Kaşıklar.
Karton kutular.
Elektrikli çocuk trenleri.
Tatil süsleri.
Oyuncak evler.
Battaniyeler.
Sepetler.
Halılar.
Katlanır masalar.
Akıllı telefonlar.
Piyanolar.
Elbiseler.
Fotoğraflar.
Tüm bu şeylerin, son üç ayda
çekmiş olduğum fotoğraflar olmaları
ve teliflerinin bana ait
olmaları dışındaki
ortak noktaları ne?
(Gülüşmeler)
Bunların hepsi
dilin faydalarıyla üretilmiş icatlar.
Dil olmasaydı bunların
hiçbiri var olmazdı.
Bu şeylerin herhangi birisinin
veya bunun gibi bir binanın
inşasının dil kullanılamadan
veya dil kullanımı sayesinde
edinilen bilgilerden yararlanamadan
üretildiğini hayal edin.
Esasen, dil tüm dünyadaki
en önemli şey.
Tüm bu medeniyet ona bağlı.
Dilin nasıl ortaya çıktığından
diğer dillerden nasıl ayrıldığına
ve nasıl hayvanların
iletişim sistemlerine göre fark gösterdiği
gibi konular üzerinde çalışarak
yaşamlarını adayanlar dil bilimcilerdir.
Biçimsel dil bilim nispeten yeni bir alan.
Biçimsel dil bilim
insan iletişim sistemlerinin
hayvan iletişim sistemlerinden
tamamen ayrılması,
tüm dillerin farklı yollarla
iletişime geçseler bile
eşit derece anlamlı olması gibi
birçok önemli şeyi açığa çıkardı.
Buna rağmen
birçok insan bir dil konuşarak
sanki bir dil bilimci kadar
dilden anlıyormuş gibi
dil hakkında atıp tutmayı seviyor.
Eğer bir dilde konuşuyorsanız
o dilin işleyişi hakkında
herkes kadar konuşma hakkına
sahipsiniz demektir.
Bir cerrahla konuştuğunuzu
ve ''Dinle dostum
40 yıldır kalbim var.
Aort kapak değişimi hakkında
bir iki şey bildiğimi düşünüyorum.
Bence benim fikrim seninki kadar
geçerli.'' dediğinizi hayal edin.
Evet, tam olarak böyle olur.
Bu kişi, Neil deGrasse Tyson,
''Geliş'' filminde bir dil bilimci yerine
uzaylılarla iletişime geçmek adına
zaten bildikleri bir dildeki
bir mesajı çözümleyebilen
bir kriptocu kullanmayı
tercih edeceğini söylüyor
çünkü bilmediğimiz bir dilde
konuşanlarla iletişime geçmede
bir dil bilimci
bize nasıl yardımcı olabilir?
Tabii ''Geliş'' filmi de suçsuz sayılmaz.
Haydi dostum izle şu filmi.
Devasa gemilerle gezegenimize
gelen uzaylılar var filmde,
bizimle iletişime geçmekten
başka bir şey istemiyorlar
ve siz sadece bir dil bilimciye
iş veriyorsunuz?
(Gülüşmeler)
ABD hükûmetinin bütçesi mi kısıtlı?
(Gülüşmeler)
Böyle birçok şeyin nedeni
dilin ne anlama geldiği hakkında
dilin biçimsel incelemesi
ve dil bilim hakkında
yanlış anlaşılmalara bağlı olabilir.
Bence bu gibi birçok yanlış
anlaşılmanın temelini oluşturan şey
''Forbes'' dergisindeki ''neden lise
öğrencileri yabancı dil öğrenmemeli''
konulu güzel makaleyle özetlenebilir.
Buradan bazı alıntılar çıkaracağım.
Eğer bu fikirlerin bazılarının
temelini oluşturan şeyi anlayabilirseniz
onları görmenizi istiyorum.
''Amerikalılar, çevrilmiş dahi olsa
nadiren klasik kitaplar okurlar.''
Bir başka deyişle, kendi dilinde bile
klasik okumayacaklarsa
yabancı dil öğrenmenin ne gereği var?
Ne anlamı var ki?
''Okulda yapabileceğiniz diğer
şeylerle karşılaştırınca
okulda yabancı dil görmek zaman kaybı.''
''Avrupa nispeten küçük bir alanda
kümelenmiş birçok dil grubuna sahip.''
Yani Amerikalılar için
yeni bir dil öğrenmenin anlamı ne?
Bu şekilde emeğinizin karşılığını
fazlasıyla almayacaksınız.
Benim favorimse şu,
''Birmingham'daki bir öğrenci
Meksika sınırına ulaşmak
için yaklaşık 1.500 km yol gitmek zorunda.
O zaman bile işini görecek kadar
İngilizce konuşan insanlar olur.''
Diğer bir deyişle
eğer kollarınızı sallarsanız
ve gideceğiniz yere ulaşırsanız
o zaman yeni bir dil öğrenmenin
bir anlamı yoktur zaten.
Bu birçok davranışın temelini
kavramsal metafor oluşturuyor,
dil bir araçtır.
Bu metaforla ilgili kulağa
çok mantıklı gelen bir şey var.
Dil bir tür araçtır,
yerel dili biliyorsanız yapmadıklarınızdan
daha fazlasını yapabilirsiniz.
Ama dil yalnızca bir araçtır çıkarımı,
kesinlikle yanlış.
Sahiden dil bir araç olsaydı
oldukça zayıf bir araç olurdu.
Onu çok daha iyi olan başka bir şey için
çoktan terk etmiş olurduk.
Sadece bir cümle düşünün.
İşte hayatımda söylediğime emin olduğum
bir cümle: ''Dün Kyn'i gördüm.''
Kyn diye bir arkadaşım var.
Ne zaman bu cümleyi söylesem
''Dün Kyn'i gördüm.''
gerçekten zihnimdeki her şeyin
bu cümle yoluyla mı
sizin zihninizde yer aldığını
düşünüyorsunuz?
Zor bela, çünkü devam
eden birçok başka mevzu var.
Mesela ''dün'' dediğimde
orada bulunduğum için havanın
nasıl olduğunu düşünmüş olabilirim.
Eğer hatırlıyorsam
postalamayı unuttuğum bir şeyi
muhtemelen hatırlayacağım ki öyle de oldu.
Bu planlanmış bir şakaydı
ama gerçekten bir şey postalamayı unuttum.
Bu da bu işi Pazartesi yapmak
zorunda olduğum demek oluyor
çünkü o zaman eve geri döneceğim.
Ve tabii pazartesini düşündüğümde
Bangles'dan ''Manic Monday'' şarkısı
aklıma gelecek. İyi şarkı.
''Testere'' kelimesini söylediğimde
hep şu cümleyi düşünürüm:
''Görüyorum! dedi kör adam
çekicini ve testeresini alırken.''
Her zaman yaparım.
Ne zaman ''testere'' kelimesini duysam
veya desem bunu düşünürüm
çünkü dedem her zaman bunu söylerdi
bu yüzden bana dedemi düşündürüyor.
Ve bir sebeple ''Manic Monday''
şarkısına geri döneriz.
Kyn ile ''Dün Kyn'i gördüm''
gibi bir şey söylerken
onu gördüğümdeki vaziyetleri düşüneceğim.
Bunun o gün olacağı tuttu.
İşte o benim kedimle birlikte.
Eğer Kyn'i düşünüyorsam
şu an Long Beach'e gittiğini düşüneceğim
ve dostum John ile annemin
Long Beach Üniversitesi'nden
mezun olduklarını hatırlayacağım,
kuzenim Katie Long Beach
Üniversitesi'ne gidiyor şu sıralar.
Yine ''Manic Monday'' şarkısı.
Ama bu sadece siz herhangi
bir zamanda konuşurken
kafanızın içinde devam eden bir parça.
Ve hepimizin kafasının içinde süregelen
bütün bu karışıklığı tarif eden şey de bu.
Tek sahip olduğumuz bu.
(Gülüşmeler)
Sistemimizin çok zayıf
olması şaşılacak bir şey mi?
Size bir karşılaştırma yapayım
kek yemenin nasıl bir şey olduğunu
bilmek istediğinizi hayal edin
sadece kek yemek yerine
kekin içindekileri
bu içeriğin kek oluşturması için
nasıl bir araya gelebileceğini
gösteren tariflerle bir bir
yutmak zorunda olsaydınız
tarifleri de yemek zorunda kalırdınız.
(Gülüşmeler)
Böyle kek yapmayı denemek zorunda olsaydık
hiç kek yemezdik.
Dil, zihnimizde olanları anlayabileceğimiz
sadece tek yöntem.
Dil bizim içsel kimliğimize odaklanmamız,
bizi insan yapan şey
diğer hayvanlardan bizi ayıran şey
Dil içimizde bir yerlerde
ve onu tarif etmek için tüm
yapmamız gereken kendi dillerimiz.
Dil, kafamızın içinde neler
olduğunu göstermemizin en iyi yolu.
Şöyle bir soru sormak
istediğimi hayal edin:
''İnsan düşüncelerinin
ve duygularının doğası ne?'
Yapmak istediğiniz
mümkün olduğunca
farklı dili incelemek olurdu.
Tek bir dil yeterli olmazdı.
Örnek vermek gerekirse
işte benim çektiğim
küçük Roman'ın bir fotoğrafı
12 megapiksel
bir fotoğraf makinesiyle çektim.
Bu da aynı fotoğrafın çok daha
düşük piksellerle çekilmiş hâli.
Belli ki iki fotoğraftaki de
gerçek bir kedi değil.
Ama biri, kedinin nasıl bir şey olduğu
hakkında çok daha iyi bir fikir veriyor.
Dil sadece bir araç değildir.
Dil bizim mirasımız
ve insan olmanın ne demek
olduğunu aktarmamızın yolu.
Tabii miras derken her yerdeki
insanları kastediyorum.
Bir dili bile kaybetmek, bu fotoğrafı
çok daha az anlaşılır yapar.
Yani son on yıldır
hem meslek olarak hem de hobi olarak
diller üretiyorum.
Bu dillere İngilizcede ''yapma diller''in
kısaltılmışı olan ''conlangs'' deniyor.
Gezegenimizdeki dilleri kaybediyoruz
ve yepyeni diller üretiyoruz
gibi unsurları peş peşe anlatmakla
bu iki unsur arasında yüzeysel olmayan
bağlantılar olduğunu düşünebilirsiniz.
Esasen, birçok insan böyle düşünüyor.
James Cameron'ın ''Avatar'' filminde
bir yapma dil olmasına
çok kızan bir adam var.
Şöyle diyor;
''James Cameron'ın Avatar filmini
vizyona koyması üç yıl aldı
ve bir dil öldü.''
Muhtemelen daha da fazla zaman aldı.
''Tüh, Na'vi önceden doldurduğu
deliği dolduramayacak ...''
Eğer hakkında hiç düşünmezseniz
bu tamamen derin
ve dokunaklı bir açıklama.
(Gülüşmeler)
Ama ben California'dayken
iki bölüm bitirdim.
Biri dil bilim bölümüydü
diğeri ise İngilizce.
İngilizce bölümü ve İngilizceyi araştırmak
bildiğimiz gibi İngilizceyi
araştırmak değil,
edebiyatı araştırmak.
Edebiyat harika bir şey
çünkü esasen edebiyat
geniş tanımıyla sanat gibi,
sanat dalının çatısı altında.
Ve edebiyatla yaptığımız şey şu;
yazarlar tamamen yeni varlıklar
ve tarihler yaratırlar.
Ve yazarların ne gibi derinliği
duyguyu ve özgün ruhu
bu kurgusal varlıklara
yatırabileceğini görmek
bizim için ilginçtir.
Şuna göz atmanızı istiyorum.
Kurgusal karakterler hakkında
yazılmış bir kitaplar serisi var.
Tüm kitap sadece bir kurgusal
ve sahte insandan oluşuyor.
Sinclair Lewis'in ''Babbitt'' kitabındaki
George F. Babbitt hakkında bir kitap var.
Sizi temin ederim bu kitap,
kısa bir kitap olan Babbitt'ten daha uzun.
Bunu hatırlayan kimse var mı?
Oldukça iyi, ''Main Street''
kitabından daha iyi.
Bu benim provokatif yorumum.
Edebiyatın ilginç olduğu
gerçeğini hiç sorgulamamıştık.
Buna rağmen
dil bilimciler bile üretilen dillerin
tıpkı bir sanatsal girişim gibi
bize insan ruhunun derinliği hakkında
ne söyleyebildikleri ile ilgili değiller.
Size küçük güzel bir örnek vereceğim.
Yakın zaman önce
California mezunlar dergisinde
benim hakkımda yazılmış bir makale vardı.
Bu makaleyi yazdıklarında
karşı taraftan biriyle anlaşmak istediler,
geriye baktığımda
bu yapılması garip bir şey gibi.
Sadece bir kişiden bahsediyorsunuz
ve bu kişinin karşı tarafından biriyle
anlaşmak istiyorsunuz.
(Gülüşmeler)
Esasen bu yalnızca
şişirme bir haber, her neyse.
Böylece, zamanımızın en parlak
dil bilimcilerinden biriyle anlaştılar.
Burada Berkeley'de dil bilimci olan
George Lakoff'u ikna ettiler.
Lakoff'un çalışmaları, dil bilimi
ve bilişsel bilimi kökünden değiştirdi.
İşim, dil yaratma çalışmalarım
hakkında bir soru sorulduğunda dedi ki
''Ama dil incelemeleri için
yapılacak çok şey var.
Zamanı gerçek olan bir şey
için harcasan iyi olur.''
Evet.
''Gerçek bir şey.''
Bu, size bir şey hatırlatıyor mu?
Onun şahsen icat ettiği
her yapıyı kullanmak.
Şu kavramsal metafordan
tekrar bahsedeyim:
Dil bir araçtır
ve o, bu kavramsal metafora
kendini kaptırmış gibi görünüyor;
yani dil, iletişim için
kullanılabildiğinde faydalıdır.
Dil, iletişim için
kullanılamadığında işe yaramaz.
Bu sizi düşündürebilir,
ölü dillerle ne yapacağız?
Olsun.
Bu fikir yüzünden
Duolingo uygulamasında HBO'nun'
''Taht Oyunları'' dizisi için yarattığım
Yüksek Valyria dili dersi almak
absürtlüğün zirvesi gibi görünebilir.
740 bin kişinin tam olarak
ne öğrendiğini merak edebilirsiniz.
(Gülüşmeler)
Bir göz atalım.
Ne öğreniyorlar?
Muhtemelen ne öğreniyor olabilirler?
Unutmamak gerekir ki
bunun için olan diğer dil --
İngilizce konuşan insanlar için --
ana dili İngilizce olanlar
çok az öğreniyor.
İşte yaşamları boyunca iletişim için
muhtemelen hiç kullanmayacakları cümle:
"Vala ābre urnes."
''Adam kadını görür.''
Ortadaki küçük satır, bir yorum.
Yani harfiyen çeviri, dediği bu.
Aslında bazı etkileyici
şeyler de öğreniyorlar,
özellikle ana dilleri İngilizceyse.
Bir fiilin cümlenin en sonunda
yer alabileceğini öğreniyorlar.
İki görüşünüz varken
İngilizcede bunu gerçekten yapmayın.
Bazen bir dilde
''the'' kelimesinin karşılığının
olmadığını noksan olduğunu öğreniyorlar.
Bu, dilin yapabileceği bir şey.
Uzun sesli bir harfin, sürece
daha uzun olabileceğini öğreniyorlar,
uzun sesli harflerimizin
nitelik yönünden farklı olmasının aksine
aslında aynı uzunluktalar.
Böyle kısa çekim ekleri
olduğunu öğreniyorlar.
Hım? Hımm?
''İsim hâlleri'' denen, isimlerin
sonunda bulunan çekim ekleri vardır.
(Gülüşmeler)
Bu çekim ekleri cümlede size
kimin kime ne yaptığını anlatırlar.
Kelimelerin sırasını aynı bırakıp
cümlenin sonunu değiştirseniz bile
cümlede anlamca kimin
kime ne yaptığı değişir.
Dillerin aynı şeyleri farklı biçimlerde
yaptıklarını öğreniyorlar.
Dil öğrenmek eğlenceli olabilir.
Dile saygı duymayı öğreniyorlar:
Dilin ''D''si büyük harfle.
Amerikalıların yüzde 88'inin evde sadece
İngilizce konuştukları göz önüne alınırsa
bu durumun çok da kötü bir şey
olduğunu düşünmüyorum.
Gezegenimizde dillerin neden
öldüğünü biliyor musunuz?
Hükûmetin küçük bir gruba bir dili
empoze etmesinden dolayı değil,
dili konuşanların tamamının
yok edilmesinden de değil.
Geçmişte olanlar şimdi de oluyor
ama asıl sebep bu değil.
Asıl sebep şu ki
bir çocuk, yaygın kullanılan dili
kullanmayan bir ailede doğuyor
ve bu yüzden çocuk,
o yaygın dili öğrenmiyor.
Neden?
Çünkü o dil, onların toplumlarında
bir değer teşkil etmiyor.
Çünkü o dil, onlar için faydalı değil.
Çünkü eğer o dili konuşurlarsa
çocuk gidip de iş bulamayacak.
Çünkü dil sadece bir araçsa
o zaman onlar için ana dillerini öğrenmek
Valyria dilini öğrenmek kadar faydalı,
o yüzden ne gereği var?
Şimdi,
dil incelemesi belki de daha fazla
dilsel akıcılığa yol açmayacak.
Ama belkide bu çok önemli değil.
Belki daha fazla insan
daha fazla dil öğrense
bu durum daha fazla dilsel hoşgörü
ve daha az dil yayılımcılığı sağlayacak.
İnsanoğlunun tarihteki
en büyük buluşu olan dile
olduğu hâliyle saygı duyarsak
gelecekte, nesli tükenmekte olan dilleri
müze eserleri olarak değil,
yaşayan diller olarak anabiliriz.
Kirimvose. Teşekkür ederim.
(Alkış)