Merhabalar, ben Tharessa Kehl.
James W. Mitchell Lisesinde okuyorum.
Bugün sizlere erken yaşta ikinci dile
maruz kalmanın öneminden bahsedeceğim.
Fakat detaylara girmeden önce
hepinize birkaç soru sormak istiyorum.
Lisede yabancı dil eğitimi
alanlar ellerini kaldırabilir mi?
Neredeyse herkes el kaldırdı.
Lütfen bu yabancı dilin eğitimini
iki yıldan fazla alanlar el kaldırsın.
Fena değilmiş.
Sıra son soruya geldi.
Bu yabancı dilde akıcılık kazanabildiğini
düşünenler lütfen el kaldırsın.
Hiç kimse el kaldırmadı.
Bu sonuçlar tam olarak
bugünkü konuşmamla ilgili.
Küreselliğin arttığı günümüz toplumunda
birden fazla dil öğrenmek
gittikçe önemli hale geliyor.
Bu sebeple devlet okullarının çoğunun
müfredatlarına yabancı dil eklendi.
Ancak az önce sizin de
katılımınızla gördüğümüz üzere
bu yöntemler verimli değil.
Sosyal araştırmalara göre
öğrencilerin yaklaşık
sadece % 0.07'lik kısmının
lisede ikinci dili öğrendiği gerçeği de
bu yöntemlerin verimli olmadığını
destekler nitelikte.
Bu iç karartıcı sonuçlara bakınca
insanların yabancı dil öğreniminin
önemini sorgulamaya başlamaları
hiç şaşırtıcı değil.
Bununla birlikte, araştırma
ikinci dil öğreniminin bilişsel yetileri
ve çoklu görev becerilerini
geliştirdiğini gösterdi.
Aynı zamanda,
alzaymır gibi zihinsel
dejeneratif hastalıkların
başlangıcını ertelemeyle de
ilişkilendirildi.
Yalnızca bu değil, farklı dillerde
iletişim kurma yeteneğinin kullanılması,
ABD'nin küresel piyasadaki pozisyonunu
koruması açısından da çok önemli.
Bütün bu bilgilere dayanarak
sorunun konseptte olmadığı,
daha çok bu konsepti
uygularken kullandığımız
yöntemlerde olduğu sonucuna varabiliriz.
Bu durum yurt dışı eğitim programlarının
anaokulundan on ikinci sınıfa kadar
zorunlu olmasıyla çözüme kavuşur.
Öğrencilerin dile maruz kalma
süresi arttırılarak
ve dinleme, konuşma, kavrama
yeteneklerine odaklanılarak
daha doğal şekilde öğrenmeleri sağlanır.
Böylece, onları bu dile
sürekli maruz bırakırız,
bu bir tür ortaya çıkma etkisine benzer.
Aynı zamanda erken yaşta dil öğrenimi
beynin gelişmiş serebral plastisitesinden
faydalanmamızı sağlar.
Beynin belirtilmiş bu kısımları
dil öğrenimiyle bağlantılı
bölgeleri göstermekte.
Küçük yaşlarda bu bölgeler
dış uyaranlara çok daha fazla duyarlı.
Bu sebeple öğrenim biraz
daha kolay gerçekleşir.
Aynı zamanda kritik dönem hipotezi de
bu düşünceyi destekler.
Kritik dönem hipotezi,
bir çocuğun hayatında
genellikle ergenlik dönemi
öncesine kadarki sürecin,
dil öğrenimi için çok daha
verimli olduğunu öne sürer.
Bunun sebebi ise
beyinde serebral laterizasyonun,
yani dil hakimiyetinin olmayışı.
Çocuklar yeni bir dili sürekli olarak
ana dillerinin süzgecinden
geçirmek zorunda kalmıyorlar.
Aynı zamanda bu yaşlarda
beyin daha esnek olduğu için
küçük çocuklar farklı sesleri
duyup taklit edebilir
ve bu sayede kelimeleri ana dil
seviyesine yakın telaffuz edebilirler.
ABD'deki göçmenleri
inceleyen bir araştırma,
daha erken yaşta ABD'ye gelen çocukların
daha doğal ve ana dile yakın
aksanları olduğunu ortaya koydu.
Dil yeterliliklerinde de
bir artış gözlemlediler.
Tüm bunlara baktığımızda
ABD eğitim sisteminin
yabancı dil öğrenimine bakış açısını
değiştirmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Ülkedeki gençlerin potansiyelini
en üst seviyeye çıkarmak için
anaokulundan başlayıp
on ikinci sınıfa kadar devam eden
yeni bir sistem oluşturulmalı.
Daha küreselleşmiş ve ilişkileri
kuvvetli bir toplum olabilmek için
ülkedeki iki veya daha fazla dil bilen
öğrenci sayısı arttırılmalı.
Bir alıntıyla kapanış yapacağım:
''Dilinizin sınırları
dünyanızın sınırları demek.''
Kaç dil öğrenmeye hazırsınız?
Dünyanızı ne kadar
daha sınırlandıracaksınız?
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)