(h) TROM - 2.17 Güzellik ve Tasarım

http://tromsite.com - Çok kapsamlı ve çok iyi organize edilmiş bir belgesel. (indir, youtube'dan izle, altyazılar, jenerik, paylaş, katkıda bulun, ve daha pek çok şey)

Belgeselin içeriği :
-------------------------------------------------------------------------
TROM (Benim Gerçekliğim), şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı belgeseldir. Ayrıca, şimdiye kadar her şeyi analiz etmeye çalışan tek belgeseldir: bilimden parasal sisteme kadar herşeyi içeren TROM, herkesin hayatını iyileştirecek somut çözümler de sunuyor.

Dünyayı görmenin yeni ve 'gerçekçi' bir yolu.

"Büyük Patlamadan bugüne ve geleceğe."
-------------------------------------------------------------------------

[ Güzellik ve Tasarım ]

Güzellik, kişisel bir kavramdır.

Miras aldığınız genlerle, içinde büyüdüğünüz

çevrenin bir karışımıdır.

Güzellik enteresan bir kavram çünkü parasal sistem bu kavramı suistimal ediyor.

Parasal sistem sürekli tüketime dayanır

ve şu anda insanlar için mal ve hizmet üreten

bir sürü şirket var.

Bu da, şirketler arasında rekabete yol açıyor.

İşlevsellik, artık bir objenin en önemli özelliği değil,

çünkü bir sürü objeyi kullanarak aynı işlevselliği elde edebilirsiniz.

İşlevselliğe odaklanmak yerine,

estetik ön plana çıkarılarak

müşteri çekmeye çalışıyorlar.

Çünkü güzelliğin işlevsellikten daha fazla çeşidi var.

İnsanlar 'Şuna ihtiyacım var' demekten geçtiler,

'Şuna sahip olsam daha iyi hissederdim' diyorlar.

İnsanlar, bir şeyleri görünüşüne göre satın alıyorlar,

işlevselliğine göre değil.

Giysilerinizi nasıl göründüğüne bakarak satın alıyorsunuz.

Arabalarınızı nasıl göründüğüne bakarak satın alıyorsunuz.

Binaları görünüşü için inşa ediyorsunuz.

Ve aynı sebepten ötürü dekorasyon yapıyorsunuz.

Görünüş.

Bu dekor size ne kadar normal görünse de

gerçekte sapıkça.

Öyle görünüyor ki teleskobu işlevselliği için değil

görüntüsü için satın almışsın.

İyi bir tasarımdan keyif almanın yanlış bir tarafı yok.

Ancak, tasarımı işlevselliğin önüne koymak tamamen saçma.

'Güzellik' insan görünüşüne de uygulanır.

Tersi de 'çirkin'dir.

Bu, toplumda büyük mutsuzluk yaratır.

Kimi insanlar güzel, diğerleri çirkin bulunur.

Ama onları kim kategorilere ayırıyor

ve kıstaslar neler?

Örnek: Şişman bir kız,

veya büyük burunlu bir çocuk görsen, çirkin olduklarını söylersin.

Neden?

Çünkü kendi görüntüne güveniyorsundur.

Ancak başka birini etiketlemeden önce

kendine baksan

şaşırırdın.

Ben seni inceleyeyim.

Sen, şişman kızın çirkin olduğunu söylüyorsun.

Bunun sebebi vücudunda daha fazla yağ olması mı?

Toplumun örnek aldığı görüntüye sahip olmadığı için mi?

Görüntüsüyle kadın bedeninin gelişimi hakkında bir ilişki mi kuruyorsun?

O zaman, şişman kızın farklı olduğunu söyleyebilirsin.

Ama ona çirkin diyemezsin.

Gördüğün gibi, toplumun, çevrenin, arkadaşlarının,

televizyonun etkisi altındasın.

Toplumun bir aynası gibisin.

Şişman kadınları veya büyük burunlu erkekleri

tercih eden insanlar var.

Diğer anormal bedenleri çekici bulanlar da var.

Dolayısıyla, güzelliği görmeye ve bundan keyif almaya

odaklan. Bu kadar.

Bazı erkekler büyük poplardan, büyük göğüslerden hoşlanır.

Diğerleri ise küçük göğüsleri tercih edebilir. Uzun saç, kızıl saç.

Bunların hepsi farklıdır.

Çocuk, aklı çalışan

bir kızla evleniyor.

Ancak kızın göğüsleri küçük.

O da devamlı büyük göğüsleri düşünüyor.

Anlıyor musun?

Tasarımları karşılaştırma.

Çünkü bu senin yetiştiriliş tarzınla ilgili.

Bunu anlamıyorsan, anlattıklarımı anlayamazsın.

Sana söyledim. Güney Denizlerde

erkekler kızları olduğu gibi kabul ediyorlar.

Bu, onları iyi veya kötü yapmıyor.

Çıplak yetiştikleri için

çıplak resimler biriktirmiyorlar.

Güzellik dergileri insan görünüşü için örnekler ortaya koyuyor.

Kimi bedenleri güzel diye ön plana çıkarıyorlar.

İnsanlar da bu görüntüyü taklit ediyor.

İnsanların pek az bildiği bir şey, dergilere giren resimlerin

önceden bilgisayarda değiştirildiği.

Güzellik anlayışımızın bozuk olmasına şaşmamalı.

Güzellik dergileri sizi yeterince güzel değilmişsiniz gibi hissettirmek istiyorlar.

Bu sayede sizi güzellik ürünleri almaya teşvik ederek

bundan kar elde ediyorlar.

Maalesef, bu kavram parasal sistem tarafından destekleniyor.

İnsanların işlevselliğe ihtiyacı varken pek çok ürün görünüşü için üretiliyor.

Bu, büyük bir israf!

Güzel görülen insanların görüntüleri için para

aldığı işler bile var.

Bunlara manken diyoruz.

Parasal sistem bazı mankenlerin güzel görüldüğünü belirlediği için

farklı olan her şeye çirkinmiş gözüyle bakılıyor.

Bu sayede güzellik de evrensel hale geliyor.

Şimdi içinde olduğumuz psikozun bir örneği daha:

moda eleştirmenleri.

Bunlar, diğer insanlara nasıl giyinecekleri ile ilgili fikir verip

bunun karşılığında para alan insanlar.

Örneğin, şu resme bak.

Moda eleştirmenlerinin ne yazdığını oku.

Peki, gerçekten neyi eleştiriyorlar?

Giysilerin şekilleri mi uyumsuz?

Türleri mi uyumsuz?

Kimisi kışlık, kimisi yazlık mı?

Kimileri, gece güneş gözlüğü takan insanları eleştirebilir.

Bu kadar tasarıma odaklıyken nasıl oldu

da fonksiyonelliğe dikkat etmeye başladılar !?

Sadece eleştiride bulunmuş olmak için mi eleştiriyorlar?

Renkler uymuyor mu?

Renklerin nasıl oluştuğunu ve insanların nasıl gördüğünü gerçekten biliyorlar mı?

İnsan gözü,

dünyadaki en güçlü aletlerden biri.

Açık havada gördüğümüz geniş manzaradaki

en ufak detayı yakalayabiliriz.

Ama gözün gördüğü resim, resmin tamamı değil.

Gördüğümüz dünyanın yanında

bir de çok farklı,

görmediğimiz bir dünya var.

Gizli güçlerden oluşan ve

dünyadaki hayatın her yönünü etkileyen bir dünya.

Teknoloji şimdi bu gizli dünyaya bir pencere açabilir,

sırlarını açığa çıkarabilir,

ve yaşadığımız dünyadaki gerçek harikaları bize gösterebilir.

Şu anda mürettebatı koruyan tek şey onların telden yapılmış üniformaları.

Topraklanmış değiller.

Bir kaç saniyeliğine helikopter temas ediyor.

Etrafa ciddi bir elektrik yayılıyor.

Özel bir kamerayla

edinilen görüntüler yoğunlaşma görülen hareleri gösteriyor

Pervanenin sivri uçları

elektrik alanını büküyor ve yoğunlaştırıyor.

Havanın bu yoğun alana gösterdiği tepki

görünmez bir ışımaya yol açıyor.

Kamera ise bu ışımayı tespit etmek için inşa edilmiş.

Ancak bu, çıplak gözle

kesinlikle görülmüyor.

Buradaki ışık haresi, elektrik hatları kadar gerçek

ancak görünmez dünyanın bir parçası.

Bizden gizli bir gerçeklik bu.

Buna ihtiyacım olacak.

Gözlerimiz inanılmaz derecede akıllı ve güçlü

ancak sadece dar bir ışık frekansını görebiliyorlar.

Işığı bir prizmadan geçirirsen,

mesela bir su katmanından geçirirsen,

beynin beyaz ışık olarak gördüğü şey ayrışmaya başlar.

Ve yedi farklı renkten oluşan bir spektruma dönüşür.

Renklerin hepsinin yeri bellidir.

Kırmızı

Turuncu

Sarı

Yeşil

Mavi

Indigo

ve Mor

Gözle görülen ışık spektrumu.

Bu yedi renk, gözümüzle görebildiğimiz dalga boylarının tamamını oluşturur.

Ama bu spektrumun ötesinde ne var?

Diğer bir deyişle buradaki morun

veya buradaki kırmızının ötesinde ne var?

Gözümüzle görebileceğimiz hiçbir şey yok.

Ancak bu, gerçekten çok uzak.

Işık spektrumu gözle görülen ışıktan

çok daha geniş.

Bu ışık spektrumu piyanodaki tuş dizisi gibidir.

Mesela, piyanoyla çalabileceğiniz yedi nota

görebildiğiniz ışık spektrumunu temsil etsin.

Bilindik renkler, kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, indigo ve mor

birlikte sanki oktavı oluşturur.

Ancak bu, ışık spektrumunun tamamını göz önüne alınca çok ufak bir banttır.

Kesin olarak ne kadar dersen, görünen spektrum toplam spektrumun 0.00000000001'idir.

Nasıl bu piyanoda pek çok başka tuş varsa,

ışığın da pek çok başka dalga boyu vardır.

Burada kızılötesi, öteki tarafta da mor ötesi ışık vardır.

Bu işin sadece başlangıcı

Bu görünen spektrum, piyanodaki tek bir oktav gibi.

Spektrumun tamamını temsil etmek isterseniz, gamma ışınlarını, X ışınlarını ve radyo dalgalarını da katsanız

piyanonun uzaması

ve uzaması

daha da uzaması

hala uzuyor

devam ediyor

ta güneşe kadar uzaması gerekir.

Evet, 93 milyon mil uzunluğunda bir piyanoya ihtiyacımız var.

Bu, çok büyük bir piyano.

Bu devasa görünmez odada

en tanıdık şeyler bile bilmediğiniz bir şekle bürünür.

Güneşimiz, bizi ısıtan,

bize hayat veren, bizi yarın belki mangal yapabileceğimiz ümidiyle dolduran

iyi kalpli bir yıldızdır.

Ancak görünenin ötesine geçtiğimizde

gezegenimize en yakın olan yıldızın çehresi tamamen değişir.

Güneşe mor ötesinden baktığımızda,

onun şiddetli ve tehlikeli hareketlerle dönüp duran bir kütle olduğunu görürüz.

Uzay teleskobuyle elde edilen bu mor ötesi (UV) ışınlar,

bir milyon derece sıcaklığında aşırı doymuş gazların varlığını ortaya koyuyor.

Güneşten çıkan alevler ise yüzeyden binlerce mil yukarıya uzanıyor.

Güneş fırtınalarını ve güneşin yüzündeki lekeleri oluşturan

yoğun manyetik alanları da görebiliyoruz.

X ışınlarını tespit eden teleskop ise bize çıplak gözle asla göremeyeciğimiz bir gerçeklik sunuyor.

Güneşin atmosferi,

güneşten daha da sıcak olan

ve parlayan gazlardan oluşuyor.

Gezegenimizin görünen kısmını

da güneşin X ışınları değiştirmiştir.

Böyle bakınca dünyamızı tamamen yeni bir açıdan görürüz.

X ışınlarını kullanma fikri, ışığın çok temel bir özelliğinden kaynaklanıyor.

Etrafımızdaki dünyayı görmemizin sebebi, görünen ışığın

objelerden sekip gözümüze girmesi,

sonra da retinadaki duyargaların bunları tespit etmesinden kaynaklanıyor.

Bu ışığı kesersen,

geriye bir şey kalmaz.

Çevrenin etkisini gördün mü?

Buradaki en önemli şey ise:

İnsanların gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu gördün mü?

[ Alternatif Çözümler ]

Gördüğün gibi,

gerçeklik hakkında ne kadar çok şey biliyorsan,

insanları suni fikirler üzerinden yargılamayı o ölçüde bırakıyorsun.

Suni fikirler aşırı uç bir noktaya ulaşmış durumda.

Dolayısıyla, eğitim.

İçinde bulunduğumuz durumu yaratan ve devam ettiren şeyin

parasal sistem olduğunu hatırla.

İnsanların beş duyusu var

ve birini kötüye kullandılar.

Görme?

Renklerin veya şekillerin uyuşmadığından nasıl emin olabilirler,

ya da bazı şekillerin güzel vazı şekillerin çirkin olduğundan?

Bir duyu olan görmenin üzerine bir endüstri inşa edilmiş.

Bu, değerlerini tanımlayacak hiç bir temele sahip olmayan bir endüstri.