönüştürdünüz. Duyduğunuz müzik, "Sonatas and Interludes for Prepared Piano"dan Cage'in "Sonata V" şarkısı. Muhtemelen "4'33" dışındaki en ünlü eseri. Bu versiyon Boris Berman tarafından gerçekleştirildi. John Cage, her bir nesnenin piyanoda nereye yerleştirileceğiyle ilgili inanılmaz derecede ayrıntılı talimatlar yazdı. Ancak her sanatçı için aynı nesneleri elde etmek imkansız bu nedenle aldığınız ses her zaman farklı. Temel olarak rastgele şansa bağlı. Bu oldukça zorluydu ve çoğu besteci ve müzisyene bir şeyler yapmayı öğretme şekline oldukça yabancıydı. John Cage, şans ve rastlantısallıkla gittikçe daha fazla ilgileniyor ve evrenin "Bundan sonra hangi notayı çalmalıyım?" sorusuna yanıtlamasına izin veriyordu. Sorunun cevabını duymak için önce dinlemelisiniz. 1940'larda evreni dinlemek gittikçe zorlaşıyordu. (Asansör müziği) Muzak şirketi 30'lu yıllarda kuruldu. Gerçekten yükseldi ve kısa süre sonra neredeyse her yerde sürekli fon müziği vardı. Kaçmak neredeyse imkansızdı. John Cage, insanların dünyanın fon müziğini kapatma seçeneğini kaybettiklerini fark etti. Muzak'ın insanların sessizliği tamamen duymasını engelleyeceğinden endişeliydi. 1948'de, "4'33" yazmadan dört yıl önce John Cage, dört buçuk dakikalık bir sessizlik yazıp Muzak şirketine satmak istediğinden bahsetti. Politik bir açıklama ya da hazırlıksız bir yorum olarak başladı ancak bu fikir yükseldi ve hızla gelişti. John Cage sessizlik hakkında derinlemesine düşünmeye başlamıştı. Gerçekten sessiz bir yeri ziyaret ettiğinde şaşırtıcı bir keşif yaptı. John Cage, Harvard Üniversitesi'nde sessiz bir odayı ziyaret etti. Sessiz odalar, sesi neredeyse sıfıra indirmek için akustik olarak işlenen odalar. Bu odalarda ses yok bu yüzden John Cage herhangi bir şey duymayı beklemiyordu. Yine de kendi kan akışını duydu. (Nabız) Kişisel olarak sessiz bir oda deneyimledim ve ses ve sessizlikle ilgili algılarınızı tamamen değiştirebilecek gerçekten etkileyici bir deneyim. Gerçekten, beynimin aç gözlüce herhangi bir şey duymak için yükselticiye dönüştüğünü hissettim. Tıpkı John Cage gibi kanımın vücudumda dolaştığını çok net bir şekilde duyabiliyordum. John Cage o anda nerede olursak olalım bedenlerimizin bile ses çıkardığını fark etti. Temelde mutlak sessizlik diye bir şey yok. Vücudunuzda olduğunuz sürece, her zaman bir şeyler duyarsınız. John Cage'in şansa ve rastlantısallığa olan ilgisi sessizliğe olan ilgisini burada karşıladı. Dikkat dağıtıcı olmayan bir ortam yaratmanın sessizlik yaratmakla ilgili olmadığını fark etti. Gürültüyü kontrol etmekle ilgili bile değildi. Zaten orada olan seslerle ilgiliydi. Ama gerçekten dinlemeye hazır olduğunuzda aniden ilk kez duyarsınız. "4'33'' hakkında sıklıkla yanlış anlaşılan şey bu. İnsanlar bunun bir şaka olduğunu varsayıyor ancak bu, gerçeğin ta kendisi. Çaldığınız her yerde farklı duyuluyor. Mesele de bu. John Cage'in gerçekten duymamızı istediği şey, çevremizdeki sonik dünyanın güzelliği. (Kuş cıvıldaması) (Örtüşen sesler) (Kilise çanı) (Cırcır böcekleri cıvıldaması ve baykuş ötmesi) "4'33''" olayları olduğu gibi kabul etmeye odaklanmanıza yardımcı olacak dikkatli bir deneyim olmalı. Bu, başka birinin size nasıl hissetmeniz gerektiğini söyleyebileceği bir şey değil. Tamamen kişisel. Aynı zamanda sonik dünyamız hakkında oldukça büyük soruları da gündeme getiriyor. "4'33''" müzik mi, ses mi, sesli müzik mi? Bir farkı var mı? John Cage, müziğin dinlemeye değer tek ses türü olmadığını hatırlatıyor. Tüm sesler düşünmeye değer. Kulaklarımızı sıfırlamak için ömür boyu bir kez fırsatımız var. Duyduklarımızın bilincine varırsak doğamız gereği dünyamızın sesini daha iyi hale getireceğiz. Sessizlik, zihnimizi sese kapattığımızda değil, dünyayı tüm ses güzelliğiyle gerçekten dinlemeye ve duymaya başlayabildiğimiz zaman oluşur. Bu ruhla nerede olursanız olun birlikte "4'33"" çalalım. Sadece üç hareketten oluşuyor ve başladıklarında size haber vereceğim. Şu anda çevrenizdeki seslerin dokusunu ve ritmini dinleyin. Her sesi benzersiz kılan yüksek ve yumuşak, armonik, ahenksiz ve tüm küçük ayrıntıları dinleyin. Bu zamanı bu gerçek hayattaki sonik anda dikkatli ve odaklanmış olarak geçirin. İşitme ve dinlemedeki ihtişamın tadını çıkarın. İşte ilk hareket geliyor. Başlıyor... şimdi. [I. Sessizlik] (Ses yok) Şimdi de ikinci hareket. 2 dakika, 23 saniye sürecek. [II. Sessizlik] (Ses yok) Son hareket. 1 dakika, 40 saniye sürecek [III. Sessizlik] (Ses yok) Bu kadar. Başardık. Dinlediğiniz için teşekkürler.