Bu, Joanna.
Joanna, Polonya'da
bir üniversitede çalışıyor.
Bir cumartesi sabahı saat 3'te kalktı,
sırt çantasını topladı
ve bin kilometreden fazla yol aldı,
sadece bir yabancıyla
siyasi bir tartışma yapmak için.
Adı Christof ve Almanya'da
bir müşteri yöneticisi.
İkisi daha önce hiç tanışmadılar.
Sadece Avrupa siyaseti, göçmenlik
veya Rusya'yla ilişkiler hakkında,
ne olursa olsun tamamen
karşıt görüşte olduklarını biliyorlardı.
Neredeyse bir gün boyunca tartıştılar.
Daha sonra Joanna bana bir parça
sinir bozucu bir e-posta yolladı.
"Bu gerçekten çok iyiydi,
her bir dakikasından zevk aldım!"
(Gülüşmeler)
Bunlar da Birleşik Krallık'tan Tom
ve Almanya'dan Nils.
Onlar da birbirine yabancıydı
ve ikisi de kendi yerel
futbol takımlarının destekçileriydi,
tahmin edebileceğiniz üzere
Borussia Dortmund ve Tottenham Hotspurs.
Futbolun kökenlerinin icat edildiği
Cambridge'teki bir sahada,
tam bu noktada tanıştılar.
Futbol üzerine değil,
Brexit üzerine tartıştılar.
Bu çekişmeli konu hakkında
birkaç saat tartıştıktan sonra
onlar da oldukça
beklenmedik bir e-posta yolladılar.
"Pek hoştu ve ikimiz de çok zevk aldık."
(Gülüşmeler)
Bu yüzden 2019 ilkbaharında
33 ülkeden 17 binden fazla Avrupalı
siyasi bir tartışma yapmak için kaydoldu.
Binlercesi, farklı düşünen bir yabancıyla
buluşmak için sınırları aştılar
ve hepsi "Avrupa Tartışıyor" adında
bir projenin parçasıydı.
Farklı düşünceleri olan insanlar
arasında siyaset konuşmak
gerçekten zor bir hâle geldi,
sadece Avrupa'da da değil.
Aileler bölünüyor, arkadaşlar
artık birbirleriyle konuşmuyor.
Kendi baloncuklarımızda kalıyoruz.
Bu sözde filtre balonu
sosyal medya tarafından sağlamlaşıyor
ama temelde dijital bir ürün değiller.
Filtre balonu her zaman vardı.
Zihinlerimizdeydi.
Birçok araştırmanın da
defalarca gösterdiği gibi
biz, örneğin, kendi görüşlerimizle
çelişen şeyleri görmezden geliyoruz.
Bu yüzden yalan haberleri
düzeltmek kesinlikle gerekli
ancak bölünmüş bir toplumun
kendini etraflıca düşünmesini
sağlamak için yeterli değil.
Neyse ki en azında bir araştırmaya göre
yeni bir bakış açısı kazanmanın
basit bir yolu olabilir:
Sizin düşüncenize sahip olmayan biriyle
yüz yüze kişisel bir tartışma yapmak.
Dünyayı yeni bir şekilde,
başkasının gözlerinden görmenizi sağlıyor.
Almanya'daki en büyük
dijital haber ajanslarından biri olan
"ZEIT ONLINE"ın editörüyüm.
"Avrupa Tartışıyor" hâline gelen şeye
aslında mütevazı bir başmakale
egzersizi olarak başladık.
Birçok gazeteci gibi
biz de Trump ve Brexit'ten etkilenmiştik
ve Almanya da özellikle göç
sorunundan dolayı bölünüyordu.
2015 ve 2016 yıllarında
bir milyondan fazla mültecinin gelişi
bir şekilde tartışmalara neden olmuştu.
2017'deki yaklaşan kendi seçimimizi
düşündüğümüzde ise
siyaseti ele alış şeklimizi kesinlikle
değiştirmemiz gerektiğini biliyorduk.
Dijital birer inek olduğumuzdan dolayı
birçok oldukça garip
dijital ürün fikirleri bulduk,
bir tanesi siyaset için olan
bir Tinder yaratmaktı --
(Gülüşmeler)
siyasi karşıtlıkları olanlar için
bir çöpçatanlık platformu,
farklı düşünen insanları bir araya
getirmeye yardımcı olacak bir araç.
Denemeye karar verdik
ve teknoloji kurtlarının "uygulanabilir
asgari ürün" dediği şeyi çıkardık.
Gerçekten basitti.
"Deutschland spricht" yani
"Almanya Tartışıyor" olarak adlandırdık
ve bunu 2017 Mayıs'ında yapmaya başladık.
Gerçekten basitti.
Ağırlıklı olarak buradaki herkesin
çevrim içi anketler yapmak için kullandığı
bir araç olan Google Formları kullandık.
İçeriğimizdeki her şeyde
bunun gibi basit sorular sorduk:
"Almanya çok fazla mülteci aldı mı?"
Evet veya hayıra tıklıyorsunuz.
Bunlar gibi daha fazla sorular sorduk:
"Batı, Rusya'ya adil davranıyor mu?"
veya "Eşcinsel çiftlerin
evlenmesine izin verilmeli mi?"
Eğer tüm bu sorulara cevap verdiyseniz
size bir soru daha soruyorduk:
"Sizinle aynı fikirde olmayan
bir komşunuzla buluşmak ister misiniz?"
(Gülüşmeler)
Bu, herhangi bir bütçesi olmayan
basit bir deneydi sadece.
100 kadar insanın
kayıt olmasını bekliyorduk
ve onları elle, çiftler halinde
eşleştirmeyi planlamıştık.
Bir gün sonra 1000 kişi kayıt oldu.
Birkaç hafta sonra ise
farklı düşünen biriyle buluşmak için
12 bin Alman kayıt oldu.
Bu yüzden bir sorunumuz vardı.
(Gülüşmeler)
Mükemmel Tinder eşleşmelerini bulacak
hızlı bir algoritma oluşturduk,
soruları olabildiğince farklı cevaplayan
ve olabildiğince yakın
yaşayan insanlar gibi.
E-posta aracılığıyla onları tanıştırdık.
Tahmin edebileceğiniz üzere
birçok endişemiz vardı.
Gerçek hayatta kimse
buluşmaya gelmeyebilirdi.
Gerçek hayatta
tüm tartışmalar berbat olabilirdi
veya veri tabanımızda
baltalı bir katilimiz olabilirdi.
(Gülüşmeler)
Fakat 2017 Haziran'ının bir pazar gününde
çok güzel bir şey oldu.
Binlerce Alman çiftler hâlinde buluştu
ve olaysız bir şekilde
siyaset hakkında tartıştılar.
Anno gibi.
Anno, eşcinsel evliliğe karşı,
veya eskiden karşı olan, eski bir polis
ve Anne, başka bir kadınla
birlikte yaşayan bir mühendis.
Farklı düşüncelere sahip oldukları
tüm konular hakkında saatlerce konuştular.
Bir noktada, Anno'nun bize
daha sonra söylediği üzere,
Anne'nin, eşcinsel evlilik hakkındaki
sözlerine kırıldığını fark etmiş
ve kendi varsayımlarını
sorgulamaya başlamış.
Üç saat boyunca konuştuktan sonra
Anne, Anno'yu yaz partisine davet etmiş
ve bugün, yıllar sonra,
ara sıra buluşuyorlar ve hâlâ arkadaşlar.
Algoritmamız, örneğin,
bu mahkeme memurlarını eşleştirdi.
O aynı zamanda Almanya'daki
sağcı popülist parti AfD'nin sözcüsü
ve bu avukat ise
hamile kadınların sözcüsüydü.
Eskiden Yeşil Parti'nin
aktif bir üyesiydi.
Bu profesörle
öğrencisini bile eşleştirdik.
(Gülüşmeler)
Bu, bir algoritma.
(Gülüşmeler)
Ayrıca kayınpederle
kendi gelinini eşleştirdik
çünkü açıkça görülüyor ki yakın yaşıyorlar
ama gerçekten farklı düşünceleri var.
Dolayısıyla genel bir kural olarak
gözlem yapmadık, kayıt etmedik,
tartışmaları belgelendirmedik
çünkü insanların herhangi bir şekilde
davranmasını istemedik.
Fakat bir istisna yaptım.
Ben de katıldım.
Prenzlauer Berg adındaki
trendi Berlin semtimde
Mirko'yla tanıştım.
Bu, Mirko'yla konuşan ben.
Mirko resimde olmak istemedi.
Genç bir bitki operatörü
ve sakal ile bir bereyle birlikte
bölgedeki tüm hippiler gibi görünüyordu.
Saatlerce konuştuk ve onun
harika bir insan olduğunu keşfettim.
Çoğu konu hakkında oldukça
farklı düşüncelerimiz olmasına rağmen --
belki kadın hakları dışında,
bu konudaki düşüncelerini
pek anlayamadım --
gerçekten hoştu.
Tartışmamızdan sonra
Mirko'yu Google'da aradım
ve gençliğinde neo-Nazi olduğunu buldum.
Onu aradım ve sordum:
"Hey, bana neden söylemedin?"
O da şöyle cevap verdi:
"Bilirsin işte, sana söylemedim
çünkü bunu aşmak istiyorum.
Artık bu konu hakkında
konuşmak istemiyorum."
Bunun gibi bir geçmişi olan insanların
asla değişmeyeceğini düşünürdüm
bu yüzden bize binlerce e-posta
ve ayrıca selfie gönderen
birçok katılımcının yaptığı gibi
ben de varsayımlarımı
tekrardan düşünmek zorunda kaldım.
Herhangi bir şiddet kayıtlara geçmedi.
(Gülüşmeler)
Bazı çiflerin evlenip evlenmediği
hakkında bir fikrimiz yok.
(Gülüşmeler)
Fakat en azından gerçekten heyecanlıydık
ve tekrardan yapmak istiyorduk,
özellikle de 2.0 versiyonunu,
katılımcıların çeşitliliğini
genişletmek istedik
çünkü açıkçası ilk turda katılımcılar
çoğunlukla bizim okuyucularımızdı.
Bu yüzden rekabeti benimsedik
ve diğer basın kuruluşlarının da
katılmalarını istedik.
Slack aracılığıyla iş birliği yaptık
ve 11 ana Alman medya kuruluşları
arasındaki bu iş birliği
Almanya'da kesinlikle bir ilkti.
Sayı iki katını da aştı,
bu sefer 28 bin kişi başvurdu
ve Almanya cumhurbaşkanı --
onu burada, resmin
tam ortasında görebilirsiniz --
destekçimiz oldu.
Böylelikle binlerce Alman
farklı düşünen başka biriyle konuşmak için
2018 yazında tekrardan buluştu.
Bazı çifleri ise Berlin'e
özel bir etkinliğe davet ettik.
O etkinlikte, "Almanya Tartışıyor"un
en sevdiğim sembolu olan
bu resim çekilmişti.
Otobüs şoförü ve boks antrenörü Henrik'i
ve bir çocuk yardım merkezinin
müdürü Engelbert'i görüyorsunuz.
Sorduğumuz tüm 7 soruya
farklı cevap verdiler.
Daha önce hiç tanışmamışlardı
ve gerçekten de
şiddetli bir tartışma yaptılar
ve yine de birbirleriyle
anlaşıyor gibi görünüyorlardı.
Bu yüzden bu sefer,
tartışmanın katılımcılar üzerinde
herhangi bir etkisinin
olup olmadığını da öğrenmek istedik.
Bu nedenle araştırmacılardan
katılımcıları incelemesini istedik.
Katılımcıların üçte ikisi
partnerlerinin tutumları hakkında
bir şeyler öğrendiğini söyledi.
Yüzde 60'ı bakış açılarının
bir noktada birleştiği görüşündeydi.
Araştırmacılara göre
topluma karşı güven seviyesi de
bu etkinlik sonrasında
yükselmiş görünüyordu.
Yüzde 90'ı tartışmadan
hoşlandığını söyledi.
Yüzde 10'u tartışmadan
hoşlanmadığını söyledi,
yüzde 8'i, basitçe söylemek gerekirse,
partnerleri gelmediği için böyle söyledi.
(Gülüşmeler)
"Almanya Tartışıyor"dan sonra birçok
uluslararası medya kuruluşu bize ulaştı
ve bu sefer de ciddi ve güvenli
bir platform kurmaya karar verdik.
"Ülkem Tartışıyor" olarak adlandırdık.
Bu kısa zamanda, "Ülkem Tartışıyor"
şimdiden bir düzineden fazla
yerel ve ulusal etkinlik için kullanıldı,
Belçika'da "Het grote gelijk"
veya Finlandiya'da "Suomi puhuu"
ve Birleşik Krallık'ta
"Britanya Tartışıyor" gibi.
Birleşik Krallık'taki "Financial Times"tan
Finlandiya'daki "Helsingin Sanomat"a kadar
15 uluslararası
medya ortaklığı ile birlikte,
başta da bahsettiğim gibi,
"Avrupa Tartışıyor"u da çıkardık.
Binlerce Avrupalı siyaset hakkında
tartışmak için bir yabancıyla buluştu.
Şu ana kadar 150'den fazla global
medya kuruluşu bize ulaştı
ve belki de bir gün
yüz binlerce katılımcıyla
"Dünya Tartışıyor" gibi bir şey olacak.
Ancak önemli olan açıkçası rakamlar değil.
Burada önemli olan
iki insanın başka birisi dinlemeden
yüz yüze saatlerce konuşmak için buluşup
değişmeleridir.
Toplumumuzun değişmesi de öyle.
Yavaş yavaş, tartışa tartışa değişiyorlar.
Burada önemli olan
başka biri dinlemeden
bir yabancıyla birlikte
nasıl bu yüz yüze tartışmalarını
yapılacağını öğrenmek.
Sadece siyaset için olan Tinder
tarafından tanıştırıldığımız
bir yabancıyla birlikte değil,
aynı zamanda bir bardaki,
bir spor salonundaki
veya bir konferanstaki bir yabancıyla da.
Bu yüzden lütfen biriyle buluşun
ve tartışın
ve bundan çok zevk alın.
Teşekkür ederim.
(Alkış)
Vay be!
(Alkış)