Ben yaratıcılığı araştıran bir cerrahım ve şu ana kadar hiç bir hastam bana ''Ameliyat esnasında yaratıcı olmanı istiyorum'' demedi. Evet, bu sanırım biraz ironik. Buna rağmen, bir sürü ameliyattan sonra, bir şekilde enstrüman çalmaya benzediğini söyleyebilirim. Seslere karşı bu derin ve kalıcı ilgim hem cerrah olmama, hem de ses bilimini özellikle de müziği araştırmama vesile oldu. Önümüzdeki dakikalarda size işimden bahsedeceğim. Müziği aslında nasıl araştırabildiğim ve beynin nasıl yaratıcı olabildiğine dair sorularla boğuştuğumu anlatmaya çalışacağım. Bu çalışmaların çoğunu Johns Hopkins Üniversitesinde, bir kısmını da daha önceden çalıştığım National Institute of Health'de (Ulusal Sağlık Enstitüsü) yaptım. Birkaç bilimsel deneyden bahsedeceğim ve üç tane de müzikal deneye değineceğim. Bir video göstermekle başlayacağım. Bu ünlü bir caz doğaçlamacısı ve muhtemelen de doğaçlamayı çok yüksek düzeylere çıkaran en ünlü idol olan Keith Jarrett'a ait. Bütün konser boyunca doğaçlama çalıyor ve hiç bir zaman daha öncekinin tamamen aynısını çalmıyor. Ve bence, yoğun yaratıcılığa çok güzel bir örnek bu. Hadi o zaman videoyu başlatalım. (Müzik) Burada olan gerçekten de olağanüstü, dehşet bir şey. Her zaman -- salt bir dinleyici, bir hayran olarak -- bunu dinliyorum ve hayretler içinde kalıyorum. "Bu nasıl gerçekleşiyor?" diye düşünüyorum. Beyin o kadar bilgiyi, o kadar müziği spontane biçimde nasıl üretiyor? Bu nedenle bir kavram oluşturdum, bilimsel olarak, sanatsal yaratıcılık büyüleyici ama büyü değil. Yani, sanatsal yaratıcılık beynin bir ürünü. Beyin ölümü gerçekleşmiş olup da sanat eseri yaratan pek fazla kişi de yok. Sanatsal yaratıcılığın aslında nörolojik bir ürün olduğunu anlatan bu yaklaşımla, bunu herhangi bir kompleks nörolojik işlem gibi araştırabileceğimiz tezini benimsedim. Sanırım buradan bir kaç soru daha çıkıyor. Gerçekten de yaratıcılığı bilimsel olarak araştırmak mümkün mü? ve bence bu güzel bir soru. Müzikle ilgili olan bilimsel araştırmaların çoğunun zor anlaşılır olduğunu söyleyebilirim. Ve incelendiğinde içindeki müziği çıkartabilmek çok zor. Aslında, tamamı ahenksiz ve müzikle hiç ilgisi yok gibiler. Ve bu ikinci soruyu doğuruyor: Bilim insanları neden yaratıcılığı araştırmalı? Belki de bunu yapacak doğru kişiler biz değiliz. Evet böyle olabilir, ama bilimsel açıdan baktığımızda -- bugün yaratıcılık hakkında çok konuştuk -- yaratıcılık bilimi, beynin yenilik yapmasının nasıl mümkün olduğunu ne kadar anladığımız, henüz emekleme aşamasında. Hakikaten, nasıl yaratıcı olabildiğimize dair çok az şey biliyoruz. Önümüzdeki 10, 20, 30 sene içinde gerçek bir yaratıcılık biliminin büyüdüğünü ve geliştiğini göreceğimizi düşünüyorum. Çünkü artık bunun gibi karmaşık caz doğaçlamalarını derinlemesine araştırmamızı sağlayabilen yeni yöntemlerimiz var. Ve beyne gelelim. Hepimiz hakkında çok az şey bildiğimiz, bu olağanüstü beyine sahibiz. Nörobilimcilerin sorularının, cevaplarından çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Ve ben de bugün size çok cevap verecek değilim, sadece bir sürü soru soracağım. Esasen laboratuvarımda yaptığım da bu. Beyin ne yapıyor da bunları yapmamızı sağlıyor. Kullandığım ana yöntem bu. Fonksiyonel MRI. Eğer bir MRI tarayıcıya girdiyseniz, hemen hemen aynı, sadece fMRI beyninizin görüntülerini almak dışında aynı zamanda beynin etkin olan bölümlerinin görüntülerini de alacak şekilde donatılmış. Şimdi, bu şu şekilde yapılıyor. BOLD görüntüleme (kan oksijen seviyesi bağımlı) adında bir teknik var. Şimdi bir fMRI tarayıcının içindeyken belli bölgelerdeki moleküllerinizi düzenleyen büyük bir mıknatısın içindesinizdir. Beynin bir bölgesi aktif olduğunda, yani nöral bir bölge aktif olduğunda, kan dolaşımı beynin o bölgesine doğru yön değiştirir. Bu kan dolaşımı o bölgedeki deoksihemoglobin yoğunluğu değişmiş kanın artmasına neden oluyor. Deoksihemoglobin MRI ile tespit edilebiliyorken oksihemoglobin tespit edilemiyor. Bu yöntemle -- bu arada kan akışını ölçüyoruz, nöral aktiviteyi değil -- belirli bir görev esnasında daha çok kanın hücum ettiği beyin bölgesinin aktif olduğunu söylüyoruz. İşte bu da fMRI'ın nasıl çalıştığının püf noktası. Ve 90'lardan beri çok karmaşık prosesleri araştırmak için kullanılıyor. Şimdi yaptığım bir araştırmaya göz atalım: Bir fMRI tarayıcıda Caz. Ve bunu NIH'den meslektaşım Alan Braun ile yaptık. Bu projeyi nasıl yaptığımızı gösteren kısa bir video. (Video) Charles Limb: Bu caz deneylerinde kullandığımız plastik bir MIDI piyano. Bu 35 tuşlu klavye hem tarayıcının içine sığabilecek, hem manyetik açıdan güvenli, hem de herhangi bir hataya minimal düzeyde sebep olacak şekilde tasarlanmıştır. Klavyenin aynı zamanda tarayıcının içinde sırtüstü uzanmış deneğin bacaklarının üstüne koyabileceği bir yastığı mevcuttur. Şu şekilde çalışıyor -- bu aslında herhangi bir ses çıkartmıyor. bu kablolar aracılığıyla kutunun içine ve sonra bilgisayara MIDI denen (Müzik Enstrümanları Dijital Arabirimi) bir sinyal gönderiyor -- bu da gördüğünüz gibi yüksek kalitede ses örneklerini harekete geçiriyor. (Müzik) (Müzik) Tamam, işte bu şekilde çalışıyor. Bu piyano klavyesi sayesinde artık müzikal bir prosesi araştırabileceğimiz bir aracımız var. Peki şimdi bu havalı piyano klavyesine sahip olunca ne olacak? Şöyle diyebilirsiniz --"Yaşasın! Böyle bir klavyemiz var." Esasında bilimsel bir deney ortaya koymak durumundayız. Ve deney şuna dayanıyor; Ezberlenmiş bir şey geldiğinde beyinde ne oluyor? ve spontane olarak üretilen veya doğaçlama şekilde gelen bir şey olduğunda düşük düzey duyusal motor nitelikler anlamında beyinde motorik biçimde eşleşen ne oluyor? Burada paradigma dediğimiz şey var. Bu bir ölçek paradigması, yani terazinin kefesini ezbere biçimde kaldırmak indirmek gibi. Ve bir de sınırlandırılmış biçimde doğaçlama yapmak diye birşey var -- dörtlük notalar, metronom, sağ el -- bilimsel açıdan çok güvenli ama müzikal açıdan çok sıkıcı. Ve bir de caz paradigması var. Biz de şunu yaptık: profesyonel cazcıları NIH'ye getirdik ve onlara, solda aşağıdaki müzik parçasını ezberlettik -- benim çaldığımı duyduğunuz parça -- sonra da onlara tam olarak aynı akord değişikliklerine göre doğaçlama yaptırdık. Sağ alttaki ses simgesine basar mısın, tarayıcıda kaydettiğimizden bir örnek. (Müzik) Sonuçta, bu en doğal ortam değil ama gerçek müzik yapabiliyorlar. Ve bu parçayı 200 kere dinlememe rağmen hala seviyorum. Müzisyenler de sürecin sonunda iyi hissettiler. İlk önce notaları saydık. Doğaçlama yaptıklarında aslında sadece çok daha fazla nota mı çalıyorlardı? Hayır, olan bu değildi. Ve sonra beyin aktivitesine baktık. Bunu sizin için özetlemeye çalışacağım. Doğaçlama yaptığınızda olanla, ezbere yaptığınızda olan değişiklikler arasındaki kesintileri gösteren kontrast haritaları var. Kırmızı renk beynin frontal lobunda, prefrontal kortekste aktif bir bölgeyi gösteriyor. Mavi renk ise etkisiz hale gelmiş bölge. Böylece medyal alın korteksi denen bu merkezin aktivite boyunca bir hayli yukarı çıktığını gördük. Yan alın korteksi denen bu alanın ise aktivite boyunca bir hayli indiğini gördük; bunu sizin için özetleyim. Şimdi bunlar beynin çok işlevli bölgeleri. Yani en sevdiğim tabirle, bunlar beynin caz alanları değil. İçgözlem, özyansıtma, hafızanın çalışması, vb gibi bir sürü iş yapıyorlar. Bilinçlilik ise ön lobda yer alıyor. Ama beyinde özizleme ile ilişkili olduğunu düşündüğümüz alanın kapandığı ve otobiyografik ya da öz ifade ile ilgili olduğunu düşündüğümüz alanın açıldığı bir kombinasyonumuz var. Ve bu başlangıç aşamasında bizce -- Bu arada bu bir deney. Muhtemelen de yanlış. Ama bir deney. Bizce en azından mantıklı bir hipotez olduğu söylenebilecek şey şu ki yaratıcı olmak için frontal lobunuzda bu tuhaf çözülümün olması gerekiyor. Bir alan aktif hale gelip, büyük bir alan devre devre dışı kalsın ki, duygularınızı dışa vurabilin, hata yapmaya razı olabilin, tüm bu yeni, üretici dürtüleri kapatmayın. Şimdi bir çok kişi müziğin her zaman yapılan tek başına değil bazen de diğerleriyle iletişim halinde yapılan bir aktivite olduğunu biliyor. Bir başka soru da şuydu: Müzisyenler herhangi bir caz deneyiminde normal olarak yaptıkları "dört bar solo değişimi" adı verilen arkaya ve öne doğru hareketleri yaptıklarında ne oluyor? Mesela bu bir 12-bar blues'u. Ve burada 4-bar gruplara böldüm, böylelikle nasıl hareket edebileceğinizi bileceksiniz. Şimdi yaptığımız şey -- gene aynı şekilde -- bir müzisyeni tarayıcıya soktuk bu melodiyi ezberlettik ve kontrol odasında başka bir müzisyenin interaktif bir şekilde arkaya ve öne doğru hareket etmesini sağladık. Bu bir müzisyen, Mike Pope, dünyanın en iyi basçılarından ve muhteşem bir piyanist. Şimdi az önce gördüğümüz parçayı çalıyor, benim yazdığımdan biraz daha iyi. (Video) CL: Mike, hadi gel. (Adam: Güç seninle olsun.) Hemşire: Ceplerinde birşey yok, değil mi Mike? Mike Pope: Hayır. Ceplerimde hiç birşey yok. (Hemşire: Tamam.) CL: Bu fikre katılmak için doğru bir tavırda olmalısın. (Gülüşmeler) Aslında biraz eğlenceli de. Evet, ve şimdi geriye ve öne doğru çalıyoruz. Mike içeride. Bacaklarını görüyorsunuz. Ben de burada kontrol odasındayım, geriye ve ileri doğru çalarak. (Müzik) (Video) Mike Pope: Bu neye benzediğini epey iyi temsil ediyor. Çok hızlı olmaması da iyi. Bunu tekrar tekrar yapmamız çevrenize intibak etmenizi sağlıyor. Benim için en zor olan kinestetik tarafıydı, ellerime iki ayna aracılığıyla bakmak, sırtüstü yatmak ve elim dışında hiç bir yerimi kımıldatamamak. Bu zorlayıcıydı. Yine de, bazı anlar vardı, hiç şüphesiz, gerçek, içten müzikal etkileşimin gerçekleştiği bazı anlar vardı. Bu noktada, birkaç dakikanızı alacağım. Burada gördüğünüz şey -- ve aslında ben size bu başlangıç datasını göstererek bilimsel bir günah işliyorum. Bu bir deneğin verileri. Bunlar, aslında, Mike Pope'un verileri. Size şimdi burada ne gösteriyorum? Benimle ezbere yerine doğaçlama biçimde 4 bar solo yaparken, dil alanları Broca alanı denen soldaki ön iç kıvrımları canlandırdı. Aslında bu durum benzeş şekilde sağda da vardı. Bu, etkili iletişim kurma görevi olduğu düşünülen bir alan. Müziğin bir dil olduğu kavramının belki de dayandığı nörolojik bir temel vardır ve bunu iki müzisyenin karşılıklı çalmalarında görebiliyoruz. Bunu şimdi sekiz denek üzerinde yaptık, verileri henüz birleştiriyoruz. Umarım anlamlı bir sonuç çıkarabiliriz. Şimdi, doğaçlama ve dili düşünürsek, sırada ne var? Rap, tabi ki, rap -- serbest-stil. Her zaman serbest stilden etkilenmişimdir. Peki şimdi devam edelim ve videoyu çalıştıralım. (Video) Mos Def: ♫ ... derim kahve, dimdik duruyorum ♫ ♫ Senin civarındayken sarsılıyorum♫ ♫ Tamamen sinerji, simetriyi farkettin mi ♫ ♫ Hadi incit beni, onları kimyasal olarak parçala ♫ ♫ 10 M.C. bir sayı değildir, benim kim olduğumu anlatır ♫ ♫ Kennedy gibi stili vardır, 10'a 3 kalmışçasına gecikmiştir. ♫ ♫ Kim olduğumu söylediğimde, kızlar önümde eğilir ♫ Evet gördüğünüz gibi, serbest stil rap ve caz arasında pek çok tümevarım sözkonusu. Aslında müziğin bu iki formu arasında epey korelasyon var. Bence farklı zaman dilimlerinde, bir çok bakımdan rap cazın hizmet ettiği sosyal amaca hizmet ediyor. Peki, rap bilimsel olarak nasıl araştırılır? Meslektaşlarım deli olduğumu düşünüyor, ama bence bu çok tutarlı. Yapacağınız şey şu: bir serbest-stil sanatçıyı alıyorsunuz, sizin onlar için yazdığınız ve daha önceden hiç duymadıkları bir rap parçayı ezberliyorlar ve sonra da free-style yaptırıyorsunuz. Böylece laboratuvar arkadaşarıma TED için rap yapacağımı söyledim ve ''Hayır, yapmayacaksın'' dediler. Ve sonra düşündüm ki -- (Alkış) Ama işte burda. Bu büyük ekranla, hepiniz bana eşlik edebilirsiniz. Tamam mı? Özetle onlara bunu ezberlettik sol alttaki ses ikonu lütfen. Bu kontrol durumu. Bu ezberledikleri şey. Bilgisayar: ♫ Hafıza, ritm. ♫ CL: ♫ Bilinen bir tekrarda ritmin vuruşu ♫ ♫Ritim ve kafiye beni tamamlıyor♫ ♫ Mikrofondayken tepelere tırmanıyorum ♫ ♫ Şimşek gibi çakan nakaratlar söylüyorum ♫ ♫Bu sonsuz arayışta gerçeği arıyorum♫ ♫Moda tutkum değil, giysilerimden belli oluyor♫ ♫Psikopatik sözler aklımda açığa çıkıyor♫ ♫Sadece benim duyabileceğim bu sözleri fısıldıyor♫ ♫ Keşfetme ve fır dönme sanatı ♫ ♫ Sınırsızların kafasında ♫ ♫Bütün bu sözler yağmur gibi yağıyor♫ ♫Çılgın bir biliminsanı beynime bakmalı♫ (Alkış) Size söz veriyorum, bir daha asla olmayacak. (Gülüşmeler) Evet, bu serbest-stilcilerle ilgili harika olan şey şu: farklı kelimeler uydurabiliyorlar. Ne geldiğini bilmiyorlar ama doğaçlama biçimde duyuyorlar. Devam edelim, sağdaki ses ikonuna tıklayalım. Şu üç sözcüğü yuvarlayacaklar: "sevmek" "değil" "kafa" Sırada neyin olduğunu bilmiyor. Serbest-stilci: ♫Bir çeşit [anlaşılmıyor] ♫ ♫ [anlaşılmıyor] dünya dışından, göksel manzara ♫ ♫ O günlerde, piramitlerde oturup meditasyon yapardım ♫ ♫ Kafamda fır dönen iki mikrofonla ♫ ♫ Bakalım hala dinleyebilecek miyim ♫ ♫Neye sırıttığını görebilecek miyim♫ ♫Sınıfın arka sıralarındakilere öğretiyorum♫ ♫İlahi mesajı♫ ♫Aslında öyle değil, çünkü basit tutmak zorundayım♫ ♫ [anlaşılmıyor] enstrümental ♫ ♫ Muzır Super Mario oynuyor ♫ ♫ [anlaşılmıyor] kutular [anlaşılmıyor] hip hop ♫ CL: Ve işte yine inanılmaz birşey oluyor. Nörolojik olarak, olağanüstü bir şey yapıyor. Müziği beğenip beğenmemeniz önemli değil. Bu bir doğa olayı. Tarayıcıda da nasıl yaptığımıza dair kısa bir video. (Gülüşmeler) (Video) CL: Emmanuel ile buradayız. CL: Bu tarayıcıda kayıt edildi bu arada. (Video) CL: Tarayıcıdaki Emmanuel. Bizim için bir nakarat ezberledi. Emmanuel: ♫ Tekrar etmeden ritmin tepesinde ♫ ♫Ritim ve kafiye beni tamamlıyor♫ ♫ Mikrofondayken tepelere tırmanıyorum ♫ ♫ Şimşek gibi çakan nakaratlar söylüyorum ♫ ♫Bu sonsuz arayışta gerçeği arıyorum♫ ♫ Modayı yayıyorum; bak nasıl giyindiğime ♫ CL: Tamam, burada durduruyorum. Beyinde ne görüyoruz? Aslında bu dört rapçının beyinleri. Ve ne görüyoruz: Dil alanları açılıyor, ve sonra -- gözler kapanıyor -- ezber yerine serbest stil yaptığınızda bazı temel görsel alanlar açılıyor Beyincikte, motor koordinasyonunu sağlayan bazı aktiviteler oluyor. Biri yaratıcı ve diğeri ezbere olan mukayeseli bir iş yaparken beyin aktivitenizi artırıyorsunuz Çok basit ama çok havalı. Bitiririken, soracağımız pek çok soru olabilir. Ve söylediğim gibi, burada soru soruyoruz, cevaplamıyoruz. Ama biz nörolojik olarak yaratıcı dehanın kökenine inmek istiyoruz. Ve bu yöntemlerle hedefimize yaklaştığımızı düşünüyorum. Ve sanırım gelecek 10, 20 yıl içinde gerçek, anlamlı çalışmalar göreceksiniz. Bilimin sanatı yakalamak zorunluluğu olduğunu söylerler, belki de şimdi o noktaya gitmeye başlıyoruz. Vaktiniz için teşekkür ederim. (Alkış)