Teşekkür ederim, tünaydın.
Bugün burada olma sebebim,
herkesin bir hikâyesi olduğuna
inanıyor olmam
ve bugün sizinle hikâyemin küçük
bir bölümünü paylaşmak istiyorum.
On yedi yıl önce, ben otuz bir yaşındayken
bana meme kanseri tanısı konuldu.
O zamanlar bunun çok korkunç
bir teşhis olduğunu düşünmüştüm
ama bu haber bizim için
tamamen şaşırtıcı değildi.
Ondan tam on iki yıl öncesinde
anneme meme kanseri tanısı konulmuştu.
O zamanlar muayenehanede otururken
doktora baktığımızda
eşimi ve beni asıl korkutan
doktorun sesindeki paniği
ve gözlerindeki yaşları görmemizdi.
Ameliyatın mümkün olduğunca
erken yapılması gerektiğini,
onu da tedavinin takip edeceğini söyledi.
Teşhisin konulması ile
ameliyatım arasında geçen süre
yalnızca dört gündü.
O dört günde,
zaman o kadar yavaş ilerliyordu ki
geriye dönüp baktığımda olanları
bulanık olarak hatırlıyorum.
Ama o zamanlar
net hatırladığım bir şey var.
Çocuklarımız çok küçüktü.
Üç aylık ve iki yaşında
iki küçük kızımız vardı.
İşin tuhafı şu ki, markete gittiğimi,
hiç tanımadığım insanların
yanından geçtiğimi
ve şöyle düşündüğümü hatırlıyorum:
"Bu insanların dün bana ne olduğuyla
ilgili hiçbir fikirleri yok."
Daha sonra onlara baktım ve düşündüm:
"Acaba onların hikâyeleri ne?"
Şöyle düşündüm: Acaba inanılmaz,
çok güzel bir hikâyeleri mi var,
hayatlarında harika bir şey mi oldu?
Üzücü bir hikayeleri mi var
diye merak ettim.
Sevdikleri birini mi kaybettiler
ya da belki önlerinde onları da bekleyen
korkunç bir teşhis vardı.
Ama o zaman kesin olan,
bir şeylerin değiştiğiydi.
Açıkçası bir daha hiçbir yabancıya
aynı gözle bakmadım.
Bu söylediklerim zihnimin içinde
sürekli tekrarlanıyordu.
Yıllar geçtikçe bunları çok
düşünmemeye başlıyorsunuz
ve bu sadece ailenizle birlikte
başa çıktığınız bir durum haline geliyor.
Ben ailemden çok sevgi ve destek gördüm,
destekleri bu zor zamanları
atlatmamıza yardımcı oldu.
Bunun için onlara minnettarım.
Bugün Cranbrook'ta empati hakkında
konuşmak için bulunuyoruz.
Bana göre empati,
kendini başkalarının yerine
koyabilme becerisi
ve onların ne hissettiklerini,
kaygılarının ne olduğunu
ve insanların nasıl hissettiklerini
tam olarak anlamak.
Ne kadar kendimizi herkesle
empati yapabilirmiş gibi görsek de
her zaman bunu başaramıyoruz
çünkü başımızdan aynı şeyler geçmedi.
Bu yüzden empati ve sempati arasında
ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum.
Aileme ve arkadaşlarıma,
ne olduğunu anlattığımı
ve teşhisten bahsetmek
durumunda kaldığımı hatırlıyorum.
O zamanlar kendimi çok kötü hissetmiştim
çünkü birine böyle bir şeyi
söylediğiniz an
yanlış bir şey söylemek istemiyorlar
ve ne diyeceklerini tam bilemiyorlar.
Doğru olanı yapmak istiyorlar
ama ne yapacaklarını tam bilemiyorlar.
Ama yemin ederim bu süreçte,
kimse yanlış bir şey söylemedi
ya da yanlış bir şey yapmadı.
Her zaman tam olarak
yapmaları gerekeni yaptılar
ve bunun bana yardımı dokundu.
Bu Cranbrook topluluğu,
o süreçte ailemi çevreleyen
insanlardan oluşuyordu.
Onlar hem anlayışlı, hem de sempatiklerdi.
Onlar kibar ve ilgili insanlardı
ve yardımcı olmaya çalıştılar.
2009'a geldiğimizde
kızlarımız büyümüşlerdi
ve Brookside şehrinde yaşıyorlardı.
Ben yapmayı çok sevdiğim şeye dönmüştüm
ve bir sınıfa ders veriyordum.
2009 yılıydı ve üç yıldır
Cranbrook şehrindeydim.
Öğle yemeğinde biriyle konuşuyordum,
Cranbrook Envisions a Cure
etkinliğini duydum.
Bu sonbahar geldiğinde
etkinliğimiz dokuz yıldır
devam ediyor olacak.
Fakat o zamanlar
etkinliğin açılış yılıydı.
Cranbrook Envisions a Cure etkinliği,
Cranbrook topluluğunun bir araya geldiği,
topluluğun dışından olan
insanların da katıldığı,
sonbaharda, Kingswood Gölü'nün yanında
çok güzel bir yerleşkede
gerçekleştirdiğimiz bir etkinlik.
Kanserle mücadele eden aileler
veya kansere çare bulmak isteyenler
bir araya geliyor, hikâyelerini paylaşıyor
ve Kingswood Gölü etrafında yürüyorlar.
Bu konuda bir şekilde onlara yardımcı
olabileceğimi düşünüyordum.
Etkinliği başlatan kadınla
irtibata geçtim,
kendisi de meme kanserini atlatmıştı,
o zaman Brookside Okulu'nda çalışıyordu.
Yardımcı olabilir miyim diye sordum.
Bunun üzerinden sekiz yıl geçti
ve etkinlik her yıl bir öncekinden
daha da mükemmel oldu.
Biz her yılın etkinliğinden sonra
bir araya gelir ve nelerin iyi geçtiğini
ve gelecekte etkinliği nasıl daha da
iyi hale getirebileceğimizi konuşuruz
ve bu özel yılda,
bu etkinlikten daha fazla insanın
haberdar olmasını
ne kadar istediğimizi düşündük.
Daha çok insanın burada olmasını istedik.
Çünkü insanlardan şunu duyuyorduk:
"Keşke bilseydim, ben de katılırdım."
"Bu etkinlik hakkında
hiçbir fikrim yoktu."
Bir lise öğretmeni olarak
belki benim yapabileceğim
bir şeyler vardır diye düşündüm.
Cranbrook Lisesi'nde birçok kulübümüz var.
Ama Cranbrook Envisions a Cure
kulübümüz yoktu.
Çok akıcı bir isim oldu.
Bazı öğrencilere ulaştım
ve onların yardımı, çalışkanlıkları
ve kararlılıkları sayesinde
iki yıl önce Cranbrook Envisions a Cure
kulübünü oluşturduk.
İlk yılımızda çok başarılı bir
bağış toplama etkinliğimiz vardı
ve geçtiğimiz sonbaharda
etkinliğimize katılan dört ana derneğe
oldukça büyük bağışlar yapabildik.
Her sonbaharda,
Cranbrook camiamızla özel bir bağı olan,
ister mezun olsun, ister öğrenci olsun
ya da kanserle cebellleşen aileler olsun,
Cranbrook Envisions a Cure
etkinliğimize katılan
her bir hayırsever
etkinliğimizi özel kılıyor.
Bu yıl da kulübümüz için başarılıydı.
Kulübümüzde yirmi üyemiz var.
Gelecek sonbaharda öne çıkan hayır kurumu,
Gilda's Club olacak.
Önümüzdeki ay kulüpteki öğrenciler
Royal Oak şehrine gidecekler.
Orada hava ısınır ısınmaz
inşa etmeye başlayacakları
anıtsal bahçe için
Gilda's Club'a yüklü miktarda
bağışta bulunacaklar.
Şu ana kadar size,
Cranbrook Envisions a Cure etkinliği
ve bu kulüple bağlantımın
kısa bir geçmişini anlattım.
Bugün son olarak söylemek istediğim şu:
Kanser teşhisinin her aile için
korkunç olduğunu biliyorum
ve her zaman umduğumuz
sonucu alamayabiliyoruz.
Benim ailem de bunu biliyor
çünkü iki buçuk yıl önce
annemi meme kanserinden kaybettik.
Benim hikâyemde ise,
çok endişeli olduğumuz
iki küçük kız vardı.
(İç çekiyor)
Özür dilerim.
Geçen Haziran'da, büyük kızıma
Cranbrook'tan aldığı diplomayı
takdim edebildim.
Bahsettiğim üç aylık kızıma ise,
iki gün önce
lise üçüncü sınıf yüzüğünü verdim.
Bundan dolayı, çok minnettar
ve müteşekkirim.
Teşekkür ederim.
(Alkış)