Ben bir etnobotanistim.
İnsanların yerel bitkileri nasıl
kullandığını
belgelemek için yağmur ormanlarında
çalışan bir bilim insanıyım.
Bu işi uzun süredir yapmaktayım
ve söylemek isterim ki,
buralardaki insanlar ormanları ve
içerisindeki tıbbi mucizeleri
bizden daha iyi, hatta bizim asla
bilemeyeceğimiz kadar iyi biliyorlar.
Ancak şu da var ki, bu kültürler,
bu yerli kültürler,
ormanlardan bile daha hızlı
yok olmaktalar.
Amazon yağmur ormanlarındaki
en görkemli ve en tehlike
altındaki tür
jaguar değil,
harpy kartalı da değil,
bunlar medeniyetten uzak
ve iletişime geçilmemiş kabileler.
Dört yıl önce, tırmanış yaparken
ayağımı sakatladım
ve doktora gittim.
Sıcak pres yaptı,
soğuk pres yaptı, aspirin verdi,
narkotik ağrı kesiciler,
iltihap sökücüler,
kortizon iğneleri verdi.
İşe yaramadı.
Birkaç ay sonra,
kuzeydoğu Amazon'daydım,
bir köye girmiştim
ve köyün şamanı, "topallıyorsun" dedi.
Bunu hayatım boyunca
hiç unutmayacağım.
Yüzüme baktı ve
"ayakkabını çıkar ve palayı
bana ver." dedi.
(Gülüşmeler)
Sonra bir palmiyeye doğru yürüdü,
eğrelti otunu kesti,
ateşe attı,
ayağıma uyguladı,
sonra kaptaki suya biraz attı
ve çayını bana içirdi.
Ağrı yedi ay boyunca yok oldu.
Tekrar başladığında, yeniden
şamanı görmeye gittim.
Aynı tedaviyi tekrar uyguladı
ve üç yıldır ağrım yok.
Siz kime tedavi olmak isterdiniz?
(Alkışlar)
Sakın yanlış anlaşılmasın - Batı tıbbı
bu zamana kadar tasarlanmış
en başarılı sağlık sistemi,
ancak birçok eksiği de var.
Meme kanserinin tedavisi nerede?
Şizofreni tedavisi nerede?
Reflü tedavisine ne oldu?
Uykusuzluğun tedavisi peki?
Gerçek şu ki, bu insanlar
bazen, bazen ve bazen bizim
iyi edemediklerimizi iyileştiriyor.
Burada kuzeydoğu Amazon'da bir
şifacı görüyorsunuz
şark çıbanı tedavi ediyor,
dünyada 12 milyon insanı etkileyen
çok fena bir protozoal hastalıktır.
Batı tarzı tedavi, antimon iğneleri
içermektedir.
Oldukça acı verici ve pahalıdırlar,
muhtemelen kalbinize de pek iyi gelmezler;
çünkü ağır metaldir.
Bu adam ise Amazon yağmur ormanındaki
üç adet bitki ile hastalığı tedavi ediyor.
İşte bu sihirli kurbağa.
Meslektaşım, değerli Loren McIntyre,
Amazon kaynak gölünün kâşifi,
Peru And Dağları'ndaki McIntyre
30 sene önce Peru-Brezilya
sınırında kaybolmuştu.
Matsés denilen bir grup izole yaşayan
yerli tarafından kurtarıldı.
Kendilerini ormanda takip etmesini
söylediler, o da öyle yaptı.
Sonra, palmiye yapraklarından
yapılmış sepetler çıkardılar.
İçinden büyük Yeşil Maymun
Kurbağaları çıkardılar
- bu namussuzlar şöyle bir şeyler -
ve onları yalamaya başladılar.
Şiddetli halüsinasyon yapıcı şeylermiş.
McIntyre bunu yazdı ve High Times'ın
editörü bunu okudu.
Gördüğünüz gibi ekobotanistlerin
her tür garip kültürden arkadaşları var.
Bu adam şöyle bir Amazonlara gidip
bunu denemeye karar verdi.
Kurbağayı yaladı, yaptı bunu
ve şöyle yazdı:
"Tansiyonum tavanı delip geçti,
vücudumun bütün kontrolünü kaybettim,
bayılıp yere yığıldım,
altı saat sonra bir hamakta uyandım
ve iki gün boyunca kendimi
tanrı gibi hissettim."
(Gülüşmeler)
İtalyan bir kimyacı bunu okumuş ve
"Yeşil maymun kurbağasının teolojik
yönü fazla ilgimi çekmedi
ama kan basıncıncındaki bu
değişiklik de neydi?" demiş.
Bu İtalyan kimyacı
artık yeni bir tansiyon tedavisi
üzerinde çalışıyor.
Tedavi bu kurbağanın derisindeki
peptidlere dayanıyor.
Diğer bilim adamları
ilaca dirençli Stap aureus bakterisine
tedavi arıyor.
Bu izole Yerliler ve onların
sihirli kurbağası bu tedavilerden
biri olursa, ne ironik bir şey olur.
Bu bir Ayahuasca şamanı,
Kuzeybatı Amazonlarda
bir yage töreni sırasında.
Onu, Los Angeles'a, Monies
kültürünü korumak için
destek arayan bir vakıf yöneticisiyle
tanıştırmaya götürdüm.
Adam, bizim büyücü doktora baktı ve
"Tıp Fakültesi'ne gitmedin
değil mi?" diye sordu
Şaman "Hayır, gitmedim." dedi.
Adam "O zaman tedavi
konusunda ne bilirsin ki?" dedi.
Şaman adama bakıp şöyle dedi:
"Bak ne diyeceğim? Eğer enfeksiyon
kaparsan doktora git
ama insanın rahatsızlıklarının çoğu
kalp, akıl ve ruh rahatsızlığıdır.
Batı tıbbı bunlara ulaşamaz.
Onları ben tedavi ederim."
(Alkışlar)
Ancak doğada yeni ilaçlar bulmak
her zaman güllük gülistanlık olmuyor.
Bu bir Brezilya engereği,
bu yılanın zehri burada Sao Paulo
Üniversitesi'nde incelendi
ve sonra bir ACE inhibitörü
olarak geliştirildi.
Bu hipertansiyon için
önde gelen bir tedavi.
Bugün gezegendeki ölümlerin
%10'dan fazlasına
hipertansiyon neden oluyor.
Bu 4 milyar dolarlık bir endüstri,
bir Brezilya yılanına dayanıyor
ve Brezilyalılar bundan
tek kuruş bile kazanmıyorlar.
Bu kabul edilebilir bir iş
yapma biçimi değil.
Yağmur ormanları Yeryüzü'nde
en fazla yaşam bulunan yer.
Çok sevdiğim bir Surinam sözü var:
"Yağmur ormanları henüz sormadığımız
soruların cevabını bilir."
Ancak hepinizin bildiği gibi
hızla yok oluyor.
Burada, Brezilya'da,
Amazon'da ve bütün dünyada.
Buranın kuzeyindeki Mato
Grossa eyaletindeki
Xingu Yerlileri koruma bölgesinin
doğu sınırında küçük bir uçakla
uçarak fotoğraflar çektim.
Resmin üst kısmında, yerlilerin
yaşadığı yeri görüyorsunuz.
Şu ortadan geçen hat
bölgenin doğu sınırı.
Üst kısım Yerliler, alt kısım beyazlar.
Üst kısımdakiler ilaçların peşinde,
alt kısımdakiler birkaç cılız ineğin.
Üst kısım karbonu ait olduğu
yerde, ormanda tutuyor,
alt kısım karbonu atmosfere salıyor,
bu da iklim değişikliğini getiriyor.
Aslında atmosfere salınan karbonun
ikinci büyük nedeni
ormanların yok edilmesidir.
Yok etmek demişken,
şunu aklımızda tutalım.
Amazon en güçlü toprak parçasıdır.
Güzellik ve hayranlığın topraklarıdır.
Dünyanın en büyük karıncayiyeni
bu yağmur ormanında yaşar,
40 kilo ağırlığındadır.
Kuş yiyen golyat örümceği
dünyadaki en büyük örümcektir,
o da Amazonlarda bulunur.
Harpy kartalı, kanat açıklığı
2 metreden fazladır.
Ve siyah timsah -
bu canavar yarım ton gelebilir.
İnsan yiyen olarak bilinirler.
Anakonda, en büyük yılan,
Kapibara en büyük kemirgen.
Burada Brezilya'da bulunan bir örnek
91 kilo geldi.
Bu yaratıkları Kuzey Amazonlarda
yaşadıkları yerde, Akuyiro kabilesinin
vatanında ziyaret edelim.
Bu temas edilmemiş insanların
hayal dünyamızda mistik ve
ikonik bir rolleri var.
Doğayı en iyi bilenler bu insanlar.
Doğayla gerçekten tam bir
uyum içinde yaşıyorlar.
Bazıları bu insanları bizim
standardımıza göre ilkel sayabilir.
"Ateş yakmasını bilmiyorlar
veya temas kurulana
kadar bilmiyorlardı."
Ama ormanı bizden çok
daha iyi biliyorlar.
Akuriyoların bal için 35 kelimesi var
ve diğer Yerliler onlara bu zümrüt
krallığın gerçek efendileri olarak
saygı duyuyorlar.
Bu benim arkadaşım Pohney.
Ben New Orleans'taki evimde
Rolling Stones dinleyen bir
yeniyetme iken,
Pohnay bir orman göçebesiydi,
Kuzeydoğu Amazonlarda dolaşıyor ve
küçük grubuyla av arıyor,
tıbbi bitkiler arıyor,
diğer göçebe kabilelerde
kendine bir eş arıyordu.
Bunun gibi insanlar
bizim bilmediğimiz şeyleri biliyor
ve bize öğretecek çok şeyleri var.
Ancak, Amazonların çoğu
bölgesine gittiğinizde
artık yerlileri görmüyorsunuz.
Bulduğunuz şey işte bu:
Yerlilerin kayalara açtığı oyuklar.
Burada temas edilmeyen insanlar
eskiden taş baltalarını bileyliyordu.
Bu kültürler bir zamanlar, dans ediyor,
âşık oluyor, tanrıya şarkılar söylüyor
ve ormana tapıyordu,
şimdi tek kalan şey,
gördüğünüz gibi taşlardaki izler.
Haydi Batı Amazon'a doğru gidelim,
izole yaşayan insanların merkez üssüdür.
Bu noktaların her biri, küçük,
dokunulmamış bir kabileyi gösteriyor
ve günümüzün büyük keşfi,
sadece Kolombiya Amazonu'nda
14,15 izole grup olduğuna inanıyoruz.
Peki, bu insanlar neden izole yaşıyor?
Varlığımızın farkındalar, dışarıda
bir dünya olduğunu biliyorlar.
Bu bir tür direnme,
izole yaşamayı tercih ediyorlar
ve sanıyorum öyle kalmak
onların insanlık hakkı.
Bu kabileler neden insanlardan saklanıyor?
Nedeni şu:
Öyle görünüyor ki kısmen 1942'de başladı
ama sebep, geçen yüzyılın başındaki
kauçuk ticaretiydi.
Amazonlardan gelen doğal
kauçuğa olan talep,
altına hücumun botanikteki dengidir.
Bisiklet lastiği için kauçuk,
otomobil lastiği için kauçuk,
zeplinler için kauçuk.
Kauçuğa ulaşmak için
çılgın bir yarış vardı
ve soldaki adam, Julio Arana
bu hikâyedeki gerçek
haydutlardan biridir.
Onun adamları ve şirketi
ve onlara benzeyen diğer şirketler
slaytın sağ tarafında gördüğünüz
Wittonolar gibi yerlileri
öldürdü, katletti,
işkence etti ve doğradı
Bugün bile bu insanlar
ormandan çıktıklarında
hikâye mutlu sonla bitmiyor.
Bunlar Nukaklar.
80'lerde onlarla temasa geçildi
ve bir yıl içinde 40 yaşın üzerindeki
herkes ölmüştü.
Unutmayın, bunlar yazıları
olmayan toplumlar.
Onların kütüphanesi yaşlılar.
Ne zaman bir şaman ölse,
bir kütüphane yanmış gibi olur.
Topraklarından zorla sürüldüler.
Nukakların topraklarını
uyuşturucu tacirleri ele geçirdi
ve Nukaklar doğu Kolombiya'da,
parklarda dilenci olarak yaşıyorlar.
Sizi Nukak topraklarından
güneybatıya götüreyim,
dünyadaki en göz alıcı manzaraya.
Chiribiquete Millî Parkı,
etrafında üç izole kabile yaşıyor
ve Kolombiya Hükûmeti
ve meslektaşlarımız sayesinde
alan genişletildi.
Maryland Eyaleti'nden daha büyük,
botanik çeşitlilik bakımından bir hazine.
Botanik anlamda keşfini 1943'de
akıl hocam Richard Schultes yaptı,
Bell Dağı'nın tepesinde
otururken görüyorsunuz.
Bu Kariyonaların kutsal dağıdır.
Size dağın bugün nasıl
olduğunu göstereyim.
Chiribiquete'nin üzerinde uçarken
bu kayıp dünyanın dağlarının
hâlâ kayıp olduğunu gördüm.
Tepelerinde bilim adamları yok.
Aslında Bell Dağı'nın tepesine
1943'de Schults'dan sonra çıkan olmadı.
Burada, resmin doğusundaki
Bell Dağı ile bitireceğiz.
Bugün nasıl olduğunu göstereyim.
Burası sadece bir
botanik çeşitlilik hazinesi değil,
bu üç izole kabilenin vatanları değil,
aynı zamanda Kolombiya devleti öncesi
sanat hazinesi de:
200 binden fazla resim,
Hollandalı bilim adamı
Thomas van der Hammen
bunları Amazon'un Sistin Şapeli
olarak tanımlıyor.
Ancak Chiribiquete'den
güneydoğuya inelim,
yine Kolombiya Amazonu'ndayız.
Unutmayın, Kolombiya Amazonu
New England eyaletinden büyüktür
Amazonlar büyük bir ormandır
ve çoğunluğu Brezilya'dadır
ama hepsi o kadar değil.
Şu iki millî parka doğru gidersek,
Cahuinari ve Puré,
Kolombiya Amazonu'nda
- sağdaki Brezilya sınırı -
burası izole ve temas edilmemiş
birkaç grubun vatanıdır.
Dikkatli gözlerle şu uzun ortak evlerin,
malocasların, çatılarına bakın
ve kültürel çeşitliliği görün.
Aslında bunlar farklı kabileler.
Bu bölgeler böyle izole iken
size dışarıdaki dünyanın nasıl
bir kalabalıkla geldiğini göstereyim.
Burada, Putumayo'da, artan
ulaşım ve ticareti görüyoruz.
Kolombiya'daki iç savaşın
hafiflemesinden sonra
dış dünya kendini gösteriyor.
Kuzeyde yasadışı altın madenciliği,
aynı zamanda doğudan, Brezilya'dan.
Artan bir ticari avcılık ve balıkçılık.
Güneyden gelen yasadışı kerestecilik
ve parkın içinden geçip
Brezilya'ya ulaşmak isteyen
uyuşturucu kaçakçıları.
Bu, geçmişte, neden izole yerlilere
bulaşılmaması gerektiğinin resmi.
Resmin bulanık olmasının nedeni
gördüğünüz nedenle odaksız
aceleyle çekilmesidir.
(Gülüşmeler)
Bu sanki -- (Alkışlar)
Bu Brezilya Amazonu'nda
bir hangar gibi sanki.
Bu Küba Havana'da yapılan bir
sanat sergisiydi.
Los Carpinteros denen bir gruptu.
Yerlilere neden bulaşmamamız gerektiğini
bu şekilde anlatmışlardı.
Ama dünya değişiyor.
Bunlar Brezilya-Peru sınırındaki
Mascho-Piroslar
ormandan dışarıya çıkmışlar,
çünkü aslında uyuşturucu kaçakçıları
ve keresteciler onları kovmuş.
Peru'da çok pis bir iş yapılıyor,
buna insan safarisi diyorlar.
Sizi resim çekmeniz için
izole bir gruba götürüyorlar.
Tabii ki onlara elbise,
alet edevat verirken
hastalık da veriyorsunuz.
Biz buna "insanlık dışı safari diyoruz."
Yine bu insanlar
Peru sınırındaki Yerliler,
üzerlerinden misyonerlerin finanse
ettiği uçuşlar yapılıyor.
Oraya gidip bu insanları hristiyan
yapmak istiyorlar.
Bu işin sonu nasıl biter biliyoruz.
Ne yapılmalı?
Temas kurulan kabilelere
teknoloji sağlayın,
temas kurulmayanlara değil
ve kültürlerine saygılı olun.
Bu 21. yüzyılın teknolojisi ile
şaman bilgeliğinin
mükemmel bir evliliği olur.
30'dan fazla kabilede bunu yaptık,
28 milyon hektardan fazla alanı
ve kadim yağmur ormanlarını
haritalalıyor ve yönetiyoruz.
(Alkışlar)
Bu yerlilerin kültürel ve çevresel
kaderlerini kontrol etmesini sağlıyor.
Aynı zamanda yabancıları uzak tutmak
için nöbet evleri oluşturuyor.
Bu insanlar Yerli, park korucusu
olarak eğitildiler,
sınırlarda devriye geziyor
ve dış dünyayı uzak tutuyorlar.
Bu gerçek bir temasın resmi.
Bunlar Brezilya-Peru sınırındaki
Chitonahua Yerlileri.
Ormandan çıkmışlar
ve yardım istiyorlar.
Onlara ateş edilmiş,
malocasları, onların uzun evleri yakılmış.
Bazıları katledilmiş.
Otomatik silahlar kullanarak
temas edilmemiş insanları katletmek,
bugün gezegenimizdeki
en rezil ve iğrenç
insan hakları ihlalidir ve durmalıdır.
(Alkışlar)
Şunu söyleyerek tamamlamak istiyorum,
bu iş ruhsal anlamda
ödüllendirici olabilir
ancak zor ve tehlikeli olabiliyor.
Geçenlerde iki meslektaşım
küçük bir uçağın
düşmesi sonucu öldü.
Onlar temas edilmemiş
kabileleri korumak için
ormana hizmet ediyorlardı.
Sonuç olarak soru şudur,
gelecekte ne olacak?
Bunlar Brezilya'daki Uray halkı.
Onların geleceği kimin elinde
ve gelecek bize ne getirecek?
Farklı düşünelim.
Daha iyi bir dünya yapalım.
Eğer iklim değişecekse,
bu iklim daha kötü değil,
daha iyi bir dünyaya doğru değişsin.
Öyle bir gezegende yaşayalım ki,
bereketli bitkilerle dolu,
dokunulmamış insanların
dokunulmadan yaşayabildiği,
eğer öyle istiyorlarsa
gizemlerini ve bilgilerini
koruyabildikleri.
Şamanların kendi
ormanlarında yaşadığı, kendilerini
ve bizi, gizemli bitkileriyle
ve kutsal kurbağalarıyla iyileştirdiği
bir dünyada yaşayalım.
Tekrar teşekkürler.
(Alkışlar)