-
Títol:
Kimliğim, benim süper gücüm -- bir engel değil
-
Descripció:
Hollywood'un dünyanın aslında neye benzediğine direnmeyi bırakması gerek, diyor aktris, yönetmen ve aktivist America Ferrera. Kariyerinin sınırlarını takip ederek, farklı kültürlerin medyada daha gerçekçi temsili ve hikâyelerimizi anlatışımızdaki bir değişim için çağrıda bulunuyor. "Kültürde varlık, imkan yaratır," diyor. "Dünyada kimin gelişip serpildiğini görmek bize kendimizi nasıl göreceğimizi, kendi değerimiz üzerine düşünmeyi ve geleceğimiz hakkında hayal kurmayı öğretir."
-
Speaker:
America Ferrera
-
Ailemin evinde bir odadaki
kırmızı fayansların üzerinde
-
Bette Midler'ın oynadığı
televizyon filmi "Gypsy" ile
-
dans eder ve şarkı söylerdim.
-
(Şarkı söyler) "Bir hayalim var.
¶
-
Harika bir hayal, baba."
-
Gerçekten de bir hayali olan
dokuz yaşında bir çocuğun
¶
-
acelesi ve heyecanlı
arzusuyla söylerdim şarkıyı.
-
Benim hayalim aktris olmaktı.
-
Televizyonda ya da filmlerde
benim gibi görünen
-
birisini görmediğim doğru;
-
evet, ailem, arkadaşlarım ve
öğretmenlerim beni Hollywood'da
-
benim gibilerin iş yapmadığına
dair uyarmıştı.
-
Ama ben bir Amerikalıydım.
-
Bana ten renkleri
ne olursa olsun,
-
ailem Honduras'tan göçmüş de olsa,
param olmasa da
-
herkesin her şeyi başarabileceğine
-
inanmak öğretilmişti.
-
Hayalimin kolay olmasına gerek yoktu,
-
sadece mümkün olması gerekti.
-
-
ilk profesyonel seçmeme katıldım.
-
Kablolu yayın üyeliği ya da
kefalet bonosu reklamıydı,
-
gerçekten hatırlamıyorum.
-
-
Hatırladığım şey ise kast
yönetmeninin bana şunu soruşu:
¶
-
"Yaptığını tekrarlar mısın, ama
bu sefer biraz daha Latin gibi konuş."
-
-
Yani İspanyolca mı konuşmamı
istiyorsunuz?" diye sordum.
-
"Hayır, hayır, İngilizce konuş,
ama Latin gibi."
¶
-
"Tamam da ben Latinim,
Latin biri zaten böyle konuşmaz mı?"
¶
-
Uzun ve tuhaf bir sessizlik oldu
¶
-
ve sonunda,
-
"Peki, tatlım, boşver,
geldiğin için teşekkürler, hoşça kal!"
-
"Latin gibi konuş" derken bozuk İngilizce
konuşmamı istediğini anlamam
¶
-
eve dönüş yolumun büyük bir kısmını aldı.
-
Gerçek, fiili, otantik bir Latin
¶
-
olduğum gerçeği neden önemsizdi,
-
çözemiyordum.
-
-
İnsanların beni görmek istedikleri
işlerin pek çoğunu almadım:
-
çete sahibinin sevgilisi,
-
arsız mağaza hırsızı,
-
iki numaralı hamile chola.
-
-
Bunlar, benim gibi biri için
var olan rollerdi.
¶
-
Bakıp da çok kahve tenli,
çok şişman,
-
çok fakir, çok kaba
olarak gördükleri biri için.
-
Bunlar basmakalıp rollerdi
-
ve benim gerçekliğimden
ve oynamayı hayal ettiğim rollerden
-
ancak bu kadar uzak olabilirlerdi.
-
Ben, kompleks ve çok boyutlu,
-
kendi hayatının merkezinde olan
insanları oynamak istiyordum.
-
Başkalarının hayatının arka planında duran
kartonumsu figürleri değil.
-
Ama bunu menajerime söyleme
cesareti bulduğumda --
¶
-
bu, bana fırsatları yakalamada yardım için
para ödediğim insan oluyor --
-
onun cevabı şuydu,
-
"Birinin bu kıza beklentilerinin
gerçekçi olmadığını söylemesi lazım."
-
Haksız da değildi.
-
Yani, kovdum adamı ama haksız değildi.
-
-
-
Çünkü her kötü yazılmış ve basmakalıp
olmayan bir rolü almaya çalışmamda,
¶
-
şunu duyardım,
-
"Bu role farklı görünen birilerini
seçmeyi düşünmüyoruz."
-
Ya da, "Bayıldık ona,
ama o çok, çok etnik görünümlü."
-
Veya, "Maalesef, bu filmde
zaten bir Latin oyuncumuz var."
-
Aynı mesajı, kimliğimin
aşmam gereken bir engel olduğu mesajını,
-
tekrar tekrar alıp durdum.
-
Şöyle düşündüm ben de,
-
"Hadisene, karşımdaki engel.
-
Ben bir Amerikalıyım.
Benim adım America.
-
Tüm hayatım boyunca bunun için çalıştım,
kitabına göre oynayacağım,
-
daha sıkı çalışacağım."
-
Çalıştım da. İnsanların bende
olduğunu söylediği
-
sorunları aşmak için çalışabileceğim
en sıkı şekilde çalıştım.
-
Güneşten uzak durdum ki tenim
çok fazla yanmasın,
-
saçımdaki lüleleri
itaate zorlayıp düzleştirdim.
-
Sürekli kilo vermeye çalıştım.
-
Daha süslü, daha pahalı
kıyafetler satın aldım.
-
Sırf insanlar bana baktığında,
-
çok şişman, çok kahve tenli,
çok fakir bir Latin görmesinler diye.
-
Bana baktıklarında neler
yapabileceğimi göreceklerdi.
-
Belki de bana bir şans vereceklerdi.
-
Kaderin bir oyunu olarak
¶
-
sonunda tüm hayallerimi
gerçek yapan bir rol aldığımda,
-
bu rol, tam olarak olduğum kişi
olmamı gerektiren bir roldü.
-
"Kadın Dediğin"deki Ana,
-
kahve tenli, fakir, şişman
bir Latin kadındı.
-
Onun gibi birini, kendim gibi birini,
hiç görmemiştim
-
kendi hayat hikâyesinin merkezinde.
-
Bu filmle, Amerika'nın her yerine
-
ve daha pek çok ülkeye gittim,
-
insanların yaşlarından, milliyetlerinden
ve vücutlarının şeklinden bağımsız olarak
-
Ana'da kendilerini gördükleri yerlere.
-
17 yaşındaki tombul Meksikalı Amerikalı,
pek mümkün görünmeyen hayalini
-
gerçekleştirmek için
kültürel normlara karşı koyan o kız.
-
Hayatım boyunca bana söylenilenin aksine
¶
-
ilk elden insanların benim gibilerin
hikâyelerini görmek istediklerini gördüm.
-
Kendimi, kültürümün içinde
gerçekçi bir şekilde
-
temsil edilirken görme beklentilerimin,
başka insanların da beklentileri
-
olduğunu gördüm.
-
"Kadın Dediğin"
-
eleştirel, kültürel ve ekonomik
bir başarıydı.
-
"Harika," diye düşündüm,
"İşte yaptık!
-
Hikâyelerimizin değeri
olduğunu kanıtladık.
-
Şimdi değişecek bir şeyler."
-
Ama çok az şeyin
değiştiğine şahit oldum.
¶
-
Bir dönüm noktası olmamıştı.
-
Endüstrideki hiç kimse, o hikâyeleri
izlemek için aç ve para ödemeye istekli
-
kimselerin hikâyelerini
anlatmak için koşuşturmuyordu.
-
Dört yıl sonra,
Çirkin Betty'yi oynamaya başlayınca,
¶
-
aynı olayın yaşandığını gördüm.
-
"Çirkin Betty" Birleşik Devletler'de
16 milyon izleyiciyle prömiyer yaptı
-
ve ilk yılında
11 Emmy ödülüne aday oldu.
-
-
Ama "Çirkin Betty"nin başarısına karşın,
¶
-
sekiz yıl boyunca Amerikan televizyonunda
-
başrolü Latin bir aktris olan
-
başka bir televizyon şovu olmayacaktı.
-
Ben başrol olarak bir Emmy kazanan
-
ilk ve tek Latin kadın olalı
-
12 yıl geçti.
-
Bu gurur duyulacak bir şey değil.
-
Bu, derin bir hüsran sebebi.
-
Ödüller bizim değerimizi
belirlediği için değil
-
ama dünyada kimin gelişip
serpildiğini görmek
-
bize kendimizi nasıl göreceğimizi,
-
kendi değerimiz üzerine düşünmeyi
-
ve geleceğimiz hakkında
hayal kurmayı öğrettiği için.
-
Ne zaman bundan şüphe duysam,
¶
-
Pakistan'ın Swat Vadisinde yaşayan,
-
eline kendi yazarlık hayallerinin
yansımasını gördüğü
-
bir televizyon şovunun DVD'leri geçen
-
küçük bir kız olduğunu hatırlıyorum.
-
Malala, otobiyografisinde şöyle yazıyor:
-
"Kendi sözlerimin
-
nasıl bir değişim yaratabileceğini
gördükten sonra,
-
bir de Amerika'daki bir dergideki
hayatı "Çirkin Betty" DVD'lerini
-
izledikten sonra gazeteciliğe
ilgi duymaya başladım.
-
-
Kariyerimin 17 yılı boyunca
¶
-
sesimizin, kültürde yer edinebildiğinde
-
sahip olduğu güce şahit oldum.
-
Bunu gördüm.
-
Bunu yaşadım, bunu hepimiz gördük.
-
Eğlence sektöründe, siyasette,
-
iş dünyasında, sosyal değişimde.
-
Bunu inkar edemeyiz --
kültürde varlık imkân yaratır.
-
Ama son 17 yıldır,
-
aynı zamanda neden bazılarımızın
-
kültürde yer edinip de bazılarımızın
edinemediği hakkında
-
aynı bahaneleri duydum.
-
Bizim hikâyelerimizin dinleyeni yok,
-
bizim deneyimlerimiz kitlelerinki
ile örtüşmüyor,
-
bizim seslerimiz büyük bir
finansal risk demek.
-
Birkaç yıl önce, menajerim
bir filmdeki rolü
¶
-
neden alamadığımı
açıklamak için aradı beni.
-
Dedi ki, "Sana bayıldılar
-
ve gerçekten, gerçekten farklı
birilerini seçmek istiyorlar,
-
ama beyaz rol kesinleşene
kadar film finanse edilmiyor."
-
Bu mesajı, kırık bir kalple,
-
"Bunun ne kadar berbat olduğunu
anlıyorum." diyen bir tonla iletti.
-
Ama yine de bundan önce
yüzlerce kez olduğu gibi,
-
yüzümden gözyaşlarımın
aktığını hissettim.
-
Reddedilmenin acısı içimde yükselip
-
utancın sesi beni azarladı,
-
"Sen yetişkin bir kadınsın,
bir iş uğruna ağlamayı bırak."
-
Başarısızlığı
kendime mâl edip
-
engelleri aşamadığım için
-
derin utanç hissetme sürecinden
yıllarca geçtim de durdum.
-
Ama bu sefer, yeni bir ses duydum.
¶
-
"Yoruldum artık.
-
Yeter bu kadar." diyen bir ses.
-
Gözyaşlarımın ve acımın
-
bir iş uğruna olmadığını anlayan bir ses.
-
Tüm bunlar benim hakkımda
söylenen şeyler içindi.
-
Hayatım boyunca yöneticiler,
-
yapımcılar, yönetmenler,
-
senaristler, ajanslar,
menajerler, öğretmenler,
-
arkadaşlar ve ailem
tarafından söylenenler içindi.
-
Daha az değeri olan birisi
olduğum söylendiği içindi.
-
Sandım ki güneş kremleri
ve saç düzleştiriciler
¶
-
bu yerleşik değer sistemindeki
değişimi getirecekti.
-
Ama o an anladım ki
-
ben hiçbir zaman sisteme
değişmesini söylemiyordum.
-
Ben sisteme girmeye çalışıyordum,
ve bu ikisi aynı şey değil.
-
Ben bile sistemin benim hakkımda
inandığı şeye inanırken
-
sistemin hakkımda düşündüğü
şeyi değiştiremezdim.
-
Buna inandım.
-
Ben de çevremdeki herkes gibi
-
olduğum şekilde hayalimi
yaşayamayacağıma inandım.
-
Ben de kendimi yokmuşum
gibi göstermeye çalıştım.
-
Bu, bana şunu gösterdi ki
aynı anda hem tüm samimiyetiyle
-
değişimi görmek isteyen kişi
hem de davranışlarıyla
-
sistemin aynı kalmasını
sağlayan kişi olmak mümkün.
-
Bunun inanmama yol açtığı şey de
-
değişim iyi adamları ve kötü adamları
belirlemek ile gelmeyeceği.
-
Bu düşünce hepimizi
bu sorundan kurtarıyor.
-
Çünkü birçoğumuz
bu ikisinden birisi değil.
-
-
her birimiz kendi temel değer
ve inançlarımızı sorgulama cesaretini
-
gösterince gelecek.
-
Davranışlarımızın en iyi niyetlerimize
yol gösterdiğinden emin olunca.
-
Ben, hayallerini gerçekleştirmek için
-
yetenekleriyle dünyaya katkı sağlamak için
-
kim olduğu gerçeğine direnmesi söylenen
-
milyonlarca insandan biriyim.
-
Şahsen ben direnmeyi bırakıp
-
kendi bütün ve gerçek kişiliğimle
var olmaya hazırım.
-
Geri dönebilseydim o dokuz yaşındaki,
¶
-
odada dans edip hayaller kuran çocuğa
-
şunu derdim:
-
kimliğim benim için bir engel değil.
-
Kimliğim, benim süper gücüm.
-
Çünkü doğrusu gerekirse,
-
ben, dünyanın nasıl göründüğüyüm.
-
Siz dünyanın nasıl göründüğüsünüz.
-
Toplu olarak, bizler dünyanın
nasıl göründüğüyüz.
-
Sistemlerimizin bunu yansıtması için
-
yeni bir gerçeklik
yaratılmasına gerek yok.
-
Sadece sistemlerin, yaşadığımız gerçekliğe
direnmeyi bırakması gerek.
-
-