Bir dinozoru nasıl bulursunuz? Kulağa imkansız geliyor, değil mi? Ama değil. Ve cevabı tüm paleontologların kullandığı bir formülde gizli. Ben de size bu sırrı açıklayacağım. Öncelikle, uygun dönemin taşlarını bulun. İkinci olarak, bu taşlar tortul kayaç şeklinde olmalı. Ve üçüncü olarak, bu taşların katmanları doğal şekilde açıkta olmalı. Bu kadar. Bu üçlüyü bulun ve işe koyulun, büyük ihtimalle fosil bulursunuz. Şimdi, bu formülü biraz daha ayrıntılandırayım. Organizmalar sadece belirli jeolojik dönemlerde var olmuştur. Yani ihtiyacınıza göre, doğru dönemin kayaçlarını bulmalısınız. Trilobit arıyorsanız, yarım - çeyrek milyar yıl öncesinden, çok eski Paleozoik taşlar bulmalısınız. Dinozor bulmak istiyorsanız Paleozoik döneme bakmayın, bulamazsınız. Henüz ortada yoktular. Meseozoik dönemden, daha genç kayalara bakmalısınız. Dinozor özelinde, 235 - 66 milyon yıl öncesinden taşlar. İlgili dönem taşlarını bulmak nispeten kolay. Çünkü dünya genel hatlarıyla, jeolojik olarak haritalandı. Bu zor yoldan elde edilmiş bir bilgi. Dünya tarihi kayalara yazılmış durumda, bir bölüm diğerinin üzerine öyle ki, en eskiler en altta yenilerse yukarıda. Çözülmesi o kadar kolay olsaydı, jeologlar bayram ederlerdi. Ama değil. Dünya kütüphanesi çok eski. Ve sıralayacak bir kütüphanecisi yok. Çok uzun bir süredir gerçekleşen jeolojik süreçler, dönemsel kayaçlara bir çok zarar verdi. Bir çok belge yazıldıktan kısa süre sonra yok oldu. Bazısının üzerine başkaları yazıldı, çoktan yok olmuş bir yerin, yarı silinmiş parşömenleri. Zamanın kumlarını mabet edinmiş sayfalar, hiç bir zaman tam güvende değiller. Ay'ın aksine -- ölü, kayalık dostumuz -- dünyanın canlı, jeolojik metabolizmasını harekete geçiren yaratıcı ve yok edici güçleri var. Apollo astronotlarının getirdiği Ay taşları, Güneş Sistemi ile aynı yaşta. Zamanın başından beri varlar. Dünya kayaları ise, canlı bir taş kürede olmanın tehlikelerini yaşıyor. Baskı, bükme, koparma ve sıcaktan oluşan bir kombinasyon tarafından, hepsi zarar görüyor. Ayrıca Dünya tarihine dair bilgimiz eksik ve karmakarışık. Kütüphane engin ve büyüleyici. Fakat yıkık dökük. Kayaları okumayı, yakın döneme kadar zorlaştıran bu kompleks yanıydı. Doğa jeologlara bir katalog sunmuyor, baştan oluşturulması gerekti. Sümerler'in kil tabletlere düşüncelerini yazmaya başladığı 5.000 yıl öncesinden bugüne, bu volüm insanlara esrarengiz geldi. Jeolojik okur yazarlığımız yok, gezegenimizin tarihinden, ve geçmiş zamanlara bağımızdan bihaberiz. 19. yüzyıla kadar da körlükten kurtulamadık. Önce, James Hutton'ın Dünya'nın bir başlangıç ve bitiş sunmadığını söyleyen "Dünya'nın Teorisi" kitabı, sonra William Smith'in ilk tüm ülkeyi gösteren İngiltere haritası bize bazı kaya tiplerini nerede görebileceğimize dair öngörü sundu. Sonra "Şuraya gidersek Jurassic'te oluruz" ya da "Şu tepede Cretaceous bulabiliriz." gibi şeyler söylemeye başladık. Şu anda, trilobit bulmak isterseniz kendinize iyi bir jeolojik harita edinin ve Paleozoik kayaların olduğu yere gidin. Ya da benim gibi dinozor bulmak istiyorsanız, Mesozoik kayaları bulun ve oraya gidin. Tabi fosiller sadece tortul kayaçlarda oluşuyor, kum ve çamurdan kayalar. Magma ya da granit gibi sert kayalarda ya da ısıtılmış, sıkıştırılmış metamorfik kayalarda fosil bulamazsınız. Ve bir çöle gitmeniz gerekir. Dinozorlar çölde yaşadığı için değil, her büyük toprak parçası ve ortamda vardılar. Şu anda çöl olan bir yere gitmelisiniz; kayaları örten bitki örtüsünün olmadığı ve erozyonun yeni kemikleri yüzeye çıkarttığı. Kısaca şu üçlüyü bulun; Doğru döneme ait, çölde olan, tortul kayaçlar ve yola koyulun. Kum arasında gözüken bir kemik bulana kadar yürüyün. İşte Güney Patagonya'da çektiğim bir fotoğraf. Yerde gördüğünüz her küçük parça bir dinozor kemiği parçası. Doğru yerdeyseniz, soru fosil bulup bulamama değil, fosil bulursunuz. Soru, bilimsel değeri olan bir parça bulabilecek misiniz? Buna yardım etmek için, formülümüze dördüncü bir kısım ekleyeceğim, o da şu: diğer paleontologlardan olabildiğince uzaklaşın. (Gülüşmeler) Diğer paleontologları sevmediğimden değil. Daha az keşfedilmiş bir yere gittiğinizde, yeni fosilden öte, bilimsel olarak yeni bir şey bulma ihtimaliniz artıyor. Kısaca, dinozor bulmak için formülüm bu ve tüm dünyada uyguladım. 2004'ün Güney Yarımküre yazında, Güney Amerika'nın ucuna gittim, Patagonya, Arjantin'in ucuna kadar, dinozor aramak için. Doğru döneme ait tortul kayaçları olan, çölde, paleontologların pek ziyaret etmediği. Ve bunu bulduk. Bu bir femur; bitki yiyen, dev bir dinozorun kasık kemiği. Kemiğin boyu 2.2 metre. 2 metreden uzun. Maalesef, kemik tek başınaydı. Etrafını kazıdık ama başka kemik bulamadık. Ama bir sonraki sene için iştahımızı açtı. Bir sonraki sezonun ilk gününde, başka bir 2 metrelik femur buldum. Ve bu sefer tek değildi. Etrafında dev bitki yiyenin 145 kemiği daha vardı. 3 zorlu sezondan sonra alan böyle bir görüntü aldı. Etrafımı saran bu dev yaratığın kuyruğunu görebilirsiniz. Burada yatan yaratığı, yeni bir dinozor türünü, "Dreadnoughtus schrani." olarak adlandırdık. Hortumundan kuyruğuna kadar 26 metre uzunluğundaymış. Omuz hizasında 2.5 katlık bir bina kadar, ve tamamen gelişmiş, 65 ton ağırlığında. Bazen T.rex'ten daha mı büyük diye soruyorlar. 8-9 T.rex ağırlığındaydı. Paleontolog olmanın en havalı yanlarından biri yeni tür bulduğunda, isim verebilmek. Hep bu dev otçul dinozorlara genellikle çevrenin pasif, hantal et tabağı olarak imaj çizilmesine üzülürdüm. (Gülüşmeler) Değiller. Dev otçullar aksi ve sahiplenici olabilir. Bir hippopotamla, gergedanla veya deniz bizonuyla uğraşmak istemezsiniz. Yellowstone'daki bizonlar, boz ayılardan daha zararlı. Şimdi, Siz 65 ton ağırlığında yavrulama döneminde bölgesini korumaya çalışan büyük bir boğa hayal edebilir misiniz? Bu boğa, çevresi için inanılmaz derecede tehlikeli, tehdit yayan ve hiç bir şeyden korkmayan bir hayvan olur. İşte bu yüzden adı da "Dreadnoughtus" ya da "korkusuz." Şimdi, Dreadnoughtus gibi bu kadar büyük bir hayvanın verim modeli olması lazım. O uzun boyun ve uzun kuyruk hayvanın sıcağı çevresine yaymasına yardım ediyor, pasif şekilde sıcaklığı kontrol ediyor. Ayrıca bu uzun boyun ona süper bir yemek mekanizması olarak hizmet eder. Dreadnoughtus'lar o boyunla bir yerdeki kocaman bir bitki örtüsünü silip süpürebilir. Vücuduna binlerce kalori alırken çok az bir kısmını harcar. Bunun gibi hayvanlar bulldog gibi duruş ve yürüyüş biçiminde benzeşirler. Bu onlara çok büyük bir dayanıklılık verir. Çünkü eğer siz 65 tonsanız, teknik olarak bir ev kadar iseniz, yere düşmenizin cezası ölümdür. Evet, bu hayvanlar büyük ve sertler. Fakat böyle bir darbeyi kaldıramazlar. Dreadnoughtus'lar düşer, kaburgalar kırılır ve ciğer oyulur. Organları patlar. 65 tonluk bir Dreadnoughtus iseniz, hayatınızda hiç düşememelisiniz, bir kere bile. Bu özel Dreadnoughtus ölüsü gömüldükten sonra, bakteriler, solucanlar ve böcekler tarafından kemiklerine ayrıldıktan sonra kemikleri kısa bir metamorfoza uğrar, yeraltı sularıyla molekül değişimi yaparlar ve daha çok kayaya benzemeye başlarlar. Katman üstüne katmana çökelti biriktikçe, her taraftan basınç artarak ağırlaşır. Her bir kemiğin stabil kalmasına yardımcı olur. Ve uzun bir süre... hiç bir şey olmadı. Hep aynı çağlar sonrasında sayısız önemsiz olaylar. Bütün bu süreçte, bu iskelet ebedi ve değişmeyecek bir şekilde taş mezarlığında mükemmel bir dengededir. Bu sırada, Dünya tarihi göz önüne serilir. Dinozorlar 12 milyon yıl daha hüküm sürdü. Egemenlikleri, ateşli bir kıyamet tarafından yok edilmeden hemen önce. Kıtalar ayrıldı. Memeliler yükseldi. Buz Devri geldi. Ve sonra, Doğu Afrika'da Maymunların ümitsiz bir türünden duygulu bir tür evrimleşti. Bu beyinli primatlar özel olarak hızlı veya güçlü değillerdi. Ama onlar yeri kaplamada baskın çıkmışlardı. Ve dikkat çekici bir şekilde dünyaya dağılmışlardı. Dinozorların bölgesel yarışlarına rağmen baskın çıkmışlardı. Gezegenin dört bir yanına dağıldılar, girdikleri her ekosistemin düzenini bozarak. Bütün yol boyunca, kültür, metal çalışmaları, boyama, dans ve müzik ve bilim ve nihayetinde 12 adet seçkin maymunu Ay'ın yüzeyine fırlatacak roketi icat ederek. Dünya üzerindeki yedi milyar Homo Sapiens ile birlikte belki de kaçınılmaz olan şey onlardan birinin er geç Güney Patagonya'nın çorak arazilerine gömülmüş görkemli titanyumun mezarına basacak olmasıydı. İşte o Maymun bendim. Çölde yapayalnız dikilirken bir kişinin fosil kayıtlara geçme olasılığının neredeyse sıfır olduğu beni etkilememişti. Ama Dünya çok, çok eski. Ve çok, çok uzun zaman geçerse, imkansız imkanlıya dönüşür. İşte bu da jeolojik kayıtların sihridir. Bundan dolayı, bu gezegende ölen ve yaşayan varlıklar arkasında sayısız fosiller bırakırlar. Her biri küçük bir mucizedir. Ama toplu olarak bu, kaçınılmazdı. 66 Milyon yıl önce, bir asteroit Dünya'ya çarptı ve dinozorları yok etti. Bu kolayca gerçekleşmeyebilirdi. Ama biz elimizde sadece bir tarih var ve o da şu anda sahip olduğumuz. Ama bu gerçeklik kaçınılmaz değildi. O asteroitteki en küçük bir karışıklık gezegeni çok büyük bir mesafeyle kaçırmasına sebep olabilirdi. Dinozorların yok olduğu bu önemli, vahim gün bizim bildiğimiz modern dünya için sahneyi hazırlıyordu. Olmak zorunda değildi. Başka herhangi bir gün de olabilirdi -- bir Perşembe günü mesela -- Dinozorların keyif aldıkları 63 milyar yıl içinde bir gün. Ama Jeolojik zaman geçtikçe, olası olmayan, neredeyse imkansız olaylar gerçekleşir. Kurtlu, Kambriya dönemi atalarımızdan giyinmiş primatlara giden yolda, sayısız yol ayrımları bizi bu çok özel gerçekliğe getirdi. Dreadnoughtus'ların kemikleri 77 milyar yıldır yerin altında duruyor. Kim hayal ederdi ki, dinozorlar çağında kayaların çatlakları içerisinde yaşayan faremsi bir memeli türünün, korkmaları gereken dinazorları karakterize edip anlayacak duyarlı bireylere evrilebileceğini? Bir kere, Mizuri Nehri başında dikilmiş ve ona yukarıdan bakmıştım. Orada, çağlayan bir nehirden başka bir şey yoktu. Bitterroot Dağları'nın yüksek kesimlerinde otlak alandaki büyük bir kayanın altından çıkıyordu. Onun yanındaki akarsu, bir kaç yüz metre devam ediyor ve küçük bir gölette son buluyor. Bu iki akarsu -- birbirinin aynısı. Ama biri bilinmeyen bir su sızıntısı. diğeri ise Mizuri Nehri. Şimdi St. Louis'in yanından Mizuri'nin ağzına inin. Bu nehrin çok önemli olduğu aşikâr. Ama Bitterroots'a çıkıp Mizuri'ye baktığınızda, insan perspektifi bunu özel bir şey olarak görmemize izin vermiyor. Şimdi Kratese Dönemine dönelim ve ufacık, minicik atalarımıza bakalım. Özel bir şey olacaklarını asla tahmin edemezdiniz. Ve o belalı asteroid olmasaydı muhtemelen olmayacaklardı da. Şimdi, binlerce yeni dünya ve binlerce yeni güneş sistemi yapın ve bırakın koşsunlar. Aynı sonucu elde edemeyeceksiniz. Hiç şüphe yok ki onlar da akıllara ziyan ve olasılıksız olacaklar. Ama onlar ne bizim geçmişimiz ne de bizim dünyamız değiller. Sahip olabileceğimiz sonsuz sayıda geçmişimiz olabilir. Bir tane aldık ve gerçekten güzel bir tane almışız. Dreadnoughtus gibi dinozorlar gerçekti. Mosasaur gibi deniz canavarları gerçekti. Kartal kadar kanat boyu olan yusufçuklar ve araba uzunluğunda tespih böcekleri gerçekten vardı. Peki neden Antik geçmişe çalışalım? Çünkü bu bize bakış açısı Ve tevazu kazandırdı. Dinozorlar Dünyadaki beşinci kütlesel yok oluşta öldüler, onların hatası olmayan kozmik bir kazada yok oldular. Bunun geleceğini göremediler ve başka şansları da yoktu. Bizim, tam tersine, şansımız var. Bütün bu fosil kayıtları bizlere, bu gezegendeki yerimizin istikrarsız ve kısa süreli olacağını söylüyor. Şu anda, bizim türümüz çevresel bir felaketi yayıyor. Çok engin ve geniş olan bu jeolojik boyutlar altıncı yok oluş olarak adlandırılabilir. Dinozorların aksine biz bunun geleceğini görebiliriz. Dinozorların aksine, bunun hakkında bir şeyler yapabiliriz. Bu seçim bizlere ait. Teşekkür Ederim. (Alkışlar)