Günaydın! Herkes nasıl?
Pekala,
bugün burada çok tutkulu olduğum
bir şeyden bahsedeceğim.
Ama benim hakkımda değil,
işim sırasında denk geldiğim
insanlarla ilgili.
Size Catherine adında bir
kadının hikayesini anlatmak istiyorum.
Catherine karşılaştığım diğer tüm
kadınlara çok benziyordu.
50'lerindeydi
ve emekliliğine yaklaşık
on, on beş sene vardı.
Kariyerine büyük emek harcamıştı
ve iki işte birden uzun saatler çalışmıştı
ve şimdilerde 23 yaşında olan
küçük çocuğuna bakıyordu.
O kadar çok çalıştığınızı
ve yine de bankanın size
önümüzdeki yıl içinde
evinizi satıp taşınmanızı
bildirdiğini düşünün.
Erteleyip durdunuz
ama tarih yaklaşmaya devam etti.
Sevgiyle inşa ettiğiniz,
tüm güzel eşyalarınızı yerleştirdiğiniz,
duvarlarını boyadığınız ve zevkinize göre
dekore ettiğiniz evin
artık size ait olmadığı
ve satıp taşınmanız gerektiği söyleniyor
ve siz nereye gideceğinizi bilmiyorsunuz.
Bunun oldukça korkutucu bir durum
olduğunda sanırım hemfikiriz.
Bu, kesinlikle ailemin
veya tanıdıklarımın
başına gelmesini istemeyeceğim bir şey.
Ancak görüyorum ki bu,
birçok kadının karşılaştığı bir durum.
O yüzden ben de "Neden?" diye soruyorum.
Sık sık yaşanan bu tür olaylarla
neden karşı karşıya kalıyoruz?
Bu yüzden ben de
ufaktan araştırmaya başladım.
30'larındaki erkeklerin %60'ının kadınlara
göre daha fazla birikimi olabiliyor.
50'lerindeki kadınların
%70'i kendilerini emekli olmaya
hiç de hazır hissetmiyor.
20'lerindeki kadınların
%54'ü
finansal danışmanlık alma konusunda
nereden başlayacağını bilemiyor.
Bu beni oldukça etkiledi
ve günlük hayatımdaki
örneklerinden gördüğüm kadarıyla
durum gayet netti.
Bu durum kadınlar biraz aptal diye
ya da o kadar zeki değil diye mi böyle?
Hm...
Hayır, bu fikre kesinlikle katılmıyorum.
Aslına bakarsanız
kadınlar
veya genç kızlar
GOÖS seviyelerinde erkeklerden
%10 daha fazla
puan almaya meyilli.
Üzgünüm erkekler.
Üniversite seviyesinde ise
(Öksürür)
kadınlar erkeklerden %11 daha fazla
üniversiteye girmeye meyilli.
(Öksürür) Pardon, İngiliz
soğukluğuna yakalanmak üzereyim.
(Gülüşmeler)
Bildiğiniz üzere, eminiz ki
hepimiz aynı fırsatlara sahibiz,
hepimiz aynı gemideyiz.
Peki o zaman neden durum böyle?
Bu durum beni eğitim sistemini
incelemeye yöneltti,
belki de eğitim bana
birkaç cevap sunacaktı.
Uzun süren kampanyaların sonucunda
2016'da ulusal ortaokul seviyesinde
bütçelendirme konusu
müfredata girdi.
Bütçelendirme,
zorunlu derslerden değildi
ama tüm öğrencilerin üzerinden
geçmeye başlayacağı bir şeydi.
Dünyada işlerin nasıl yürümesi
gerektiğini açıklamada
tek başına bütçelendirme yeterli değil.
Ders, birleşik faizi veya ilk evinizi
nasıl alacağınızı açıklıyor mu?
Ya da kredi kartı faizlerinin nasıl
hesaplandığını?
Ya da nasıl tasarruf yapıp
parayı kenara atabileceğini?
Hayır, pek sayılmaz.
Ders aslında yeterli değil.
Çocuklarımızın eğitiminde bu tür
bir sisteme güvenemeyiz.
Hadi benim okul yıllarıma geri gidelim
ve konu matematik olduğunda
verilen eğitime bir bakalım.
Hepimiz "Mary'nin on dokuz lirası var
ve pazara gider."
şeklindeki soruyu hepimiz hatırlarız.
(Gülüşmeler)
Elmanın tanesi 1 lira ve
Mary 3 elma almak istiyor.
Mary ne kadar para üstü alır?
Sanki bu para konusuna yararlıymış
ve de paranı nasıl biriktirip
harcayacağını açıklarmış gibi.
Cidden.
(Gülüşmeler)
O yüzden,
bugün burada
bağımsız bir finansal danışman olarak,
kendi danışmanlık firmamın
oldukça gurur duyduğum
prensibi gereği huzurunuzdayım.
Birçok ödül almış bir şirketin sahibiyim
ve ileri finansal planlama sınavlarım var.
Fakat ben üniversiteye gitmedim.
15 yaşında okulu bıraktım.
Okuldaki zekilerden biri olmadığımı da
söyleyebilirim.
Bunu söylerken de güzelleme yapıyorum.
Ve aslına bakarsanız...
(Fısıldayarak) Kimseye demeyin ama
matematikten çaktım.
(Gülüşmeler)
Bu gerçek.
Ancak,
benim muazzam işler başarabilmem
bizim hikayenizi etkilemiyor.
Maceralarımız ve hikayelerimiz,
başladığımız
ve şu an olduğumuz yer
gelecekte nerede olacağımızı
kesin olarak belirlemiyor.
Hikayemi değiştirmek için
çok derinlere inmem,
kendi geleceğim ve aileminki için
değişiklikler yapmam gerekti.
Biliyorum ki bu odadaki ve dünyadaki
herkes aynısını yapabilir.
O zaman eğitim sistemi bize tüm
cevapları veren şey değilse
başka neyi incelemeliydim?
Hadi maaşlar ve paradan bahsedelim.
Kadınların %52'si, erkeklerin %13'üne
kıyasla yarı zamanlı çalışıyor.
Hepimiz bunu biliyor sayılırız, değil mi?
Bu biraz aşikar.
Konu maaşa geldiğinde,
20'lerinde kadın ve erkeklerin
maaşı kısmen aynı,
neredeyse aynı miktarda kazanıyorlar.
Ancak yaşları ilerledikçe
30'larında kadınlar erkeklerden %13,
50'lerinde ise %16 daha az kazanıyorlar.
Arada büyük bir farklar var
ve küresel olarak da bu farkla ilgili
bir çok şey yaşanıyor.
Buna rağmen bugün karşı karşıya
olduğumuz durum bu.
Demek ki
finansal danışmanlık konusunda
kadınların danışmanlık almak için
daha fazla sebebi var.
İstihdam konusunda büyük farklar var,
emekli maaşı ve yatırımlarımız konusunda
büyük farklar var,
ayrılmış ve boşanmış olmaktan
bahsetmiyorum bile
ki bunun da kadınlar üzerinde
oldukça kötü etkileri var.
Benim 8 aylık bir bebeğim var.
O yüzden sizlere hamilelik iznindeyken
emeklilik kesintilerinden feragat etmem
gerektiğini anlatabilirim.
Bu mecbur kaldığım bir şeydi
çünkü hem işimi döndürüp
faturalarımı ödeyip,
kendi maaşımı alıp
hem de emeklilik kesintimi ayıramıyordum.
Bu kısa bir süreliğine geçerliydi.
Ama kendimi bilmeme
ve sahip olduğum niteliklere rağmen
oldukça dikkatli düşünmem gerekti.
Şartlar çerçevesinde pozitif bir karar
almak zorundaydım.
Bununla birlikte,
kadınların yalnızca %7'sinin
daha makul gerekçelerimiz olmasına rağmen
emeklilikleri için finansal danışmanlık
hizmeti alma ihtimali var.
Bu da beni 18 yıldır parçası olduğum
finans sektörünün bizzat kendisini
irdelemeye itti.
Hükümet bazı şahane işlere imza attı
ve muazzam bir bilgi hazinesi olan
Mali Danışmanlık Büroları'nı
yani ipotekleri düzenlediler.
Ayrıca mali destek alınabilinecek
birçok web sitesi mevcut .
Fakat ihtiyaçlarım veya
benim için geçerli olan ne
gibi daha spesifik danışmanlık
konularına gelindiğinde
bu sitelerin çoğu sizi
serbest mali müşavirlere yönlendiriyor.
Yürürlükteki düzenleme gereği
Mali Tutum Otoritesi'nce
Ticari Dağılım Denetimi anlamına gelen
TDD diye bir düzenleme de mevcut.
Bununla mali müşavirlerin müşterilerinden
nasıl ücret alacağı belirlenir.
Malesef bu demek oluyor ki
gün içindeki saat sayısı
sınırlı olduğundan
serbest mali müşavirlerin bir çoğu
kendilerine en çok parayı kazandıracak
olan müşteriye yöneliyor.
Peki.
Bu hayatın bir gerçeği.
Ancak bu şu anlama geliyor;
tüm mali müşavirler aynı tip
müşterinin peşinde
ve gayet makul kazançları olan
sıradan insanlar
görmezden geliniyor
ve ihtiyaçları olan
finansal danışmanlığı alamıyor.
Bu durum çok farklı şekillerde
yeniden yaşanıyor.
2008 yılındaki ekonomik durgunluk
sırasında
1.3 milyon insan işsiz kaldı.
Durgunluk İngiltere'de
zirve noktasındayken
İngiltere'nin borç seviyesi de
zirve noktasına ulaştı.
Bu tür muazzam bileşenler
söz konusu olduğunda
çözüm nedir?
Bu döngüyü nasıl değiştirebilir
ve gerçekten fark yaratabiliriz?
Bence bunun cevabı kadınlarda.
Bu, daha az harcamalılar demek değil,
bilhassa ayakkabılara,
çünkü açıkçası ayakkabılarımı seviyorum.
Gelgelelim bu, kendilerine göre doğru anda
doğru mali kararı vermekle ilgili.
Daha çok sayıda kadının ev ekonomisi ile
ilgilenmesiyle birlikte
artık bu kadınların bir adım öne çıkma
ve sadece kendileri için değil,
çocuklarının geleceği için de
fark yaratma zamanı geldi demek.
Zira gerçekten
daha çok kadının sağlam ve eğitimli
mali kararlar aldıkça
ve bunun pozitif etkisini gördükçe,
sonradan çocuklarıyla
ve daha sonra torunlarıyla paylaşacakları
kendi varlıklarını oluşturuyor
ve kendi miraslarını
arttırıyor olacağına inanıyorum.
Bu sayesde gerçekten de toplumsal
zenginlik daha çok dağılacak
ve zenginlik yalnızca zenginlere
has bir şey olmaktan çıkacaktır.
O zaman size biraz Catherine'e
ne olduğundan bahsedeyim mi?
Evet mi?
Catherine evinden taşınmak,
hiçbir mülkü
veya bankada parası olmaksızın
emekli olmak zorunda kaldığı
bir durumdaydı.
Kira oranları sebebiyle eğer taşınıp
kiraya çıkacak olsaydı
sahip olduğu az miktar para da
oldukça kısa sürede tükenecekti.
Bu emekli olmak üzereyken
yaşamak istemeyeceğiniz bir durum.
Çünkü ödenecek kiraya rağmen
büyük miktarlarda kira ödeyebilecek
kadar çalışmak istemiyor olacaksınız.
Neyse ki
Catherine oldukça güzel bir
sürece girdi ve bu süreç
onun için öğrenme eğrisi oldu.
Evini satmadı
ama taşındı.
Taşındı
ve evini başka bir çifte kiraladı.
Bu şekilde ipoteğini bir başkası
onun adına ödemiş oldu.
Eski bankasına borcunu ödeyerek
evini yeniden ipotek ettirdi
ve ikinci bir ev almak için bir
miktar daha borçlandı.
Sahip olduğu ikinci mülkü de kiraladı.
İki mülkün kira geliri kendi kirasını
ödeyecek geliri sundu.
Bu şeklide emekli olduğunda
gerçek bir geliri vardı.
Bu, mülklerini satma
veya birini satıp
diğerine yerleşme konusunda
seçeneği olmuştu.
Bu, ona opsiyon sunmuştu.
Zenginlik ve para esasında
"mali planlama" ile ilgili değildir,
aslında mali planlama size
hayatta seçenek sunmakla ilgilidir.
3.6 milyar insanın geliri
sekiz adamın gelirine denk.
Doğru parmaklarım havada, değil mi?
Güzel.
Bu her zaman panik anı olur.
Bir kere daha söyleyeceğim:
Dünyadaki 3.6 milyar insanın geliri
sekiz adamın gelirine denk.
Bu, aslında dünyanın yarısı demek.
O sekiz adamın
kadın olduğunu hayal edin.
Ne tür bir dünyada
ya da toplumda yaşıyor olurduk?
Şöyle hissediyorum:
Dünyanın zenginliği daha yaygın
ve daha adaletli olabilirdi
ve hatta,
dünyanın zenginliği safi sekiz adamda
ya da insanda toplanmaz,
farklı etnik gruplardan,
toplumun farklı kesimlerinden
hayatta farklı noktalarda olan
ve faklı geçmişe sahip
her türlü insan
bu zenginliğe erişebilirdi.
Zenginliğin gerçekten sadece zenginlere
has olmadığına inanıyorum
ve esasında zengin olmak
hepimiz için mümkün.
Eğer hali hazırda
paranızın kontrolü sizdeyse
ve işleriniz iyiyse
sizleri yardıma ihtiyacı olanlara
destek olmaya ve maceralarına katkı
sağlamaya davet ediyorum.
Aynı şekilde
yardıma ihtiyacınız varsa istemekten
çekinmemeye davet ediyorum.
Çünkü gerçekten birlikte bir şeyleri
değiştirebileceğimize inanıyorum.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)