Audrey Tang: Merhaba, umarım herkes iyidir. Sizinle olmak büyük mutluluk. David Biello: Bize-- Böldüğüm için-- Bizlere COVID ve dijital araçlardan bahsetsene. AT: Tabii. Tayvan'ın, COVID'le mücadele etmek için dijital demokrasi araçlarını kullanması ve bu sayede başarı sağlaması sevindirici bir haber. Demokrasinin daha fazla insanın katılımıyla geliştiğini biliyoruz. Dijital teknoloji de katılımı güçlendirmenin en etkili yollarından biri ancak bunun için odağımız ortak bir zeminde buluşmak olmalı. Bundan kastım sosyal medya karşıtı değil, sosyal medya yanlısı olmak. Sizlere dijital demokrasinin temellendiği üç fikirden bahsedeceğim: Hızlı, adil ve eğlenceli olması. Hızlılık konusuyla başlayalım. Pek çok yetki mercii korona virüsle mücadeleye daha bu yıl başladı, Tayvan ise geçen yıl başlamıştı. ÇHC muhbiri Dr. Li Wenliang, geçen Aralık yeni SARS vakaları olduğunu duyurur duyurmaz ÇHC polis teşkilatı tarafından önce sorgulandı, en nihayetinde ceza aldı. Bunlar yaşandığı sırada, nomorepipe adlı bir forum kullanıcısı, Reddit'in Tayvan'daki muadili olan Ptt platformunda Dr. Li Wenliang'ın sızdırdığı bilgileri paylaştı. Sağlık yetkililerimiz bu gönderiyi hemen fark edip talimat yayımladılar. Wuhan'dan Tayvan'a gelen yolcular sağlık denetimlerinden geçirilecek, buna da hemen ertesi gün yani 1 Ocak'ta başlanacaktı. Ben bundan iki şey anlıyorum. İlki, sivil toplum hükûmete öyle güveniyor ki olası yeni SARS vakaları hakkında sosyal forumlarda konuşabiliyor. Hükûmet de vatandaşa güveniyor bu yüzden onu ciddiye alıyor ve SARS yeniden görülmüş gibi tedbire başvuruyor. Ki biz bu olasılığa karşı 2003'ten beri hazırlanıyoruz. Tayvan, CIVICUS'a göre şeffaf sivil toplumu sayesinde Ayçiçeği Direnişi'nden beri Asya'daki en açık toplum haline geldi. Diğer özgür demokrasiler gibi, biz de konuşma ve toplanma serbestliği hakkını kullanıyoruz ama halktan gelen yeni fikirlere açık olmayı ihmal etmiyoruz. Okul ve iş yerlerimizi kapatmadıysak işte bu yüzden. Karantina da uygulamadık, bir aydan bu yana yerel herhangi bir vaka saptamadık. İşte hızlılık. Merkezi Epidemi Talimat Merkezimiz, kısaca CECC, her gün canlı yayımlanan bir basın konferansı yapıyor. Gazetecilerle birlikte çalışıyoruz ve merkez yetkilileri onların her sorusunu cevaplıyor. Sosyal sektörden gelen yeni bir fikir mi var, o zaman telefonu alıp 1922 hattını aramanız ve bu fikri CECC'ye iletmeniz yeter. Nisan ayındaki bir olayı anlatayım. Bir genç okula gitmek istemediğini söyledi çünkü sadece pembe bir maskesi vardı; arkadaşları onunla dalga geçebilirdi. Hemen ertesi günü, CECC basın konferansında herkes pembe tıbbi maske takmaya başladı; toplumsal cinsiyet eşitliğini yaygınlaştırmak gerekiyordu. Bu kadar hızlı yanıt verdiğinizde hükûmet ile sivil toplum arasında güven inşa edebiliyorsunuz. Dijital demokrasi ve adalete gelelim. Ulusal sağlık sigorta kartlarıyla, herkesin yakınındaki eczanelerden maske alabilmesini sağlamalıydık; bu yüzden eczanelerin maske stok durumlarını her otuz saniyede bir yayımladık. Tam altı bin eczaneden bahsediyoruz. Sivil hacker'larımız yani dijitalin sivil mühendisleri, 100'den fazla araç geliştirerek insanların durumu bir haritadan izlemesini sağladı. Görme engelli insanlar için ses asistanları tasarlandı; böylece diğerleriyle aynı derecede kapsamlı bilgiye erişebiliyor ve maske bulabilecekleri yakın eczaneleri öğrenebiliyorlar. Sağlık güvencesinin yüzde 99,9'undan fazlasını tek başına ulusal sağlık sigorta sistemi ödediği için, hastalık belirtisi olan insanlar, herhangi bir mali yük altına girmeden maske alabiliyor, yerel kliniklere gidebiliyor ve herkesle aynı şartlarda tedavi edileceklerinden kuşku duymuyorlar. İnsanların tasarladığı bir kullanıcı panosu sayesinde herkes kaynaklarımızın gerçekten arttığını görüyor. Kaynak fazlası ya da yetersizliğine göre, dağıtım sistemini eczaneler ve tüm toplumla birlikte düzenliyoruz. Bu analize göre, yüzde yetmişte bir tepe noktası gördük. Kalan yüzde yirmiyi uzun saatler çalışan gençler oluşturuyordu. Onlar işten çıktığında eczaneler de kapanmış oluyordu, biz de yerel marketlerle çalışmaya başladık. Böylece herkes günün her saati maske alabiliyor. Dijital demokrasinin sağladığı geri bildirimlere güvenerek her açıdan adaleti temin ediyoruz. Son derece stresli zamanlar yaşadığımızı söylemeden geçemeyeceğim. İnsanlar endişeli ve öfkeliler, haliyle panik kaynaklı gereksiz alışverişler oluyor, ekonomiler komplo teorileriyle dolup taşıyor. Tayvan'ın yanlış bilgiyle mücadele stratejisi son derece basit. Buna "mizah söylentiyi yener" dedik. Diyelim, insanlar bir panikle tuvalet kağıtları almaya koştular. Söylentiye göre durum şu: "Tuvalet kağıdıyla aynı malzemenin seri üretimini artıyoruz, demek ki yakında tuvalet kağıdı bulamayacağız." Devlet başkanımız bunun üzerine son derece gülünç bir resim gösterdi. Bakın işte burada. Kocaman bir görselde, bize arkasını döner ve kalçasını hafif oynatır. Görselde iri harflerle şu yazar: "Hepimizin sadece bir poposu var." Bu aslında ciddi bir tabloydu çünkü tuvalet kağıdı için malzemenin Güney Amerika'dan, tıbbi maskeler içinse ülkemizden geldiğini gösteriyordu. Birinin üretimini artırmanın, diğerinin üretimini kötü etkilemesine imkân yok. Gerçek, tam anlamıyla yayıldı. Haliyle, panik kaynaklı tüketim de bir iki günde sona erdi. Sahte haberi ilk yayan kişiyi bulduğumuzda tuvalet kağıdı aracısı olduğunu gördük. Sosyal medyadaki tek panik noktası bununla kalmıyor tabii. Günlük basın konferansları yanında her gün bir sürü şey çevriliyor. Çeviriler Sağlık Bakanlığı'nın "sözcü köpeği" tarafından yapılıyor. Fiziksel mesafeyi nasıl açıkladığımıza bir bakın: "Dışarıdayken mesafenizi iki köpek boyu koruyun, içerideyseniz, üç köpek boyu uzakta durun." El dezenfeksiyonu kuralları da öyle. Bunları yaymak daha kolay olunca gerçekçi mizah da söylentiden daha hızlı davranmış oluyor. Bir çeşit aşı gibi düşünün; insanları koruyor. R0 değeri birin altına düşecek tarzı komplo teorileri üretilince bu fikirlerin yayılmasını önlüyoruz. Benim vereceğim bilgiler bunlardı, artık sizlerin soru ve cevaplarıyla devam edeceğiz. Ama korona virüse karşı yürüttüğümüz strateji hakkında daha fazla bilgiyi taiwancanhelp.us adresinde bulabilirsiniz. Teşekkür ederim. DB: İnanılmaz. "Mizah söylentiyi yener" olayına bayıldım. ABD'de ise, söylenti mizahi olsa bile diğer karşılıklardan hızlı yayılıyor gibi. Sorunumuz bu belki de. Tayvan bu açıdan nasıl başarı sağladı? AT: Açıkçası, mizahın dolaylı olarak öfkeyi ya da kederi yüceltme eğilimini biz de fark ettik. Devlet başkanımızın örneğini yeniden düşünecek olursanız kendisiyle dalga geçtiğini göreceksiniz. Başkalarını hedef alarak espri ya da şaka yapmıyor. Esas önemli olan buydu. İnsanlar eğlenceli bulduğu şeyi paylaşıyorlar ama arkasında art niyet ya da olumsuzluk yok. Mesela, maskeleri üretmek için kullanılan malzemelerle ilgili tablo, çok daha kolay hatırlanıyor. Toplumun belli bir kısmını dışlayan bir şaka yapacak olursanız o kesim tabii öfkelenir. Haliyle, toplum yanlısı bir tavrı bırakın bir kutuplaştırmayla karşılaşırsınız. Mizah ama kimseyi harcamadan, kimseyi dışlamadan. Sanırım işin temeli buydu. DB: Gerçekten inanılmaz. Çünkü Tayvan'ın bunun başlangıç noktasına çok yakın bağları var. AT: ÇHC, doğru. DB: Çin toprakları. Aradaki ekonomik bağları düşündüğümüzde mevcut mesafe ya da ilişkisizlik sizi zorlamıyor mu? AT: Söylemiştim, yaklaşık bir aydan beri hiçbir yerel vaka saptamadık yani güzel gidiyoruz. Temelde yaptığımız şey, diğer herkesten daha hızlı davranmaktan başka bir şey değil. Biz geçen sene önlem almaya başlarken hemen herkes bu sene eyleme geçti. Aslında dünyayı geçen sene uyarmayı denemiştik... Neyse. Her durumda, asıl mesele erken davranmak. Bu sayede sınır kontrolü, ülkeye dönen kişilerin karantinaya alındığı ana nokta haline geliyor. Yani, muhtemelen insan haklarını ciddi olarak çiğneyen yöntemlerin öyle ya da böyle uygulanmak zorunda kalındığı virüsün tüm topluma yayıldığı aşamaya kadar beklemiyorsunuz. Tayvan'da şimdiye kadar olağanüstü hâl ilan etmedik. Anayasa hukukuna tam olarak bağlıyız. Dolayısıyla, yönetimin aldığı her tedbir, korona virüsün olmadığı zamanda da geçerli oluyor. Bu da bizi yenilik getirmek durumunda bırakıyor. "Biz açık özgür bir demokrasiyiz," dediğimizde bu fikir bizi yasaklamalardan alıkoydu. Bu nedenle, "mizah sahteyi yener" fikrini geliştirmek zorundaydık. Kolay yol, online konuşmanın saf dışı bırakılması olurdu ama bu bizim için geçerli değil. Kısıtlamaların yer almadığı tasarım kriterlerimiz sayesinde özel hayata fazla müdahaleci olan bir sistem de uygulamamış olduk. Yani, sınırda değişiklik yapmalıyız. Karantina otelleri de yeterli sayıda olmalı. "Dijital çitler" deniyor bunlara; telefonunuz yakındaki telekom hatlarına bağlanıyor ve 15 metre ya da bu alan içinde dışarı çıkacak olursanız konakladığınız yerin yöneticilerine ya da polise SMS gönderiliyor. Ama biz bu tedbirleri sınıra kaydırınca birçok insan hayatına devam ediyor. DB: Bundan biraz konuşalım. Dijital araçları anlatsana. COVID'e karşı nasıl kullanılıyorlar? AT: Tamam. Dijitalin üç temeli var, bunları anlattım. Birincisi kolektif zekâ sistemi. Online alanları Yanıtla butonları olmadan tasarlıyoruz. Yanıtla seçeneği olduğunda insanların içerikten ziyade görünüşe odaklandığını gördük. "Yanıtla" butonları olmayınca kolektif zekânın nerede fikir birliği yaptığını, tedbir stratejileri hakkında hangi tarafa eğilim olduğunu tahminen hesaplıyorsunuz. Birçok yeni teknoloji kullanıyoruz; Polis var mesela. Bu forumda birbirinizin duygularını oyluyorsunuz, artı ya da eksi yönde olabilir. Ama gerçek zamanlı kümeleme uyguluyoruz. cohack.tw'ye girdiğinizi varsayalım. Altı konuşma birden görüyorsunuz: En savunmasız insanların korunması, yumuşak bir geçişin nasıl olacağı, kaynak dağıtımının adil bir şekilde nasıl yapılacağı hakkında olabilir. İnsanlar fikirlerini söylemekte serbest, ayrıca birbirlerinin fikirlerini oyluyorlar. Ama püf nokta insanlara asıl çatışmalı noktaları göstermekte; tabii uzlaşılan ana noktaları da. Yalnızca farklı fikir gruplarını ikna edebilecek fikirleri yanıtlıyoruz. İnsanları daha kapsayıcı, daha ince fikirler için teşvik ediyoruz; sonunda görüyorlar ki aslında herkes birçok konuda hemfikir. Herkes çoğu komşusuyla aynı düşünüyor. Sosyal vekalet ya da demokratik vekalet dediğimiz işte bu. Korona virüsüne karşı stratejimizin nasıl bir aşama kaydettiğini anlıyor, dünyaya dijital araçlarla yardım ediyoruz. Böylece birinci kısma, tahmini fikir birliği için belli ölçekte dinleme diyoruz. İkinci kısım bahsettiğim gibi kaynakların dağıtımı hakkında. Amaç, herkesin yakınındaki eczaneye gidip sağlık kartını göstererek dokuz -çocukların on- maske alması. Ayrıca, insanlar eczanenin stok düzeyini telefonunda görebilmeli çünkü dakikalar içinde dokuz - on kadar azalıyor. Bu düzeyi aşacak olursa, hemen 1922'yi arayıp şüpheli durum olduğunu bildiriyorsunuz. Katılımcı sorumluluk meselesi bu tabii. Veriler her 30 saniyede bir yayımlanıyor. Herkes de bir diğerinden sorumlu ve bu da güveni inanılmaz artırıyor. "Mizah söylentiyi yener" fikrine geldik. Burada bence asıl mesele, yanlış bir bilgi ya da komplo teorisi yayılmaya başlayınca bir mizah donanımıyla karşılık vermek. Ama iki saat içinde. İki saat içinde eyleme geçtiysek, insanlar da komplo teorisinden daha çok aşıyı yani mizahı görmüş oluyor. Ama yanıtınız dört saat sonra ya da ertesi gün olduysa, kaybedilmiş dava sayın. Mizahı kullanma şansınız gerçekten kaçmış oluyor. Yalanı yayan kişiyi, ortak yaratım atölyelerine davet etme zamanı geliyor. Ama bu da olur, sorun değil. DB: İnanılmaz bir hız. Whitney de bize katılmış ve soruları var sanırım. Whitney Pennington Rodgers: Doğru. İzleyicilerimizden çoktan sorular gelmeye başladı. Merhaba, Audrey. Topluluk üyemiz Michael Backes'ın sorusuyla başlayalım. "Mizah söylentiyi yener" stratejisini ne kadar zamandır kullandığınızı öğrenmek istiyor. İzninizle. "Mizah söylentiyi yener stratejisi ne zamandır kullanılıyor? Espri üretirken komedyenlere danışıldı mı?" AT: Tabii, tabii. Komedyenler en değerli ortaklarımız. Her bakanlıkta trend konuları takip etmekle görevli bir ekip de var. Katılım sağlayan yetkililer. Yüz kişiyi aşkın kişiyle etkili bir ekip oluşmuş durumda. Aylık ve haftalık periyotlarda bir araya geliyoruz ve özel konuları görüşüyoruz. 2016'dan beri var olan bir uygulama. Eski sözcümüz Kolas Yotaka, bir buçuk yıl kadar önce aramıza katıldığında ise komedyenleri de ekipte görmeye başladık. Önceden paylaşımlarına göre davet ettiklerimiz olurdu. Biri, "Vergi dosyalama sistemimiz bir düşman bombası," yazmış diyelim; paylaşım da trend olmuş. İşte eskiden bu insanları sadece davet ederdik. Vergi dosyalama sisteminden şikayetçi olan herkes bu sistemi yeniden ve birlikte düzenlemek için davet alırdı. Eskiden durum böyleydi. Sözcü Kolas Yotaka ve devlet başkanı Su Tseng-chang, daha fazla insana ulaşmak için kedi ve köpek resimleri kullanmayı önerdiler. Bir buçuk yıldan beri başvurduğumuz yöntem bu. WPR: Ardındaki fikir sürecine katılmasanız bile, bence büyük fark yaratıyordur. G. Ryan Ansin'den bir soru gelmiş. Diyor ki: "Salgından önce halkınız arasındaki güvenin seviyesini, hükûmetin krizi başarıyla yönetmesi açısından nasıl değerlendirirsiniz? AT: Halk arasında güven olmalı. Güven, dijital demokrasinin en önemli unsurudur. Bu, insanların hükûmete daha fazla güvenmesi değil, hükûmetin vatandaşa daha fazla güvenmesiyle ilgili. Devleti vatandaş için şeffaf kılmak; başka rejimlerdeki gibi vatandaşı devlete şeffaf kılmak değildir. Devleti vatandaş için şeffaf hale getirmek, her zaman güven inşa etmez. Çünkü devletin bir yanlışını ya da bir eksiğini görebilir, onun kötü niyetli davrandığına tanıklık edebilirsiniz. Böyle düşünün. Yani, devlet mutlaka daha fazla güven duyacak değil. Ah, pardon vatandaş demek istedim. Ama sosyal sektör katılımcıları arasında güveni mutlaka yükseltir. İnsanlar arasındaki güven düzeyi açısından baktığımızda, farklı meslek gruplarından gidecek olursak örneğin sağlık çalışanları ve salgın stratejileri geliştiren insanlar ya da tıbbi maske üretenler -örnekleri çoğaltabiliriz- tüm bu kişiler arasındaki güven düzeyi son derece yüksek. Ama hükûmete olan güvenleri hakkında kesin konuşamayız. Başarılı bir mücadele için buna ihtiyacımız yok. Sokakta birini çevirip sorun, Tayvan'ın başarısının insanlar sayesinde olduğunu söyler. CECC bize maske takın dediğinde maskelerimizi takarız. CECC fiziksel mesafenizi koruduğunuzda maske takmayın derse, biz yine de takarız. Bence bu yüzden, sosyal sektördeki katılımcılar arasında güven inşası, mücadele stratejisinin temelidir. WPR: Daha sonra sorularımla aranıza döneceğim ama şimdi sohbetinize devam etmeniz için gidiyorum. AT: Teşekkürler. DB: 2014'teki Ayçiçeği Hareketi'nde hükûmete güven bu kadar yüksek değildi belki de. Bundan bahseder misin? Bu durum dijital dönüşüme nasıl yol açtı mesela? AT: Haklısın. Mart 2014'ten önce Tayvan'da birini çevirip şöyle söylediniz diyelim: Bir devlet bakanı ofisini parka taşıdı, oradan çalışıyor. İsteyen herkes yanına gidip kırk dakika konuşabilir; kendisi şimdi parkta, Sosyal Yenilik Laboratuvarı'nda. O kişi de size, ne saçma der geçerdi. Hiçbir devlet görevlisi böyle çalışmaz. Ama 18 Mart 2014 önemli bir dönüm noktası. Çünkü çoğu üniversiteli yüzlerce genç aktivist öğrenci, meclisi işgal edip Pekin'le bir ticaret paktı imzalanmasına karşı çıktılar. O sırada görüşmeler devam ediyordu, Dönemin iktidar partisi Kuomintang'ın sözleşmeyi meclisten gizlice geçirme çabası protesto edildi. Protestocuların talebi basitti: Sözleşme geri çekilecek; hükûmet daha şeffaf bir onaylama süreci uygulayacaktı. Kamu desteği müthişti. Üç haftadan kısa sürede protesto sona erdi ve yasama sürecinin değişimiyle ilgili olan dört talep [belirsiz] hükûmetçe kabul edildi. Ayaklanmanın ardından yapılan ankete göre, halkın yüzde 75'inden fazlası iktidardan memnun değildi. Ticaret sözleşmesine karşı duruş güven krizi de ortaya çıkarmış oldu. Yönetim, vatandaşla anlaşmazlığı giderip iletişimi kuvvetlendirmek için işgalcileri destekleyen insanlara ulaştı. Bunlardan biri de g0v topluluğuydu. Topluluğun amacı, açık kaynak araçları yaratarak hükûmetin şeffaflığını arttırmaktı. Dönemin hükûmet bakanlarından biri olan Jaclyn Tsai, yazılım yarışmamıza katılıp online toplulukla politik fikir paylaşımı yapmamız için yeni platformlar kurulmasını önerdi. Sonuçta vTaiwan deneyi ortaya çıktı. Polis gibi araçları kullanması açısından öncü oldu. ''Katılıyorum/Katılmıyorum'' için Yanıtla tuşunu kullanılmıyor, insanların bazı konulardaki fikir birlikleri tahmin ediliyor, mesela öz kaynağa göre kitlesel fonlama ya da uzaktan çalışma ve siberle ilgili kanun. Ki bununla ilgili şu anda sendika ya da birlik bulunmuyor. Deney son derece başarılı oldu. Uber sorununu çözmeleri aklıma gelen bir örnek. Artık Uber'i arayarak hizmet alabilirsiniz; daha bu hafta Uber kullandığımı söyleyebilirim. Her şekilde taksi gibi çalışıyorlar. Q Taxi adında yerel bir taksi şirketi kurdular. Çünkü platformdaki insanlar, sigortayı önemsiyorlardı; kayıt sistemini de öyle. Ayrıca, yolcuların korunması gibi daha pek çok konu var. Biz de taksi yönetmeliklerini değiştirdik, böylece Uber artık normal bir taksi şirketi ve diğer kooperatiflerden farksız. DB: Yani, yasalarla ilgili kitle kaynak çalışması, bir yerde sonradan yasalaşıyor diyebiliriz. AT: Aynen öyle. crowd.law'da daha fazla bilgi var. Burası gerçek bir web site. DB: Tayvan bir ada ülkesi. Bu yüzden işinin daha kolay olduğunu söyleyenler çıkabilir. Böylece, COVID'i kontrol etmenin ve sosyal istikrarı sağlamanın, daha kolay olabileceğini düşünenler. Tayvan'ın görece daha küçük olması. Stratejiniz Tayvan'dan daha büyük yerlerde uygulanabilir mi? AT: Öncelikle, yirmi üç milyon insan az değil. Şehir değiliz. "Tayvan bir şehir devleti," diyenler var biliyorsunuz. Yirmi üç milyon insan şehir devletinde yaşamaz. Şöyle anlatayım: Yirmiden fazla ulusal dilimiz var, bu kültürel çeşitlilik ve yüksek nüfus yoğunluğu, söylediğinizin aksine sosyal istikrarı zorlayabilir. Devlet bakanlarının genelindeki alçak gönüllü tavrın, korona virüs ile mücadelede daha önemli olduğunu düşünüyorum. Hepsi, "SARS'tan gördük, öğrendik," diye düşündüler. Bakanların çoğu SARS zamanı görevdeydi. Tabii salgın bilimi sınıfsaldır. Bu SARS 2.0 ve farklı özellikleri var. Dijital dönüşümden dolayı kullandığımız araçlar da farklı. Kısacası, bu sefer vatandaşlarla birlikte öğreniyoruz. Zamanın başkan vekili olan Dr. Chen Chien-jen akademisyendi ve salgın bilimi üzerine ders kitabını o yazmıştı. Ama hâlâ şöyle söylüyor: "Salgın bilimi hakkında online kitlesel bir kurs açacağım." Sanırım ilk gün, aralarında ben de olmak üzere, yirmi binden fazla kişi kaydoldu. Kursun amacı, R0 ve bulaşma hakkında önemli temel fikirleri edinmek ve farklı tedbirlerin nasıl çalıştığını anlamak. Ardından insanlara yeni önerilerini sordular. Başkan yardımcısının aklına gelmeyen yeni bir yöntem düşünürseniz, 1922'yi arıyorsunuz ve öneriniz ertesi gün basın konferansında konuşuluyor. Kolektif öğrenme stratejisi. Bence bu yöntem sosyal istikrarı her şeyden daha fazla sağlıyor. Burada benzerlikten ziyade kuvvetli bir sivil toplum söz konusu. Tayvan'da birbirine benzer olma durumu yok aslında. Herkes fikirlerinden sorumlu. Sosyal yenilikler çok çeşitli; geleneksel bir pilav pişirici kullanma tercihi, maskenizi nasıl temizlediğiniz ya da maskenizin rengi gibi farklı konularda çok ilginç fikirler geliyor ve her gün basın konferansında bunlar masaya yatırılıyor. DB: Etkileyici. Whitney yeniden aramızda. Sorusunu sorması için ona söz veriyorum. WPR: Teşekkürler. Sorular gelmeye devam ediyor. Topluluk üyemiz Aria Bendix'ten bir sorumuz var. "Dijital kampanyaları hızla uygulamaya alırken aynı zamanda kesinliği nasıl koruyorsunuz? Ocak ayında ABD'de COVID-19'un paniğe neden olacağından korkuluyordu. AT: Çok güzel bir soru. COVID ile ilgili bilimsel fikirler sürekli değişiyor, değil mi? Maskelerin ne kadar yararlı olduğu konusu var mesela. Geçmiş solunum hastalıkları, farklı özellikleri nedeniyle maskeye de farklı yanıt veriyor. Dijital kampanyalarımız, bunu dikkate alarak tahmini fikir birliklerini öğrenmeye odaklanıyor. Buna daha çok toplumdan yansıyanlar diyelim. Polis ve Slido gibi ortak platformlardan, yani vTaiwan'ın geliştirdiği çeşitli araçlardan yararlanıp insanların belli noktalarda uzlaştığını görüyoruz; sonrasında topluma dönüp diyoruz ki: "Bakın, siz bunu hissediyorsunuz ve duygularınıza seslenmek için bizim yaptıklarımız da bunlar." Bilimsel uzlaşılar değişmeye devam ediyor ama bildiğimiz şeyler var. Bir koruma yolu olarak maske etkili görülüyor çünkü bu sayede yüzünüze dokunmamak gerektiğini ve ellerinizi düzgünce yıkamayı hatırlıyorsunuz. Özellikle bu iki husus herkesin uzlaştığı şeyler. Bundan faydalanmak için diyoruz ki: "Ellerinizi iyice yıkayın, yüzünüze de dokunmayın. Bunları hatırlamak için de maskenizi takın." Bu sayede ideolojik güdümlü tartışmalara girmeden insanların genelde hemfikir olduğu konulara odaklanabiliyoruz. Böylece bilimsel doğruluğu riske atmadan hızla yanıt veriyoruz. WPR: Sıradaki soru da bununla ilişkili gibi duruyor. İsmini vermek istemeyen bir üyemizden gelmiş. "Pragmatik açıdan politikalarınız, mevcut Trump yönetimindeyken Birleşik Devletler'de uygulanabilir mi?" AT: Pek çoğu uygulanabilir. ABD'deki ve yurt dışındaki birçok eyaletle birlikte "merkez üsleri diplomasisi" dediğimiz bir çalışma yapıyoruz. (Gülüşmeler) Bir örnek vereyim: Tayvan'daki bir sohbet aracı, özellikle karantina altındaki insanların sorularına açık olsun. Her türlü soru. Sık gelen sorulardan birine daha önce bilimsel tavsiye verilmişse, sohbet aracı bu cevabı gösterir. Diğer durumda ise, bilim danışma kurulunu ararız, onlar da erişebilir bir yanıt verir ve çeviri aracı da bu yanıtı köpek figürleriyle çevirir. Geri bildirim döngüsü şöyle: Bilim insanlarına kolaylıkla erişiminiz sağlanıyor, ardından açık bir API sayesinde döngüye dahil olanlar ses asistanı ve üçüncü taraf geliştiriciler. Birçok ABD eyaletiyle uyum bir süreç. Sanırım pek çoğu da uyguluyor. Dünya Sağlık Asamblesi'nden üç gün önceydi sanırım, on dört ülkeyle karşılıklı bir toplantı yaptık. DSA'ya hazırlık gibiydi ve bu türden ufak ama etkili kazanımları konuştuk. Birçok hükûmetin bundan faydalandığını sanıyorum; sahte mizahı yener fikri de bunların içinde. Pek çok ülkenin temsilcisi komedyenlerle çalışacağını söyledi. WPR: (Gülerek) Ne güzel. DB: Öyle olsun umarım. WPR: Ben de öyle umuyorum. Bir öncekini takiben bir sorumuz daha var, yine Michael Backens'tan gelmiş. "Bakanlık, planlarını beyaz bülten şeklinde yayımlamayı düşünüyor mu?" Planlarınızı zaten halkla paylaşıyorsunuz gibi duruyor, bunları basılı olarak da görebilecek miyiz? AT: Tabii, tabii. Tek bir beyaz bülten de değil. Stratejimizin büyük kısmını yine kitle kaynaklı olan, taiwancanhelp.us web sitesinde paylaşıyoruz. Yanılmıyorsam web sitedeki veriler, insani yardım için yine kitle kaynaklı olan beş milyondan fazla tıbbi maske bağışlandığını gösteriyor. Evlerinde maske olan ya da dağıtılan maskeleri almayanlar, bir uygulama üzerinden uluslararası insani yardım için bağışta bulunabiliyorlar. Bağışçıların yarısı da isimlerini yayımlıyor, siz de buna katılan insanların kim olduklarını görüyorsunuz. Başka bir sayfamız da "Tayvan'a Her Şeyi Sorun." (Güler) fightcovid.edu.tw sitesindeki sayfada, tüm müdahale stratejileri beyaz bülten şeklinde yer alıyor. Bunları da inceleyebilirsiniz. WPR: Harika. Şimdi aranızdan ayrılıyorum ama yine sorularım olacak. DB: Beyaz bülten yağmuru gibi. Biraz da senden bahsedelim istiyorum. Muhafazakar bir anarşist nasıl dijital bakanı olur? AT: Meclisi işgal ederek tabii. (Gülüşmeler) Daha ilginci, hükûmetle birlikte çalışarak derim. Asla hükûmet için değil. Yine, insanlarla çalışırım; onlar için değil. Şu Lagrange noktası gibi yani; bir tarafımda insanların hareketleri diğer yanımda hükûmet. Bazen tam merkezde olurum ve bir çeşit kılavuzluk ya da çeviri için çalışırım. Bazen de üçlü bir nokta olur, toplum yanlısı iletişim için iki tarafı da beslemeye çalışırım. Ortak değerleri, farklı konumlardan ve çeşitlilikten almak; işte değişmeyen tek fikir budur. Demokrasi çoğu zaman zıt değerler arasındaki bir hesaplaşma üzerine kurulur. Ama pandemi ya da bilgi salgını veya iklim değişikliği gibi daha pek çok yapısal meselede, virüs ya da karbon dioksitle karşılıklı oturup müzakere edemezsiniz. Burada farklı konumlardan inşa edilebilecek ortak değerlere ihtiyaç duyan yapısal bir durum var. Dolayısıyla, çalışma prensibimi radikal şeffaflık açıklıyor. Şu anda olduğu gibi her konuşmam kayıt altına alınır ve yaptığım kurum içi görüşmeler de buna dâhil. Toplantılarımın deşifre metinlerini, YouTube kanalımda, Saylt platformunda yayımlıyorum. Buralara bakarsanız, dijital bakanı olduktan sonra 5,000'den fazla konuşmacıyla 1,300 toplantı yaptığımı ve 260,000'den fazla kelime kullandığımı göreceksiniz. Her birinin de bir URL'si var, dolayısıyla insanlar bunun hakkında sosyal bir nesne olarak tartışabiliyor. Neden etkili? Mesela, Uber'den David Ploufee'nin lobicilik için benimle görüşmesi; Ploufee radikal şeffaflığın gayet iyi farkındaydı, haliyle tüm argümanlarını kamu yararı gibi, sürdürülebilirlik gibi konular üzerinden yürüttü. Çünkü diğer tarafların onun savunduğu konumları çok net, çok şeffaf olarak göreceğini biliyordu. İnsanlar karşı argümanları zenginleştirme şevkini buluyor ve bu birbirimizin saygınlığına saldırmaktan çok daha iyi. Ki bana kalırsa bu nokta, internet anarşizmini korumanın en temel ilkesini açıklıyor. İnternet anarşizmi derken kastım; kimse kimseyi internete bağlansın ya da yeni bir internet protokolünü kullansın diye zorlayamaz. Her şey tahmini uzlaşılar, kodlar üzerinden yapılmak zorunda. DB: Keşke başka yerlerde de benzerleriniz olsaydı. Hem belki siz de dünya genelinde emsallerinizi görmek isterdiniz. AT: Bu fikirleri yaymaya tam da bu yüzden değer. DB: Kesinlikle öyle. Bu dijital araçların bazılarında erişim sorunu yaşanabilir. Bu konuya karşı yaklaşımınız nedir? Mesela, geniş bant bağlantısı yeterince iyi olmayanlar ya da son teknoloji telefon gibi gerekli araçları kullanamayanlar? AT: Tayvan'ın her yerinde, dört bin metreye kadar çıkan en yüksek yeri olan Saviah ya da Jade Dağı'nda bile 4G, fiber ya da kablo üzerinden saniyede 10 megabit hız garantidir. Limitsiz planla ayda sadece 16 ABD doları ödersiniz. Aslında dağın tepesindeyken bağlantı da daha hızlıdır çünkü geniş bandı kullanan insan sayısı fazla değil. Bağlanamıyorsanız, bu benim hatamdır. Bu benim kişisel hatam. Geniş bant Tayvan'da bizim için insan haklarından biri. 5G'yi yerleştirirken önce 4G sinyali en zayıf olan yerlere bakarız ve 5G konumlamasında bu yerlere öncelik veririz. Geniş bandı bir insan hakkı olarak uygularsak, işte ancak o zaman bu herkes içindir diyebiliriz. Dijital demokrasi gerçekten de demokrasiyi güçlendiriyor diyebiliriz. Yoksa, toplumun bazı kesimlerini dışarıda bırakmış oluruz. Aynı anlayışın uygulandığı başka durumlar da var. Yerel bir dijital fırsat merkezine gidip son üç yılda üretildiği garantisiyle bir tablet kiralayabilirsiniz. Farklı dijital erişimler için dijital fırsat merkezleri, üniversite ve okullar var. Halk kütüphaneleri de çok önemli. İnsanlar belediyelerinin binasında konuşmayı tercih ederse, elimde bir ses kaydediciyle bizzat oraya gider ve konuşmaları Taipei'ye, diğer belediyelere canlı yayımlarım. Merkezi hükûmet çalışanları da bağlantısı olan bir odadan katılabilir ama burada gündemi belirleyen halkın konuşmaları dinlenir. Yüz yüze görüşmeler hâlâ yapılıyor yani bu dönüşümü yaparken yüz yüze görüşmeleri kaldırmıyoruz. Belediyelerin merkezi hükûmetlerinden daha fazla kişiye ulaşarak onların seslerini duyuruyoruz. Bunu da transkript, zihin haritaları gibi şeylerin gerçek zamanlı olarak internette yayılmasıyla sağlıyoruz. Ama yaşça büyüklere gidip "Klavyede yazmayı öğrenmelisiniz, yoksa demokrasi yapamazsınız," demiyoruz. Tarzımız bu değil. Geniş banda ihtiyacımız var çünkü bant aralığı çok kısıtlıysa metin mesajları kullanmak zorundasınız. DB: Ne kadar doğru. Tabii, bu erişim herkese açık. Platformu kötüye kullanacaklar olabilir. Sahte bilginin yayılmasından biraz bahsetmiştin. Mizah söylentiyi yener yöntemini kullanıyorsunuz. Ama yanlış bilgi bazen ciddi olarak tehlikeli olabiliyor. Böyle saldırılara karşı ne yapıyorsunuz merak ediyorum. AT: Anladım. Yanlış bilgiyi kastediyorsun. Kamuya bile bile zarar vermek için hazırlanan bilgiler. Bunların hafife alınacak bir yanı yok. Buna karşı "duyuru ve resmî duyuru" dediğimiz bir fikir geliştirdik. Reuters'tan bir fotoğraf. Orijinal başlığı okuyorum. Diyor ki: "Bir genç, Hong Kong'daki iade tasarısı protestoları sırasında demokrasi ve siyasi reform talebiyle yapılan yürüyüşte görülüyor." Reuters'ın gayet tarafsız bir başlığı. Ama geçen Kasım'da tam başkanlık seçimlerimizden önce, bir yanlış haber yayıldı ki tamamen farklı bir şey söylüyordu. Bakın aynı fotoğraf için ne diyor: "13 yaşındaki bu serseri, yeni iPhone'lar, oyun konsülleri ve pahalı spor ayakkabıları aldı. Polisi öldürmeleri için erkek kardeşlerini kiraladı ve iki yüz bin dolar teklif etti." Bu gördüğümüz elbette ki anlaşmazlık yaratmak için, Tayvan seçmeninin Hong Kong'dan nefret etmesini sağlamak için yapılmış. Temel meselenin bu olduğunu biliyorlar. Haberi kaldırma yoluna gitseydik, elimize daha fazla öfkeden başka bir şey geçmeyecekti. Biz bunu yapmadık. Gerçek denetleyicilerle ve profesyonel gazetecilerle çalıştık; amacımız orijinal içeriği yayımlandığı ilk güne dayandırmaktı. Zhongyang Zhengfawei'den geliyordu. Merkezi partinin ana siyasi ve yasal birimi. Çin Komünist Partisi yani. Yeni başlığın atıldığı ilk yer partinin Weibo hesabıydı. Sosyal medya şirketlerindeki hemen her ortağımızla birlikte kamuya bir resmi duyuru yaptık. O andan sonra içeriği her yayımladıklarında başlığın yanlış olduğu hakkında not düştüler. "Bu içerik Çin Komünist Partisi'nin merkezi propaganda biriminden geldi." İşte böyle yazdılar. Etkili olduğunu gördük çünkü insanlar okuduklarının haber malzemesi olmadığını anlıyordu. Artık şöyle düşünüyorlar: Reuters'ın haberinden üretilen bu sahte mesaj telif hakkı ihlali. Bana kalırsa bu [belirsiz] bir parçası. İnsanlar okuduklarının kötü niyetli bir içerik olduğunu anladığında mesajı düşünmeksizin paylaşmıyorlar. Paylaştıklarında ise yorumlarını ekliyorlar: "Zhongyang Zhengfawei'nın demokrasimize yapmak istediği işte bu." DB: Görünüşe göre küresel sosyal medya şirketleri, duyuru ve resmî duyurudan bir şeyler öğrenebilir. AT: Resmî duyuru. Doğru. DB: İnsanların yaygın kullandığı hesaplara gelirsek; Twitter ve Facebook, LINE ya da WhatsApp gibi, bunlar için neler önerirsin? AT: Evet. Seçimden hemen önce, herkesin bir şeyden emin olmasını sağladık: Onları cezalandırmak için bir yasa yapmıyorduk. Ama herkesin de ortadaki basit gerçeği anlamasını istedik. Devletin "kontrol bölümü" denen bağımsız bir kolu, Tayvan'daki kural gereği, kampanya bağışlarını ve masraflarını yayımlar. Belediyeler için olan önceki seçimde, adayların çoğunun sosyal medya reklamlarını Control Yuan'a gider olarak göstermediğini fark ettik. Bu da bize gösteriyor ki kamunun denetiminden bağımsız, ayrı bir miktarda siyasi bağış ve gider söz konusu. Control Yuan, bu rakamları ham veriler olarak yayımladı. Yani, istatistikler yerine kişisel bağış kayıtlarını gördük. Bağışı kim, neden yapmış; ne zaman, nereye yapmış. Araştırmacı gazeteciler çok memnun oldular çünkü adaylar ile fon sağlayıcıları arasındaki bağlantıları gösteren araştırma raporları hazırlayabileceklerdi. Ama küresel sosyal medya şirketleri, onlara aynı çalışma malzemesini sunmuyor. Onlara buradaki gerçekliğin farklı olduğunu söyledik. Toplumsal normumuz bu, dedik. Farklı yasalar bizi ilgilendirmiyordu. Control Yuan ve araştırmacı gazetecilerin belirlediği bu norma uymalarını ya da olası sosyal yaptırımlara hazır olmalarını söyledik. Bu hükûmetin dayatması da değil; kara kutulardan usanan insanlar böyle olsun istiyor. Ayrıca, Ayçiçeği Hareketi'nin taleplerinden biri de bu. Sanırım en hızlı tepki Facebook'tan gelmişti. Facebook Reklam Kütüphanesi'nde, kim muğlak içerikli reklam yayımlarsa reklamı hemen kaldırılıyor. Araştırmacı gazeteciler de sivil teknoloji uzmanlarıyla çalışarak sosyal medyayı bölücü bir niyetle kullanmaya kalkan kişilerle ilgili bir saat içinde bir kınama raporu yayımlıyor. Dolayısıyla, önceki başkanlık seçimlerinde kimse böyle hareketlere kalkışmadı. DB: Değişim mümkün o zaman. AT: Hı hı. WPR: Yeniden selam. Başka sorularımız da var. Anonim bir soru geliyor: "Yanılmıyorsam, Tayvan tamamen DSÖ kapsamının dışında ve yüz otuz bölümden oluşan bir hazırlık programı var. Bağımsız olarak gelişen bu programa, kendi sistemini oluşturma hazırlığında ne ölçüde itimat ediyor? AT: Çok az diyebilirim. DSÖ'yi uyarmayı denedik. Aslında DSÖ'nün tamamen dışında kalmış değiliz, ama bilimsel erişimimiz kısıtlı. Bakanlık düzeyinde erişimimiz yok. Oldukça farklı, değil mi? Bilimsel erişiminiz kısıtlıysa ve karşı tarafın en iyi epidemi uzmanı başkan yardımcısı olmuyorsa -ki Tayvan'da öyle- hikâye anlatıcılığını başkan yardımcımız gibi siyasi eyleme çevirecek kadar iyi yapmayabilirler, değil mi? Bakanlık düzeyinde erişim olmaması, tüm dünyanın zararına bir durum. Yoksa diğer insanlar da Ocak ayının daha ilk günü bizim gibi önlem alabilirlerdi. Ama DSÖ haftalar geçtikten sonra, bunun mühim bir şey olduğunu, şüphesiz insandan insana bulaştığını ve Wuhan'dan gelenlerin kontrol edilmesi gerektiğini açıkladı. Kontroller bundan sonra başladı ama bu sırada biz kontrollerimizi iki üç haftadan beri yapıyorduk. WPR: Ne kadar mantıklı. DB: Siyasette daha fazla bilim insanı ve teknoloji uzmanı olması; cevap burada saklı sanırım. AT: Aynen öyle. WPR: Kamal Srinivasan bir soru sormuş. Yeniden açılma stratejinizle ilgili. "Tayvan'da restoran ve perakendeciler açılırken güvenliği nasıl sağlıyorsunuz?" AT: Yalnız onlar hiç kapanmadı ki... (Güler) WPR: Yapma! AT: Kapanmadılar. Karantina olmadı, kapıları kilitlenmedi. CECC'nin basın konferansında çok basitçe şunu söyledik: Fiziksel mesafeye uyun. İçeride bir buçuk metre mesafeyi koruyun ya da maske takın. Bu kadardı. Yanılmıyorsam, bazı restoranlar kırmızı perdeler taktı ve bazıları da sandalye üzerlerine minik oyuncaklar koydu; böylece insanların mesafeli oturmasını sağladılar. Bazıları da sandalyeler arasına şeffaf camlar, plastik duvarlar koydu. Sosyal açıdan gerçekten yaratıcı çözümler ürettiler. Sanırım, yalnızca eskort barlar bir süreliğine kapalı kaldı çünkü yeterince hızlı davranıp kurallara uygun şekilde düzenlerini değiştiremediler. Ama sonunda onlar da yeni yollar keşfetti ve plastik koruması olan başlıklardan dağıttılar. Tabii korumanın arkasında içebileceğiniz kadar boşluk var. Böyle bir sosyal yaratıcılık sayesinde yeniden açıldılar. DB: Harika. WPR: Stratejilerinizden öğrenilecek ne çok şey var gerçekten de. Şimdilik teşekkürler, bitirmeye yakın son sorularımla burada olacağım. DB: Restoranların kapanmadığını duyduğuma mutlu oldum çünkü Taipei'de tattığım yemekler öyle lezizdi ki gittiğim diğer dünya şehirleri içinde bu açıdan en iyilerindendi. Tebrik ederim, şanslısınız. Dijital araçları COVID'e karşı kullanma açısından olsun, demokrasi için kullanma açısından olsun, en önemli mesele daima gizlilik. Bundan biraz söz ettin. Ama eminim Tayvanlılar da, gizliliklerinin tehlikeye girmesinden aynı şekilde kaygı duyuyorlardır. Özellikle jeopolitik bağlamı düşünürsek. AT: Haklısın. DB: Taleplere nasıl cevap veriyorsunuz? AT: Veri toplamanın azaltılması gibi yalnızca savunmacı stratejiler geliştirmiyoruz; aksine ileri dönük tedbirlere de başvuruyoruz. Gizliliği artırma teknolojileri de bunlara bir örnek. Yazılım yarışmamızdan çıkan en iyi ekiplerden Polis, TW stratejisiyle temas takibini kolaylaştırma üzerine çalışıyor. Ama odağını temas izleyiciler ya da sağlık çalılanları değil, bizzat bireyin kendisi oluşturuyor. Fikir şöyleydi: Telefonunuza ateşinizi kaydedebilirsiniz, nerede olduğunuzu ya da buna benzer bilgileri de. Ama her şey kesinlikle telefonunuzda kalacak. Sistem Bluetooth bile kullanmıyor. Aktarım yok. Açık kaynak kullanıldığından, sistemi yönetip uçak modunda kullanabilirsiniz. Temas izleyici yüksek risk grubunda olduğunuzu söylerse ve temas geçmişiniz istenirse, araç tek kullanımlık olan bir URL oluşturur. Temas izleyici hangi bilgileri görmek istiyorsa, bağlantıda yalnızca bunlar -anonim olarak- yer alır. Ama sistem normal görüşmelerde olduğundan daha farklı işler. Yalnızca nerede olduğunuzu öğrenmek amacıyla size bir soru sorar, siz de öyle bir şekilde yanıt verirsiniz ki başkalarının gizliliğine müdahale etmemiş olursunuz. Buradaki temel amaç, başkalarının gizliliğini daha iyi korumak çünkü kişisel veriler hiçbir zaman tamamen kişisel değildir. Hep toplumsaldır, hep kesişme halindedir. Bir partide selfie çektim diyelim, farkında olmadan diğer herkesi fotoğrafa katmış oluyorum; yüzlerini, çevreyi, ortamı... Fotoğrafı bir bulut hizmetine yüklersem, o zaman çevremdeki herkesin pazarlık gücünü tehlikeye atıyorum, onların müzakere gücünü azaltıyorum. Neden? Çünkü verileri artık bulutta ve bulut onların zararını karşılamak ya da rızalarını almak zorunda değil. Yani, araçları tasarlarken gizliliği pozitif bir değer olarak artırmayı düşünüyoruz; amaç yalnızca kişinin kendi gizliliğini korumak değil. Tıbbi maskeleri örnek alın. Sizi koruyorlar ama daha çok başkalarının güvenliği için. Bu fikre bağlı kalıp daima açık kaynaklı ve açık API kullanarak araçlar geliştirirsek merkezi ya da bulut tabanlı denen sistemlerden daha iyi konumda oluruz. DB: Gelecekte yaşadığınız çok açık. Yanılmıyorsam gerçek anlamda da öyle, orada yarın sabah oldu herhalde. AT: On iki saat ileride. DB: Evet. Gelecekte neler görüyorsun? Sırada ne var? AT: Korona virüsün büyük çaplı etkileri olacak bana kalırsa. Otoriter toplumları ele alırsak, tüm bu karantinalar, yasaklar bu toplumları daha da totaliter yapma potansiyeli taşıyor. Aksine insanlar sosyal sektöre inanır, sosyal yenilikçilerin dehasına güvenirse böyle bir salgın Tayvan'daki gibi demokrasimizi kuvvetlendirir. İnsanlar samimiyetle herkesin bir şeyler yaratabileceğini hisseder; yaratılanlar da yalnızca Tayvan'ın refahı için değil, dünyadaki herkesin iyiliği için olur. Özetle diyebilirim ki siz hazır olun olmayın salgının sonuçlarını engelleyemezsiniz ama toplum olarak Tayvan'ın SARS'tan sonra yaptığı gibi davranabilirsiniz. 2003'te SARS kapıya dayandığında bir hastaneyi olduğu gibi kapatmak zorunda kaldık, barikatları çektik ve ne zaman açılacağı belli değildi. O kadar sarsıcıydı ki... 30 yaşın üzerindeki herkes bunun travmasını hatırlar. Belediyeler ve merkezi hükûmet farklı şeyler söylüyordu; bu yüzden anayasa mahkemeleri SARS'tan sonra meclisi görevlendirdi ve bugün gördüğümüz sistemi kurmalarını istedi. İnsanlar, SARS zamanı yaşadıkları krize yanıt olarak bu etkili müdahale sistemini kurdular ve ilk örnekleri oluşturdular. Ayçiçeği Hareketi'yle benzer bir durum. Güven krizi yeni araçlar geliştirme fırsatı verdi, güvene öncelik vermemizi sağladı. Korona virüsün ilk dalgasından kurtulmayı başaran herkes, bunu bir şans olarak görse hayatta kalmak adına yabancı değerlere tutunmaktansa kurucu değerlerini kuvvetlendirecek yeni normlar benimseyebilir. DB: Öyle olmasını umalım. İkinci bir krize karşı bütün dünyanın Tayvan gibi hazır olması lazım. Dijital demokrasi ve dijital vatandaşlık konularında, sence Tayvan olarak belki de dünya genelinde nereye doğru gidiyoruz? AT: Durun, size iş tanımımı okuyayım. Bu benim mevcut iş tanımım ve sorunuzun cevabı. Okuyorum: İnternet nesnelerini gördüğümüzde onları internet canlıları yapalım. Sanal gerçekliği gördüğümüzde onu kolektif bir gerçeklik yapalım. Makine öğrenimini, ortaklaşa öğrenmeye dönüştürelim. Kullanıcı deneyimi ifadesini, insan deneyimi ifadesinde yaşatalım. Tekilliğin yaklaştığını her duyduğumuzda daima şunu hatırlayalım: Çokluk da burada. Dinlediğiniz için teşekkürler. DB: Vay canına. Bunu alkışlamalıyım, çok güzeldi. (Gülüşmeler) Tam bir iş tanımı. Muhafazakar bir anarşist, dijital bakanı ve bu iş tanımı. Gerçekten etkileyici. AT: Şiir gibi. DB: (Güler) Bu yöntemleri ABD'de uyguladığımızı hayal etmeye çalışıyorum ama sanırım durum gözüme pek iç açıcı gelmiyor. Senden COVID'le mücadelesinde ABD için umut vadeden sözler duysak? AT: Tayvan'da SARS yaşanırken kimse CECC kurabileceğimizi ve tatlı bir "köpek" sözcümüz olacağını hayal bile edemezdi. Ayçiçeği Hareketi'nden önceki büyük bir protestoda, yanılmıyorsam yarım milyon belki daha fazla insan sokaktaydı. Kimse kolektif bir iletişim sistemi kurup açık hükûmet verilerini yayımlayacağımızı, böylece yurttaş katılımcılığını yeniden yaratacağımızı düşünemezdi. Yani, umudu hiç kaybetmeyin. Sevdiğim şarkıcılardan Leonard Cohen -ki bir de şairdir- şöyle der: "Hâlâ çalabilen çanları çalın, başka mükemmel hediyeleri unutun. Her şeyde bir çatlak vardır; oradan sızar ışık içeri. WPR: Vay canına. Ne kadar güzel. Dinleyicilerimize de mükemmel bir veda mesajı gibi oldu, herkesin ortak duygusunu yansıttı. Sanırım herkes, Audrey, paylaştıklarına minnettar kaldı, Tayvan'ın stratejileri hakkındaki tüm o bilgiler ve görüşler eşsizdi. AT: Teşekkür ederim. WPR: David -- DB: Bir şey daha ekleyecektim, iş tanımın için, o güzel tanım için teşekkürler. Ayrıca, süratle paylaştığın tüm o sağduyulu fikirler için de. Sanırım birçok fikir verdin. Sayısını bilmiyorum; 20, 30, 40? Bir yerde saymayı bıraktım. AT: Paylaşmaya Değer Fikirler yeri değil mi burası? Fikirler. Çoğul. (Gülüşmeler) DB: Doğru. Bizlerle olduğun için çok teşekkürler. WPR: Teşekkürler, Audrey. DB: Şans hep sizinle olsun umarım. AT: Teşekkürler. Size orada iyi bir gün diliyorum. Güvende kalın.