(Video) Nicolas Negroponte:
Çalma modundaki
video diske geçebilir miyiz?
İnsanlarla bilgisayarları nasıl bir araya
getirdiğinizle gerçekten ilgileniyorum.
Geleceğin elektronik kitapları
için TV ekranları
veya eşdeğerlerini kullanıyor olacağız.
(Müzik, karışık sesler)
Dokunmatik ekranlarla çok ilgilendim,
yüksek teknoloji, insan etkileşimi,
kullanmak için parmaklarını kaldırmadan.
Bilgisayarların insanlara temas ettiği
başka bir yol var:
Giymek, fiziksel olarak giymek.
11 Eylül'de aniden
dünya büyüdü.
NN: Teşekkürler. (Alkışlar)
Teşekkürler.
Bunu yapmam istendiği zaman,
daha önce yaptığım 14 TED sunumuna da
bakmam istendi,
kronolojik olarak.
İlki aslında iki saatti.
İkincisi bir saatti
ve sonra yarım saat oldular,
tek farkettiğim ise
kelliğimin arttığı oldu.
(Gülüşmeler)
Hayatınızı izlediğinizi hayal edin,
30 yılını, geçişini
ve bu en azından
benim için oldukça
şok edici bir deneyimdi.
Sürem içinde yapacağım şey,
30 yıl boyunca
neler olduğunu paylaşmak,
sonra bir tahmin yapmak
ve sonra ne yapıyor olduğumdan
size biraz bahsetmek.
Ve hayatımda TED 1'in nereye
denk geldiği ile ilgili bir yansı koydum.
Bu oldukça önemli,
çünkü ondan önce 15 yıl
araştırma yapmıştım.
Yani birikimlerim vardı, bu sebeple kolaydı.
Fidel Castro olduğumdan
ve iki saat konuşabileceğimden değil
veya Bucky Fuller.
15 yıllık malzemem vardı
ve Media Lab kurulmak üzereydi.
Yani bu kolaydı.
Fakat bu süreç hakkında
birkaç şey var
ve ne oldukları
gerçekten oldukça önemli.
Bunlardan biri,
henüz bilgisayarların
insan kullanımına uygun hâle
gelmemiş olmadığı bir dönemdi.
Ve olan bir diğer şey de,
bu süreç boyunca
bizim bilgisayar uzmanları
olarak muhallebi çocuğu gibi görülmemizdi.
Bizi ciddiye almıyorlardı.
Benim şimdi size göstereceğim şey,
geçmişe baktığımızda,
şu anda o zamana göre daha ilgi çekici
ve daha çok kabul görüyor.
Bu sebeple yılları karakterize edeceğim
ve hatta benim bazı erken dönem
çalışmalarıma kadar gideceğim
ve bu benim 60'larda
yaptığım türde bir şey:
Doğrudan manipüle edilmiş,
kendim de mimari okuduğumdan
Moshe Safdie'nin mimarisinden
oldukça etkilenmiş
ve doğal ortam benzeri yapılar inşa eden
robotlar bile yaptığımızı görebilirsiniz.
Ve bu benim için
henüz Media Lab değildi,
ama duyusal hesaplama diyeceğim şeyin
başlangıcıydı
ve parmakları seçtim,
bunun kısmi sebebi ise bunu
herkesin tuhaf bulmasıydı.
Parmak kullanmanın ne kadar aptalca
olduğunu anlatan makaleler yayınlandı.
Üç sebep var: İlki çok düşük
çözünürlüklü olmaları.
Bir diğer sebep, elinizin görmek istediğiniz şeyi
kapatacak olması,
üçüncü ve kazanan sebep ise
parmaklarınızın ekranı kirletecek olması
ve bu sebeple parmaklarınız hiçbir zaman
kullanacağınız bir araç olmayacaktı.
Bu 70'lerde yaptığımız
ve hiç ortaya çıkmayan bir cihazdı.
Sadece dokunmaya değil,
aynı zamanda basınca da duyarlıydı.
(Video) Ses: Şuraya sarı bir daire koy.
NN: Sonraki bir çalışma
ve yine TED 1'den önceydi -
(Video) Ses: Onu elmasın batısına taşı.
Orada büyük yeşil bir daire oluştur.
Adam: Kahretsin.
NN: Bir nevi eşzamanlı
bir arayüz kullanımıydı,
konuştuğun ve işaret ettiğin zaman
ve bir bakıma
çoklu kanal kullandığın zaman.
Entebbe gerçekleşti.
1976'da Air France kaçırıldı,
Entebbe'ye getirildi
ve İsrailliler sadece olağanüstü bir
kurtarma operasyonu gerçekleştirmedi,
bunu yapmalarının nedenlerinden biri
havaalanının fiziksel modeli
üzerinde çalışmış olmalarıydı,
çünkü havaalanını inşa etmişlerdi,
çöl içinde bir model yapmışlardı
ve Entebbe'ye vardıklarında,
orada önceden bulunduklarından
nereye gideceklerini biliyorlardı.
Amerikan hükümeti 76'da bazılarımıza
bunun aynısını programlayıp
programlayamayacağımızı sordu
ve benim gibi biri tabii ki evet dedi.
Hemen Savunma Bakanlığı
anlaşma yaptı ve
biz bu taşıtı ve teçhizatı yaptık.
Bir çeşit simülasyon yaptık,
çünkü video diskleriniz var
ve tekrarlıyorum bu 76 senesi.
Ve uzun yıllar sonra,
bu aracı edindiniz
ve Google Haritalar (Google Maps)'ınız oldu.
İnsanlar hâlâ
bunun ciddi bilgisayar bilimi
olmadığını düşünüyorlardı
ve o zamanlar MIT başkanı
olan Jerry Wiesner
bunun bilgisayar bilimi
olduğunu düşünen bir adamdı.
Hayatta bir şeye başlamak isteyen
herhangi biri için kilit noktalardan biri:
Başkanınızın o şeyin parçası
olduğundan emin olmaktır.
Media Lab'ı meydana getirirken,
bu ön koltuğunuzda
bir goril olması gibiydi.
Eğer hız sınırını aştığınız
için durdurulmuşsanız
ve trafik polisi camdan içeri bakıp
yolcu koltuğunda kimin
oturduğunu görmüşse,
"Devam edin efendim." der.
İşte böylece biz başardık
ve aslında bu şirin -parantez içinde-
bir cihaz.
Bu Jerry Wiesner'in
lentiküler bir fotoğrafıydı
ve fotoğrafta değişen tek şey
dudaklardı.
Fotoğraftaki bu küçük lentiküler
tabakayı hareket ettirdiğinizde,
sıfır bant genişliğinde
bir dudak senkronizasyonu
meydana geliyordu.
Bu o zaman için sıfır-bant
genişliğinde bir
telekonferans sistemiydi.
Bu Media Lab'ta bir nevi
yapacağımızı söylediğimiz şeydi,
bilgisayarlar dünyası, yayıncılık
ve benzerleri bir araya gelecekti.
Yine genel olarak kabul görmüyordu,
ama ilk zamanlarda TED'in büyük bir parçasıydı.
Ve bu bizim gerçekten yöneldiğimiz şeydi.
Ve bu Media Lab'ı yarattı.
Yaşla ilgili konulardan biri de
size büyük bir güvenle söyleyebilirim ki,
geleceğe gittim.
Orada bulundum, gerçekten, birçok defa.
Ve bunu söylememin sebebi,
hayatımda kaç defa
"10 yıl içinde bu olacak" dediysem,
sonrasında 10 yıl geldi.
"5 yıl içinde bu olacak" dediğinizde,
sonrasında 5 yıl gelir.
Bu yüzden bunu size orada
birkaç defa bulunduğunu
biraz hisseden bir adam olarak söylüyorum
ve söylediklerim içinde en çok
alıntılananlardan birisi
hesaplama (artık) bilgisayarla
ilgili değildir oldu,
bu cümle o zaman çok ilgi çekmedi
ve sonra çekmeye başladı.
İlgi çekmeye başladı, çünkü
insanlar mevcut ortamın asıl
mesaj olmadığını anladı.
Bu gerçekten olduça çirkin yansıda
bu arabayı göstermemin sebebi,
size hayatımı bir nebze de olsa
karakterize eden türde
bir hikâyeyi anlatmak.
Bu, "Arka Koltuk Sürücüsü" adı
verilen bir doktora yapan
öğrencilerimden biri.
Küresel konumlandırma sistemi (GPS)'nin ilk zamanlarıydı,
araba nerede olduğunu biliyordu
ve sürücüye sesli talimatlar verecekti,
ne zaman sağa, ne zaman
sola dönecek ve bunun gibi talimatlar.
Belli oldu ki,
bu talimatların içindeki
birçok şey o dönemde
oldukça zorlayıcıydı,
mesela sonraki sağdan dön ne demekti?
Eğer bir caddede ilerliyorsanız,
sonraki sağ muhtemelen bir sonrakiydi
ve birçok sorun vardı.
Öğrenci müthiş bir tez hazırladı
ve MIT patent ofisi dedi ki,
"Patent almayın.
Hiçbir zaman kabul edilmeyecek.
Yükümlülükler çok fazla.
Sigorta sorunları olacaktır.
Patent almayın."
Biz de patent almadık,
fakat bu tekrar gösterdi ki bazen insanlar
gerçekten neler olup
bittiğine bakmıyorlar.
Bazı çalışmalar, ki bunları çok çabuk
bir şekilde geçeceğim,
sensörler ile alakalı birçok şey.
Genç Yo-Yo Ma'yı belki tanıyabilirsiniz
ve çello veya hiperçello çalarken
vücudunun izlenmesi.
Bu arkadaşlar o zamanlar etrafta
gerçekten bu şekilde dolaştılar.
Şimdi bunlar biraz daha hoş görülebilir
ve daha olağan.
Size hızlı bir şekilde bahsetmek istediğim
en az üç kahraman var.
Marvin Minsky, bana
sağduyu hakkında çok şey öğretti
ve Muriel Cooper ile ilgili
kısa konuşacağım,
Ricky Wurman ve TED için çok önemlidir
ve hatta sahneye çıktığı zaman
söylediği ilk şey
"Ricky'i Nicky ile tanıştırdım" olmuştu.
Beni kimse Nicky diye çağırmaz
ve kimse Richard'ı Ricky olarak çağırmaz,
yani kimse ne hakkında
konuştuğunu bilmiyordu.
Ve tabii ki Seymour Papert,
şu sözü söyleyen kişiydi;
"Bir şey hakkında düşünmeyi düşünmedikçe
düşünme hakkında düşünemezsiniz."
Bu gerçekten- bunu
daha sonra düşünebilirsiniz.
Gerçekten oldukça derin bir ifade.
TED 2'den
bazı yansılar gösteriyorum,
belki yansı olarak biraz saçmalar.
Sonra televizyonun gerçekten görüntülerle
ilgili olduğunu hissettim.
Tekrar, TED 1'i geçtik,
TED 2 civarlarındayız
ve burada bahsetmek istediğim şey,
cihazın içinde
zekâ olduğunu hayal etseniz bile,
bugün nesnelerin interneti ile ilgili
yapılan bazı çalışmalara bakıyorum
ve ben bunun trajik bir biçimde
acıklı olduğunu düşünüyorum.
Çünkü olan şey insanların
fırın panelini alıp
telefonunuza yerleştirmeleri
veya kapı anahtarını
telefona yerleştirmeleri,
sadece almak ve size getirmek
ve aslında bu sizin gerçekten
istediğiniz şey değil.
Tavuğu fırına koymak istiyorsunuz,
fırın "a-ha, bu bir tavuk" diyor
ve tavuğu pişiriyor.
"Tavuğu Nicholas için pişiriyor
ve o tavuğu böyle ya da şöyle seviyor".
Şimdilerde başladığımız şey
aklı cihaza yüklemek yerine,
cep telefonuna geri taşımak
veya kullanıcıya daha yakına,
özellikle nesnelerin interneti açısından
çok da parlak bir bakış açısı değil.
Tekrar televizyon, televizyonun
bugünü dediğim şey,
bu 1990'daydı
ve geleceğin televizyonu
bunun gibi görünecek.
İnsanlar yine alaycı bir şekilde gülmüştü,
pek beğeni ile gülmemişlerdi.
1990'lardaki telekomünikasyon;
George Gilder bu diyagramı Negroponte değişimi
olarak adlandırmaya karar verdi.
Ben muhtemelen George'dan daha az ünlüyüm,
bu yüzden o Negroponte değişimi dediği
için kabul gördü,
fakat fikirler yeryüzüyle buluşur,
havalanır, havayı doldurur
ve toprağa geri dönerek
rolünü tamamlar.
Bu o yıldan orijinal bir yansı
ve gerçekle sıkı sıkıya örtüştü.
Wired dergisini başlattık.
Bazı insanlarla resepsiyon masasına
dönüşümlü olarak baktığımızı hatırlıyorum
ve bir ebeveyn oğlunun
Wired'a üye olmak için
Sports Illustrated'dan vazgeçtiğine
sinirlenerek aramıştı,
"Porno dergi falan mısınız?" dedi
ve oğlunun Wired ile neden ilgilenmiş
olabileceğini hiçbir şekilde anlayamadı.
Bunu biraz hızlı geçeceğim.
Bu benim favorim, 1995 yılı,
Newsweek dergisinin arka sayfası.
Tamam. Okuyun. (Gülüşmeler)
["Nicholas Negroponte, MIT Media Lab'ın yöneticisi,
yakında kitapları ve gazeteleri direkt olarak internetten alacağımızı tahmin ediyor. Ah, kesin."]
Birinin nasıl ölümüne yanlış
olduğunuzu söylemesinin
size nasıl keyif verdiğini itiraf etmelisiniz,
en azından bana veriyor.
"Being Digital" çıktı.
Bana ticari basında daha yer alma
ve bunları halka
açma fırsatı verdi
ve bize aynı zamanda yeni
Media Lab'ı kurma şansı verdi,
eğer ziyaret etmediyseniz edin,
çünkü çalışmak için mükemmel
bir yer olmasının dışında
güzel bir mimari parça.
Bunlar o TED'lerde söylediğimiz şeyler.
[Bugün aparatı çok kullanışsız olduğu için multimedya bir masaüstü veya oturma odası tecrübesi.
Bu küçük, parlak, ince ve yüksek çözünürlüklü ekranlar ile dramatik bir şekilde değişecektir. - 1995]
Bunlara geldik.
Her yıl dört gözle bekledim.
Ricky Wurman'ın hiç yapamadığı partiydi,
ben de dâhil olmak üzere birçok eski dostunu
bir anlamda davet etmişti.
Ve sonra benim için bir şeyler
oldukça ciddi bir şekilde değişti.
Bilgisayar ve öğrenme konularına
daha çok ilgi duymaya başladım
ve Seymour'dan etkilendim,
fakat özellikle
en çok bilgisayar programcılığını,
öğrenmeye yaklaşan bir şey olarak gördüm.
Bir bilgisayar programı yazdığınız zaman,
sadece maddeleri listeleyerek,
bir çeşit algoritma hazırlayıp
birtakım komutlara çevirmezsiniz,
bunun yanında bütün programlarda olduğu
gibi bir hata oluştuğunda
bu hatayı gidermek zorundasınızdır.
Kodları açmalı, değiştirmeli,
sonra yeniden çalıştırmalı
ve bunu tekrarlamalısınız,
bu tekrarlama öğrenmeye gerçekten
çok çok güzel bir yaklaşımdır.
Bu, Seymour'la Kamboçya gibi yerlerde
kendi işimi yapmama
ve Çocuk Başına Bir Dizüstü Bilgisayar'ın
başlamasına yol açtı.
Çocuk Başına Bir Dizüstü Bilgisayar üzerine
yeterince TED konuşması yapıldı,
bu yüzden oldukça çabuk geçeceğim,
fakat bu bize öğrenme,
gelişim ve programlama
alanlarında nispeten büyük ölçüde
bir şeyler yapma şansı verdi.
Çocuk Başına Bir Dizüstü Bilgisayar kampanyasının
1 milyar $'lık bir proje olduğunu
çok az insan biliyor
ve öyleydi, en azından
benim yürüttüğüm 7 yıl boyunca
ve daha önemlisi, Dünya Bankası
sıfır katkı yapmıştı, USAID de öyle.
Genellikle ülkeler kendi
hazinelerini kullandılar,
ki bu ilginçtir,
en azından benim için daha sonra
yapmayı planladıklarım açısından ilginçti.
Bunlar gerçekleştiği bazı yerler.
Sonra ben bir deney yapmaya çalıştım
ve deney Etiyopya'da gerçekleşti.
Ve işte deney.
Deney şuydu,
okulun olmadığı yerde
öğrenim olabilir mi?
Hiçbir talimat olmadan
tabletleri bıraktık
ve çocukların çözümlemesine izin verdik.
Kısa bir zaman dilimi içinde
sadece açmayı,
5 gün içinde çocuk başına
50 uygulama kullanmayı,
iki hafta içinde "ABC"
şarkıları söylemeyi değil,
aynı zamanda 6 ay içinde Android'i hacklemeyi başardılar.
Ve bu yeterince ilginç görünüyordu.
Bu belki bendeki en iyi resim olabilir.
Size göre sağdaki çocuk
bir çeşit öğretmenmiş gibi davranıyordu.
Soldaki çocuğa bakın ve diğerlerine.
Buna hiçbir yetişkin karışmadı.
"Bunu daha geniş bir ölçekte
yapabilir miyiz?" dedim.
Peki eksik olan nedir?
Burada çocuklar basın
toplantısı yapıyorlar
ve toprağa yazıyorlar.
Ve cevap, eksik olan nedir?
Aslında tahminimi atlayacağım,
çünkü zamanım bitiyor
ve işte soru, ne olacak?
Sanıyorum ki sorun,
son bir milyar insanı dâhil etmek
ve son bir milyarı dâhil etmek
sıradaki bir milyarı dâhil
etmekten çok farklı
ve farklı olmasının sebebi
sıradaki bir milyarın
ulaşılabilir olması,
fakat son milyar kırsalda.
Kırsalda olmak ve fakir olmak
çok farklıdır.
Yoksulluk toplumumuz tarafından
yaratılma eğilimindedir
ve o topluluktaki insanların yaşadığı yokluk
aynı anlama gelmemektedir.
İlkel olabilirler,
fakat onlara ulaşma ve onları dâhil etme yolu,
Çocuk Başına Bir Dizüstü Bilgisayar'ın geçmişi
ve Etiyopya'daki deney,
beni aslında bunu çok kısa bir süre içinde
gerçekleştirebileceğimize inandırdı.
Evet, benim planım
ve maalesef ki partnerlerimi
onları duyurmama müsaade edecek
noktaya getiremedim,
bunu bir sabit uydu ile yapmak.
Sabit uyduların en iyi şey olmadığıyla
ilgili çok gerekçe var,
fakat neden olduklarıyla ilgili de var
ve iki milyar dolarla,
100 milyondan çok daha fazla
insanı dâhil edebilirsiniz,
fakat ikiyi seçmemin nedeni
ve bunu son yansım olarak bırakacağım,
iki milyar dolar
Afganistan'da
her hafta
yaptığımız harcamaydı.
Eğer Afrika
ve son bir milyar insanı böyle rakamlarla
dâhil edebiliyorsak, bunu kesinlikle
yapmamız gerekiyor.
Çok teşekkürler.
(Alkışlar)
Chris Anderson: Orada kal, orada kal.
NN: Bana ek süre mi vereceksiniz?
CA: Hayır. Bu çok zekiceydi, çok zekice.
Çok güzel bir şekilde sundun.
Nicholas, tahminin ne?
(Gülüşmeler)
NN: Sorduğun için teşekkürler.
Sana tahminimin ne olduğunu söyleyeceğim
ve benim tahminim, bu bir tahmin,
çünkü 30 sene geçecek.
Ben burada olmayacağım.
Fakat okumayı öğrenmekle
ilgili şeylerden biri,
gözümüz yoluyla bilgi edinirken
çok ziyan ediyoruz,
yani bu çok etkin bir kanal olmayabilir.
Benim tahminim bilgiyi yutacağımız.
Bir hap yutacak ve İngilizce
biliyor olacaksın.
Bir hap yutacak ve
Shakespeare biliyor olacaksın.
Ve bunu yapmanın yolu
kan akışından geçiyor.
Bir defa kan akışına girdiğinde,
içinden ilerleyecek ve beyine ulaşacak,
beyinde farklı yerlerde
olduğunu bildiğinde,
doğru bölgelerde depolayacak.
Yani bu yutmakla ilgili.
CA: Son zamanlarda Ray Kurzweil ile
takılmış olma ihtimalin var mı?
NN: Hayır, fakat Ed Boyden ile takılıyordum
ve burada olan konuşmacılardan
biri ile takılıyordum, Hugh Herr
ve birkaç kişi daha.
Bu o kadar da zorlama değil,
yani 30 yıl sonrası.
CA: Bunu kontrol edeceğiz.
Geri dönecek ve 30 yıl sonra
bu klibi tekrar oynatacağız
ve sonra kırmızı hapı yutacağız.
Bunun için teşekkürler.
Nicholas Negroponte.
NN: Teşekkürler.
(Alkışlar)